kişi başı:
Bir toplulukta her bir kimseye düşen miktar.
kişnek: Çok kişneyen at
kişt/kişe:
Kümes hayvanlarını kovma ünlemi.
kitaba el basmek: Kurana dokunarak yemin etmek.
kitlemek: Kilitlemek.
kitli: Kilitlenmiş, kilitli.
kizmek: Yılmak, bıkmak,
usanmak.
kokar: Pis, tiksindirici
(Hakaret anlamında kullanılır.)
kokar ibubuk:
İbibik kuşu, çavuş kuşu, hüdhüd.
kokar ot: Keskin kokulu, beyaz çiçekli yaban otu. Göbüle ve anlarda çıkar. 20-30 Santim kadar uzadığında çiçek açar, adını bu dönemde yaydığı kokudan alır. Genellikle ot biçenlerin elbisesine sinen bu koku, bir kaç gün çevresinde tüter.
kokmek: 1.Koklamak, 2.Bayatlamak,
bozulmak.
kokulamek:
1.Koklamak, 2.Araştırmak, incelemek, ne var ne yok bakmak.
kokulatmamek:
Hiç vermemek.
Kokulu: Eyüplerin Ahmetçavuşun küçük oğlu Mehmet
Dirlik. Eyüp Dirlik ile Ortaköylünün küçüğüdür, 1929’da doğdu. Lkakabının
nedeni bilinmiyor, bir vakitten sonra Anıtkaya’dan göçtüler. Kendisi 2003’te
vefat etti.
kokutmek: Fena koku yaymak.
Komando: Delimamların İbrahim oğlu Ali Soydan.
Askerliğinden kalma bir lakap. 2005’te vefat etti.
kontak: Akılsız, dengesiz
kopil: Küçük çocuk.
kopretif: Kooperatif
Koreli: Nato gücünde Kore’ye gidenler. 1.Kelidirizin
Ahmet Azbay, 1932-1991; 2.Patırmahmudun İbrahim Tok, 1933-2003; 3.Garaguzuların
Mehmet Önkal, 1929-2009.
köfün: Seleye benzer şişman, ağır ve dayanıksız
bedeniyle oturduğu yerden kalkmayan, hareket kabiliyeti sınırlı olduğundan
çalışmayı da sevmeyen kimse.
köken: 1.Kavun karpuz kabak
gibi yere yatan bitkilerin kökünden çıkan dal; 2.Soy, asıl, ata.
köken atmek:
Nane, çilek gibi bazı sebzeler kökten sürerek çoğalmak.
köklemek: Ağaç ve bitkiyi
köküyle sökmek.
kök sökdürmek:
Çok güçlük çıkarmak, uğraştırmak.
kölge: gölge
Kölgeci: Ayanoğlu Hüseyin’in
Ömer Kayır. 1902 Yılında doğdu; Tunahüseyin ve Halil İbrahim Kayır’ın
babasıdır, 1987’de vefat etti.
köme: Yığın, topluluk, küme.
köme köme:
(s) Yığın yığın, çok kalabalık, küme küme.
kömeli: Çok fazla, bol,
kalabalık. Kümeli.
kömelicene:
Çokca.
köpekbalığı:
Yumurtadan yeni çıkmış kurbağa yavrusu, kocabaş.
köpeksamırsağı:
Yabani sarımsak.
köpôlu/köpôlusu: İtoğlu it gibi bir hakaret sözü (köpek oğlu)
köprü: Kemer pantolon üzerinde
düzgün dursun diye dikilen şerit.
köprü gurmek:
Güreşçi tuş olmamak için baş ve ayaklarıyla direnmek, köprü durumunda kalmak.
köpük helvası:
Sıcak su ile karıştırıldığında köpüren çöğen kökünden yapılmış yaz tatlısı.
Körahmet: Gademlerin İbrahim oğlu Ahmet Çotak. 1908
Yılında doğdu. İbrahim Zeynel ve Musa’nın babalarıdır. Oğlanlar İzmir’e
taşındıktan sonra peşlerinden onu da götürdüler. 1983’te orada vefat etti.
Köralosman: Bolvadinli Çakallardan Kelbekirin oğlu Ali
Osman Haykır. Yenimısdığın ve Halil Haykır’ın da kardeşi olan Alosmançavuşun
bir lakabı da böyledir. 1985’te vefat etti.
Köratike: Bilallerin Hüseyin kızı Atike Kaynar. 1903
Yılında doğdu, evlenmedi. Dul kaldıktan sonra Patlakların Sağırömere vardı; ama
resmi olmadığı için bu evlilik soyadını değiştirmedi. 1984’te vefat etti.
Körayşa: 1.Gılindirin hanımlarından biri olan Ayşe Öz.
Kimlerden olduğu bilimiyor, Yılıkların Mevlüt’ün kaynanasıdır; 1952’de vefat etti. 2.Pambıkların
Ahmet eşi Ayşe Gözalıcı. Apdıramanların Hüseyin kızı, Güdükmehmetin kardeşidir.
1900 Yılında doğdu, İzmir’de 1980’de vefat etti.
körduman: Koyu sisli ve dumanlı
hava.
körelmek: 1.Ateş sönmeye yüz
tutmak, 2.Kuyu veya çeşmenin suyu kesilmek, 3.Bıçak, balta gibi kesici aletler
kesmez olmak, 4.Bütün fertleri öldüğü veya göçtüğü için bir evin ışığı sönmek.
Köremin: 1.Gobakların Halil İbrahim oğlu Emin Kopan.
Deliyakıbın küçüğü, Garaiban ve Apağın abileridir; 1930-2019. 2. Daldalların
Kipilmahmutun Mehmet Emin Honça, 1931-2003.
Köressan: Tekelilerin Halil oğlu İhsan (Ali) Temel. 1943
Yılında doğdu, Gasaphalilin babasıdır. 2013 Yılında vefat etti.
Körfadik: Arzıların Dendenin hanımı Fadik Tüblek. Garahmetlerin
kızıdır, 1923-1999.
kör gandil:
Işığı çok az kandil.
Körguyu: 1.Suyu olmayan veya
çekilen kuyu, 2.Bir kuyu ve mevki adı
Körhalil: 1.Kirpitçinin oğlu Halil Kirkit. Mehmet Sabri’nin
kardeşidir; 1900 Yılında doğdu, 1981’de vefat etti. 2.Gobakların Garabacağın
oğlu Halil Kaçmaz. 1931’de doğdu, Moturhalil de derlerdi. 2011’de seksen
yaşında vefat etti.
Körhasan: Sağırların Salih oğlu Hasan Sancak. Beş
oğlanın dördüncüsüdür, 1904 yılında doğdu. İbrahim Sancak’ın babasıdır, 1943’te
vefat etti.
Körhasibe: Tenikeci İbrahim eşi Hasibe Ceylan. Dönelerin
Yusuf kızı, 1907-1958.
Körhoca: Veyislerin Hacıarifin büyük oğlu, Böbüdedenin
torunu İbrahim Varlı. 1907 Yılında doğdu, Kelahmetin abisidir. Eğret’teki
Kur’an öğretiminde bir yeri vardır, ayrıca çevre köylerde hocalık yapmış. 1969
Yılında vefat etti.
Köriban: 1. Corukların Mehmet oğlu İbrahim Oran. 1928
Yılında doğdu, çocuk yaşta yetim kaldığı için onu hem amcası hem babalığı
Coruksüleyman büyüttü. 2013 yılında vefat etti. 2.Banguşosmanın oğlu İbrahim Çatak.
1929 Yılında doğdu, görme bozukluğu bulunduğundan böyle lakaplandı. Afyon’a
yerleşikti, Erenler köyünde 2012’de vefat etti.
Köriresil: Gödemehmetin Resul Aydın. 1933 Yılında doğdu.
Evliliği kısa sürdü. Son zamanlarını İzmir’de geçirdi ve 1989’da vefat etti.
Körkemal: Gobakların Salih’in büyük oğlu Kemal Kaçmaz.
1923 Yılında doğdu, Gocakazım ve Pafıldakmahmutun abisidir. 2009 Yılında vefat
etti.
kör körü yeder, kör guyuya gider: Yarım da olsa insanın yanında bir arkadaşı olursa işler
kolaylaşır.
Körlan: Manavın Körmısdıfa, Mustafa Öztürk. 1892 Yılında doğdu,
Gızmehmetin abisidir. Bir çok kez evlendi, Dodirinin babasıdır, 1969’da vefat
etti.
körlemek: nankörlük etmek
Körmısdıfa: 1.Sağırların Hasan oğlu Mustafa Sancak. 1885
Yılında doğdu, Kelapdılla ve Pehlivanın babalarıdır, 1942’de vefat etti. 2.Hacımahmutların
Manavın büyük oğlu Mustafa Öztürk, 1892-1969. 3.Hassönlerin Hacıefenin küçük
oğlu Mustafa Omak. Çilmahmudun küçük kardeşidir, 1914-1959.
Körnimet: Dedelerin Süleyman’ın ikinci hanımı Nimet
Dadak. Afyonlu Berber Ali Ustanın kızıdır, 1891 yılında doğdu. Akgalak Çapar
Mehmet Dadak’ın anasıdır, 1969 yılında vefat etti.
Körnine: Omarcıkların Ahmetçavuşun ilk eşi Hafize
Arslan. Çalıkların kızı; 1864-1945.
kör olasıca:
İlenme sözü.
Körosman: Topaloğlunun üvey oğlu Osman Toka. 1891
Yılında doğdu, anası Omarcıklardan olduğu için onlara izafe edildi. Üvey
kardeşi Çorcalı Topalalinin üvey kızıyla evlendikten sonra Karacahmet’e göçtü
ve orada 1959’da vefat etti.
Körömer: Gasapların Gocaüseyinin Ömer Eser, 1932-2016.
Körsatı: Omarcıkların Gabasakalın ilk eşi Satı Sağlam.
Amcaların Süleyman kızı, Godalyusuf ve Kelmehmet kardeşi; 1892’de doğdu,
1949’da vefat etti.
Körsüleyman: Çolömerin Efekçi oğlu Süleyman Salman. 1939
Yılında doğdu, Yeşilcami müezzinliğiyle tanınırdı. 1996’da vefat etti.
Körşükrü: Garapaçaların Osman’ın Şükrü Çetin. 1914
Yılında doğdu, Eyüpçetinin küçüğü, Süleyman’ın büyüğüdür. 1987 Yılında vefat
etti.
Köryakıp: Büzükhalilin oğlu Yakup Aydın. 1933 Yılında
doğdu, Conahmet ve Avkathilminin küçüğüdür. Bolşevik de derlerdi, evlenmedi;
1968’de vefat etti.
kösdek: Kaçmaması için
hayvanların ayağına bağlanan ip, kayış. Köstekler genelde kayış olmakla
birlikte, uçları kayışlı zincir veya tamamen ip olarak da vurulabilirdi.
kösdek kesmek: Yürümeye geçişi gecikmiş çocuklara özel dua
töreni. Ayaklarında tutukluk olduğu kabul edilen çocuğun iki ayağı ince bir
iple kösteklenir. Cuma günü sela ile ezan arasında bu ip dualarla kesilir. Bu
dualı merasimle kesilen ip sonucunda çocuğun yürüme sorunu kalmadığına inanılır.
kösdeklemek: At ve
eşekleri, rahat hareket edip bulundukları yerden uzaklaşmalarını önlemek
amacıyla iki ayağını birbirine bağlayarak kelepçelemek. Hayvanın ön ayaklarını
kösteklemek bir yoldu, ön ve arka ayaklarını bağlamak da bir başka köstekleme
çeşidi idi.
Uzun bir kayış, zincir yahut urgan bağlı zikkeyi yere çakarak atı kontrol
altında tutmak daha yaygın bir yöntem iken, kösteklemeyi kullananlar az da olsa
bulunurdu. Buna başvuranların en meşhuru Çete Mehmet Patlar'dı diye aklımda
kalmış. Daha önceleri sığırları da kösteklerlermiş. Meşe kösdeği denen bu
yöntemle hayvanın bir ayağına sağlam bir ağaç, genellikle meşe bağlayarak onun
bulunduğu yerden uzaklaşmaması amaçlanırmış.
kösdek olmek:
Engel olmak.
kösdübek: köstebek
kösdübek dabancası: Köstebek avlamak için kurulan kapan.
Köse: Doğvelinin Mehmet oğlu Ali Osman Varlı. 1904
Yılında doğdu, Doğveli Halil İbrahim Varlı’nın küçüğüdür. 1989’da vefat etti.
kösemen: Sürünün önünde giderek
onu yönlendiren koç veya teke.
kösmek: yormak
kösülmek: 1.Nefesi kesilmek,
nefes nefese kalmak, 2.Çok yorulmak, gücünü kaybetmek.
köşe gapmaca:
Birbirinin yerini kapmaya çalışan çocukların oynadığı oyun.
Kötâya: Kütahya
Kötâyolu: Bir mevki adı (Kütahya
Yolu)
kötde: köfte
kötdü: Düyü ve et karışımıyla
yapılan sulu yemek.
Kötü goyunuñ guzusu çok
olur: Çok olur, ama bakımsız ve çelimsizdir kuzular.
Çünkü anaları kuzuladıktan sonra çekip gider; yalamaz, emzirmez, ilgilenmez.
Haliyle bu çok kuzular yaşasa bile sahibi onlardan pek verim elde edemez.
İlgisiz, vefasız, hayırsız, işe yaramaz kişiler bu atasözü ile anlatılır.
kötülemek:
Takatten düşmek, sağlığı bozulmak, hastalanmak. Kötüleşmek.
kötü olmek:
1.Beğenilmemek, takdir edilmemek; 2.Sağlığı bozulmak, hasta ağırlaşmak.
Kötüosman: 1.Mihrioğlu İbrahim’in büyük oğlu Osman Eşit.
1897 Yılında doğdu, Mehmet ve Çete Hasan Hüseyin’in abileridir. Osmanköylü
hanımı vefat edince oradan ayrılıp Karacahmetli Şalsıznine (Fadime) ile
evlendi. Sonradan Kütahya’ya yerleşecek olan Ahmet Eşit’in babasıdır. 1952’de
vefat etti. 2.Pambıkların Bekdeşağanın oğlu Osman Gözalıcı.Sağlığı bozuk olduğu
için böyle lakaplanan Kötüosman İzmir’de vefat etti.
Kötüüseyin: Sıntırların Gavcarın tek oğlu Hüseyin İnanır.
1940 Yılında doğdu, erken dönemde yerleştiği Kütahya’da yaşıyor.
kötüye çekmek:
Yanlış, hoşa gitmeyen bir anlam yüklemek.
Köy adamı: Fiili olarak köyü idare eden Muhtar, İhtiyar Heyeti, Koruma Reisi, Katip gibi kimseler. Belediyelik olduktan sonra da bu tabir kullanılmaya devam edilmiş, Mahalle Muhtarları ile Belediye Başkanı ve Meclis üyeleri Köy adamı olarak anılmıştır.
köy yeri: İnsan yoğunluğu olarak
köy hali.
köylük: Yerleşim yeri olarak
köy, kırsal.
köynümek: Yanmak, özellikle fırındaki ekmek, hamırsız, bükme
gibi şeylerin altı yanmak.
közleme: Ateşte, közde
pişirilen et.
kumpil/kumpir:
patates
Kumpil: Gazioğlunun Cemal’ın Necati Yıldız.
Kumpirhasan: Kinislerin Mehmet oğlu Hasan Soya. 1903 Yılında
doğdu, Timitirinin abisidir. Meşhur cambaz Mısdanın babası olan Kumpirhasana
neden bu lakap takıldığı bilinmiyor, 1980’de vefat etti.
kupa: bardak
kupey: Av köpeği.
kutu: Gazoz kapağı ve
onlarla oynanan oyun.
küfül küfül:
(z) Serinletici rüzgar esintisini niteleme sözü.
Külcü: Turabinin üçüncü oğlu Ahmet Külte. 1904
Yılında doğdu; Salih ve Capbağın küçüğü, Doruğun abisidir. Sülalenin eski adı
olduğu için bu lakapla anılmış. 1967 Yılında vefat etti.
küldürköme:
(z) Hep birden, toplu olarak.
küle: Et dövme kütüğü;
genelde alıç ağacından olması tercih edilirdi.
kül gibi: Benzi soluk, renksiz.
küllenmek:
Hayvanlar tozlu yerlerde yatıp yuvarlanmak.
küllük: Fırın külü ve çöp
dökülen yer, çöplük
kültem: Tutam, demet, salkım.
kültem kültem:
(s-z)Tutam tutam, demet demet
kümelti: Taş, toprak veya ağaç
gibi şeylerden oluşan küçük yığın, küme.
kümük: Küçük ve basık burun
Kümük: 1.Delinorinin oğlu Ahmet Argunşah. Gulaksızın
kardeşi olan Kümük, Yusuf Argunşah’ın babasıdır; 1949’da vefat etmiş. 2.Gavalcıların
Halil’in oğlu İbrahim Aracı, 1902-1978.
kümürtlek:
Kıkırdak doku.
künk: Pişmiş topraktan
yapılan su borusu.
künüşlemek: Geceyi geçirmek, konaklamak, uyuyarak
dinlenmek. (Ağacın altında künüşledik.)
Küpeli: Bir mevki adı.
küpületmek:
Atıp vurmak. (Şu köpeğe bi daş küpület.)
küpürtü: Ayak sesi, patırtı.
küpüş: Kısa boylu şişman
kimse.
kürs: Rüzgarın sürüklediği
kar yığını.
kürsümek: Kar çukurları doldurmak.
Kürtırzası: Memleketi ve soyadı bilinmeyen Rıza, Eğret’e
yerleşip Bilallerin Ercebin kızıyla evlendi. 1957 Yılında korucu iken çatışmada
öldürüldü.
Kürtosman: Türkmenoğlu Osman. 1850’de Karacaören’de
doğdu. Demircisalek ile Kelyusufun dedesidir, 1925 öncesinde vefat etmiş.
kürümek: 1.Yerde yığılı veya
serili bir şeyi kürekle ittirerek toplamak, sürmek; 2.Ahırdaki pisliklerin
kürek veya benzeriyle temizlemek; 3.Silip süpürmek, bitirmek, sonunu kazımak.
küsdüre: Ağaç yontmaya yarayan
el aleti, rende.
küsdürelemek:
Ağacı yontmak, rendelemek.
küseniñ payı datlı olur: Küsüp de yemeyen kişinin hakkını yemeye dair bir atasözü.
küsüyen: Alıngan, küsmeye
eğilimli.
küt: 1.Keskin ve sivri
olması gereken aletlerin bu özelliklerini kaybetmiş hali; 2.Kısa ve yuvarlak
burun.
kütdedek/kütedek: (z)Birdenbire ve küt diye ses çıkararak.
kütelmek: Kesici ve sivri
aletlerin ucu körelmek.
küt etmek:
Aniden küt diye ses çıkararak kırılmak.
kütlemek: Eklemlerden ses
gelmek.
kütletmek:
Eklemlerini kendisi veya başkası çıtlatarak rahatlamak.
kütük gibi:
Çok şişmiş.
kütülemek:
1.Atmak, fırlatmak. 2.(mec)Yiyip yutmak (İki bideyi kütüledim.)
kütümek: 1.Kalın ve kısa odun, 2.Ucunda kökünden bir yumru bulunan meşe, çoban değneği.
laf
çarpmek: Laf
sokmak, iğneleyici konuşmak.
lafdan
sözden añnamamek: Hiçbir
uyarıya kulak asmayıp davranışlarını düzeltmemek.
laf eşitmek:
Azarlanmak, paylanmak.
lafına uymek:
Dediğini yapmak, tavsiyesine göre hareket etmek.
lağab: Lakap
lağara: Laf
kalabalığı, anlaşılmaz sözler, demogoji.
lağareci: Lafa boğup konuyu
saptıran, demogog.
lağırdamek:
Kötü bir sesle bağırarak çevreyi rahatsız etmek.
lağırtı: Yüksek sesle
anlaşılmaz şekilde söylenen sözler.
lakgıdı lakgıdı: (z) Zıplayarak yürüme.
lak lak etmek:
1.Şundan bundan konuşmak; 2.Arka üstü yatan kimse ayaklarıyla çocuğu kaldırmak.
lalettayır:
Gelişigüzel, özensiz, kabaca. (lalettayin)
langırdak:
Çok ve boş konuşan.
langırdamek:
Bağırarak konuşmak.
lapıdık lapıdık: (z)Çamurlu alanda yürüyüş.
lapor: rapor
larkadak: (z)Bir yere sokulmak
veya bir yerden çıkarılmak istenen şeyin birden bire girmesi veya çıkmasını
anlatır söz. (Mık larkadak arkıye geçdi.)
laylon/lélon:
naylon, plastik
le/len: Erkekler için hitap
ünlemi
lek: Bir iş veya oyuna
başlarken eldeki sermaye; aşık, bilye vb.
lekinde: Kazanma veya kaybetme
durumunda olmayan, sermayece oyun başındaki pozisyonunda olma.
lekine girmek:
Kaybedilenleri kazanma seviyesine gelmiş olup henüz kâra geçememiş olma durumu.
lélek: leylek
lélek gagağı:
Uzun tohumlarının uçları kuruyunca kıvrılan ot. Göbüle ve añlarda çıkan bu kaba
otun tohumlar uzadıkça leylek gagasını andırır. Her bir gagada 5-6 tohum tanesi
bulunur ve 5-6 gagalı salkımlar halinde mızrak gibi yukarı doğru yükselirler.
Kurumaya yakın gagadaki taneler kıvrılarak ayrılır ve uzağa firlar. Böylece
tohum bir sonraki yıl için saçılmış olur.
leplik: 1. El büyüklüğünde
yassı taş, 2. Yassı taşlarla oynanan
oyun
lesdik: 1. Lastik, 2. Lastik
ayakkabı, yemeni, kara lastik; 3. Çorapta ağız, kazakta alt uç ile kol
yenlerindeki bölüm.
lık: İçi pişmemiş, hamur
kalmış ekmek.
lıkgadak otumek: Hamur pişmemek, çiğ kalmak ya da sıcak ekmek yanlış dizilme
sonucu içi deforme olmak. Bu yüzden fırından eve götürülürken ekmekler tekneye üst
üste değil, dik olarak yan yana dizilir. Ayrıca soğumaya terk edilirken tek tek
serilerek üzeri mendille örtülür.
lıkırdamek:
Lıkır lıkır ses çıkarmak.
liklik: Genellikle kuzulara takılan küçük çan türü.
lingirdemek:
Sallanmak, düşecek gibi olmak
liñliñ: Atın sarsıla sarsıla
yürüyüşü, tırıs.
lombak: Ansızın patavatsızca
laf söyleyen.
Lomcu: Hacapdıramanların Abdurrahman oğlu Mehmet
Selek. 1908 Yılında doğdu, Cıldırın emmisidir. Lomcu Hoca olarak bilinirdi,
1973’te vefat etti.
lom lom inmek:
Damdan düşercesine ağır sözler söylemek.
löküz: Gazla çalışan
aydınlatma aracı, lüks lambası.
lömbüdü lömbüdü: (z) Ağır ağır sallanarak yürümeyi anlatır.
lömbüldemek:
Vücudu hoplatarak, sallayarak yürümek.
lula/lüle: Meydan
çeşmelerinde suyun sürekli aktığı demir boru.
lüpbedek: (z)Yumuşak küçük bir
şeyi birden yutmak için söylenir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder