18 Kasım 2024

Renkli İsimler

 
    Peşin peşin söyleyeyim, başlıktaki kelimelerde mecaz yoktur, en gerçek anlamlarıyla kullanılmışlardır. Renk içeren sıfatlarla lakaplanmış gerçek kişilerin ele alındığı bir yazının başlığıdır.

    'Bizim köyde her renkte Ömer var; akı, karası, yeşili, sarısı...' dediklerinde bu konuda bir şeyler karalamayı kafaya koymuştum. Çok önceden tasarlanmış yazıyı kaleme almak bugüne nasipmiş.

    Köy yerinde en yaygın lakaplama sebebi insanın ten rengidir. Fiziki görünüm, saç sakal göz rengi, bazı karakteristik özellikler, çok başvurulan bazı sözler gibi başka etkenler de vardır; ama iş birine lakap takmaya gelince, en çok derisinin rengine bakılıyor. İşte o vakit renk ifade eden sıfatlar ismin önüne gelip lakap olarak kalıplaşıyor. 

    Yazmaya kışkırtan Dört Ömer'lerle başlayalım. Yaşa göre bir sıralamaya gidilirse, ilk sırayı Emiralioğlu Ömer alır. 1884 Yılında doğmuş. Gözleri keskin yeşil olduğundan Yeşilömer diye lakaplanmış. Emiralilerin en önemli kolunu teşkil eden çocukları da Yeşilömerler sülalesi diye bilinecektir. İyi cura çaldığı söylenen Yeşil Ömer Fidan 1935'te vefat etmiş.

    Renkli Ömer'lerin ikincisi İdirizlerin Ömer'dir. 1910 Yılında doğdu. Sarıömer diye lakaplandı. Yeşilömer'in damadı olan Sarı Ömer İbili'nin iki hanımından dokuz çocuğu oldu ve 2008 yılında vefat etti.

    Ak ve Gara Ömer'ler emmioğlu oluyorlar. Körüslüoğlu Ömer'in torunları olan Ömer'lerin ikisi de 1912 doğumlular. Babaları Cihan Harbi şehidi. Ali oğlu Ömer Kök'e Akömer, Mustafa oğlu Ömer Kök'e ise Garaömer denmesinin sebebi malumdur. Birbirinin zıddı iki renle lakaplanmalarına sebep anneleri olabilir. Çocuklarını evererek dünür de olan bu iki emmioğlundan ilk vefat eden Garaömer'dir, 1979'da öldü. Akömer ise ondan üç yıl sonra, 1982'de vefat etti.

    Köyde soyadı Zenger olan geniş Arapselimler sülalesi, resmi kayıtlarda Zenciselimoğulları diye kayıtlı. Bu tabirin ikisi de doğrudur, çünkü Eğretliler Afrika kökenli insanlara Arap diyorlar. Haliyle bu kelime ırk tanımlamasından ziyade ten rengiyle alakalıdır. Sülalenin ilk atası Selim daha küçük çocukken, Veyislerden bir hacının yanında getirildiği anlatılır. Yaklaşık iki asır önceki bu gelişten günümüze aile mensupları Arap veya Gara sıfatıyla anılmışlardır. Arap Arif, Gara Selim, Arabın Ali, Arap Irmızan, Arap Şükrü gibi... Arabınali oğlu Arap Irmızan, babasının soyadı yerine Şekerali abisinin soyadı olan Tetik'i almış...

    Anası Arapselimler, babası Hacımahmutlardan olan Gambırömer ve Köralosman'ın anaları Kezban Haykır (1888-1970) Arapnine/Arapgızı diye bilinirdi.

    Yine çok kalabalık bir sülale olan Araplar var... Esmer olmadıkları halde böyle lakaplanmış olmaları çok anlamlı. Sülalenin geçmişi ne kadar eskiye götürülebilir, bilemiyorum; ancak en eski Eğret belgesi kabul edilen belgelerde hem isim olarak Arap kelimesine hem de Arap oğlu tabirine rastlanıyor. Bugün Tok, Sargın, Kurt soyadlarını taşıyan Araplar sülalesinin yakın tarihteki bilinen atasının Sarı İsmail olduğunu da belirtmek lazım. Bir de yine bu sülaleye mensup 'Gara Ayşe oğlu Arap Ali' ailesi var ki Kıcır soyadını almışlar, ama ailenin son ferdi 20. yüzyıl ortasını göremeden vefat etmiş. Onlar kadar şanslı olmayan 'Arap oğlu Ahmet Hasan' ailesi ise soyadı bile alamamış. Dolayısıyla geniş Araplar sülalesinden yalnız Sarı İsmail torunları kalmış.

    Gasapların Ömer oğlu Hüseyin'e Arapüseyin denilmesinin Araplar veya Arapselimler sülalesiyle bir ilgisi bulunmuyor. Kendisine Gocaüseyin de denilen Hüseyin Eser (1908-1979) garayağız biriymiş, lakabının tek sebebi budur. Aynı şekilde Berberüseyin'in babası Omarcıkların Halil İbrahim Sağlam da (1901-1975) Arap diye anılırmış.

    En çok lakaplama sıfatı olarak kullanılan kara/gara kelimesiyle devam edelim. Bu sıfatın çok kullanılmasının sebebi gayet anlaşılırdır. Biraz esmer olan herkes bu kelimeye layık görülmüş. Doğuştan bu özelliği taşımasa bile güneşin altında herkes birazcık kararabilir. 

    Bununla beraber sülale adına yansımış haliyle en eski yakıştırma Garamusalar olarak karşımıza çıkıyor. 1831 Yılı kayıtlarına 'Kara Musa oğlu Ali' reisliğinde yazılan hanede hiç erkek evlat bulunmuyor. Beş kızı olan Garamusaoğlu'nun nesli onlardan devam edecek. Bir kızını Gocamat (Ahmet Tektaş)ın büyük dedesine, diğerini de Tureşoğlu Mustafa'ya veriyor. Tureşoğlu da Tingildekler ve Gödeşlerin atasıdır... Kayıtta adı geçen Garamusa'nın ne kadar kara olduğu bilinmiyor; ama adı Tingildekler'in Musa Kasal dede ve onun torunu, Gözeliban'ın Musa Tok yoluyla yaşatılmış...

    Dikkat çeken diğer sülale de Garamehmetler'dir. Afyonlu Karamehmetler sülalesi ile bağlantılı olduğu söylenen Eğretli Garamehmetlerin köye gelişine dair ilginç hikaye şöyle: Afyon'da bir asayiş vukuatına karıştıktan sonra şehirde duramayıp bir gecede terketmişler. Nereye gideceğini bilmiyorlarmış, ama dört kardeş ilk durak Eğret köyüne yerleşip bir daha da oradan ayrılmamışlar. 19. Yüzyılın ilk çeyreğindeki bu yerleşmeden bu yana Eğret'teki Garamehmetlerin Ali çocuklarına Alicikler denilmiş, bugünkü Kırbaç ve Ata soyadını taşıyan Naymeler ve Kelçakır aileleri Aliciklerin devamıdır. 1950'lerde vefat eden Garamehmet de lakabın son temsilcisi denilebilir... Dört kardeşten ikincisi olan Garamehmetoğlu İbiş'in soyu üç kız torunundan bugüne ulaşmış. Birincisi Kamerşah yoluyla Guycular ve Danalar irtibatı sağlanmış, ikincisi Kezban İbiş Tür'ün anası olmakla İbişler sülalesine kaynaklık etmiş ve en küçüğü Satı da Demirdelenoğlu Yahya'ya vararak Şaval Kadir Özdemir'in analığı olmuştur... Üçüncü kardeş Garamehmetlerin Halil, bugün Kanat soyadlı Haliloğluların; en küçükleri Hüseyin de Çetin soyadlı Garapaçaların atasıdır...

    Bir de Yahyaların Garamehmet var ki, aslen Eyüplerdendir; yukarıdaki Garamehmetlerle alakası yok. Onun çocukları Yahyalar sülalesini oluşturur ve Diril soyadını almışlardır.

    Garahmetler sülalesi ise aslında Ayanoğluların bir kolu olup Hacıahmetler olarak da bilinir. Gara Ahmet Patlar (1887-1968)dan başka 20. yüzyıl ortalarında İblak'a her yıl konan Aşiret Yörüğü Gara Ahmet de Eğretli gibi meşhur ve sevilen biriymiş. Halis'in babası Osmanköylü Ahmet Özdemir de, Patlakların İsmail oğlu Ahmet Patlar da Garahmet diye bilinenlerden...

    Emiralilerin Mustafa'nın lakabı bir belgede Karakuzu oğlu biçiminde geçiyor. Köyde onlara Garaguzular derlermiş. Şimdi de aynı lakapla anılan Önkal soyadlı sülale, onların devamıdır.

    Süleyman Yavuz (1904-1973) aslında kumral biridir. Garaca lakabı ona, Karacabey diye bilinen Olucaklı babası Halil'den miras kalmış. Kendisi vefat ettikten sonra eşi Hatice Hanım da Garacagarısı diye anılırdı... Alakasız bir bilgi olarak şunu da belirtelim, 1572 tarihli tahrir defterinde Eğret'te Karacaoğlu diye biri var...

    Alemdaroğlu Ahmet yaşasaydı soyadı kanunuyla Kızılyel soyismini alacaktı, onun yerine oğulları aldı. Çocuklarına bir de lakabını miras olarak bıraktı; zira kendisine Garadeli derlerdi, çocukları da Garadeller olarak anılıyor.

    Kara kelimesinin lakap olduğu kişisel olaylara geçebiliriz. Garapaça'dan yukarıda söz etmiştik, Garamehmet kardeşlerden gelen bir kolun adı. Yamalı veya ekli bir çorap/tozluk/şalvardan dolayı böyle lakaplanan kişi, Garamehmetoğlu Hüseyin'in kendisi veya çocuklarından biri olabilir.

    Gobakların Garabacak İsmail Kaçmaz (1889-1943), Hacımahmutların Gocahasan eşi Garabacak Emine Öztürk (1903-1984), Hacımahmutların Garaçaylı Kazım Öztürk (1918-2002) ve Guycuların Garaburun Seydi Ahmet Mola'ya (1932-2023) neden böyle bir lakap takıldığı az çok tahmin edilebilir. Keza Gobakların Salih Kaçmaz ile Urganlının Adem Öncül'e Garagaş denilmesi de öyle... Bir de isminin önüne kara sıfatı getirilerek lakap kazandırılanlar var. 

    Hacımahmutlar kızı, Kelsalek anası Ayşe Azbay'a (ö.1959) Garayşa diyorlar. Eyüplerin kızı, Şekerali ve Arapırmızan'ın anaları Satı Tetik (1879-1959) Garasatı idi. Gobakların Garabacak kızı, Mardakların Kelmısdıfa eşi Halime Saki (ö.1994) Garahalime olarak bilinirdi. Tekelilerin kızı, Haydar'ın hanımı Sabire Acar (1930-1979) Garasabire; İşof'un kızı ve Garaçaylı'nın hanımı Emine Öztürk (ö.2012) Garaemine diye anılırlardı. Ayrıca Sıntırların Garakazım (1930-1963) ve Yahyaların Garaüseyin (1932-2016) de zikredilmesi gereken kişilerdir.

    Nispeten daha yakın tarihe denk gelen Garaiban'lar var. Hece yutulmasıyla gariban gibi anlaşılan bu lakapların ilki Kipil'in İbrahim Honça'ya, ikincisi Gobakların İbrahim Kopan'a ve sonuncusu Güçcükahmet'in İbrahim İleri'ye verildi. Esmerliğinden dolayı İbrahim İleri'ye böyle seslenirdik, zamanla bunun yerine sadece 'Böcek' dediler ki aynı şeyi ifade eder.

    Lakaplaşan kara maddesini kapatmadan önce Bacıdede Seydi Değer tarafından 25 Eylül 1944 tarihinde vefat ettiği 'Garagız ninenin ölümü' ifadesiyle kaydedilen kişinin kim olduğu belirlenemediğini de söylemeliyiz.

    Kara olur da ak olmaz mı, elbette bütün renklerin aslı olan ak ile yapılmış lakaplara da rastlanır; ancak bu kara kadar yaygın değildir. İlki Ayanoğlu İbrahim'in oğlu Halil çocuklarıdır ki bunlara Akgaşlar deniliyor. Aslında çok da ten rengiyle alakası yok gibi duruyor. Çünkü bu sülale adı 1934'te Akkaş soyismi alınmasından sonra oluşmuş. Yine de kaydedilmesi gereken bir lakaptır.

    İkinci olarak zikredilmesi gereken Akbaşlar ailesidir. Ömer ile kardeşi Hüseyin (Çanlı) daha küçüklerken anaları ile birlikte Akören'den gelmişler. Buraya gelmelerinin sebebi, analarının Eğretli olmasıdır. Soyadı kanunuyla birlikte Karakaya soyismini almışlar, burada ak-kara tezatı gözden kaçmıyor. Akbaş lakabına sebep olarak Ömer'in başındaki bir tutam beyazlık gösteriliyor.

    Hacımahmutların Sakızcılar koluna bazıları Akgızlar da dermiş. Bu lakabın tam olarak ailedeki hangi kadına verildiği konusunda bilgi bulamadım.

    Bireysel ak lakabıyla anılanlar da sülaledeki gibi çok değil. Körüslerin Akömer Kök'ten başta söz etmiştim. Ümmetler/Çakalların Hasan Yet'e de Akkiprik derlerdi. Kiprikleri dikkat çekici biçimde beyaza yakın sarıydı Rahmetlinin... Gavasın Topal'ın hanımı, Körhalil kızı Havva Sargın'a Akhava diyorlar... Arzıların Ömer Tüblek Akgabak diye bilinir. Delibanın Hasan oğlu İbrahim Dadak'a da eskiden Akgabak derlerdi, unutuldu gitti... Bu konuda denilecekler bu kadar...

    Yalnız ak kelimesi geçmese de o renge işaret bulunan bir lakap var ki o da kır/gır rengiyle ifade edilir. Genellikle beyaz atlara kır at denildiği malumdur. Aynı tabiri insanları tanımlamaya da uygulayıp, saçlarında göze batacak derecede ağartı bulunan kimselere gırgafa deniliyor. Bunların en bilineni Kelahmetlerin Bahattin Azbay'dır...

    Bu kelimenin bir sülale adında kalıplaşmış haline de rastlanıyor. Tomanlar/Kelhaliller diye bilinen sülalenin 1904 kayıtlarındaki resmi adı 'Kır Hasan oğlu' diye geçiyor. Şimdi Köz ve Göz soyadlarını kullanan bu sülaleye Eğretliler Gırasanlar dermiş... Ayrıyeten Omarcıkların küçük bir kolu da hala Gıraliler olarak biliniyor...

    Bembeyaz sakallarından dolayı Berberoğlu Osman'a Pambık Dede derlermiş. 1930 Yılında 61 yaşındayken vefat ettiğinde çocuklarına ve torunlarına lakabını miras bırakmış. Gözalıcı soyadını taşıyan Pambıklar sülalesinin kısaca hikayesi de böyle...

    Hayat siyah-beyaz, ak-karadan ibaret değil, onun gri alanları da çok fazla. Bununla beraber insanı tanımlamada bu renge çok fazla yer verilmiyor. Gri zaten olamaz, belki boz kelimesi kullanılabilirdi; ama onu da göremedik. Yalnız gümüş kelimesi var ki yüzde oluşan kavlaklıkları ifade için bu yola başvurulmuş gibi hissettim. Çünkü hem Şavalın Gümüş Dursun Özdemir'de hem de Gocayörüğün Gümüş İbrahim Honça'da benzer özellikler var...

    Sarıya geçelim. Bu kelime karadan sonra en çok başvurulan renktir. Ne de olsa esmerler kadar sarışınlara da çok rastlanan bir toplumuz. O kadar olmasa bile kumrallar da bu kategoriye sokuluverir. 

    İlginç bir isimle başlayalım, 'Yolcu oğlu Sarı' 1572'deki kayıtlarda görülüyor. Bir kaç asır sonraki belgelerde ise Eğret hanelerinden birine Sarıoğlu deniliyor ki, bunun halk arasındaki adı Sarılar'dır... Sarılar sülalesi aslında Külcülerin bir kolu oluyor ve kızlarından birini Tomanlara diğerini Turabilere vererek onlarla yeniden sıkı bir bağ kuruluyor. Üç oğlanın üçü de Cihan harbi yıllarında vefat edince sülalenin nesli kesiliyor. Fakat unutulmasın, Toman'ın anası ile Capbak'ın anası Sarılar kızıdır...

    Garamehmetlerin İbiş torunu, Eyüp kızı Sarısatı'yı tekrar hatırlamanın vaktidir. Demirdelenoğlu Yahya'nın ilk hanımı olup Şavalgadir'in analığıdır. Üvey oğlu olmasına rağmen Şaval'ın giyim kuşamına dikkat eden çok titiz bir kadın diye anlatılıyor. Bu kelime ile sıfatlanan başka bir Eğretli kadın duymadım.

    Erkeklere gelince ilk akla gelen olarak İdirizlerin Sarımehmet İdis söylenebilir. Dedemısdık, Gambırtevfik, Sarıalosman, Gıdakömer ve Yalamaşükrü'nün babaları olan Sarımehmet 1947 yılında öldü. Onun torunları olan Mehmet İdis'lerin de her biri kendi gibi az çok Sarımehmet idiler... 

    Diğer bir Sarımehmet de Gademlerin Sarı Mehmet olup Gadıngız'ın babası, Tırılhasan'ın ise dedesidir. 1926 Yılında vefat etti...

    Daldalların Sarasan (Hasan Dadak), Hacahmetlerin Sarışükrü Patlar unutulmasın. İdirizlerin Saralosman (Ali Osman İdis)in adı yukarıda anılmıştı. Ve son zamanların meşhur sarısı Guycuların Sarali (Ali Mola)... Bunlardan başka yalnız sarı kelimesiyle vasıflandırılan, öyle ki bu renk söylendiğinde hemen akla gelen bazı isimler var. Bunlar Tingildeklerin Sarı (Halit Akyol) ve Bacıların Sarı (Ramazan Değer)dir...

    Sarının her tonu, koyusuyla açığıyla sarı içinde değerlendirildiğini söylemiştik. Onun kalabalık olmasına sebep bu olabilir. Bununla beraber koyu sarı, hatta kızıla çalan yüzler özel bir sıfatla tanımlanır: çapar... Eğret'in bilinen iki Çapar'ı var; biri Dedelerin Akgalak Çapar Mehmet Dadak (1925-1999) ve diğeri Müdüroğlunun Çapar Mustafa Eşiyok'tur (1935-1993)... Bunların dışında kırmızı rengi ifade eden bir lakap bulunmuyor, Gızılgız Kezban Eşiyok müstesna... Ayrıyeten Gödeşlerin Ramazan Seviş'e gençliğinde 'Gırmızı' denildiğini şöyle böyle hatırlıyorum, demek ki bu tutmayan bir lakap olmuş...

    Sarının tonlarında bir de kahverengi meselesi var. Bilindiği gibi yüzdeki kahverengi lekelere çil deniliyor. Böylelerine çilli demek yerine kısaca çil der geçerlermiş. Hüseyin ve Resul Hocaların babası Mehmet Ayas Çilefe/Çiloğlan, Hassönlerin Hacıefe'nin oğlu Çil Mahmut Omak, Manavların Turabi Ahmet Öztürk'ün hanımı Çil Ayşa bunlara örnek gösterilebilir. Bir de Hacı Resul Tül kızı, Garmenlerin Ahmet hanımı Rabia Geçer var... Kendisine Çinigız denilmesine sebep bu olabilir...

    Çok yaygın bir tondan sadece birer örneği olan iki renge geçiyoruz. Mollahmetler/Müdüroğluların kızı olan Ayşe, Çolömerin Halil'e varıyor; Şampaya İdris Salman'ın anasıdır. Yüzünün rengi dolayısıyla Mor Eşe diye anıldığını söylüyorlar. 

    Alemdaroğlu Mehmet Kızılyer de Kalecikli Hacı'nın kızı Fadime ile evleniyor. Fadime Hanımı herkes Mavı olarak tanıyor. Adının önüne geçen bu lakabın sebebi anlaşılamadan Mavı Hanım 2010'da vefat etti...

    Yeşil kelimesi de yalnız iki kişiye lakap olmuş. Bunlardan en yaygını ve sülalesinin de adına dönüşen Yeşilömer'den bahsetmiştik. Diğeri Güdükmehmet'in kardeşi Abdurrahman Işılak'tır. Yeşilhafız'ın çocuğu yok, bu vaziyette 1957'de vefat etmiş.

    Finali yine çok kullanılan bir kelimeyle yapalım; çakır... Bilindiği gibi yeşilden maviye, renkli gözleri tanımlamada bu kelimeye başvurulur. Ayrıca gözleri renkli olanlara da kısaca çakır denir. Anıtkaya'da bu adla koca bir sülale var. Hatiboğlu Mustafa çocuklarına Çakırlar deniliyor. Aslında bu lakabı kazanmalarının gerçek müsebbibi Hatiboğlu değil, eşi Fatma Hanımdır. Muhacir Osman kızı olan Fatma Hanıma Macur Nine de diyorlar, Çakır Nine de; çünkü çakır gözlü biri. Kendisinden sonra oğullarına Çakırmehmet ve Çakırosman denildikten başka, Erdem soyadını alan sülalenin tamamı da Çakırlar'a dönüşüyor.

    Mardakların Hüseyin Saki'ye, Naymelerin Ahmet Kırbaç'a, Bacıların İbrahim Değer'e yalnızca Çakır deniliyor veya başına sülale adı eklenerek Mardakların/Naymelerin/Bacıların Çakır dendiğinde bunlar anlaşılıyor.

    Aliciklerin Kelçakır var, adı Ahmet Ata... Onun oğlu İbrahim Ata'ya Deliçakır veya Çakıriban diyorlardı... Bütün bu saydıklarımızın renkli gözlü olduklarına şüphe yok...

    Unuttuklarımız veya bilmediklerimiz mutlaka vardır. Her şeye rağmen Eğret/Anıtkaya'da renk bildiren kelimelerin lakaba dönüşme durumu çok fazla olduğu görülüyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder