Yok böyle bir tabir, ben uydurdum. Yani "yaz bekarı" diye bir kullanım Anıtkaya'da yok. Fakat "bekar durmak" bir aileye ileşberlik ve diğer işlerinde yıl boyu hizmet etmek anlamına geliyor. Belli bir ücret karşılığında bir yıllığına anlaşılıyor, süre dolduktan sonra ücret tahsil edilip yeniden anlaşılmazsa yollar ayrılıyor. Bu şartlarda çalışana da "bekar" deniliyor. Sizin anladığınız "evli olmayan" manası çıkmasın bu sözden.
Yıl boyu her işi yapan hizmetkar gibi değil de yalnız harman dönemine mahsus işleri yapacak kimselere "harmancı" deniliyor. Temmuz-Eylül arasında, daha geniş anlamda oraklardan saman çekimine kadar harman dönemindeki işleri yapmak üzere anlaşılıyor. Buna "harmancı durmak" deniliyor.
Fakirlik zamanlarında daha yaygınmış bekar veya harmancı durmalar. Yeterli arazin yok, mal maşat yok, işgücüne sahipsin ama işin yok ve paraya ihtiyacın var. Yok para bile değil, ayni mal karşılığında birinin işini görüyorsun. Misal bir miktar buğday karşılığında anlaşıyorsun. Bazan karnını doyurmayı bile kar sayıyorsun, o derece kıtlık var. "Garın tokluğuna çalışmak" diye bir deyim var mesela Eğret'te kullanılan. Bunun anlamı, karşılığında yemek yemek, karnını doyurmak olan iş oluyor. Harmancı durmak bu kadar olmasa da ihtiyaçtan ortaya çıkan bir sektör.
Muvakkat kölelik desem abartmış mı olurum diye düşünüyorum. İkinci dünya savaşı hemen sonrasında dedem harmancı durmuş birine. Ölmeden önce bir kaç kez dinlemiştim olayı. Birine harmancı duruyor. Hayvan gibi davranırlardı diyor, yemek vakti adam kendisi yumurta pişirtir yermiş, harmancıya ise kara-kuru ekmek verirlermiş. Gece yarılarına kadar yapmadığım iş kalmazdı; ama mecburdum başka yapabileceğim bir iş yoktu demişti. İşin garibi harman kalktıktan sonra, hak ettiği ücreti de vermiyorlar. Çok zoruma gitti ama Allah'a havaleden başka elimden bir şey gelmedi diyor. Sanırım olayı muhtara aksettiriyor da adam yine de borcunu inkar ediyor. Onyıllar sonra adam Hacca giderken dedemden helallik istemiş ama dedem yanaşmamış. Kuru kuruya helalleşme mi olur. O kıtlık yıllarında harmancılık böyle bir şeymiş.
Son ileşberlik dönemlerinde de harmancılık devam etti. Eski günlerdeki gibi gayrı insani şartlarda değildi de belki biraz mevsimlik işçi gibi çalışırlardı. Yine benim hatırlayabildiğim harmancılar normal bir işçiden daha gayretli görünürlerdi. Aşçı Tahsin'in babası İsmail Dirlik yıllarca Kör Emin (Kopan)da harmancılık yaptı. Deli Bayram (Aydın) da uzun yıllar yaz boyu harmancı dururdu, kime dururdu hatırlayamıyorum şimdi.
Son harmancı, Kasap Hüseyin (Ata) diye hatırlıyorum. Babasından ayrılınca, evde yok avuçta yok ne yapsın, bir kaç yıl Çakırlar'a harmancı durmuştu. Durumunu düzeltip bir dükkan açacak duruma gelinceye kadar bu böyle devam etti. Ondan sonrası hakkında aklıma kimse gelmiyor. Kasap Hüseyin'e son harmancı diyebiliriz.
Orak biçme, sap çekme, düğen sürme (sonradan patoz atma), harman savurma, dene taşıma, saman çekme vb. işlerin tamamını yapar harmancı. İş seçme veya beğenmeme lüksü yoktur.
İleşberlik zor zenaat, harman zor iştir; harmancılık ise ondan daha zor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder