20 Kasım 2022

İşoflar

     
    Mahkeme kayıtlarına yansımış bir olayla başlayalım. 

    Yıl, 1655... 20 Nisan Salı günü, Eğret Halkından Hacı Eymirhan oğlu Sefer Mahkemede dedi ki: 'Bundan iki gün evvel, geceleyin yatsı vakti Kaynanam Ayşe Hatunun evin önünde köpekler ürmeye başlayınca, acaba bir şey mi var diye, şamata gelen yere vardım. Aslen Eğretli olup şimdi burada bulunmayan Şüca oğlu Ayvaz ve Sevindik oğlu Ramazan adlı kişiler karşıma çıktı ve beni bıçakladılar. Sol uyluğumdan ve kasığımdan yaralandım. Aynı köyden ve şu anda huzurunuzda bulunan  Mehmet oğlu Ahmet, Musa oğlu Hasan Beşe ve Hasan oğlu Çevre adlı kişiler, adı geçenlere mahkeme önüne çıkın dediklerinde firar ettiler. Yaralarıma bakılıp durumum ve şikayetim kaydedilsin' dediğinde sol uyluğunda ve kasığında bıçak yarası olduğu tespit edilip kayıt altına alındı. Şahitler: Elpirek Köyünden Ahmet Beşe oğlu Mehmet Çelebi, Eğret'ten Şüca Durmuş oğlu Mahmud Beşe, Pîrî oğlu Sefer, Bâli oğlu Budak, Sefer oğlu Mustafa, Hızır oğlu Mürteza ve diğerleri... 

    Bu olayı bizim için önemli kılan şey, Emirhanoğlu sülale adının kullanıldığı en eski metin olmasıdır. Sefer'in babası veya dedesi bizi daha da eskiye götürebilir. Onu da yukarıdaki olaydan 70-80 yıl öncesinin kayıtlarında buluyoruz. 1580'de Eğret'te dikkat çeken yedi kardeş var; Eymirhan, Turan, Emrullah, Mustafa, İbrahim, Yahşif, Musa... Aradığımız kişi ilk sıradadır...

    Şimdi bir sıçramayla 19 yüzyıla geliyoruz. Bu dönemde Emirhanoğlulardan üç hane var. Bize lazım olan üçüncüsü, Emirhanoğlu Osman...


    Emirhanoğlu Osman:

    Bir torununun künyesinde adı Süleyman olarak yazılmış, ama biz Osman diyeceğiz... 1793 Yılında doğmuş. Eşi ve varsa kız çocuklarını bilmiyoruz. İki oğlundan yola çıkarak, iki asır sonraki günümüze ulaşacağız.

    Hüseyin'den önce onun küçüğü Hasan'ı aradan çıkaralım. Emirhanoğlu Hasan 1820 yılında doğdu. Ümmühan Hanım ile evlendi, ama onun kimlerden olduğunu bilemiyoruz. Başka çocukları var mıydı, ondan da haberimiz yok. 1847 Yılında doğan kızının adı Hatice... Onu Selimlerden Ali'ye verdiler; orada Gılindir Mısdıfanın anası olacaktır. Gılindir, Emirhanoğlu/Emiralanoğlu Mustafa kızı Şerife'yi almıştı. Demek ki anası gelin olarak kendi akrabasını seçmiş...

    Gelelim asıl konuya... Hasan'ın Abisi Hüseyin 1814 yılında doğdu. 18 Yaşına geldiğinde 'uzun boylu, taze bıyıklı' diye tarif edilmiş. Şerife Hanımla everiyorlar... Şerife Hanım, Eyüplerin Ahmet kızı... Şerife'nin küçük kardeşi Ayşe de Yumruklar/Yörüğoğluların Dedesi Türkmen Halil'e varınca Emirhanoğlu Hüseyin onunla bacanak oldu.  (Ayşe Hanım, Ali Ve Halil Efelerin Ninesidir.)

    Bilebildiğimiz tek oğlu Ahmet 1860 yılında doğdu. Hafize Hanımla evlendi... Hafize Hanımın Babası Ömer, Anası Fatma ve eşi Emirhanoğlu Ahmet ile aynı yaşta... Hepsi bu, Hafize Hanım bilgisi de bu kadar...

    İki kız iki oğlan, dört çocukları oldu; Fatma, Halime, Mehmet ve Hasan Hüseyin... Fatma 1880 doğumlu, Apdıramanların Çiloğlan Mehmet eşidir; ileride İresilhoca (Resul Ayas) ve Üseyinhoca (Hüseyin Ayas)ın anaları olacaktır... Küçük kızı Halime ise Yahyaların Yahya eşi oldu, yani Garamehmet ile Gocahmetin anaları... Emirhanoğlu Ahmet'in Omarcıklara giden bir kızı daha olduğu yönünde bir nakil var... Eğer bu doğruysa, 20. yüzyıl nüfus kayıtları tutulduğu sırada vefat etmiş olmalıdır. Kanaatime göre Emirhanoğlu Ali'nin Omarcıkoğlu Hüseyin'e varan bir torunu vardı, Fatma... Onunla karıştırılıyor galiba...

    Büyük oğlu Mehmet, 1890 yılında doğdu. Hassönlerin Hüseyin'in yetim kızı Kezban ile evlendi. Şerife ve Ayşe adında iki kızları dünyaya geldi. Cihan Harbinde Mehmet Çanakkale Cephesindeydi. Köyüne geri dönemedi... 23 Mayıs 1915 günü Yoncalı Muharebesinde şehit oldu. 

     Oğlu Mehmet'in şehadet haberi geldiğinde Emirhanoğlu Ahmet Eğret Muhtarı idi. Başına gelen şey konusunda yalnız olmadığının farkındaydı. Hemen hemen her evden birileri harbe gitmişti; ama henüz geri dönebilen yoktu. Hayat devam edecekti ve etti... Dul gelini Kezban, Çanakkale'den dönebilen nadir kişilerden biri olan Müdüroğlulardan Halil Çavuş eşi oldu... Torunları Şerife, Tellilerin Mustafa; Ayşe de Daldalların Delişükrü eşi olacaktır... 

    İşof

    Emirhanoğlu Ahmet'in küçük oğlu Hasan Hüseyin'i tek isimle 'Hasan' diye çağırırlardı. Ama bir kayıtta da sadece 'Hüseyin' diye geçiyor. Bütün bu isimlerin ötesinde 'İşof' diye lakaplandı. Bu lakabın anlamına dair elle tutulur bir şey bulamadım, yansıma seslerden oluşmuş bir yakıştırmaya benziyor... Yakıştırmanın zamanı da meçhul; çocukluğunda mı, delikanlılığında mı, belirsiz... Bununla beraber en başta verdiğimiz Emirhanların kökenine dair belgede yedi kardeşten birinin adı 'Yahşif' olduğunu hatırlayalım...

    Abisi şehit olduğunda İşof , 20 yaşındaydı. Daha sonra, şahit olarak göründüğü bir mahkeme belgesinde ismi 'İmranoğlu Hüseyin bin Ahmet' diye yazılmış. Her ne kadar belgelerde Emirhanoğlu olarak yazılsa da halk arasında bu söz 'İmran'a dönüştüğü anlaşılıyor. Emirhan>İmran dönüşümü dil kuralları açısından gayet anlaşılır bir durum...  Böylece Anıtkaya'da hala kullanılmakta olan 'İmran Guyusu', 'İmranlar inadı' ve 'İmranın ot yığdığı Çat' gibi söz kalıpları da yerini bulmuş oluyor... 

    Bu arada İşofa başladık; ama önce babası İmranoğlu Ahmet devrini kapatalım. Onun ölümü, Yunan'ın Eğret'teki zulümlerinin de bir göstergesi gibidir. Anlatıldığına göre, denesini korumaya çalışırken ambarda Yunan kurşunuyla can verdi. 63. Yaşındaydı...

    İşof, Yörüğoğluların Ahmet kızı Şerife ile evlendi. Ninelerinin kardeş olduğu unutulmasın... Bu arada şunu da belirtelim, ikisinin baba adı da Ahmet'tir ve ikisi de aynı kişinin adını almışlar: Eyüplerin Ahmet'in... Ayrıca Şerife Hanım ile evlenince İşof; Hassönlerin Gocaömer, Kantinlerin Tahir, Hacımahmutların Hafız oğlu İbrahim ile bacanak oldular...

    Beşi kız ve ikisi erkek olmak üzere yedi çocukları oldu. Bunların isimleri; Neslihan, Emine, Hafize, Refiye, Ratibe, Mehmet ve İsa'dır... Kızlar; Neslihan, Çolakların Ömer Kurt eşi; Emine, Hacımahmutların Garaçaylı Kazım Öztürk eşi; Hafize, Selimlerden Keçimehmet Mehmet Seçen eşi; Refiye Gecegondu İbrahim Omak eşi; Ratibe de Gobakların Köremin eşi oldular... 

    Dombeyli
    İşofun iki oğlundan büyük olan Mehmet, Hacımahmutların Hafız Mehmet'in kızı Mükerreme ile evlendi. Mehmet'e 'Dombeyli' lakabı takıldı, Mükerreme'ye ismi kısaltılarak 'Müker' dediler. Onların da dört oğlu oldu: Hasan, Necati, Ömer ve Talip...

    1962 Yılında doğan büyük oğluna İşofun adı olarak Hasan ismini koydular... Hacımahmutlardan Berberlerin Ali (Deliali) kızı Ayşe ile everdiler Hasan'ı... Hakan ve Dilber adlarında bir kız ve bir oğlu oldu. 1997'deki Bir trafik kazasında kendisi vefat ettikten sonra bu çocukları Dombeyli Dedesi ve Amcaları everdi. Dilber, babasının dayıoğlusu Harun Öztürk eşi oldu. Hakan ise Eyüplerden Aşçı Tahsin kızı Şerife ile evlendi, bir kızı var. Burada bir hatırlatma; İşofun Şerife Ninesi Eyüplerdendi, kaç nesil sonra Eyüplerden bir Şerife daha İşofun torununa gelmiş oldu...

    Dombeylinin ikinci oğlu Necati, Daldalların Hamdi Honça kızı Seviye ile evlendi. İzmir'e gitti ve orada çalışmaya başladı. İkisi kız biri oğlan üç çocuğu oldu; isimleri Şerife, Neslihan ve Mehmet... Kızlar, Anıtkaya dışından beylerle evlendiler. Mehmet de Erzurumlu Şeyma ile evlendi... Emeklilik sonrası Necati, Afyon'a yerleşti...

    Ömer 1966 yılında doğdu. Çerçilerin İbrahim kızı Nursen ile evlendi, eşiyle teyze çocukları oluyorlar... Didem ve Nail adlarında bir kız bir oğlu var... Nail, Çakırların Adem kızı Melek ile evli... Anıtkaya'da oturuyorlar...

    Ve Dombeylinin küçük oğlu Talip, 1969 yılında doğdu. Hacımahmutlardan Tombak kızı Sebile ile evlendi. İki kız, iki de oğlu var; Ayşe, Mehmet, Şeyma, Hasan... Ayşe, Keçilerin Ali İhsan oğlu Halil Seçen eşidir...

    İşofun büyük oğlu Dombeyli 2021 yılında, eşi Mükerreme Hanım ise 2022'de peşpeşe vefat ettiler...

    Sağır İsa
    İşofun küçük oğlunun adı İsa idi. Anıtkaya'daki hepi topu birkaç İsa'dan biri olmasına rağmen hep 'Sağır İsa' diye bilindi; mesela hiç 'İşofun İsa' demediler... Sağır İsa, Bükürün Ali kızı Emine ile evlendi. Üç oğlu oldu; Sefa, Yaşar ve Hasan adında... Hasan doğduktan bir süre sonra, 1972 yılında Emine Hanım vefat etti; henüz 32 yaşındaydı... Sağırisa bundan sonra Kayıhanlı Satı Hanım ile ikinci evliliğini yaptıysa da başka çocuğu yoktur...

    Büyük oğlu Sefa, Gecegondunun kızı Şerife ile evlendi. Şerife Hanımla Sefa, hala-dayı çocuğu oluyorlar. Bir oğlu ve bir kızı olunca, beklendiği gibi isimleri İsa ile Emine oldu... Öğretmen olan bu iki kardeş de Anıtkaya dışından evlendiler. Filiz Hanım ile evli olan İsa'nın Nisan ve Eymen adında iki çocuğu var... Sefa, Anıtkaya Belediyesinden emekli oldu ve halen Anıtkaya'da yaşıyor...

    Sağırisanın ortanca oğlu Yaşar, Beyköylü Hatice Hanım ile evlendi. İzmir'e yerleşti... İsa ve Emre adında iki oğlu var. Anıtkaya dışından evlenen İsa'nın, Emir Baran adında bir oğlu var... Halen İzmir'de yaşıyorlar...

    Küçük oğlu, babası İşofun da adı olan Hasan ismini taşır. Annesi Emine Hanım vefat ettiğinde çok küçük olduğu için Teke Hüseyin'e evlatlık verildi. Çünkü Tekenin de çocuğu yoktu... Tamam da tek sebep bu mu!... Burada Teke ile Sağırisanın Merhum eşi Emine Hanım arasındaki akrabalığı zikretmek gerekiyor...

    Emine Hanım, adını Ninesi Büküroğlu Hüseyin eşi Emine'den alıyor. O ilk Emine Nine Tingildekler/Gödeşlerin kızıdır. Bir kardeşi Emeti de Küpelilerin İbrahim eşidir, yani Tekenin anası... Şu durumda Merhum Emine Hanımın ninesi ile Tekenin anası kardeş... Bu, yakınlığın birinci perdesiydi; ikinci olarak Tekenin eşi Satı Hanım, Emine Hanımın halasıdır... Şimdi küçük yetim Hasan'ın neden Tekeye evlatlık verildiği anlaşılmış olmalıdır...

    Sağırisanın Hasan, artık bundan sonra hep 'Tekenin Hasan' diye bilinecektir... Sağırların Kelapdıllanın Hasan Sancak kızı Muhsine ile evlendi. İki oğlu var, büyüğünün adı Hüseyin... Küçük oğlunun adı ise, anlattığımız 450 yıllık hikayenin son noktası gibi: Emirhan...

    Sağırisa 1996 yılının sonunda vefat etti... Annesi Şerife Hanım 1957'de vefat etmişti. Sülaleye adını veren İşof Hasan Hüseyin Okutan ise 1975 yılında öldü...

    Eymür Han > Eymir Han > Eymirhan oğlu > Emirhanoğlu > İmranoğlu sülalesinin 20. yüzyıla gelebilen fertleri, 1934 Soyadı uygulamasında 'OKATAN/OKUTAN' soy ismini aldılar...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder