2021
Yılı sonlarına doğru kütük üzerine çalışmaya başladık. Her şey açık gibi
görünse de kütüğe çözmesi kolay olmayan bir karmaşa hakimdi. Kütükteki
sülalelerin bugünkü adı farklıydı, bir çoğunun da karşılığı bulunmuyordu. Ancak
görüşmeler ve başka destekleyici yan belgelerle üstesinden gelinebilecek bir
durumdu. Sürecin sonuna kadar bu karmaşanın tamamen giderildiği söylenemez.
Daha
önceden açık kaynakları tarayarak, Üniversitelerin Tarih bölümü bitirme tezlerinde
Eğret ile ilgili paragrafları toplamıştım. Bu bilgilerin çoğunluğu Şer’iyye
Sicilleri, yani mahkeme kararlarının incelenmesinden elde edilmişti. Benzer bir
çalışmayı Selami Kurt Bey de yapıp bulduklarını Ömer Bey’e vermiş; O da bana
aktardı. Aynılarını ayıkladıktan sonra elde, konusunu Eğretlilerin oluşturduğu
önemli miktarda mahkeme kararı birikti. Yaklaşık iki asırlık aralığa yayılan bu
belgeler çok düğüm çözdü.
Planlı
plansız, yüz yüze veya telefonla yaptığımız görüşmelerde hem bugüne hem düne
dair çok bilgi elde etmiştik. Mahkeme kararları ve birkaç bireysel nüfus kaydı
da yeni bilgiler getirdi. Bütün bunları 1904 kütüğüyle birleştirip geniş, ama düzenli
bir data oluşturduk. Artık geriye bu bilgileri metne dönüştürmek kalıyordu.
O
dönemdeki yazılarda sülale geçmişlerini ortalama 150 yıl geriye
götürebiliyorduk. Eldeki bilgiler ancak bu kadarına izin veriyordu. Benim de
içime sinmeyen yazıları kaleme alırken Ömer Bey’den önemli bir kaynak daha
geldi. 1831 Eğret erkek nüfusunu gösteren bu belge, ele aldığımız hususta bir
asır daha geriye gitmemizi sağlayacaktı. Bu sevindirici bir durumdu, ama diğer
yandan bütün yazılanları sil baştan yapmak gerekecekti. Öyle yaptık, zenginleşen
bilgi bankası ve geriye çekilen başlangıç noktasıyla daha sağlam temelli
yazılar oluşmaya başladı.
Araştırma
kayıtları bir asır kadar geriye çekildi, geçmiş bir nebze daha
sağlamlaştırılmış oldu. Bununla beraber yakın geçmiş konusunda o kadar rahat
değildik. 1904 Kütükleri 1904-1910 arasını gösteriyordu, sonrasındaki boşluğu
görüşmelerden elde ettiğimiz bilgilerle doldurmak zorundaydık. Tabi ki bu
mümkün olmuyor. Doğal olarak özellikle Cumhuriyet döneminin cahiliydik.
Bu
dönemin bir kısmını çözmemizi sağlayan Seydi Değer (Bacı Dede)nin ölüm
defteridir. Ölenleri günü gününe kaydederlen, bazılarının mensubiyeti ve
akrabalık bağlarını da belirtmesinin çok faydasını gördük. Bir dönem
aydınlandı, fakat Bacıdede merhum bu defteri 1942’den itibaren tutmuş.
Öncesindeki yirmi otuz yıllık dönemi yine aydınlatmıyordu, üstelik bu dönem
Eğret’te fazla hareketliliğin olduğu yıllardı.
Eldekilere
göre yazmak zorundaydık, boşluklar tahminlerle dolacaktı. Biz böyle ilerlerken
Allah bir kere daha yüzümüze güldü. Öteden beri bu konuda bir çalışma yapan
Mehmet Ali Seçen Bey, derlediklerini paylaşma nezaketinde bulundu. Onun
gönderdikleriyle Bacıdedenin gedikleri kapatıldığı gibi, hiç ümit etmediğimiz
kayıp sülale ve aileler de gün ışığına çıkarıldı.
Eğret
sülaleri, nesli tükenenler, sonradan gelenler ve son dönemde terk edenleriyle birlikte
tamamen belirginleşmişti. 2023 Yılı sonuna kadar onları düzenlemekle uğraştık.
Böylece iki yılı alan hummalı bir çalışmanın sonuna geldik. Hesapta olmayan
Eğret Sülaleri, sonradan gelip başka projelerin önüne kaynak yaptı ve
sonuçlanan ilk Eğretiköy projesi oldu.
Sülale
sıralamasında bir hiyerarşi veya kıdem gözetilmedi. Elde bulunan 1831 ve 1904
belgelerindeki sıralama esas alındı. 1840 İle 20. yüzyıl arasında Eğret’e
gelenler eklenip en sona ise daha sonrakiler yazıldı.
Metinde
imla hatası gibi görülebilecek bir husus, lakap ve sülalelerin yazımıyla
ilgilidir. Özellikle lakapların yazımında hem imla kurallarına uygun hem de
Anıtkaya’da söylendiği şeklini bir arada vermeye özen gösterildi. Sülale ve
lakapların yazımında aynı paragraf içinde birden fazla biçim kullanılmasının
sebebi budur.
İki yıl
içinde yüzlerce kişiyle görüştük. Bütün görüşme taleplerimiz olumlu karşılandı,
her görüşmede ufuk açıcı bilgiler elde ettik. Herkes teşekkürü hak ediyor,
Berberahmet Ahmet Kabadayı ile Candırmahalil Halil Omak’ın şahsında bu
teşekkürü etmiş olalım. Yüzlerce Anıtkayalının katkısıyla hazırlanan bu
çalışmayı sahiplenmek herkesin hakkıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder