- 'Geline bakmiye... Siz?'
- 'Biz de...'
Benzer konuşmalar, sokakta karşılaşan kadınlar arasında geçer. Çünkü o saatlerde neredeyse bütün kadınlar, kocasının evine yenice gelmiş taze gelinin seyrine gitmektedir. Yeldir yeldir hep aynı yöne yürüyen kadınların sebebi bu...
Gelin yeni evine girdiğinde, aralıkta yahut hayatta bir yere iliştirilmiş oturak (el yapımı sandalye)ye oturtulur. Son bir kaç günün yorgunluğunu, bir kaç dakikada atıp azıcık nefeslendikten sonra en az bir saat daha ayakta kalacak...
Dayanaksız desteksiz bir saat ayakta durmanın zorluğu tahmin edilebilir. Duruşumu değiştireyim, ayağımı dinlendireyim, kafamı kaşıyayım vs. yok... Put gibi, aynı pozisyonda duracaksın... İşte buna Anıtkaya'da 'süzünme' diyorlar... Bakışlar yere odaklı; eldivenli iki el, önden sarkan küçük, beyaz çantaya yapışık; bazen bir el çantada, diğerinde bir çiçek; yüz hatları duygusuz, mekanik ve soğuk; gülsen, gülemez; ağlasan, ağlayamazsın...
Köyümün her sokağından alay alay gelişler, işte bu halde süzünen gelini görmek içindir. Daha yüzü yazılırken, işin neden bu kadar önemli olduğunu çıtlatmış, kalabalık bir jüri karşısına çıkacak demiştim. Geline bakmaya gelen kalabalık, sözünü ettiğim jüri üyeleri oluyor...
Hani çeñize bakarken sanat eleştirmeni gibi sağını solunu inceliyorlardı ya, burada da modacı gibi gelinin her şeyini baştan ayağa didiklerler. Tabi ki bu inceleme gözlerle, yani bakarak yapılıyor... Gelinlik, çanta, eldiven, duvak, taç, çiçek, ayakkabı tek tek gözden geçirilir. Bunların birbiriyle uyumundan veya uyumsuzluğundan sonuçlar çıkarılır; gelinin zevk/zevksizliği, oğlanevinin pintiliği/cömertliği, gelin yazan öğretmenin ustalığı/beceriksizliği... Anında kritik edilir ve diğer jüri üyeleriyle fısıltılı paylaşılır...
Süzünmekte olan gelinin profilinden o anki ruh haliyle ilgili çıkarımlar da yapılır. Somurtması, evlilikten memnun olmadığına; gülümsemesi, görgüsüzlüğe; insanların yüzüne bakması, hoyratlığa; yere bakması, kurnazlık ve hainliğe yorumlanır. Kıpraşırsa saygısız olduğuna hükmedilir, öylece durursa salaklığa... Böyle bir jürinin karşısında gelin ne yapsın?...
Allah var, iyi niyetli jüriye de rastlanır. Gelinin pek güzel olduğunu, olması gerektiği gibi yazıldığını, yorgunluğa rağmen herkese çok saygılı davrandığını filan anlata anlata evlerine dönenleri gördüm...
İster eksik arama, ister merak giderme, isterse başka sebeplerle olsun; gelin indikten sonra akşama kadar kadınlar geline bakmaya giderler, gelirler... Kadınların yanında, çocuklar da bu izlemelere katılırlardı; kız veya oğlan çocuğu olmaları fark etmiyor... Yoksa ben nereden bileceğim bu kadar şeyi...
Gelin süzünürken kadınların ona bakmaya gelmeleri her düğünde aksatılmadan yerine getirilen bir adetti, istisnası olmazdı... O sırada erkeklerin dikkati ise başka bir seyirde olurdu ve bu seyir pek seyrek düzenlenirdi; at yarışları...
Düğün sahibi ekonomik durumuna göre ortaya bir ödül (dana, koyun, dene vs.) koyar. Aslında bu işe birdenbire kalkışmaz; nabız yoklanır, at sahiplerinden istek gelir veya birisinin akıl vermesiyle böyle bir yarış fikri oluşur... Köyde koşucu atlar da varsa, düğünün şerefine böyle bir organizasyon yapılır. Tüm bu şartlar her düğün için oluşmayabileceğinden at yarışları pek seyrek olurdu...
Varsa yarış olacağı önceden duyurulur. Gelin indikten sonra kadınlar ona bakmaya giderken erkekler de yarışın biteceği yere toplanır. Sene kaç hatırlamıyorum, böyle bir kalabalık Mezerböğrüne yığılmış, heyecanla karşıdan gelecek atları bekliyorlardı... Hafızamdaki hayal meyal bu olayı tamamen unutmuşum, birisi anlatınca hatırladım...
1974 Yılının Mart ayı... O gün Anıtkaya'da beş düğün varmış. Bunlardan ikisi Gocayusufun Ali Kopan ile Gulizin Aziz Koç... Gocayusuf o sırada Belediye Başkanı... Düğün ve at yarışı önceden ilan edilmiş, katılım artsın diye... Hakikaten de oldukça büyük kalabalık toplanmış, yarışçı at katılımı da iyiymiş... Start Iraziyeniñguyudan verilmiş, bitiş noktası ise Çayın yanı, yani susa... O yıllarda Akgayadaki yeni asfalt henüz yok, bu yüzden trafik problemi de bulunmuyor.... Seyire gelenler de bitiş noktası civarına, en çok da Mezerböğrüne yığılmış. Benim hayal meyal hatırladığım yarış bu olmalı...
- 'Reyiziñ goyunu mu va ki vesiñ!' deyince Evizo oradan eli boş dönmüş...
Daha iyi hatırladığım bir düğün sonu at yarışı Alagırdaydı... Demek ki 1974'ten daha berideymişiz ve önceki pistten uzaklaştığımıza göre yeni asfalt açılarak orası kullanılamaz hale gelmiş. Buna rağmen kimin düğünü olduğunu bilemeyeceğim... Kumpirhasanın kuyunun az ilerisine toplandı millet... Start Yörükçeşmesinden verildi ve yarış bizim bulunduğumuz yerde bitti. Şampayanın at kazanmıştı, binicisini şimdi bilemeyeceğim... (O gün Şampayanın ata Tekirgızıların İsmail Haykır bindiğini hatırlattılar.) Atın geminden tutmuş halde Şampayanın gururla dolaştığı hala gözümün önünde... Ödül bir dana idi ve onu da hemen orada verdiler... (Acaba Dombeylinin Hasan Okutan'ın düğünü müydü?...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder