Bu, Hıdrellezde başlayıp Eylül gündönümüne kadar devam eden bir hikayedir. Eğret’te bir zamanlar hemen her evin az çok koyunu vardı. Her ailenin sürüsü vardı denilemez ama; 20-30 neyse bir miktar koyun olur ve bunlar büyük sürülere gatılırdı. Yani çok gatımcı vardı. Büyük sürü de az değildi, tahminim Yetmişli yıllarda bile 50 civarında sürü vardı. Bir söylentiye göre, 1959’da İhsaniye ilçe yapılmadan önce, kaza merkezi olarak Anıtkaya’ya teklif yapılmış da rahatça koyunculuk yapamayız diye reddedilmiş. O kadar koyun sürüsü var yani.
Bu koyunlar bir müddet köyde, gışlada kalsa da onların asıl yurdu ağıllardır. Eğret Dağında Ağıllar veyaAğılların Altı diye bir mevki var. Çoğunluk olarak ağıllar bu bölgede bulunsa da Dağın hemen hemen her yanında ağıl vardı. Ağılların Dağ dediğimiz bölgede bulunmasının sebebi yaylımın çoğunlukla orada olmasıdır. Añıza çıkılınca bir süre köye gelinir ama bu kısa sürer. Kısaca sürünün yılın çok büyük bir kısmını ağıllarda geçirir. Koyunları sağmak için köyden ağıla gelinir, sağım yapılır ve akşam olmadan tekrar dönülür. Hikaye dediğim de budur.
İnek olsun, koyun olsun sağma işi kadınlar tarafından yapılır. Ağıldaki kuzulu koyunları sağmak üzere kadınların öğleden hemen sonra yola çıkması gerekir. Eşeklerle yapılacak bu yolculuk ortalama bir saat sürer. Aynı bölgedeki ağıllara doğru sağımcılar birlikte yola çıkar. Eşek sırtına iki gözlü heybeler atılır. Her gözüne dengeli olacak şekilde süt güğümleri konulur. Bu güğümler Hatiplerin evin altındaki mandıradan temin edilebilir. Ya da her zaman lazım olduğundan koyuncularda bu güğümlerden bulunması gerekir.
Ağıla varıldığında çoban kalkmış olur ve onun yardımıyla koyunlar sağılır. Bunun için birinin hayvanları sürmesi gerekir. Sırası gelen sağılır ve yenisi çekilir. Bu işin seri yapılması gerekir. Her şey planlanmıştır çünkü, daha kuzuların insanı sağır eden çığlıkları arasında emişdirme işlemi vardır. Hemen sonra da sürü yaylıma çıkarılacaktır.
Beri tarafta ise süt hemen sütçüye yetiştirilecek, kesilmeden teslim edilecektir. Sağma işi bitince tülbentlerle süzülüp güğümlere doldurulur ve onlar da heybenin gözünde eşeğe yüklenir. Ne olur ne olmaz, heybe altında kepinekle eşeğin karnından bağlanır. Bunun için heybenin gözünde sineğipi bulundurulur. Eşek ürker filan olursa, güğümdeki günün sermayesi dökülüp heba olmasın diyedir. Akşama doğru sütçüye ulaşılır. Ölçülüp teslim alınan süt, süt kağıdına işlettirilir. Bu kağıt, ikiye katlanmış minik bir karne gibidir ve adi bir kartona basılmıştır. Kağıt dolduktan sonra yenilenir, ama elde dolaşa dolaşa son günlerde paçavraya döner. Hafif kırmızı ve hafif yeşil renklerde olanlar vardı.
Öğleden sonranın sıcağında aheste aheste, ikindiden sonra hızlı hızlı, akşam ezanında telaşlı telaşlı boş güğüm yüklü eşeklerle yolculuk yapan kadın manzaraları 1980’lere kadar Anıtkaya’da görülebilen şeylerdendi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder