25 Aralık 2023

G.Eyüp


    Çorcalı Mehmet'in küçük oğlu 1897 yılında doğdu. Eyüp adını almasında, aslen Eyüplerin kızı olan annesi Fatma Hanımın etkisi düşünülebilir. Derviş Halil'in torunu Eyüp olarak değil de 'Gavur Eyüp' olarak lakaplandı. 

    Omarcıkların Mehmet kızı Azime ile evlendi. Azime Hanım, Altındiş, Arap ve Güdüğizzetin kardeşidir... Aslında bu, Çorcalılarla Omarcıkların ilk bağlantısı değildi; hatırlanacağı üzere Azime'nin Ayşe halası, Çorcalı Topal Ali'ye varmıştı... Gavureyüp 1960 yılında, eşi Azime Hanım ise 1976 yılında vefat ettiler.

    Celil, Mehmet, Celil, Cemal, Refiye, Fatma, Esma, Ömer olmak üzere üç kızı ve beş oğlu oldu. 1924'te doğan ilk oğlunun adını Celal/Celil koymuşlar; bu çocuk altı yaşında vefat etmiş. Onun ölümünden iki yıl sonra doğan oğluna da Cemal adını vermişler; o çocuk da dört yaşında ölmüş... 

    Kızlarının büyüğü Refiye, Arzıların Çolakmusanın İbrahim eşi; Fatma, Akbaşların   Mehmet Hoca eşi; Esma da Çolakların Mehmet Ali eşi oldu... Hayatta kalan üç oğluna gelince...


    Sakallı Derviş Mehmet

    Çorcalı Eyüp'ün büyük oğlu Mehmet'tir, 1927 yılında doğdu. Sonradan 'Derviş' veya  'Sakallı' diye lakaplandı ve çoğunlukla Sakallı lakabıyla tanındı. Adını aldığı dedesi Devrişmehmet ile aynı lakapla anılması da ayrıca ilginçtir... 

    Kırtişin Apil kızı Havva ile evlendi. Anası Apdıramanlardan olan Havva Hanım, Gıbış, Gociban ve Dıkmanın ablası olur. Ayrıyeten Havva Hanımın Ninesi ile Sakallının Nineleri kardeş olduğunu hatırlamak gerek...

    Sakallı Derviş, Çorcalıların içinde kırlı biri değil de gerçek bir ovalı gibi davranan tek kişidir diyebilirim. Onu genellikle elinde bir bağ makası veya bel ile görürdünüz. Marttan Kasıma kadar sürekli fidanlıktadır; kah beller, kah ark açar; bazen budama, bazen de aşı yapar. Hasılı kelam hep bahçede gıldırdar dururdu... Eşi Havva Hanım 2011'de öldü, kendisi ise on yıl sonra 2011 yılında vefat etti...

    Sakallının üç kız üç de oğlu oldu: Enver, Veli, Cemile, Ramazan, Fatma ve Azime... Büyük ve ortanca oğlu çok yaşamadılar; Enver 1953'te doğdu, tazeyken öldü; Veli ise 1960'ta doğdu, üç yaşındayken öldü... 

    Büyük kızı Cemile, İbişlerin Halit Tür eşi idi, 2005'te vefat etti... Ortanca kızı Fatma,  Hacıların Gıytak lakaplı Mehmet Azbay eşidir... Küçük kızı Azime ise İsmailköy'e gelin oldu...

    Dervişin 1962'de doğup hayatta kalan tek oğlu Ramazan'a 'Gerek' derlerdi. Kumartaşlı Ayşe Hanım ile evlendi. Mehmet, Eyüp ve Mesut isimli üç oğlu oldu. Bunlardan Eyüp, Garipçeli Remziye ile evlendi; Ramazan, Metehan ve Ceren isimlerinde iki oğlu bir kızı var... Gerek, emekli olduktan kısa süre sonra 2017 yılında vefat etti. Çocukları Anıtkaya'da yaşıyorlar...


    Celil Aydın

    Ortanca oğlu Celil/Celal, 1929 yılında doğdu. Farklı bir isim koyulmuş olsa bile abisi ölünce onun adını vermiş olabilirler... Arapların Bezekinin kızı Azime ile evlendi. Hatırlanacağı üzere Azime Hanımın anası da Çorcalı Topal Ali'nin kızı idi... 

    Erken dönemde Anıtkaya'dan ayrıldıkları öğrenildi. Dört kız ve iki oğulları oldu; yaş sırasına göre isimleri Sabire, Ayşe, Mustafa, Şerife, Eyüp ve Aysel'dir... Sabire ile Mustafa küçük yaşlardayken vefat ettiler... Celil Aydın, 2013 yılında vefat etti, çocuklarına bakalım...

    Hayatta kalan kızların üçü de Anıtkaya dışına gelin oldular... Yalnız küçük kız Aysel, sonradan Arapların Ali Osman Tok ile dünür oldular... Hasılı; Anıtkaya'dan ayrılmış da olsa, Çorcalıların torunları kaç nesil sonra yuva kurdu...

    Celil'in tek oğlu Eyüp 1960 doğumlu... Anıtkaya dışından Ayten Hanım ile evlendi. Celil/Celal adında bir oğlu ve üç de kızı var. Eyüp, 2021 Yılında vefat etti; çocukları Kütahya'da oturuyorlarmış...


    Ömer Başçavuş

    Eyüp'ün en küçük oğlu Ömer 1940 yılında doğdu. Astsubay Okulundan Askeriyeye dahil olunca 'Ömer Başçavuş' olarak bilindi. Mesleğinin ilk yıllarında Gobakların Hasan kızı Hüsniye ile evlendi... Hüsniye Hanım, Gocayusuf, Dervişibram ve Arif'in kardeşleridir ve ayrıca Ömer Başçavuş ile Hüsniye Hanımın nineleri de kardeş... Fakat Hüsniye Hanım, eşinin görev yerine vardıklarında henüz kırk günlük gelin iken 1966 yılında vefat etti... 

    Ömer Başçavuş daha sonra yabancı bir hanımla ikinci evliliğini yaptı. İki kız ve bir oğlu olunca onlara Aysun, Eyüp ve Aylin isimlerini verdi. Emekli olduktan bir müddet sonra bir dönem Anıtkaya Belediye Başkanı oldu. Kızları Anıtkaya dışından beylerle evlendiler. Eyüp bekar ve Antalya'da yaşıyor... Ömer Başçavuş ise yazları Afyon, kışın Antalya'da...

    ***

    Eğret'teki Ovalılardan Çorcalı Osman'ın büyük oğlu Yusuf'tan gelenler ÇALIŞIR soyadını almışlardı... Osman'ın küçük oğlu Topal Ali ve Çorcalı Ömer'in bütün cocukları, 1934 Soyadı uygulamasında AYDIN soy ismini tercih ettiler. Çorcalı Ömer'in küçük oğlu için söylenilen Devrişmehmetler sözü, zamanla Devrimbeşlere dönüşüp onun çocuklarının sülale adı oldu. Eyüp ile Devrimbeşleri bitirmiş olduk...



Büzük Halil


    Çorcalı Devrişmehmetin ortanca oğlu 1889 yılında doğdu. Adını Halil İbrahim koydular. Bu isimde Fatma Hanımın babası 'Derviş Halil' izleri olabilir... Çünkü halk arasında sadece 'Halil' olarak bilinecektir. Hatta 'Büzük Halil' diye lakaplarken de yine sadece Halil adı kullanılmış... Yanma sebebiyle ciltte oluşan bozulmaya 'büzük' denildiği dikkate alınırsa, Halil'in başından böyle bir kaza geçtiği düşünülebilir... Büzükhalilin Guyu onun hatırasıdır...

    BüzükhalilVeyisler/Daldalların Ömer kızı Fatı (Fatma) ile evlendi. Fatı ile, daha önce adı geçen Gurbağı Hala emmi çocuklarıdır... Fatı Hanım Büzük Halil'e gelmeden önce, Eminlerin Süleyman eşi idi. Orada Hüseyin (Çakalhüseyin) doğduktan sonra ayrılmışlardı...

     Aslında Fatıgarıdan önce Halil İbrahim'in de bir başka kadınla evli olabileceği hususu gözönünde bulundurulmalıdır. Her ne kadar bu hususta günümüze ulaşmış bir bilgi yoksa da, kütükte 1913 yılında doğmuş Kezban adında bir kızının kaydı var... Kezban yirmi yaşındayken gelin olmadan vefat etmiş...


    Bolşevik Köryakup
    Fatıgarı ile Halil İbrahim'in üç oğulları ve bir kızları oldu, bunların isimleri Ahmet, Havva, Hilmi ve Yakup'tur...  Havva 1930 yılında doğmuş ve iki yaşındayken ölmüş... 

    En küçük oğlu Yakup 1933 yılında doğdu, 'Köryakıp' derlerdi. Sonradan günün modasına uygun giydiği bir pantolon yüzünden 'Bolşevik' lakabı da takılmıştı. Evlenmedi, 1968'de bağırsak düğümlenmesinden ölene kadar anası Fatınine ile beraber yaşadılar. Cenazesi Afyon'da defnedildi... Büzükhalil ile Fatıgarının diğer iki büyük oğluna bakalım...


    Con Ahmet
    Büzükhalilin büyük oğlu... Adını Ahmet koydular; ama 'Con Ahmet' olarak bilindi ve bu lakabı ailesinin de adı oldu... 

    Doğduğu yıllarda Afyon'da çok meşhur olan Saatçi Con Ahmet Ustaya benzetilerek bu lakap takıldığı anlaşılıyor. Ahmet Usta, delilik ile dahilik arasında mucit bir kişilikti. Bugün, 'Con Ahmetin devr-i daim makinesi' deyim olarak dilimize bu çılgın saatçi sayesinde yerleşmiş... Geçirdiği psikolojik rahatsızlık sebebiyle Büzükhalilin Ahmet'in bu Con Ahmet'e benzetildiği anlaşılıyor. Havasını bulursa ve canı isterse yaşadıklarını makineli tüfek gibi takır takır anlatırdı. Söylediklerinde bütünlük olmazdı, kronolojiye katiyen riayet etmezdi; her şeye rağmen parçaları birleştirmeyi başarırsan müthiş bir hikayesi olduğunu anlardın. Gerçi bu masalla karışık bir hikayeye benzerdi...

    ConahmetTongulların Ahmet kızı Zehra ile evlendi. Zehra Hanım, anası itibariyle   Gocaberbere dayanır, Berberlerin Emin ve Deliali ile teyze çocuklarıdır... 

    Burada, Conahmet ile Zehra Hanım arasındaki ilginç akrabalık bağlantılarına dikkat çekmek gerekir. Bir defa; Conahmetin dedesi Çorcalı Mehmet öldükten sonra, Fatma Ninesi Tongulların Hasan'a varmıştı. Yani Zehra Hanımın dedesi ile Conahmetin ninesi karı koca... İkinci olarak; Zehra'nın babası Tongulların Ahmet vardı ya, işte onun emmi kızı Dudu, Conahmetin emmisi Godalömer eşidir... Ayrıyeten; Zehra'nın halası Kezban,    Hassönlerin Hacı İbrahim eşidir... Hassönlerin Gocaömer ile Conahmetin komşuluk sebeplerinden biri de son söylediğimiz bu bağdır...

    Conahmetin üç kız iki oğlan, beş çocuğu oldu; yaş sırasına göre isimleri, Ayşe, Havva, Halil, Azime ve Şakir'dir. Havva 1953'te doğmuştu; küçük yaşta ölen halasının adıdır. Gel gör ki bu kızcağız da halası gibi küçük yaşta vefat etti... Büyük kızı Ayşe, Bıgalının Ahmet Kocausta eşi oldu. Küçük kızı Azime ise Kelibanın Moruk Üzeyir Dalgıç eşidir... 

    Büyük oğlu Halil 1950 yılında doğdu. Gavalcılardan Goşumcunun kızı Satı ile evlendi. Erken dönemde Afyon'a yerleşti. Aziz, Ahmet ve Zehra isimlerinde üç çocuğu oldu. Küçük oğlu Ahmet, 22 yaşındayken bekar olarak vefat etti. Kızı Zehra Zonguldak'a gelin gitti. Büyük oğlu Aziz, Ermenekli bir hanımla evlendi; Halil Burak adında bir oğlu var ve Afyon'da yaşıyorlar... Uzun yıllar dondurmacılık yaptı hatta bir süre Anıtkaya'da dükkan da açtı. Bu yüzden 'Dondurmacı Halil' olarak daha fazla tanınıyor; halen ailesiyle Afyon'da yaşamaktadır...

    Küçük oğlu Şakir ise Anıtkaya'dan ayrılmadı. Halimenin Mehmet kızı Mahmure ile evlendi. Tuğba ve Ahmet isimlerinde iki çocuğu var. Tuğba, Guzuguzunun İbrahim oğlu Atalay Atay eşidir... Şakir, halen Anıtkaya'da yaşıyor...

    Conahmet 2008 yılında vefat etti. Eşi Zehra Hanım ise beş yıl sonra, 2013'te öldü...


    Avukat Hilmi
    Büzük Halil'in ortanca oğludur, 1930'da doğdu... Hilmi adıyla değil 'Avukat' lakabıyla tanındı. Bunun sebebi Kooperatif ve Belediye civarında çok bulunması olabilir...  Godalömer emmisinin büyük kızı Paşaların Ümmühan'dan torunu Kezban ile evlendi. Bu yüzden Ganimehmet ile bacanaktır... 

    Dördü kız ikisi oğlan olmak üzere altı çocukları oldu. İsimleri; Şerife, Gülfem, Halil İbrahim, Fatma, Gürsel ve Türkan'dır... Anasının adını verdiği Fatma 1957 doğumlu, üç dört yaşlarında vefat etmiş...

    Büyük kızı Şerife Çakalhüseyinin oğlu Bekçi İbrahim Eren eşidir; emmi çocuğu oluyorlar. Çünkü Çakalhüseyin de Fatı Ninenin Eminlerin Süleyman'dan oğludur... Yani, Çakalhüseyin ile Avkathilmi karınkardeş... Ortanca kızı Gülfem, Deligızların Yakup İdi eşi oldu... Küçük kızı Türkan ise Afyon'a gelin oldu...

    Avkatın büyük oğlu Halil İbrahim, 1954 yılında doğdu. Kekliklerin Haro Ahmet kızı Feride ile evlendi. Haronun eşi de Gödemehmetin kızı olduğu unutulmamalı... Erken dönemde İzmir'e yerleştiler, bir oğlu ve bir kızları oldu. Halen İzmir'de yaşıyorlar...

    Küçük oğlu Gürsel de Anıtkaya'dan erken ayrıldı. İzmir'e yerleşti, orada evlendi, üç oğlu orada doğdu, halen orada yaşıyor...

    Kezban Hanım 2010'da, Avkathilmi 2011'de arka arkaya seksen yaşlarındayken vefat ettiler...

    ***

    Büzükhalile geri dönelim... Fatıgarı ile evliyken ikinci bir Fatma'yı da nikahına aldığı anlaşılıyor. Müezzin Hüseyin kızı Fadime, Böbülerin Ömer Kabadayı dedesinin ablası olur. Aslında Daldalların Mustafa eşiydi, orada bir kızı olduktan sonra kocası vefat etti. Tek kızını Paşanın Ahmet'e gelin ettikten sonra kendisi de Büzükhalile gelmiş... Burada çocuğu olmamış; ama Fatıgarının oğlanlara kendi çocuğu gibi bakmış... 1946'da Büzükhalil vefat ediyor. Çocuğu da olmadığına göre artık bu evde yeri yok; üstelik ev Fatıgarınınken... Kızının/damadının yanına, Paşanın Ahmet'in eve gidiyor ve 1972'de vefat edene kadar, aslında kendisine ait olan o evde yaşıyor...

    Fatınineye gelince... 1968'de ölene kadar oğlu Bolşevikle birlikte yaşadılar. Sonra yalnız kaldı... Çobana kattığı 15-20 koyunuyla eğlenir dururdu... 1975 Yılında vefat etti...



Godal Ömer


    Çorcalıoğlu Mehmet Fatma Hanım ile evlendikten sonra Devrişmehmet diye bilinir oldu. 1886 Yılında doğan büyük oğluna babası Ömer'in adını koydu. Ömer'e 'Godal' lakabı takılmasının sebebi tıknazlığıydı... Hamzaoğlu Mehmet, yani Tongulların kızı Dudu ile evlendi. Dudu Hanımı tam kavrayabilmek için ayrıntıya inmek icap ediyor.

    Hamzaoğlu Mehmet kızı diyoruz; ama Dudu'nun babası çoktan ölmüştü ve onu gelin eden de Emmisi Tongulların Hasan'dı... Dudu'nun Annesi Ayşe Hanım ise Veyisler/Daldallardan... Anneannesi Fadime Hanım, Veyislerce 'Gurbağı Hala' olarak biliniyor... Dudu'nun babası Hamzaoğlu Mehmet öldükten sonra; eşi, yani Gurbağı Halanın kızı Ayşe, Gasapların Ömer'e varacaktır... Tek cümleyle özetleyelim; Godalömerin karısı Dudu ile; Bidakge, Arapüseyin, Gasapların İbram, Güdüklerin Yeşilhafız eşi Fadime, İdirizlerin Dedemısdık eşi Rabia, Patlakların Ömer eşi Zülfiye, Eyüplerin Eyüp eşi Refiye karınkardeşler ve hepsi de Gurbağı Halanın torunları...

    Hatırlanacağı üzere Godalın anası Fatma Hanım, Tongulların Hasan'ın ikinci eşiydi. Üzerine vardığı diğer eşi Havva Hanım ise Patlakların kızı... Hasan'ın Havva Hanımdan olan kızı Kezban, Hassönlerin İbrahim'e varacak ve Gocaömer Koç ile Hüseyin Koç'un anaları olacaktır...

    Godalömer ile Dudu Hanımın bir kız ve üç oğlu oldu. Yaş sırasına göre isimleri; Ümmühan, Mehmet, Yusuf ve Şükrü'dür... Dört çocuktan sonra tekrar evlendi, fakat bu evliliğin Dudu Hanımın vefatı üzerine gerçekleştiği sanılıyor. Tam tarih bilinmese de Dudu Hanım 1924 gibi vefat etmiş...

    Godalın ikinci hanımı, Ayanoğlu Halil kızı Hanife'dir. Önceden Cingenalilerin İbrahim eşi olan Hanife Hanım da dul kalmıştı... Kimliğinin tam olarak belirlenebilmesi için söylemek gerekiyor; Hanife Hanım Garametin  Halil Patlar ile Sarı Şükrü Patlar'ın halalarıdır... Yaşlılığında 'Hanik Nine' dedikleri Hanife Hanım'dan da Godalömerin Halil İbrahim, Esma ve Ali olmak üzere üç çocuğu daha oldu. 

    Neticede iki hanımından toplam yedi çocuğu olan Godalömer 1938 yılında vefat etti. İkinci eşi Hanife hanım kendisinden sonra uzun yıllar daha yaşadı ve 1976'da vefat etti... Şimdi Godalın çocuklarına bakalım...

    Büyük kızı Ümmühan 1910 yılında doğdu. Önce Tekelilerin Hasan'a verdiler, ne de olsa bir ucuyla Tekelilerin torunuydu. Bu Hasan, Gocagafa, Pangeci ve Köressanın  emmileridir... Eşi Hasan vefat etmeden önce iki kızı ve ve bir oğlu oldu; Zehra, Kezban ve İbrahim... Paşanın Hüseyin ile evlenirken bu üç çocuk da yanında tay gitmişti. Büyük kızı Zehra, Çorcalı Mehmet ile evlenecek ve Ganinin Hasan Çalışır'ın anası olacaktır... İbrahim ile Kezban'ın evliliklerinde Devrimbeşler alakası yeri geldiğinde kendi kendine kurulacaktır... Paşa Ümmühan Nine 1980 Yılında vefat etti... 

    Hanife Hanımdan olma küçük kızı Esma da Paşagızıların Egekemal eşi oldu ve 2015 yılında vefat etti...

    Göde Mehmet
    Godalömer, 1911 yılında doğan büyük oğluna kendi babasının ismi olan Mehmet adını verdi. 'Göde' lakabından sonra adı 'Gödemehmet' olarak kaldı... 

    GödemehmetÇalıkların  Resul kızı Emine ile evlendi. Emine Hanımın annesi Ümmühan Karacahmetli... Gödemehmetin anası Dudu'nun Tongullardaki bir halası da Karacahmet'e gelin olduğu düşünülürse; Gödemehmet ile Emine Hanımın akraba olma ihtimali var...

    Altı çocukları oldu, bunların ikisi erkek. Yaş sırasına göre isimleri şöyle: Dudu, Münevvere, Resul, Lütfiye, Cemal, Ayfer... Kızlar; Dudu, Kekliklerin Haro Ahmet Tül ile; Münevvere, Eyüplerin Hopalı Halil İbrahim Dirlik ile; Lütfiye, Hamdihocanın oğlu Şerafettin Dadak ile; Ayfer, Sarışükrünün İbrahim Patlar ile evlendiler... 

    Büyük oğlu 1932 yılında doğdu. Ona Resul adını vermelerinin sebebi, Dedesi Cihan Harbi şehidi Çalıkoğlu Resul'dür... Önce Musluların Çürükyusuf kızı Ayşe ile evlendiyse de; yürümedi, ayrıldılar... Başka da evlenmedi Resul; annesi Emine Hanımla aynı yıl 1989'da artarda vefat ettiler...

    Küçük oğlu Cemal ise 1944 yılında doğdu. Sarışükrünün kızı Fadime ile evlendi. 1969 Yılında, dedesi Godalömerin adını koyduğu bir oğulları oldu... Oğlu Ömer daha taze çocukken Cemal, evin çatısından düşerek vefat etti. Yetim oğlu Ömer, hala o yıllarda kendisine takılan 'Güçcük Ömer' lakabıyla anılıyor... Eyüpçetinin Uncu Osman kızı Melek ile evlendi; ama Melek Hanım 1998'de vefat edince, Avganın kızı Şükran'dan torunu Aygül ile evlendi. İkinci hanımı itibariyle de aslında Garapaçalardan uzaklaşmamış oldu... Aleyna ve İlayda isimlerinde iki kızları var. Uzun zaman önce İzmir'e yerleşen Ömer, Anıtkaya'dan kopamadı; yılın büyük bölümünü köyünde geçiriyor...

    Oğlu Cemal'ın ölümünden sonra, ömrünün sonlarına doğru Gödemehmetin bacağı kangren sebebiyle kesildi. Bundan sonra 'Topalmehmet' diye anıldığı da olmuştur. Bu halde, 1976 yılında vefat etti...

    Kirt Yusuf
    Godal Ömerin Dudu Hanımdan ikinci oğlu 1913 yılında doğdu, adını Yusuf koydular. Ona 'Kirt Yusuf' denmesine sebep olarak çok öfkeli, ve çabuk kızan yapısı olduğu söyleniyor. 'Kirt' kelimesine bir anlam veremedim, yansıma sözcük olmalı...

    Kirt Yusuf, Şefika/Şerife ile evlendi. Şefika Hanım, Gobakların kızı, Çolağüseyin ile karınkardeş; ancak Kürt Mehmet'in kızıdır. Şöyle ki: Hatiboğlu İbrahim'in kızı Kezban, Hacımahmutoğlu Veli'ye varmıştı. Orada Hüseyin Ildız, İbrahim Ildız ve Ayşe Erdem'in anaları oldu. Eşi Veli vefat ettikten sonra, aslen Erzurumlu olduğu düşünülen ve o sırada Eğret'e yerleşmiş bulunan Mehmet'e vardı. Bir kızları olunca Kürt Mehmet'in 15 yaşındayken vefat eden kardeşinin hatırası olarak Şefika adını koydular. Çocuk 6 aylıkken bazı ailevi sebepler yüzünden Kürt Mehmet Eğret'i terk etmek zorunda kaldı. Gayet çalışkan, gayretli, iş bitirici ve hamiyetli biri olarak anlatılan Mehmet'in eşi ve çocuğunu terk etmesi kendisinden kaynaklı bir durum değildi. Aslında O, Eğret'ten ayrılmak zorunda bırakıldı. Daha sonra geri dönmek istediğinde ise eşi ve çocuğunun öldüğü söylenerek buna mani olundu. Böylece Kürt Mehmet'in kimliği ve soyadı hiç bir zaman anlaşılamadı... 

    Kürt Mehmet'in kızı Şefika Hanımın hikayesi böyle... Yalnız Kirtyusuf ile aralarındaki akrabalığı söylemeden olmaz; Çorcalı Devrişmehmetin eşi Fatma Hanım, yani Kirtyusufun ninesi ile Şefika'nın ninesi (anneannesi) Zeliha Hanım kardeşler... Eyüplerin Derviş Halil kızlarını hatırlayalım... Kısaca nineler kardeş...

    1981 Yılın 68 yaşında vefat eden Kirtyusufun dördü kız ikisi oğlan, altı çocuğu oldu; bunların yaş sırasına göre isimleri Ahmet, Kezban, Ömer, Fatma, Selime ve Selman'dır... Kezban Ninesinin adı verilen büyük kızları Köreminin İzzet Kopan eşi oldu. İkisi de dipte Zeliha Ninenin torunları... İkinci kızları Fatma Ninesinin adını taşıyordu, küçükken vefat etti. Hemen onun ölümünden sonra, 1955'te doğan kızları Selime'yi onun nüfus kaydına yaptırdıkları için Selime/Fatma biçiminde de anılır. Fatma, Arzıların Terzimusa eşi oldu. Zaten Terzimusanın anası da Devrimbeşlerin Eyüp Aydın kızıdır... Küçük kızları Selman'ın bir adı da Dudu... Büyük Dudu Nine'nin hatırası... Selman/Dudu, Musluların Adem Efe eşidir... (1959 Doğumlu Zeliha adında bir kızı daha vardı, 1971 yılında genç yaşta vefat etti.)

    Kirtyusufun büyük oğlu Ahmet 1945 yılında doğdu. Arapselimlerden Tırakanın kızı Nursefa ile evlendi. Tırakanın dedesinin ilk hanımı Fatma, Kirtyusufun anası Dudu'nun halası olur... Ahmet ile Nursefa Hanım erken dönemde Afyon'a yerleştiler. Dört kız ve bir oğulları oldu: Nihal, Sema, Zele, Şerife, Ahmet... Kızlar Anıtkaya dışına gelin oldular. Ahmet, Eskişehirli bir hanımla evlendi; halen Afyon'da yaşıyorlar.... Eşi Nursefa Hanım 2014 yılında ölmüştü; Kirtyusufun Ahmet de 2023'te vefat etti...

    Küçük oğluna, babasının adını koydu. 1952 Yılında doğan Ömer, hep 'İnceömer' diye anıldı. Akbaşların Mustafa kızı Sultan ile evlendi. Akbaş Ömer ile Çolağüseyin hala dayı çocukları ve Çolağüseyin ile Şefika Hanım karınkardeş... Beş çocuğu oldu İnceömerin; işte isimleri: Zeliha, Yusuf, Mehmet, İrfan, Hüseyin... Tek kızları Zeliha, Mardakların Mustafa oğlu İbrahim Saki eşidir... Büyük oğlu Yusuf, Keçimehmetin Zabit kızı Pınar ile evlendi. Keçimehmetin Şerife Ninesi ile Kirtyusufun Mehmet Dedesi kardeş. Sultan ve Ömer adlarında iki çocukları var ve Ankara'da oturuyorlar... Diğer oğlu Mehmet, Afyon'da çalışıyor ve orada oturuyor. Yine Afyon'dan evli; Berkay ve Delinay adlarında bir kız, bir oğlu var... Üçüncü oğlu İrfan Tekelilerden Gasaphalil kızı Sabire ile evlendi. Şerife ve Yusuf olmak üzere iki çocuğu var; Anıtkaya'da oturuyor... 

    Kirtyusufun ölümünden sonra eşi Şefika Hanım, oğlu İnceömerin yanında  yirmi yıl daha yaşadı ve 2001 yılında vefat etti...

    Gıvık Şükrü
    Godalömerin Dudu Hanımdan küçük oğlu Şükrü'dür... 1915 Yılında doğdu,  'Gıvık Şükrü' olarak lakaplandı... Akbaş Ömer'in kızı Şerife ile evlendi. Üç kız ve üç erkek olmak üzere altı çocukları oldu. Yaş sırasına göre bunların isimleri; Dudu, Ömer, Ferit, Fatma, Eyüp ve Huriye'dir... (1952'de Nezahat adını verdikleri bir kız daha olmuş fakat bir yaşında ölmüş.)

    Kızların büyüğü Dudu, Paşaların İbrahim Temel eşi oldu; hala-dayı çocukları... Ortanca kız Fatma, Omarcıkların Berberyahya eşidir... En küçükleri Huriye ise Karcaahmet'e gelin gitti...

    Oğlanların büyüğü 1944 yılında doğdu. İki dedenin adı olarak Ömer ismini verdiler. Gıvığın Ömer, Gocayörük kızı Ratibe ile evlendi. Üç kızı ve iki oğlu oldu. Kızları; Elveda, Yumrukların Ali Osman Tüplek; Kezban, Bacıların Çakırın oğlu Hüseyin Değer; Nezahat, Gasapların Aziz oğlu İbrahim Eser eşi oldu... Büyük oğlu Cemal, Konyalı Ayşe Hanım ile evlendi. İki kızı var ve İzmir'de oturuyorlar... Küçük oğlu Şükrü, Yarımağanın  Ömer kızı Selime ile evlendi; eşiyle teyze çocukları oluyorlar... Eşi Ratibe Hanım 1998'de vefat etmişti, Gıvığınömer ise 2020'de öldü...

    Gıvığın ortanca oğlu Ferit ise 1955 yılında doğdu. Gavalcıların Goşumcu kızı Gürsel ile evlendi. Erken dönemde İzmir'e yerleşti. Ahmet ve Seda adında iki çocuğu var. Oğlu Ahmet de Patlakların Osman kızı Reyhan ile evlendi; Boğaç Han adında bir oğlu ve Elif Su adında bir kızı var. Halen İzmir'de yaşıyorlar...

    En küçük oğlu Eyüp 1962 doğumlu... Bir dönemden sonra Eyüp de İzmir'e yerleşti. Konyalı Fatma Hanımla evlendi. Begüm adını verdiği kızı, Ganinin Selim oğlu Mehmet Çalışır eşidir...

    Çocuklarının ayrıntısına indiğimiz Gıvıkşükrünün eşi Şerife Hanım1996 yılında ölmüştü. Kendisi de 2009 yılında vefat etti...

    Halil İbrahim
    Devrimbeşlerin içinde bu lakapla en fazla anılan kişi Halil İbrahim'dir; 'Devrimbeşlerin Haliban' derlerdi... Godalömerin Hanife Hanımdan ilk oğludur, 1927 yılında doğdu... Daldalların Sarasanın kızı Ayşe ile evlendi. Ayşe Hanım, anası itibariyle de yine Veyislere dayanır. Baştaki Veyisler/Daldallar bağına geri dönüldü... Ayrıca bu evlilik sebebiyle Gödenlerin Bakkalsüleyman ile bacanak oldular...

    Afyon'da Hastanede çalışıp oradan emekli oldu. Sonradan tekrar Anıtkaya'ya yerleştiyse de çocukları Afyon'da yetişti... İkisi kız ikisi oğlan, dört çocukları oldu. Fadik, Ömer, Aysel ve Mehmet... Kızları Fadik, Anıtkaya dışına gelin oldu. Aysel ise Bilallerin Muharrem Kaynar'a vardı...

    Büyük oğlu Ömer, 1951 yılında doğdu. Anıtkaya dışından evlendi. Askerlik Şubesinde çalıştı ve hep Afyon'a yerleşik kaldı. Bir kız ve bir oğlu da halen Afyon'dalar. Kendisi emekli olduktan bir müddet sonra 2012'de vefat etti... 

    Devrimbeşlerin Halibanın küçük oğlu Mehmet de Anıtkaya dışından, Adana'dan Birsen Hanımla evlendi. Halil İbrahim adında bir oğlu var...

    Halil İbrahim Aydın, doksanına yaklaştığı 2015 yılında; eşi Ayşe Hanım ise yine doksanına yaklaştığı 2018 yılında vefat ettiler...

    Deli Bayram
    Godalömerin en küçük oğlu 1929 yılında doğdu. Adını Ali koydularsa da o Bayram olarak bilindi. Demek ki bir bayram günü doğmuş... İsmi Bayram idi, tek başına bu isim de hiç kullanılmadı; 'Deli Bayram' lakabı o iki isminin de önüne geçti... Çalışkan bir adam profili kalmış aklımda... 1992 Yılında, 63 yaşındayken vefat etti...

    DelibayramTekelilerin Halil kızı Azime ile evlendi. Azime Hanım, Gasaphalil (Halil Temel)in halasıdır. Ayrıca Azime Hanım anası itibariyle de Cingenalilere dayanır... 

    İkisi kız ikisi oğlan, toplam dört çocukları oldu. Yaş sırasına göre isimleri; Ayşe, Fadime, Ömer ve Adem'dir... Büyük kızı Ayşe, Gocakazımın Hilmi Kaçmaz eşi; küçük kızı Fadime de Daldalların Gocibanın Ramazan Honça eşi oldular...

    Delibayramın oğlanlara gelince... Büyük Ömer, 1964 yılında doğdu. Gobakların Pafıldakmahmut kızı Cemile ile evlendi. Emekli olduktan sonra tekrar Anıtkaya'ya yerleştiler... Bu arada Ali ve Hanife adlarını verdikleri bir oğlu ve bir kızları oldu. Hanife, Anıtkaya dışına gelin oldu. Ali ise Hassönlerin Veysel kızı İlknur ile evlendi; Ömer ve Nehir adında iki çocuğu var... 

    (Bu son Delibayramın torunu Ömer ile İnceömerin torunu Ömer, Çorcalıların yedi kuşak sonraki dördüncü nesil Ömer'i oluyor...)

    Delibayramın küçük oğlu Adem 1969 yılında doğdu. Garapaçalardan Balinin Osman kızı Rahime ile evlendi. Ali ve Azime adlarında bir kız ve bir oğlu var. Adem emekli olduktan sonra İzmir'e yerleşti, halen orada yaşıyor.

    Kocası Delibayramın vefatından sonra Azime Hanım, oğullarının yanında uzun yıllar daha yaşadı ve 2021 yılında kendisi de vefat etti...



24 Aralık 2023

Yörük Tahir

 

    Aslında Yörük Tahir'in Garamusalarla alakası yok. Emirdağlı bir Yörüktür, fakat Tingildeklerin ninesi ile Eğret'e tutunduğu için Tingildeklere izafe edilir. Hatta çocukları Tingildeklerden sayılırlar. Bu yüzden Garamusalar ana başlığı altına incelemek münasip görüldü...

    Emirdağ'ın Kırkpınar Köyünde Yörük Mehmet ile Elife Hanım evleniyorlar, 1898 yılında bir oğulları oluyor, adını Tahir koyuyorlar. Tam bu sırada Yörükmehmet vefat ediyor. Köyünde duramayan Elife Hanım kucağında yetimiyle Batı'ya yöneliyor. Bir şekilde Yörük Ahmet Ağa ile karşılaşıyorlar. Onlar da İzmir, Manisa, Uşak, Kütahya derken, gelip Dumlupınar civarına konmuşlar... Eşi yeni vefat etmiş, öksüz bir oğlan da Ahmet Ağa'da var; adı Mehmet, yedi sekiz yaşlarında... Bu iki dul Yörük evleniyorlar... Üç oğulları oluyor; Ali, Kerim, Hüseyin.... Oldu mu beş tane oğlan... Bu arada o civarda bulunan Hatiplerin Mollaosman veya babası Hatiboğlu Mahmut'un daveti/yönlendirmesiyle Yörük Ahmet Ağa Eğret'e geliyor... 1922'de Yunan gittikten sonra beş oğlan başgöz edilecekler artık... Diğerleri Yörükler başlığında ele alınır, biz Tahir'in macerasına bakalım...

    Hatırlanacağı üzere; babası Türkmen Musa, Emirdağ'dan gelmiş olan Ümmühan Hanım da eşi Tingildeklerin Osman şehit olunca dul kalmıştı ya... Ümmühan'ı Yörük Tahir ile everdiler. Bu evlilikten, Mehmet ve Halit adında iki oğul dünyaya geldi. Tingildeklerin Osman çocukları Musa-İnce Mehmet-Hacapdılla ile karınkardeş olan Mehmet ile Halit'e, her ne kadar babaları Yörük Tahir olsa da 'Tingildeklerin Mehmet' ve 'Tingildeklerin Halit' dediler...

    Tahirin Topal
    1925 Yılında doğan ilk oğluna, babası Kırkpınarlı Yörükmehmetin adını koydu. Mehmet, ayağındaki hafif aksama sebebiyle 'Tahirin Topal' lakabı ile de biliniyordu. Şemşilerin Seydi Ahmet kızı Sultan ile evlendi. İkisi oğlan, üçü kız beş çocukları oldu. Kızları Fatma,  Yonuzların Yunus eşi; Zübeyde, Deligızların Seydi Ahmet eşi oldular... Küçük kızı Emine Anıtkaya dışından, Sultandağlı  bir bey ile evlendi. İzmir'de oturuyorlar...

    Büyük oğlunun adı Hikmet... Amcası İncememetin kızı Hüsniye ile evlendi; dolayısıyla Kümüğün Yusuf ve Eyüpçetinin Mehmet Hoca ile bacanak oldular... Onların da iki oğlu bir kızı oldu. Kızları Elif Garapaçaların Mehmet Hoca oğlu Cengiz eşidir. Cengiz ile Elif, teyze çocukları... Oğlu Yalçın da yine İncememetin torunu ile evlendi. Diğer oğlu Mesut, Anıtkaya dışından, Ankara'dan evli... Hikmet, ailesiyle yarı İzmir, yarı Anıtkaya'da yaşıyor denilebilir

    Tahirintopalın küçük oğlu, dedesinin adı olan Tahir ismini aldı. Mesleği elektrikçilik olan Tahir, 1974'te evlere elektrik tesisatı çekerkenki haliyle aklımda kalmış. Afyon'dan evlendi, oraya yerleşti. Oğlu Mehmet ve kızı Fadime Anıtkaya dışından evlendiler...

    İki oğlundan sonra 1959 yılında üçüncü bir oğlu daha dünyaya gelmişti, adını Harun koydular. Fakat Harun bir yaşında öldü... Tahirintopal 2009 yılında vefat etti... Eşi Sultan Hanım ise on yıl kadar sonra, 2020'de öldü...

    Bakkal Sarı
    Yörüktahirin küçük oğlu Halit 1929'da doğdu. Kızıla çalan kumral renkliydi. Uzun yıllar bakkallık da yapınca bu iki özelliği birleştirilip 'Bakkal Sarı' lakabı ortaya çıktı. Dükkanında züccaciye türü şeyleri satar, her Cumartesi sabahı bu malları pazaryerindeki kendine ait sergiye açar ve öğleden sonra da tekrar dükkanına götürürdü. Her hafta tekrarlanan bu taşınma olayını, uzaktan hışır gibi olduğu anlaşılan ağaçtan el arabasıyla yapardı. Dükkan kapısının üstündeki tabelayı her gördüğümde 'HALİ TAKYOL' biçiminde okuduğum aklımda kalmış. Bir dönem mahalle muhtarlığı da yapmıştı, muhtarlık tabelasını öyle okumuş olabilirim... Son yıllarına kadar dükkanı kapatmadı...   

    Sarı Halit, Delimamın Ali kızı Şerife ile evlendi. Çok bacanağı var; önce Tülümurat sonra Dedelerin Çapar, Gobakların Gocayusuf, Sağıroğlunun Süleyman, Hörkülenin Arif, Terlemezin Nazmi Hoca... İki oğulları oldu; büyüğün adı Osman, küçüğünkü Celal... 

    Osman, Amcası Hacapdıllanın evlatlığı olan Şükran ile evlendi. iki erkek, bir kız çocukları oldu. Küçükleri Ayşe, Kantinlerin Ahmet oğlu Yalçın eşidir. Oğulları Tahir ile Erdal, Yarımağanın torunlarını aldılar; Tahir Mevlüt'ün, Erdal da Ömer'in damadıdır... Anneleriyle birlikte Afyon'da oturuyorlar...

    Celal, Gobakların Gocayusuf kızı Meryem ile evlendi. Meryem ile Celal da teyze çocukları oluyor. Onların da iki oğlu var, Halit ve Servet... Halit, Sülün'den evli... 

    Osman ve Celal kardeşler erken dönemde Afyon'a yerleştiler. Çeşitli dallarda iş kurup çalıştılar... Osman, şeker hastalığından muzdaripti, 2021'de vefat etti. Celal ise, emekliliğinde babası Bakkal Sarı gibi mahalle muhtarlığı yapıyor...

    Bakkalsarı 2013 yılına kadar evinin köşesindeki dükkanda gıldırdadı durdu. Öldüğünde 84 yaşındaydı. Eşi Şerife Hanım ise 2023'te vefat etti...

    Yörüktahirden olan iki oğlunun macerasını anlattığımız Ümmühan Hanım 1955 yılında vefat etti... Ondan sonra tekrar evlenen Tahir'in yeni karısının adı Halime imiş. Kim ve kimlerden olduğu anlaşılmayan ve 'Kör Halime' diye lakaplanan bu kadının da 1957'de vefat ettiğini Bacıdededen öğreniyoruz...

    Şalsız Nine
    Bundan sonra, Karacahmetli Fadime Hanım ile evlenmiş. 'Şalsız Nine' olarak bilinen Fadime Nine de aslen Eğretlidir. Şöyle ki, Mihrilerin bir kızı erken dönemde Karacahmet'e gelin olmuştu. Mihrioğlu İbrahim'in büyük oğlu Osman'ı Karacahmetli o halasının kızı olan Fadime ile everdiler. Mihrioğlu Osman'ın vefatından sonra Fadime, dedesinin köyü Eğret'te bir kaç evlilik daha yaptı. İşte Şalsız Nine, sözünü ettiğimiz Fadime Hanımdır.

    Şalsız Nine de esasında bir Yörük... Tekeli Yörüklerinden... Yörüktahirin önceki eşi Ümmühan Nine de Yörük... Yani bu evlilikler biraz da kimsesize sahip çıkma amacıyla yapılmış formaliteden evlilikler... Öyle de olsa Şalsız Nine çevresinde bir iz bırakmış... Yörük Tahir Akyol 1968' de vefat ettikten sonra, Mihrioğlu Ahmet Eşit, anası Şalsız Nineyi alıp götürmüş. Fakat Şalsız Nine, oğlunun yanında 1977'de vefat ettiğinde Akyol soyadını taşıyormuş. Zira Yörük Tahir, soyadı kanunu sonrası 'AKYOL' soyismini almıştı...

    Garamusalardan girip Turaçlardan çıktık Tingildeklerle devam ettik, Yörüktahiri Tingildeklere uladık ve Şalsıznine ile noktalıyoruz...



23 Aralık 2023

Garamusalar

 
    1831 Yılında tutulmaya başlayan Eğret Köyü vergi mükellefleri kütüğünde Karamusaoğlu adıyla kaydedilmiş tek hane var. Bu hanenin reisi Kara Musa oğlu Ali'dir... 1786 Yılında doğduğu yazılmış ve 'orta boylu, kırçıl sakallı' diye tarif edilmiş.

    Hane bilgilerine göre Garamusaoğlu Ali'nin erkek evladı yok; yalnız 30 yaşındaki Ahmet adlı  damadı, tıpkı erkek evlat gibi haneye kaydedilmiş. Hatta aynı hanede 1830 doğumlu İbrahim adında torununun da kaydı bulunuyor. Başka da bir not yok, Garamusalarla ilgili 1831 kayıt bilgisi bu kadar...

    Eldeki ikinci nüfus kaydı 1904 yılına ait ve buna göre yetmiş yıl sonra Garamusalara ait hane sayısı ikiye çıkıyor. İlki Garamusaoğlu Mehmet Ali, ki Tingildeklerin atası olur; ikincisi Garamusaoğlu Ahmet, bu da Gödeş olarak bilinir, Gödeşlerin atasıdır... Anaları ayrı olmakla beraber Mehmet Ali ile Ahmet, yani Tingildeklerle Gödeşler kardeş oluyor. Babalarının adı Mustafa...

    Yetmiş yıl arayla tutulan iki kütüğe göre Garamusa hanesi ikiye çıkmış oluyor; lakin ikisi arasında tutarsızlık var. 1831'e göre Garamusaoğlu Ali'nin oğlu yok; damadı Ahmet ve onun oğlu İbrahim var... 1904 Kütüğündeki Garamusaoğlu kardeşlerin baba adı ise Mustafa...

    Düğümü çözmek için yetmiş yıllık aralığın ortalarından bir yerden gelecek ek bilgiye ihtiyaç var. 1847 Tarihli birbirine bağlı iki mahkeme belgesi imdadımıza yetişiyor. Bunlardan ilki, vefat eden Garamusaoğlu Ali'nin varislerini gösterir belgedir. Buna göre vereseyi karısı Fatma Hanım ve beş kızı oluşturmaktadır. Üç kızı Havva, Ayşe ve Fatma yetişkin; Emeti ile Ümmühan ise yaşça küçüktürler. Zaten belgenin düzenlenmesine sebep, iki küçük kızdır...

    1847 Yılında düzenlenen bu ilk belgeyle 1831 kayıtları da teyit edilmiş oldu. Zira oradan Garamusaoğlu Ali'nin erkek evladı olmadığını öğrenmiştik. Fakat bu bilgi, yirminci yüzyıl başındaki iki Garamusaoğlu hanesini aydınlatmaya yetmiyor...

    Sözü edilen ikinci belge de ilkinden kısa bir süre sonra, Demircieyüpoğlu Ahmet oğlu Ahmet'in başvurusu üzerine düzenleniyor. Ahmet oğlu Ahmet özetle diyor ki, 'Bir süre önce vefat eden kayınpederim Garamusaoğlu Ali, yıllar önce dam ve samanlığıyla birlikte evini bana satmıştı. Bu ev tarafıma verilip miras paylaşımından çıkarılmalıdır.' O günün muhtarı olan Hacıların İdris oğlu Hacı Ali'nin de aralarında bulunduğu kişiler buna şahitlik edince  istediği belgeyi alıyor.

    Bu ikinci belge de 1831'i destekler mahiyette. Garamusaoğlu Ali'nin damadı hakkında ayrıntılar öğreniyoruz, bir de evini ona bıraktığını... Daha başka bilgiler de var o belgede, mesela sözü edilen evin tam tarifi yapılıyor ki, bugün sır sırta vermiş Gocamatlarla Gödeşlerin ev tarif edildiği çok net anlaşılıyor... Böylece davacı Garamusaoğlunun damadı olan Ahmet oğlu Ahmet'in bugünkü Gocamatlar (Tektaş) olduğu kesinlik kazanıyor...

    Belgede evin tarifi yapılırken iki tarafı yol, diğer iki tarafın birinde Daloğlu Hüseyin (Veyisler) evi, ötekinde ise Tureçoğlu Mustafa'nın evi olduğu belirtilmiş. Tureç/Tureşoğlu Mustafa dediği, Tingildeklerle Gödeşlerin atası olan Mustafa'dır...

    1904 Kütüğünde iki Garamusaoğlu hanesi olan Mehmet Ali ile Ahmet'in babaları Tureşoğlu Mustafa'dır. Bu iki kardeşin anneleri farklı demiştik. Büyük olan Tingildeklerin atası Mehmet Ali'nin validesi Ayşe Hanım; Garamusaoğlu Ali'nin iki numaralı kızıdır. Büyüğü Havva'yı Gocamatların dedesi alırken, onun küçüğü Ayşe'yi de Tingidekler/Gödeşlerin dedesi almış...

    İlk kayıtlarda Garamusaoğlu Ali'nin hanesinde yazılan ve onun evine de varis olan büyük damadı Ahmet çocukları yirminci yüzyıla Gocamatlar olarak gelirken, ikinci damadı Tureşoğlu Mustafa, halk arasında yine Tureşler olarak bilinmiş; ama iki oğlu resmi kayıtlara Garamusaoğlu olarak işlenmişler...

    Peki Tingildeklerle Gödeşler iki kardeş olarak neden bu kadar ayrı düştü? Şöyle oldu; Garamusaların kızı olan ilk eşi Ayşe Hanım ölünce, bir başka Ayşe ile evlendi; ikinci Ayşe Hanım Ayanoğluların kızıydı... Fakat bu arada oğlu Mehmet Ali evlenmiş, hatta ondan torunu bile olmuştu. Mehmet Ali'yi uçurmak lazımdı, ama nereye? Kendi hanımıyla eski evlerinde kalıp Mehmet Ali'yi Ayanoğlulardan gelen yeni yurda çıkardı. Böylece Gödeşler eski yurtlarında kaldı; Tingildekler ise Ayanoğlularla (Patlaklar, Garahmetler vs.) komşu oldu...

    Şu durumda, Gocamatlar, Tingildekler ve Gödeşleri; aslında nesli günümüze ulaşmayan Garamusalar çatısı altında  ele almak gerekir. Biz de onu yapacağız...



22 Aralık 2023

Halimenin Mehmet


    Yemen şehidi Gobakoğlu Mehmet'in yetimlerinden küçük olan Mehmet Ali, 1889 tarihinde doğdu. Hatırlanacağı üzere Mehmet Ali, dipdede Hatiboğlu Mehmet Ali'nin adı oluyor... Bununla beraber babasının aynı tarihte şehit olduğu düşünülürse, bu küçük çocuğa babasının adı olarak Mehmet ismi verildiği de düşünülebilir. Genellikle ana karnındayken yetim kalan çocuklara babanın adı veriliyor, Hatiboğlu Mehmet bu küçük oğlunun doğumunu görememiş olabilir. Veraset belgesine Mehmet olarak geçen bu çocuğun adı 1904 kayıtlarına Mehmet Ali diye yansımış... 

    Çocukluk ve büyüyüp gelişme dönemlerini abisi Mustafa ile aynı şartlarda yaşadı. Eğer, Gobaklardan Çakırlara geçişi Macur Fatma Nine ile başlatacak olursak (benim fikrim bu yönde) Mehmet Ali ve çocuklarını Çakırların dışında tutmak icap eder... Gobaklardan; ama Çakırlardan değil...

     Onu Halime ile everdiler. Halime Hanım'ın sülalesine 'Sarılar' deniyormuş. Sarıların Osman'ın; Mehmet, Osman ve Zekeriya adında üç oğlu var. Halime, büyük oğlu Mehmet'in kızı ve başka kardeşi olmadan babası vefat ediyor. Halime'nin amcaları da çocuksuz vefat edince Sarılar sülalesi kuruyor. Yalnız iki halası var Halime'nin; biri Capbağın anası, diğeri de Tomanın İbrahim'in... Şu durumda Mehmet Ali'nin eşi Halime Hanımı tanımlamak  için Turabilerden veya Tomanlardan desek ziyanı olmaz... Bununla beraber anasına, Danalardan olduğu için Danagızı derlermiş. Babasının sülalesi körelmiş, ama büsbütün de kimsesiz sayılmaz; çünkü Danalar var...

    Bir kız, bir oğulları oluyor; adları Zehra ve Mehmet... 1913 Doğumlu Zehra, Çullu  Ahmet'in eşi olacaktır. Ama kardeşinin macerası anlatılmaya değer...

    Hem Mehmet Ali'nin hem de Halime'nin baba adı Mehmet olunca, 1917'de doğan oğullarına da bu ismi koymaları normal... Bir süre sonra Mehmet Ali vefat ediyor. Cihan Harbinde şehit olma ihtimali var; lakin bunu doğrulatamadım... Babasının vefatı sonrası, her şeyiyle annesi ilgilenmek zorunda olunca çocuğun lakabı adıyla birleşip 'Halimenin Mehmet' oluyor.

    Halimeninmehmet büyürken Eğret işgal ediliyor. O sırada Çakırların evler şimdiki yerinde. Yani Yunanların yemekhane olarak kullandığı Han'a ve spor-tören alanı olarak kullandıkları meydana çok yakın. Bu civarda gözlerine kestirdikleri bazı evleri büro gibi filan da kullanıyorlar... 

    1922'de Yunan kaçtıktan birkaç gün sonra, Yunan Komutanların vaktinde emir eri gibi, tercüman gibi, posta gibi kullandıkları biri çıkıp geliyor Halime Hanımın karşısına... Evlenme teklif ediyor... Bu, Konyalı bir askerdir. Sakarya Savaşında Yunana esir düşmüş, onlar da yanlarında Eğret'e kadar getirmişler, burada kaldığı sürece de hizmet ettirmişler. Tabi, bu arada Halime Hanımı görüp, tanımış; iki çocuğuyla dul kaldığını filan öğrenmiş... İşte Yunan kendi derdine düşünce, bu da ellerinden kurtulup memleketine dönmeden Halime'ye bu teklifle gelmiş...

    Teklif kabul ediliyor, evleniliyor, oğlu Mehmet alınıp Konya Ereğli'ye gidiliyor... Yemen Şehidi Gobakoğlu Mehmet'in torunu Mehmet Konya'da...  Ereğli'ye varınca işlerin değişik olduğu anlaşılıyor... Meğer adamın memleketinde bir eşi daha varmış... Buna da pek aldırmıyorlar... Mehmet büyüyor, bu arada bir kardeşi oluyor, adı Makbule... Karın kardeşi yani...  Askerlik vakti geliyor, Mehmet askere gidiyor. Babalığı kötü adam da değil esasında, iyi davranıyor anasına ve Mehmet'e... Harçlığını hiç eksik etmiyor, askerliği boyunca... Anası Halime de hayatından memnun, iplik fabrikasında çalışarak bir meslek sahibi de oluyor ...

    Bütün genişliğine rağmen, askerden döndükten sonra, Mehmet'e dar geliyor Konya... Anasını alıp kaçırıyor Eğret'e...  Halimeninmehmet, tekrar köyünde...

    Arapselimlerden Düdükçünün kardeşi Halise ile evlendi. Dördü kız, yedi çocukları oldu; Makbule, Aliye, Mehmet Ali, İlyas, Nihal, Hidayet ve Mahmure... 

    Çocuklara geçmeden önce, resmen kaçırıp getirdiği anasından bahsedelim. Halime Hanım, yakınlarda dul kalan, kendisinden yaşça daha küçük Çatalların İbiş'e vardı. Oğulluğu Eyüp Tür'ün evinde 1970 yılında vefat etti...

    Halise Hanım ile Halimeninmehmetin çocuklara gelelim... İkinci kızı Aliye 1944 yılında doğmuştu, yaşını doldurduğu sıralarda öldü... Büyük kızına, Konya'da bırakmak zorunda kaldığı kardeşi Makbule'nin adını koymuş. Makbule  Gobakların Kör Halil diye lakaplanan Halil Kaçmaz'ın eşidir... Üçüncü kızı Nihal 1956 yılında doğmuş ve 1990 yılında 34 yaşındayken vefat etmiş, başkaca hakkında bilgi edinemedim... Küçük kızı Mahmure ise Con Ahmetin Şakir Aydın eşidir...

    1945 Yılında doğan büyük oğluna babasının adını koydu: Mehmet Ali... 'Canfırı' lakaplı Mehmet Ali İzmir'den emekli olup Anıtkaya'ya geri döndü. 2006 Yılında vefat ettiğinde hiç evlenmemişti. Geride, sağlığında kuru ekmekle de olsa beslediği Bunar'daki balıklar kaldı... Neşeli bir adamdı Canfırı... Belki oğluna bu ismi verirken Halimeninmehmet de farkında değildi; zira Canfırı, dipdede Hatiboğlu Mehmet Ali'nin adını taşıyordu ve bütün Hatiboğlular/Gobaklar içinde bu anlamda tek idi...

    Ortanca oğlunun adı İlyas... Hıdrellezde doğduğu için bu adı aldığını söylüyorlar... 'İlyas Hoca' olarak tanındı. Amcaların odada delikanlılara Kuran okumayı öğrettiğini hatırlıyorum... Hacıların Kirlinin kızı Şerife ile evlendi; Ramazan ve Zeynep adında iki çocuğu var... Şerife Hanımdan ayrıldıktan sonra tekrar evlendiği, yeni ailesiyle İzmir'de yaşadığı bildirildi...

    Halimeninmehmetin küçük oğlu Hidayet'tir. İzmir'den evlendi ve İzmir'de yaşıyor; lakin oğlunu Tırılların Aziz'in kızıyla evererek Anıtkaya ile bir bağ kurmuş...

    Halimeninmehmet, anasıyla birlikte Eğret'e döndüklerinde, soyadı belirleme süreci çoktan tamamlanmıştı. Ne büyük amcalarının soyadı Kopan'ı, Kaçmaz'ı; ne de amcaoğullarınınki Erdem'i aldı... Halimenin Mehmet'in soyismi 'KIY' oldu...

    Büyük oğlunun adı, en dipteki dede Hatiboğlu Mehmet Ali yadigarı... Büyük kızı Makbule'yi Gobakların Körhalile verdi... Çakırların Yurt olarak bilinen Kuran Kursu'nun karşısındaki dükkanda bir süre bakkallık yaptı... Halimeninmehmetin Hatiboğlular ile bağı bu kadar...

    Halimeninmehmetin maceralı hayatı 1985 yılında noktalandı. Eşi Halise Hanım ise 1990'da vefat etti...



20 Aralık 2023

Duvar Dövülür, Döşşek Döver


    Namazdan sonra uyumak gibisi yok, hele bizim gibi elin boşsa alışkanlık yapıyor. Kimseye tavsiye etmem; ama kuşluk vakti uykusu böyle, çok lezzetli… Tabi acı telefon sesleriyle bölünmezse… Berber Emmim arıyor… İki kere meşgule aldım, lakin uyku uçtu bir kere. Kalktım, geri aradım kendisini… ‘Uyandırdım mı’ filan dedi, yalan söyledim konuya gelsin diye… Sesi neşeliydi, ‘Fadime Hala mevzusu aydınlandı’ dedi…

    ***

    Yıl sonuna kadar sülaleler konusunu bitirmeye azmettim, hepsini gözden geçirip bu defteri kapatacağız. Mehmet Ali Bey’den akan bilgilerle Bacıdede’nin defterini birleştiriyor, önceden oluşturduğumuz metinleri biçimlendiriyoruz. Bu uzun ve sıkıcı çalışmanın yanında başka her şey ikinci planda kalıyor. Bu yüzden hiçbir şeyin bu mesaiyi engellemesini istemiyoruz. Bu sebeple akşamki misafirlerin yanında da çalışmayı sürdürdüm.

    Çorcalılar’dayız, Büzükhalil’i işliyoruz. Misafirlerle müzakereli çalışıyoruz, böylece bazı hususlar daha çabuk çözülüyor. Fakat bir mesele var ki onlar da yardımcı olamadılar…

    Fatma olarak resmiyet bulan isim Eğret’te ‘Fatma, Fadime, Fadik, Fatı’ biçimlerine    bürünmüş. Bu yüzden bazı karışıklıklar çıkabiliyor; misal, iki kızından birine Fadime diğerine Fatma ismini koyuyor, ama ikisi de nüfusta Fatma olarak geçiyor…

    Böyle bir durum Büzükhalil’in kütüğünde var. Fatma adında iki karısı görünüyor. Birisi bizim Conahmet, Avukathilmi ve Köryakıbın anası olarak bildiğimiz Fatıgarı’dır; 1975’te öldü… Diğeri de onunla aynı emsal bir başka Fatma, ama 1972’de ölmüş… Büzükhalil’den otuz yıl sonra ölmüş iki karısını çözmeye çalışıyoruz. Benim bilmem zaten mümkün değil de, misafirlere sordum, ‘Böyle böyle, ikinci hanımını duydunuz mu?’ diye, onlar da bilmiyor…

    Ana baba adından yola çıkarak ikinci Fatma’nın izini sürdüm… Yollar tek bir Fatma’ya çıkıyor, ama… Çok tuhaf, bu bizim Fadime Hala... Müezzin Hüseyin Dede’nin kızı, Böbülerin Ömer Kabadayı’nın ablası… Ama O, Daldalların Mustafa’ya varmıştı. Orada doğan tek kızı Rabia da Paşaların Gırgır’ın anasıydı. Büzükhalil’in nüfusunda ne işi var?

    Durumu misafirlere anlattım, aradığımız Fatma’nın Fadime Hala olduğunu, böyle bir bağı duyup duymadıklarını sordum… Yok, onun Büzükhalil’e vardığına dair bir şey bilmiyorlar…

    Berber Emmi’yi aramaya karar verdim. Gecenin bu saatinde adam mı aranırmış filan dediler, ama O benim nazımı çekerdi… Lakin Berberahmet de ilk defa duyduğunu söyledi. Hatta ‘Fatıgarı ile Halam iyi geçinirlerdi, eş olsalar öyle mi olur’ dedi… Resmi kayıtların karışmış olabileceğini düşünerek konuyu kapattık…

    ***

    Berber Emmim neşeli sesiyle ‘Fadime Hala mevzusu aydınlandı’ dedi ve başladı anlatmaya… Meğer bizim gece kapattığımız konuyu O kapatamamış… Uyku tutmamış, dönmüş durmuş. Eskilere gitmiş, Fadime Hala’yı düşünmüş… Büzükhalil’den yana Fatıgarı’yı düşünmüş, ondan Con Ahmet’e geçmiş… O renkli kişiliğin rahatsızlanmadan önceki hali aklına gelmiş, yaşadıkları bir bir aklından geçmeye başlamış. Sonra birlikte nasıl dervişliğe başladıklarını filan hatırlamış… Zaten tam da o vakitlerde sağlığını kaybetmeye başlamış Conahmet… İş ilerleyince Mazhar Osman, Bakırköy filan… O günlerin birinde Conahmetin gelip kendisine anlattıklarını hatırlamış… Berber Emmimin kafasında birden şimşek etkisi yapmış bu hatırlayış…

    ***

    Conahmet gelip Berbere ‘Bu gece gelip duvarları dövdüler, uyutmadılar beni.’ diye anlatmaya başlamış…  Onun, otomatik vitese alınmış gibi hep aynı ton ve hızda bir konuşma tarzı vardı; işte öylece anlatmış olanları… Uyuyamadığını, (her kimse onlar) uyutmadıklarını, kalkıp zikrettiğini söylemiş… Dediğine göre, sonra üşenmemiş mezarlığa babasının kabrine gitmiş. Artık bunları hangi saikle yaptığını bilmiyoruz… Kabri başında Büzükhalil buna deyesiymiş ki ‘Oğlum, analığının üzerinde çok hakkı var, onun helallığını al…’

    Analığı dediği, Müezzin Hüseyin'in kızı Fadime Hanımdır. Kocası Daldalların Mustafa erken ölen Fadime Hanım, kızını da gelin ettikten sonra tek başına kalmış. O vakitlerde dul kadınlar şimdiki gibi yalnız yaşayamıyor. Karnını doyurmak için bile olsa birinin nikahına girmek zorunda. Fadime Hanım bu yüzden Büzükhalilin ikinci eşi olmuş. İlki Fatı idi, ikincisi Fadime... Neticede ikisi de Fatma yani... Fatıgarının oğullarına kendi çocuğu gibi şefkat göstermiş Fadime Hanım... Büzük Halil'in oğluna söylediklerinin anlamı bu...

    Babasının mesajı doğrultusunda hareket ediyor artık, doğruca eve gelmiş… Arı gabranlarından birini kucakladığı gibi yola düşmüş…. Şunu da belirtelim, o sırada yerde bir metreye yakın kar var… O karda istikamet Paşaların ev; çünkü analığı orada, kızının yanında…

    Gırgırın Fadime Ninesi, damadı Paşanın Ahmet’in evde 1972 yılında vefat ediyor. Ölmeden önce oğulluğu Conahmet de helalleştikleri arasındadır…

    ***

    ‘Zaten bizim yaştakileri döşşek dövüyor, uyku dünek yok. Gece kafama soktuğun kılçıktan sonra hiç uyumadım. Taze taze anlatayım da sen de uykusuz kal!’ diyor, bu yüzden hemen telefona sarılmış… Kırk elli yıllık aralarla, duvarlar dövülüyor, döşşek dövüyor, telefon çalıyor… Berber Emmimin, sonuçta önemli bir olayı açıklığa kavuşturan telefonundan çok da rahatsız olmadım. Yine de siz siz olun, namaz sonrası kuşluk şekerlemesinde telefonu kapatın…

    ***

    Son söz; burada adı geçen bütün geçmişlere rahmet olsun...




16 Aralık 2023

Hatiboğlular

  
    Kuruluşundan itibaren Eğret merkezi bir yer idi. Bir kompleksin parçası olan camiye bu yüzden Cuma Camisi adı verildi; çünkü cuma namazı kılınıyordu. Cuma namazı demek hutbe demek, hutbeyi okumak için de hatip gerek. Cuma Camisinde sürekli olarak imamın yanında bir de hatip istihdam edildi. Eğret'teki Hatipoğullarının bir dönem Cuma Camisi hatiplerinden birinin çocukları olduğu düşünülüyor.

    1831 Yılı kayıtlarında iki Hatipoğlu hanesi var. Arka arkaya yazıldıklarına göre bunların çok yakın akraba olduğunu söyleyebiliriz. O kadar yakınlar ki birinin çocuklarını yanlışlıkla diğerine yazmışlar... Yani Gobakların Kopan-Kaçmaz kolları ve Çakırlar ile Hatipler, aynı sülaleye mensuplar.  

    Seksen hanelik Eğret kütüğünde 58 ve 59. haneye kaydedilen Hatiboğluların Eğret'teki geçmişlerinin pek de eski olmadığı düşünülebilir. Bununla beraber 59. hanedeki Hatiboğlu Ahmet'in 'Karye Muhtarı' olduğu belirtilmiş, ayrıca 'Muhtar-ı Evvel' diye de not düşülmüş. Köyün mülki amiri pozisyonundaki biri neden kütüğün sonlarına yazılmış, düşündürücü... Aslında gayet makul bir açıklaması var...

    Osmanlı'da köy muhtarlıklarına ilk atamalar 1830-31 yıllarında yapıldı. Buna göre köyün büyüklüğüne göre bir veya iki muhtar atandı ve bunlara Muhtar- Evvel, Muhtar-ı Sani adı verildi. Aynı yetkilere sahip bu muhtar ve yardımcılarına belli bir miktarda (Eğret için yıllık 500 ve 250 kuruş) maaş da bağlandı. Eğret Muhtarı Hatiboğlu Ahmet ve yardımcısı Eğretli Hüseyin oğlu Mehmet Ali atandıklarında Eğret kütük cildi çoktan düzenlenmişti. Her şeyi sil baştan yaparak Muhtarı ve yardımcısını ilk sıralara almak yerine, kayıtlarının altına Muhtar-ı Evvel ve Muhtar-ı Sani notlarını düştüler... Eğer atama önceden gerçekleşseydi Hatiboğlu Ahmet Muhtar olarak belgenin başına yazılacaktı...

    Muhtar Hatiboğlu Ahmet, o zamanki iki Hatiboğlunun küçüğüdür. İbrahim, Mahmut ve Osman adlarında üç oğlu var. En küçük oğlu Osman 1828 doğumlu; Molla Osman Aykaç'ın dedesidir...

    Gelelim büyük Hatiboğluna.... Hatiboğlu Mehmet Ali 1760 yılında doğmuş, kayıtlar tutulduğu sırada 70 yaşında pirifani... Mehmet adında bir oğlu var; Onun da Hasan adında 1829 doğumlu tek oğlu... İşte bu Hasan, Gobak Dede olarak bilinecek zattır... Torunları bugün Kopan, Kaçmaz ve Erdem soyadını taşıyor...

    Herhalde Hatiboğlu Mehmet Ali, torunu Hasan'ı görmüş lakin onun çocuklarını görememiştir.  Gobak Dedenin üç oğlunu biliyoruz: Mehmet, İbrahim ve Hüseyin... En büyükleri Mehmet olduğu düşünülüyor, 1889'da Yemen'de asker iken vefat etti; Çakırların dedesidir... Ortanca Hüseyin'in vefatı ile ilgili elde veri yok; O da Gobakların Kaçmaz kolunun dedesidir... İbrahim ise Cihan Harbi yıllarında yine birliğinde şehit olmuş. Gobakların Kopan soyadını alan kolunun dedeleri oluyor... Hatiboğluların Gobaklar kolu da bu üç oğulun incelemesi şeklinde yapılacak...



Çorcalılar/Ovalılar

     

    1831 Kayıtlarında Çorcalıoğlu veya benzer bir adla kaydedilmiş hane bulunmuyor. 1904 Kayıtlarında ise dört hane var. Anlaşılıyor ki Çorcalılar/Ovalılar Eğret'e 1840 yılından sonra gelmişler.

    Küçükçorca (Sadıkbey) köyünden gelmişler. Çorca bir ova köyü olduğu için bunlara 'Ovalılar' da deniliyor.  Kardeş oldukları düşünülen iki küçük çocuk, Osman ve Ömer; Eğret'teki ilk Çorcalılar olarak düşünülebilir. 

       Çorcalı kardeşler Osman ile Ömer'in büsbütün Çorcalı olmadıkları, öncesinde Eğret ile bağlarının bulunduğu görüşü de dikkate değerdir. İki kardeş bilmedikleri bir köye neden gelsinler ki? Bu görüşe göre, çocuklar aslında Alemdaroğlu Ali'nin Çorca'ya giden kızıyla ilgililer. Büyük ihtimal Alemdaroğlunun torunları... Yani esasında bu Çorcalılar ile  Alemdaroğlular akraba oluyor...

    Sözü edilen iki kayıttan çıkarılabildiğimiz kadarıyla Çorcalılar sülalesinin inceleme planı şu şekilde olacak... 

    Eğret'e gelen iki kardeşten birincisi Osman'dır... Ayşe Hanımla evlenen Çorcalı Osman'ın iki oğlunun adları Yusuf ve Ali... 1842 Yılında doğan Yusuf, Dönelerin atasıdır. Küçük kardeşi Ali ise aksak olduğu için 'Topal Ali' diyorlardı, Omarcıklardan Ayşe Hanım ile evlendi. Onun oğlu yoktu, üç kızı oldu. Bunlardan Halime hakkında bilgi yok; ama Emine Bezeki Mustafa'nın eşi, Satı da Olcaklıların Ninesi olacaktır...

    Çorcalı Osman kolundan ayrılmış iki ince dal; Karacahmet'e taşınan Omarcıkların Kör Osman ile Düdükçünün anası Şedden Ninedir... 

    Çorcalı kardeşlerin küçüğü Ömer ise Ümmühan Hanım ile evlendi. Mehmet, Şerife ve Hüseyin olmak üzere iki oğlan bir kız, üç çocuklarından haberimiz var. Şerife, Keçilerin  Ahmet'e vardı; ileride Keçimehmetin Ninesi olacaktır... 

    1874 Doğumlu Hüseyin de Havva Hanım ile evlendi. Bir oğlunu Yunan giderken şehit etti. Diğeri Piremez diye bilinen Abdullah'ın da 20. yüzyıl ortalarında noktalanan ilginç bir hikayesi var...

    Çorcalı Ömer'in büyük oğlu Mehmet'ten Devrimbeşlere gidiliyor. Bu yeni lakabın anlamı ve hikayesi ile Devrimbeşleri göreceğiz ki Çorcalıların Anıtkaya'ya en sağlam biçimde kök salan ana gövdesidirler...



Karamehmetler

    

    Torunlarından öğrendiğimize göre, atalarının kökleri Afyon'a dayanıyor. 19. Yüzyıl başlarında Karamehmetoğulları diye anılan aileden iki kardeşin başına bir iş geliyor. Afyon'u terk etmelerini gerektirecek kadar ciddi bir olay, galiba ortada bir cinayet var... Hemen o gece yola çıkıp Kütahya istikametine yönelirler... Gidecekleri yeri bilmiyorlar, Eğret'e vardıklarında eğlenirler... Nasıl olduysa, birileriyle tanışıp bekar dururlar. Öylesine eğlendikleri bu köyde evlenip yurt yuva sahibi olurlar. Alicikler özelinde Karamehmetlerin Eğret'e yerleşmesi bu şekilde anlatılıyor...

    1831 Tarihli Eğret nüfusunu gösteren kayıtlarla yukarıda anlatılanlar örtüşüyor; ancak bire bir değil... Gerçeğin ayrıntılarının günümüze ulaşmasını beklemiyoruz, temelde çelişki yoksa birbirini tamamlayan bu iki kaynak bizi bugünün gerçeklerine salimen getirebilir... 

    Söylenti ile belgeleri karşılaştırarak ilerleyelim... 1831 Yılında Eğret'te iki Karamehmetoğlu hanesi var; ilki Karamehmetoğlu Ali, diğeri de Karamehmetoğlu İbiş reisliğinde... Bu anlamda, Afyon'dan yola çıkan Karamehmetoğullarına mensup iki kardeş hikayesi ile bu bilgi uyuşuyor. İki kardeşin adları Ali ve İbiş diye düşünebiliriz... Yalnız İbiş hanesinde Halil ve Mehmet adlarında iki kardeş daha kayıtlı olması, söylentide bulunmayan önemli bir ayrıntı gibi durmaktadır. Şu durumda iki ihtimalden söz edilebilir. Birincisi, Afyon'dan Eğret'e gelen Karamehmetoğlular iki değil dört kardeştiler. İkinci ihtimale göre ise, iki Karamehmetoğlu amcaoğlu idiler; küçüğü İbiş hanesi üç erkek kardeşten oluşuyordu... 

    1831 Kayıtları, vergi mükelleflerini belirleme amacıyla tutulan defter olduğu için kadınlara yer verilmediğini hatırlatmakta yarar var. Yukarıdaki iki seçeneği de göz önüne alarak, sözü edilen kayıtlardaki iki Karamehmetoğlu hanesine ayrıntılı bakalım...

    Karamehmetoğlu Ali 

    Kardeşlerin en büyüğü olduğu anlaşılan Ali hanesi Alicikleri oluşturuyor, o başlıkta enine boyuna ele alınacak. Aliciklerin büyük kolu Naymelerdir ve Kırbaç soyadını aldılar. Küçük kolu da ikiye ayrıldı Kelçakır ve oğlu Çakıriban Ata soyismini alırken; diğer kolun son kişisi Karamehmet 1963'te çocuksuz ölmesiyle tıkandı...

    Karamehmetoğlu İbiş

    İkinci Karamehmetoğlu hanesinin reisi İbiş, 1791 yılında doğmuş. Uzun boylu, kara sakallı biri diye tarif edilmiş, kaydedildiği sırada 40 yaşında imiş. Hanımı ve varsa kız çocuklarından haberimiz yok. Eğret'e evli mi geldi, yoksa geldikten sonra burada mı evlendiği de meçhul... 

    Hüseyin, Hasan ve Eyüp adlarında üç oğlu var. Küçükler ikiz ve Hüseyin abileri ile aralarında 1 yaş fark var... 1826 Doğumlu Hüseyin'in akıbeti bilinmiyor; ama ikizlerden biri olan Hasan'ın 1839 yılında vefat ettiğine dair not düşülmüş... O kayıttan öğrendiklerimiz bu kadar....

    Başka belgeler değerlendirildiğinde Eyüp'ün Ümmühan adında bir hanımla evlendiği, Kamer/Kamerşah, Kezban ve Satı adını verdiği üç de kızı olduğunu öğreniyoruz. Bu kızların büyüğü Kamerşah Ali adında birine varacak, iki kızından biri Guyculara diğeri Danalara varıp o sülalelerin ninesi olacaklardır... 

    Ortanca Kezban ise Küçükismailoğlu/Çatallardan Molla Mehmet'e varacak ve 1900 yılında doğan oğluna, kendi dedesi İbiş'in adını; daha sonra ondan olan torununa da babası Eyüp'ün adını verecektir. İbişler sülalesinin doğuşunda Karamehmetoğlu İbiş baş etkendir...  

    Eyüp'ün küçük kızı Satı ise 'Sarı Satı' diye lakaplanacak ve Demirdelenoğlu Yahya'ya, yani Şavalgadirin babasına varacaktır...

    1831'den 1904'e sıçrayarak güncellenen nüfus kayıtları incelendiğinde ilginç bir durumla karşılaşılır. Yetmiş yıl önce iki Karamehmetoğlu hanesi varken, 1904'te bu sayı dörde çıkar... En yaygın erkek ismi Mehmet'tir ve biraz esmer olan her Mehmet'e 'Kara Mehmet' lakabını takmak adettendir. Bu yüzden Eğret'te çok Garamehmet var, fakat bu durum başka; Karamehmet hanelerindeki yüzde yüzlük artış resmi belgelere yansımış, halk arasında basit lakap takmakla ilgisi yok. Çakıribanın babası, Naymeler, Haliloğlular ve Garapaçalar 1904 kayıtlarında Karamehmetoğlu diye kaydedilmişler. Çakıribanlar ve Naymeler tamam, Aliciklerdendir ve yazının konusunu teşkil ediyorlar; ancak Garapaçalar ile Haliloğluların neden böyle kaydedildiğinin bir cevabı olmalıdır...

    Karamehmetoğlu Halil

    Haliloğluları incelerken, dipdedenin adı Ahmet olduğu halde sülaleye neden bu isim verildiğinin izaha muhtaç olduğu belirtilmişti. Kayıttaki bilgilere göre, dedenin adı Ahmet, babanın adı Mehmet, oğulun adı Halil idi... Halk arasında Haliloğlular denildiği halde resmiyette Karamehmetoğlu diye kaydedilmişti. 

    Bu karışık durumdan çıkışın anahtarı göründü: Karamehmetoğlu İbiş hanesinde kayıtlı ikinci kardeş Halil, Haliloğluların atasıdır... Kiminle evlendiği bilinmiyor, eski defterde 1830 doğumlu Ahmet adında bir oğlunun kaydı var. Bu çocuk tazeyken ölmüş; ama yeni doğan çocuğun abisinin kaydıyla hayatına devam etmesi gibi durumlara çok rastlanıyor. Karamehmetoğlu Halil'in sonra doğan oğluna da Ahmet adını koyduğu anlaşılıyor. O Ahmet'in torunu olan Halil 1921 yılında şehit olduğunda bile sülaleye Haliloğlular denilmesinin sebebi de işte bu İbiş hanesinde kayıtlı Karamehmetoğlu Halil'dir...

    Karamehmetoğlu Mehmet

    Garapaçalara gelince... Eski kayıtlarda redif askeri olarak kaydedilen ve hakkında başka hiç bir malumat bulunmayan üçüncü kardeş Mehmet'in üçüncü kuşaktan torunları olduğu düşünülebilir... 

    1904 Yılında Hüseyin, Mehmet ve Osman adında üç kardeşten oluşan Karamehmetoğlu/Garapaçalar hanesinin reisi Hüseyin'dir... Bu isme, Afyon'dan Eğret'e 19. yüzyıl başlarında geldiği düşünülen Karamehmetoğlu Ali ve Karamehmetoğlu İbiş çocuklarında da rastlanır...

    Ayrıca Garapaçaların Eyüpçetin adı da bizim için ipucu olabilir, zira dipteki iki Karemehmetoğlunun da Eyüp adında birer oğlu var... Bir başka ayrıntı, Garapaçaların hane reisi Hüseyin, Karamehmetoğlu Ali'nin torunu Aliye ile evlenecek ve Avgan Mehmet Çetin ile Patlakşerfesi Şerife Patlar'ın babası olacaktır... 

    1831 Kayıtlarında görülen Karamehmetoğlu İbiş hanesinin Eğret'teki macerası böyle... Yani hikaye Afyon'da başlayıp Eğret'te bitiyor... 



09 Aralık 2023

Gedikoğlular

  
    Emirdağ, Anadolu'da Türkmen yerleşimleri için asırlarca bir istasyon vazifesi görmüş. Orta Asya'dan ve sonra Ortadoğu'dan nakillerde önce buraya yerleşilmiş, sonra buradan diğer noktalara dağılmıştır yörükler. Bu yüzden Anıtkaya'da azımsanmayacak kadar Emirdağ kökenli var. Gedikoğlular da Eğret'e Emirdağ'dan gelenlerden.

    Gedikoğlulara bu adın verilmesinin sebebi, Gedikevi Köyünden gelmiş olmaları. Bir dağ sırasında, yükseltinin düştüğü, geçit açıldığı noktaya gedik deniliyor. O köyün etrafı böyle gedik veren dağlarla çevrili olduğundan Gedikevi denilmiş. Eğret'e Gedikevi'nden gelen bu aileye de Gedikoğulları adı verilmiş.

    Gedikevinden Eğret'e gelen ilk Gedikoğlunun kim olduğunu bilmiyoruz. Eldeki bilgilere göre en eski isim Hüseyin. Torunlarından Tatıresil'in dediğine bakılırsa, öldüğünde yüz yaşının üzerindeymiş. Bu bilgi bizi Hüseyin'in doğum tarihi olarak 18. yüzyıl sonlarına götürür. 

    Hüseyin'den önce babasına bakmalıyız, zira Eğret'e gelen Gedikoğlunun onun babası Mahmut olduğu tahmin ediliyor. Çünkü Hüseyin'in künyesi tam olarak 'Gedik Mahmut Oğlu Hüseyin'dir... Buradaki Gedik Mahmut, kişi ismi değil de sülale adı olabilme ihtimalinden dolayı, Hüseyin'in baba adı kesin olarak Mahmut'tur diyemiyoruz. 

    Eğer Mahmut, Hüseyin'in babası ise; 1700'lerin sonunda geldiği Eğret'te evlendiği ve aynı yıllarda Gedikoğlu Hüseyin'in doğduğu çıkarımında bulunabiliriz. Zira Gedikmahmut oğlu Hüseyin 1796 doğumlu görünüyor... 1831 Kayıtlarında 'Uzun boylu, köse sakallı, 35 yaşında' olarak tarif edilen Hüseyin'in hanımı hakkında aynı kayıtlarda bilgi bulunmuyor. Zira sözü edilen belgeler vergi mükelleflerini belirleme amacıyla tutulduğundan kadınlara ve kız çocuklarına yer verilmemiş...

    Başka belgelerden yararlanarak hikayeye devam etmeliyiz... Gedikmahmut oğlu Hüseyin Ayşe Hanım ile evlendi ve 1826 yılında oğlu Hasan dünyaya geldi. Hasan, Ayşe Hanımın baba adı olabilir... Sonra 1832'de Halil doğuyor... Halil ismi kimden geliyor, sorusunun cevabı 1844 tarihli bir terekede: '... Bir süre önce vefat eden Halil kızı Kezban Hatunun veraseti, nikahlı eşi Mahmut oğlu Hüseyin ile küçük oğlu Halil'e ait olduğu...' Tereke kaydından anlıyoruz ki Halil, ana-dedenin adı... Yani Gedikoğlu Hüseyin'in Keziban adında bir eşi daha vardı, ondan sadece Halil doğdu, diğer oğulları Ayşe Hanımdan... Çünkü terekede varis olarak yalnız Halil'in adı var. Oysa o sırada Halil'in abisi Hasan var, ondan bahsedilmediğine göre anaları ayrı idi...

    İsimlere bu kadar takılmışken, akıllarda bazı soru işaretleri oluşabilir. Misal; Gedikoğlu Hüseyin, iki oğluna iki eşinin baba adlarını verirken, niye kendi babasının adını koymadı?... Hakkını yemeyelim, 1838 yılında bir oğlu daha doğmuştu, onun adını Mahmut koydu. Lakin çocuk yaşını doldurmadan vefat etti...

    Gedikoğlu Hüseyin'in eşi Ayşe Hanımdan büyük oğlu Hasan'ın akıbetini bilmiyoruz... Anası erken vefat eden Halil de Ayşe Hanım'ın oğluymuş gibi kayıtlara geçiyor... 1832'de doğan Halil'e, Eğret'in ilk Daldalının kızı Şerife'yi alıyorlar. Aslında Daldal lakabını sonradan  alacak olan Hüseyin Şerife Hanımın kardeşidir. Babalarının tam künyesi ise  Veyisoğlu Hüseyin... Bu durumda 1834 doğumlu Şerife Hanımın Veyisler/Daldallardan olduğunu söylemek yanlış olmaz...

    Hüseyin oğlu Halil ile Hüseyin kızı Şerife'nin çok bereketli bir evliliği olmuş. Gedikoğlu başlığı altında; Gasaplar ve Guliz dahil Hassönlerin tamamını inceleyeceğiz. Yani Eser, Koç ve Omak soyisimlerini içine alan büyük sülale Gedikoğlular oluyor.


    1831 Kayıtları yaklaşık on yıl boyunca güncellenmiş. Dolayısıyla 1839'a kadar olan değişiklikler oradan takip edilebiliyor... 1904 Kayıtları da aynı şekilde, Cihan Harbine kadar yaşanan nüfus hareketlerini genel hatlarıyla yansıtıyor... Arada kalan 60-70 yıllık süreyi büyük ölçüde mahkeme kayıtları ve anlatılanlarla doldurmaya çalışıyoruz... Gedikoğlu sülalesinde de aradaki boşlukta kaçırdığımız bazı önemli olaylar yaşanmış. Onlardan biri de, küçük yaşta ölen Gedikoğlu Mahmut'tan sonra bir kardeşinin daha olmasıdır. Osman adını verdikleri Gedikoğlu Hüseyin'in bu küçük oğlu 1840'tan sonra doğmuş olmalıdır. Yirminci yüzyıla adının yansımamış olmasının mantıklı bir izahını işittim. Daha evlenmeden işlediği bir vukuat (galiba cinayet) sebebiyle sürgün cezasına çarptırılmış. O vakitler hapis cezası yok... Kütahya Sevdiğin Köyüne sürgün edilmiş, orada evlenmiş, çoluk çocuk sahibi olmuş ve orada vefat etmiş. Kendisine aynen Eğret'teki yeğenlerine dedikleri gibi Hassönlerin Goca Osman lakabı takılmış. Dediklerine göre torunları hala Sevdiğin'de yaşıyormuş... Gedikoğlular ana başlığı, bu hususu zikretmezsek eksik kalır...




03 Aralık 2023

Bobu Kezban

     
    Köyüne aşık Anıtkaya sevdalısı kim deseler, doğrudan Mehmet Ali Seçen'i gösteririm. İlgili bir kaç yazısını paylaşmıştı, oradan biliyorum. Bunun böyle olduğunu, yani köyüne olan tutkusunu saklamıyor; şiirsel anlatımlarla hep dile getiriyor.

    Kendisiyle fiziki ortamda görüşmedik, ancak dijital iletişim marifetiyle bazı çalışmalarından haberdarım. Benimle paylaştığı kadarıyla bu çalışmalardan çok yararlandım, hala da işimi kolaylaştıran başvuru kaynaklarımdan biridir. Sülale araştırmaları sırasında Çakırların Mustafa Erdem Abinin çok arzuladığı bir husus; unutulmuş, kaybolmuş sülalelerin ortaya çıkarılmasıydı. Bu arzusunu bir kaç kez dile getirmişti... İşte Mehmet Ali Seçen Beyin sözünü ettiğim çalışması, unutulmuş bir çok sülalenin aydınlatılmasını sağladı. 

    Onun araştırması yalnız sülaleleri anlamamızı sağlamadı, günümüze söylence olarak gelen bazı olayları da belgelendirmiş oldu. Hatta büyüklerimizden duyduğumuz bazı insanların yerini, sülale çalışmasında belirleyemiyorduk; onun sayesinde taşlar yerine oturdu, kim kimdir, şimdi daha iyi biliyoruz...

    Bobu Kezban, sadece efsane gibi bazı anlatımlarda kalmış, hafızalardan tamamen silinmek üzere olan bir karakter olarak karşıma çıktı. Dolaksızlardandı; ama kimin kızıydı, ana baba adı, doğum tarihi, hikayesi gibi hiç bir ayrıntının cevabını bulamıyordum. İşin garibi Dolaksızların kütüğünde de böyle birinin kaydı yoktu. Bacıdedenin defterinde 'Dolaksızın Topal Kızın ölümü'  ibaresi vardı; lakin onda da isim belirtilmiyordu, acaba 'Topal Kız' Bobukezban olabilir miydi?

    Durum bu kadar karışıkken Mehmet Ali Beyin çalışması, Bobu Kezban hikayesini belirginleştirdi. 

    Çolakosmanoğlu Salih, yani Dolaksız kızı Neslihan... Dolaksızın İsmail'in has kardeşi, Dolak Mehmet Kırım'ın baba bir kardeşi; sonuçta ikisinin de ablası... 1894 Yılında doğmuş... Kocalilerin Halil ile evleniyor... Bu Kocaliler, dipte Şekeralilerle akraba oluyor; malesef bunların hikayesi erken bittiği için, şimdi akrabalığı anlatmak güç...

    Neslihan ile Halil yeni evlilerken, Cihan Harbi başlıyor; Halil askerliğinin rediflik döneminde olduğu için teskereye az var... Gelvelakin bu savaş öyle bir patlayış patlıyor ki, her şey alt üst... Bir kızı dünyaya geliyor, Halil'in bundan haberi var mıydı, o sırada cephede miydi, bu ayrıntıları bilemiyoruz; fakat Halil'in rahmetli anasının adını veriyorlar: Kezban... Lafı uzatmayalım, Halil Anafartalar'da şehit oluyor... Köydekiler bundan nasıl haberdar oldular? Belki geri dönen bir arkadaşı sayesinde... 

    Kocalilerin Halil'in Çanakkale'den sağ döndüğü; fakat bu dönüşe tam sağ selamet denilemeyeceği, köye geldiğinde zaten 'ölü gibi' olduğu ve kısa zaman sonra vefat ettiğine yönelik bir bilgi de var... Neticede 1916 yılına gelindiğinde Halil vefat etmişti... Dolaksızın Neslihan dul, kızı Kezban yetim kaldılar...

    Aynı yıl içinde Toman Ahmet'in eşi de vefat etmişti... Neslihan Hanımın ona varması için şartlar oluştu. Gerçi o dönemde şehitlerden dul kalan çok sayıda kadın vardı Eğret'te. Her birinin başını sokacak, karnını doyuracak bir kapıya ihtiyacı vardı. Yani Tomanın eşi Ayşe Hanım vefat etmemiş olsa bile Neslihan, ikinci eş olarak ona gelebilirdi... 

    Aralarında en az 25 yaş farkı bulunan Tomanın evinde neler yaşandığını bilemiyoruz. Onun nazarından bakarsak; bir oğlu Çanakkale'de kalmış; biri delikanlı, diğeri diklenmiş iki oğlu ve biri Kezban'la yaşıt iki kızı var. Bunlar da Tomanın öksüzleri... Dolaksızın Neslihan işte böyle bir ortama geliyor... Dert değil tabi bunlar filan, başını sokacak bir yer bulmuş ya, ona bak sen... Fakat kendi yetimi Kezban büyüdükçe bir arızası belirmeye başlıyor. Kızcağızın belinde bir sıkıntısı var... Biraz daha büyüyünce omuzunda hafif bir kambur beliriyor... Ve konuşamıyor Kezban... Sağır dilsiz değil, ama konuşamıyor... Bugün olsa bütün bu sıkıntıların  çaresine bakılabilirdi, neylersin ki bir asır öncesinden söz ediyoruz...

    Toman 1929'da ölünce, Neslihan Hanım Kezban kızıyla yine ortada kalmış. Çocuğu olmadığı için bulunduğu evin yabancısı durumunda artık... Aliciklerin Kelçakıra vardı... Çakıriban (İbrahim Ata)nın babası olan Kelçakır ile de hemen ayrıldılar... Belki bir yerde tutunamayışının sebebi kızıydı... Çünkü artık 15-16 yaşına gelen kızının durumunda hiç bir düzelme olmadığı gibi gittikçe kötüleşiyordu. Büyüdükçe engelleri iyiden iyiye beliren Kezban'ın özel bakıma ve ilgiye ihtiyacı vardı. Anası bunları nasıl karşılasın, geçimlerini nasıl sağlasındı...

    Son çare, kızını alıp anasının evine döndü... Laf olsun diye öyle diyoruz, bir yere döndüğü yok; zira Aliciklerle Dolaksızların ev aynı yurtta... Anasının evindeki durum şöyle; iki abisi Cihan Harbi şehitleri arasında yerini almış, onlardan sonra babası Dolaksız ölmüş, annesi (Çolakfatının görümcesi) ve bir kız kardeşi aynı yıl içinde, 1931'de yenice vefat etmişler, küçük kardeşi İsmail askerden yeni gelmiş evlenmek üzere, en küçükleri Dolak Mehmet ise daha askere gitmemiş...

    Kardeşlerinin yanındayken Soyadı uygulamasında Neslihan Hanımı, önceki kocası Tomanın hanesine yazıyorlar. Kızı Kezban'ı da öyle... Yani Neslihan Köz ve Kezban Köz olarak kayıtlara geçiyorlar...

    Kezban ayağını sürüyerek zorlukla yürüyor. Konuşmak istediğinde derdini anlatacak kadar bile ağzından söz çıkmıyor. Ne olduğu anlaşılmayan bir takım sesler çıkarıyor. Kimsenin bir şey anladığı yok... Pek dışarı da salmıyor zaten kızını Neslihan Hanım, dışarıya güvenmiyor... Bir tek anası anlıyor onu ve bir tek anası bakıyor ona... Onun yanında sakin ve huzurlu görünüyor... Anası olmasa ne yapardı bu kızcağız!...

    1936 Yılında emrihak vuku buldu, Neslihan Hanım vefat etti... Yirmi yaşındaki Kezban kimsesiz sayılırdı. Gerçi dayıları vardı; ama büyük İsmail dayısı 1942'de öldü... Küçük dayısı ile neredeyse akrandılar, bununla beraber Dolak Mehmet'in durumu zaten malum... 

    Bundan böyle 'Bobu Kezban' olarak bilinecek. Bazıları 'Bıybıy' bazıları da 'Gıygı' derlermiş; ama yaygın lakabı Bobu olmuş... Bütün bu yakıştırmaların sebebi, malum konuşamama durumu. Her söylemek istediği şey, ağzından anlaşılmaz tuhaf sesler olarak çıkıyor. O sesi taklit ederek lakap yakıştırmışlar...

    Tanıyanlar, kesinlikle bir zihinsel özrünün bulunmadığını söylüyorlar. Tek derdi, derdini anlatamamakmış... Beli ve sırtındaki fiziksel engelini bir yana bırakırsak, konuşamaması insanlarla iletişim sorununu beraberinde getirmiş. Dışlanmış, yalnızlığa terk edilmiş... Durumu onun açısından düşündüğümüzde ne acılarla boğuştuğu az çok anlaşılabilir...

    Genellikle, kahvelerin önündeki kuyu civarında dolaşır; insanlara bir şeyler demeye çalışırmış. Bazıları eğlenir, alay eder, dalga geçerlermiş. Başka bazıları ağzını mezlenir, çıkardığı seslerle güya onu taklit edip gülüşürlermiş... Böyle duyarsız tiplere her toplumda ve her zaman rastlanabilir...

    Herkes duyarsız değil tabi, bazıları da karnını  doyurur, üstbaşını temizlermiş... Karnı acıktığı zaman Şemşilerin fırına varır, ekmek edenlerin bir parça pide yahut ekmek vermesini beklermiş... Allah var, fırında güzelce karnını doyururlarmış... Bir de Ramazanda, fitre zekat mevsiminde koruyup gözetirlermiş...

    Her şeye rağmen o civardan geçen çocuklar (şimdi büyüdüler tabi) Bobukezbanın o halinden çok korktuklarını söylüyorlar. Onlara bir hilkat garibesi gibi görünürmüş...

    Anasının ölümünden sonra, bu haliyle tam otuz yıl geçiriyor... 1966'da vefat ettiğinde elli yaşındaymış... Tam elli yıl, bu hayata katlanmış... 

    Elli yıl yaşadı mı, kocadı mı, süründü mü... Ne derseniz deyin...

    Böyledir; bazıları dünyanın yükünü sırtında taşır, bazıları hayatı yük diye sırtına alır...

    Böyledir; bazılarının yükü dünyadır, bazıları Dünya'nın sırtında yüktür...

    Kezban garip doğdu, garip yaşadı, garip öldü... Sessizce bu dünyadan çekip gitti... Ola ki hatırlanmak ister, ola ki bir Fatiha bekler...

    ***

    Mehmet Ali Seçen Bey'e kaç kere dedim; 'Sen farkında değilsin, ama yaptığın şey neleri ortaya çıkarıyor, bir bilsen.'



01 Aralık 2023

Abdurrahmanoğlu Ali


    Abdurrahmanoğlu Hasan'ın en küçük oğlu Ali'dir, 1889 yılında doğdu. Garmenlerin Ali kızı Fadime ile evlendi. Taze evliyken kendini Cihan Harbinde buldu. Henüz çocuğu yoktu. Burada ara verip Fatma Hanımın dört kız kardeşinin durumuna bakalım.

    Büyük kardeşi Akile, Körüslerin Ali'ye; ikincisi Azime bilinmiyor; küçük kardeşi Ayşe, Arapların İsmail'e ve en küçükleri Şerife de Hacapdıramanların Ali Osman'a varmıştı...

     Akıbetleri ise; Akile'nin eşi Körüslerin Ali Cihan Harbinden dönemedi. Ömer, Nazike ve Halime adlarında üç yetimle dul kaldı. Oğlu ileride Akömer olarak bilinecektir... Ayşe'nin eşi Arapların İsmail de harpten dönemedi, çocukları yoktu. Aliciklerin Garamehmete vardı, ama orada da çocuğu olmadan vefat etti… Şerife'nin kocası Ali Osman da Cihan Harbi şehit olduğunda çocukları yoktu. Demirdelenoğlu Yahya'ya vardı, Şavalgadirin anasıdır, 1938'de öldü...

     Fatma’ya geri dönelim… Abdurrahmanoğlu Ali Cihan Harbinde şehit oldu... Apdıramanlarla Garmenlerin akraba olduğunu görmüştük. Ne kadar akrabalık da olsa o yıllarda dul kadın tekrar evlenmek zorundaydı, kızkardeşlerinde bu durumu gördük... Fadime’yi de Dinar Köyüne kocaya verdiler. Çocukları Dinar-Ablak taraflarında yaşamaktadır...

      Bu arada Abdurrahmanoğlu Ali hanesi Cihan Harbinde kapanan ocaklardan biri olarak tarihe geçti…