Eski kütükte 'Zenci Selim Oğulları' olarak kayıtlılar. Şimdilerde ırkçı anlam içerdiği gerekçesiyle kullanımı pek hoş karşılanmayan 'zenci' kelimesi, eskiden Afrika kökenli siyah derili insanları anlatmak maksadıyla kullanılırdı. İşin doğrusu biraz da olsa aşağılayıcı bir anlamı vardı. Yalnız Eğret'te bu kelime hiç kullanılmadı. Bakmayın siz resmi kayıtlarda göründüğüne, Eğretli bu insanlara evelevelden 'Arap' demiştir.
Bütün dünyada Arap ülkelerinin halkına 'Arap' denir, lakin onların rengi siyah değildir. Biz ise bu kelimeyi ırk anlamında değil, 'siyahi derili' manasıyla kullanıyoruz. Arap ülkeleri insanlarına değil, Afrikalılara 'Arap' diyoruz. Eskiden beri Eğret'te böyleymiş ve hala bugün de o anlamıyla kullanıyoruz. Kısacası Arap demek, siyahi demektir. Bu yüzden defterde yazana değil halkın dediğine itibar edilmeli. Hep 'Arapselimler' diye bilinmişler, hatta sonraki nesillere yeni lakaplar takmaya gerek görmeden isimlerinin önüne bir sıfat gibi 'Arap' kelimesini getirmek yeterli görülmüş.
Yaygın kanaate göre Arap Selim, Eğretli bir Hacı tarafından 'o taraflardan' getirilmiş. Sepete sığacak kadar küçük bir çocukmuş; deve sırtında sepette getirildiği özellikle belirtiliyor. Bir çocuk uzak diyarlardan başka bir yere, binbir meşakkatli yolculukla neden götürülür ki?
İki ihtimal görünüyor, bu soruya cevap olabilecek... Birincisi, çocuk kimsesizdi. Acıdılar, kurda kuşa yem olmasın diye yanlarına aldılar. İkincisi, o yıllarda kölelik müessesesi henüz geçerli olduğu için ileride bu çocuğu köle olarak kullanmayı amaçladılar. Gerçi Eğret'te kölelik yoktu; ama 'bekar tutma' gibi 'hizmikar durma' ücretli çalıştırma durumları oluyordu... İki ihtimal de mantıklı görünüyor. Tabii bilemediğimiz daha başka bir sebep de olabilir...
Arap Selim'i Eğret'e getiren Hacının Veyislerden biri olduğu fikrinde neredeyse ittifak var. Arapselimlerden birkaç kaynaktan bu bilgi nakledilmiş. Kim olduğu kesinleşmese de O Hacı'nın Veyislerden olduğu kesin gibi... Söylentiler Hacı Arifin dedesi, Böbü Dedenin babası Veyisoğlu Hacı Halil'i işaret ediyor.
ARAP SELİM
1830-1840 Arasını gösteren Eğret kayıtlarında Arap Selim'e rastlanmıyor. Oysa tam da o yıllarda Hac kafilesiyle gelmiş olmalıydı. Bunun bir sebebi, o dönem defterlerinin bir bakıma vergi mükelleflerini kayda esas alması olabilir. Eğret'in yabancısı Selim, doğal olarak mükellef olmadığından kayda değer bulunmadı.
Yıllar geçti, Selim yaşını başını aldı, evlenecek çağa geldi. Onu Küçükmehmetin kızı Şerife ile everdiler. Şerife Hanım, Yetimlerden Hacı Mustafa, Hacı Ahmet ve Hacı Murat'ın ablalarıdır.
Peki onu Eğret'e getiren Veyisoğlu Halil, Arap Selim büyüyüp evlenirken neredeydi? O 1845 gibi vefat etmişti. Fakat sağlığında da Selim'i öylece bırakmadığı, Hacapdıramanların Abdülkadir'e verdiği kızından torunuyla everdiği söyleniyor; fakat bu husus net değil.
Neticede Arap Selim, Küçükmehmet kızı Şerife ile bir yuva kurdu, ev dam sahibi oldu ve hepsinden mühimi artık Eğretli oldu...
Arapkızı
Ölenler var mıydı bilmiyoruz, tespit edilebilen beş çocukları oldu. Bunlardan biri kız, adı da Hanife... 1869 Yılında doğan Hanife çocuklarının iki numarasıdır. Hacımahmutlardan Hüseyin'e vardı. Kezban, Hasan Hüseyin, Fatma ve Azime adında dört çocuğu olduktan sonra eşi vefat etti. Bu arada ortanca kızı Fatma da ölmüştü. Büyük kızı Kezban ileride Arapkızı lakabıyla bilinecek ve sırasıyla; önce Tekirgızıların Hasan'a, sonra Bolvadinli Bekir'e varacak... Gambırömer, Halil ve Köralosmanın anası olacaktır. Arapkızı Kezban'ın küçük kardeşi Azime ise ileride Şaşdımoğlu Halil ile evlenip Uykucu Ömer'in anası olacaktır...
Yaş sırasına göre Arap Selim'in dört oğluna bakalım...
1. Abdurrahman
1856'da doğan ilk oğluna Abdurrahman adını koydu. Böyle bir isimlendirmede, Hacapdıramanlarla yolunun kesişmiş olmasının rolü bulunabilir... Bu isimlendirmeye dayanarak Abdurrahman'ın annesinin Hacapdıramanlardan başka bir Şerife olduğu, Arap Selim'in, onun ölümünden sonra Küçükmehmet kızı Şerife'yi aldığı düşünülebilir...
Abdurrahman, önce Emin kızı Fatma ile, sonra Mustafa kızı Fatma ile evlendi. İki eşi de aynı isimli olduğu için çocuklarının hangileri, hangisinden olduğu anlaşılamıyor. Bugüne uzanan torunlarının beyanına göre; hayatta kalan oğlu, Mustafa kızı Fatma'dandır. Annesi itibariyle Selimler/Esnanlardan olan Fatma Hanım, Kölgeciömerin babasıyla da karınkardeştir... Birinci Fatma Hanım Hamzaoğluların kızı, İkinci Fatma Hanım da Kölgecinin babasına uzandığına göre; iki hanımından da Galgancılar/Ayanoğlular bağlantısı da var...
Arapselimoğlu Abdurrrahmanın çocuklarından Emine 1886, Selim 1889, Mustafa 1891 ve Arif 1894 yılında doğdu... En küçükleri Arif'i ayrı tutacak olursak, üçü de bekar iken vefat ettiler. Mustafa'nın Cihan Harbinde şehit olduğu söyleniyor...
Arap Arif
1900 Yılında doğan Arif, esasında ikiz idi; ikiz eşi çok küçükken öldüğü için kayıtlara yansımamış. Dedesi Arapselime nispetle Arif'e de 'Arap Arif' diyorlardı.
Sarıcaovalı Doktor Osman kızı Samiye ile evlendi. Yeni Muhacir bir Çerkes Köyü olan Sarıcaova'da tabiblik yaptığı için o lakap takılmıştı Osman'a... İlaçlarının hammaddesi otlardı, ve kendi yaptığı ilaçları hastalarının tedavisinde kullanan bir Otacı Hekimdi...
Samiye Hanım ile Araparifin ikisi kız üçü erkek, beş tane çocukları oldu. Bu çocukların en büyüğü olan 1921 doğumlu ilk kızına annesinin adı olan Fadime ismini koydu. Fadime Hanım, Azıraklı Hüseyin Kalkan'ın eşi oldu ve 1999 yılında vefat etti... En küçük çocuğu, 1935'te doğan Nazmiye de ileride Güdüğahmet Ahmet Işılak'ın ikinci eşi oldu. Güdük Ahmet'in Apdıramanlardan olduğunu ve dipte Arapselimin Apdıramanlar bağlantısı hatırlanmalı... Nazmiye Hanım 2021 yılında vefat etti...
Tıraka
Büyük oğlunun adı Abdurrahman, yani dedesinin adı... 1923 Yılında doğdu... Ne zaman takıldı bilinmiyor, ama adından daha çok lakabıyla tanındı, 'Tıraka' dediler... Eskiden gürültülü yüksek sesi 'tarraka' kelimesiyle ifade ederlermiş. Çok ses yapan mantar tabancasına, bu kelimeyi Türkçeleştirerek 'tıraka' diyorlardı. Abdurrahman'a belki hızlı ve yüksek sesli konuştuğu için böyle bir lakap takılmıştır...
Sosyal ve öne çıkmayı seven bir insandı. Eğret Köyünün, belediyelik olmadan önceki son muhtarıydı. Şimdi yıkılmış olan, Hanın önündeki hamam onun zamanında yapılmış. Bu sırada işin üstesinden gelmek için bazı radikal kararlar almaktan çekinmediği karar defterinin incelenmesinden anlaşılıyor. Tabi böyle uygulamaların siyaset dünyasında yeri yok. Vatandaş, köy yararına da olsa kendi çıkarına olmayan işler yapanlara bir daha oy vermiyor. Tırakayı da bir daha seçmeyerek cezalandırmışlar; ilk belediye seçimlerine aday oldu, kaybetti...
Tıraka, Omarcıklardan Emetinin Dikhasan kardeşi Ayşe ile evlendi, böylece Dananın Şapgöbek ve Şöförhalibram ile bacanak oldular... Bir kız beş erkek, toplam altı çocukları oldu. Tek kızı, 1951 doğumlu Nursefa, Kirtyusuf oğlu Ahmet Aydın eşi oldu. Burada biraz durmak lazım...
Hatırlanacağı üzere Tırakanın Dedesi iki eşliydi ve ikisinin adı da Fadime idi. İlk eşi Fatma (Fatma, Fadime, Fatı, Fadik... bunların hepsi aynı kapıya çıkar), Kirtyusufun anası olan Dudu'nun halasıdır... Evliliklerde bu kadarcık bile olsa akrabalıklar mutlaka dikkate alınıyor... Nursefa, 2014 yılında vefat etti...
Tırakanın oğlanlara geçelim... Büyük oğlu Osman, 1949 yılında doğdu; İzmir'den evlendi, 2016 yılında vefat etti... İkinci oğlu Ramazan, İzmir'de Anıtkaya dışından evlendi.... Üçüncü oğlu Rauf 1958 yılında doğdu, Afyon'dan evlendi... Dördüncü oğlu Mehmet de Anıtkaya dışından evlendi... En küçük oğlu Adem, Körahmetin Musa Çotak kızı Kezban ile evlendi. Sadece Adem Anıtkayalı bir hanım aldı, burada bir akrabalık var mı bakalım: Kezban'ın ninesi İsmihan, anası itibariyle Güdükler/Apdıramanlardan, Adem'in Apdıramanlar bağlantısını biliyoruz...
Kendisi 2002 yılında, eşi Ayşe Hanım ise 2012 yılında vefat ettiler... Bütün çocukları dışarıda yerleşik, hamam da yok olunca Tırakadan Anıtkaya'da bir eser kalmadı...
Gara Selim
Arap Arifin ortanca oğlu Selim 1930 yılında doğdu. Belli ki büyük dedesinin adını almış. Ona da 'Arap Selim' dediler, bir asır sonra Eğret'teki İkinci Arapselimdir. Bununla beraber Gara Selim lakabı daha yaygın kullanıldı...
Garacagarısı Haticenin, Çakallardan tay getirdiği kızı Refiye ile evlendi. Hacınınhasan (Hasan Çelik) ile bacanak oldular... Şuayip, Arif ve Ahmet olmak üzere üç oğulları oldu. 1963'te Ahmet'i dünyaya getirdikten sonra Refiye Hanım vefat etti...
İkinci olarak Olucaklı Zakire Hanım ile evlendi. Zeyyad, Refiye ve Nazmi adında üç çocuğu da Zakire Hanım'dan doğdu. Bunlardan Nazmi, küçük yaşta vefat etti. Refiye, Kekliklerden Haciresilin Piriteşkiya oğlu Adem Tül eşi oldu. Zeyyad ise Afyon'dan evlendi, bir kız bir de oğlu var...
Arapselimin büyük oğlanlara geri geliyoruz... Şuayip 1954 yılında doğdu. Patlakların Celep (İhsan Patlar) kızı Zülfiye ile evlendi. Zülfiye'nin anneannesine Gazcıgızı derlerdi; Kekliklerden Kelırmızanın eşi ve Hacemirlahın kardeşi oluyor. Yani Apdıramanlar... Bir kız bir oğlu oldu Şuayip'in ve 2001 yılında vefat etti...
İlk hanımından ortanca oğlu Arif, 1956 doğumlu... Terzimusa kardeşi Zehra ile evlendi. Annesinin adı olan Refiye ismini verdiği bir kızı ve Yasin-Yasemin adlı ikizleri oldu. Afyon'da iki dönemdir Mahalle Muhtarlığı yapıyor...
Ahmet ise, analığı Zakire Hanımın yanında Olucaktan tay gelen Sevim ile evlendi. Selim adında bir oğlu ve Refiye Selin adında bir kızları var. Arapselimin çocukları ve torunlarının tamamı Anıtkaya dışına yerleştiler.
Sağlığında Garaselim uzun müddet bakkalcılık yaptı. İlk dükkanı Gobakların Garibanın evinin olduğu yerde, ikincisi onun hemen karşısında Çolağüseyinin evi yanında, ve son olarak da bacanağı Hacınınhasanın dükkanı yerindeydi. Şimdi Çolaklar ev yaptılar... Bu yüzden 'Dükkancıselim' diye de bilinirdi. Zakire Hanım 2010'da, kendisi ise 2012 yılında vefat ettiler...
Mustafa
Araparifin küçük oğludur, 1932 yılında doğdu... Hacapdıramanların Lomcu Mehmet Hoca kızı Refiye ile evlendi. Eyüplerin Veysel Dirlik ve Tatıresilin Mehmet Omak ile bacanak oldular...
1965 Gibi erken bir dönemde İzmir'e gittikleri için Anıtkaya'da pek bilinmiyorlar. Süreyya, İlkcan ve Mehmet Noyan isimlerinde üç oğlu oldu.
Süreyya Anıtkaya dışından, İlkcan ise Terlemezlerin Pala İbrahim kızı Seviye ile evlendi. Küçük oğlu Mehmet Noyan Adana'da doktor...
Eşi Lomcunun kızı Refiye Hanım 2012 yılında vefat etti... Araparifin küçük oğlu Mustafa ise 2021'de öldü...
Dönelim başa... Araparif 1980 yılında seksen yaşındayken vefat etti. Eşi Samiye Hanım ise 1995'te öldüğünde doksanının üzerindeydi... İlk Arapselimin büyük oğlu, 1856 doğumlu Abdurrahman'ın kesin ölüm tarihi bilinmiyor; yalnız açılan davalardan 1920-25 arasında vefat ettiği anlaşılıyor.
2. İbrahim
Yaş sırasına göre Arapselimin ikinci oğlu İbrahim, 1872 yılında doğdu. Mustafa kızı Elif ile evlendi. Elif Hanım'ın Eğret dışından, aslen Emirdağlı olduğu söyleniyor. Bununla beraber Hamzaoğlu/Tongulların Ahmet ile karınkardeş oldukları, bu sebeple Hassönlerle de bağlantısı bulunduğuna yönelik bir rivayet de var. Bu doğruysa, Conahmetin eşi Zehra Hanımın halası demektir...
Elif Hanımla İbrahim'in 1900 yılında Fadime ve 1906'da Eşe/Ayşe isimlerinde iki kızları oldu. Bunlardan Fadime, Bilallerin Recep eşi olacaktır, kısaca 'Ercepgarısı' derlerdi, 1978'de öldü... Eşe ise Müdüroğlunun (Mehmet Ali Eşiyok) ikinci eşi oldu, Çaparın anasıdır, onu doğurduktan sonra vefat etti...
Tek oğlunun hikayesini aşağıda anlatacağımız Arapselimoğlu İbrahim ile karısı Elif Hanım 1942-43 yıllarında arka arkaya vefat ettiler... Şimdi Şükrü'ye dönelim...
Arap Şükrü
Üç kızdan sonra, Cihan Harbi başladığında 1914 yılında Mehmet Şükrü adını verecekleri bir oğulları dünyaya geldi. Lakabı hazırdı, daha çocukluğundan itibaren 'Arap Şükrü' denilecek kendisine... Yunan işgaline 6-7 yaşlarındayken şahit oluyor...
Yunan gittikten sonra Elif Hanım, kaynı Abdurrahman'ın oğlu Araparif aleyhine miras davası açıyor. Asıl dava gerekçesi, doğrudan kayınpederi İlk Arapselim'in mirası değil, O öleli uzun yıllar olmuş zaten... Elif Hanım, yakınlarda ölen kaynı Abdurrahman'ın terekesinde kendilerinin hakkı olduğunu iddia ediyor. Davayı eşi İbrahim değil de kendisinin açması da ilginç... Neyse bunu öğrenen Araparif esaslı bir avukat tutuyor... Elif Hanımın da Avukat tutacak parası yok demek ki... Davayı açarken pek oralı olmayan eşi İbrahim'i vekil tayin ediyor. İki de şahit gösteriyor; biri 'Kürtosmanoğlu Musa bin Osman', yani Demircisalek ile Kelyusufun babası; diğeri de 'İmranoğlu Hüseyin bin Ahmet', yani İşof... Dava sonucu hakkında bir malumat bulunmuyor...
Bundan bir yıl sonra 1923 yılında, bu sefer kocası 'Zenciselimoğlu İbrahim' bir dava açıyor. Onun dava konusu bambaşka... Tokuşlarlı Ahmet Ağa'ya 2500 kuruşa bir kısrak vermiş. Aradan bir yıl geçmesine rağmen parasını alamamış. Diyor ki İbrahim 'Kısrağın parasına ilave olarak bir urgan ve bir başlık-gem ücretini ekleyerek toplam 27 lirayı alıverin'... Alacak davası yani... Mahkeme 20 liraya sulhediyor bunları...
Arapşükrüyü Selimlerden Gılindir Mısdıfa kızı Hanife ile evlendiriyorlar. Hanife Hanım, anası itibariyle de Canalilerdendir. Önceden Musluların Çürükyusuf eşiydi, onun ölümünden sonra Arapşükrüye geldi... Bir kız, iki oğulları oldu. Kızına, annesinin ismi olan Elif adını koydu. O Elif, emmisinin oğlu, Çulluların Aziz Zenger eşi olacaktır... Kızına anasının adını koyduğu gibi, büyük oğluna da babası İbrahim'in adını koydu Arapşükrü... Yalnız İbrahim, daha bekar iken 1967'de yirmi yaşında vefat etti... 1950 Yılında bir oğlu daha oldu. Suat adını verdiği bu çocuk da dört yaşında vefat etti...
Suat'ın öldüğü sene, 1954'te bir oğlu daha dünyaya gelince Muhittin adını koydu. Arapselimler için yeni bir isim bu... Hikayesi de anlatmaya değer... Şimdi buna 'Arapşükrü' diyorlar ya... Meşhur Araplardan kim var, ismi içinde 'Arap' kelimesi geçen... Muhiddin ibni Arabi... Yani Arabın oğlu Muhiddin... Zaten Muhittin'e de kısa bir süre sonra 'Arabın Muhittin' lakabı takılacaktır...
Böyle matrak bir adam Arapşükrü. Torunu doğduğunda 'Bu benden de karaymış!' diyecek kadar kendiyle barışık mutlu biri... Aynı zamanda algıları güçlü biriymiş de... Sandıklı taraflarını işaret ederek 'Bilmemne Dağı gümbürdemeye başladı, yağmur yağacak' dedi mi yağarmış. O kadar uzak mesafeden gök gürültüsünü yalnız onun işitmesi dikkati çekici.
'Muhittin ibni Arabi'yi Müdüroğluların Cemal kızı Hayriye ile everiyorlar. Hayriye Hanım halasının torunu oluyor... Onların da iki oğlan, iki kızları oldu. Kızları Hanife, Hacıların Talip Azbay eşi; Fatma da Çulluların Selim oğlu Onur Haykır eşidir. Fatma ile Onur arasında katmerli bir akrabalık var hem Arapkızından hem de Arapşükrünün emmisinden gelen...
Arabın Muhittin, oğullarına dede ve büyük dedelerinin adlarını koyuyor. İbrahim, Afyon'dan evlendi; Beyza, Muhittin ve Muhammed olmak üzere üç çocuğu var. Şükrü ise Urganlının Adem kızı Zehra ile evlendi; Hayriye, Hilal ve Kevser isimlerinde üç kızı var.
Arapselimin ikinci oğlu İbrahim'den dördüncü kuşak torunu olan Muhittin Zenger, Anıtkaya'da oturuyor. Babası Arapşükrü 1989 yılında, annesi Hanife Hanım ise 1993'te vefat ettiler...
3. Arabın Ali
Arapselimin üçüncü oğlu Ali, 1876 yılında doğdu. 'Araboğlu' yahut 'Arabın Ali' diye bilinirdi. Epeyce bir süre evlenmedi... Babadan kalan mal mülkü ve çoluk çocuk yüzünden gelecek kaygısı da olmayınca günlük yaşadı.
İyi cura çalardı. O vakitler erkeklerin oynadığı zeybek türü oyunlar hep cura eşliğinde olurdu. Bu yüzden Araboğlu o durumların aranan adamıydı. Yaşlılığında bile delikanlılar sırtında getirir götürür; ama mutlaka onun çalmasını isterlerdi. Karşılığında bir parça ekmekle bir parça peynir alırdı, o kadar...
Sonra Eyüp kızı Satı ile evlendi. 'Gara Satı' diye bilinen Satı Hanım Eyüplerdendi... Şekeralinin babasından dul kaldıktan sonra Arabınaliye vardı... İki oğlu oldu, adlarını Mehmet ve Ramazan koydular... Sonra Ali hangi yıl, kaç yaşında öldüğü bilinmiyor...
1920 Doğumlu küçük oğlu Mehmet 'Garasatının Mehmet' diye bilinirdi, hiç evlenmedi. O haliyle 1948 yılında tek başına vefat etti... Bundan on yıl kadar sonra 1959'da ise anası Garasatı vefat etti...
Büyük oğlu Ramazan 1916 yılında doğdu... Arabınırmızan derlerdi. Çalışmak için gittiği Aydın taraflarında evlilik girişiminde bulunduysa da bunda başarısız kaldı. Eğret'e döndüğünde Topçunun kızı Rabia ile evlendi. Ali, Nazik, Satı ve Ahmet adlarında dört çocuğu oldu. Bu çocukların adları, karı koca ikisinin de ana babasının adlarıdır. Büyük kızı Nazik, Potuk oğlu Asım Gülen eşi; küçük kızı Satı da Akbaşların Resul Karakaya eşidir...
Büyük oğlu Ali, dedesinin adını aldığı gibi lakabını da devralmış; Ona da 'Arabın Ali' diyorlar. Karacahmet'ten evlenen Arabınalinin iki kızıyla bir oğlu var ve Anıtkaya'da oturuyorlar...
Küçük oğlu Ahmet de Topçu dedesinin adını almış. Anıtkaya dışından evlendiği ve Kütahya'ya yerleştiği biliniyor. Oraya gitmesinde Asım Eniştesinin etkisi olabilir...
Arapırmızan da eğlenceli bir adamdı, çobanlık yaptı. 1985 Yılında yetmiş yaşında vefat etti... Karısı Rabia/Iraybe Hanım ise kendisinden 25-30 yaş daha küçüktü; yaklaşık o kadar sonra, 2012 yılında vefat etti...
4. Mehmet
Arapselimin en küçük oğlu Mehmet'tir. 1880 Yılında doğdu. Vardıysa da lakabını bilmiyoruz. İlim tahsil etti... Çorcalıoğlu Topal Alinin üvey kızı Şerife ile evlendi. Şerife Hanımın anası Omarcıklardan, Altındişin halasıdır. Şerife Hanım ayrıca anası itibariyle Olcaklı Musa Hocanın da teyzesidir...
Şerife ile Mehmet'in iki oğlu bir kızı oldu. Bunlar Selim, Ramazan ve Halise'dir...
Başkimse'ye Hoca durdu. Yunan geldiğinde oradan ayrılmadı, vazifesinin başındaydı. 1922'de kaçarlarken her tarafı yakıp yıkıyorlar, önlerine çıkanı öldürüyorlardı. Olcakgırında Arapseliminin küçük oğlu, Başkimse İmamı Mehmet'i de şehit ettiler.
Yetim kalan üç çocuğunun en küçüğü Halise 1918 yılında doğdu... Onu, yıllar sonra Konya'dan Eğret'e dönen Halimenin Mehmete verdiler. Sevimli bir kadındı, bakla atarak fal bakmaz; ama kaybolan hayvanların filan yerini tespit ettiğine inanılırdı... Dipteki Arapselim Dede hakkında büyüklerinden duyduklarını da çevresindekilere anlatırmış. 1990'da öldü...
Çullugızı
Büyük oğlu, 1914 doğumlu Selim, dedesi Arapselimin adını taşıyordu. Çullu Mustafa kızı Şerife ile everdiler. Şerife Hanıma 'Çullugızı' derlerdi. İki kız iki oğlan, dört çocukları oldu. Yaş sırasına göre bunların isimleri Aziz, Safiye, Selime ve Mehmet'tir...
Dört çocuğundan sonra Arapselimin torunu Selim 1944'te vefat etti. Bunun üzerine eşi Çullugızı Şerife dört çocuğuyla evine döndü. Yine Arapselimin torunlarından Arapgızı Kezban'ın oğlu olan Köralosman (Ali Osman Haykır)ı içgüveyisi olarak aldı. Bundan sonra ilk eşi Selim'den olan dört çocuğu anılırken isimlerinin önüne 'Çulluların' sözcüğü eklendi.
Çulluların Safiye, Bilallerin Apil oğlu Hüseyin Kaynar eşi; Selime de Irafanın Hasan Dalgalı eşi oldular...
1938 Doğumlu Çulluların Aziz Zenger, Arapşükrü kızı Elif ile evlendi, emmi çocukları diyebiliriz. Erken dönemde İzmir'e yerleşti. Bir kızı ve İbrahim adında bir oğlunu biliyoruz. Her yaz anasının evine tatile gelirlerdi... 2016 Yılında İzmir'de vefat etti...
Küçük oğlu 1943 yılında doğdu. Çulluların Mehmet Zenger de, yine Çulluların Mustafa Azbay kızı, yani dayısının torunuyla evlendi; 1974 yılında vefat etti...
Anaları Çullugızı Şerife Hanım ise, Aliosmançavuşun eşi Şerife Haykır olarak 1995'te öldü...
Düdükçü
Arapselimin Mehmet'in küçük oğlu 1915'te doğdu... Ramazan'ın lakabı 'Düdükçü' idi. Tomanların Kel Halil ile bir davul-zurna ikilisi oluşturup epeyce bir müddet düğünlerde çaldılar. Bu yüzden Düdükcüırmızan oldu. Kelhalilin ölümüyle ikili bozulmuş oldu; ama onun davulunu miras bilip sahurlarda çaldı...
Düdükcüırmızan, Aydınlı Delimehmet kızı Feriştah ile evlendi. Feriştah Hanım, Haydar Acar ve Ösüzömer (Ömer Acar)ın kardeşidir. Dört oğlu bir kızı oldu. Kızı, dayısının oğlu Ali Osman Acar eşi oldu. Oğullarının isimleri; Selahattin (Satırcı), Mehmet, Selim ve Hikmet'tir. Selahattin ve Mehmet Anıtkaya'da, Selim ile Hikmet İzmir'de yaşıyorlar. Yalnız Hikmet'in eşi Anıtkayalı olduğu için yazları köyünde geçiriyor...
Arapselimin küçük oğlu Mehmet 1922'de şehit olduktan sonra eşi Şerife 50 yıldan fazla dul olarak yaşadı. 1970'li yıllarda, oğlu Düdükcünün evinin bir köşesinde yalnız kalırdı. Oldukça yaşlıydı, yakacak namına bulduğu her şeyi toplar evine götürürdü. 'Şedden Nine' derlerdi kendisine, 1977'de vefat etti...
Düdükçüırmızan anasının ölümünden yaklaşık yirmi yıl sonra 1996'da öldü. Eşi Feride/Feriştah Hanım ise 2002 yılında vefat etti...
***
Arapselimin torunları, 1934 soyadı uygulamasında kendilerine 'ZENGER' soy ismini seçmişler... Seçmişler veya verilmiş; zira sanki biraz 'zenci' kelimesini çağrıştırıyor. Bununla beraber Arabınali oğlu Ramazan, karınkardeşi Şekeralinin etkisiyle olsa gerek TETİK soyadını almış...