Eğret/Anıtkaya düğünlerine dalınca, bu alanda gündeme getirilmesi gereken ne kadar çok nokta olduğu anlaşıldı. Girdik, çıkamıyoruz... Düz oyunu araştırırken canlı kaynakların dışında sanal aleme de başvurdum. Yüksek Öğretim Kurumu'na bağlı Ulusal Tez Merkezinde bir doktora teziyle karşılaştım.
Özlem Doğuş Varlı'nın tez konusunun "Kültürel Kimliğin Değişim-Oluşum Süreci-Sürecin Kadın Kimliği ve Müziğine Yansıması: Afyon, Trabzon, Kıbrıs, İstanbul Örneklemleri" gibi uzun bir adı var... İlgimi çekmesine sebep , bazı bölümlerinin bana Anıtkaya düğünlerini anlatıyor gibi gelmesidir. Afyon ile ilgili araştırmasının merkezini Sinanpaşa-Balmahmut köyü oluşturuyor; ama sanki Anıtkaya'da hazırlanmış hissi veriyor. O kadar bizden yani...
Çok geniş bir çalışmanın sadece düz oyun, gelin öğme ve tefçi kadın bölümlerini buraya alıyorum. Tamamı teknik analizler, ve önemli değerlendirmelerden oluşan tezin Tefçi Kadın bölümünü okurken aklıma Gambırşerif (Şerife Patlar/Saçak), Delifadime (Fadime Taşkın) ve Aşçı Tahsin'in anası Şerife Külte/Dirlik geldi. Biraz da onların hatırasına, o kısmı Tefçi Kadın başlığıyla alıntılamak istedim...
***
Afyon/Sinanpaşa bölgesinde kaydettiğimiz ve oyun şeklini öğrendiğimiz “Düz oyun ezgileri/türküleri”nin kendilerine has bir karakteri vardır. Kadın eğlencelerine özgü bu türküler ve oyun şekli, kadınların üretimi olmaları açısından oldukça önemlidir. Müzikal performanslarını da kendileri yapmakta, ayrıca bir enstrüman grubuna ihtiyaç duymamaktadırlar. Ritmi sağlamak amacıyla kimi zaman tef veya tepsi kullanmaktadır. Aynı zamanda bu bölgede “tefçi kadın” kimliği ile karşılaşılmıştır. “Tefçi” ismi “tef” çalgısından kaynaklanmaktadır. Çoğunlukla kadınlar, eğlencelerinde “tef” denilen vurmalı çalgıyı çalmaktadırlar. Performans sırasında enstrümanı sol ellerinde ağız hizasında tuttukları görülmüştür. Çalgının orta kısmında kuvvetli, diğer sol elle ise zayıf zamanları vurmaktadırlar. Genellikle yörede çalgılarını kendilerinin yaptığı öğrenilmiştir. Kaynak kişilerimizden Fevziye Savaş, “eskiden derisinin kurutmasına varana kadar kendim yapardım. Emme şindi tepsiylen vurduruveriyola” demektedir. Fevziye Hanımın aktardıklarına ek olarak yörede, tepsi, güğüm de kullanılmaktadır.
Anadolunun bazı bölgelerinde de karşılaştığımız “Tefçi kadın” olarak, köyde, mahallede bir veya iki kişi bulunmaktadır. Herkes bu özelliğe sahip olamamaktadır. Bu şekilde nitelendirilen kadınlar, geniş bir repertuara sahip, irticalen mani söyleme (deyiş atma) ve ritmi sağlama özelliğine sahip kadın tipleri olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Sadece yöresel türküleri bilmek “tefçi kadın” olmak için yeterli değildir. Yukarıda bahsettiğimiz özelliklere de sahip olması gerekmektedir. Bu yeteneklere sahip olan kadınlar, çeşitli kadın meclislerinde -ki bu meclisler evliliğe ait seremonilerle ilgilidir- öne çıkan kişiliklerdir ve doğal süreç içinde “tefçi” olarak isimlendirilirler. Afyon/Sinanpaşa(Balmahmut) köyünde görüştüğümüz kaynak kişimiz Fevziye Hanım da “tefçi kadın” olarak anılmaktadır. Ancak hacı olduktan sonra ve yaşın da etkisiyle bu kimliğini inkar etmekte; “Hacı olduk unuttuk artık türküyü, şarkıyı… Hepsi aklımdan uçtu gitti. Allah unutturdu hepsini” demiştir. Bu durum, suçluluk psikolojisi ile de pekiştirilebilir. Toplumun beklediği sözleri söylemekte ve başkalarının sözlerinin etkisinde kalabilmektedir. Bu bir çeşit toplumsal baskıdır. “Hacı” olmasına rağmen çalıp söylediğinde, çevredeki insanların hakkında neler söyleyeceklerini düşünmek dahi suçluluk duygusunu arttırmaktadır.
Yaptığımız görüşmelerde aldığımız bilgilere göre, eskiden sadece “tefçi kadınlar”ın yönlendirdiği eğlencelerin şekli sadece şehirde değil, köylerde de değişime uğramıştır. “Düz oyunlar” ve diğer kadın oyunları eğlencenin özel bir ânı olarak yürütülmekte, çoğunlukla CD’den çalınan popüler ezgilerle eğlenilmektedir. (Oryantal, elektro bağlama ile yapılmış kaşık havaları, pop müzik parçaları,…) Kitle iletişim araçlarının etkisiyle değişen müzikal beğeni, müziğin toplum yaşantısındaki işlevi bakımından değişimine paralel olarak kadın müziğinin de değişimine, yeni beğenilerin ve dinleme şekillerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Söz konusu bu süreç geleneksel kadın müziğindeki etkili türleri kimi hallerde etkisiz hale getirmiştir. Günümüzde “tefçi kadınlar”ın yaş ortalamalarına bakıldığında 50/60 yaş ve üzeri yaşlarda kadınların çıkması bu durumun göstergelerinden biridir. Bu durum yaşla birlikte tecrübe sahibi olmayla ilgili bir durum değildir. Çünkü yaptığımız görüşmelerde, kaynak kişilerimizden Cevriye Erdem ve Fevziye Savaş’ın 18/19 yaşlarından beri böyle bir görevi yerine getirdiklerini öğrenmiş bulunuyoruz. Hatta günümüzde artık bu kimliklerinden sıyrılmışlardır. Gençler arasında bu geleneğin sürdürülememesi, bir önceki kuşağın kaybı ile birlikte “tefçi kadın” kimliğinin de kaybolacağı kanısına varılmıştır. Kültürel kimliğin değişimi, kadın müziğine ait özellikleri de değiştirecek ve değiştirmiştir.
Kaydetmiş olduğumuz düz oyun ezgileri arasından Fevziye Savaş’tan alınan ezgi, vokal karakteri açısından ilgi çekicidir. Afyon’dan derlediğimiz, kına havaları bölümünde yer verdiğimiz kına havasını söyleyen kaynak kişi ile karşılaşıldığında, ince ve ses genişliği(volume) olarak aşağı frekanslardadır...
Düz oyun ezgisi ile herkesin oynayamadığı görülmüştür. Özellikle şehirde büyüyen kadınların ritmik düzeni sağlayamadıkları gözlenmiştir. Bu durumun yaş ile ilgisi bulunmamaktadır. Etkili olanın köyden uzakta olmak olduğu tespit edilmiştir. Bu tespit 2002 yılında katıldığımız bir sünnet kınasında, İstanbul’da yaşayan ve Afyon’dan gelen misafirlerin bir arada eğlendikleri ortamda yaptığımız görüşmelerden çıkarılmıştır. İstanbul’da yaşayan bazı kadınların, çocukluk çağlarından beri kentte olmalarının sonucu, türkülerin bazılarını bilseler bile düz oyun ve diğer yöresel oyunlara ayak uydurmakta zorluk çektikleri söylenmiştir. Görüştüğümüz kaynak kişilerimizden Nadide Hanım, ailesi ile birlikte altı yaşındayken İstanbul’a göç etmiştir. Eskiden “tefçi kadın” olarak bilinen kaynak kişilerimizden Fevziye Hanımın kızı olan Nadide Hanımın da sesi güzel olarak bilinir ve türkülerin bazılarını bilmektedir. Ancak kendisinden türkü kaydetmeye çalıştığımız sırada sözlerine çok hakim olmadığı görülmüştür. Çünkü şehirdeki düğünlerde, köyden gelen olmadıkça bu türküler söylenmemektedir. “Şehir usulü” diye tanımladıkları şekilde eğlencelerini gerçekleştirmektedirler. Memleketleri neresi olursa olsun, hemen hemen her kına gecesinde söylenen Trakya yöresine ait “yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” kına havası söylendiği gibi, her türlü müzikle eğlenilmektedir. Ayrıca yöresel oyunlar da bilinmemektedir. İyi bilen kişilere bakarak oynamaya çalıştığı gözlenmiştir. Ancak köyde yaşayan veya 19/20 yaşlarında (her türlü yöresel pratiği öğrenmiş olarak) İstanbul’a gelen kadınların oyunları bildikleri kaydedilmiştir. Oynanan oyunlardan bir diğeri ise “Köroğlu Havası”dır. Bu oyun 9 zamanlı bir ezgidir ve üç vuruşun geldiği yerlerde hoplama figürü hakimdir. Oldukça dingin ve yavaş oynanan “düz oyun”a göre hareketli bir oyundur. Ardından “Harman Yeri” ve “Sarı çama yaslandım” oyun türküleri gelmektedir.
Eylül 2006’da Fevziye Savaş ve kızı Nadide Doğuş’tan kaydettiğimiz bu ezgiler sadece kadınlar arasında ve Afyon’un genelinde çalınıp söylenen türkülerdir. Kültürel kimliğin değişiminin kadın müziği ve kimliğine yansımasının en güzel örneklerinden biri ise, 2001’de İstanbul’da kaydettiğimiz sünnet kınasında “Adanalı” türküsüyle oynanan oyundur. Yöreye ait olmayan bu türkü ile figürlerini kendilerinin buldukları bir oyun haline getirmişlerdir. Oyunda hoplamalarla birlikte, oynayan kadınlar, müziğin belli yerlerinde birbirlerinin bacaklarının arasından geçmektedirler. İlginç olduğu kadar esprili bir oyun olarak da değerlendirilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder