05 Kasım 2024

Tekerlemeler


    Anlamlı anlamsız bazı söz kalıpları vardır, bunlar sırf kulağa hoş geldiği için yahut telaffuzu zor olduğundan hata etmek eğlenceye yol verdiği için insanlara çekici gelir. Bu yüzden ezberlenerek hafızaya yerleşir, kulaktan kulağa süzülüp bugüne ulaşır tekerlemeler.

    Çoğu tabiat taklidi yansıma sözcüklerden oluşur. Bunların anlamı olmaz, birbiriyle uyumlu sesler bulunması yeterlidir, hele de kafiyeli olursa tadından yenmez. Fakat her tekerleme de büsbütün anlamsız değildir, bazılarında bütün kelimeler canlı ve manidar olur. 

    Tekerlemedeki kelimelerin yansıma veya anlamlı sözcük olması biraz da tekerlemenin söylendiği ortam ve istenen amaçla ilgilidir. Burada kullanım alanına veya söyleyen kişiye göre tekerlemeleri gruplandırmak gerekebilir. Buna göre ilk gruba masal veya halk hikayesi tekerlemeleri alınabilir. Herkesin bildiği gibi masalın başında ortasında ve sonunda söylenen kalıplaşmış tekerlemeler vardır. 'Evvel zaman içinde... Var varanın sür sürenin... Az gittik uz gittik... Gökten üç elma düşmüş... Onlar ermiş muradına...' gibi sözlerle başlayan tekerlemeler, Anıtkaya'ya has olmayıp bütün Türkçe atmosferine genellenebilecek değerler olduğu için geçebiliriz.

    Aslında tekerleme deyince ilk akla gelen çocukların oyun tekerlemeleridir. Oyuna başlayacak kişiyi veya ebeyi belirlemek için kura atmak gerekebilir. Bir yüzüne tükürerek ıslatılan yassı bir taş havaya atılarak bir bakıma yazı tura kurası yapılabilir. Ancak bu çok basit bir uygulama olduğu için eğlence içermez, belki de sırf bu yüzden pek tercih edilmez. İlle de sayarak ebe belirleme yoluna gidilir. Oyun tekerlemelerine işte bu yüzden saymaca/sayışmaca denildiği de olur.

    Bir elin parmağı ağıza götürülüp ooo-oo sesiyle saymaya başlanır. Her kelime veya hece bir kişiye isabet edecek biçimde daire oluşturan çocuklar sayılmaya başlanır. Tekerlemenin son hece/kelimesi kime denk geldiyse o elenir yahut ebe seçilir. Sayışmaca tekerlemelerine örneklere, hazır sayma kelimesi gündemdeyken, gerçek bir saymayla başlayalım.
    On, yirmi, otuz, kırk, elli, atmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz!
    Dere depe düz!
    Ördek suda yüz!
    Vak vak!
    Goca garı galk!
    Lambeyi yak!
    İki göbek at!
    Sonra yerine yat!
    Bu tekerlemede onluk sayma sonuna eklenen kelime ve sözlerin birbiriyle kafiye oluşturmaktan başka bir özelliği yoktur. Onluk sayma neticesi az çok tahmin edilip ayarlama/hile yapılması olasılığına karşı bu eklemelerin yapılmış olması muhtemeldir.

    Yine sayı saymayla ilgili bir tekerleme "bir iki, tarlada tilki..." diye başlıyordu, sonrasını hatırlayamadım...

    Her oyun tekerlemesi, sayışmaca da dense, saymayla ilgili olmayabilir. Bazıları ayrıntılı incelense her birinden ayrı bir hikaye bile çıkarılabilir. Çocukluğumuzda söylediklerimizden buna bir örnek:
    Hey ermeni ermeni
    Çok yime peyniri
    Peynir seni öldürü
    Cehenneme gömdürü
    Cehennemin gapısı
    Sıva dutmaz yapısı

    Yerel ögelerin daha açık ve barındırdığı hikayelerin daha çeşitli ve geniş olduğu gözlenen şu tekerleme de ilginizi çekebilir:
    Ey garınca garınca!
    Ben gapıya varınca!
    Gapıdan üzüm alınca!
    Ellerinen yiyince!
    Ellere haram olsun!
    Yengeme helal olsun!
    Yengem beni okutdu!
    Sarı saçımı dokuttu!
    Ölçek getirin ölçelim!
    Bırçak getirin bırçalım!
    Altıntaş'tan geçelim!
    Altıntaş'ın kilidi kilidi!
    Akşam gelen kimidi kimidi!
    Emmim oğlu Musecik!
    Elleri golları kısecik!

    Her oyun tekerlemesi bu kadar anlamlı olmaz, içinde bu kadar hikaye barındırmaz. Kelimeler tamamen yansıma olabilir. Tabi yansıma sözcüklerde anlam aranmayacağını belirtmiştik. Buna en yaygın örnek olarak şunu gösterebiliriz: 
    o-mo-ri-zo 
    keperi-zo
    ingili badem to
    Burada badem dışında anlamlı bir kelime göstermek zor. Bununla beraber çok eğlenceli bir tekerleme olduğunu kabul etmek lazım.

    Oynanacak olan bir takım oyunu ise, takım oyuncularını belirlemede de bir çeşit sayışmaca olan ayak adımı metodu kullanılır. Her kelimesine bir ayak denk gelecek şekilde kaptanlar 'Aldım verdim ben seni yendim' diyerek birbirine yaklaşırlar. Arayı kimin ayağı kapattıysa ilk seçim hakkı onundur. 

    Ortada oyun yok, seyir vardır. Fakat çocuklar her durumdan oyun çıkarma kabiliyeti yüksek yaratıklar olduğundan leylek göçünü de eğlenceye çevirebilirler. Bir mendile portakal çekirdeği çıkılayıp dilek tutarlar ve onu dambeşe atarken şöyle derler:
    Leylek leylek lekirdek!
    Hana baña çekirdek!
    Çekirdeğiñ içi yok!
    Kel Fatmanıñ saçı yok!


    Bir de büyüklerin küçük çocukları avutmak için söylediği tekerlemeler var. Onların söylediği bu ilginç sözler çocukların ilgisini fazlasıyla çeker; bir daha, bir daha derken eziyet eden çocuğun dikkati tamamen dağıtılmış olunur. Aslında buradaki eğlenceli bir keser pazarlığı gözlerden kaçmıyor...
    Dayı dayı!
    Keserim var!
    Kaça, beşe!
    Vermem beşe!
    Vururun daşa!
    Tık tık tık!

    Aynı amaca yönelik, yani çocuğun dikkatini çekerek onu oyalama tekerlemesi de aşağıdadır. Yalnız burada eğlenirken yüzdeki organları (çene, ağız, burun, göz, kaş ve baş) öğretme gibi bir görev de var:
    Çen çen çene!
    Aşçı dükkanı!
    Hor hor çeşme!
    Çift ayna!
    Çatık gaş!
    Bitli baş!

    Çocuklardan büsbütün uzaklaşmamakla birlikte, daha çok yetişkinlerin birbirine söyleyegeldiği yaygın bir tekerlemede sıra. Bu, Eğret çevresindeki yedi köyü seri halde saymaya yarayan bir tekerlemedir. Bilindiği gibi nahiyeliği zamanında kırk civarında köy Eğret'e bağlıydı. Yakın ilişki içinde bulundukları bu köyleri Eğret halkı çok iyi tanıyor ve sürekli ziyaretleşiyorlardı. Şimdi bile İlbulak/İblak dağından bakıldığında bu köyler gece gündüz hala teşhis edilebilmektedir. İşte onlardan yedi tanesinin bir anda sayıldığı tekerleme;
    Arennen Garen (Akören ile Karaören)
    Tekkenen Ablak (Tekke ile Ablak)
    İki Dandır yan yana
    Üstünde Kel Belce

    Yine büyüklerin kendi aralarında söyledikleri bir tekerleme de çok ilginçtir. Önce hikayesi, sonra tekerleme... Bir dul karının testisi kırılınca, feryat figan ettiğini gören zamanın ileri gelenleri ona yeni bir testi almaya karar vermişler. Fakat kadın kırılan testisi için ağıt yakmaya devam ediyor. 'Yahu' demişler, 'testiyse testi, bak bu yeni testin eskisinden hem yeni hem kaliteli, niye hala bağırıp çağırırsın.'  'Ah ah' demiş kadın, 'Benim testim';
    Gorucu ağızlı,
    Muhtar boğazlı,
    Hoca garınlı idi.

    Eğret/Anıtkaya ağzında derlenecek daha çok tekerleme vardır...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder