Oraklar biter, arabaya delece vurulur sap çekilir. Bu iş de bitince delece indirilip duvara dayanır. Peyderpey düğen sürülüp harmanlar savrulur, çeç yığılıp dene taşınır. Bütün bunlar bir süreç çerçevesinde eşzamanlı işlerdir. Hepsi bir anda bitiverir. Bir anda dediğime bakmayın, harman zamanı belki iki aydan fazla devam eden bir süreçtir. İşlerin bitiş noktası aynı anda olur, onu demek istedim.
Sayılan işler bitse de harmandan kalkılmış sayılmaz. Bunun için son noktayı koymak gerekir. Savrulan tınazlarda deneden geriye kalan saman, hayvanların kışlık yiyeceği olarak samanlığa çekilmelidir. Son nokta budur. Delece indirilen arabanın metal aksamı yağlandıktan sonra yan tahtaları ve kapakları daha yüksek saman tahtaları vurulur. Kapaklar yerine gergiye gerilmiş çadırlar da kullanılabilir. Her şey hacim olarak daha fazla samanı bir seferde samanlığa depebilmek içindir. Daha eski zamanlarda saman tahtası yerine arabaya geri vurup samanı da onunla çektikleri olurmuş.
Harmanda arabaya saman atgıyla atılır. Bu ağaçtan veya son zamanlarda demir profilden yapılan 7-8 dişli çok fazla saman alınabilen büyük dirgen gibi birşeydir. Saman atan aşağıda yüklerken bir çocuk veya kadın da arabadaki bu samanları yerleştirerek çiğner. Aslında kaba olan yükü yerleştirmezsen bir seferde istenilen miktarda samanı taşıyamamış olursun. Araba çiğneyen elinde küçük harman dırmığıyla güzelce çiğner.
Saman arabası samanlık deliğine yanaştırıldığında saman çekmenin meşakkati asıl burada başlar. Harmanyeri gibi açık alanda ferah fahur yüklenen saman, kapalı samanlık içinde, toz duman arasında eşilecek yerleştirilecektir. Nefes almakta güçlük çekilen tozlu ortamda göz gözü görmez olur. Saman tozunun yakıcılığı da eklenince samanlık seyrana değil cehenneme döner. Bu şartlar altında samanlığa otuz tahtadan fazla saman deptiğimizi hatırlarım. Mola zamanlarında dışarıya saçımız kaşımız ağarmış olarak çıkar, gırtlağımızı temizlediğimizde yere yapışan şey kapkara görünürdü.
Saman çekmenin kendine has zorluğu bir yana bize özel, evin yapısından kaynaklanan büyük bir sıkıntıyı her harman vakti ayrıca yaşardık ki bu ilginç durumu yazmadan edemeyeceğim. Dedemgilin evin avlusu çok dardı, o kadar ki bir araba manevrayla bile döndürülemezdi. O avlu ile samanlık arasında dam bulunuyordu. Saman çekme zamanında arabayı samanlık deliğine yanaştırabilmek için önce damdan geçirmek gerekirdi. İşte o yüzden dam duvarı her yıl aynı vakitlerde yıkılır, saman çekildikten sonra tekrar yapılırdı. İstisnasız her sene mutlaka yıkılan ve yapılan bu duvarda kullanılan taş ve toprak malzemesine hiç bir zaman da ekleme yapılmazdı. Dedem özenle taşları tek tek alır, bir kenara gayar, taş aralarındaki harç toprağını da gaydığı bu taşların arasına serpiştirirdi. Duvarı tekrar yapma vakti gelince hangi taşın hangi sıranın hangi noktasına konacağını bilir ve öylece duvarı eski haliyle yeniden örerdi. Bu arada taş aralarında kullandığı çamur harcını, yine yıkımdan çıkardığı toprağı kararak elde ederdi. İş sonunda ne duvarda bir açıklık kalır ne de ortalıkta kullanılmayan bir taş bulunurdu. Her şey "marş marş" emrini almış gibi yerini alır, bir sonraki yıkıma kadar huzur içinde birbirine yaslanmış kış uykusuna çekilirlerdi.
Saman çekme işinin bitmesi harmandan kalkıldığının işaretidir. Eski zamanlarda Kasıma kadar sürermiş, son dönemde ise Eylül başlarında harmandan kalkılırdı. Geriye pek hesaba katılmayan badaslar kalır, harmanyeri günaşık harmanlarıyla şenlenmeye devam ederdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder