Bir asır öncesinin Eğret'ine dair iki fotoğrafta eski mezarlığın batı tarafındaki iki ucu görünüyordu. Siluet olarak bugünün tıpkısı gibi bir görüntü. Mezar taşlarındaki çeşitlilik de aynı. Yeni mezarlığa geçeli beri, neredeyse 30 yıldır defin yapılmıyor. Haliyle mezarlık ziyaretleri de artık yeni mezarlığa yapıldığı için eskisi tamamen terkedilmiş gibi. Kandil ve bayram ziyaretlerinde eskilerden tek tük ziyaretçi çıkıyor.
Geçenlerde benim de yolum düştü, epeyce dolaştım. Her kabristanın havası ağırdır; ama buradaki hüzün değişik gibi geldi bana. Taşlar, altındaki sahiplerinin temsilcisi olarak dile gelmiş gibiydiler. Onlar sükut diliyle anlattı, ben işitmediğim seslerini dinledim; bir garip iletişim oluştu aramızda. Sonra gözüm taşların biçimine değdi, iletişim fonetikten görsele döndü. Taşları biçimsel de olsa anlatmak vacip oldu.
Eski mezarlığın köy ile aynı yaşta olduğunu bir kez daha belirtmekte fayda var. Diyelim ki geçmişin kapıları açıldı ve her kuşağı temsilen bir kişinin yanımıza gelmesi istendi. En az 30 farklı kılık ve kıyafetteki zat toplanmış olurdu. İşte, mezarlıktaki taşlar da her kuşağın zihniyetini yansıtan farklı biçim ve boyuttaydılar. Gerçi eski Osmanlı mezar taşlarındaki statü göstergesi detaylı sanatsal taş değiller; ama yine de kendi çapında bir çeşitliliğe sahip olduğu kesin.
Bunlardan bazısı, hala ölüme direniyormuş edasında dimdik duruyor; bazısı da yenilmiş, yüzüstü yere kapaklanmış. Diğer bazısı da mücadeleyi sürdürüyor; ama pes etmeye daha yakın gibi, kırkbeş derecelik bir açıyla iki arada bir derede.
Bazıları güdük kalmış, belki buzdağı gibi gövdesinin büyük kısmı yeraltında. Bazısı da alabildiğine uzun, selvi boylu. Bir kısmı göbekli, diğer bir kısmı da hem göbekli hem heybetli.
Taşların büyük çoğunluğu doğal. Nereden bulunduysa olduğu gibi getirilip dikilmiş, hiç bir işleme tabi tutulmamış. Herhalde büyük olmasına dikkat etmişler, o kadar. Bunlardan bazıları hem enine hem boyuna büyük, heyula gibi. Bir kısmı da uzun boylu. Hele bir de kendiliğinden ilginç biçim kazanmış olanları var; üzerinde minik tüneller oluşanı mı ararsın, karanlık mağarası olanı mı... İlistire dönmüş delik deşik olanı da var, işkembe yüzeyi gibi pütürlü olanı da... Tabi bazıları da yasyalabık, koca bir kayrak getirilip dikilmiş. Renk olarak da tam bir cümbüş: Gökcül, kahverengi, samanrengi, gri, akcıl, kara, kızıl... Bunlar doğal olanlar, işlem görmemişler, yontulmamışlar.
Bazı kaba taşlar yontularak biçimlendirilmiş. Kendine göre bir biçime sokularak dikilmiş. Bunlardan bir kısmının yüzüne kitabe kazınmış. Yazılardan eski harfli olanlar da var, yeni yazıyla yazılanlar da. Oyularak veya kabartma biçiminde oluşturulan bu yazıların çoğunluğu tahrip olmuş; ama hala okunabilenler var. Yazılı kısmı beline kadar toprağa göçmüş olanlar da bulunuyor. Yazılardaki tahribata iklim şartları, yosunlanma ve taş kalitesizliği sebep olmuş görünüyor.
Bir de antik kalıntı olduğu besbelli mezar taşları var. Kim bilir hangi medeniyetin kalıntılarından getirildiler. Zira bizde mermer sütun kullanımı bildiğim kadarıyla yok. Mezartaşı için özel mermer kesecek değiller. Bunlara devşirme taş diyor arkeologlar. 1960'taki Kervansaray tamirinde, taçkapı eksik sütunları buradan tamamlanmış. 10-15 tane daha var görünen. Yer üstündeki kısmı 1,5 metre olan bir mermer direk öylece dengede durabilmesi için yeraltında en az 2 metre köke sahip olmalı. Bu da yaklaşık 3 metrelik bir sütun demektir. Demek ki bu çevre antik kalıntılar bakımından da zengin. Neyse konuyu dağıtıyoruz...
Bir kaç tane de lahit biçimi verilmiş mezar var. Bunlar antik mermer lahitlerden değil. Buraların taşından oyulmuş gibi. Yalnız lahit-mezar üzerine taşlar dikilmiş ki bunlar o mezar üstünde çok eğreti duruyor. Taş ile mezarın uyumsuzluğu apaçık ortada. Taşlarda köy ahalisinden olduğu belli kabir sahibini gösteren yazılar okunabiliyor. Öyleyse alttaki lahit-mezarlar başka yerden getirilmiş olmalı.
Mermercilerin yeni tip yaptığı mezar taşlarından da var eski mezarlıkta. Eski bir kabire yenden dikilmişler belli ki. Şu yenilikleriyle buraya hiç yakışmıyorlar; ama mevtanın kimliğini açıkladıkları için de çok faydalılar.
Ne kadar eski olursa olsun eski kabristanı hayatımızdan çıkarmamalıyız. Yanından bir yabancı gibi geçip gitmemeli, arada sırada da olsa ziyaret edip sakinleriyle sohbet etmeliyiz. Sohbet ille de konuşarak yapılmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder