Sözü edilen belgeden daha eski bir kaynak elde bulunmadığı için önceki dönemle ilgili bir şey söylemek doğru olmaz. Bununla beraber halk arasında Hacı İbrahim Türbesi, 'Eminlerin Tekke' diye biliniyor. Bu adlandırma büyük ihtimal, türbe ile Eminlerin ev komşu olduğu için yapılmıştır. O zaman da Eminlerin evin neden orada bulunduğu sorgulanabilir. Hacı İbrahim tekke ve zaviyesi o civarda olmalıdır. Zaviyenin dibine birisi ev yapacaksa mutlaka o müessese ile alakadar biridir. Şu halde Eminler sülalesinin, geçmişin meçhul bir vaktinde Hacı İbrahim Zaviyesi ile yolunun kesiştiği söylenebilir.
Günümüze yansıyan kısmına göre Eminler ele alınacaksa, başlangıç olarak 1882 tarihli tereke belgesi kabul edilmelidir. Biz de onu esas alarak inceleyeceğiz. Yalnız Eminoğlu Hüseyin'e ait terekeye geçmeden önce, macerası çok kısa süren kardeşinden bahsedelim ki sonradan konu dağılmasın... Yaşını ve başka özelliklerini bilmediğimiz Emin adında bir kardeşi vardı. Eminoğlu Emin, Ayşe ile evliydi; fakat Ayşe Hanım hakkında da ayrıntılı bilgimiz yok. Kendilerinden bizi haberdar eden tek kızları Fatma'dır... Buna göre, Emin vefat edince dul kalan Ayşe Hanım, yanında kızı tay olduğu halde Hamzaoğlu/Tongulların Hasan'a vardı. Oradan Arapselimlerin Abdurrahman'ın hanımı olacaktır... Ayrıca Fatma'nın orada karınkardeşi Hasan doğacak, Hasan'ın üvey kızı Elif yine Arapselimoğlu İbrahim'e varıp Arapşükrünün anası olacaktır. Ayrıca aynı Hasan'ın torunu Zehra, Conahmetin hanımı olacaktır... Bu karışık ve küçük ayrıntıdan sonra asıl konuya geçebiliriz. Eminoğlu Hüseyin'e ait tereke mealen şöyle:
...Afyon'a bağlı Eğret köyü ahalisinden iken bundan önce vefat eden Eminoğlu Hüseyin Ağa ibni Mehmet’in veraseti nikahlı eşi Hüseyin kızı Hafize Hatun ile yetişkin oğulları Mehmet Emin ve Ömer, askerdeki oğulları Süleyman ve İbrahim, yetişkin kızı Hatice ve küçük kızı Ayşe’ye ait olduğu, askerdekiler terhis oluncaya, küçük kız da büyüyünceye kadar anneleri vasi tayin edildiği...
Bu karardan çıkarabileceklerimiz... Eminlerin Hüseyin'in babasının adı Mehmet, ama büyük ihtimalle halk arasında Mehmet Emin diye çağrılıyordu... Apdıramanların Hüseyin kızı Hafize ile evliydi... 1882 veya ona yakın bir tarihte vefat etti... Verese, eşiyle birlikte ikisi kız dördü oğlan, altı çocuğuydu; Mehmet Emin, Ömer, Hatice, Süleyman, İbrahim ve Ayşe... Süleyman ve İbrahim askerdeler, Ayşe'nin yaşı küçük; onların vasisi anneleri Hafize Hanım...
Altı çocuğun durumlarına bakarak incelemeye geçebiliriz. Büyük kızı Hatice, hangi tarihte doğduğu bilinmiyor; babası vefat ettiğinde yetişkindi, dolayısıyla evliydi. Kesin olarak kiminle evlendiği bilgisi yok; Veyisoğlu Ömer'in ilk eşi, yani Delibanın Ninesi olduğu güçlü bir ihtimal gibi duruyor... Küçük kızı Ayşe'ye gelince... Babası öldüğünde 6-7 yaşlarında bir çocuktu. Büyüyünce Omarcıkların Mehmet'e verdiler: Altındiş, Arap, Güdüğizzetin analarıdır. Güdüğizzetin Mehmet Emin Sağlam'a bu isim, Ninesi Ayşe Hanım etkisiyle verilmiş. Ayrıca Omarcıklar kanalıyla Sağırlara sirayet eden yaygın Hafize isminin kaynağı da yine Ayşe Hanımdır... Askerdeki iki oğlan Süleyman ve İbrahim'in Eğret'e dönemedikleri anlaşılıyor... Geriye kalan iki büyük oğlan Mehmet Emin ve Ömer'den günümüz Eminlerine geleceğiz...
1. Mehmet Emin
Eminlerin Mehmet Emin 1859 yılında doğdu. Hasan kızı Hafize ile evlendi, Hafize Hanım Gobakların Hasan kızıdır. Atike ve Fatma adında iki kızkardeşi daha varmış. Atike Demirdelenlerin İbrahim eşi, yani Şavalgadirin Ninesi; Fatma ise Telli Halil eşidir..
Yaşına bakıldığında, babası öldüğü sırada Mehmet Emin'in evli olduğu anlaşılıyor. Zaten hemen o anda evin reisi oldu mecburen... Kızkardeşi Hatice de evliydi, iki oğlan kardeşi askerden dönemediler, küçük kızkardeşi Ayşe'yi kendisi gelin etti ve Ömer'i de everen kendisiydi. Tabi başlarında Annesi de vardı, o ayrı... İşitme problemi olduğu için 'Sağır Emin' diye lakaplandığı bir mahkeme kaydında görülüyor, tam olarak 'Eminlerin Sağır Emin' diyorlarmış...
1904 Yılının Mahkeme kayıtlarında Eminlerin Emin, ilginç bir davanın şahidi olarak karşımıza çıkıyor... Daldalların Hüseyin, (Onlarda Hüseyin çok olduğu için tam olarak hangisi kastedildiği anlaşılmıyor) kaybettiği kısrağını Afyon'da Çobansalih oğlu Ahmet'in yedeğinde görünce bunu dava ediyor. Hayvan tanınmayacak gibi değil; 'yirmi yaşında, orta kuyruklu, çilli kır kısrak' diye ayrıntısıyla tarif edilmiş... Değeri de 400 kuruş, o gün için iyi para... Kadı Çobanoğluna durumu sorunca 'Üç ay önce Çöpbacak Tenikeci Hasan'dan bir eşekle değişerek aldım, üste de 180 kuruş verdim.' diyor... Bu sefer davacı Hüseyin'den, kısrağın kendisinin olduğunu ispat edecek bir şeyler sunması isteniyor. O da Gademellerin Mehmet ile Eminlerin Emin'i şahit gösteriyor. Onlar hayvanın Daldalların damdan yetiştiğine dair şahitlik ediyorlar, ama iş onunla bitmiyor. Şahitlerin güvenilir olup olmadığını gizlice Mücellit Hoca ile Muhtar Mahmut (Gulizosmanın dedesi)ne; Apdıramanların Abdurrahman (Curağın babası) ile Ali oğlu Ahmet (Gocagulizin babası veya Guycuların dedesi)ne de alenen soruyorlar. Yalan söylemeyecekleri çift kanaldan teyit edildikten sonra, Daldalların Hüseyin'in çilli kır kısrak elbirliğiyle kurtarılıyor...
Halk arasında makbul bir kişilik olduğu anlaşılan Eminlerin Emin ile Hafize Hanımın iki oğluyla dört kızı oldu. Bunların yaşlarına göre isimleri şöyle sıralanır; Emine, Hüseyin, Havva, İbrahim, Halime ve Ümmühan... Büyük kızı Emine 1885 yılında doğdu; Çatalların Halil İbrahim'e vardı, Hacızekeriyenin anasıdır... İkinci kızı Havva, 1893 yılında doğdu. Gıdilerin Ahmet oğlu Mustafa'ya vardı, eşi Anafartalar'da şehit olunca Belce'ye kocaya gittiği bildirildi... Ortanca kızı, 1902 doğumlu Halime ise Hacımahmutlardan Yusuf oğlu Abdullah'a vardı. Ethem ile Şimbilin analarıdır; zaten Şimbileminin adı, Eminlerin Emin Dedesine dayanır... Küçük kızı Ümmühan 1903 yılında doğdu. Çanlıyla evlendi, Guzuguzunun kaynanasıdır...
Oğlanlara gelince... Büyük oğlu Hüseyin 1889 yılında doğdu. Çolömerin kızı Emine ile evlendi. Çocukları filan yoktu Hüseyin vefat etti. Bundan sonra Emine Hanım, Patlakların Ahmet'e varacak ve Çetemehmet ile Gaygısızhalilin anası olacaktır... Hüseyin'in küçüğü İbrahim ise 1895 yılında doğmuş ve öldüğünde daha evlenmemişti...
İki kardeşin Cihan Harbinde kaldığı düşünülebilir... Dikkat çekici diğer bir husus ise onlarla aynı dönemde Eminlerin Emin ve eşi Hafize Hanımın da vefat etmiş olmasıdır. Bir ocak sönmüş gibi...
Eminoğlu Hüseyin'in küçük oğlu Ömer 1869 yılında doğdu. İlk Hanımı Ayşe adında biriymiş. Kimlerden olduğu hakkında hiç bir ipucu bulunmayan Ayşe Hanım, Ayşe ve Ümmühan adını verdikleri iki kız doğurduktan sonra vefat etti yahut ayrıldılar...
Ömer, ikinci olarak İdirizlerden Fatma ile evlendi. Fatma Hanım, Sarımehmet ve Gocaosmanın kardeşidir. Ayrıca Fatma'nın diğer kızkardeşleri yoluyla Eminlerin Ömer; Hassönlerin Hüseyin/İbrahim, Terlemezlerin Yusuf ve Garahmetlerin Gabaoğlan ile bacanak oldular... Fatma Hanımdan da Süleyman, Hüseyin ve Hafize adlarını koyduğu iki oğluyla bir kızı dünyaya geldi... Eşi Fatma Hanım 1925'ten önce vefat etmiş olmalıdır; ama Eminlerin Ömer'in 1930'da öldüğünü biliyoruz...
Üçü kız ikisi oğlan, Ömer'in bu beş çocuğu üzerinden Eminler macerasına bakalım... Önce kızlar... Ayşe Hanımdan olan büyük kızı Ayşe 1885 yılında doğdu. Berberoğlu/Küpelilerin Ali (Bekçialinin dedesi)nin ilk hanımıdır. Kezban adında bir kızı doğduktan sonra vefat etti....
Diğer kızı Ümmühan 1887 yılında doğdu. Afyonlu Berber Ali Ustanın oğlu Deliberbere vardı. Küçükken ölen üç oğlundan birinin adını Emin koymuşlardı. İki de kızları vardı; Havva ve Ayşe adında... Havva Tongulların Hasan oğlu Ahmet'e vardı ve orada doğan kızı Zehra Conahmetin eşi oldu... Eminlerin Ömer'in ilk eşinin adını taşıyan Ayşe ise Mandaahmete vardı. Ali ve Emin adında iki oğlunu dünyaya getirdikten sonra vefat etti. Ali, namıdiğer Deliali, büyük kızına Ayşe adını verirken mutlaka aklında anası varmıştır; ama o ismin büyük ninesi Eminlerin Ömer eşine işaret ettiğini belki de bilmiyordu... Berberlerinemin ise kızına Ümmühan adını koydu; yani Eminoğlu Ömer'in büyük kızının adını...
Gelelim küçük kızı Hafize'ye... Fatma Hanımın kızıdır, 1901 yılında doğdu. Keçilerin Ali ile evlendi, Gulaksızın anasıdır. Dört kızının ikincisine anası Fatma'nın adını koydu ve Onu anasının sülalesinden İdirizlerin Kelidirize verdi. Bir kuşak arayla hala-dayı torunları evlenmiş oldu...
Eminlerin Ömer Oğlu Süleyman
Ömer'in büyük oğlu Süleyman ise 1891 yılında doğdu. Veyislerin Ömer kızı Fatı (Fatma) ile evlendi. Fatı Hanım, Delibanın halasıdır. Hatırlanacağı üzere Eminlerin Süleyman'ın Hatice adında bir halası vardı, onun Delibanın ninesi olabileceğini söylemiştik. O halde Süleyman ile Fatı Hanım hala-dayı çocukları mı oluyorlar? Hayır çünkü Fatı, Hatice haladan değil, başka bir hanımdan... Yine de akrabalık var...
Fatı Hanım ile Süleyman'ın 1917'de Hüseyin adını verdikleri bir oğulları oldu. Sonra ne olduysa ayrıldılar... Fatı Hanım Devrimbeşlerin Büzükhalile vardı; orada Conahmet ile Avkathilminin anası olacaktır... Süleyman'ın yeğenlerinden Zehra'nın neden Conahmete vardığı anlaşıldı. Bakalım daha neler olacak...
Süleyman, Fatı Hanımdan ayrıldıktan sonra Osman kızı Ayşe ile evlendi. Ayşe Hanım aslen Macur olup Dandır'dan Eğret'e anaları ve biri erkek üç kardeşiyle gelmişler. Anaları Apdıramanların Hasan Dedeye varıyor. Kız kardeşi Fatma, Çakırların Mustafa'ya varıyor, Çakırmehmet ile Çakırosmanın anasıdır... Ayşe ise Kelahmetlerin Osman'a vardı. Kocası şehit olunca Halil ve Emine adında iki çocuğuyla dul kaldı. (Halil, Yozgun olarak bilinecek; Emine de Garadelinin eşi olacaktır.) Tam da Süleyman'ın Fatı'dan ayrıldığı döneme denk geldi Ayşe'nin dul kalması... Böylece evlendiler...
Çakal Hüseyin
Büyük oğlu Hüseyin, Fatı Hanımdan idi... Yeşilömerin kızı Şerife ile evlendi, böylece Arapların Ahmet ve İdirizlerin Sarıömer ile bacanak oldular... 'Çakal' lakabı takıldıktan sonra ölene kadar 'Çakalüseyin' olarak anıldı...
Çakalüseyinin üç oğlu dünyaya geldi. Büyükten küçüğe bunların isimleri; Süleyman, İbrahim ve Ömer'dir... Şerife Hanımın 1988'deki vefatı, Çakalın yaşlılık dönemine denk geldi... Yalnızlık korkusuyla yaptığı, Anıtkaya dışından Pembe Hanımla evliliği de var... Bu ikinci eşi de 2001'de vefat etti. Kendisi 2007'de vefat ettiğinde doksan yaşındaydı...
Belediyede çalışıyordu Çakalınsüleyman... Şebeke suyu hizmete sokulduktan sonra, bu işlerden sorumlu eleman olarak görevlendirildi. Sık rastlanan su arızalarında, elinde boru anahtarıyla çukurun başında onu görürdünüz. Ayrıca ayda bir kere koltukaltı kara çantasıyla bütün köyü dolaşarak su faturalarını keserdi. Haliyle yeni bir lakap edindi: 'Sucu Süleyman'... Emeklilikten önce kurum değiştirdi, bir kaç yıl TEK'te çalışırken bile 'Sucu' derlerdi... 2023 Yılında vefat etti...
İki oğlu ve bir kızı oldu. 1959'da Saadettin, 1967'de Hasan ve 1973'te Sadiye doğdu... Saadettin 1971'de vefat etti. Yaşı ve ölüm biçimi itibariyle yakınları arasında acısı tazeliğini hep korudu. Saadettin ve onun türevleri olarak adı sülale içinde yaşatılıyor... Bu yüzden iki yıl sonra doğan kardeşine Sadiye adını verdiler... Sadiye, Gözelmehmet dayısının oğlu İzzet Tok eşidir...
Sucusüleymanın Hasan, küçük yaşta Afyon Sanayisinde çalışmaya başladı. Bu yüzden lakabı 'Boyacı Hasan'... Boyacı Hasan, Gobakların Dervişibram kızı Hüsniye ile evlendi. Çolağüseyinin Mevlüt Ildız, Çerçilerin Mehmet Kopan ve Terlemezlerin Yusuf Terlemez ile bacanak oldular... Süleyman ve Saadettin adında iki oğlu olan Boyacı Hasan, halen Afyon'da oturuyor...
İbrahim erken dönemde Afyon'a yerleşti, çünkü orada bekçi olarak çalışıyordu. İşte bu yüzden lakabı da kendiliğinden geldi. Çalışırken de 'Bekçi İbrahim' idi, emeklilik sonrası da öyle bilindi; 2023'te vefat etti, hala da öyle anılıyor...
Bekçi İbrahim, Avkathilminin kızı Şerife ile evlendi. Şerife Hanımla emmi çocuğu olurlar... Eminlerin Süleyman Dedenin ilk eşi Veyislerden Fatı/Fatma Hanım olduğu, Çakalhüseyin doğduktan sonra ayrıldıkları, Fatıgarının (yaşlılığında öyle derlerdi) Büzükhalile vardığı ve orada Conahmet ile Avkathilminin anası olduğunu hatırlama zamanı... Hasılı kelam, Bekçi İbrahim ile Şerife Hanım aynı ninenin torunları oluyor...
Bekçibrahimin Ramazan, Fatma ve Saadet adlarında bir oğluyla iki kızı oldu. Fatı Ninenin adı verilen büyük kızı Fatma, o sırada Anıtkaya Ortaokulunda çalışmakta olan Kağızmanlı Öğretmen Mehmet Turan ile evlendi...
Ramazan da emmioğlusu Hasan gibi, küçük yaşlarda sanayide çalışmaya başladı. Hatta Hasan ile birlikte çalışıyorlardı. Boyadan önce kaporta işlerini Ramazan yaptığı için Onun lakabı 'Kaportacı Ramazan' oldu... Sonra işlerini ayırdılar; ama lakapları baki kaldı... Kaportacı Ramazan, Arzılardan Terzimusa kızı Zele ile evlendi, böylece Yılıkların Süleyman Öztürk ve Hacıemininşaban oğlu Ramazan As ile bacanak oldular... Musa Can ve İbrahim adlarında iki oğlan babası olan Kaportacı Ramazan Afyon'da yaşıyor...
Kel Süleyman
Eminlerin Süleyman'ın Çakır Ayşe Hanımdan olan küçük oğlu Süleyman, 1920 yılında doğdu. Müdüroğluların Halilçavuş kızı Muzaffere ile evlendi. İdirizler paydası esas alındığında aralarında akrabalık var. Muzaffere'nin Raziye/Ratibe ninesi ile Süleyman'ın Fatma ninesi kardeş. Bunlar da Sarımehmet ile Gocaosmanın kardeşleri, yukarıda söylemiştik...
Tam olarak hangi vakte rastladığı bilinmiyor; ama bir dönemden sonra Süleyman'a 'Kel Süleyman' lakabı takılıyor. Bu lakap artık onunla bütünleşiyor, ölene kadar beraberler... Daha yaşlı kimselerin Ondan bahsederken 'Eminlerin Kellan' dediklerini de duydum; galiba bu, hiç bir zaman 'Kel Süleyman' kadar popüler olmadı...
Kelsüleymanın 1941'de Abdullah, 1945'te Ömer ve 1947'de Ahmet adında iki oğlu dünyaya geldi. Ömer iki yaşındayken öldü... Sonra Muzaffere Hanım ile ayrıldılar. O eşi vefat eden Delibana vardı. Delibanın Hatice Ninesi ile Kelsüleymanın Ömer Dedesinin kardeşliği hususunu hatırlayalım...
Kelsüleyman ikinci olarak, aslen Çerkes olan Feride Hanım ile evlendi. Ondan da ikisi kız üçü oğlan, beş çocuğu daha oldu. Yaş sırasına göre bunların isimleri; Rahmi, Ömer, Şükran, Erol ve Ayşe'dir...
Bizim kuşak Kelsüleymanı, bakkal dükkanı ve fidanlığıyla hatırlar... Hepsini saymak istesem mutlaka eksikler çıkacaktır; peki Anıtkaya'da bu kadar çok bakkal varken Kelsüleymanın dükkanın hafızalara kazınmasındaki sebep ne ki... Bir defa kazıkçıydı... Fakat öyle olduğunu bile bile insanlar oraya gider, müşterisinde azalma eksilme olmazdı. Bunun tek sebebi, Onun sattıklarını başka bir yerden alamayacak olmandır. Alternatifi yoktu yani. Bu anlamda Onun dükkanı tanımlanamaz; bakkal mı, zahireci mi, züccaciye mi, nalbur mu, camcı mı, ıtriyat mı... Belki hiç biri, belki hepsi... Yani petrol istasyonu değil; ama gazyağı, benzin, ispirto da bulunur... Konfeksiyon değil; lakin tavanda çeşit çeşit kasketler asılıdır, seç beğen al... Koyunlar koçlar boyanacaksa; gülgülü, yeşil, sarı, mor rengarenk toz boyalar emrine amade... Kımçı, kımçı sapı, sapın üzerine dolamak için renkli şeritler... Her türlü inşaat malzemesi, fırçasından boyasından kirecine kadar... Koşum aksesuarları, yular, zincir, tırpan, gayrak, kazma kürek... Ne ararsan bulunur, derde devadan gayrı... Tabi bunun bir bedeli var, başka yerde bulamayacağına göre, mecburen alacaksan o fiyatı ödeyeceksin. Sattıkları ne kadar pahalı olursa olsun, Kelsüleymanın illa ki müşterisi bulunurdu.
Fidanlığa gelince... Bağlar mevkiinin hemen girişindeki vişne bahçesi, Anıtkaya'nın en bakımlı ve verimli bahçesiydi. Haziran sonu Temmuz başında oraya gider, akşama kadar kaç kasa toplarsak toplar, Yatsıdan sonra da dükkana gidip ücretimizi alırdık. Böylece cebimiz para görürdü. Allah var, o gün için iyi para kazanırdık... Şimdi Kelsüleymanın dükkan da fidanlık da öylece yerinde duruyor; ammavelakin dükkan dükkan değil, fidanlıkta fidan yok...
Kelsüleymanın anası Macur Ayşe Hanım 1962 yılında vefat etti. Şimdi onun torunlarına bakalım...
Kelsüleymanın ilk hanımından büyük oğlu Abdullah, uzun süre asker kaçağı olarak yaşamasıyla tanınıyor. Bu dönemde adını Hüsnü olarak değiştirip sahte kimlikle Askerlik Şubesinde çaycılık yapması absürt bir olay olarak anlatılır. Bu şekilde Mersin Erdemli'de 1988'de vefat etmiş, ama cenazesi Anıtkaya'ya getirilmiş. Adını değiştirdiği de ancak cenazesinde anlaşılıyor. Anıtkaya dışından evlendiği, bir kızıyla bir oğlu olduğu, çocuklarının bir süre Anıtkaya'da dedelerinin yanında kaldığı belirtiliyor. Birisinin adı Özden olan çocukların akıbeti bilinmiyor...
Abdullah'ın küçük kardeşi Ahmet'i Gızılgız bakıp büyütmüş. Ahmet de Anıtkaya dışından evlendiği, iki çocuğu olduğu, pek köyüne uğramadığı için irtibat koptuğu söyleniyor. Hayatta olduğu fakat tam olarak nerede yaşadığının bilinmediğini söylüyorlar...
Feride Hanımdan beş çocuğuna gelince... 1957 Doğumlu büyük kızı Şükran, Sarıcaovalı bir beyle evlendi; Afyon'da oturuyorlar... Küçük kızı 1964 doğumlu Ayşe ise Kırklarelili bir beyle evlendi ve şimdi orada oturuyorlar...
Büyük oğlu Rahmi 1949 yılında doğdu. Anıtkaya'dan ayrılıp Kütahyalı bir hanımla evlendi, iki kızı bir oğlu oldu... Babası öldükten bir süre sonra Anıtkaya'ya döndü. Halen Kelsüleymanın Anıtkaya'daki tek çocuğu olarak yalnız yaşıyor...
Ortanca oğlu Ömer 1955 yılında doğdu. Erken dönemde İstanbul'a yerleşti. Adalar'da Öğretmen olarak çalıştığını, bir bayram sabahı Gocacamide verdiği vaazda söylemişti. Anıtkaya dışından bir hanımla evlendiğini, İstanbul'da kanserle mücadelesini kaybederek 2023'te vefat etti...
Kelsüleymanın en küçük oğlu Erol 1961 yılında doğdu. Belki de Anıtkaya'da en çok kalan Erol'dur... Dükkanda bekler, aktif olarak camcılık da yapardı. Sonra O da İstanbul'a yerleşti. Orada market dükkanı işlettiği söyleniyor...
Kelsüleyman 1997 yılında vefat ettikten sonra Eminlerin ev bir süreliğine söndü. Oğlu Rahmi gelip yerleşene kadar öyle kaldı, şimdi ocak tekrar tütüyor...
***
Sonuç olarak Eminler sülalesinde Emin adını taşıyan kimse bulunmuyor. Bununla beraber bu isim tamamen terkedilmiş değil. Berberlerin Emin Öztürk ve torunu, Şimbil Emin Öztürk ve torunu Emin Öztürk'ler; Güdüğizzetin Emin Sağlam hep Eminler sülalesi yadigarıdır...
Eminler sülalesinin günümüzdeki uzantıları Çakalhüseyin ve Kelsüleyman, EREN soyadını almışlar ve halen onu kullanıyorlar. Bunlardan Anıtkaya'da oturan yalnız Kelsüleymanın Rahmi kaldı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder