İleşberlikle uğraşmayan herkese esnaf derlerdi ve tarla takga işlerinden bıkan kızlar esnafa varmaya can atardı. Esnaf, rahat bir hayat yaşamanın sembolü olmuştu.
Aslında ileşberlik haricine esnaf adı verilmesi bir açıdan yanlış değil. Çünkü Anıtkaya'da memur tabaka olmadığına göre, o kısım tamamiyle esnaf kabul edilebilir. Derinlemesine incelendiğinde azımsanmayacak derecede esnaf takımının varlığı görülecektir. Demirciler, terziler, berberler, tenikeciler, kahveciler, yağcılar, yırtımcılar, sütçüler, hızarcılar, zahireciler vs... Bir dönem Eğret/Anıtkaya esnafının kesitini almaya çalışacağız, önce bakkallar...
Esnafın en yaygını bakkallar... Bakkal terimi Eğret'te bilinmediği yıllarda genel adı dükkan idi. Dükkan açmak, dükkana gitmek, dükkandan bişey almak deyimlerinin hepsinde bakkala işaret vardır; ama bakkal kelimesi kullanılmazdı. Zamanla bu söz de dağarcığımıza girdi ve Bakkalseydi, Bakkalırmızan, Bakkalsüleyman gibi isimler kalıplaştı... Daha daha sonra market kavramı hayatımıza girdi ve bir kaç dükkanın adı market, dükkancının adı da marketçi olarak kaldı... Temelde işin özü aynıydı; dükkancılık/bakkalcılık...
Temel ihtiyaç maddelerinin satılması amacıyla açılan dükkanların yaygınlığı biraz da bu ihtiyaç/talep sebebiyledir... Hatırlanan ilk bakkal dükkanını Yorgo adında bir Rum işletirmiş. Günaydın Yırgal'ın evin bulunduğu yerdeki bu dükkan, Yunanlarla birlikte sahibi da kaçıp gittiği için yağmalanmış... Aynı dönemde Alemdaroğlu Alibey de bu işle iştigal ettiği için lakabı Kantin olarak kalmış...
1930 Yıllarının Muhtarı, Hacımahmutların Hafız Mehmet Öztürk'ün dükkanı Cumhuriyet döneminin ilk bakkalı olabilir. Pazaryerinin köşesindeki bu dükkanda 1970'lere kadar bizzat otururdu. Vefat ettiğinde oğlu işletiyordu. Hafızın üç oğlunun da Afyon ve Anıtkaya'da uzun süre bakkal dükkanları oldu. Torunu Harun Öztürk, halen dedesinin dükkanının yerine yapılan küçük bakkalı çalıştırıyor...
Tam sırasını bilemiyorum, biri diğerinden önce-sonra olabilir, eskiden bakkal dükkanı işletmiş bazılarından bahsedeceğim... Daldalların Sarasan (Hasan Dadak)ın dükkanı onlardan birisi mesela... Galip Bey Caddesinde iki farklı yerde dükkanı olduğunu hatırlıyorum. Mesleğine dair fazla bir bilgim yok...
Kalecikli Hacı Ahmet Çelik'in bir dükkanı varmış. Şimdi Çolakların Halil Kurt'un evin bulunduğu köşedeki bu dükkan, o zamanlar çok işlekmiş. Kaleciklilerin ticarete yatkın yapısı düşünülünce bu dükkanın başarısını yadırgamamak lazım... 1966'da Ahmet Ağa vefat ettikten sonra dükkan kapanmış olabilir...
Arapselimlerin Garaselim (Selim Zenger) önce Söğütcük'te Gariban (İbrahim Kopan)ın evi civarında bir küçük dükkan açmış. Sonra Hacının dükkanın yerine taşınmış. Yetmişlerdeki bu dükkanını hatırlıyorum... Garaselim, haksız yere hapse düştükten sonra aldığı tazminatı sermaye yaparak bu dükkanı açtığı söyleniyor...
Dörtyol de, Beşyol de, Makas de... Ne dersen yakışacak bu tuhaf görünüşlü kavşak meydanında bir dükkan daha belirmişti. Yörüğoğluların Lütfi Tüplek o dükkanı açtığında Garaseliminki kapandı kapanacak haldeydi. 'Nutfinin Dükkan' diye bilinen bu bakkal uzun süre açık kaldı. Sanayi yapıldıktan sonra oraya taşındı ve bakkalcılıktan parçacılığa dönüştü...
Gulaksız Mehmet Argunşah'ın dükkanı, her zaman köyün en kalabalık meydanlarından biri olan Hacıların Oda önündeki köşedeydi. İlk zamanlarda iyi çalışan bir dükkanmış. Meydanın ortasındaki kuyuya, soğuması için karpuz gazoz filan sallarlarmış. Kahveler açılıp Kur'an Kursu yapıldıktan sonra merkeziliğini artıran meydanda bu dükkanın çok daha iyi çalışması beklenir. Öyle olmamış; Gulaksız yaşlanmış, fakirleşmiş; başka dükkanlar açılmış... Hatırladığım vakitlerde dükkanda yine bisküvi filan bulunurdu; ama artık orası bakkal değildi, Gulaksız ayakkabılara pençe vurur, onları diker, yemeni yamardı...
Gulaksızın dükkanın karşı çaprazında, Naymelerle Dolaksızın evin arasında bir küçük dükkanı Gulaksızın üvey oğlu Hasan Karagöz çalıştırmış. Bu bakkal dükkanının kısa ömürlü olduğu anlaşılıyor. Aynı dükkanı yine Gulaksızın yeğeni, Kümüğün Yusuf Argunşah da bir süre işletmiş; yalnız bunların hangisi önce idi, meçhul...
Gulaksızın dükkanın yan tarafını Berberlerin Emin Öztürk satın alıp oraya bir dükkan yapmıştı. Kendisi çalıştırmak istediyse de bu bakkalın ömrü kısa sürdü. Bezekininalinin Veysel Tok da ondan satın alıp yeni açtığı kendi dükkanıyla birleştirdi. Yaptığı iş tam da bizim anlattığımız bakkalcılık olmasına rağmen dükkana market adını verdiği için yeni lakabı 'Marketçi' oldu. Merketçi Veysel Tok'un bakkal dükkanı halen Kahvelerin Önündeki yerinde...
Eski bakkallardan birisi de Şaşdımoğlu Halil'dir. Henüz köyde motorlu araçlar yokken dükkanın nakliyesini at arabasıyla yaparmış, Halil Ağa'nın dükkancılıktaki kıdemini hesap edin. 1961'de vefat edene kadar mesleğini sürdürmüş, kendinden sonra dört oğlundan üçü de şöyle veya böyle bakkalcılıkla haşır neşir olmuşlar... Büyük oğlu Uykucu Ömer Şen, küçük dükkanında kendince okur, yazar, kitap ciltler hatta ayakkabı tamiri bile yapardı. Diğer oğlu Mevlüt, özellikle Cumartesileri köyde yağ, tuz vs. ticareti yapar, sair günlerde Afyon'daki dükkanında otururdu. Onun küçük oğlu Ramazan, uzun yıllardır Anıtkaya'da dede ve baba mesleğini sürdürüyor... Şaşdımoğlu diğer kardeş Ziyaddin Şen de vefatına kadar bakkalcılık yaptı, aykırı duruşuyla bu sektörde her zaman kendinden söz ettirmeyi başardı... Hasılı Şaşdımoğlu, adeta Eğret/Anıtkaya bakkalcılığının köklü markalarından biridir...
Bolvadinli Çakallardan Bekir'in oğlu Mustafa, Şaşdımoğlu merhum Mustafa'nın dul eşine içgüveyisi olunca Ümmühan Hanımın önceki eşi 'Eski', sonraki eşi ise 'Yeni Mısdık' oluveriyor... Şaşdımlardaki bakkalcılık malum, Yenimısdık da meşhur bir bakkal oluyor. İşlek köşedeki dükkan çok çalışırdı. Kendisine bu lakabıyla hitap edilmesinden hazzetmez, 'Hacı Dede' denilmesinden pek hoşlanırdı. Ölçüde, tartıda bonkördü; ağzın tatlansın diye gelene lokum, helva türü şeyler ikram etmeye bayılırdı... Çocukluğumuzda kapısını aşındırdığımız dükkanlardan biridir. Elektrikler kesildiğinde 'Git, Yenimısdıktan şu kadar ceryan al gel' bayat bir espri halini almıştı...
Hacılardan Mantar Osman Azbay'ı da bu arada zikretmek lazım. Bakkalcılığa yönelmesinde Şaşdımların damadı olmasının payı bulunabilir... Onun dükkan Galipbey Caddesinin başında, Goca Caminin tam kıblesinde idi... Galiba diğerlerine nazaran çok çalışan bir dükkan değildi, rahmetli 2013'te vefat etmeden çok önce dükkan kapanmıştı...
Adı kendisine lakap olan Eyüp Çetin'in dükkanı da evinin bulunduğu yerdeymiş. Daldalların kuyuya onun dükkandan da gazozlar sallanırmış yaz günlerinde. Kendisinden sonra küçük oğlu Osman Çetin zahireciliğe yönelerek esnaflığı devam ettirdi, lakabı da Uncu Osman'a döndü... Neticede Bakkal Eyüpçetinin torunu Murat Çetin babasından devraldığı zahireciliği de noktaladı...
Eminlerin Kellan (Süleyman Eren), uzun yıllar evinin altındaki dükkanı çalıştırdı. İki bölümden oluşan bu dükkanda her şey bulundururdu. Yan odada genelde nalbur malzemeleri ve cam olurdu. Nadir ihtiyaç malzemeleri için insanlar genelde Kel Süleyman'ın dükkanı bulurdu. Hazır kendi vişne bahçesi de varken, sair vatandaşın vişnelerini de alarak toptancıya aracılık ettiğinde bu dükkanı kullanırdı... 1997 Yılında rahmetli olana kadar dükkan böyle çalıştı. Sonra Seydinin Mustafa'ya kiralandı...
Seydinin Mustafa Selman, Kelsüleymanın dükkana kiracı olana kadar evveliyatına bakmak lazım... Ümmünün Seydi dükkanı ne zaman açtı bilmiyorum. Önceleri aynı yerde eski dükkanı vardı. L Planlı bu dükkana dair ilginç anıları olanlar vardır... Bir süre sonra eski ev yenilenince doğal olarak dükkan da yenilenmiş oldu. Yeni dükkanında kendi imalatı dondurma sattığını da hatırlıyorum... Güleryüzlü bir adam olan Bakkal Seydi geleni geri çevirmez, basit bazı kırık çıkık durumlarını tedavi ederdi. 1991 Yılında vefat ettikten sonra bakkalcılığı oğlu Mustafa Selman devraldı. Onun Kelsülaymanın dükkana taşınması biraz da hazır pazar düşüncesiyle oldu...
Askerden geldikten sonra sabit gelirli işe yerleşecekken bir mani çıkınca Gödenlerin Süleyman Dadak bakkal dükkanı açıyor. Belki kayınpederi Sarıhasanın da bunda etkisi olmuştur... Bundan sonra lakabı Bakkalsüleyman olacak, kendine ait evi ve altındaki dükkanı yapana kadar çeşitli dükkanlarda kiracı olacak; ama Galipbey Caddesinden hiç ayrılmayacaktır. Uzun yıllar çalıştırdığı bakkal dükkanını yaşlandığı için kapattı...
Yörük Tahir'in oğlu Halit Akyol 'Bakkal Sarı' olarak bilinirdi. Bunun sebebi, evinin köşesine açtığı bakkal dükkanıdır. O muhitin tek dükkanı olduğu için kendince yeterli müşterisi vardı. Bununla beraber Cumartesi günleri züccaciye bölümünü olduğu gibi pazaryerine taşır, orada sergisini açardı. Öğlen olunca pazar dağılırken de el arabasıyla tekrar dükkana... Her Cumartesi bunu bıkmadan sürdürdü... Eski evi yenilenirken yine bir odasını dükkan olarak planlamıştı. 2000 Yılında yeni okul binası o civara yapılınca Sarının dükkan da canlanır gibi oldu; fakat tam karşına Kirlinin Mehmet Azbay yeni bir bakkal dükkanı açmıştı... Bakkal Sarı, 2013 yılında vefat edene kadar orada vakit geçirdi...
Bakkalsarının karşısına açılan bakkal dükkanı hala çalışıyor. Kirlinin Mehmet Azbay, öncesinde uzun süre açık tuttuğu ayakkabıcı dükkanını kapattıktan sonra onu açmıştı. Ortaokul çocuklarının yolu üstünde böyle bir dükkana ihtiyaç vardı, Sarının dükkan bu ihtiyaca cevap vermiyordu. Zamanla tam bir bakkala dönüşen dükkan şimdilerde oldukça hareketli...
Cıldır Abban (Abdurrahman Keleş), evinin altındaki dükkanı çalıştırdığı yıllarda orası özellikle gençlerin uğrak yeriymiş. Cıldırın onları cezbedecek uygulamalarından dolayı böyle olduğu düşünülüyor. Mesela ispirto ateşinde ekmek arası sucuk yaparmış onlara... Dediklerine göre gazoz kapağına döktüğü ispirto, istedikleri kadar sucuğu cız bız etmeye yetermiş... Cıldırın dükkan kapandıktan sonra, hemen yan tarafına Bakkalırmızan (Ramazan Türkmenoğlu)nun dükkan açılıyor. Bizim bildiğimiz ve sahibine Bakkal lakabını kazandıran dükkan budur...
Bakkalırmızanın abisi Beygirli (Mehmet Türkmenoğlu)nun da bakkal macerası var... Alagır mevkiindeki nadir dükkanlardan olduğu için iyi çalışmasa bile iş yapan bir dükkandı diye hatırlıyorum... Beygirli son zamanlarında işletmedi galiba... Onun vefatından sonra o bölgedeki bakkal işini İsa Türkmenoğlu devraldı...
Yeşil Caminin karşısındaki evinin altında çalıştırdığı bakkal dükkanını Afyon'a göçene kadar Dalmış (Kazım Dalmışlı) çalıştırmış. Buranın da gayet işlek bir yer olduğunu bilenler söylüyorlar...
Dalmışın kardeşi Keliban (İbrahim Dalgıç)ın bakkal macerası da unutulmaması gerekenlerden... Çok yönlü, sosyal, girişimci bir yapıya sahip olan Kelibanın dükkanı, Hafızın dükkanın karşı çaprazında bulunuyordu. Pazar girişinin en yoğun olduğu aralıkta yer alan bu dükkan beklendiği kadar çok çalışmazdı; hatta Cumartesi dışındaki sair günlerde açık olup olmadığı bile anlaşılmazdı. Lakin Kelibanın tek meşgalesi bakkalcılık değildi ki... Biz bilmiyoruz, PTT Acentasıymış mesela... Sonra meşrubat bayisi idi, kahveler dahil diğer yerlere meşrubat ve maden suyu dağıtımını o yapardı... Tüpgaz bayisiydi, hatırladığım kadarıyla... Uzun süre Esnaf Kefalet yapılanmasının Anıtkaya temsilciliğini yaptı... Bu yüzden bakkal çok çalışmasa bile dükkanın yan gelir kapıları oldukça işlekti... O yan kapılardan biri olan Meşrubat-Maden Suyu bayiliğini küçük oğlu Misgin (Abdullah Dalgıç) aynı yerde sürdürüyor...
Henüz kızlara çeyiz malzemesi (iğne iplik, orlon, makara vs.) için özel dükkanlar açılmadığı zamanlarda; yumak ve makara ipler, işleme ipliği için kızların Deliyakıp (Yakup Kopan)ın dükkanını aşındırdıkları aklıma geldi. Başka şeyler de satılıyormuştur bu dükkanda, ama benim aklımda ipler kalmış. Yan taraftaki tahta merdivenlerden çıkılan odanın altı bakkal dükkanıydı, ne ara kapandı hatırlamıyorum...
Macurali (Ali Öncül) uğraştığı onca işin arasına bakkalcılığı da sokmuş. Evinin köşesindeki dükkanı 1960'lı yılların sonuna kadar işletmiş. Bu sırada sık sık mahallenin gençlerine emanet eder, kendisi başka işlere yönelirmiş. Kese kese parayı tasnif edip saymaları için onlara bıraktığını çok dinledim... Haliyle dükkan çok yaşamamış...
İresilhoca (Resul Ayas)ın da benzer bir bakkal macerası var... Galiba yine 60'lı yıllar... Evinin yanında bir dükkan... Tamam rızkın onda dokuzu ticarette, ama bu işlerde biraz cazgırlık gerekiyor... Hasılı İresilhoca alacağını alamamış, vereceğini verememiş... Yürümeyince kapanmış Güven Bakkalı...
Kısa süreli bakkallar kervanına Buydeycigadir (Kadir Dadak), Hakkıların Hakkı Yırgal, Halimenin Mehmet Kıy da katılmışlar... İlk ikisi evlerinin köşesine açarken, Halimenin Mehmet'in dükkan daha merkezi bir yerdeymiş. Biz çocukken Çakırların Yurt derdik, Süleyman Yırgal ile Halil İleri'nin kahveler arasında bir boşluk vardı; şimdi tam da Günaydın'ın kahvenin ocaklığı oraya oturmuş... Halime'nin Mehmet'in dükkan işte orasıymış...
Terzi İzzet Koç'un dükkan da çok uzun süreli çalışmadı. Öncesinde terzi dükkanıydı, Ortaokul çocuklarına hitap edecek biçimde bakkala çevrildi. Bakkalken bile 'Terzi İzzetin Dükkan' diye anılmasındaki ironiyi fark ettin mi? Zaten bir süre sonra tekrar eski terzi dükkanına dönüşecek... Kısa süren bakkallığı galiba 1980 yılına tesadüf ediyor. Yirmi gramlık Çokokremlerle orada tanıştığımızı hatırlıyorum...
Cavaların Ali Osman Er'in bakkal dükkanı da kısa ömürlüydü. Hakim İbrahim Patlar'ınki nispeten uzun sürdü... Goca Cami'nin alt yanında Gocakazım (Kazım Kaçmaz)ın; üst yanında Meşhur Ahmet Sağlam'ın dükkanlar geldi geçti...
Pazaryerine Sağıroğlu Süleyman Sancak da dükkan açmıştı. Küçük oğlu Mehmet'in çalıştırdığı bu bakkal, onun köyden ayrılmasıyla kapanmış oldu...
Sağırların Ali Osman Hocanın, Güçcükhalil (Halil İleri)nin kahve yanına açtığı bir bakkalı vardı. Küçüktü, ama çok işlerdi. Hoca, slogan gibi sağa sola uyarı levhaları yazardı. Burasını uzun süre işlettikten sonra kapattı. Sonra kendisi Çapar Mehmet Dadak'ın nalbur dükkanını devraldı... Bakkaliyeyi Hoca'dan devralan ise oğlu Hilmi Sancak oldu. Halen Galip Bey Caddesindeki dükkanını çalıştırıyor...
Goca Cami'nin imamı Hüseyin Saki Hoca da oğlanlarına bakkal dükkanı açtı. Önce küçük bir yerde başladıkları bu işi, şimdi aynı cadde üzerindeki daha büyük dükkanlarında sürdürüyorlar.
Delibıdığın torunu Mehmet Soylu, Muhittin'in kahve yanına bakkal dükkanı açmıştı. Bir süre sonra orayı kapattı; ancak Sanayi'deki dükkanında yine bakkaliye ile meşgul...
Hatırlayabildiğim kadarıyla Eğret/Anıtkaya Bakkaliye tarihi böyle bir şey... Yukarıda adı geçen dükkanların büyük çoğunluğu Pazaryeri/Galip Bey Caddesi merkezliymiş. Diğerleri de genellikle işletmecinin kendi evinde açılmışlar... Yine anlaşıldığına göre bakkaliyeye yönelen esnafın çocukları da yine esnaflığı bir şekilde sürdürmüşler. Bununla beraber ileşberliğin yanında ek iş olarak yapanların bakkalcılığı başarılı değil...
Paranın kıt bulunduğu zamanlarda mübadele ile alışveriş oldukça yaygınmış. Vatandaş elinde ne varsa (dene ve yumurta) onun karşılığında alacağını alıyor... Buna bağlı olarak, eski bakkallarda yahut bakkalcılığın 1975'e kadarki dönemlerinde 'Harman Dükkanı' denen bir kavram oluşmuş. Bir bakıma bakkalı müşterinin ayağına götürme hizmeti... Bunar'da, Arpalık'ta, Alagır'da... Hemen hemen her mevkide bulunan seyyar/çardak bakkallarda bisküvi-lokum, fıstık-şeker gibi bozulmayan, bayatlamayan genel geçer şeylerle gazoz ve karpuz gibi ferahlatıcı içecekler meyveler satılırmış. Böylece çeci çıkaran vatandaş çevresine, önceğine doldurup dükkanı boyluyor...
Bir dikkat çekici husus da bazı bakkalların bir dönem muhtarlık yapmış olmasıdır. Bakkallıktaki kredisini oya dönüştürüp sonradan muhtar olma durumu mu... Yoksa 'Madem muhtar oldum, belirli bir yerim olsun, hem de boş boş oturmaz dükkan çalıştırmış olurum' düşüncesi mi birbirini tetikledi bilinmez... Şu bir gerçek; Ümmünün Seydi Selman, Halit Akyol, Terzi İzzet Koç, Lütfi Tüplek, Meşhur Ahmet Sağlam, Mehmet Soylu'nun hem muhtarlık hem de bakkallık yaptığı devirler var...