İnsan iyi bir işe kalkıştığında onu yolundan çevirecek bir sürü engel çıkar. Eğer o engellere takılıp da yolundan dönmezsen her birinin gabayeldeki kar yığını gibi eriyip yok olduğunu anlarsın, fakat dirayetli durmak lazım.
Bundan yarım asır önce Anıtkaya'da sınır çizme denilen bir korunma duası uygulaması varmış. Tarladaki mahsulün, sahip olunan hayvanların ve köy halkının muhafazası amacıyla yapılıyor. Hafızlar Kuran'ı hatmederek köy arazisi hudutlarını dolaşıp belirli bir yerde buluşarak duasını ediyorlar. Yerden ve gökten gelebilecek her türlü doğal afete karşı korunma niyazıyla Allah'a yakarılıyor; bereket, sağlık, huzur dileniliyor.
Ben hatırlamıyorum, ama bilenler biliyor. Bir zamanlar hiç ihmal edilmeyip her yıl tekrarlanan bu adet zamanla unutulmuş. Bir kaç yıl önce haberdar olduk. Geçtiğimiz Ramazan'da Eğret sözlüğü bünyesinde gündeme getirince Ali Osman Sancak Hoca ile Muhtar Mehmet Ali Tetik tekrar hayata geçirmeyi konuşmuşlar ve böylece bugünkü organizasyon fikri ortaya çıkmış. O vakitler Hıdrellezden bir ay kadar önce yapılan sınır çizme olayını bu yıl en azından 6 Mayıs'tan hemen önce gerçekleştirmeyi düşünmüşler; ancak hava şartları elvermediği için bugüne kalmış.
Olay fikir safhasındayken herkes olumlu bakmış; Köy Adamları (Muhtar ve İhtiyar Heyeti) zaten bu işin sahibi, Mustafa Erdem Abi maddi manevi destek vermiş, köyün emekli hocaları ve görevdekiler varız demişler, Hayır Cemiyeti de öyle... Gelgelelim bu sabah hocalar kısmında sıkıntı yaşanmış. Biri rahatsızlanmış; birinin toplantısı, diğerinin hacca uğurlaması gereken bir yakını çıkmış; bir diğerini de uyaramamışlar. İki hafız olmayınca bu iş yatar, yani bir hafız daha lazım... Muhtarın gerilmesine sebep işte bu... Neyse ki Hocalarımız çevre köylerdeki arkadaşlarını ricaen çağırmışlar da mesele hallolmuş...
Ekipler kurulup iki koldan hafızlar araziye çıkarıldıktan sonra bile Muhtarın moral bozukluğu yüzünden okunuyordu. 'İşin neticesine bak sen, biraz sonra iç huzuruna kavuşacaksın' derken maksadım ona moral vermek değildi...
Ekipler seferi tamamlayıp buluşma noktamız olan Bödününçeşme mevkiine geldiler. Dua faslına geçmeden, daha önce hiç görmediğim sınır çizmenin ayrıntılarına dair bir şeyler öğrenmek istedim. Nereden başladılar, ekipler kimlerdi, hangi güzergahı takip ettiler filan...
İki ekip oluşturmuşlar, kılavuzlar Mustafa Erdem ve Mustafa Önkal... İlk ekibin okuyucusu, misafir Hafız Hasan Kızılkaya, ikincininki ise Yenicami imamı Ramazan Hoca ile misafir Hafız Fatih Hoca imiş. Ayrıca ekiplere Ali Osman Sancak, Cemil Azbay, Salih Azbay ve İlker Şen Hocalar da katılmış...
Sınır çizme güzergahına gelince... Dandıryolu Gavasınguyu mevkiinde ekipler güney ve kuzey istikametinde ayrışmışlar. Mustafa Erdem ekibini Çatalüyük, Gobakguyusu, Dipçatalüyük, Çayırözü, Hacıabdilguyusu, Yataklar, Hacılarınağıl, Tekgeyeri, Uzundere derken yeni asfalt yoluyla Bödününçeşme'ye getirmiş...
Mustafa Önkal ise kuzeye doğru olan rotasını şu şekilde izlemiş. Gocagır, Dipgocagır, Çolömerin/Osmanınguyu, Susuzosmaniye, Çayırlar, Maldepesi, Cumalı, Yenice, Gocadere, Alacalar, Cinlidere, Çatalınguyu, Göğemdere, Iraziyeninguyu ve Bödününçeşme...
İki güzergahı karşılaştırınca Hacı'nın ikinci ekibe kayış aşırdığı düşünülebilir. Yalnız haritadan incelendiğinde bunun böyle olmadığı anlaşılıyor. Mesafeleri hemen hemen eşit; Mustafa Önkal'ın yol birazcık daha uzun olabilir... Bununla birlikte, orada iki Hafız vardı ve Hacı'nın seferinde ufak tefek badireler de atlatılmış... Ayrıca Susuz, Cumalı ve Yenice köylerini yalayıp geçmiş olmaları da ilginç geldi bana. Tarlalarımızın, Eğret arazisi üzerine kurulan bu üç Muhacir köyüne dayanması normal...
Orada bulunan bütün Hocalarımızın katılımıyla dua edildi. Aşr ve ilahilerden sonra Afyon Selçuklu Cami imamı irticalen dua etti, bu kısım günün ve organizasyonun amacına münasip etkileyici bir niyazdı. Çimenlerin üzerinde kılınan öğle namazının imamı da aynı hoca idi...
Bu arada sınır çizme duasına bizim gibi ilk defa tanıklık eden misafirlerin bu gelenek çok hoşlarına gitmiş. Bunu söyledikten sonra garip karşıladıkları bir hususu dile getirdiler. Sınır çiziyoruz derken sadece kendi köyümüzle ilgili dua edildiğini, oysa bunun diğer köylere hatta bütün ülkeye genişletilmesi gerektiğini dile getirdiler. Bu yüzden bu geleneğe yeni bir isim bulunsa iyi olur, dediler. 'Sınır' kelimesinde gizli ayrıştırıcı manadan dolayı bu yerinde teklif ayrıca değerlendirilebilir. İnşallah, yarım asır sonra ilk defa gerçekleştirilen şu olay tekrar adet haline getirilir; isimlendirmesi kolay...
Namazdan sonra dağıldık. Bu arada herkesin yüzünde anlatması güç bir huzur vardı. Eskiden sınır çizme duası köy içinde huzur ve emniyetin sağlanması için de yapılırmış. Onun kerameti midir bilmem, yalnız Muhtar'daki huzur hissi çok belirgindi... Demiştim ben...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder