Hacımahmutoğlu Hacı Mehmet 1760 yılında doğmuş. 1830 Yılındaki belge düzenlenirken 'yetmiş yaşında, orta boylu, ak sakallı' bir piri fani olarak resmedilmiş. Ali ve Mahmut adında iki oğlu var.
Ali, sarışın 1793'te doğmuş ve topal. 1813 doğumlu bir oğlu var, O da orta boylu ve taze bıyıklı,,. Adı da Mehmet, yani dedesinin adı... Topal Ali'nin durumuyla ilgili bilgi bu kadar...
Küçük oğlu Mahmut ise 1803 yılında doğmuş... Kayıt esnasında Mustafa ve Hüseyin adlarında iki küçük oğlu varmış. Biri beş, diğeri üç yaşında olduğu belirtilmiş. Sözü edilen belge bir nevi vergi mükelleflerinin belirlenmesi amacıyla düzenlendiği için kız çocukları yazılmıyor. Bu yüzden kadınlar ve kızlarla ilgili bilgimiz bulunmuyor...
Mehmet Ağa hanesinin 1830'lardaki durumu böyle... Bir başka belgeden 1843'teki durumunu öğreniyoruz, çünkü o sene veya yakın bir zamanda Hacımahmutoğlu Mehmet Ağa vefat etmiş. Miras paylaşımı mahkeme kanalıyla yapılıyor. Bu tereke belgesinde verese tek tek sayıldığı için Mehmet Ağanın hanımı ve kızlarını da öğrenmiş oluyoruz. Eşi Abdullah kızı Fatma Hanımdır. Yukarıda yazılı iki oğlundan başka Meryem ve Ayşe adlarında iki de kızı varmış... Terekede kayıtlı mal varlığından sadece hayvanlar kısmı: 120 baş erkek toklu, 75 baş kancık toklu, 36 baş koyun, 20 baş oğlaklı keçi, 51 baş kısır keçi, 1 çift camız, 3 çift öküz, 12 baş inek, 5 baş merkep, 6 baş sıpa, 1 baş kısrak... 1843'te Mehmet Ağa öldüğündeki vaziyet de bu şekilde...
Üç yıl sonrasına, 1846'ya gelelim... Mehmet Ağa'nın hanımı Fadime Nine, 'Ben neyden bu yaşdan sona goyunu keçiyi' diye, kocasından kalan kırk koyunu torunları Mehmet ile Mustafa'ya bağışlamaya karar vermiş. Bu belgeden bizim anlayacağımız husus şu; Mahmut'un küçük oğlu Hüseyin vefat etmiş. Yoksa Fatma/Fadime Nine neden iki kardeş arasında ayrımcılık yapsın ki. Mustafa'ya 20 koyun verirken, Hüseyin unutulmuş olamaz... Ayrıca bu belgenin şahitlerini de belirtelim; Selimoğlu İbrahim Ağa (Keçiler/Melezlerin atası), Mansuroğlu Mehmet Ali (Corukların dedesi) ve Kavas Ahmet Ağa...
Eldeki belgelerden Hacı Mehmet Ağa'nın çocukları ancak bu kadar takip edilebiliyor. Bundan sonrası 1904 kütüğüne göre sürdürülecek. Oraya ise Topal Ali'den hiç bir iz yansımamış. Yani 1813 doğumlu Mehmet'in çocukları yirminci yüzyıla ulaşamamış. Bu yüzden hikaye Mahmut çocukları üzerinden devam edecektir...
Küçük Hüseyin'in vefat ettiğini tahminen söylemiştik. Ninesinin koyunlarından payına düşeni de alan Mustafa'nın ise, olduysa da erkek çocuklarının yirminci yüzyıla ulaşmadığı görülüyor. Asıl hikaye, Mustafa'nın küçük kardeşiyle başlıyor...
Hacımahmutların Mahmut'un Zeliha Hanımla evli olduğunu ancak yirminci yüzyıl kayıtlarındaki oğlunun bilgilerinden öğrenebiliyoruz. Bir asır evvel doğmuş olan Mahmut'un o vakit hayatta olması mümkün değil. Dolayısıyla karı koca sağ olmadıkları için Zeliha Hanımın kimlerden olduğunu bilemeyeceğiz.
Neyse, oğulları 1851 yılında doğuyor; adını Mehmet koyuyorlar. Sülaleye adını veren zat, Hacı Mehmet Ağa'nın babası mıydı bilinmez. Belki de Onu bulmak için daha eskiye 17. yüzyıla inmek gerekir... Lakin baştan beri en az bir daldan devam edegelen bir Mahmut-Mehmet-Mahmut-Mehmet zinciri var. Babanın adı Mahmut ise, bir oğulun adı mutlaka Mehmet oluyor; yok babanın adı Mehmet ise bir oğulun adı kesinlikle Mahmut konuluyor. Hacımahmutların tamamında değilse de bazı dallarında bu zincirin izleri hala görülebilir...
Mehmet, Fatma Hanım ile evlendi. Artık Fatma Hanımın kimliğini çıkarabiliyoruz, Demirdeleneoğlu Mehmet'in kızıdır. Tam tarif gerekirse; Kelmehmet ile Şavalgadirin dedelerinin kardeşidir... Amcalarla Hacımahmutların bu ilk bağlantısı olmayabilir, kayıtlarda kız çocukları yazılmadığı için bunu bilemeyiz; ama bundan sonra da akrabalık sürdürülecektir...
Fatma Hanım ile Mehmet'in bir oğlu ve bir kızı var; 1879 doğumlu kızı Ayşe'ye 'Gara Ayşa' diyorlar Hacıların Ahmet'e vardı, Kelsaleğin anası olacaktır... 1874'te doğan tek oğlunun adını doğal olarak Mahmut koydular. Artık yavaş yavaş günümüze yaklaşıyoruz... Mahmut'u da Şerife ile everdiler. Bu Şerife Hanım da Demirdelen İbrahim kızıdır, yani Şavalgadirin halası... Ayrıca Hacımahmutların Mahmut ile Demirdelenlerin Şerife hala dayı çocuğu olurlar...
Bu arada evin büyüğü olan Hacımahmut oğlu Mehmet, 1907 tarihli bir belgeden anlaşıldığına göre Eğret Muhtarı idi... O sırada 56 yaşına gelmiş olan Mehmet, bu görevi Hassönlerin Mahmut (Gulizosmanın dedesi)nden 1904 yılında devralmıştı. Tam da Nüfus kütüklerinin düzenlendiği zamana denk gelen bu görevi sebebiyle Hacımahmutoğlu Mehmet hanesi, kütüğün ilk sayfasına kaydedildi... Görevi bittikten sonra çok durmadı, vefat etti...
Hacımahmutoğlu Mehmet'ten biraz bahsetmek gerekirse; en önemli özelliği olarak otoriterliğini gösteriyorlar... Hacıların Ahmet'in, yani damadının durumu pek iyi değilmiş. Torunu Salih (Kelsalek)e 'Bizim kelelerden bir çift tutun da koşun...' demiş... Bunun üzerine Kelsalek sığır sürüsünden bir çift kele almış... Bunu öğrenince oğlu Mahmut keleleri geri almış. Kelsalek ağlaya ağlaya dedesine varıyor, 'Dayım böyle böyle etti' diye şikayet ediyor... Hacı Mehmet küplere binmiş, o öfkeyle oğluna bir görünmüş ki... Mahmut soluğu ağılda almış; iki ay oradan gelemediğini anlatıyorlar... Bu olay, büyük ihtimal ömrünün sonlarına doğru yaşandı. O yaştayken bile böyleymiş yani, kim bilir gençliğinde nasıldı...
Babası vefat ettiğinde Mahmut da yolu yarılamıştı; kendisi bir evin bir oğluydu, ama 1910 yılına gelindiğinde 5 çocuk babasıydı. Neticede beşi kız beşi oğlan, on çocukları oldu. İsimleri; Feride, Zele, İbrahim, Satı, Mehmet, Ahmet, Mevlüt, Sare, Kazım ve Zele'dir... Bu kadar çocuğu doğarken, ölümler de durmadı; anası Fatma Hanım 1930 yılında vefat etti...
Büyük kızı Feride, 1895 yılında doğdu; Hacıların Kelsaleğe yani halasının oğluna vardı... Kirli ile Kelsaleğinşabanın analarıdır...
İkinci kızı Zeliha, Hatiplerin İbrahim ile evlendi. Mehmet ve Refiye adlarında bir oğluyla bir kızı doğduktan sonra, Mollaosmanın küçüğü olan İbrahim vefat etti. Bunun üzerine bir süre Deliahmete vardı, ama orada çok durmadı. Bu arada oğlu Mehmet de vefat etmişti. Kızı Refiye ile birlikte Apdıramanların Yenialiye vardı ve orada vefat etti. Kızı Refiye ileride Kirpitçilerin Cemal eşi olacaktır.
Üçüncü kızı Satı 1907 yılında doğdu. Kırtişinapile vardı; Gociban ve Dıkmanın anneleridir... 1913 Yılında doğan Sare, küçük yaştayken vefat etmiş...
En küçük kızı 1924 yılında, Zeliha Ablasının ölümünden sonra doğmuş. Bu yüzden aynı isim verilen Zele, Gobakların Deliyakıbın eşi oldu.
Beş kızın durumu böyle... Bir de 1902'de doğan büyük oğlu İbrahim Sami genç yaşta vefat etmiş... Genç yaşta, ama yine de evlilikleri var... Köylü ondan bahsederken ismindeki Sami'yi kaldırıp sadece İbrahim olarak söylüyor ve hala da öyle biliniyor. Hacımahmutların İbrahim, önce Hacapdıramanlardan Mehmethoca kızı Emine ile evlendi. Emine Hanım taze gelinken, Topraklık'ta göçük altında kalınca kamburlaştı. Ayrıldılar. (Bundan sonra kendisine 'Gambıremine' denilecek olan hanımı, Cavaların Ahmet'e vardı.) İbrahim, ikinci olarak Hacahmetlerin Osman kızı Azime ile evlendi. Sarışükrünün kardeşi olan Azime Hanımdan da henüz çocuğu yokken İbrahim vefat etti. (Azime Hanım Kölgeciye varıp Tunahüseyinin anası olacaktır.)
Bütün bunlardan sonra geriye kalan dört oğlan Mehmet, Ahmet, Mevlüt ve Kazım'ın her biri için ayrı bir sayfa açmak gerekecek... Hepsinin babası Hacımahmutların Mahmut, 1953 yılında seksen yaşında öldü. Eşi Şerife Hanım daha önce, 1949'da vefat etmişti...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder