Gobağıñguyu: Çatalüyük mevkiinde dolaplı bir kuyu.
Gobakdede tarafından bizzat kazdırıldığı söyleniyor.
gobak: meşe ağacında güzün
görülen poflamış, yuvarlak meyvemsi bir salgı
Gobakdede: Hatiboğlu Hasan. 1829 Yılında doğdu. Neden
böyle lakaplandığı bilinmiyor; fakat Mehmet, Hüseyin ve İbrahim adlarındaki üç
oğlundan torunları da aynı lakapla bilineceklerdir. Yirminci yüzyılı göremeden
atmışlı yaşlarda vefat ettiği sanılıyor.
Gobakguyusu: 1.Köyün batı tarafında Bağlar önünde sereñli
kuyu. Gobakdedenin vakfı olduğu söyleniyor. 2. Köyün güney tarafında susayolu
kenarında dolaplı kuyu. Gobakoğlu İbrahim eşi Zele Ninenin hayratı imiş.
goca: 1.İhtiyar yaşlı; 2.Büyük,
iri
Gocabayır:
Bir mevki adı
Gocabıyık: 1.Samancının büyük oğlu Halil Saçak. 1930
Yılında doğdu. Boyu gibi bıyıkları da uzundu. 1995’te vefat etti. 2.Tekelilerin
Delinorinin büyük oğlu İbrahim Taşkın. 1931-2001
goca boğaz:
Obur
goca buba:
1.Amca, 2.Babanın sağdıcı (Koca baba)
Gocacami: Ulu Cami.
Gocadere: Bir mevki adı.
goca don: Büyük şalvar
Gocadudak: Güneyköylü Ahmet Dindar. 1914 Yılında doğdu.
Eğret’e geldiğinde Gavcar İbrahim’den dul kalan Halime Nine ile evlendi. Bir
çocukları olduysa da yaşamadı. Kendisi 1988’de vefat etti.
goca gapı:
İki kanatlı avlu kapısı. Araba girebilecek kadar büyük kapı.
Gocagedik:
Bir mevki ismi
Gocagır: Bir mevki ismi
goca gışlı:
Ayakları büyük kişi.
Gocagız: Hacalinin Şebekahmetin hanımı Hanife Dadak.
Hassönlerin Alıklımahmut kızı, Gulizosmanın ise halasıdır; 1900-1941.
Gocagulağıñguyu: Söğütcükte biri dolaplı diğeri sereñli iki
kuyunun adlarıdır. Gağşakların Gocagulak hayratı olduğu için böyle
adlandırılıyorlar. İkisi de kulalanılmıyor.
Gocagulak: Gağşakların Hasan oğlu Halil. 1885 Yılında
doğdu. İşgal sırasında Yunanlar tarafından kendi evleri önünde kurşunu
dizildiği söyleniyor. Bir rivayete göre Çerkez çeteler tarafından öldürülmüş.
Bugünün Gocagulaklarının dedesidir.
goca goyun:
Altı yaşını geçmiş koyun.
Gocaguliz: Selimoğlu Ahmet’in büyük oğlu Ali Osman Uysal.
1895 Yılında doğdu, Ümmününseydinin abisidir. Cihan Harbinde Kafkas cephesinde
çarpışıp bir süre Ruslar elinde esaret hayatı yaşadı. 1969 Yılında vefat etti.
gocainne/yorganinnesi: Yorgan, çuval gibi kalın şeyleri dikmeye yarayan büyük iğne
gocamek/gocalmek: İhtiyarlamak, yaşlanmak
Gocamat: 1.Kocaahmetlerin Hüseyin oğlu Ahmet Tektaş.
1903 Yılında doğdu. Aslında bu lakaba pek uygun cüsseye sahip değildi. Asıl
Koca Ahmet, onun dedesinin dedesidir. Kendisi 1979’da vefat etti. 2.Dervişoğlu
Yahya’nın küçük oğlu Seydi Ahmet Diril. 1926 Yılında doğdu, Garamehmetin
kardeşidir, 2004’te vefat etti.
gocana: Amcanın karısı, yenge
(Koca Ana).
Gocaosman: İdirizlerin İdris oğlu Osman İdis. 1875
Yılında doğdu, Sarımehmetin küçüğüdür. Ayrıca Delimehmet, Pepehasan ve
Kekeçhalilin babalarıdır. Uzun süre Yemen ve Hicaz cephelerinde vuruştu.
Vazifeli olduğu o vakitte yerine getiremediği için 1954’te azmettiği Hacdan
geri dönemeyip orada ruhunu teslim etmiş.
Gocaömer: Hassönlerin İbrahim oğlu Ömer Koç. 1916
Yılında doğdu, Hüseyin Koç’un abisidir. Bandocu, Gırhasan, Münir ve Terzizzetin
babası olan Gocaömer 1986 yılında vefat etti.
Gocasan: 1.Hacımahmutların
Tellihalil oğlu Hasan Öztürk. 1901 Yılında doğdu. Çok güçlü ve cüsseli biri
olarak lakabını hak etti. Gocaguş ve Heykelcemalın babasıdır, 1980’de vefat
etti. 2. Böbülerin Ömer oğlu Hasan Kabadayı. 1930 Yılında doğdu, iİri ve cesur
birisi olarak bilindi. Sonradan İzmir’e yerleşti ve 1999’da orada vefat etti.
Gocayahya: Yahyaların Gocamatın oğlu Yahya Diril.
1949-2022
Gocayörük: Daldalların Sağırüseyinin Mevlüt Honça. 1930
Yılında doğdu; Gociban ve Eşeninömerin abisidir. Neden böyle lakaplandığı
bilinmiyor, 1996’da vefat etti.
Gocayusuf: Gobakların Hasan’ın büyük oğlu Yusuf Kopan.
1930 Yılında doğdu.Birisi yarım kalan iki dönem Belediye Başkanlığı yaptı,
1994’te vefat etti.
goceye gitmek:
Dul kadın tekrar evlenmek.
Gociban: 1.Söylemezlerin Kıtişinapilin ortanca oğlu
İbrahim Özen. 1931 Yılında doğdu.
Gıbışın küçüğü, Dıkmanın büyüğüdür. İri yapılı biri id. Delimısdıktan yarım
kalan Belediye Başkanlığına vekalet etti, Koruma başkanlıkları oldu. 2008
Yılında vefat etti. 2.Daldalların Sağırhüseyinin küçük oğlu İbrahim Honça.
Gocayörük ve Eşeninömerin küçüğüdür, 1936-2005.
goç/goçak:
Cesur, delikanlı
goç
gaçıntısı: 1.Yabancı sürü koçu tarafından
döllenen kuzu; 2.(mec) Nesebi belirsiz çocuk.
goçgatımı:
1.Koyunların çiftleşme dönemi, 2.Bu dönemde sürüye koçların bırakılması
godal: Kısa, tıknaz kimse.
Godalemin: Hatiplerin Şükrü oğlu Mehmet Emin Aykaç. 1937
yılında doğdu. Muhasebeci Halil İbrahim Aykaç’ın abisidir, 2018’de vefat etti.
Godalömer: Çorcalıların Devrimbeş (Dervişmehmet)in büyük
oğlu Ömer Aydın. 1886 Yılında doğdu;
Gödemehmet, Kirtyusuf, Gıvık, Delibayram ve Halil İbrahim Aydın’ın babalarıdır.
1938 Yılında vefat etti.
Godalyusuf: Amcaların Süleyman oğlu Yusuf Özdemir. 1905
Yılında dünyaya geldi, Kelmehmetin abisidir, 1976’da vefat etti.
gofalmek: Meyvenin fazla
olgunlaşarak içinin boşalması. Koflamak.
gogitsiñ: (e)gerçi
goğ/govu: dedikodu, gıybet
goğcu: Dedikoducu, laf
getirip götüren, insanları birbirine düşüren, fitneci; koğucu.
goğculuk etmek:
Laf taşımak, insanların arasını açmak.
goğleşmek:
Birinin ardından dedikodu etmek, gıybet etmek.
goğmek: kovmak
goğuk/goğsu:
oyuk, boşluk
goğursak: Kısır inek.
gôlamak: Kovalamak
golan: Binek hayvanlarında
semeri/eğeri sağlam tutması için hayvanın karnına bağlanan ip veya kayış.
golanyağı:
kolonya
golçak: Kirman eğirirken kola
sarılan yün, yapağı.
goley: kolay
goleyine gaçmek: Bir işin kestirme yolunu bulmaya çalışmak.
goleyine gelmek: O türlü yapmayı daha kolay bulmak.
goleyinen mi:
Kolay mı, kolaylıkla mı (Goleyinen mi gazanılıyo.)
goleyini bulmek: Kolayca yapmanın yolunu bulmak.
goleyi va:
Çaresi var, anlamında kullanılır.
goleylemek:
İşi hafiflemek.
golganat germek: Koruyup gözetmek, himaye etmek.
golluk: Çalışırken giysinin
yenlerinin kirlenmemesi için, bezden yapılan, dirseğe kadar geçirilen, iki ucu
lastikli koruma bezi.
goltuk gapısı:
Sadece insan giriş çıkışına uygun küçük kapı.
goltuk kellesi:
Buğdayın kökünden sonradan çıkan ve zamanında olgunlaşamayan başak.
goma: (e)Bak, bak hele!
(hele goma şeklinde daha çok kullanılır)
gomek: Koymak, bırakmak,
bırakıvermek.
goñak: Saç derisinde oluşan
kepek.
goñaklanmek:
Saç kepeklenmek.
gonç: Çorabın topuktan
bileğe kadar olan bölümü, konç.
gondurmek:
İşlemede işlenen renkleri birbiriyle uyumlu olarak yerli yerinde kullanmak,
motifi tam yerine yerleştirmek.
goñşu: komşu
gopca: Metal, çengelli düğme
(kopça)
gopcelerı goyvemek: 1.Disiplinden uzaklaşmak, ciddiyeti kaybetmek, 2.Kendini
tutamayıp katıla katıla gülmek. (kopçaları koyuvermek)
gopuk: Serseri, külhanbeyi
(kopuk)
gor: köz, kor
gorleşmek:
Odun veya kömür köz haline gelmek.
gôrcu: korucu
gorku bokuna:
Korkmaktan dolayı, cesaret edememek yüzünden.
Gôrma: Çiftçi Mallarını
Koruma Derneğinin halk ağzındaki adı.
gôrma odası:
Çiftçi Mallarını Koruma Derneğinin ve yetkililerinin bulunduğu köy odası.
gôrmeci: Çiftçi Mallarını
Koruma Derneği görevlisi; reis, katip, korucu, bekçi
gorsañ: (e) güya, sanki, hani
gorsañola:
(e) güya, plana göre
gorsañ
Şaban namaz gıldı: Yaptığı
şey, amacı ile bağdaşmayan durumları anlatır.
goru: Sık orman (koru)
goruk: Olgunlaşmamış üzüm,
koruk.
goruluk: Nispeten kalın
meşelerin bulunduğu sık orman, koru.
gorutmek: Maliyetini kurtarmak.
gosalak: Kasıntı, gururlu,
kibirli kimse.
gosalmek: Şişmek, kasalmak,
kibirlenmek.
gosdak: Çalımlı, gösterişli
yürüyen.
gosdaklanmek:
Kabararak, gösterişli yürümek.
goşmek: 1.Çiftçiliği bir tür
hayvanla götürmek (Öküz goşuyon, sen ne goşuyoñ?), 2.Hayvanları arabaya,
düvene, pulluğa vs. bağlamak.
goşum: Atları arabaya koşmaya
arayan deri donanım.
goşumcu: Koşum malzemeleri
yapan sanatkar, saraç
Goşumcu: Gavalcıların Bokuşağın Halil Aracı. 1927-2000
gotura: Hayvanların beslendiği
ve konakladığı seyyar kamp yeri, kotra.
gova: Kuyudan su çekmeye
yarayan kap, kova.
govan: Balta, keser gibi
aletlerin sap takılan deliği.
gôvemek: Bırakmak, serbest
bırakmak (koyuvermek)
govu: Dedikodu, birinin
ardından çekiştirme.
goya: (e) güya, sanki
goyak: Dağın yeşilliği bol
olan, hayvanların genelde orada zaman geçirdiği kuytu, çukur yerleri.
Goya Şaban namaz gıldı: Esaslarına dikkat edilmeden, gayrıciddi yapılan işlerden sonuç
alınamaz.
goymek: Etkilemek, dokunmak,
içlendirmek (Durdukça goyuyo baña)
goyulgun: Koyulaşmış, akışkan
halini yitirmiş
goyundili: Pütürlü yaprakları dile benzetilen,
pişirilerek yenen bir kır otu. (koyun dili)
goyup geşmek:
Geride bırakmak, yarışta geçmek.
goz: Bir hakaret sözü,
namussuz.
goza: Kozalak, çam kozalağı
göbeği çatlamek: Bir işi yapmak için çok uğraşmak, çok güçlükleri yenmek.
göbeği düşmek:
Ağır kaldırma, gaz birikmesi veya üzüntü sebebiyle karın kaslarının ağrıması.
göbek: Bir şeyin ortası
göbüle: Uzun müddet
sürülmemiş, hazırlanmamış, ekilmemiş, boş tarla.
göce: Yıkanıp dövülerek
kabuğu çıkarılmış buğday
göcen: Tavşan yavrusu.
Göcen: Çatalların Hüseyin oğlu Mevlüt Gülen. 1920
Yılında doğdu. Aslında Potuk olan lakabı, ilk soyadından dolayı Göcen oldu.
Kendisinden sonra iki oğlu Asım ve Ahmet Gülen de böyle lakaplandılar. Kendisi
1983’te vefat etti.
göce târnası:
Kabuksuz buğday kırığı (göce) ve yoğurtla yapılan tarhana
göç: evin eşyası
göçmek: 1.Taşınmak, göç etmek;
2.Çökmek, yıkılmak.
göçük: 1.Çökmüş toprak,
2.Yıkılmış, çökmüş bina, virane.
göçüntü: Toprak damlı binanın
yıkılmasından sonra geriye kalan ahşap malzeme.
göçüp gitmek:
Ölmek
göçürmek: Domates, biber vs.
fidesi dikmek
göde: 1.Yabani güvercin, 2.Kısa
boylu, şişman.
Gödemehmet: Devrimbeşlerin Godalömerin büyük oğlu Mehmet
Aydın. 1911 Yılında doğdu; Kirtyusuf ile Gıvığın abileridir. Son dönemlerinde
kangrenden ayağı kesildiği için Topal diye de lakaplanmış. 1976’da vefat etti.
göden: Bir tür küçük kurbağa.
Gödennine: Daldalların Bekir’in Süleyman eşi Şerife
Dadak. Sağırların Hasan kızıdır, 1884 yılında doğdu. Bekiroğlu Mehmet Dadak’ın
anası, Bakkalsüleymanın ninesidir; 1947’de vefat etti.
gödeş: semiz, etli
Gödeş: Tureçoğlu Mustafa’nın Ahmet, 1881 yılında
doğdu. Fiziki yapısı nedeniyle böyle adlandırılmış. Sonradan lakabını sürdürecek
olan Gödecin Mustafa Seviş ve Gödecin Halil Seviş’in babalarıdır. Ayrıca son
hanımından olan Esmenin Osman Seviş’in de babası olur. 1932 Yılında vefat etti.
göğ: gökyüzü
göğde/gövde:
Ağacın taşıyıcı kalın kısmı.
göğdeli: iri yapılı, iri yarı
göğem: Fındık büyüklüğünde,
aşısız yabani erik.
Göğemdere:
Bir mevki adı
göğerçi/göğerçile: nem, rutubet
göğermek: Vurma ya da çarpma
sonucu vücudun bir yeri morarmak.
göğerti: Gök, yeşil görünen
şey, yeşillik, ot
göğüslük: bebek önlüğü
gök: 1.Mavi renk, 2.Olgunlaşmamış
sebze, meyve
gökcül: Mavimsi, gök rengine
çalan.
gökgörmedik:
Görmemiş, sonradan görme, açgözlü. Meyvenin olgunlaşmamışına bile saldıranları
ifade eder.
gök gözlü:
Mavi veya yeşil gözlü.
gölet: Yağmur, kar sularının
birikmesiyle oluşan gölcük.
göl etmek:
Çok su vermek
gölle: Haşlanmış buğday veya
mısır.
Gölle: Tökürdeklerin Hacıemin oğlu Ahmet As.
gölle gaynatmek: Bulgur yapmak için veya yeme maksadıyla buğday veya mısır
haşlamak.
göl olmek:
Çok su birikmek, çok ıslanmak.
gömeç: Ebegümeci
gömgök: 1.(s) Çok yeşil,
olgunlaşmamış; 2.Morarmış.
gömgök olmek:
Vücut morarmak.
gömme: 1.Kızgın külde
pişirilmiş patetes, 2.Kızgın küle gömülerek pişirilmiş hamırsız ekmeği
gömlek: 1.Yılanın değiştirdiği
deri, 2.Luks lambasında parlaklığı artıran kimyevi hassas kılıf, 3.Mısır
koçanını sarmalayan yapraklar.
gömlek değişdirmek: Yılan deri değiştirmek.
gömü: Toprak altına
gömülerek saklanan değerli şeyler, define
gömülgeç/gömülgen: Çok gömülen bataklık halinde çamurlu arazi.
gön: İşlenmemiş, ham, kalın
deri.
göñnünü almek:
Kırılan bir kimseyi sevindirerek hoşnut etmek.
göñül: gönül
göñül gomek:
Gücenmek, alınmak.
göñüllemek:
Bir şeyler vererek memnun etmek
göñüllü: Cana yakın, hatırlı
göñülsüz: İsteksiz, istemeye
istemeye
göpcük: Tarla, çuval, kese,
oda gibi şeyler için köşe, kertik.
görcek gözüm yok: Görmek istemiyorum; yemeye veya sahip olmaya isteksizim.
gör de bi tanı: 1.Bak gör nasıl yapıyorum; 2.Başına gelince anlarsın.
görenek: 1.Töre, her çeşit
toplumsal alışkanlık, gelenek (Görenekleri bönemiş); 2.görgü, terbiye
(Göreneksiz herif, bubasınıñ yanında ciğara içiyo.)
görgü: 1.Göz tokluğu,
elindekiyle yetinme; 2.Büyüklerden iyi terbiye alma durumu.
görmedik: Sonradan görme,
görgüsüz. (gökgörmedik)
görümnük: İlk görülen bir şey
için verilen hediye.
gösdermek:
Bir örgü veya işlemenin nasıl yapılacağını uygulamalı olarak anlatmak.
göt: 1.Arka, geri; 2.Testi,
bardak, küp gibi şeylerin dip kısmı
göt atmek:
1.At eşek gibi hayvanların zıplayarak arka ayaklarıyla çifte atması, 2.(mec) Sevinçten
zıplamak
götcep: Pantolonun arka cebi.
götden bacak:
Kısa boylu şişman kimse.
götmek/götümek:
götürmek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder