Burada yaptığım şey, eskilerin yaşantısıyla oluşan Eğret takvimine göre Hıdrellezle başlayan iş günlüğünü kaydetmek. Temmuz-Ağustos-Eylül dönemini kapsayan harman zamanını oraklar ve tarla paklama, sap çekme, harman sürme-savurma, çeç çıkarma, saman çekme ve buna bağlı yan işlemlerle anlatmaya çalıştım. Nihayet harmandan kalkıldı.
Bu iş temposu doğrudur, yaşamadığım hiç bir şeyi yazmamaya özen gösteriyorum. Fakat bir şey dikkatimi çekti, bütün bu yoğun tempoyu boşa düşüren bir şey: Biçer kovalama. Bu da kendinden söz edilmeyi hak eden bir durum. Anıtkaya'da halk ağzına 1980'lerde yerleşmeye başlayan bu kavram bugün de özellikle Temmuz-Ağustos aylarında sık kullanılan bir sözdür. Hatta baştan beri anlattığım harman dönemi işlerinin hepsini kullanımdan düşürüp onların yerini "biçer goğlamek" almıştır desek olur.
1970'lerde orak zamanı tek tük görünmeye başladılar. Çukurova ve Konya'da işleri biten biçerdöğerler kocaman sarı gövdeleriyle ortaya çıkarlar, homurtularla köyün ekinlerine hücum ederlerdi. Bu biçerdöğerlere ismini tersyüz ederek "döyerbiçer" dedik önce, sonra kısaca "biçer" demek kolayımıza geldi. İleşberliği bitirecek makineye benziyordu. Orak biçiyor, deste dırmık ediyor, sap çekiyor, harman sürüyor ve savurup deneyi sana teslim ediyordu. Senin yapacağın tek şey ise biçerler o mevkiye geldiğinde ekinin başında olmak. Aksi takdirde bir daha senin tarlan için oraya gelmezlerdi, eski sistemle biçip harman etmen gerekirdi. Bu yüzden sabah ileşberin kulağı eperlodan ilan edilecek o günkü biçer çalışma planlamasında olurdu. İlanı kaçıranlar "biçerler ne taraftaymış" diye birilerinden öğrenmeye çalışırdı. Böylece biçer kovalama kavramı dile ve hayatımıza yerleşmiş oldu.
Biçerdöğer sahipleri Belediye-Gorma'nın planlamasıyla gitmesi gereken mevkiye giderler fakat bazı uyanık köylüler toplu tarla vaadiyle onları kandırarak başka mevkilere sürükleyebilirdi. İşte o zaman tam bir keşmekeş yaşanır, vatandaş tarlası başında akşama kadar bekler, çaresiz ve eli boş köye dönerdi. Zamanla Haceliler, Guliz, Emirlahlar da biçer alınca kovalamaca maceraları artmış, iş zaman zaman kavgaya dönüşür olmuştu. Anıtkaya'da birkaç biçerdöğerle başlayan bu kovalamaca biçer sayısı katlanarak artmasına rağmen bitmemiş bugün bile varlığını sürdürmektedir.
Biçerdöğerlerin çalışma planlaması genelde Gorma'nın yetkisine verilmiş, Gorma Başkanı da biçercilere kılavuzluk yapsın diye bekçi veya gorcu görevlendirmiş. Bazen Gorma reyisi bu işe kendisi nezaret etmiş fakat aksaklıkları ortadan kaldıramamış. İleşber, biçer zamanı tedirginliği hep yaşamış, sürekli biçer kovalamıştır. Yalnız bu işi en düzenli ve en az aksaklıkla idare eden birinin döneminde insanlar rahatça ekinlerini biçere aldırmışlardır. O kişi Sünnü (Halil Ün)dür. Birkaç yıl yürüttüğü görevi esnasında köylü biçer kovalamak zorunda kalmamış, denilen gün ve saatte ekinini biçtirebilmiştir.
Kötayolundaki (Kütahya Yolu) tarlayı biçere aldırıp deneyi eve getirdiklerinde vakit yatsıyı bulmuştu. Hayal meyal hatırladığıma göre 1970'lerin başlarında olmalı. Babam tarlanın başında beklemiş, biçer deneyi yerdeki çadıra boşaltmış, komşulardan iki at arabasına yüklenen dene ancak o vakitte eve getirilebilmişti. Dayımı o vakitte akelva (tahin helvası) almaya yollamışlar ben de onun yanına taytak olmuştum. Arabalarıyla yardıma gelen komşulara akelva ikramı, teşekkür etmenin en etkili yoluymuş demek ki. Hafızamdaki en eski biçer macerası bu. İkincisi bundan 7-8 sene sonrasına, 70'lerin sonlarına aittir.
Öküz arabasına binmiş amcamın peşine takılmışım. Gocagır, Çatalüyük arasında bir yerlerdeyiz. Amcamın çok tarlası olduğundan tam yerini hatırlamıyorum. Biçer için gidiyoruz. Hava çok sıcak, etrafta ne biçer var ne biçer peşinde bir Allahın kulu. Koca kırda yalnız biz varız. Yozgun'un nohut tarlasından birer kucak nohut yolup bir alat azadının altına yayılıyoruz. Malum o mevkide azat pek seyrektir. Ayak bileklerinden yukarıya, dizlere doğru paçaların içinden yürüyen karıncalardan muzdarip nohut çitleyerek vakit geçiriyor, biçerin görünmesini bekliyoruz. Karıncalarla cedelleşirken yerden birkaç lira demir para görünüyor. Sevinçle alıp cebime atıyorum. Sonra daha başka paralar çıkıyor. Nohutu bırakıp para toplamaya başlıyorum. Amcamla birlikte o gün o azadın altından avuç avuç para topladık. Meğer daha önce başkaları da orada biçer beklemiş ve bu esnada paraları dökülüp toprağa karışmış. Onlar biçere kavuşabildiler mi bilmiyorum; ama benim ceplerim para dolu halde akşama doğru eve dönerken biçer işini halledememiş olmak pek de umurumda değildi.
Eğret takvimine göre harman vakti iptal oldu. Harmana dair bütün iş ve kavramlar tarihteki yerini aldı; lakin onların yerini alan "biçer goğlama" dimdik ayakta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder