08 Şubat 2021

Bahara Koyvermek Mal Gütmek

         BAHARA KOYVERMEK

        Eğret Günlüğünü Hıdrellez Karşılama ile başlatmıştım. Bir yıl sürecek günlüğe rutin işlerden malları hayvanları otlatmayla devam ediyoruz.

Hıdrellez demek yaz demektir. Ve hızır demek de yeşil demektir. Artık tabiatın hakim rengi yeşildir. Ağaçlar yeşillenmiş, tarlalar yeşillenmiş, çimenler postunu sermiştir. Uzaktan İblak (İlbulak Dağı)  görüntüsü bile yeşildir. İnsan, hayvan bütün canlıların gözü dışardadır. Çift sürmek, bahçe bellemek, tohum ekmek, çapa yapmak, hendek atmak vb. İşler için araziye çıkılır, çıkılmalıdır.

Yazın doldurulan samanlıklar boşaldı boşalacak, otlukların dibi kazınalı günler oldu. Hayvanların karnını doyurmasının en ekonomik yolu da tabiata salmak. Hem zaten her taraf otla doldu. Gırañlar, göbüleler, çayırlar ve dağ. Koşum hayvanların semirip güçlenmesi, sağmalların veriminin artması için yeşile doyması lazımdır. Hepsinin ilacı kırlardadır. Buna bahara koyvermek denir. Hayvanı  taze otlarla doyurmak için otlatma işinin diğer adı. İster gütmek deyin, ister otlatmak, yapılan işin genel adı bahara koyvermektir. Burada bahar kelimesinin “yeşil yaprak” anlamının izlerini de görürüz.

ÖKÜZ GÜTMEK

Ben yetişemedim, ama duyduğum bir öküz gütme faaliyetinden söz edeyim önce. Hemen her ailede öküz koşuluyor, bazılarında birden fazla çift öküz var. Bazılarında kele var ki genç öküz demek. Hatta dombey koşanları hatırlarım. Neyse, bu hayvanlarla çifte gidiyorsunuz. İkindiye, akşama kadar ne sürecekseniz çiftinizi sürüyorsunuz. Hayvanlar da çiftçi de yoruldu. Dinlenmek lazım, üstelik hayvanla aç. Yayılarak dinlenmeleri lazım. Köye, eve dönmek yerine daha yakın yaylım yeri olan dağa gidiyorsunuz. Geceyi dağda geçiriyorsunuz, hayvanlar doyuyor siz dinleniyorsunuz. Sabah malları sulayıp tekrar çifte koşuyorsunuz. Köye gidip gelmenin vakit kaybı yanında hayvanlara verilecek saman ve yemden de tasarruf ediyorsunuz. Hem de hayvan baharını alıyor. Bu şekilde çift sürmeye genelde çocuk yaştaki çocukları gönderirlermiş. O kadar ki gece dağda kalırlarken korktuklarını söylüyorlar. Bazı büyüklerinin yanına sığınırlarmış.

Yaylıma evden de çıkılabilir, hatta bu daha yaygındır. Eğer hayvanların işi yoksa kıra çıkılır. Öğle sıcağında hayvan yayılmayacağı için sabah ve ikindi serinliklerinde verimli gütme yapılır. Göbülelerde, gırañlarda hasılı otun bol olduğu yerlerde hayvanlar gezdirilir. Ekinlere yönelen, ziyana gidenler çevrilir; bol yaylımlı taraflara sürülür. Öğle sıcağında mümkünse talvara gidilir. Talvar gölgelik yer demektir; ama Anıtkaya/Eğret’te öğlen molası anlamına gelir. Sıcak arasında eve gidip gelmek mümkün değilse ağaç gölgelerinde hayvanın yatması sağlanır. Yine de bunda bir risk vardır, büylek (büğelek/büvelek) tutma riski. Bu, ısırdığında hayvanlarının canını çok yakan bir böceğin adıdır. Büylek tutan bir hayvan, o koca gövdesiyle soluğu köyde alır. Aslında köye yöneldiği filan yoktur hayvanın, can havliyle içgüdüleri sayesinde bildiği yola yönelir. Çoban için sıkıntı burada başlar, çünkü öküzün eve gittiğinden emin olamaz ki, büylek belasından kurtulursa ziyana dalabilir. Bu yüzden bulup getirmesi lazımdır. Büylek tutan bir hayvan manzarasını size şöyle anlatayım. Amerikan kovboylarının vahşi atı ehlileştirmesini veya boğaya binip rodeo yapma sahnesini düşünün. İşte büylek tutan öküz de aynı o hareketleri yapar ve bulunduğu yer çitlerle çevrilmiş alan değil, uçsuz bucaksız kırlardır. Öküz güdenler sırf bunun için eğer yakın yerdeyse köye talvara gider.

Büylekten bahsedince övüyene de söz hakkı doğdu. Övüyen, büylek belasının tek çaresidir denilebilir. Büylek böceğini yiyen, dolayısıyla onun düşmanı olan bir başka böcek. Aslında sinek de denilebilir. Karasineğin büyüğü ve yeşil-sarı karışımı bir renge boyanmışı. Bu övüyen de at ve eşeklere musallat olmayı sever, eşeğe binmiş birinin çorabı üzerinden ayağını ısırınca çok can yakar, tecrübeyle sabit. Hem büylek hem övüyen Mayıs-Haziran aylarında görülür sonra sessizce sahneden çekilirler.

Öküz çobanının biniti ise eşektir. Uzak yerlerde öküz güdüyorsan bir ulaşım aracına ihtiyacın olacaktır. Eşekten iyisini mi bulacaksın. Hem onun da yayılması gerek. Gerektiğinde başındaki yularla iki ayağı kösteklenerek kaçıp gitmesi önlenir. Eşeğin belki de onu daha önemli kılan özelliği sırtındaki heybedir. Çobanın ekmeği suyu oradadır çünkü. Baharda yeşil/kuru soğan ile belki birkaç domates, yazın ise küçük bir kavun ekmeğin yanında katık olur. Bunlar hep iki gözlü heybede saklanır. Heybenin altındaki bir kepenek aksesuarın bir parçasıdır. Ne olur ne olmaz, her an yağmur dolu yağabilir.

KAZ ÇOBANI

Hayvan gütmek ise mevzu, kaz gütmekten de söz etmeliyiz. Mart sonu ve nisanda yumurtadan çıkan vıdikler (vıdik: kaz civcivi) hıdrellezden sonra güdülmeye başlanır. Ana-babalarıyla sürü halinde dolaşan bu hayvancıklar sulak yerleri sevdiğinden, genellikle çeşme başlarında güdülürler. Omarcık, Buñar, Söğütçük ve Gatçayır belli başlı kaz güdülen yerlerdir. Gatçayır (Kaz çayırı) bundan dolayı böyle adlandırılmıştır. Kaz çobanları genellikle çocuktur.

Burada bir şeyi tekrar belirtmem lazım, benim anlattıklarım Anıtkaya/Eğret’e dair geçmişten bir kesittir. Bugün Anıtkaya’da böyle oluyor anlamı çıkmasın. Zira artık köyde ne öküz kaldı ne öküzle çift sürmek. Öküz gütmek de benim hatıralarımın bir köşesine yerleşmiş fotoğraftır, o kadar. O fotoğraf silinmesin diye yazıyorum. Neyse ki birkaç eşeğin anırtısı ara sıra duyulabiliyor. Bir de kazlar popülerliğini hiç yitirmedi. Su kenarlarında hala kaz sürülerini görebilirsiniz. Sadece bir çoban tarafından güdülmüyor, kendi kendilerine idare ediyorlar.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder