02 Eylül 2024

Bereñarı


    Añ özelde tarla sınırı demek ama orijinalinde genel olarak uç ve sınır anlamları var. Añyeri ve Añıdini özel adlarındaki bu kelimenin orijinal anlamıyla da bir ilgisi olduğu düşünülebilir. Açıklayamıyoruz ama añız kelimesinin de bir şekilde bu kökten geldiği düşünülebilir.

    Añrı kelimesi Azeri ağzında “öte” manasına geliyor ve bugün hala kullanılmakta. Türkçedeki añaru edatıyla aynı kökten geldiğine şüphe yok.

    Bugün Türkiye Türkçesinde kullanılmasa da añaru edatının “öte, ileriye doğru, öbür taraf, karşı taraf” gibi anlamları var. Orta Anadolu ağızlarında sık rastlanan “ârı” edatının -dan öte, -dan sonra anlamına geldiğini biliyoruz. Şimdi kullanımdan düşen añaru edatının da bir zamanlar aynı anlamı taşıdığını biliyoruz. “Ârı” edatının “añaru”dan geldiği konusunda gerek Necmettin Hacıeminoğlu ve Radloff gerekse diğer bilim adamları söz etmiyorlar ama bizim bilimsel kayıtların dışında bulunmamız böyle bir iddiayı kolaylaştırıyor.

    Konuyu dağıtmayıp esas meseleye dönecek olursak; “añaru” edatı “añaru berü” şeklinde birleşik kullanımıyla bu sefer zarf göreviyle karşımıza çıkıyor. Anlamında bir belirsizlik, ortalama ifadesi olarak “şöyle böyle, ileri geri, öte beri” gibi bir şeyler var. Elbette bu birleşik kullanım da şu anda yok. Biz bunları eski eserlerden veya Tarama Sözlüğünden bulduk.

    “Añaru berü” birleşik kelimesinin “berü añaru” şeklinde söylenilebileceğini düşünemez miyiz? Bu çeşit ikilemelerde bugün bile kelimelerin yerini değiştirmiyor muyuz? “Büyük-küçük” de deriz, “küçük-büyük” de. Bunun tam olarak ne zaman gerçekleştiğini bilemeyiz; Eğretli añaruberü'yi tam tersine çevirip berüañaru yapmış. Bunun çok çeşitli sebepleri olabilir, en geçerlisi de söyleyiş kolaylığıdır. Yani öyle kolayına gelmiş. 

    Bugün Anıtkayalılar “añarı beri” yerine “beri añarı” diyorlar. Elbette Türkçe  kurallara göre böyle iki kelimenin birleşmesinde hece düşmesi kaçınılmazdır. Kelimenin varacağı yer: “Bereñarı”…

    Anıtkaya’da bereñarı zarf olarak kullanıldığında sözü edilen işin tam yapılmadığını belirtir. ‘Bereñarı garışdırıve’ denildiğinde, tam ve mükemmel karıştırma istenmediği anlaşılır. Böyle durumlarda ya zaman kısıtlaması vardır, ya da bu kadar itinaya gerek yoktur, iş basittir. Ayrıca işin geçiciliği gibi bir anlam da gizlidir.

    Bazen sıfat göreviyle de kullanılır. O zaman sözü edilen şeyin mükemmel olmadığı, kusurlarının bulunduğu, özensiz hazırlandığı gibi manalar kastedilir. Misal 'Bereñarı çayı filan içmez.' sözüyle çayın kalitesizliği vurgulanır.

    Bu kelimenin zarf ve sıfat görevi dışında bir kullanım alanı daha var, ünlem; fakat bu seslenme, azarlama, sevinme, üzülme gibi duygu yüklü ünlemler gibi değildir. Karşılaştırma ve onaylama karışımı bir anlam yüklenir. Bir örnekle açıklamak gerekirse… Diyelim ki herhangi bir hususta fikir beyan ediyorsun;
    - “Haşeş de emme sık saçılmış, çapıla çapıla bitmedi.” dediğinde, karşındaki tek kelimeyle cevap veriyor;
    - “Bereñarı mı!” Bu soru kalıbında olsa da aslında bir tepki/ünlem cümlesidir. Bu fikre sonuna kadar katıldığını, aynı dertten kendisinin de muzdarip olduğunu filan bildirir. Onaylamanın ötesinde, 'az bile söyledin, dediğinden daha fazlası' gibi manalar da çıkarılabilir.

    Kelimenin zarf kullanımı daha yaygın, sıfat ve ünlem kullanımı ise seyrektir. Bununla beraber bu kullanımların, özellikle ünlemin, Anıtkaya’ya has olduğunu söylemek yanlış olmaz. Tabi Eğret ağzının etki alanını hesaba katarak çevre köyleri de unutmamak lazım…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder