10 Şubat 2021

Ot Kazıcılar

Yaz başı Hıdrellezle birlikte ortalığın yeşillenmesi, işlerin kızışması, bunun getirdiği hareketlilik, hayvanları bahara koyverilerek nasiplenmelerinin sağlanması... Bütün bunlar hep köy hayatının en cavcavlı vaktine doğru hızlı bir koşudan başka bir şey değil. Koşu değil de koşuşturmaca desek daha isabetli olacak. Kadınların dünyasında çapa gibi gerçekten meşakkatli bir iş yoğunluğu da olmasına rağmen onları hep bu aksiyon içinde düşünmek yanlış olur. Ne yapar ne eder nefeslenme fırsatı bulurlar mutlaka.

Bir zaman bir kaç kadını öncekleri bellerinde, ellerinde bıçaklarıyla görürsün. Kıpır kıpır dudaklarının kenarında bazan anlamlı gülüşlerle birbirleriyle sohbet ettiklerini anlarsın. Serseri adımlarla ilerler gibi bir kaç adım atar sonra yana döner çöker, bir kaç dakika oyalanır, kalkar belini doğrultur, arkadaşına birşeyler söyler, yine eğilir, bıçağıyla toprağı eşeler, diğer elini önceğinin gözüne sokar geri çeker, geriye dönüp tekrar çöker, toprağa işkence etmeye, arkdaşına laf yetiştirmeye, önceğini çekiştirmeye, zeybek adımlarıyla ileri geri hareketlere ve yere çökmelere devam eder. Kim bu kadınlar, ne yapıyorlar böyle?

OT KAZAN KADINLAR

Onlar ot kazan kadınlar. Bazı yinsel otları kökünden kesip topluyorlar. Bahara koyverilen hayvanlar baharını yaylımdan alırken insanlar da bu otlardan alacaklar. Yemeği yapılabilen, hamur içine konulabilen ve çiğ yenebilen otlara Anıtkaya’da yinsel  denir. Bu, yemeye müsait ve lezzetli anlamlarına gelen, yöresel bir kelimedir. İşte tuhaf hareketlerle önceklerini dolduran kadınlar bu otları kazmaktadır.

Çiğ olarak tüketilen otlar Haziran-Eylül dönemi haricinde her mevsim bulunabilir. Tabi ki bahar güneşiyle gürelen yaprakları daha çekici ve lezzetli olur; ancak Kasımda da Şubatta da bu otları kazan kadınlarla karşılaşabilirsiniz. Acımarul, acıgünek, yemlik, dedesakalı, êşimen (ekşimen), kuzukulağı bu tür otlardandır. Acımarıl, acıgünek ve dedesakalı daha çok çayırlık çimenlik yerlerde; yemlik sürülmüş eşilmiş nispeten yumuşak topraklarda; êşimen ve kuzukulağı ise dağda yetişir.  Gerdime (su teresi) de çiğ olarak tüketilen yabani otlardandır. Sadece kendiliğinden yetişen otlardan söz ediyoruz tabi, yoksa yeşil haşhaş da iştahla yenen otlardandır. Afyan denen yeşil haşhaş tarım bitkisi olduğu için sözünü etmiyoruz.

OT AŞI

Bir şekilde pişirilerek yenen otların başında toklubaşı gelir. Olgunlaşan yaprakları kıvrılıp dürülünce bir toklunun kafasındaki tüylere benzediği için bu isim verilmiştir. Sert yaprakları yemekte veya hamur içinde dişe gelecek kadar diri kalır. Halk arasında haşlama suyunun, bazı kanser türlerinin devası olduğuna dair bir kanaat vardır. Çok yıllık bir ottur, kökünden tekrar yeşerir; saçılan tohumlardan da sonbaharda çimlenebilir. Ekimden Hazirana kadar uzun bir süre kazılabilir, Haziranda ise tohumlanır. Kıraç yerleri seven bir ottur.

Koyundili de kırda yetişir. Lezzeti ve dayanıklılığı bakımından toklubaşı ile kıyaslandığında gölgede kalır. Bu yüzden pek tercih edilmez. Kıtlık zamanlarında mecburen yermiş insanlar.

Sirken veya paşa sirkeni denilen ve köyiçine yakın yerlerde baharda bolca yetişen ot ise bir çeşit yabani ıspanaktır. Küçük yapraklarının altında mor menevişler görülür. Baktıkça insana olgunlaşmamış iğde tadı hissini verir. Haşlanıp sıkıldığında geriye pek birşey kalmaz, çoğu suya çıkar yani. Ömrü kısadır, Haziran gelmeden kartlaşıp tohumlanır.

İlibada (labada/efelek), yabani pancardır. Ömrü kısadır. Sıcağı görünce yaprakları sertleşip acılaşır. Sonra da erkeklenip tohuma karar. Sarma yapmak için yaprakları bağ yaprağına göre daha yumuşaktır.

Köy ısbınağı, anlaşılacağı üzere bir ıspanağa benzer. Hatmiçiçeği gibi birden boy atıp kartlaşır. Yapraklarını değerlendirebilmek için çok kısa bir süre vardır. Bir bakıma yaprakları sirkene benzer. Azman sirken dense yeridir. 

Sorup öğrenirim, varsa daha ekleriz; ama şimdilik aklıma gelenler bunlar. Hıdrellez öncesi ve sonrası bahar döneminde ve cinsine göre başka zamanlarda kadınların kazdığı otlar bunlardır. Bunların pişirilerek tüketilenlerinden yapılan yemeklerin ortak adı "ot aşı"dır. 

İşin garibi, diğer alışkanlıkların aksine Anıtkaya/Eğret’te insanların yabani otlarla ilişkisi 50 yıl önce ne ise, şimdi de o. Ne güzel.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder