15 Şubat 2024

Fadik - föter

 
Fadik: Fatma, Fadime

Faddiknine: Emiralilerin Halil eşi Fatma İleri. Gademlerin Ali kızı, Guycunun kardeşidir; 1860 Yılında doğdu. Emiralioğlu ile evlenince Çolakfatı ile elti oldular. Güçcükhalil ile Güçcükahmetin nineleridir. 1940 Yılında vefat etti.

fakir dilimi: Kalın dilinmiş köy ekmeği.

falaka: Arabalarda yan kayışlar vasıtasıyla hayvanların oka veya düğene sabitlendiği sistem.

fañılamek: 1.Kulak çınlamak, 2.Gürültü veya üşütmekten dolayı kulak uğuldamak, 3.Yankılanmak

fanne: kazak, fanila

fasdaklama: Bir işi alelacele, baştan savma, özentisiz yapma.

fâşa: Kötü ahlaklı kadın, fahişe

faşıl fuşul: (z) Düzensiz, döke saça.

Fatı: Fatma

Fatıgarı: Büzükhalilin eşi Fatma Aydın. Veyislerin Ömer kızı, 1894 yılında doğdu. Önce Eminlerin Süleyman’a vardı, Çakalhüseyinin annesidir. Eşinden ayrıldıktan sonra ikinci olarak Büzükhalil ile evlendi. Conahmet, Avkathilmi ve Köryakup/Bolşevikin anasıdır. 1975 Yılında vefat etti.

felesenk: Çok tekrar edilen söz, pelesenk.

fendirfes: Kaba ve tuzlu toprağı seven bu yüzden genelde dambeşlerde çıkan bir ot. Her bahar sonunda kuruyan saplarını kökünden temizlenmezse dambeşin akmasına sebep olur. Üyük tepesinde çıkan fendirfesler dambeştekilere göre daha uzun ve gürdürler. Onların dal ve yapraklarını sıyırarak çocuklar başlarına fes örer. Yansıma bir sözcük olmasına rağmen sondaki fes hecesinin buradan geldiği, sözcüğün büsbütün anlamsız olmadığı anlaşılıyor.

ferfine: Ortaklaşa karşılanan masraflarala hazırlanan yiyecek. Köy odalarının yaygın uygulamasıdır.

ferk: Ekin biçerken bir salınımda tırpanın ağzından dökülen sap miktarı.

fermar: fermuar

fesirengi: kırmızı-mor karışımı, fes rengi

fetetmek: (mec)Bir işi becerememek.

feyda: Şifa, çare, iyileştirme özelliği, fayda. (O hapıñ feydası olmuyo.)

feyil: Niyet, kalpten geçen istek.

feyili bozuk: Kötü kalpli, kötü niyetli

fık fık: (z) Bir şeyin ateş üstünde kaynamasını anlatır, fıkır fıkır

fıkırdamak: 1.hafif kaynamak, 2.süt ürünleri sıcak tesiriyle ekşiyip bozulmak

fıkır fıkır gaynamek: Yerinde duramamak, çok hareketli olmak.

fındık büber: Küçük ama çok acı bir tür biber.

fırçı: fırça

fırıldak: 1.Kenarları tırtıklı 4x15 cm tahtadan yapılmış, ucuna ip bağlanarak havada çevrilince ses çıkaran bir oyuncak; 2.Ağaç ip makarasını ikiye bölüp bir mil geçirerek elle çevrilen bir oyuncak.

fırın fışgısı: Ekmek yaparken fırında yakılacak kuru gübre, saman, çer çöp vs.

fırın köpeği: 1.Pişen yiyeceğe alıştığı için fırın çevresinden ayrılmayan köpek, 2.(mec) Beleşçiliğe alışmış, sürekl, başkalarından bir beklenti içinde olan kişi.

fırkat: sıkıntı, iç sıkıntısı

fırma/furma: hurma

fırtmek: 1.Bir şey yerinden çıkmak, 2.Kaçmak, kaçıp gitmek.

fısılaşmek: Sessiz sessiz konuşmak, fısıldaşmak.

fısırık: Sonucu olmayan boş iş.

fışgı: kuru hayvan gübresi

fışgılık: Fırında yakılacakların konulduğu yer.

fıtçı: Çocukların kamçı şeklinde bir sopa ile çevirdikleri topaç

fıtçı gibi: Hızlı hareket ederek kısa zamanda çok iş gören çalışkan kimseleri anlatmada kullanıllır.

fıydırmek: döndürerek, savurarak, fırlatarak atmak

fıydırmalı met: 15-20 santim uzunluğundaki met’in, yere kazılan çukurun üzerine uzatılıp daha kalın ve büyük değnekle uzağa fırlatılmasına ve bu sefer çukurun üzerine uzatılan değneği metle vurmaya dayanan bir çelik-çomak oyunu.

fıyık: ıslık

fıyık çalmek: Islık çalmak

fıymek: Kaçmak, tüymek, sıvışmak.

fidan atmek: Bir bahçenin tamamına fidan dikmek.

fidannık: Vişne bahçesi, fidanlık.

fil/fili: Kapı, pencere ya da dolap sürgüsü, mandal: kapı zembereği.

filisgin: Ayrıntıcı, gereğinden fazla özenli.

fillemek: Kapıyı, dolabı sürgülemek.

fînarı: Eliñiñ körü gibi bir tepki sözü.

firdetmek: Bir sözü diline dolamak, sürekli tekrar etmek, vird etmek

firek: Kapı kilidi sürgüsü

firek büberi: Küçük, kırmızı, yuvarlak, çok acı biber.

fireklemek: Kapamak, kilitlemek

fisildemek: fısıldamak

fisil fisil: (z) fısıl fısıl

fisge: Parmak uclarıyla hafif vuruş, dokunuş.

fişne: vişne

fitil olmek: çok kızmak

fitire: 1.Fıtır sadakası, 2.Tahıl ölçüsü birimi, bir demir/tenekenin sekizde biri.

fitire tası/fitire gabı: Bir fitire büyüklüğünde tas, kap.

fitleşmek: ödeşmek

fol: Tavuğu yumurtlamaya motive eden veya ona nereye yumurtlayacağını gösteren kılavuz yumurta.

folluk: Tavuğun yumurtladığı ve kuluçkaya yattığı yer.

Fortgadir: Tekelilerin İbrahim oğlu Kadir Taşkın. 1915 Yılında doğdu; Delinorinin küçük kardeşi, Rofi ile İbilinin babasıdır. 1977 Yılında vefat etti.

fossadak: (z) Bir cisim içindeki havanın çıkmasını, boşalmasını anlatır.

foturaf: fotoğraf

föter: fötr şapka



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder