İçinde yol kelimesi bulunan mevki adlarından ilk gruptakilerdeki mantık çok basit. Çevredeki yerleşim yerleriyle bağlantıyı sağlayan yol merkeze alınıyor. O yolun etrafı zamanla mevkinin de adı oluyor. O kadar kalıplaşıyor ki yıllar geçtikten sonra yeni birleşik sözcük söylendiğinde akıllara yerleşim yeri veya onun yolu değil de bir mevki geliyor. Eğret'e komşu çok fazla yerleşim yeri bulunduğu için bu teknikle yapılmış mevki adı da çok fazla...
Eskiden beri önemli bir ticaret yolu üzerinde bulunan Eğret, Karahisar ile Kütahya arasındaki bir kervansaray etrafında şekillendi. İlk dönemlerde Kütahya'daki Germiyanoğlu Beyliği'ne bağlı imiş. Bu yüzden her ne kadar uzak da olsa Kütahya'ya karşı bir meyli hala vardır. Malum yolun kuzey tarafı Kütahya'ya çıkıyordu, haliyle ona Kütahya Yolu dediler. Halk arasında isim Kötâyolu olarak yerleşti. Osmanköy'e kadar yol boyu ve çevresi de Kötayolları olarak anılmaya başlandı. Bugün Cumalı bayırına kadarki bölge hala böyle bilinir.
Tabi Kütahya Yolu'nun bir ucu da güneyde Afyon'a varıyordu. Eğret ağzında Karahisar şehri sonradan sonraya 'Şeher' biçiminde telaffuz edildiği için yolun güney kısmı 'Şeheryolu'na dönüştü. Artık Buñar'dan ötesi Bayramgazi'ye kadar 'Şeheryolu' olarak anılacaktı...
Nihayetinde İstanbul'a varan büyük yolun bu bölümünde iki şehir arasındaki Eğret'in, doğal olarak etrafında bir çok köy vardı. O köyleri Eğret'e bağlayan yollar köyün adına bağlandı, o istikametteki bölgeler de zamanla yolun adını aldı.
Bu köy yollarının en ilginci Beşkarış tarafına gidendir. Köyün resmi ve tam adı Beşkarışhöyük idi, ama Eğretliler kısaca Beşkarış ve daha çok Höyük/Üyük diyorlardı. Kuzeybatı istikametinde o tarafa doğru uzayıp giden yolun adı halk arasında Üyük Yolu idi. Zamanla bölge de bu isimle anıldı ve Üyükyolu oldu. Şimdilerde bu mevkideki tarlalarını ekip biçenler, Beşkarış yolundan haberdarlar mı, bak orası şüpheli...
Üyükyolu'na yakın iki köy yolu daha var, Olucak ve Yenice... Onlar da Olcakyolu ve Çerkezyolu olarak bilindiler ve belli mevkilere de ad oldular... Daha güneyde İlbulak'ın ters sırtındaki Mılıklar/Çatkuyu köyüne varan yola da Yörükyolu denildi, çünkü halkından dolayı Eğretliler bu köye Yörük diyorlar...
Bir de ters istikamete, Eğret'in doğu yanına bakalım. O taraftaki Aşağı ve Yukarı Dandır köylerine giden iki yol da Dandıryolu olarak adlandırıldı. Kuzeydoğudaki Susuzosmaniye köyünden geçen yolun adı da Macuryolu idi.
Köy adlarıyla birleşip önce yolun adı, sonra ise belli bir mevkinin özel adı olan bütün bu isimler son çağda da kullanılmasına rağmen, ilginç bir şey yaşandı. Yol kelimesinin yerine 'kır' sözü eklendi ve yeni mevki adları ortaya çıktı. Çerkezgırı, Olcakgırı, Dandırgırı, Macurgırı'nın oluşum hikayesi de böyledir...
Dikkatle bakıldığında Omarcık Çeşmesi, düzensiz bir beşyol kavşağında kaldığı görülecektir. Bu yollardan biri Kuzeydoğu istikametinde Susuzosmaniye köyüne kestirimden gider gibidir. Şimdi Macurgırı'nda belli belirsiz izlerle kayboluyor, ama bir zamanlar bu yol çok işlekmiş. Çünkü İhsaniye yakınlarındaki bir küçük tren istasyonuna gidiyor. Bu yüzden özel olarak İskele Yolu diye adlandırılmış. Zamanla bu işlevini başka bir yola devretse de ismi baki kalmış, o mevki halen 'İsgileyolu' olarak anılıyor...
Bir de işittiğimi zannettiğim 'Yayla Yolu' var... Var, ama onun varlığından çok emin değilim, bu yüzden nereye işaret ettiğini de bilemeyeceğim...
Şimdiye kadar ele aldığımız içinde/n yol geçen mevki adları, yolun nereye gittiğine işaret ediyor. Dolayısıyla bir yer adıyla birleşerek yeni bir isim yapılmışlar. Anıtkaya'da daha az kullanılmakta olan yollu sözlerin ikinci grubuna bakalım. Burada yerden ziyade yolun niteliğiyle ilgili isimlendirme yapılmış.
İlk örnek Uluyol... Karayolunun Körguyu civarındaki bölümü ve o çevredeki küçük bir mevkiye verilen bu adın, yukarıda açıklanan 'Şeheryolu' ile ilgisi olduğunu sanıyorum. Yolun büyüklüğü ve önemi ulu kelimesiyle nitelendirilmiş. Eğret'te kelimenin bundan başka hiç bir kullanımı bulunmaması ayrıca ilginç bir husustur.
İkinci örnek ise 'garayol'dur. Bugün kullandığımız karayolu ile alakası olmayan bu kelime, doğrudan ilkel toprak yola işaret ediyordu ve özel isim değildi...
Añyol, añdan bozma yol anlamına geliyordu. Diğerlerine göre tali yol da diyebiliriz. İki tarla arasındaki añ, yol olarak kullanılıyor. O vakitler añların geniş tutulduğu unutulmamalıdır. Yine de añyollar tam olarak bir yola asla dönüşmüyorlar. Belki bunun istisnası Emirlahçeşmesi'nin ötesinden Aliyeniñguyu'ya uzanan añyoldur ki, günümüzde adamakıllı bir yol olduğu halde hala Añyol diye anılıyor.
İkinci grup yol isimlerini susa yolu ile kapatalım. Bizim çocukluğumuzda asfalt karayoluna böyle derlerdi. Aslı yabancı bir sözcük olan 'şose' kelimesidir ve asfalt ile alakası yoktur. Eğretliler 1920'li yıllardaki haline şose dendiğini duymuşlar ve bunu böyle Türkçeleştirmişler. Sonraları susayolunun 'yol'unu da atıp sadece 'susa' dendiğinde bile köyün içinden geçen karayolu anlaşılırdı. Susayolu'na gelmişken, bir Eğret türküsü olan 'Su yolu, susa yolu'nu da burada zikretmek lazım...
Konumuz Anıtkaya'ya özgü içinde 'yol' bulunan mevki adlarıydı, onlar bitti. Konuyu dağıttığımın farkındayım, ama bir iki husus daha var; az daha sabır...
Selyolağı sözünde gizlenmiş bir yol kelimesi bulunduğuna dikkat çekmek isterim. İblak'tan gelen şiddetli seller kendilerine göre bir yol yapmış, biz de koca hendek gibi o derelere selyolağı demişiz...
Grayderin adını beğenmeyen Anıtkayalılar ona harika bir Türkçe karşılık bulmuş; 'yolgazıyan' sözcüğünü bizim köyden başka bir yerde duyamaz, başka hiç bir sözlükte bulamazsınız...
Yine Anıtkaya'da hala çok kullanılan bir edat buyol/biyol sözcüğüdür; bu-yol, bir-yol birleşik kelimelerinin oluşumunda yol sözcüğü apaçık meydanda...
Eskiden hac ibadetine 'uzunyol' derlerdi. 'Falanca uzunyola gitmiş' dendiğinde onun kutsal yolculuğa çıktığı anlaşılırdı. Hac yolculuğunun altı ay sürdüğü zamanlardan kalma güzel bir yakıştırma olduğu anlaşılıyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder