Batılı gezginin abartılı bir şekilde anlattığı köyleri boşaltan askerlik sistemi Eğret'e mahsus olmayıp bütün ülkede uygulanıyordu. Aslında Osmanlı'da askerlik bir vergi çeşidiydi. Köyün büyüklüğüne göre belirlenen sayıda genç askere alınarak devlete borcunu ödemiş olurlardı. Eğret, 17. ve 18. yüzyıllarda en az 1,5 nefer vergiye tabiymiş. 1 Nefer 15-25 arasında değişen kişiyi ifade eden birimdir. 1,5 Nefer demek 25-40 arasında asker demek oluyor, yani köy olarak bu kadar sayıda yiğidi yaşı geldikçe askere göndereceksin.
Arada Eğret'e 2 Nefer asker tahsisi yazıldığı da var, sayıyı siz düşünün artık. Köy İstanbul'un tahıl ambarıymış, ama bu rakamlara bakınca aynı zamanda asker kaynağı gibi... 19. Yüzyılda redif sistemine geçilmiş, ama bu dönemde de asker sayısında azalma yok; 1831 kayıtlarında yirminin üzerinde asker kaydı var. Bu sayı yanıltmasın, redif sisteminde sırası gelen askere çağrılıyor; temel askerlik bittikten sonraki rediflik dönemi para yatırılarak bir kaç kez ertelenebiliyor, ama kurtuluş yok, geriye kalan 8 yılı da tamamlayacaksın. Sık kullanılan izinlerle filan rediflik dönemi gevşetilse de askerlik, askerliktir. Eskilere dair duyduğunuz 'Dedem 12 yıl askerlik yapmış' türü şeyler, masal değil gerçektir.
Cumhuriyetle birlikte TSK ve askere alma hususunda yeni düzenlemeye gidilmiş, rediflik kaldırılmış, süre kısaltılmış. 2. Dünya savaşı sırasındaki beklenmeyen durum haricinde yeni düzenlemelere riayet edilmiş. Askere alma konusunda da yeni düzenlemeler yapılmış. Yılda dört defa olmak üzere belli bir düzen/tertipte alımlar yapılmış. Askere alma dönemleri numaralandırılarak 1. 2. 3. ve 4. Tertip olmak üzere Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarında gerçekleştirilmiş. Bazı yıllarda 6 tertip olarak alıyor, o zaman celp aralığı iki ayda bire düşüyormuş.
Gerek Osmanlı zamanında olsun gerekse Cumhuriyet döneminde, çocuklarını askere göndermek hiç bir zaman Eğret'i ıssızlığa bürümemiş. Şartlar zor olsa da kardeşlerin aynı anda silah altına alınmaması, tek erkek çocuğun istisna tutulması, fiziksel engellilere kolaylık tanınması gibi hususlar bu şartlarda hafifletici olmuş. Bir de vazifenin kutsallığını biliyor köylü, hem de Batılı gezginin anlayamayacağı kadar. Bu yüzden askere gidişler eğlenceye çevrilmiş. Tanık olduğum bu eğlenceleri nakledeceğim.
Başka tertiplerde de alımlar olmuş, ama nedense benim aklımda Eğret askerlerinin Mart ayında 1. tertip olarak alındıkları kalmış. Olaylar Mart ayında geçiyormuş gibi düşünülsün...
Bir ay öncesinden muayene, şube, yol, sülüs, devre, tertip gibi sözleri duymaya başlardık. Hazır asker adayları bir araya gelir, araya böyle anlamadığımız kelimeleri sıkıştırarak konuşur, eğlenirlerdi. Aslında düzenli toplanmalar da bu günlerde başlardı.
İlk günlerde tam kadro toplanmak güçtür, zira Anıtkaya'nın çoğu daha o yıllarda İzmir'i boylamıştı. Muhtara asker kağıdı geldiğini öğrendikten sonra, hazırlıklarını tamamlayıp oradaki işi ve eviyle ilişiğini kesecek, köye dedesi ninesinin yanına gelecek... Bu biraz zaman alır. Bu yüzden yabandakiler de gelene kadar, Anıtkaya askerleri olduğu kadar, bir araya gelirler. Diğerleri gelmese bile bu işe hevesli olan heyecanlı askerler toplanır, dağılır; toplanır, dağılırlar... Yıllardır bunun özenciyle yanıp tutuşanlar vardır çünkü...
Askere gitmeden önce asker toplanmalarına özenmeyi bugünün gençlerine anlatmak zor olabilir. Yine de deneyelim. Şimdiki gibi internet, telefon, sosyal medya filan yok. Televizyon denen şey yeni çıkmış, bir kaç dükkan ve evde bulunuyor, yaygınlaşmamış. Telefon da öyle... Köyün dış dünya ile bağlantısı yalnız radyo ile kuruluyor, bir de arada Afyon'a gidişlerle... Askere gidene kadar köyden dışarı çıkmamış kimseleri bile duymuşsunuzdur... İşte askerlik böyleleri için dış dünya ile kurulan ilk bağdır, bu yüzden önemlidir. Elbette asker gezmelerini özlemle bekleyecek...
Tam teşekküllü toplandıklarında ne kadar kalabalık oldukları hakkında bir fikir versin diye örneklendireyim. 1941/6 Tertip Eğret askerleri tam 41 kişiymiş. O yıllarda dışarıya göç tam başlamadığı için 41 kişinin tamamı asker gezmeleri için tam kadro toplanabilmiş. On yıl sonrasında bizim tanık olabildiğimiz dönemlerde bu sayı biraz düşüyordu, ama son on onbeş günde hepsi toplanırmış...
Bu kadar asker aşağı yukarı bir takım demek, nereye gitseler şamatalarıyla, gürültüleriyle, harala güreleleriyle birlkte gidiyorlar. Dolayısıyla daha uzaktan kendilerini belli ederler. Coşkunun sebebi askerlik heyecanıyla birlikte, bazılarının kalabalıkta başka kimliğe bürünmeleri olabilir. Her ne sebeple olursa olsun askerler neşeli bir topluluktur. Yeni çıktığı zamanlarda, nerden buldularsa boynuna taktıkları bir teypten oyun havası çalarlar, kafalarına estikleri yerde durur, ceplerinden çıkardıkları kaşıkları tıkırdatarak oynarlardı.
Şar şor derecesine varmadığı sürece onlardaki coşku hoş karşılanırdı. Birilerinin önünde oynuyorlarsa seyircilerin para çevirmesi beklenir, onlar da çevirirdi. Bazen dükkanlar, kahveler, belediye, okul, oda gibi yerler de ziyaret edilir ve bahşişler alınırdı. Ziyaret ettikleri yerlerde bu hareketleri ayıplanmaz, hatta bazıları bana niye gelmiyorlar diye yakındığı bile olurdu.
Coşku ve sevinci ölçülü bir şekilde yaşarlardı. Buna müstakbel asker vakarı denilebilir, kışlaya dahil olmalarına günler kala bu atmosferi yakalamaya çalışmaları bana ilginç gelmiştir. Her toplulukta olduğu gibi asker gezmelerinde de çatlak sesler çıkabilir, ancak arada eritilebilecek cinsten cılız şeylerdir bunlar. Çünkü askeri disiplin ve otorite havası, aralarından birinin sivrilip çavuş seçilmesiyle kendini göstermeye başlamıştır. Onun emir/kararlarına uyulacak, direktiflerine göre hareket edilecektir. Lider tabiatlı çavuş, çatlak cırtlak sesleri bastırarak otoritesini göstermelidir.
Oyunlar haricinde kendilerince talimler yaparlar, ne kadar olursa o kadar uygun adım yürürlerdi. O vakitler köyün içinden geçen asfalt yoldaki bu talim ve yürüyüşler, zaten seyrek olan kamyon geçişleri sırasında duraklar, askerler kenara çekilirdi. Sonra kaldığı yerden devam...
Asfalt kenarındaki Karakoldan sair zamanlarda alabildiğince ürken bu gençler, şimdi onun önünden alayıvala ile geçmesi de şaşırtıcıdır. Bunun sebebi, tabi ki gençlere köylünün gösterdiği hoşgörüyü, görevli jandarmanın da göstermesidir. 'Bilemedin bir hafta on gün sonra bu neşelerinden eser kalmayacak gençler, bırakalım da eğlensin' diye düşünürlerdi belki de...
On onbeş gün boyunca Anıtkaya'da bu coşkulu kalabalığın adım atmadığı sokak, cadde kalmaz. Her yere uğradıkları için olsa gerek buna biz asker gezmesi diyoruz. Sürekli gezer dolaşır; duraklar oyun oynar; canı sıkılır, asker talimi yapar; rastladığı birini oynatır, olmazsa ceza keser. Kesilen cezalar anında tahsil edilir. Toplanan parayla oturdukları odanın çay kahve masrafı karşılanır. Evet, sürekli toplanıp oturacakları bir oda belirler, orayı merkez üssü olarak kullanırlar. Haliyle oranın masraflarını da karşılamaları gerekir ki bu da kesilen cezalardan oluşan asker bütçesinden sağlanır. Bazen bu cezaları abartırlar, o zaman ortaya harcamayla bitmeyecek bir miktar çıkarmış. Hayır Cemiyeti veya Hoca ile işbirliği sağlanıp biriken parayla bir caminin ihtiyacını gören askerleri anlatıyorlar..
Asker gezmeleri deyince, ev davetleri için ayrı bir bölüm açmak gerekir. Köy yerinde böyle kalabalık bir grupta her evden bir fert var demektir. Değilse bile mutlaka her haneyle akraba olan birisi bulunur. Onu yemeğe davet etmek adettendir, grup bölünemeyeceğine göre her davete birlikte giderler. Beşyüz haneli bir köyde en az üçyüz haneye böylece girilmiş olunur. Bu kadar kısa süre için büyük bir rakam... Son günlerde günlük on onbeş öğün yemek yerlermiş, mecburiyetten. Davetlerin menüsü klasiktir, bükme börek... Yağadı yemekten askerlerin içi dışına çıkıyormuş... Gitmesen de olmaz... Çavuş sıraya koyuyor, haydin şuraya, haydin buraya...
Davetlerin bir handikapı da takımın kalabalık olmasıdır. O kadar kişiyi sıradan bir eve nasıl oturtacaksın. Buna da dahiyane bir çözüm bulmuşlar, iki bazen üç gruba bölünen askerler hem daha fazla eve uğrayıp onları gönüllüyor, hem de daracık evlere sığışma sorununu çözüyorlarmış. Her şeye rağmen yine sorun olduğunda en yakın köy odasına gidip orada yerlermiş. Böylece bütün odalar da ziyaret edilmiş oluyor.
Askere gidiş sürecinin köyde geçirilen son cumasında Gocacami'de asker mevlüdü okutuluyor. Böylece askerler Peygamber Ocağına dualarla uğurlanmış oluyor. Bu süreç 1990'lara kadar küçük değişikliklerle aşağı yukarı böyle işledi. Şimdilerde yine asker eğlenceleri düzenleniyor, ama galiba içerikteki vakar biraz kaybedildi. Toplanma, birlikte hareket etme ve asker gezmeleri ise tamamen terkedildi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder