Eğret Sanal Müzesinde yer alması gereken yadigarlardan biri de bu iki sayfalık yazı olmalıdır. Müzenin en aydınlık duvarına, altın yaldızlı köşebentle çerçeveleyip asılmalı; okuyanlar ne kadar kıymetli bir hazineye varis olduğunu anlamalıdır. Yine bu gelecekteki okuyucular, hiç tanımadıkları şair/yazarın sanatkar ruhunu, tatlı üslubundan yola çıkarak hissetmeli, hatta olayı kaynağından dinliyormuş gibi maziye dalabilmelidir.
Çolömerlerin Ömer Salman (*), bir istek üzerine bu yazıyı kaleme alalı yirmi yıldan fazla olmuş. Sağlığında kendisiyle az çok yarenlik edenler, benzer hikayeleri dinlemişlerdir. Bunu okurken odada kendisinden dinliyorcasına sesini işiteceklerdir. Bin rahmet...
Anıtkaya İblak Dağları hakkında birazcık da olsa bilgi vermek istiyorum. İblak Dağlarının esas Osmanlı tarihindeki ismi İlbulak Dağlarıdır. Biz kısaca İblak deyiveriz; “İblak”, “İlbulak” ikisi de aynı dağlardır. Okuyucum yanılgıya düşmesin deye bunu kaleme almak zorunda kaldım.
Şimdi başlıca tarihi ve atalarımızdan duyduğumuz isimleri dağlarımızın şöyledir: Başta Resulbaba, doğusu ardıçlarla kaplıdır. Aşağıya doğru Küçükresul Tepesi, Alışlıkoyak, Güçükburun, Meşeliyatak Resulbaba mevkisi içindedir. Hemen batısında Almalı, onun alt kısmında Kirezlik yer almaktadır. Almalı’nın batısında Dombeyalanı, alt kısmında Koca Karanlıkdere ve Küçük Karanlıkdere yer almaktadır. Hemen onun batısında Kayraklı, üst kısmında Demirce, alt kısmında Yayla ve Yayladeresi uzar gider. Hemen onun batısında Şamlı, alt kısmında Mundarcaderesi yer almaktadır. Şamlı’nın batısında Terzigediği, onun alt kısmında Ballıkderesi yer almaktadır. Terzigediği’nin üst kısmında Yörük Mezarları mevcuttur. Onun batısında Kaşkaya, İncegeriş, Balaban yer almaktadır; yine hemen batısında Kuyuderesi yer almaktadır. Kuyuderesi’nin batısında Bahçecik, Kuşboku; alt kısmında Keçiyatakları yer almaktadır. Onun da batısında Evkaya bulunur; orada İblak (İlbulak) Dağları sona erer.
Bizim Anıtkaya Kasabasında, çok yaşlı erkanıharb Hacı Çolak(**) isminde bir gazi var idi. Bu zat hemen hemen üç dört harb geçirmiş; Yemen, Balkan, Çanakkale, İstiklal… Hiç soyunmadan bu harbleri görmüş geçirmiş. Yani şunu anlatmak istiyorum, kellesini alırsın da ağzından yalan alamassın. İşte bu zatın ağzından şahsen ben duydum. Bir kara koyunum vardı öldü, deyor; kafasını köpeklere çobanlar atmışlar. Köpekler kafayı kışlanın dip tarafına götürmüşler, deyor. Karanlıkta kışlaya girdim, aynı yıldız gibi bir şey parleyor. Vardım baktım, kara koyunun kafası söndü. Geri çıkıyon, bakıyon; koyunun dişleri yıldız gibi parleyor, deyor. Şunu anlatmak istiyorum: Çobanın dişini kurcaladığı o otu yiyen hayvanın dişleri o şekil parlarımış.
İşte Türkiye’nin dağlarında çok ender görünen bu harikuledelik bu dağlarda mevcuttur.
İBLAK DAĞLARIM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder