25 Ağustos 2021

Anıtkaya'da (Eğret) Yunan Mezalimi

     20 yıl kadar önce yazılmış, bu sahada ilk ve derli toplu bu yazıyı okuduğumda çok beğenmiştim.  Teknik sebeplerle kaybolan yazı bana ulaştırılınca çok sevindim. Zayi olmasın diye aynen buraya kaydetmek istedim. Sağolasın Selami Kurt.


ANITKAYA’DA (EĞRET) YUNAN MEZALİMİ                                       

Kara günlerini hatırlamayan milletler, aydınlık günlerinin kıymetini bilemezler. Bir başka deyişle kara günlerini ancak milli ve insani hisleri zayıflamış insanlar unutur. Bu gerçekten hareketle 14 ay boyunca (12 Temmuz 1921-28 Ağustos 1922) Yunan işgali altında tarihinin en kara günlerini yaşamış Eğret Köyü’nün esaret günlerini hatırlayarak bu günlerimizin kıymetini daha iyi anlayacağımızı ve her yıl 28 Ağustos’ta kutladığımız ŞENLİK’e(Kurtuluş Bayramı) daha çok sahip çıkacağımızı umut ediyorum. Ayrıca bu topraklarda yaşanan Yunan mezalimini yeni nesillere aktarmak suretiyle, özgürlük ve bağımsızlığımızın kolay kazanılmadığı, bunun temini için milli birlik ve beraberliğin kaçınılmaz olduğunu vurgulamış olacağız.

İstiklal Harbi esnasında Genelkurmay Harekat Şubesinde Batı Cephesi Kısım Amirliğinde bulunan Binbaşı Sinoplu Cevdet Kerim anlatıyor: Başkumandan Meydan Muharebesinin cereyan ettiği 30 Ağustos günü öğleden evvel İkinci Ordu Karargahından Dumlupınara seyrimiz esnasında EĞRET’in batı sırtlarında bir ihtiyara tesadüf etmiştik. Dünün mağrur ve müsterih olan bu pîri bugün benliğini saran ye’s ve hüznünü gizleme çalışarak bize yol gösteriyor ve solgun gözlerinden akıttığı iri yaş taneleriyle bizi cesaretlendiriyordu.

Iztırabının sebebini sorduk:

-Bugünü gördüm de sevindim cevabını verdiyse de bununla tatmin edilmeyen Fevzi Paşa’nın(FEVZİ ÇAKMAK):

-Sen dertli görünüyorsun ne oldu anlat bakalım? sorusuna:

-Olmayan kaldı mı Efendi, diye cevap vererek hıçkırıklara boğuldu.[1]

Biz burada bazı yazılı ve sözlü kaynaklara dayanarak ihtiyar Eğretli’nin veciz bir şekilde dile getirdiği Yunan mezalimini kısmen dile getirmiş olacağız.

Yunan askerleri bir yeri işgal ettiklerinde iki yöntem kullanmışlardır:

1-    Müslüman erkeklerini bir yere toplayarak silahların teklifi

2-    Erkeklerin bir yere toplanmasından sonra aileler nezdinde yapılan aramalar.[2]

Yunan askerleri Eğret Köyü’nde ikinci yöntemi uygulamışlardır. O zaman köy muhtarı olan Daldallar’ın Ömer Çavuş ve eşraftan bazıları Yunan askerinin halka zarar vermesini önlemek amacıyla beyaz bayrak çekerek teslim olduklarını anlatmaya çalışsalar da Yunan mezalimine engel olamamışlardır. Sert bir muameleyle köyün bütün erkekleri toplanarak Bağlar Mevkiine götürülmüştür. Erkelerin toplanması esnasına gizlenmeye çalışan bazıları katledilmiştir. İşof Dede ve Güdük Emin’in Dedesi bu şekilde katledilenlerden yalnız ikisidir. Bağlar Mevkiine toplanan erkekler üç gün bırakılmamış bu esnada şiddet uygulanmıştır. Üç gün boyunca Köy’ün bütün evlerine silah ve asker arama bahanesiyle girilmiş bu sırada adam öldürme, mal gasbı, darp ve ırza tecavüz cinayetleri işlenmiştir. Bu cinayetleri işleme konusunda Rum çeteleri askerden daha ileri gitmiştir. [3]

Eğret Köyü ve çevresine yerleşen Yunan askerleri ve çeteleri 14 ay boyunca zulümlerine devam etmişlerdir. Bazı erkekleri Türk askeri ve ajanı ithamıyla bir kısmını halkı sindirerek istediklerini yaptırmak ve mallarını gasbetmek amacıyla hunharca katletmişlerdir. Bu kabilden olarak, Rum çetesi Koca Kulak(Halil Kalkan), Hasan Kalkan, Mıstan, Ahmet Çavuşlar’ın Hasan’ın aralarında bulunduğu altı kişiyi arka arkaya dizerek tek kurşunda hepsini katletmiştir. Ancak sıranın sonunda bulunan Ahmet Çavuşların Hasan ölü numarası yaparak kurtulabilmiştir.[4] Yine Ahmet Çavuşların Ahmet Amca, Arapların evin duvarına ellerinden çakılmak suretiyle şehit edilmiştir. Yumrukların Musa, Molla Osman’ın odanın önünde çete tarafından vurularak öldürülmüştür.Ömer Onbaşının dedesi Şaştımoğlu Mevlüt de tarlada çalışırken Yunan askerine yardım etmediği bahanesiyle katledilmiştir. Bizim isimlerine ulaşamadığımız daha niceleri bu şekilde Yunan askeri ve çeteleri tarafından katledilmiştir.

Her vesileyle evleri basarak halkın neyi var neyi yoksa gasb ederek halkı bir lokma ekmeğe muhtaç hale getirmişlerdir. Bu çerçevede çok azı dışında köylünün bütün küçük ve büyükbaş hayvanlarını, köy ambarındaki[5] ve o zaman kuyularda sakladıkları hububatları ve yiyecek olarak evlerde bulunan her şeyi gasb etmişlerdir. İdrisler’in Koca Osman ve Arzımanoğlu Ali koyun sürüleri tamamen gasb edilen köylülerdendir. O günlerin canlı tanıklarından Daldalların Zehra Nine evlerindeki iki ineğin düşman tarafından gasb edilerek kesildiğini anlatmaktadır.

Köy halkını zorla angarya işlerde çalıştırmışlar, siperler kazdırmışlar, çevredeki bütün ağaçları kestirerek bir kısmını cephelerde bir kısmını hayvanlarına barınak yapmada ve bir kısmını da ısınmada kullanmışlardır. Kadınları her gördükleri yerde rahatsız ettiklerinden kadınlar sürekli evlerin gizli yerlerinde saklanmak zorunda kalmışlar, dışarı çıkmak zorunda olanlar da  yüzlerine ve üzerlerine pislik sürerek onların şerrinden korunmaya çalışmışlardır. Bir bayram günü işgal günlerini genç kızlığa yakın yaşlarda görmüş Alçaklar’ın Merhume Raziye Nine’ye ziyarete gitmiştik. Yaşı oldukça ilerlemiş olmasına rağmen o günlerin zor şartlarını söylediği şu cümle açıklıyordu:

-Düşman işgali boyunca(14 ay) sadece gökyüzünü ve evimizin avlusundan bir komşumuzun evini görebildim oğlum!

Köy halkı kızlarını ve gelinlerini düşmanın şerrinden koruyabilmek için evlerinden çıkarmaz sıkı tedbirler alırmış. Özellikle evlerin damlarında, ahır ve samanlıkların gizli bölmelerinde saklarlarmış. Düşman askeri hangi evde genç kadın ve kızların olduğunu öğrenebilmek için çok baskılar yapmıştır. Zavallı halk ne kadar tedbir almış olsa da ırza tecavüz olayları meydana gelmiştir.[6]

Yunan askeri Koca Cami ve Cuma Camisini hastane, kervansarayı kiler ve yemekhane, bugün Ortaokulun bulunduğu alanı da kestirdikleri ağaçlarla çevirerek atların barındığı tavla haline getirmişlerdir. Hatipler’in ve Hassönler’in(şimdi Kasap Hüseyin’in evin olduğu yer) eski evler Yunan komutanları tarafından karargah olarak kullanılmış bazı evlere de Yunan askeri yerleşmiştir.[7]

Bir sonraki yazımız 28 Ağustos 1922 ve o gün Eğret’te yaşananlar olacaktır.

                                                                                Selami KURT



[1] Erkan-ı Harbiye Binbaşısı Sinoplu Cevdet Kerim, Türk İstiklal Harbi-Batı Cephesi, İstanbul 1925, s.220.

[2]Yayına Hazırlayanlar: Doç. Dr. Mustafa Turan-Yrd. Doç. Dr. Süleyman Özbek-Öğr. Gör.Zahit Yıldırım, Türkiye’de Yunan Fecâyii, Dahiliye Nezareti Muhaceret Müdiriyet-i Umûmiyesi Neşriyatından, orijinal yayın İstanbul 1921, son yayın Ankara 2003,c. I, s. 7.

[3] Em. Kur. Alb. Talat Yalazan, Türkiye’de Yunan Vahşet ve Soykırımı Girişimi, Ankara 1994, s. 56 ; Yaşayan Tanık Zehra Öncül Nine(1915) ile yapılan Mülakat.

[4] Koca Kulakların Kadir Kalkan(D.1921)ile yapılan mülakat.

[5] Afyon Şeriyye Sicilleri, 664.Defter, s.93.

[6]Yaşayan Tanık Daldallar’ın Zehra Öncül Nine(D. 1915) ile yapılan Mülakat.

[7] Kıvıklar’ın Şükrü Aydın Dede(D.1918) ile yapılan Mülakat.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder