03 Şubat 2024

Eğret Sülaleleri

 
    Eğretiköy’e başlarken akılda Eğret sülaleleri ile ilgili bir çalışma yoktu. Sadece bazı sülale adları ve lakapların anlamına dair düşüncelerimi dile getirdiğim birkaç yazı yazdım. Yazıları bir arada tutma amacıyla oluşturduğum Eğretiköy’de bu birkaç yazı birilerinin dikkatini çekmiş. Konu bir şekilde Ömer Kayır Bey’e ulaştırılmış. Beni aradığında onları yazan kişiyle konuştuğunu biliyordu. O görüşmede 1904 tarihili Eğret Kütüğünden haberdar oldum, hemen ardından sağolsun, bana ulaştırdı. Böylece belgeye dayalı sağlam bir sülaleler araştırması fikri doğdu.

    2021 Yılı sonlarına doğru kütük üzerine çalışmaya başladık. Her şey açık gibi görünse de kütüğe çözmesi kolay olmayan bir karmaşa hakimdi. Kütükteki sülalelerin bugünkü adı farklıydı, bir çoğunun da karşılığı bulunmuyordu. Ancak görüşmeler ve başka destekleyici yan belgelerle üstesinden gelinebilecek bir durumdu. Sürecin sonuna kadar bu karmaşanın tamamen giderildiği söylenemez.

    Daha önceden açık kaynakları tarayarak, Üniversitelerin Tarih bölümü bitirme tezlerinde Eğret ile ilgili paragrafları toplamıştım. Bu bilgilerin çoğunluğu Şer’iyye Sicilleri, yani mahkeme kararlarının incelenmesinden elde edilmişti. Benzer bir çalışmayı Selami Kurt Bey de yapıp bulduklarını Ömer Bey’e vermiş; O da bana aktardı. Aynılarını ayıkladıktan sonra elde, konusunu Eğretlilerin oluşturduğu önemli miktarda mahkeme kararı birikti. Yaklaşık iki asırlık aralığa yayılan bu belgeler çok düğüm çözdü.

    Planlı plansız, yüz yüze veya telefonla yaptığımız görüşmelerde hem bugüne hem düne dair çok bilgi elde etmiştik. Mahkeme kararları ve birkaç bireysel nüfus kaydı da yeni bilgiler getirdi. Bütün bunları 1904 kütüğüyle birleştirip geniş, ama düzenli bir data oluşturduk. Artık geriye bu bilgileri metne dönüştürmek kalıyordu.

    O dönemdeki yazılarda sülale geçmişlerini ortalama 150 yıl geriye götürebiliyorduk. Eldeki bilgiler ancak bu kadarına izin veriyordu. Benim de içime sinmeyen yazıları kaleme alırken Ömer Bey’den önemli bir kaynak daha geldi. 1831 Eğret erkek nüfusunu gösteren bu belge, ele aldığımız hususta bir asır daha geriye gitmemizi sağlayacaktı. Bu sevindirici bir durumdu, ama diğer yandan bütün yazılanları sil baştan yapmak gerekecekti. Öyle yaptık, zenginleşen bilgi bankası ve geriye çekilen başlangıç noktasıyla daha sağlam temelli yazılar oluşmaya başladı.

    Araştırma kayıtları bir asır kadar geriye çekildi, geçmiş bir nebze daha sağlamlaştırılmış oldu. Bununla beraber yakın geçmiş konusunda o kadar rahat değildik. 1904 Kütükleri 1904-1910 arasını gösteriyordu, sonrasındaki boşluğu görüşmelerden elde ettiğimiz bilgilerle doldurmak zorundaydık. Tabi ki bu mümkün olmuyor. Doğal olarak özellikle Cumhuriyet döneminin cahiliydik.

    Bu dönemin bir kısmını çözmemizi sağlayan Seydi Değer (Bacı Dede)nin ölüm defteridir. Ölenleri günü gününe kaydederlen, bazılarının mensubiyeti ve akrabalık bağlarını da belirtmesinin çok faydasını gördük. Bir dönem aydınlandı, fakat Bacıdede merhum bu defteri 1942’den itibaren tutmuş. Öncesindeki yirmi otuz yıllık dönemi yine aydınlatmıyordu, üstelik bu dönem Eğret’te fazla hareketliliğin olduğu yıllardı.

    Eldekilere göre yazmak zorundaydık, boşluklar tahminlerle dolacaktı. Biz böyle ilerlerken Allah bir kere daha yüzümüze güldü. Öteden beri bu konuda bir çalışma yapan Mehmet Ali Seçen Bey, derlediklerini paylaşma nezaketinde bulundu. Onun gönderdikleriyle Bacıdedenin gedikleri kapatıldığı gibi, hiç ümit etmediğimiz kayıp sülale ve aileler de gün ışığına çıkarıldı.

    Eğret sülaleri, nesli tükenenler, sonradan gelenler ve son dönemde terk edenleriyle birlikte tamamen belirginleşmişti. 2023 Yılı sonuna kadar onları düzenlemekle uğraştık. Böylece iki yılı alan hummalı bir çalışmanın sonuna geldik. Hesapta olmayan Eğret Sülaleri, sonradan gelip başka projelerin önüne kaynak yaptı ve sonuçlanan ilk Eğretiköy projesi oldu.

    Sülale sıralamasında bir hiyerarşi veya kıdem gözetilmedi. Elde bulunan 1831 ve 1904 belgelerindeki sıralama esas alındı. 1840 İle 20. yüzyıl arasında Eğret’e gelenler eklenip en sona ise daha sonrakiler yazıldı.

    Metinde imla hatası gibi görülebilecek bir husus, lakap ve sülalelerin yazımıyla ilgilidir. Özellikle lakapların yazımında hem imla kurallarına uygun hem de Anıtkaya’da söylendiği şeklini bir arada vermeye özen gösterildi. Sülale ve lakapların yazımında aynı paragraf içinde birden fazla biçim kullanılmasının sebebi budur.

    İki yıl içinde yüzlerce kişiyle görüştük. Bütün görüşme taleplerimiz olumlu karşılandı, her görüşmede ufuk açıcı bilgiler elde ettik. Herkes teşekkürü hak ediyor, Berberahmet Ahmet Kabadayı ile Candırmahalil Halil Omak’ın şahsında bu teşekkürü etmiş olalım. Yüzlerce Anıtkayalının katkısıyla hazırlanan bu çalışmayı sahiplenmek herkesin hakkıdır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder