20 yıl kadar önce yazılmış, bu sahada ilk ve derli toplu bu yazıyı okuduğumda çok beğenmiştim. Teknik sebeplerle kaybolan yazı bana ulaştırılınca çok sevindim. Zayi olmasın diye aynen buraya kaydetmek istedim. Sağolasın Selami Kurt.
ANITKAYA’DA (EĞRET) YUNAN MEZALİMİ
Kara
günlerini hatırlamayan milletler, aydınlık günlerinin kıymetini bilemezler. Bir başka deyişle kara günlerini ancak milli ve
insani hisleri zayıflamış insanlar unutur. Bu gerçekten hareketle 14 ay boyunca
(12 Temmuz 1921-28 Ağustos 1922) Yunan işgali altında tarihinin en kara
günlerini yaşamış Eğret Köyü’nün esaret günlerini hatırlayarak bu günlerimizin
kıymetini daha iyi anlayacağımızı ve her yıl 28 Ağustos’ta kutladığımız ŞENLİK’e(Kurtuluş Bayramı) daha çok
sahip çıkacağımızı umut ediyorum. Ayrıca bu topraklarda yaşanan Yunan
mezalimini yeni nesillere aktarmak suretiyle, özgürlük ve bağımsızlığımızın
kolay kazanılmadığı, bunun temini için milli birlik ve beraberliğin kaçınılmaz
olduğunu vurgulamış olacağız.
İstiklal Harbi esnasında Genelkurmay Harekat Şubesinde
Batı Cephesi Kısım Amirliğinde bulunan Binbaşı
Sinoplu Cevdet Kerim anlatıyor: Başkumandan Meydan Muharebesinin cereyan
ettiği 30 Ağustos günü öğleden evvel İkinci Ordu Karargahından Dumlupınara
seyrimiz esnasında EĞRET’in batı
sırtlarında bir ihtiyara tesadüf
etmiştik. Dünün mağrur ve müsterih olan bu pîri bugün benliğini saran ye’s ve
hüznünü gizleme çalışarak bize yol gösteriyor ve solgun gözlerinden akıttığı
iri yaş taneleriyle bizi cesaretlendiriyordu.
Iztırabının sebebini sorduk:
-Bugünü gördüm de sevindim cevabını verdiyse de
bununla tatmin edilmeyen Fevzi Paşa’nın(FEVZİ
ÇAKMAK):
-Sen dertli görünüyorsun ne oldu anlat bakalım?
sorusuna:
-Olmayan kaldı
mı Efendi, diye cevap vererek hıçkırıklara boğuldu.[1]
Biz burada bazı yazılı ve sözlü kaynaklara dayanarak
ihtiyar Eğretli’nin veciz bir şekilde dile getirdiği Yunan mezalimini kısmen
dile getirmiş olacağız.
Yunan askerleri bir yeri işgal ettiklerinde iki yöntem
kullanmışlardır:
1- Müslüman erkeklerini bir yere toplayarak silahların
teklifi
2- Erkeklerin bir yere toplanmasından sonra aileler
nezdinde yapılan aramalar.[2]
Yunan askerleri Eğret Köyü’nde ikinci yöntemi
uygulamışlardır. O zaman köy muhtarı olan Daldallar’ın
Ömer Çavuş ve eşraftan bazıları Yunan askerinin halka zarar vermesini
önlemek amacıyla beyaz bayrak çekerek teslim olduklarını anlatmaya çalışsalar
da Yunan mezalimine engel olamamışlardır. Sert bir muameleyle köyün bütün
erkekleri toplanarak Bağlar Mevkiine
götürülmüştür. Erkelerin toplanması esnasına gizlenmeye çalışan bazıları
katledilmiştir. İşof Dede ve Güdük
Emin’in Dedesi bu şekilde katledilenlerden yalnız ikisidir. Bağlar Mevkiine
toplanan erkekler üç gün bırakılmamış bu esnada şiddet uygulanmıştır. Üç gün
boyunca Köy’ün bütün evlerine silah ve asker arama bahanesiyle girilmiş bu
sırada adam öldürme, mal gasbı, darp ve
ırza tecavüz cinayetleri işlenmiştir. Bu cinayetleri işleme konusunda Rum çeteleri askerden daha ileri
gitmiştir. [3]
Eğret Köyü ve çevresine yerleşen Yunan askerleri ve
çeteleri 14 ay boyunca zulümlerine devam etmişlerdir. Bazı erkekleri Türk
askeri ve ajanı ithamıyla bir kısmını halkı sindirerek istediklerini yaptırmak
ve mallarını gasbetmek amacıyla hunharca katletmişlerdir. Bu kabilden olarak,
Rum çetesi Koca Kulak(Halil Kalkan), Hasan
Kalkan, Mıstan, Ahmet Çavuşlar’ın Hasan’ın aralarında bulunduğu altı kişiyi
arka arkaya dizerek tek kurşunda hepsini katletmiştir. Ancak sıranın sonunda
bulunan Ahmet Çavuşların Hasan ölü numarası yaparak kurtulabilmiştir.[4] Yine Ahmet Çavuşların Ahmet Amca, Arapların
evin duvarına ellerinden çakılmak suretiyle şehit edilmiştir. Yumrukların Musa, Molla Osman’ın odanın
önünde çete tarafından vurularak öldürülmüştür.Ömer Onbaşının dedesi Şaştımoğlu Mevlüt de tarlada çalışırken
Yunan askerine yardım etmediği bahanesiyle katledilmiştir. Bizim isimlerine
ulaşamadığımız daha niceleri bu şekilde Yunan askeri ve çeteleri tarafından
katledilmiştir.
Her vesileyle evleri basarak halkın neyi var neyi
yoksa gasb ederek halkı bir lokma ekmeğe muhtaç hale getirmişlerdir. Bu
çerçevede çok azı dışında köylünün bütün
küçük ve büyükbaş hayvanlarını, köy ambarındaki[5] ve o zaman kuyularda
sakladıkları hububatları ve yiyecek olarak evlerde bulunan her şeyi gasb
etmişlerdir. İdrisler’in Koca Osman
ve Arzımanoğlu Ali koyun sürüleri tamamen gasb edilen köylülerdendir. O
günlerin canlı tanıklarından Daldalların
Zehra Nine evlerindeki iki ineğin düşman tarafından gasb edilerek
kesildiğini anlatmaktadır.
Köy halkını zorla angarya işlerde çalıştırmışlar,
siperler kazdırmışlar, çevredeki bütün ağaçları kestirerek bir kısmını
cephelerde bir kısmını hayvanlarına barınak yapmada ve bir kısmını da ısınmada
kullanmışlardır. Kadınları her
gördükleri yerde rahatsız ettiklerinden kadınlar sürekli evlerin gizli
yerlerinde saklanmak zorunda kalmışlar, dışarı çıkmak zorunda olanlar da yüzlerine ve üzerlerine pislik sürerek onların
şerrinden korunmaya çalışmışlardır. Bir bayram günü işgal günlerini genç
kızlığa yakın yaşlarda görmüş Alçaklar’ın
Merhume Raziye Nine’ye ziyarete gitmiştik. Yaşı oldukça ilerlemiş olmasına
rağmen o günlerin zor şartlarını söylediği şu cümle açıklıyordu:
-Düşman işgali boyunca(14 ay) sadece gökyüzünü ve
evimizin avlusundan bir komşumuzun evini görebildim oğlum!
Köy halkı kızlarını ve gelinlerini düşmanın şerrinden
koruyabilmek için evlerinden çıkarmaz sıkı tedbirler alırmış. Özellikle evlerin
damlarında, ahır ve samanlıkların gizli bölmelerinde saklarlarmış. Düşman
askeri hangi evde genç kadın ve kızların olduğunu öğrenebilmek için çok
baskılar yapmıştır. Zavallı halk ne kadar tedbir almış olsa da ırza tecavüz
olayları meydana gelmiştir.[6]
Yunan askeri Koca Cami ve Cuma Camisini hastane,
kervansarayı kiler ve yemekhane, bugün Ortaokulun bulunduğu alanı da
kestirdikleri ağaçlarla çevirerek atların barındığı tavla haline
getirmişlerdir. Hatipler’in ve Hassönler’in(şimdi Kasap Hüseyin’in evin olduğu
yer) eski evler Yunan komutanları tarafından karargah olarak kullanılmış bazı
evlere de Yunan askeri yerleşmiştir.[7]
Bir sonraki yazımız 28 Ağustos 1922 ve o gün Eğret’te
yaşananlar olacaktır.
Selami KURT
[1] Erkan-ı Harbiye Binbaşısı Sinoplu Cevdet Kerim, Türk İstiklal Harbi-Batı Cephesi, İstanbul 1925, s.220.
[2]Yayına Hazırlayanlar: Doç. Dr. Mustafa Turan-Yrd. Doç. Dr. Süleyman Özbek-Öğr. Gör.Zahit Yıldırım, Türkiye’de Yunan Fecâyii, Dahiliye Nezareti Muhaceret Müdiriyet-i Umûmiyesi Neşriyatından, orijinal yayın İstanbul 1921, son yayın Ankara 2003,c. I, s. 7.
[3] Em. Kur. Alb. Talat Yalazan, Türkiye’de Yunan Vahşet ve Soykırımı Girişimi, Ankara 1994, s. 56 ; Yaşayan Tanık Zehra Öncül Nine(1915) ile yapılan Mülakat.
[4] Koca Kulakların Kadir Kalkan(D.1921)ile yapılan mülakat.
[5] Afyon Şeriyye Sicilleri, 664.Defter, s.93.
[6]Yaşayan Tanık Daldallar’ın Zehra Öncül Nine(D. 1915) ile yapılan Mülakat.
[7] Kıvıklar’ın Şükrü Aydın Dede(D.1918) ile yapılan Mülakat.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder