60-70 Santim uzunluğunda bir değnek ve bir karışlık bir çubukla oynanır. Çubuğa met deniyor ve bu aynı zamanda oyunun da adı olmuş. Met genellikle taze meşe dalından kesiliyor. Oyunda sürekli darbeye maruz kalan taraf olduğu için sağlam, dayanıklı olması beklenir. Bizde bulunan en sert ağaç da meşe oluyor. Birkaç darbeden sonra kabuğu soyulur; ama dert değil, kabuksuz da olsa met her vuruşta uzağa gider ve atıcılar da onunla isabetli atış yapabilir. Değneğe gelince; onun çok sağlam olmasına gerek yok. Hatta meşe olması istenmez çünkü sağlam olduğu ölçüde ağırdır da meşe. Bu yüzden çoğunlukla yaş söğüt dalından kesilir. Kalınlığı da vurucunun eliyle kavrayabileceği kadar olması yeterlidir.
Takımlar halinde oynanan met zevklidir; ancak takım oluşturmak zor geldiği durumlarda iki kişiyle bireysel olarak da oynanabilir. Bunun pek tadı tuzu olmaz, takım oyunu kadar zevk vermez. Biraz da eğlence kalabalıkta çıktığı için olsa gerek, bireysel oyunda rekabetin ve eğlencenin derecesi düşük oluyor. İster takımla oynansın, ister ferdi oynansın; Anıtkaya'da biz iki tür met oynadık: Fıydırmalı ve çeldirmeli met.
İnce kanal biçiminde yere bir çukur açılır. Zemin sert ise bunun yerine met, iki taş üzerine konularak da aynı işlev de gördürülebilir. Maksat değneği metin altına sokarak fıydırma durumuna getirebilmektir. Bu çukurla da yapılabilir, taş köprüyle de. Biz çoğunlukla fırının küllüğünde oynadığımızdan kolaylıkla çukur kazabiliyorduk.
Çukur veya taş üzerine konan met, altından değnekle birden fıydırılır. Amaç, mümkün olduğu kadar meti uzağa düşürebilmektir. Fıydırmadan sonra değnek çukur üzerine bırakılır. Havada süzülen meti bu arada karşı takım oyuncuları yere düşürmeden yakalarsa, fıydırmayı yapan oyuncunun hakkı biter, başka bir arkadaşı fıydırmaya geçer. Havadaki met rakip oyuncularca tutulamadan yere düşerse yine de herşey bitmiş sayılmaz; çukur üzerine bırakılan değneğe doğru, met düştüğü yerden atılır. Değnek vurulursa yine fıydıran oyuncunun hakkı bitmiş sayılır, diğer arkadaşı fıydırmaya geçer. Rakip takım değneğe atışta da isabet ettiremezse artık sayıya yaklaşılmıştır.
Fıydırmacı oyuncu meti rahat vuruş yapabileceği düzgün bir yere serbestçe atar. Artık iş çeldirmeye gelmiştir. Çeldirme denilen şey, metin ucuna değnekle vurup onu havaya zıplatmak ve yere düşmeden sert bir darbeyle onu ileriye fırlatmaktır. Vurulan yer ile düştüğü yer arasındaki mesafe değnek boyu ölçülerek takıma sayı yazılır. Takıma sayıyı kazandıran oyuncu tekrar fıydırma ile oyuna devam eder. Yalnız çeldirmede met uçlarının gacamaklı olması çok önemlidir. Gacamak, met tarayla kesilirken çapraz bir kesit oluşturarak sağlanır. Düz kesimle kesilen bir meti çeldirmek çok zordur.
Rakip takımın fıydırılan meti havada tutarak veya yere düşerse çukur üzerindeki değneği metle vurarak oyuncuyu safdışı bırakma fırsatı vardır. Buna rağmen takım olarak fıydırma ile oyuna başlamak büyük bir avantajdır. Bu avantajı elde etmek için daha oyuna başlamadan bir mini-met oynanır. Çukura bırakılan değneğe, takımlarınca belirlenen birer oyuncu atış yapar, vuran oyuncunun takımı fıydırma hakkını kazanmış olur. İkisi de vuramazsa, met ile çukur arası değnek boyu ölçülerek yakın düşüren kazandırılır. Eğer atışta ikisi de vurursa diğer oyuncular atış yapar.
Fıydırmalı metten daha çok oynadığımız met oyunu, vurmalı-çeldirmeli met idi. Ardını duvara yaslamış koca bir daire yere çizilir. Bugünkü anlamıyla bu daireye kale diyebiliriz. Atış yapan takımın amacı meti mümkün olduğunca daireden uzağa düşürmek, rakip takımınki ise meti daireye sokmaktır. Oyun bu temel amaç etrafında şekillenir. Atışa başlayacak takım yine bir mini-met ile belirlenir.
Bir eliyle meti hafifçe havaya fırlatan oyuncu, diğer eliyle kavradığı değneği olanca gücüyle mete vurur. Amaç kuvvetli bir vuruşla meti mümkün olduğunca uzağa düşürmektir. Bunun için metin darbe indirilecek kısmı iyi ayarlanmalı, tam ortasından vurmaya çalışılmalıdır. Tabi havada yere düşmekte olan metin vurulacak kısmını ölçüp biçmek imkansız olduğuna göre, burada vuruş zamanlamasının önemi ortaya çıkıyor. Zamanlama ayarlaması da ancak tecrübeyle kazanılabilir.
Vuruşlar daire içinden yapılmalıdır. Bu arada karşı takım oyuncuları, meti havada yakalamak için tahmini düşüş noktasında hazır beklemektedirler. Çünkü met yere düşmeden tutulabilirse vuruş yapan oyuncu oyundan çıkmış olur. Havadaki meti tutabilmek o kadar da kolay değil. Çıplak elle yakalasan bile yine de düşürme riski verdır, ayrıca met darbesiyle parmakların acıyabilir. Bu yüzden oyuncular yakalamak için beklerken avuçlarını açmak yerine; ceket, fanne, takga, gocuk vs. ile yakalamaya çalışırlar. Onunla tutmak daha kolaydır.
Met yere değdiğinde vuruş yapan oyuncuyu çıkarma fırsatı kaçmıştır; ancak bunun için bir hakkın daha var. Düştüğü yerden meti atıp, dairenin içine düşürmeye çalışacaksın. Bunu başarırsan o oyuncuyu yine oyundışı bırakabilirsin. Tabi bu sırada vuruşçu oyuncu elindeki değnekle kaleyi savunmaktadır. Onun amacı da met yere düşmeden ona bir darbe vurarak yine kaleden uzak tutmaya çalışmaktır. Bu sefer daha hareketli olan mete isabetli vuruş çok zordur. Buna çeldirme denir, eğer başarabilirse met hem kaleye girmemiş olur hem de yeni yapacağı vuruş daha uzaktan, avantajlı bir noktadan olacaktır. İyi vuruş yapabilirsen ve çeldirmede başarılıysan tek başına karşı takımı yenebilirsin. Çünkü çeldirdikten sonra daha ileriden yapacağın iyi bir vuruşla rakip takım meti bir daha kaleye yaklaştırabilmesi çok zordur. Ayrıca vuruşçu meti önceden belirlenen geniş oyun alanı dışına düşürdüğünde zaten sayı otomatik olarak gelecektir.
Hem vuruşta hem de atışta beceri önemli. Metin meşe olmasının sebebi de bu zaten. Vuruşta değneği onun tam beline indirebilirsen adeta bir kuş gibi kanatlanır, süzülür, süzülür... Tutmak için bekleyen rakibin de ardına düşer. Atıcı isen, metin büyüklüğüne göre ister bir ucundan tutar bumerang gibi atılarsın; istersen işaret parmağını gerideki ucuna dayar, başparmakla alttan destekleyip atışını yaparsın. Rakibine çeldirme fırsatı vermeyip, meti kaleye sokacak bir atış stili seçmek sana kalmış.
Bu oyundaki çeldirme ile fıydırmalı met çeldirmesi aynı şey değildir. Esasında çeldirmenin temel anlamı havadaki metin yönünü değiştirme demektir. Fıydırmalıda yerdeki met zıplatıldıktan sonra çelinir; vurmalıda ise sana doğru hızla gelen havadaki meti çeleceksin. Bu sebepten olsa gerek asıl met oyununda metin gacamaklı olmasına gerek yoktur, uçlarının düz ve küt olması tercih edilir. Hangi oyun olursa olsun, her takımın met ve değneği farklıdır. Bazen aynı takım oyuncularının kendi değneği olur; herkesin eline oturan, rahat vuruş yapabileceği farklı olması normaldir.
Met geniş ve açık alanlarda oynanır; ama ne kadar geniş olursa olsun bunun bir sınırı vardır. O günlerde bize geniş gelen alanlar yine de köy içindeydi. Bir serseri vuruşta met dambeşin birisinde kaybolabilirdi. Bu yüzden yanımızda yedek metler de bulundururduk. Bazen de mecbur kaldığımızda, kimde meşe varsa gider bir tane kesip oyuna devam ederdik.
Burnumuzu çeke çeke met oynadığımız zamanları iyi hatırlıyorum; demek ki hafif serin bahar mevsimleriydi. Yalnız çocukların oynadığı bir oyun olarak düşünülmesi yanlış olur. 1950'li yıllarda askerden gelen bir delikanlının, ertesi sabah arkadaşlarını met oynamaya çağırdığını duymuştum.
Bir zamanların pek revaçta oyunlarından biri... Malesef yazmak için hatırlamakta bile zorlandım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder