-C-
caba: bahşiş,
beleş, bedava
cabadan:
Bedelsiz elde edilen, bedavadan.
cabara: zorba,
hırçın
câber: Çingene
câcur:
1.fermuar, 2.şarjör
caga:
gösteriş
cağıl cuğul:
gürültü, çocuk gürültüsü
cahal: cahil
cakcak: geveze,
dedikoducu
calasgal: Basit vinç
sistemi.
cambaz/canbaz: hayvan
tüccarı
cambıl cumbul: Su içinde hareket
eden şeylerin çıkardığı sesi anlatır.
can: Çocuk
oyunlarında oyunda kalma hakkı (Üç canım galdı)
canavar: kurt
canayakın: samimi,
içten
canbaz/cambaz: hayvan
tüccarı
candan: Cana yakın,
sıcak, samimi davranan.
candırma:
jandarma
canfırı: üzerine
işleme işlenen beyaz kumaş, patiska
canı galmek: çok imrenmek, içi
gitmek
canı geçmek: içi geçmek,
uyuklamak
canı gür:
dayanıklı, acı duymayan
canından yanasıca: ilenç sözü
canıñ galsıñ: Birisini
imrendirmek için söylenir.
canıma deysiñ: Kendi sevinciyle
başkasını üzme maksadıyla söylenir.
canına deysiñ: Ruhu şad olsun
anlamında kullanılır.
canıña deysiñ: Bir şey yerken
karşısındakini imrendirmek için söylenir.
canını sevdiğim: Kutsallığına inanılan
varlıklardan bahsederken söylenen saygı ifadesi.
canırabbım: Yalvarma sözü (Can Rabbim)
cannı: Güçlü,
gösterişli, iriyarı hayvan.
car car ötmek: Gevezelik etmek.
cartdadak: Birden
bire yırtılma, kırılmayı anlatan zarf.
cassur:
1.Güçlü, kuvvetli, çalışkan; 2.Gözüpek, atılgan (cesur)
cavcav: Bir
toplantı veya işin en hareketli, en hararetli anı.
cazı: büyü
celep: 1.Uzun
boylu, gösterişli öküz; 2.Hayvan tüccarı, cambaz.
cemile: cemre
cenazeyi galdırmek: 1.Ölüyü gömmek
üzere götürmek; 2.(mec)Eldeki işi bitirmek.
cenev/cenevi: göğüs,
kalp, yürek (canevi)
cenev innesi: çatal
iğne, çengelli iğne
cenevi galkmek: Heyecan ve
üzüntüden göğsü ağrımak, kalp çarpıntı yapmak.
cereme: fiyat,
değer
cerge: 1.Ağaç
dal ve yapraklarıyla yapılan gölgelik. 2.Derme çatma çadır.
ceride: gazete
cıba/ciba: Ağaç
malzemeyi sıkıştırmak için kullanılan yine ağaçtan yapılmış kama.
cıbıl: 1.Geçim
sıkıntısı çeken, yoksul, züğürt; 2.parası olmadığı halde varmış gibi gösteriş
yapan, caka satan; 3.Tüyü dökülmüş, tüysüz.
cıcığını çıkarmek: Ezip berbat etmek.
cıdavı: Huysuz,
şamatacı, geçimsiz, oyun bozan, kavga çıkarmaya hazır.
cık: Yok,
hayır anlamında ünlem.
cıkcan: aceleci
cıkcık cannı:
tezcanlı, sabırsız
cılık: bozuk
yumurta
cılkı çıkmek: her şeyiyle
bozulmak
cıngara:
gürültü, patırtı, kavga
cıngı:
kıvılcım
cıngı çıkatdırmek/cıngı saçmek: Çok kızdığından
çevresindekilere bağırmak.
cıngıl: Küçük
üzüm salkımı
cıngırdak: Bebek
için yapılan, sallandıkça içindeki boncuklar ses çıkaran oyuncak.
cıngırdık: Ağaçtan
bir sütun ve yine ağaçtan iki kanat şeklinde kurulan 360 derece dönebilen, kız
çocuklarının bindiği tahtarevalli.
cıngı saçmak: öfke
kusmak
cırmık:
Tırmalama sonucu kalan tırnak izi, yara
cırmıklamak: Kedi
gibi hayvanlar tırnaklarıyla birini veya bir yeri tırmalamak.
cıs:
Çocukları ateşten veya tehlikeli şeylerden koruyup sakındırma ünlemi.
cıs olmek: Çocuk dilinde
yanmak.
cıscıbıl: 1.
çırılçıplak, 2.çok fakir
cıv/cığ: Haşhaş
sapı gibi ısı değeri olmayan yakacak.
cıvgın: 1.çabuk
sinirlenen, 2.taze ağaç sürgünü
cıvıtmak:
1.Çamura sulandırmak, 2.Ciddiyetten uzaklaşmak.
cıvlamak: Hızlı
atılan bir şey ses çıkararak gitmek.
cıvzıtmak: sağa
sola koşuşturmak
cızdırma: mısır
unundan yapılan haşhaşlı ekmek
cızgı: Haşhaş
sütünü çıkarma maksadıyla kapsülü çizme aygıtı, dilgi.
ciban: yara,
çıban
cibre:
Şamatayla işini yürütmeye çalışan düşük karakterli.
cicana: Üvey
anne (cici ana)
cici: Çocuk
dilinde oyuncak veya yeni giysi.
ciğara: sigara
ciğerinden yanasıca: ilenç sözü
cik: Aşık
kemiğinin çukur tarafı
cik cik cik:
Tavukları çağırma ünlemi.
cimcik: çimdik
cimcik aşı etmek: Etini morartacak
kadar çok çimdiklemek.
cingen:
1.çingene, 2.cerbezeli, şamatacı kimse
cingen bıçağı: Ucu
kıvrık bıçak, bağ bıçağı.
cingen böreği:
Islatılıp üzerine tuz ekilerek yenen kuru ekmek.
cingen çadırı:
Çiçekleri konik çadıra benzer bir bitki.
cingen gavgası:
Yalandan kavga eder görünüp geriden başka işler çevirme.
cingil: Birkaç
taneden oluşan küçük üzüm salkımı veya salkımın küçük bir parçası.
cinine gitmek: Birine çok kızmak,
onunla yıldızı barışmamak, gıcık kapmak, sevmemek.
cip:
Otomobil, özellikle ardında karavan olan otomobil.
cip gibi: çok
hızlı
circir: ishal
circir böceği:
Ağustosböceği
civci: civciv
civci çanağı: Çok küçük, minicik.
ciyirdek: parlak,
ince ambalaj
ciyirdekli şeker:
Ambalaja sarılı bayram şekeri.
cizgit: Haşhaş
kapsülünü çizerek sütünü çıkarmaya yarayan ay şeklinde bıçak.
cizi:
1.çizgi, 2.Pulluk veya sabanın tarlada bıraktığı iz, 3.Ekili tarladaki her bir
sıra.
cizi çekmek: Pullukla bir defa
gidip gelmek.
ciziden çıkmak: sapıtmak, abuk
sabuk konuşmak
ciziye gelmek: Doğru yolu bulmak.
cizmek: sıraya
koymak, dizmek
cogur cogur: Hayvanın
anasını iştahla emdiğini belirtme sözü.
coruk: 1.Zayıf, çelimsiz, fiziksel gelişimini tamamlayamamış hastalıklı çocuk; 2.İnatçı; 3.Maddi olarak bir türlü belini doğrultamayan kimse.
corul corul: Çok ve
kesintisiz yağan yağmuru anlatır.
cömêet: cemaat
cövab: cevap
cuk: Aşık
oyununda aşığın istenen pozisyonda durması.
culuk: hindi
cumbul cumbul: çok
sulu
cücü: çocuk
dilinde ekmek
cü cü cü:
Tavukları çağırma ünlemi
cücü gadayıfı: küçük
ekmeğe benzer tatlı
cücüklenmek:
Filizlenmek, yeşermek.
cümertesi:
cumartesi günü
cümeyi: cuma
günü
cüz:
1.Dokuztaş oyunu, dede; 2.Dede oyununda üç taşın aynı hizaya gelmesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder