Eğret Köyü'nün en eski yapısıdır. Belki de köy, onun hatırı ve sebebine burada kurulmuştur. Eğer Eski Eğret'ten şimdiki yerine taşınma gerçekleştiyse, bu sırada Han zaten inşa edilmiş olmalı. Asırlar sonra Eğret Köyünün sembolü haline gelmiş.
Kervansarayın yapılış tarihi ile ilgili kesinleşmiş bir bilgiye sahip değiliz. Bunun tek sebebi kitabesinin olmaması. Aslında taçkapı üzerinde bir kitabe yeri var; ama kitabenin kendisi yok. Eskilerden nakledildiğine göre, vaktiyle burada çift başlı bir kartal figürü varmış. Bu durum doğrudan Selçuklulara işaret manasına geliyor. Ancak sözü edilen figürden de geriye bir iz kalmamış.
2000 yılında uzmanlar, Cuma Camisi kapısı üzerindeki kitabenin boyut itibariyle han kitabeliğine ait olduğunu tahmin ettiler. Cami duvarında pek eğreti duruyordu ve Kervansaraydaki yerine tam oturacak gibiydi. Ne yazık ki kitabenin yüzü çimento ile sıvandığı için okunamadı. Yeni bilgiler de tahminden öteye geçemedi. Eğer o kitabe Han'a aitse bile, camiye nakil olayı çok eskiden olmuştur; çünkü yüz yıl önceki fotoğrafta kitabe yeri şimdiki halinde görünüyor.
Kitabe olmayınca Hanın yapılışıyla ilgili bilgiler, tahminler ve bazı çıkarımlara dayanıyor. Mimari yapı, taç kapı özellikleri, malzeme vs. verilerden yola çıkarak onun 13. yy Selçuklu yapılarından biri olduğunu söyleyenler var. Daha da ayrıntıya inip 13. yüzyılın ilk on yılında yapıldığı sonucuna varanlar, hatta yıl vererek 1267'yi işaret edenler olmuş. Germiyanoğlu Süleyman Bey tarafından 1370-1380 yılları arasında yaptırıldığı ise bir başka bilgi. Afyon Ulu Cami'nin artan taşlarından inşa edildiği rivayeti de kulağıma çarpmıştı.
O mimari özelliklere gelince... Bir defa Selçuklu, Osmanlı, Germiyan, Bizans... Bütün özellikleri dikkate alındığında hiçbir mimari ekola dahil edilemeyeceği söyleniyor. Belki hepsinden izleri üzerinde toplamış. Ve belki de bu yüzden kesin bir tarih biçilemiyor.
Eğret Hanı doğudan batıya dikdörtgen planlı. Dörderden iki sıra toplam sekiz filayağı üzerine oturtulmuş kemerlerin yanlarda olanları daha dardır. Bu şekilde üç uzun koridora bölünen han içinin ortadaki koridoru, yanlardakinden daha geniş ve yüksek tutulmuş. İçerinin aydınlatılması, kuzey duvarının birinci ve üçüncü bölümlerine açılan mazgal pencerelerle sağlanıyor. Duvar deyince, onlar büyük ve sağlam kesme taşlarla örülmüş. Kesme taş kaplamalar arasında sağdan soldan getirildiği anlaşılan antik mimari parçalar göze çarpar. Duvar kenarları dambeş seviyesinden biraz daha yüksekçe, doğu duvarının ortasında ise yarım metre kadar dikkat çekici bir yükselti göze çarpar. Yağmur sularının tahliyesi için taştan oyulmuş hoş görünümlü oluklar da bir başka özelliğidir. Tipik kervansaraylar gibi bir avlusu bulunmamaktadır.
Eğret Hanı'nı diğer kervansaraylardan ayıran en belirgin farklılığı batı tarafındaki kapısıdır. Öne ve yukarıya doğru çıkıntılı olarak yapılan taç kapı dikdörtgen biçimindedir. Arazinin eğimi de göz önünde bulundurularak zeminden yüksekçe yapılan taç kapısının her iki yanında, göze hoş gelecek şekilde üç ayrı yükseklikte üç sütun yer almaktadır. Eski resimlerde farkedilen eksik sütunlar 1960'lardaki ilk onarımda, yan taraftaki eski mezarlıkta mezartaşı olarak kullanılan uygun sütunlarla tamamlanmıştır. Bunlara benzer şekilde yapılan giriş kapısı üzerinde iki küçük sütun arasında pencere şeklinde kitabe yeri bulunmaktadır. Girişte başlıklı olarak yerleştirilen sütunların üzerine kesme taştan, sivri kemerli taç kapısı oluşturulmuştur. Sütunların arası ve duvara gelen bölümleri kesme taş ile doldurulmuştur.
İki kanatlı cümle kapısı eski fotoğraflarda ahşap malzeme olarak görülmektedir. Bu kapı sivri kemer boşluğunun tamamını kapatmamakta, yukarıdaki boşluk başka bir malzeme ile kapatılmış görülmektedir. Geçen yüzyılda yapılan ilk onarımda bu kapının yerine, sivri kemerli kapı boşluğunu tamamen dolduran sağlam metal mazgal-kapı takılmış. Daha sonraki onarımda bu kapı da sökülerek orijinaline yakın çift kanatlı ahşap kapıya dönülmüş oldu.
Yapılış amacı adından da anlaşılacağı üzere yolculara barınma, dinlenme, korunma imkanı sağlamaktı. Selçuklu'nun başkenti Konya'yı, Bizans başkenti İstanbul'a bağlayan yolun üzerindeydi Eğret. Konya-İstanbul hattını şöyle belirliyor tarihçiler: Konya - Horozlu Han - Dokuzun Kervansarayı - Kadın Hanı - Ilgın - Argıt Hanı - Akşehir - Sahip Ata Kervansarayı - Çay Taş Han - Afyon - Altıgöz Köprüsü - Eğret Han - Döğer Han - Kütahya - Bursa. Osmanlılar döneminde ise İstanbul merkezinden güneye inen ticaret yolu Eğret'ten geçiyor. Üsküdar'dan başlayıp İnönü'de üç kola ayrılan yollardan diğer ikisinden en doğuya kıvrılanı Bayat üzerinden Akşehir'e uzanıyor ve "Hac Yolu" olarak biliniyor. Ortadan, Döğer üzerinden sallanana ise "Menzil Yolu" deniyor. En batıdaki ve Eğret'ten geçeni malum "Ticaret Yolu". Üçü de Akşehir'de tekrar birleşiyor. Şu durumda Eğret ve kervansarayı tam da "İpek Yolu" üzerinde bulunuyor. 16. yüzyıldan itibaren yolcu hizmeti fonksiyonunda azalma olsa da 19. yy'da bile Eğret Hanı'nın ticaret kervanlarına hizmet verdiği kaydedilmiş.
20. Yüzyıla geldiğimizde Han'ın kervansaray özelliğinin tamamen kaybolduğunu görüyoruz. Ticaret kervanlarının ihtiyaçlarına göre 30-40 km'lik aralarla serpiştirilen kervansaraylara, motorlu taşıt araçlarının yaygınlaşmasıyla hiç ihtiyaç kalmamıştı. Yunan işgalinde harabeye dönmüş Eğret Hanı'nın yemekhane olarak kullanıldığını biliyoruz. Daha sonra ilk tamir akabinde Tarım Kredi Kooperatifince depo olarak kullanıldı. Yıllarca kimyevi gübre konulduğunu hatırlıyorum. Bir süre yed-i emin deposu gibi hasarlı bir arabaya evsahipliği yapmıştı. İkinci onarım sonrası nişan-nikah salonu da olduydu galiba.
Bana göre Eğret Hanı'na en yakışacak şey, taçkapısının üzerine ahşaptan mamul, otantik görünümlü "Eğret Müzesi" levhasını asmaktır. Madem Anıtlar Yüksek Kurulunca "korunması gerekli tarihi eser" olarak tespit edilmiş ve bu Resmi Gazetede yayınlanmış, bundan daha iyi koruma mı olur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder