Harman zamanı işgayıt vaktidir. Yılın en yorucu dönemi, en fazla ter dökülen zamanıdır. Bir de takvimin sıkışıklığı nedeniyle ara vermeden işlerin bir an önce bitirilmesi gerektiği bir dönem. Bu yüzden "harman davran" demişler. Bu iki kelime sırf güzel kafiyesi nedeniyle kulağa hoş geldiği için bir araya getirilmemiş. "Elini çabuk tut" diye kendi kendine bir uyarı anlamı barındırıyor. Bu yüzden ileşber harman zamanı durup dinlenmeden çalışır.
Tabi ki yanlış söyledim, durup dinlenmeden çalışmaz; arada durup dinlenir. Böyle bir dönemde bile kendine nefes aldıracak fırsatlar bulur. Bunlar kaytarma amaçlı değil, işe heyecan katarak kolaylaştırmak için oluşturulan kaçamaklardır. Alat-alıç toplamaya gitmek onlardan birisi, tam harman ortasında değişik ve dinlendirici bir faaliyet. Yalnız bu iş kadın işidir. Tıpkı bahardaki ot kazıcılar gibi alat deşirmenin kahramanı da kadınlardır. Erkeklerin yapması gereken daha önemli işler vardır çünkü.
Esasında harman vakti kadının da işi bitmez, ona da yapacak iş bolca bulunur; ama işte bu yüzden kaçamak dedik ya. Alada giden kadınlar da genelde ileşberlik işi fazla olmayan nispeten yaşlı ve orta yaşlı kadınlardır. Gidilecek yer uzak olduğundan erkek niyetine yanlarına bir de çocuk alırlar, hem eşeklere baksın hem de başta bir erkek bulunsun diye. O çocuk genelde ben olurdum.
Eğret arazisindeki bazı mevkilerde yoğun olarak bulunan alat ve alıç ağaçlarına sadece bu köye has olmak üzere azat dendiğini ilgili yazıda belirtmiştim. İşte istikamet bu azatlardır. Son yıllarda ekin ilaçlaması sebebiyle yalnız nadas tarafında toplanabiliyor bu yabani meyveler; ama eskiden her mevkideki azatlar meyve verirdi hatta çok zaman anızdan alat topladığımı hatırlarım. Neyse, istikamet belirlendikten sonra hazırlıklar da tamamsa yola çıkılır. Hazırlık dediğim yeteri kadar eşek, heybe, talis ve ekmek-su-kavundan oluşan azık çıkısıdır. Ha bir de olmazsa olmaz bir sırık eşeklerden birine mutlaka bağlanmalıdır. Bu alat-alıç silkmede kullanılacak 5-6 metre uzunluğunda bir kuru söğüt dalıdır. Kafilede ben varken böyle taşıması meşakkatli bir aksesuara ne gerek var diye düşünsem de bu sırık her seferde mutlaka bulundurulmuştur. Uzaktan bu kafileye baksan, yeldeğirmeni avına çıkmış Donkişot görüntüsü kadar gülünç bir manzara görürsün.
Alatçılar yılların tecrübesiyle her azadı çocukları kadar tanırlar. Hangisinin aladı ne vakit erer, hangisininki taşlı hangisi yinseldir, hangisi kurtlanır hangisi iridir, hangi alıç ekşi hangisi küçük çekirdekli... bunları çok iyi bildiklerinden hangi ağaca varacaklarını da aslında daha başından belirlemişlerdir. Her şey planlandığı gibi gitmez ama; gördükleri ilk alata tav olur bir talisi ondan doldururlar. Daha iyi azatlara varınca onlardan da heybe talis doldurmaya devam edilir. Açgözlülük de diyebilirsin öyle bir doldurulur ki her şey, sen sanırsın yiygi tutulacak.
Ben hemen bir dala tırmanır, yukarıdan silkmeye başlardım. Burada sırığın gereksizliği meydana çıkar; ama bir kadın kaptığı o sırıkla ilerdeki bir azadı yerden silkmeye başlar. Olgunlaşan mayhoş meyveler patır patır dökülmeye başlar. İş azadın altında geniş bir daireye dökülen meyveleri tek tek toplamaktadır artık. Bunun tekniği genelde çevreden merkeze doğru pasta dilimi gibi çıkımlarla, dökülmüş meyveyi toplamaktır. Kadınlar ezilmiş alatların asitli kokusu arasında dedikodu eşliğinde hem alat atıştırır hem toplar.
Bütün heybe ve talisler hem de ağzına kadar doldurulup eşeklere yüklenir. Tasarsız yükleme nedeniyle sürekli devrilme tehlikesi gösteren talisleri eğe kaldıra ilerleyen dönüş yolundaki bu alatçı kafilesi, sabahki yolculuklarından daha komik bir görüntü oluşturduklarının farkında bile olmazdı.
Her talisin, heybenin içindekiler farklı ağaçtan olduğundan bunları üleştirme işi de özenli yapılmalıdır. Her cinsten herkese eşit miktarda üleştirilir. Ben de bir kişi sayıldığım için aynı miktar hissemi alırken ne kadar büyük bir iş yaptığımı gösterir hareketler yapmaktan geri durmadım. Şimdi hatırladıkça yüzüme mahcup bir gülümseme yayılmasına sebep olan hareketlerdi.
Toplarken henüz ermemiş ahlatlar bir hafta içinde yenecek duruma gelir. Yeter ki toplarken çekirdeği kararmış olsun. Kadınların ahlat yeme tekniği hep dikkatimi çekmiştir. Sapından tutulup meyvenin tamamı ısırılıp koparılarak ağıza alınır, yalnız bu sap atılır diğer bütün kısmı çekirdekler da dahil afiyetle yutulur. Biz öyle değil de elma armut yer gibi ortadaki çekirdekli kısmı da atardık. Fazlası kabıza yol açar, dikkat etmeli.
Alıç mı dediniz, o daha dayanıklı bir meyvedir hemen bitirilmesine gerek yoktur. Samana ve toprağa gömüp karlı kış günlerinde alıç yiyenleri görürsen şaşırma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder