Genellikle her tarafta pek görülmeyen, en azından yaygın olarak çok kullanılmadığı halde; eskiden ve günümüzde Anıtkaya’da kullanılan kelimeler üzerinde duruyoruz. Bu kelimelerin hangi anlamıyla kullanıldığı, kökeninin ne olduğu ve nerelere kadar uzandığını bulmaya çalışıyoruz. Tabi bu durumun tersine, Türkçe olup da yazı dilinde ve her yerde yaygın olarak kullanılmasına rağmen Anıtkaya Ağzında daha düne kadar kullanılmayan bazı kelimeler de var. Onlar hakkında da fikir yürütmek lazım.
Böyle kelimelerden birisi “göndermek” fiilidir. Neresinden baksanız Türkçe; gel gör ki vatandaş bu kelimeye itibar etmemiş. Onun yerine yine Türkçe olan “yollamak” fiilini kullanmış. Bu tercihin sebebini bilemeyiz, belki ilkinin kökü olan “kön” ismine hafızası yabancı kaldığındandır. “Yol” ismi daha tanıdık gelmiş olabilir. Belki de sesi hoşuna gitmiştir, bilmiyoruz. Zaten konumuz da bu değil.
Aynen “göndermek” fiilinde olduğu gibi “bırakmak” fiili de tercih edilmeyen kelimelerden birisi. Bu kelimenin yerine “koymak, koyvermek” fiilleri benimsenmiş. Elbette baştaki sert ünsüz yumuşatılarak ve de bazen kökün son ünsüzü yutularak söyleniyor. “Samanı ahara godum, inekleri de dışarı goyvedim.” Yani şu sözü söylemek için bile “bırakmak” kelimesini kullanmıyor insanımız. Bunun mantığını çözmek çok zor. Meslek, yapılan iş, sosyal hayat, ekonomik durum, iklim vs. Sırf bu kelimenin kullanılmama sebebi araştırıldığında, bütün bunların hepsi etkili olduğu görülebilir. Kafanın durduğu yerde, tercih meselesi deyip geçmek en iyisi.Bu kelime hiç kullanılmıyor değil Anıtkaya’da. “Bırakmak” dar bir alanda da olsa kullanılıyor. O da sadece kadınların fırında ekmek yaptığı vakit oluyor. Hamur mendilinin üzerine yazılmış olan hamur halindeki ekmekler, kızgın fırın taşına ulaşmak için küreğe binmek durumundadırlar. Tabi birisinin yardımı lazım, kendileri binemezler küreğe. İşte bırakmak bu, yani hamurun mendilden alınıp küreğe konulması. Kelimemiz sadece burada kullanılıyor ve “bırağmak” şeklinde telaffuz ediliyor. Kelime sonundaki sert ünsüzün yumuşama sebebini de izah etmek zor. Fakat bu kullanıma hısım olacak, Anadolu’nun çoğu yerlerinde rastlanılan “bırağıntı” diye bir kelime var, anlamı “İşe yaramaz olarak bırakılan, atık malzeme.”
Bir kadın mahalle fırınında tek başına ekmek edebilir. Hamur yoğurma, fırına getirme, yazma, fırını yakma, pişirme ve eve götürme işlemlerinin üstesinden gelebilir. Zorlanır, ama bunları halledebilir... Lakin bir başkasına ihtiyaç duyduğu bir an vardır ki, o hamuru fırına 'guyma' zamanıdır. O vakit biri kürek tutarken diğeri mendilde yazılı hamuru alıp küreğe 'bırağıvecek' iki kişi lazımdır.
Esasında fırında ekmek yapma, “bırağıveme” de dahil olmak üzere ilginç bir konudur ve başlıbaşına daha kapsamlı bir yazıya konu olmaya layıktır. Ne zaman “Yahu küçük bir konu, ne yazacağım ki” diye bir kelime hakkında yazmaya otursam çok ilginç incelikler ortaya çıkıyor. “Bırağmak” da öyle, kökü derinlerde çıktı.