22 Kasım 2024

Hacı Uğurlama

     
    Asker gezmeleri gibi Hac mevsimi de yılın belli bir noktasına çakılı kalmaksızın sürekli değişir. Bu özelliği sebebiyle onu kandiller ve Ramazan ayına benzetmek daha doğrudur. Çünkü bunlar ay takvimine bağlı olarak her yıl 11 gün gerileyerek 365 günü 33 yılda tavaf etmiş olurlar. Eğret takviminde bu yüzden sabit noktada ele alınamıyorlar.

    Ne zamana denk gelirse gelsin, Kurban Bayramında Mekke'de olacak şekilde çıkılan Hac yolculuğunun hazırlık ve uğurlama seremonisi kayda değerdir.

    Eğret Kervansarayı önünden geçip İstanbul'a uzanan meşhur İpekyolu, eğer İstanbul'dan başlatılırsa hac ve ticaret yolu olarak ikiye ayrılıyormuş. Ayrım yeri Kütahya'nın kuzeyi. Buradan sağa devam edip güneye inen kolu Eğret'ten geçiyor ve ticaret yolu olarak adlandırılıyor. Soldan inen ise Döğer'den geçiyor ve direk Hicaz'a yöneldiği için Hac yolu oluyor. İstanbul/Avrupa tarafından gelen hacı kafileleri Eğret'e uğramadan Hac yolunu takip ediyorlar. Yalnız Bursa/Kütahya tarafının hacıları Eğret'ten geçmek zorunda. İşte Eğret hacıları genelde o kafilelere katılıyorlar.

    Demiryolu yaygınlaşana, motorlu araçlar ülkede çoğalana kadar hac yolculukları deve kervanlarıyla yapılıyor ve ortalama 6 ay sürüyordu. Bu dönemlerde hacıların köyden uğurlanması nasıl yapılıyordu, bu konuda bilgimiz bulunmuyor. Çocukluğumuzda şahit olduklarımız onlar hakkında da bir fikir verebilir.

    1970'li yıllarda hacılar bugünkü kadar olmasa da yine organize biçimde kafileler halinde giderdi. Kendi imkanlarıyla minibüs tutup gidenler de vardı. Apak Mevlüt Kopan'ın minibüsü bu amaçla kiraladıklarını işitmiştim. Kantinlerin Haciban ve Ahmet Kızılyer kardeşlere Hacı denilmesine sebep de minibüsleriyle hacı götürmeleriymiş. 

    O zamanın organizasyonlarında şimdinin yemekli otellerinde konaklama yokmuş. Ortaklaşa ev tutarlar aşını keşini kendileri pişirirmiş. Bu yüzden yolculuk öncesinde uzun bir hazırlık süreci olurdu. Şepit edenleri mi ararsın, kilolarca sucuk depdirenleri mi... Kangal kangal kavurma donduranlar da olurdu. Kışlık hazırlar gibi tarhana, bulgur göce vb. malzemeyi çuvallara doldururlardı. Bunun yanında elbisesinin bir köşesine para dikenleri de duyardık. Hırsızlara karşı en iyi önlem bu imiş...

    Bu arada müstakbel hacıları ziyaretler de yapılırdı. Bu ziyaretlerde küçük bir hediye ile bir kaç kuruş sıkıştırmak adetleşmiş. Ziyaretlerin asıl sebebi ise helalleşmektir. Sülale araştırmaları sırasında görüldü ki bundan bir asır evvelki hac ibadetinden dönemeyen çok sayıda Eğretli var. Gidip de dönememek var yani. Ayrıca inanışa göre haccın şartlarından biri de borçlu ve üzerinde kul hakkı bulundurmamak olduğundan, bu ziyaretlerin asıl sebebi mümkün olduğunca çok kişiyle helalleşme sağlamak. 

    Bu hazırlık safhasından sonra o gün gelip çatar. Eğret hacılarının toplu olarak uğurlandığı o gün Tekgenin yanında muazzam bir kalabalık toplanır. Bütün köy oraya akar dense yeridir. Bütün hacı uğurlama törenlerinin buradan başlamasının sebebi Hacı İbrahim Dede'nin manevi atmosferinden feyizlenmek olmalıdır. Bütün hacılar toplanıp yeterli kalabalık sağlandıktan sonra Gocacami'den sancak getirilir. Güçlü kuvvetli birinin boynuna taktığı kütüklük koçanına oturtulan sancak direği bütün haşmetiyle ortada görünür. İşte o anda gürül gürül bir saltanatlı tekbir ortalığı inletmeye başlar. Bu gürlemeyle kalabalık harekete geçmiştir.

    Tekkeden asfalta kadar Galipbey caddesi boyunca sürecek olan yürüyüş kolunu tarif edelim. En önde bütün haşmetiyle sancaktar, ağır adımlarla yürür. Hemen ardında Hacı adayları bir saf halinde sıralanmışlardır. Onların arkasında tekbirlere öncülük eden hocalar ve köy büyükleri... Sonrası ise düzensizler gurubu... Boyunlarındaki heybeden meyve ve çerez saçan hacı yakınları; elini sokup çıkardığı ceplerinden avuç avuç madeni para çıkarıp, Allah ne verdiyse onları insanların kafasına gözüne saçanlar; saçılanları kapışmak için birbiriyle yarışan çocuklar; yerdeki liraya tenezzül etmeyen oraya sırf Allah rızası için kalabalık olsun diye gelen ağırbaşlılar; tekbire katılıp sevap kazanmak isterken sesini korodan bağımsız hareket ettiren cırtlak sesler; ve en arkada kadınlar, kızlar...

    Karışık hacı alayı caddeden aşağı sallanırken zaman zaman ön saflardaki düzen de bozulabilir. Çerez ve para saçıcı heybeliler, atacaklarını alayın önüne attıklarında çocuklar hurra oraya hücum eder. Onlar tavuk gibi yerdekileri toplarken topluluğa yeni katılan uğurlayıcılar önce hacılara sarılmak istediğinden bir anda her şey karman çorman olur. Fakat tekbirler susmaz 'Allaaa hüekbe rallaaa hüekbeer...' Bu anda bozulan saflar, yeni katılımcılarla darmaduman olana kadar gitmek üzere yeniden hizalanır... Sonra bir münasebetsiz çerez yağmuru, helalleşme arzusuyla yanıp tutuşan kollar... Hafif aksama ve 'Allaaa hüekbe rallaaa hüekbeer...' ile tekbir komutu...

    Kelibanın ev ile Karakol arası son durak. Orada üç kere daha tekbir getirildikten sonra dua edilir. Son sarılma ve vedalaşmaların akabinde hazır bekleyen araçlara bindirilerek hacılar yolcu edilir. Bu arada gözyaşları sel olur. Bunlar ayrılık acısına dayanamayacağını düşünen hacı yakınları ve daha önce yaptığı bu ibadetin tadı damağında kalan kıdemli hacılara aittir. 

    Tekkeye doğru dönüş yolculuğu daha düzensiz ve heyecansızdır. Sancaktar sancağı omuzlamış, çerezcilerin boş heybesi kolundadır. Haylaz çocuklar hasılatını saymakta, analar mızılayan çocuğunu sürüklemektedir. Biraz önce tekbirlerle inleyen Galipbey caddesi sessiz, dağınık kalabalık ise çok yorgun gibidir...

    Sayılı gün çabuk geçer. Hacıların gelme vaktinde karşılama töreni yapmak çok zordur. En azından uğurlama gibi gösterişli bir karşılama yapılamaz. Haberleşme araçlarının yaygın olmadığı o günlerde hacıların hangi gün geleceği tahmin edilse bile saatini kestirmek kolay değildir. Bu yüzden hacılar genellikle sessizce gelirler.

    Geldiklerinin ertesi günü Anıtkaya sokaklarında başlarında tepsili kadınlar cirit atar. Hacıların yanlarında getirdikleri hediyeler sahiplerine dağıtılmak üzere o tepsilere binip yola revan olmuştur. Bir karımlık kına, bir kaç tane hurma, bir namazlağı, namaz örtüsü, namaz takkesi, 33'lük şakşaklar, 99'luk tespihler, bıçak gibi hediyeler... Kime? Hani yolculuk öncesi helalleşme ziyareti yapanlar vardı ya, işte onlara... 

    Taze Hacılara yine hoşgeldin ziyaretleri de yapılır. Orada bol bol hurma ve ille de ayakta içilmesi istenen ebizemzem ikram edilir. Oradan getirilen teybe, orada doldurulmuş bir vaaz kaseti konulup ateşin yakmadığı deve kemiği hikayesi bilmem kaçıncı kez dinlenip gözyaşı dökülür. Bastırınca değişik Kabe manzaralarını gösteren film karelerine bakılır...

    Elli yıl önce böyleydi hacı uğurlama ve karşılama... Çok güzel günlerdi...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder