Oğlanevinde bu yorgunluk daha fazladır. Ne de olsa bütün telaşeler toplanıp orayı bulur. Bununla beraber düğünevinin kalbi yavaş yavaş gızevinden oğlanevine yöneldiğinden telaşeler dağ gibi de olsa hemencecik sevinç ve coşkuya dönüşür. Bu son günde ardı ardına sıralanan bir sürü şey programlanmayı bekler. Telaşenin bir sebebi de budur; 'nasıl olcek, nasıl gelcek'... Oysa telaşe ve endişenin ne kadar boş olduğu gün sonunda anlaşılacak. Sen kılı kırk yarıp planlasan da, gaygısızlığa vurup umursamaz davransan da her şey varacağına varır. Olması gerektiği gibi olur... Tabi uzaktan davulun sesi hoş gelirmiş, sen gel de bunu düğün sahibine anlat...
Bugün yapılacak işlerin hepsi birbiri ardına eklenmez. Bazıları da aynı anda birbirinden habersiz akar gider. Aslında özellikle oğlanevinde dört bir koldan ilerleyen düğün hareketliliği varıp gelin indirmede birleşir. Biz yine de oraya varana kadar başımıza gelecekleri bir bir inceleyelim...
Güveyi ve sağdıç düğün traşı için berbere gidecekler. Tabi bu da merasime tabi... Bir defa gidiş dönüş çalgı eşliğinde olmalıdır. Sağdıçla beraber öne düşerler, ardında güveyi yakınlarından bir kaç kişi. Birinin omuzunda mutlaka heybe olmalıdır.
Güveyinin dayısı veya eniştesinin omuzunda gözleri boş gibi görünen bu heybe çok önemli. Boş gibi görünse de içinde çay şeker, fındık fıstık, havlu çevre gibi şeyler var. Berbere ve hamamcıya verilecek olan bu gibi şeyler mühim değil. Heybeyi asıl önemli kılan şey onun çok iyi korunması gerekliliğidir. Delikanlılardan birine bu heybe kaptırılırsa vay Dayı/Eniştenin haline, cezalardan ceza beğensin artık. Tabi ceza demek maddi külfet demektir. Bu yüzden çok önemli olan bu heybeyi omuzda taşımak cesaret ister. En iyisi ortadaki deliği boyna geçirerek onu emniyete almaktır; fakat bu da korkaklık alameti diye algılandığından alay sebebi olabilir...
Heybelinin ardında odabaşı ve çalgıcılar, traş havasını (elbette böyle bir hava yok) çalarak ilerlerler. Önce hamama varılır. Tabi ki yıkanacak vakit değil, adet yerini bulsun diye el yüz yıkanır, hamamcıya hediyeleri verilip çıkılır. Bütün bunlar hep çalgı eşliğinde gelişiyor... Onların görevi kafileyi berbere bırakınca biter. Belki traş bitince geri götürmek için de çağrılabilirler. Yalnız onların başka işleri de olacağından, gidiş genellikle çalgısız olur... Nadiren çalgıcıların traş olduğu da vakidir...
Her ne kadar traşa çalgıcılar dahil değilse de kafile zaten yeterince kalabalıktır. Güveyinin ve ardından sağdıcın traşı özenle yapıldıktan sonra gerisi önemli değildir. Yine adet yerini bulsun diye onlar da koltuğa otururlar...
Berber dükkanları zaten küçüktür. Bu kalabalık düğün kafilesi geleceği önceden bilindiği için pazar günlerine pek sıradan müşteri alınmaz. İlle de alınacaksa onların geleceği saatler dikkate alınarak müşteri kabul edilir... Traş sonunda berbere bol bahşişli ücret ödemek de adettendir, galiba bu iş güveyi ve sağdıca düşüyor...
Traş ücretinden ayrı berbere çay şeker, sigara, havlu gibi hediyeleri de takdim edilir. Bunu abartıp başka şeyleri hediye-bahşiş olarak verenler de olurmuş...
Eskiden beri Eğret'te berberden yana sıkıntı yok. Birden fazla düğün olduğunda bile kendine yakın berberlerden birini seçip gidiyorlar... Dükkanı varsa dükkanda, yoksa mutlaka bir odaya oturup traş ediyordur, o odaya traşa giderek bu adeti aksatmadan sürdürüyorlar... 1980'lere kadar böyleydi, sonradan berberler hep dükkanda çalışır oldular. Bu yüzden damat (80'lerden sonra güveyi kelimesi bırakılıp damat kullanılmaya başlandı) traşı berber dükkanında yapılıyordu.
Berberlerin yerini kuaförler aldığından beri damat traşları da kuaförde yapılıyor artık. Tabi kuaför traşında ne çalgıcılar var, ne heybeli dayılar... Eşşek kadar hesabı da mecburen damat ödüyor... Neyse biz eskiye dönelim... Traş bittikten sonra düğünevine dönülmesi lazım. Çalgıcılar müsaitse çağırılıp gelmesi beklenir; değilse kaputlarını savurarak yürüyen güveyi-sağdıç önde, heybeli dayının bulunduğu kafile arkada yola revan olunur...
Belki daha önce söylemeliydim, geriye kaldı; güveyi ve sağdıcın omuzunda bir kaput bulunması da adettendir. Düğünler kış günlerine denk geldiği için bu kaputlar onların sırtında yabancı durmaz; lakin kaput dediğimiz şey de o gün için lüks bir giyecek, herkeste bulunmuyor. Köyde belki dört beş tane ancak var... Düğün boyunca giymek üzere onlar ödünç olarak alınır. Damat ve sağdıç kaput işini önceden ayarlamalıdırlar, çünkü düğün boyunca sırtında bulunacak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder