SIĞIR SÜRÜSÜ
Havaların ısınmasıyla birlikte hayvanlar da kırda güdülüyordu artık. Buna da; yaymak, yaylıma çıkarmak, gütmek ve daha kapsayıcı bir ifadeyle bahara koyvermek dendiğini anlatmıştım. Genel olarak öküz gütme üzerinde durmuştum o yazıda, biraz da kazlardan filan bahsetmiştim. Bilinçli olarak bunlarla sınırlı tutmuştum o yazıyı. Asıl anlatacağım köyün sığırıydı ve o konu ayrıca bir yazıyı hak ediyordu.
Her evin süt yoğurt ihtiyacını karşılayacak bir iki ineği mutlaka vardır. Ayrıca bunları gütmeye vakti olmayacağından, köyün bütün ineklerinin topluca otlatılması için hak ile bir sığırcı tutulur. Hak dediğimiz şey sığırcının ücretidir. Sığır güdüm sezonunun sonunda ve harman kalktıktan sonra her hayvan başı anlaşılan buğday, sığır sahibinden tahsil edilir. Ayni olarak tahsil edilen çobanlık ücretinin adı haktır. Bu usulle imam, berber, bekçi gibi görevlilerle de anlaşılır. Sürü çok sayıda inekten oluştuğu için sığırcılar da 3-4 kişi olmalıdır ki sürünün hakkından gelebilsinler. O kadar kişiyi bir işe bağladığına göre sığır çobanlığının kazançlı bir iş olduğu akla gelebilir. Öyle ya, bütün aile bir işe yumuluyorsun ve neredeyse yılın yarısını buna ayırıyorsun. Yoksa neden böyle bir iş yapılsın. Öyle değil tabi. Sığır gütmek Eğret’te en aşağılık işlerden biri olarak kabul edilir, zorunlu olmayanlar da sığırcılık yapmaz. Ekip biçmek için yeterli tarlası veya diğer imkanları olmayan fakir kimseler ancak sığırcılık yapar. Sırf bu kötü algıdan dolayı kimi yıllarda, ihtiyacı olduğu halde insanlar sığır gütmeye yanaşmamış, yabancı sığırcılarla anlaşılmıştır.
CUMHURİYET VE ZAFER SIĞIRLARI
Anıtkaya büyük bir köy olduğu için köyün sığırı da ikiye bölünmüştür hep. Zafer Mahallesi ile Cumhuriyet Mahallesinden iki ayrı büyük sığır sürüsü çıkar. 1960'lı yıllarda bir de orta mahalle sığırı gruplanmış, böylece 3 sığır, 2 de buzağı sürüsü oluşmuş; ama 70'lere gelindiğinde toplam sürü sayısı üçe düşmüş.
Günlük sığır gütme süreci güneş doğarken sığır sürme ile başlar. Bu, sürünün sığır eğleğinde toplanması olayıdır. Genellikle Zafer sığır eğleği Tekkenin yanı, Cumhuriyet’inki ise Kahvelerin önüdür. Yarım saat içinde bütün inekler toplnıınca sığırcı ne tarafta yayacaksa mevkiye doğru sığırı yönlendirir. Onlar gidedursun, biz sığır eğleğinden bildirmeye devam edelim. Hayvandır bu, ahırdan çıktığı anda başlar sığıreğleğinde beklerken sürdürür s.çmayı. O kadar ki sığır köyden ayrılınca geçtikleri yerler bokluğa döner. Manzara şimdi size iğrenç gelebilir ama; bu o kadar da kötü bir şey değildir. Krizi fırsata çevirmeyi bilenler bu pislikleri toplar, ekmek yazar gibi topaklayıp duvara çarpar. Yaz güneşini birkaç yiyen bok topakları yaz sonunda tezek olarak karşımıza çıkar. İneğin pisliği orada öylece kalmaz yani.
Sığır sürüsü yaylım yerine varmadan uygun çeşme aharlarından bir güzel sulanır. Böylece günboyu yayılmak için her şey hazırlanır. Yaylım yeri vakit vakit değişir. Uzun bir süre dağa götürülür sığır, oraklarla birlikte añıza inilir, günaşıklar bozulunca da oralarda dolaştırılır sonra da sezon bitmiş olur. En uzun süre dağda otlatılırlar. Dağ dediğimiz İblak (İlbulak Dağı) eteklerindeki geniş çalılık alandır. Buranın otu neredeyse bitmez. Belki gündönümünden sonra sararır; ama çok yağış aldığı için tekrar toparlanır. Yine de sürekli burada güdemezsiniz hayvanı, değişiklik ister o da. Ekinler biçilene kadar dağ zorunludur, çünkü tarlalar hasat edilmediğinden başka geniş alan yoktur. Peki belki bin baştan oluşan sığır sürüsü her gün o dağa nasıl gelip gidiyordu ekinlerin arasından? Çok kolay gidiyordu çünkü yol genişti. Daha doğrusu yol aynı yoldu da iki yanında belki ellişer metrelik açıklık vardı. Yani neredeyse yüz metreye yakın bir genişlikten söz ediyoruz. Dağ yolu böyle bir yoldu ve sığır sürüleri, koyun sürüleri hep bu yollardan geçirilir, sağda soldaki ekinlere zarar da verilmezdi. O yayla gibi geniş yolların günümüzde iki traktör yanyana geçemez halde daraltılmış olmasa başka bir dert ve başka bir yazının konusu.
Sığır ikindi sonrasına kadar otlatılıp ve hayvanlar doyduğuna kanaat getirilince yavaş yavaş köye doğru yönlendirilir. Yavaş yavaş demem sözün gelişi, karnı doyan inek içgüdüsel olarak hızla köye varmak ister. Çünkü köy girişindeki çeşmeden su içecek ve süt dolu memeleri sağılarak veya ahırda bekleyen buzağı tarafından emilerek boşaltılacak, kendisi de bu yükten kurtulacaktır. Her hayvan yine içgüdüsel olarak gideceği kapıyı çok iyi bilir, böğüre böğüre o tarafa yönelir. Eğer inek yeni alınmışsa birkaç gün çeşme önünde sahibi tarafından karşılanıp eve kadar sürülür, böylece evin yolunu öğrenmesi sağlanır.
Bazan buzulêci inek kırda buzular. O zaman sığırcı buzağıyı heybenin gözünde evine götürür ve mal sahibine haber salar ki gelsin buzağısını alsın. Sahibi buzağıyı alırken sığırcıya ayni veya nakdi bahşiş verir, buna çobansalık/çobansalığı (çoban sağlığı) denir.
BUZAĞI/BIZAĞI
İneklerden oluşan sığır sürüsü kırda güdülürken diğer hayvanlar da damda kapanacak değil elbette. Sığır sürüsünde bulunması sakıncalı danalar, buzağılar hatta eşekler, onlar da baharını almalıdır. Bunun için onlara özel yeni bir sürü oluşturulur, çoban tutulur. Bu sürüye de bızağı denir. “Sığırı bızağıyı sürmek” deyimi sabah yapılması gereken işleri bitirmek anlamına gelir Eğret’te.
Sığır gittikten, köyü terkettikten sonra aynı sığıreğleğinde bu sefer diğer hayvanlar toplanır. Aynen sığır güder gibi güdülür bızağı da. Fakat sabah sığırdan sonra çıkar, ikindide ise sığırdan önce döner köye. Maksat buzağı ile anasını görüştürmemektir, yoksa iki sürünün de huzuru kaçar ve de mal sahibine süt kalmaz hepsini buzağı emer. Yine bu sebepten olsa gerek sığır ile bızağı sürüleri birbirinden uzak farklı mevkilerde güdülürler.
Bızağı gütmek sığıra göre daha zahmetlidir. Ağırbaşlı, olgun inekler nerede; burnu havada, isyankar danalar, şımarık buzağılar ve disipline girmez eşeklerden oluşan sürü nerede. Günlük iki saat kadar daha kısa güdülmesine rağmen bızağıcı, sığırcının aldığı aynı hakı alır.
Sığır ve bızağı añıza indiklerinde, Ağustos-Eylülde kurumuş tezekleri toplamanın tam vaktidir. Kışlık yakacağını sırf bundan temin edenler bile vardır. Malesef Eğret'te tezek toplamak da tıpkı sığır gütmek gibi hoş karşılanmayan bir şeydir.
Harmandan kalktıktan sonra artık sığır bızağı gütme sezonu da kapanmak üzeredir. Çünkü añız da yayıldıktan sonra artık tarlalar sürülüp ekilmeye başlanmıştır, yaylım da kalmamıştır. Hak toplama zamanı. Sığırcı kimin kaç hayvanını güttüğünü bilir, kapı kapı dolaşarak ona göre ücreti yıllık ücreti olan buğdayı toplar. Sığırcının harmanı da budur.
Bugün Anıtkaya/Eğret'te sığır sürüsü de yok sığırcı da yok. Evde besi yapılan danalar ve inekler var. Bazıları kurbanlık yetiştiriciliği olarak 20-30 hayvanlık kendi sığır sürüsünü oluşturuyor ve birkaç aylığına dağda konaklıyor. Sığırı hatırlatan başka bir manzarayla karşılaşamazsınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder