Faddiknine: Emiralilerin Halil eşi Fatma İleri. Gademlerin Ali
kızı, Guycunun kardeşidir; 1860 Yılında doğdu. Emiralioğlu ile evlenince
Çolakfatı ile elti oldular. Güçcükhalil ile Güçcükahmetin nineleridir. 1940
Yılında vefat etti.
fakir dilimi:
Kalın dilinmiş köy ekmeği.
falaka: Arabalarda
yan kayışlar vasıtasıyla hayvanların oka veya düğene sabitlendiği sistem.
fañılamek:
1.Kulak çınlamak, 2.Gürültü veya üşütmekten dolayı kulak uğuldamak,
3.Yankılanmak
fanne: kazak, fanila
fasdaklama: Bir işi alelacele, baştan savma, özentisiz
yapma.
fâşa: Kötü ahlaklı kadın,
fahişe
faşıl fuşul:
(z) Düzensiz, döke saça.
Fatı: Fatma
Fatıgarı: Büzükhalilin eşi Fatma Aydın. Veyislerin Ömer
kızı, 1894 yılında doğdu. Önce Eminlerin Süleyman’a vardı, Çakalhüseyinin
annesidir. Eşinden ayrıldıktan sonra ikinci olarak Büzükhalil ile evlendi. Conahmet,
Avkathilmi ve Köryakup/Bolşevikin anasıdır. 1975 Yılında vefat etti.
felesenk: Çok tekrar edilen söz, pelesenk.
fendirfes: Kaba ve tuzlu toprağı seven bu yüzden genelde dambeşlerde çıkan bir ot. Her bahar sonunda kuruyan saplarını kökünden temizlenmezse dambeşin akmasına sebep olur. Üyük tepesinde çıkan fendirfesler dambeştekilere göre daha uzun ve gürdürler. Onların dal ve yapraklarını sıyırarak çocuklar başlarına fes örer. Yansıma bir sözcük olmasına rağmen sondaki fes hecesinin buradan geldiği, sözcüğün büsbütün anlamsız olmadığı anlaşılıyor.
ferfine: Ortaklaşa karşılanan
masraflarala hazırlanan yiyecek. Köy odalarının yaygın uygulamasıdır.
ferk: Ekin biçerken bir
salınımda tırpanın ağzından dökülen sap miktarı.
fermar: fermuar
fesirengi:
kırmızı-mor karışımı, fes rengi
fetetmek: (mec)Bir işi
becerememek.
feyda: Şifa, çare,
iyileştirme özelliği, fayda. (O hapıñ feydası olmuyo.)
feyil: Niyet, kalpten geçen
istek.
feyili bozuk:
Kötü kalpli, kötü niyetli
fık fık: (z) Bir şeyin ateş
üstünde kaynamasını anlatır, fıkır fıkır
fıkırdamak:
1.hafif kaynamak, 2.süt ürünleri sıcak tesiriyle ekşiyip bozulmak
fıkır fıkır gaynamek: Yerinde duramamak, çok hareketli olmak.
fındık büber:
Küçük ama çok acı bir tür biber.
fırçı: fırça
fırıldak: 1.Kenarları tırtıklı
4x15 cm tahtadan yapılmış, ucuna ip bağlanarak havada çevrilince ses çıkaran
bir oyuncak; 2.Ağaç ip makarasını ikiye bölüp bir mil geçirerek elle çevrilen
bir oyuncak.
fırın fışgısı:
Ekmek yaparken fırında yakılacak kuru gübre, saman, çer çöp vs.
fırın köpeği:
1.Pişen yiyeceğe alıştığı için fırın çevresinden ayrılmayan köpek, 2.(mec)
Beleşçiliğe alışmış, sürekl, başkalarından bir beklenti içinde olan kişi.
fırkat: sıkıntı, iç sıkıntısı
fırma/furma:
hurma
fırtmek: 1.Bir şey yerinden
çıkmak, 2.Kaçmak, kaçıp gitmek.
fısılaşmek:
Sessiz sessiz konuşmak, fısıldaşmak.
fısırık: Sonucu olmayan boş iş.
fışgı: kuru hayvan gübresi
fışgılık: Fırında yakılacakların
konulduğu yer.
fıtçı: Çocukların kamçı
şeklinde bir sopa ile çevirdikleri topaç
fıtçı gibi:
Hızlı hareket ederek kısa zamanda çok iş gören çalışkan kimseleri anlatmada
kullanıllır.
fıydırmek:
döndürerek, savurarak, fırlatarak atmak
fıydırmalı met:
15-20 santim uzunluğundaki met’in, yere kazılan çukurun üzerine uzatılıp daha
kalın ve büyük değnekle uzağa fırlatılmasına ve bu sefer çukurun üzerine
uzatılan değneği metle vurmaya dayanan bir çelik-çomak oyunu.
fıyık: ıslık
fıyık çalmek:
Islık çalmak
fıymek: Kaçmak, tüymek, sıvışmak.
fidan atmek:
Bir bahçenin tamamına fidan dikmek.
fidannık: Vişne bahçesi,
fidanlık.
fil/fili: Kapı, pencere ya da
dolap sürgüsü, mandal: kapı zembereği.
filisgin: Ayrıntıcı, gereğinden
fazla özenli.
fillemek: Kapıyı, dolabı sürgülemek.
fînarı: Eliñiñ körü gibi bir
tepki sözü.
firdetmek:
Bir sözü diline dolamak, sürekli tekrar etmek, vird etmek
firek: Kapı kilidi sürgüsü
firek büberi:
Küçük, kırmızı, yuvarlak, çok acı biber.
fireklemek:
Kapamak, kilitlemek
fisildemek:
fısıldamak
fisil fisil:
(z) fısıl fısıl
fisge: Parmak uclarıyla hafif
vuruş, dokunuş.
fişne: vişne
fitil olmek:
çok kızmak
fitire: 1.Fıtır sadakası, 2.Tahıl
ölçüsü birimi, bir demir/tenekenin sekizde biri.
fitire tası/fitire gabı: Bir fitire büyüklüğünde tas, kap.
fitleşmek:
ödeşmek
fol: Tavuğu yumurtlamaya
motive eden veya ona nereye yumurtlayacağını gösteren kılavuz yumurta.
folluk: Tavuğun yumurtladığı
ve kuluçkaya yattığı yer.
Fortgadir: Tekelilerin İbrahim oğlu Kadir Taşkın. 1915
Yılında doğdu; Delinorinin küçük kardeşi, Rofi ile İbilinin babasıdır. 1977
Yılında vefat etti.
fossadak: (z) Bir cisim içindeki
havanın çıkmasını, boşalmasını anlatır.
foturaf: fotoğraf
föter: fötr şapka
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder