habakam debakam: Hiç durmadan, sürekli olarak (Ha bakalım, de bakalım)
habaken: Tamam mı, anladın mı
anlamında tembih onaylatma sözü (Hadi bakayım)
habar: haber
haba yumek:
Kilim ve halı yıkamak.
Habeş: 1.Yörüklerin Ali oğlu Ahmet Demir. Zıhiyeosman
ile Çolağessanın abisidir. Esmer renginden dolayı böyle lakaplandırılmış. 2016
Yılında vefat etti. 2.Ümmününseydinin
oğlu Mustafa Selman. 1942 Yılında doğdu, Ahmethocanın küçüğüdür. Yeni evliyken 1965 yılında vefat etti.
habire: Durmadan, ara vermeden
sürekli.
ha biri: İsmi lazım değil,
ismini vermek istemediğim biri.
Habiri: Osmanköylünün Süleyman oğlu Mehmet Boy. 1944
Yılında doğdu, Bekçialinin küçüğüdür. Çok kullandığı bu söz kendine lakap oldu,
2015 yılında vefat etti.
Hacı: Kalecikli Ahmet Çelik. Sonradan Eğret’e
gelmiş, fakat daha kendi köyündeyken böyle lakaplanmış. Hacca gitmediği halde
Hacı denmesinin sebebi olarak, Hacda olan babasının misal aleminde onu bu
makamda görmesi gösteriliyor. Bir süre bakkal dükkanı çalıştırmış ve 1966
Yılında vefat etmiş.
Hacıabdil: Hacapdıramanların Abdülkadir oğlu Abdurrahman
Keleş. 1876 Yılında doğdu, Cıldırın babası İbrahim ile Abdil Keleş’in babasıdır;
1941’de vefat etti.
Hacıabdilguyusu: Hacıabdil tarafından kazdırılan dolaplı kuyu.
Oğlunun torunu İbrahim Keleş tarafından yerine çeşme yaptırma planları var.
Hacıahmediñguyu: Olucak tarafında sereñli çok bilinen bir kuyu.
Emiralanların Hacı Ahmet Emre veya babasının hayratı olduğu sanılıyor.
Hacıahmet: Hacıahmetlerin Ahmet oğlu Ahmet Emre. 1891
Yılında doğdu, çocuğu olmadı İlyenli Deliveliyi evlatlık aldı. 1946 Yılında vefat
etti.
Hacıali: Çorbecilerin Ahmet oğlu Ali Dadak. 1878
Yılında doğdu. Deliveyisin yeğeni, Şebekahmetin babasıdır. Kendi lakabı Haceller
biçimiyle çocuklarının sülale adına dönüşecektir. 1952’de vefat etti.
Hacıaliniñgavak: Çorbecilerin Hacı Ali tarafından dikilen
kavak, dere kenarında uzun yıllar yaşamış ve en sonunda devrilerek dere üzerine
doğal bir köprü olmuştu. Yıkılmadan önce içi boşalmış gövdesini soyunma kabini
olarak kullanırlarmış. Büyüklüğü sebebiyle onun bulunduğu mevki de bir süre bu
adla anıldı.
Hacıapdılla: Tingildeklerin Osman oğlu Abdullah Kasal. 1915
Yılında doğdu, Musadede ve İncemehmedin küçüğüdür. Berber, dişçilik, saatçilik
gibi maharetleri olan çok yönlü bir adamdı. Çocuğu olmadı, 1990’da vefat etti.
Hacıapdıllanıñfırın: Buñar camisinin arkasındaki fırın bu isimle
anılıyor.
Hacıapo: Çakırmehmedin küçük oğlu Abdullah Erdem. 1947
Yılında doğdu. Meraklı, öğrenmeye açık biri olarak askerlik günlerini çok iyi
değerlendirmiş. Hacca gitmeden önce böyle lakaplanmasının sebebi Ortadoğu’daki
gezileri. Halen Anıtkaya/Afyon’da yaşıyor.
Hacıarif: Böbüdedenin küçük oğlu Arif. 1879 Yılında
doğdu, ayağında biraz aksaklık vardı. Körhoca ve Kelahmetin babasıdır, 1925
öncesi vefat etti.
Hacıarifiñguyu: 1.Söğütcük’teki üç kuyudan ortadaki sereñli
kuyu. Veyislerin Hacıarif hayratıdır. Sonradan oğlu Kelahmet Varlı tarafından
yerine çeşme yaptırıldı. 2.Kepez berisinde Bağların altındaki sereñli kuyu.
Hacıların Davılcıarif hayratı.
Hacıefe: Hassönlerin Halil oğlu Hasan. 1871 Yılında
doğdu. Hacı İbrahim ve Buruşakmehmetin abisi, Çilmahmut ve Körmustafanın
babasıdır. 1926 Yılında vefat etti.
Hacıemin: Ayanoğlu Mehmet’in oğlu Emin As. 1914 Yılında
doğdu, Alçakların Halil İbrahim As’ın küçüğüdür. 1997’de vefat etti.
Hacıemirlah: Apdıramanların Gazcı Abdullah oğlu Emrullah
Onay. Hayırsever biri olarak bilindi, adı kendinin ve ailesinin lakabı oldu;
1982’de vefat etti.
Hacıguycu: Guycu Ahmet’in oğlu Süleyman Mola. 1901
Yılında doğdu, 1987’de öldü. Ayrıca onun küçük kardeşi İbrahim Mola da aynı
lakapla anıldı.
Hacıhafız: Apdıramanların Hasan’ın üçüncü oğlu Mustafa. Curakapdıraman
ve Kirpitçinin küçüğü, Çiloğlanın büyüğüdür. 1878 Yılında doğdu, ilim yolunu
seçtiği için böyle lakaplandı. Yeniali ile Kelhasanın babalarıdır, 1925
öncesinde vefat etti.
Hacıiresil: Kekliklerin Kelalinin büyük oğlu Resul Tül.
1911 Yılında doğdu, Kelırmızanın abisidir. Uzun ve ak sakallarıyla bilinirdi.
1985 Yılında vefat etti.
hâcık(hahacık): Olumsuz sıfatlarda pekiştirme ünlemi. (Yalancı hâcık!)
Hacımurat: Küçükmehmetin küçük oğlu Murat. 1860 Yılında
doğdu. 1909 Yılının Eğret Muhtarıydı, Yetimlerin dedesidir; 1925 öncesi vefat
etti.
Hacınıñhasan: Kalecikli Hacı Ahmet Ağanın oğlu Hasan Çelik.
1941 Yılında doğdu, bir dönem Anıtkaya Belediyesi muhasipliğini yaptı. Sonra
Kütahya’ya taşındı.
Hacınıñibram: Arzımanoğlu Hacı Mustafa’nın oğlu Halil
İbrahim Azbay. 1904 Yılında doğdu, çocuğu olmadı; 1974 yılında vefat etti.
Hacıseydahmet: Şeherlioğlu Ahmet’in oğlu Seydi Ahmet Şık. 1903
Yılında dünyaya geldi. Uzun süre yaşadı ve 1999’da 96 yaşındayken vefat etti.
Hacızekeriye: Çatalların Halil İbrahim oğlu Zekeriya Çelebi. 1908 Yılında doğdu, sülalesiyle değil adıyla anılınca bu onun hem lakabı hem de ailesinin sülale adına dönüştü. 1961’de vefat etti.
hadde: Şaşırma ünlemi
hade: 1.Haydi, 2.Sahi mi,
gerçek mi anlamında
hadeñ: Bir çok kişiye topluca
söylenen haydi ünlemi.
hadeñdi: Haydi çabuk olun.
hadêñize: Çocuğu eve gönderme
sözü, (Hadi evinize)
hadeyince:
Çabucak, anında
Hadımoğlu: Şeherlioğlulardan biri olan Hadim Ali’nin
çocuklarına böyle deniliyor. Akılda kalan son Hadımoğlu İbrahim Alorta’dır,
1906-1975.
hadibakam:
Telaş ve üzüntü bildirir ünlem (hadi bakalım)
hadibaken:
İstenileni yapması için tembihleme sözü (hadi bakayım)
hadi gâli:
Şaşırma ünlemi
hadigoyuna: Koyun köpeğini ait olduğu yere, sürünün başına kovma sözü.
ha işde: Şöyle böyle, orta
halli, idare eder.
Hâfız: Hacımahmut oğlu Mehmet Öztürk. 1909 Yılında
doğdu. Manda, Garaçaylı ve Ayımevlütün abisidir. Afyon ve İstanbul’da medrese
eğitimi aldı, küçük yaşta hafız oldu. Bir dönemin Eğret Muhtarıdır, uzun süre
bakkallık da yaptı; 1994’te vefat etti.
Hafızıñçeşme: Hafızın evin altındaki çeşmedir. Sonradan
kurumasına rağmen bir şekilde beslenip akması sağlanmıştı.
hak: İmam, berber, sığırcı,
fırıncı gibi kişilere aynî olarak ödenen yıllık ücret.
hakget: gerçek, hakikat
hakgetden:
gerçekten, hakikaten
hakına: İmam, berber, sığırcı
gibi hizmet verecek kişilerle, ücreti harman sonu halktan toplanacak tahılla
ödenecek şekilde anlaşma.
hakına bokuna:
(z) Kar-zarar hesabı tam yapılamamış, karambole girilmiş iş.
hakından gelmek: 1.Zor bir işi başarı ile sonuçlandırmak, 2.Cezalandırmak,
yenmek.
hak toplamek:
Aynî ücreti yıllık olarak tahsil etmek. Genellikle harman kalktıktan sonra
buğday olarak alınır.
hâla:” hatta” anlamında
kullanılır (Çabuk olmasını söyledik, hâla bubası da dedi.)
hâladâ/hâladaha: (e) ”hâla” edatı bu şekilde söylenir.
halaza: Ekilmediği halde bir
önceki hasatta dökülen tohumlardan çıkan, emek verilmeden yetişen ekin.
Halaza: Garapaçanın Eyüpçetinin Olucaklı ilk eşinden
oğlu Halil Çetin. 1927 Yılında doğdu, 1994’te vefat etti.
halberi: kolaylıkla, kolay
kolay
halbüküse/halbüküsem: halbuki, oysa
hale yola gomek: Bir şeyi veya durumu düzeltmek, işleri yoluna koymak.
Haliban: Halil İbrahim
Halibram: Halil İbrahim
Halibram berkatı: Halilibrahim bereketi.
Halilakgaş: Ayanoğlu İbrahim’in Halil Akkaş. 1914 Yılında
doğdu, soyadı kendine ve ailesine lakap oldu. 1966 Yılında vefat etti.
Halilçavuş: 1.Selimlerin
Çolakömerin oğlu Halil Salman. 1890 Yılında doğdu; Çanakkale gazisi ve
Şampayanın babasıdır. 1974 Yılında vefat etti. 2.Mollahmetlerin Ahmet oğlu
Halil. 1891 Yılında doğdu, Müdüroğlu Mehmet Ali Eşiyok’un abisidir. Cihan
Harbine katıldı, Çanakkale gazisidir. İşgal sırasında Yunanlar tarafından
işkenceyle şehit edildi.
Halilefe: Yörüğoğluların Ahmet oğlu Halil Tüplek. 1911 Yılında doğdu, Aliefenin küçük kardeşi; Gurluahmet, Sait ve Lütfi Tüplek’in babalarıdır. 1972’de vefat etti.
Halimeniñmehmet: Hatiboğlu Mehmet Ali’nin oğlu Mehmet Kıy. 1917
Yılında doğdu, babası erken vefat ettiği için annesi tarafından büyütüldü ve
ona bağlanarak lakaplandı. Canfırının babasıdır, 1986’da vefat etti.
halka: Çevresi
sivri çivilerle donanmış koyun köpeği tasması.
halva: helva
Hamambazarı:
Pazar günleri Gazlıgöl’de kurulan Pazar.
hamamcı: 1.Hamama gidenler
grubu, 2.Boy abdesti alması gereken erkek
hamamcı olmek:
Gusül abdesti gerekmek.
hamam gibi:
Çok sıcak
hamamlık: Odanın duvarının içine
gömülmüş banyo yapma yeri.
hambal: hamal
ham düye: İlk kez buzulayan
düve.
ham etmek:
Çocuk dilinde yemek.
hamıraşı: Evde kesilmiş makarna,
erişte.
hamır mendili:
Ekmek yaparken hamur altına veya tekne üstüne kullanılan yaygı.
hamırsız: 1.Bir tür mayasız
ekmek, 2.Ebegömecinin düğmeye benzer tohumu.
hamır yazmek:
Fırına verilmek üzere hamurun ekmek büyüklüğünde yuvarlanarak parçalanıp mendil
üzerine dizilmesi.
hamıt: Koşum takımlarının,
hayvanın boynuna takılan en önemli parçası.
hamlamek: 1.Hayvan uzun süre boş
durmaktan idmanını yitirmek; 2.Bir işe ani yüklenme sonucu, vücut ve kaslar
yorgun düşmek.
hamsı: Olgunlaşmamış,
demlenmemiş, çiğsi koku.
hamsımek: bayatlamak
Hamsinci: İdrisoğlu İbrahim'in büyük oğlu Mustafa İdi. 1879 Yılında doğdu, Delimehmetin babasıdır. Hamsin denilen kış günlerinde koyunlarını kırdırdığı için bu lakapla anılmış. 1958 Yılında vefat etti.
Han: Tarihi kervansaray.
han gibi: çok büyük, çok geniş
hana: hani
hanabakam:
Pekiştirilmiş hani edatı (hani bakalım)
haney: İki katlı ev
hangı: hangi
hangı biri:
Çok olanlardan hangisi?
hangını: hangisini?
han gibi: çok büyük, çok geniş
Hanıñarası:
Köy içinde bir mıntıka.
Hanyeri: Dağda bir mevki.
hapaz: 1.avuç, 2.tutam
hapaz hapaz:
(s-z) Avuç avuç anlamında çokluk bildirir.
hapazlamek:
avuçlamak
hap demek:
Çocuk dilinde yemek.
harar: büyük çuval, talis
haréket: deprem, zelzele
harilli: çabuk kızan, akılsız
Harilli: Patlakların Davılcının büyük oğlu Ahmet
Patlar. 1934-2011
harlamek: 1.Az yanan ateş birden
alevlenmek, 2.Su birdenbire ses çıkararak akmak.
harman: Sapın harman yerine
getirilmesiyle başlayan, samanın samanlığa sokulmasıyla sona eren ve yaklaşık 3
ay süren hasat sezonu. Bu sezon eskiden Kasıma kadar sürermiş.
harmancı: Yalnız harman
işlerinde çalışmak üzere anlaşılmış kişi.
harmancı durmek: Birisiyle sadece harman işlerini görmek üzere anlaşmak.
Harmanda dirgen yiyen eşşek yılına
gadâ unutmaz: atasözü
harmandan galkmek: Sapın tarladan harman yerine gelmesiyle başlayan hasat
işlemlerinin sona ermesi.
harman davran:
İşlerin hemen yapılması gerektiğini anlatır ikileme.
harman dırmığı:
Nispeten küçük, sadece arkası sıyırgı olarak kullanılan tırmık.
harman galkmek:
(mec)Sofradaki yemeklerin bitirilmesi.
harman süpürgesi: Çok sert ottan yapılan, çimler arasındaki buğday tanelerini bile
toplayabilen dikey olarak bağlanmış, özel tasarım süpürge.
harman veresiye: Parasını harmandan sonra ödemek üzere yapılan alışveriş.
harmanyeri:
Döven sürme, savurma, çalkama vs. hasat ile ilgili bütün işlemlerin yapıldığı
yer.
Haroahmet: Kekliklerin Kelalinin son hanımından tek oğlu
Seydi Ahmet Tül. 1929 Yılında doğdu, İlyenli anası sebebiyle Macurahmet diye
bir lakabı da var. 2007’de vefat etti.
hartdadak:
Hemen birden bire.
hartos martos:
(z) Birbirini ite kaka, tartışarak.
Has: Manavların Ahmet oğlu Halil İbrahim Öztürk.
1953 Yılında doğdu. Kilolu yapısı sebebiyle bir film karakterine benzetilerek
böyle lakaplandı. 1995’te vefat etti.
hasdacak: hastalıklı, bitkin
hasır olmek:
Tarladaki ekin çok çiğnenmekten biçilip hasat edilemeyecek duruma gelmek.
Hassönneñguyu: Hassönlerin ataları tarafından kazdırılmış
dolaplı kuyu.
haşadı çıkmek: çok
yorulmak
haşeş: haşhaş
haşeş çapaları:
1.Tarlada toplu olarak yapılan, yılın ilk işi. 2.Haşhaşların çapalandığı zaman,
dönem.
haşeş daşı:
Üzerinde haşhaş ezilen taş.
haşeş dilmek:
Taze haşhaş kapsüllerini, sakızını almak üzere özel bıçakla çizmek.
haşeş garması:
Sürtülmüş haşhaşın şeker-su ile karıştırılmasıyla elde edilen, hem yemek hem de
tatlı niyetine yenilen karışım.
haşeş gırmek:
Olgunlaşmış haşhaşı kapsüllerini kırmak suretiyle hasat etmek.
haşeşlenmek:
(mec) Meyve kurtlanmak.
haşeş sürtmek: Kavrulan haşhaşı taş üzerinde elcikle ezmek.
haşılama: haşlama
haşindi: Hemen şimdi.
haşşöne/haşşönecene: Bir durumu onaylama veya durumdan duyulan memnuniyet ünlemi (hah
şöyle)
Hatca: Hatice
Hatcamehmet: Mardakların Hasan oğlu Mehmet Saki. 1913-1989
hateş: ateş
hatıl gafalı:
Söyleneni geç ve zor anlayan anlamında hakaret sözü.
hatıra: Ücretsiz, karşılıksız
sırf hatır için yapılan iş.
hatır almek:
Gönlünü hoş etmek.
hatır hatır:
(z) Şiddetli kaşınmayı anlatır.
hatırını gırmek: Birinin kalbini kırmak, onu üzmek, gücendirmek.
hatimlik: Kur’anı hatmeden
öğrenciye verilen hediye.
Hatipleñguyu: Hatiboğlular (Hatipler ve Gobaklar)ın evin
önündeki dolaplı kuyu.
hav: Bazı bez ve kumaşlarda
toplanan yumuşak topakçıklar.
havını almek:
Bazı yeni giyecekleri kullanmadan önce yıkamak.
Havili: Ümmünüñseydinin ilk hanımı Havva Selman. Gugukların
Kelhasan kızıdır, 1923’te doğdu. Ahmethoca, Asım ve Habeşin analarıdır; 1965
yılında vefat etti.
havkılamek:
1. Sert ve öfke dolu sözlerle saldırmak, 2.Köpek havlayarak saldırmak.
havlı: havlu
havlız: Çocuk lazımlığı.
Havse: Hafize
havta: hafta
havtasında:
Bir hafta sonra
havtiye: Gelecek hafta
hayâ: Erkekte cinsel
organlar
haya giden:
inatçı, burnunun dikine giden
hayat: Evin diğer
bölümlerinin buraya açıldığı, yemek yenen dinlenilen, iş konuşulan; evin en çok
kullanılan bölümü.
hayay: (e) “güya, sanki” ye
yakın anlam verir. (Hayay biz yemeği bişirdik falan demedim)
Haydar: Aydınlı Delimehmetin büyük oğlu Haydar Acar.
1921 Yılında doğdu, köyde bu isimli başka biri bulunmadığından adı kendine
lakap oldu. Hatta oğulları bile babasına nispetle anıldı. 1993 Yılında vefat
etti.
hayır: Allah rızası için
yapılan harcama.
hayırgör: Alışverişin
kesinleştiğini gösteren el sıkışma.
hayır haber:
(i) Ses seda, her hangi bir bilgi.
hayırı galmemek: İşe yaramaz, kullanılamaz duruma gelmek.
hayırına: Karşılıksız, sevabına.
hayırı olmamek:
1.Dermansız güçsüz kalmak, 2.Bir yararı dokunmamak.
hayır işi:
Allah rızası için yapılan iş.
hayırlara garşı varam: Rüya için “hayır olsuñ” diyene verilen cevap.
hayratçı: Köyde arabayla
dolaşarak bağış toplayan kimse.
Hayta: Demirdelenoğlu Osman’ın tek oğlu Mahmut
Özdemir. 1908 Yılında doğdu. Evin en küçüğü ve tek oğlu olduğundan biraz
şımarık yetiştirilmiş. Bu yüzden tanıyanlar, lakabının hakkını verdiğini
söylüyorlar. 1978’de vefat etti.
Haytanıñguyu: Susuzosmaniye’nin ötesinde sereñli bir kuyu.
Bu adla bilinmesine rağmen Haytanın babası veya dedesi tarafından kazdırıldığı
düşünülüyor. O vakitler kuyunun bulunduğu mıntıka Eğret’e aitmiş.
hê: 1.evet, 2.yok, hayır
Hebbe: Mihrioğlu İbrahim eşi
Habibe Eşit. Tekelioğlu Mehmet Ali kızıdır, 1875 Yılında doğdu. Kötüosman,
Mehmet ve Çetenin anası; Tomanınibram ve Gambırarifin kaynanasıdır. Bundan
sonra sülaleye hem Mihrioğlular hem de Hebbeler denilecektir. 1954 Yılında
vefat etti.
hebücüğü: tamamı, tümü, hepsi
hebücümüz:
hepimiz
Hécaz: Hac, hac yolculuğu
(Hicaz)
Hécaza gitmek:
Hacca gitmek.
hece: 1.Nasıl, nice; 2.Tamam
mı, değil mi
héç/heş: 1.Hiç edatı, 2.Tabii,
elbette anlamında onaylama ünlemi.
heç duraksız: Durmadan, sürekli
héçinsemek:
Önemsememek, değer vermemek, kâle almamak. Hiçmiş gibi davranmak.
hef: korku (havf)
heflenmek:
İçin için korkmak, endişelenmek (havflanmak)
hekmet: hikmet
helbet: 1.evet, 2.tabii ki,
elbette
hele/helegoma:
Karşıdaki kişiyi, onun davranışını, sözünü protesto etmek veya o kişiyi
küçümsediğini göstermek amacıyla verilen tepki.
hele bi: 1.Dikkat çekme ünlemi
(Hele bi kısırağı va!); 2.Tehdit ünlemi (Hele bi gelmesiñ gösderirin ben oña!)
helelce: Bir kuş, kerkenez.
hele le: Şaşırma ünlemi
Heliban: Halil İbrahim
helle melle etmek: 1.Üstünkörü de olsa işi yoluna koymak; 2.Tencereden çıkarılan
yemeği karıştırıp parçalamak.
hellen: Sakındırma ünlemi
(hele len)
hellicik/ellicik etmek: imrendirmek, özendirmek
hémi: 1.tamam mı, 2.emi
edatı
Hendek Arası:
Taşlıtarla mevkiinden köye giriş yolu.
hendek atmek:
Hendek kazarak tarlaya koruma sağlamak veya su yolu açmak.
heñgâme: Kaldırılıp taşınamayacak kadar büyük şey.
hepberebâ:
Elbirliğiyle, hep birlikte
heral/heralda:
herhalde
herdâyim: her zaman, daima
heremi: Haksızca aşırı ücret talep eden ve bunu
zorbaca alan; hakkı olmadığı halde başkasına ait şeyi alan, yiyen; gaspeden, el
koyan, çalan kimse; eşkıya, harami.
herepsi: hepsi, tamamı, (her
hepsi)
heri: seslenme ünlemi
herifcioğlu:
Kendisinden bahsedilen ve saygıyı haketmeyen kişi.
herkeş/herkeşlê: herkes
heryanı:1. Küçüklük veya azlık bildirir. (Her yanı üç dilim
yedim.); 2.Bütün yönleriyle (Heryanı
bubasına çekmiş…)
hesabına gelmek: Çıkarına uygun bulunmak.
hesap görmek:
Alacak vereceği karşılaştırıp ödeşmek, borcunu ödemek.
hevâ: 1.Hava; 2.Yağmur, yağış (Hevâ geliyo,
davranıñ.)
hevla: helva
héyallamek:
Sezmek, sezinlemek, hissetmek, fark etmek
heyam/heyamda:
herhalde
heyânet: 1.ihanet, 2.hain
heyar: salatalık, hıyar
heyheyli: deli
heykel: Hakaret sözü.
Heykelcemal: Hacımahmutların Gocahasanın büyük oğlu Cemal
Öztürk. 1935 Yılında doğdu, uzun boyu ve iri yapısından dolayı böyle
lakaplandı. Yalnız yaşadı ve 2005’te vefat etti.
heykel gibi:
1.Çok büyük, 2.Hareketsiz, duygusuz, durgun.
heyvak: eyvah
hı/hım: evet
hıggıdık: hıçkırık
hılt: can sıkıntısı
hıltar: 1.Hayvanların boynuna
takılan kayış, yular; 2.Koyun köpeklerine takılan çivili tasma, halka.
hılt olmek:
Gıcık olmak, hoşlanmamak, çok kıskanmak.
hımbıl: 1.avanak, budala;
2.uyuşuk, mıymıntı, beceriksiz
hımbılhıkış gağnı yokuş: Ağırcanlı kimseler ve çok ağır nesneleri tanımlamada kullanılan
tabir.
hımırtlak:
gırtlak
hımkış: Çok karışık, çok sıkışık; karman çorman.
hınkırmek:
sümkürmek
hınkış: Ağır canlı, yavaş
hareket eden, umursamaz
hırt: 1.kıskanç,
2.olgunlaşmamış kavun, kelek
hırtgarınnı:
kıskanç kimse
hırtlak: boğaz, gırtlak
hırtlaklamek:
Boğazını sıkmak.
hırtlaklı:
boğazlı kazak
hışır: ağır
hışır gibi:
çok ağır
hızar: tomruk, kalın ağaç
kesen büyük testere
hızarcı: marangoz, ağaç işleri
yapan kimse
Hızarcı: Kirpitçilerin Sabri oğlu Hasan Kirkit. 1937
Yılında doğdu. Bir çok lakabnın yanında bu da kullanılır.
hinci: şimdi
hinciye: şimdiye kadar
hinciyecek:
şimdiye, bugüne kadar
hizmikar: Yıllık veya mevsimlik
bir ailenin işlerini gören, hizmetinde bulunan kişi, bekar.
ho: Sığırları sürme ve
onlara seslenme ünlemi.
Hocafatması: Akbaşların Mehmethocanın hanımı Fatma
Karakaya.
hocalâ yemişi:
Bodur yabanıl bir ağaç ve onun küçük kırmızı meyveleri.
hodul: Anlayışsız, hatır
gönül dinlemeden konuşan, kibirli kimse.
hodullanmek:
Sevimsizce söylenmek, homurdanmak.
hokra: Büğlek ısırması sonucu
hayvanın sırt bölgelerinde oluşan şişliğin zamanla kurtçuklarla dolu iltihaplı
yara halini almış biçimi.
hondumuş: Kartlaşmış, eskimiş, kocamış. (Bu horaz
hondumuş, kesem gitsiñ.)
Hopalı: Eyüplerin Ahmetçavuşun Eyüp oğlu Halil İbrahim
Dirlik. Orada askerlik yaptığı için Hopalı demişler. Erken dönemde İzmir’e
yerleşmiş.
hopbecik etmek:
Çocuk severken yukarı atıp tutmak.
hop etmek:
Çocuk dilinde çocuğu zıplatmak.
hoplamek: atlamak, zıplamak
hora geçmek:
İşe yaramak, makbule geçmek.
horalet: oralet
horavlanmek:
sinirlenmek
horaz: 1.Horoz, 2.Av
tüfeklerinin üstündeki çıkıntı.
hor gullanmek:
Bir şeyi eskir yıpranır diye düşünmeden kullanmak.
horlamek: hor görmek
hortlağıñ geliyon dediği
gibi: Ön bilgiyi verip de
bir türlü sonuca ulaştırılmayan durumlar için söylenir. Tehdit kokulu ön
bilgiler sıkıcı hale gelmiştir ve muhatap sabırsızlanarak tehditlere meydan
okur. Hortlak geliyor diye korkutulan kişilere, bir süre sonra bu numaranın işe
yaramadığı anlaşılıyor.
hortlamek:
Kabir azabına maruz kalmak
hortlatmek:
Ölen birisini lanetle anıp onun kabirde rahatsız olmasını dilemek.
hortleyesice:
İlenç sözü (hortlayasıca)
hoşaf gibi: Yorgunluk, bitkinlik anlatır benzetme.
hoşurdamek: Su kaynarken ses çıkarmak.
hoturdamek:
homurdanmak
hoturdatmek:
Burun çekmek.
hotur hotur: (z)Dolu burunu çekmeyi anlatır.
hoydur hoydur:
(z) Başıboş gezip dolaşmak için söylenir
hoyrat: Dikkatsiz, savruk, söz
dinlemeyen dikbaşlı kimse.
hozleşmek:
1.Hoşuna gitmek, hoşlanmak; 2.Yara iyileşirken tatlı tatlı kaşınmak.
hödük: anlayışsız görgüsüz,
kaba, yontulmamış
Hödükhaliban: Noritokanın Dandırlı hanımı yanında tay gelen
Halil İbrahim. Ne zaman doğduğu ve öldüğü bilinmiyor. 2.Garadelinin büyük oğlu
Halil İbrahim Kzılyel. 1928 Yılında doğdu. Garibanca bir hayat yaşadı ama,
hayırseverliğinden ve vakarından taviz vermedi, 2001’de vefat etti.
hökümallağına gitmek: Başsağlığı dilemeye gitmek (Elhükmü lillah)
hökümet: devlet
höküm geymek:
Kendisine mahkemece ceza verilmek.
hönkür hönkür :
(z) Şiddetli ağlama, hüngür hüngür ağlama.
höpürdetmek:
Ses çıkararak içmek.
hörküle: iriyarı, güçlü
kuvvetli kadın. Herküle
Hörküle: 1.Garaguzuların Ali eşi Sultan Önkal. Deligız
Ayşe ve Arif kızıdır, 1908 Yılında doğdu. Kesgin Mahmut İdi’nin ablası olur.
Cesurluğu ve erkek gibi güçlü kuvvetli oluşuyla tanınıyor. Kocası erken ölünce
oğullarını tek başına büyütmüş. 1978 Yılında vefat etti. 2.Hakkıların Patır eşi
İsmihan Yırgal. Osmanköylü Hüseyin kızı, 1920 yılında doğdu, 1990’da vefat
etti.
höst: Büyük hayvanları
çevirme ünlemi.
höşmerim: Süte un ve şeker
karıştırılarak yapılan bir yemek.
höykürmek:
Bağırmak, dövünmek
hûcu/huhûcu:
Bir tarikata bağlı olarak zikir eden, derviş.
huy edinmek:
Bir şeyi alışkanlık haline getirmek.
huylanmek:
At ürkerek rastgele koşmak, şahlanmak.
huylu: Olur olmaz ürküp
kaçmak gibi kötü huyları olan at.
hücüre/mücüre:
İçine ufak tefek şeyler konan dolapçık, komidin.
hümürtlek:
1.gırtlak, 2.kulak memesi, 3.burun direği
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder