Biz okullu olduğumuz zamanlarda ikinci teneffüs uzun tutulurdu. O arada koşa koşa eve varır bir dilim ekmeğin üzerine birşeyler sürer/sürdürür onu yiye yiye geri dönerdik. Okulun kapısından girerken zilin sesi gelir, biz de bu sırada elimizdekini bitirmiş olurduk. İki ders gördüğümüz cumartesiler haricinde, okul olduğu her gün tekrar ettiğimiz bir şeydi. Belki de o tenefüs bunun için daha uzundu.
Okulda olmadığımız zamanlarda oyunu kesmemek için de aynı şeyi yapardık. Gerçi bize kalsa, acımızdan ölsek bile oyunu bırakıp yemeyle uğraşacak değildik; ama en azından "Al elinde ye madem" diye elimize bir dilim ekmek tutuştururlardı. İşte o bir dilim ekmeğe neler sürülürdü o vakitler, ona bakalım.
Hatırladıklarım içinde en eskisi haşeş yağıydı. Demek ki ekmeğin gözeneklerinden akmıyordu, bildiğin o vakit yemek yağı olarak kullanılan yağdı bu. İçinde pek seyrek haşhaş tortusu bulunsa da sıvı yağdı. Belki de akıyor; fakat biz önemsemiyorduk. Anlatması güç, çok farklı bir lezzeti vardı. Tuzlumsu bir kekre damakta kalır, hiç rahatsız etmezdi. "Şuna benziyordu" diyemeyeceğim kendine has bir tat idi.
Haşhaş yağı hayatımızdan yavaş yavaş çıkıyormuş, biz o zaman bunun farkedemezdik. Bir başka ekmek üstü lezzeti ise yoğurttu. Süzülmüş, kıvama ermiş kese yoğurdu hem kolay sürülür he de oldukça kalın tutulabilir. Bir yandan oyununu oynar, bir yandan yoğurtlu ekmekten ısırık alırsın. Yoğurdun olmayacağı zamanlar için saklanan keş de sürülebilirdi ekmek dilimi üzerine. Kese yoğurduna göre daha sert ve tuzludur; ama onun da kendine göre ayrı bir tadı vardır.
Toz şekerin de lüks sayıldığı dönemler miydi acaba; pancar ektiği için evinde çuval çuval şeker bulunan çocukların ekmekleri şekerli olurdu. Dilim ekmeğin üzerine toz şeker serpilir, dökülmesin diye de şeker üzerine su damzırılırdı. Hafiften erimeye başlasa da şeker, ısırdıkça ağızda gacır gucur ses çıkaracak kadar sertliğini muhafaza ederdi. Bunun da kendince ayrı bir tadı vardı bizim için.
Sonbaharda gabıcaklarla Antep pekmezi gelirdi. Kıvamı artırılmış, belki biraz katılaştırılmış bu pekmeze ağda denirdi. Her şeyin yanında yenebilen harika katıklardan biriydi. Onu en çok ekmek diliminin üstündeki haliyle severdim. Hele bir de kalın bir katman şeklinde sürürlürse...
Margarinler hayatımıza yeni giriyordu. Çok çeşitli markalar vardı, hepsine birden margarin değil de "sanayağı" derdik. Sıcak, soğuk ekmeklerimize sürülürdü. Onun bulunmadığı zamanlarda donyağı sürerdik ama pek yinsel olmazdı.
Saydığım çeşitlerin hepsinde pratik olarak ekmek diliminin üzerine ne sürülecekse sürülür ve yenirdi. Başka türlüsü uzun sürerdi ve oyunu yarım bıraktıracak kadar gerekli olamazdı. Fakat önceden hazırlanmış böyle elimize alabileceğimiz ekmeküstüne de hayır demezdik. Uzun sürmesinin sebebi de ekmeğin ısıtılmasıydı, o kadar yani. Bunu bile bekleyemeyecek kadar önemli olan şey ne olabilir? Çocuk için her türlü sokak oyunu.
Mahalle fırınına tepsiyle sürülen bir haşhaşlı ekmek var, ondan başlayalım. Mümkünse haşhaş yağına, o yok ise sıvı yağa bir parça sürtülmüş haşhaş katılarak karıştırılır. Elde edilen karışım ekmek dilimlerine sürülerek fırına konulur. Beş dakika sonra alırsın, hazırdır. Müthiş bir lezzettir. Bir ekmeği sekize bölerek elde edilen dilimlere sürülürse biraz kalın düşer, yemesi zor olur. Neylersin ki genelde böyle dilimlerler ekmeği.
Bir de haşhaşlı ekmeğin sadesi, tuz/biberlisi var. Dilimlenen ekmekler hafif ıslatılarak tuz ve biber ekilip fırına sürülür. Aynı sürede pişer. Cingen böreğini fırına sürme zorunluluğu yok. Sobada veya közde gevrettiğin ekmeği ıslatıp tuzlarsın, bu kadar. Bütün bunlar pratik olarak karın doyurmaya yarayan çocukluğumuzun ekmek üstü lezzetleriydi.
Üstüne bir şey sürülüp ekilmediği için ekmek üstü grubuna girmez; lakin burada ondan bahsetmezsem haksızlık etmiş olurum. Bu yüzden kıtırdak en sona kaldı. Dilimlenen ekmekler sobada, guzinede, fırında tamamıyle kurutulur. Kemik gibi sertleşir, bir o kadar da kırılgandır. Isırıldığında "kıt!" diye kırılır, ve ağızda hemen ufalanır. Çıkan bu sesten dolayı kıtırdak adı verilmiştir. Bayatlamasını engellemek, uzun süre saklamak ve de zevkle kıtırdatıp yemek için kıtırdak yaparlardı. Oyun sırasında cebinden kıtırdak çıkarıp kıtırdatanları bilirim.
Çokokrem, fındık kreması, fıstık ezmesi ve daha bilmem neler yoktu o zamanlar. İşte bunlar vardı. Şimdi onlardan biri, bir dilim ekmeğin üzerinde karşıma çıksa, eski tadı alır mıyım acep?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder