18 Kasım 2023

Sağıroğlu Salih


    Hacı Hasan'ın büyük oğlu Salih 1870 yılında doğdu. Hacımahmutlardan Mustafa kızı Şerife ile evlendi. Şerife Hanımın erkek kardeşlerini söylersek kimliği daha iyi anlaşılır. Büyüğü Hacı Yusuf, Ethem ve Şimbilin dedesi; ortanca Ahmet, Manavların dedesi; en küçükleri Halil de meşhur Tellihalildir... 

    Kesin tarihi bilinmemekle birlikte Sağıroğlu Salih'in Cihan Harbi sonrasında vefat ettiği sanılıyor. Eşi Şerife Hanım ise torunlarının evliliğini görmüş ve 1935 yılında vefat etmiş...

    Yedi çocukları oldu. Bunların ikisi kız; 1900 doğumlu büyüğü Fadik, Delimamın Ali; küçüğü, 1911 doğumlu Havva da Yörüklerin Hüseyin eşi oldular...

    Büyükten küçüğe yaş sırasına göre beş oğlanın sıralanışı şöyle: Ahmet, 1889; Ali Osman, 1891; Süleyman, 1895; Hasan, 1904 ve Mehmet, 1909 yılında doğmuşlar. Sağırların Salih'in bu beş oğlunu inceleyelim...

    1. Ahmet
    Büyük oğlu Ahmet 1889'da doğdu. Daldalların Hüseyin kızı Ayşe ile evlendi. Ayşe Hanım da Bacıseydi ile Burukhüseyinin halaları olur... 1912 Yılında adını İbrahim koyacakları bir oğulları oldu. Çocuk iki yaşına yeni girmişken seferberlik ilan edildi, Ahmet harbe katıldı.

    Ahmet, Cihan Harbinde hangi cephede çarpıştı bilinmiyor; ama torunlarının anlatışına göre, kardeşi Süleyman'la aynı birliktelermiş. Harbin kızıştığı günlerden birinde kardeşine demiş ki, 'Bizim oğlan, hayır olsun inşallah, rüyamda bir çok kafanın kopup havada uçtuğunu gördüm...' Daha Süleyman, ağasına hayır dileğiyle mukabele fırsatı bulamadan, kulakları sağır eden bir patlamayla Ahmet'in boynu kopup fırlamış öteye... Bu korkunç olay sonucu Süleyman harp bitene kadar kendine gelememiş... Eğret'e döndüğünde bu haliyle görenler, aklını oynattığına yormuşlar. Zaten fazla dayanamamış, bir müddet sonra silah arkadaşı abisinin yanına göçmüş...

    Ahmet'in eşi Ayşe Hanım da bu hengamede Hakkın rahmetine kavuşmuş. Babasını zaten hiç hatırlamayan İbrahim, bir de öksüz kimsesiz kalmış. Emmileri (özellikle Ali Osman Hoca) ve Şerife Ninesi onun kimsesi olup, büyütmüşler... Zamanla kendisine "İbram Hoca" denilen İbrahim, Daldalların Molla Mehmet kızı Gülsüm ile evlendi. Gülsüm Hanım ile hala dayı çocuğu oluyorlar, dayısı Molla Mehmet de Cihan harbi şehitlerinden... Sırasıyla Ahmet, Şerife, Mehmet Emin, Emin ve Süleyman adında çocukları oldu. Onlara geçmeden önce evliliğini anlatalım...

    Torunlarından dinlediğime göre İbram Hocanın evliliğinde ilginçlikler var. Evvela şunu belirtelim ki erken yaşta babasını ve annesini kaybetmiş bir yetimdir İbrahim. Fakir ve yetim bir delikanlı olarak, köyün zenginlerinden Molla Osman kızı Ratibe'ye aşık olur. Bu durumundan dolayı onu alamayacağının da farkında tabii... Gülsüm'e gelelim... Daldalların Molla Mehmet Çanakkale'de şehit olduğunda kızı Gülsüm taze bebek... Çok geçmeden bu bahtsız yavrunun annesi Emine de vefat ediyor. Gülsüm o sırada emzikli... Hatta anası teneşirde yıkanırken onun emmeye çalıştığını söylüyorlar, öyle hazin bir durum... Kimsesiz kalan Gülsüm'ü teyzeleri alıp götürüyor Dandır'a... Annesi merhum Emine Dandırlıymış meğer... Gülsüm Yukarı Dandır'da büyüyor. Lakin, baba memleketi Eğret'e nişanlanıyor. Kime? Bacı Dede olarak bildiğimiz yine Daldallardan Seydi Değer'e... Yani emmisi oğluna... Seydi de şehit çocuğu... 

    Muslulara geliyorlar bir gün Dandır'dan, Gülsüm'ün bir rahatsızlığını tutturmak için. Demek o sırada Muslular bir hastalığı tutuyorlar. Musluların (Gaziler) Hasan'ın eşi Şerife de Daldallardan ya... Bak şimdi; Gülsüm, Seydi, Gaziler Hasan eşi Şerife ve Sağırların İbrahim... Hepsi bir ucundan Daldallara bulaşıyor. Bu basit bir bulaşma da değil... İbrahim'in anası da Daldallar kızıydı ya...  Onun anasıyla Gülsüm'ün babası kardeş... Hala-dayı çocukları oluyorlar kısacası.... Ev sahibi Şerife diyor ki 'Ay Gülsümüm pek de güzelsin, nişanlın kimle olsa evlenir, seni İbrahim'e alalım'... Gülsüm direniyor; ama bu iş İbrahim'in de aklına yatıyor... Aklına yatsa da kız nişanlım deyip başka bir şey demiyor.

Bu arada Şerif Ninenin yaptığına da bak sen! Akrabalık bakımından birbirine eşit mesafedeki iki delikanlıdan İbrahim'i tercih ediyor. Oysa Seydi ile İbrahim de hala dayı çocuğu... Neyse İbrahim'e dönelim...

    İbrahim'in en yakın arkadaşı başka bir İbrahim; Patlak İbram... Diyor ki arkadaşına 'Kaçıralım olum, kızı!'... Tamam diyor, İbrahim de... Musluların avludan kaçıracaklar... Yalnız Gülsüm'ün hala gönlü yok... Patlak İbram veriyor gazı... O gazla tutup götürürlerken bile Gülsüm, 'Kaçırsanız bile ben yine de nişanlıma varırım' diye söylenince Patlak da 'Biz kaçıralım da sen ne edersen et!' diye İbrahim'i gazlamaya devam ediyormuş... Arkadaşından aldığı cesaretle Gülsüm'ü kaçırıp evlenmiş İbram Hoca...

    Gülsüm Nine, yıllar sonra oğlu Ahmet'ten ilk kız torununa annesi Emine'nin adını koyuyor. Oğlu Süleyman'dan bir erkek torununa da babası Molla Mehmet'in adını koydurdu. Kendisi öldükten sonra doğan bir torununa onun adı Gülsüm'ü verdiler. Gülsüm, Paşaların Ömer oğlu Hüseyin Yaman eşidir...

    

    İbramhocanın tek kızı Şerife, 1938 yılında doğdu. Daldalların Delişükrünün Hasan eşidir. Hasan'ın Hafize ninesiyle, Şerife'nin Salih dedesi kardeş olduklarını unutmayalım... Şerife'nin küçüğü, 1940 doğumlu Mehmet Emin de okul çağına gelmeden vefat etti... Şimdi İbramhocanın geriye kalan üç oğlunu görelim...

    En büyüğü 1935 yılında doğmuştu, ona simasını hatırlamadığı babasının adı olan Ahmet ismini verdi. Sağırların Körmustafanın küçük kızı Ayşe ile evlendi; Göçmensüleyman, Apdıramanların Kelhasan, Yozgun ve Gözelali ile bacanak oldular... Sağırların Ahmet'in Emine adını verdiği bir kızı oldu. Bu ismin verilmesinde Gülsüm Hanımın parmağı seziliyor, zira anasının adı... Bundan kısa bir süre sonra Ahmet 1960'ta vefat etti. Eşi Ayşe, Şimbil Emin'e vardı. Şimbilin Yusuf dedesiyle Şerife ninenin kardeş olduğunu hatırlatalım... Yetim kalan Emine'yi, dedesi İbramhoca büyütüp gelin etti. Kime, Hacariflerin Ramazan'a...

    İbramhoca, 1942 yılında doğan ortanca oğluna yine Emin adını koydu. Bu 'Emin' ısrarı, akla Gülsüm Hanımın ana adı Emine'den başka bir şey getirmiyor. Bununla beraber resmiyetteki adı yine Mehmet Emin'dir. Burada Gülsüm Hanımın baba adı da devreye giriyor... Emin, Gasapların İbram kızı Ayşe ile evlendi ve böylece Naymelerin Çakır, Bidakgenin Ömer, Çerçilerin Hilmi ve Kınikazım oğlu Mustafa ile bacanak oldular... Yedi tane çocukları oldu; ama bunların hepsi yaşamadı. Hayatta kalan sadece İbrahim ve Elveda oldu... Elveda, Olcaklı Musahoca oğlu Ahmet eşidir... İbrahim ise Paşaların Gırgır kızı ile evlendi. Emin adında bir oğulları oldu ve O da Anıtkaya dışından evlendi. Halen Anıtkaya'ya yerleşikler... Sağırların Emin 2019 yılında vefat etti...

    Babasının hem kardeşi hem de silah arkadaşı olan, şehadetine şahitlik eden amcasını unutmamış İbramhoca... 1944'te doğan küçük oğluna da Onun adı olan Süleyman ismini koymuş... Sağırların Süleyman, Körhocanın kızı Nazmiye ile evlendi; böylece Hacımahmutlardan Deliali ile bacanak oldular... Dört kızı ve bir oğlu oldu. Kızlarından Nuriye, Hadımoğlulardan Adem; Gülsüm, Paşaların Hüseyin eşidirler. Ömrüye ile Kerime Anıtkaya dışına gelin oldular... Tek oğlu Ahmet, Kelhasanınali kızı Aysun ile evlendi; Şerife, Süleyman, Furkan adlarında üç çocuğu oldu. Şerife Anıtkaya dışına gelin oldu, Furkan genç yaşta vefat etti. Süleyman ise Kirpitçilerin Sabri kızı Gaye ile evlendi, Eskişehir'de yerleşik. Babası Sağırların Ahmet, halen Anıtkaya'da yaşıyor... 2021 Yılında vefat eden Sağırların Süleyman'ın Mehmet adını verdiği bir oğlu da küçük yaştayken vefat etmişti...

    Sağırların Ahmet oğlu İbramhocanın hem dayısının kızı hem de eşi olan Gülsüm Hanım 1977 yılında vefat etti. Ardından da kendisi 1979'da öldü...

    2. Ali Osman Hoca
    Salih'in ikinci oğlu Ali Osman 1891'de doğdu. İlim tahsil etti, "Ali Osman Hoca" diye bilindi. Döğerli Mücellit Hoca'nın Cuma Camisinde vazife yaptığı yıllarda, onunla birlikte 'Sağırların Oda'yı ilim yuvasına döndürdüler. Goca Caminin yapılışına tanık oldular. Cihan Harbine katılıp katılmadığı hakkında bir malumatımız yok; ancak İstiklal Harbine katıldığı, Büyük Taarruzda meşhur Eğret Baskını sırasında, Eğret civarındaki çarpışmalarda bulunduğu, kendisinden duyanlardan nakledildi...

    Ali Osman Hoca Hacızekeriyanın halası Hatice Hanım ile evlendi. Esma, Kezban, Huriye ve Hilmi adlarını verdiği dört çocuğu doğduktan sonra hanımı 1933'te vefat etti. İkinci olarak Bükürlerin Mustafa'dan dul kalan, Şaşdımların kızı İsmihan Hanım ile evlendi. Ondan da Rahime, Maksude, Muharrem ve Şerife adlarında üç kızı ve bir oğlu daha oldu.... 

    İsmihan Hanım 1958 yılında vefat ettikten kısa bir süre sonra, Ali Osman Hoca da 1960 başlarında rahmetli oldu...

    Kızlarının durumu şöyledir: Esma, Karacaahmetli Kör Murat eşi; Kezban, Hüseyin (Ayas) Hoca eşi; Huriye, Uykucu Ömer (Şen) eşi;  Rahime, Takgasların Cılımısdık (Mustafa Öncül) eşi; Maksude, Habeş Ahmet (Demir) eşi; Şerife ise Bezekinin Ali (Tok) eşi oldular... Ayrıca İsmihan Hanımın yanında tay gelen Feride, Bekiralilerin Buydeycigadir eşi oldu...

    İsmihan Hanımdan olan tek oğlu Muharrem 1942 yılında doğdu. Herhalde Muharrem ayında doğmuştur... Bu oğlan, ana babasının vefatından sonra, delikanlılık çağındayken 1961'de vefat etti...

    Hatice Hanımdan tek erkek evladı 1925 yılında doğdu. Çanakkale şehidi olan abisinin yadigarı olarak adını Ahmet Hilmi koydu. İleride "Hilmi Hoca" olarak bilinecektir. Sağırların bu koluna 'Hocalar' denilmesine başlıca sebep, bu hocalık zinciri olsa gerek. Zira Hilmi Hoca'ya babasından tevarüs eden imamlık, oğullarında da görülecektir... 

    Neyse, Hilmi Hoca'dan devam edelim... Hacızekeriyenin, yani dayısının kızı Emine ile evlendi. İbrahim, Ali Osman, Hatice ve Zekeriya olmak üzere dört çocukları oldu. Zekeriya küçük yaşta vefat etti... 

    İbrahim, hoca olarak atanmasından itibaren Afyon'a yerleşti. Gulizosman kızı Aynur ile evlendi. Hilmi adını verdiği oğlu, Olcaklı Musahocanın kızından torunu Fadime ile evlendi. İbrahim Hoca, emeklilik sonrası oğlu ve üç torunuyla Afyon'da yaşıyorlar...

    Ali Osman Hoca ise Anıtkaya Cuma Camisine tayin edilmesi sebebiyle köyüne yerleşti. Gocakazım kızı Sevim ile evlendi. Hilmi, Emine ve Cemile adlarında üç çocuğu oldu. Emine, Doğvellere; Cemile ise Afyon'a gelin oldu... Hilmi, Güdüğametin Emin kızı Muradiye ile evlendi, üç çocuğu var. 'Bakkal Hilmi' olarak bilinir ve Anıtkaya'da yerleşiktir...

    Emine Hanım 1985 yılında vefat ettikten sonra Hilmi Hoca, kızıyla yalnız yaşadı ve yirmi yıl sonra, 2005 yılında kendisi de vefat etti...

     3. Kör Hasan
    Sağırların Salih'in 1904'te doğan oğlunun adı ise Hasan. "Kör Hasan" diyorlardı. Rivayete göre çocukken oyun esnasında gözü çıkmış. Tam da kapının ardında bulunduğu bir vakit, birisi ansızın kapıyı açıyor. Eski tip kapı zembillerinde bulunan sivri düzenek gözüne isabet ediyor; körlüğünün sebebi bu... 

    Hacıların Kelahmetlerden Hacer ile evlendi; İbrahim, Raike ve Muhsine olmak üzere üç çocukları oldu ve Kör Hasan da genç denecek yaşta, 1943'te vefat etti. Geride bıraktıklarına tekrar döneceğiz; çünkü Kader; Körhasan, Körmustafa ve Kelapdıllanın hikayelerini birbirine karıştıracak...

    4. Sağıroğlu Mehmet
    Salih'in en küçük oğlu Mehmet 1909'da doğdu. Gağşakların Gocagulak kızı Fadik ile evlendi ve böylece Omarcıkların Sağırmahmut ile bacanak oldular... Bir oğlu ve dört kızı oldu Mehmet'in... Kendisi 1968 yılında vefat etti. Eşi Fadik Hanım ise yaklaşık yirmi yıl sonra 1987'de öldü...

    Kızları Saide, Noritokaların Abdullah eşi; Fadime, Sağrmahmutun Halil, yani teyzeoğlusu eşi; Muhsine, Tekelilerin Bekçirofi eşi ve küçük kızı Şerife de Kekliklerin Piriteşgiya Hüseyin eşi oldular...

    1934 Yılında doğan tek oğluna, kendi abisinin adını koydu: Süleyman... Hatırlanacağı üzere Çanakkale'de Ahmet Abisinin şehadetine tanıklık etmiş, köyüne döndükten sonra da bu korkunç tanıklığın etkisinden kendini kurtaramayarak vefat etmişti Süleyman. İşte onun yadigarı olarak adını verdiği tek oğlu 'Sağıroğlunun Süleyman' diye bilindi; çünkü babası da Sağırlar sülalesinde 'Sağıroğlu' diye anılan tek kişidir, denilebilir. 

    Sağıroğlunun Süleyman, Delimamın Ali kızı Emine ile evlendi. Emine Hanım, halasının kızıdır... Aynı zamanda bu evlilik yoluyla; Gobakların Gocayusuf, Dedelerin Çapar, Bakkalsarı, Terlemezin Nazmi Hoca ve Garaguzuların Gavurarif ile bacanak oldular...

    Sağıroğlunun Süleyman'ın üç oğlu oldu. Üçü de dede ve babaları gibi Sağıroğlu diye anılıyorlar... Büyüğü Salim, 1959 yılında doğdu. Tatıresilin Mustafa kızı Muzaffere ile evlendi. Çakalların Halil, İdirizlerin SarımehmetMısdanın Adem, Sağıroğlunun Salim'in bacanaklarıdır... İki oğlu oldu, emeklilik sonrası İzmir'e yerleşti. Muzaffere Hanımın 2008 sonundaki vefatından sonra tekrar evlendi; İzmir'de yaşıyorken 2023'te vefat etti...

    Ortanca oğlu Adem 1961'de doğdu. Gocayusufun kızı (teyzesi kızı) Şerife ile evlendi. Teyzeoğlusu Celal Akyol ile aynı zamanda bacanaktır... Mecnun ve Süleyman adlarında iki oğlu oldu. Afyon'da yaşıyorken emekli olması üzerine Anıtkaya'ya yerleşti. Sağıroğlunun Adem, halen Anıtkaya'da baba ocağını tüttürüyor...

    Sağıroğlunun küçük oğlu 1969 yılında doğdu. Ona dedesinin ismi olan Mehmet adını koydular. Gobakların Garibanın kızı Vecihe ile evlendi. Emekli olmadan önce yerleştiği İzmir'de yaşıyor...

    Sağıroğlunun Süleyman, bir dönem yurtdışında çalışmış; aklı, ufku ve gönlü açık hoşsohbet bir adamdı. Ne söyleyecekse söyler, lakin kalp kırmamaya dikkat ederdi. Yeni evinin önüne kurulan Cumartesi pazarında dolaşır durur, her pazarcıdan bir parça zerzevat alarak bütün esnafı gönüllemeye çalışırdı. Sair günlerde küçük dükkanının önüne açtığı pazarcı şemsiyesinin altında, gelen geçene kahve ikram ederdi... 2004 Yılında vefat etti...



16 Kasım 2023

Küfür Tek Millet, İhanet de Öyle

 

    Otorite boşluğunun yaşandığı karışık dönemde, daha işgalden önce çeteler Eğret'i de boş bırakmıyorlarmış. Gelir, zorbalıkla milletin elinde ne var ne yok alıp giderlermiş. Seydi Çavuş hikayesini anlatırken bu hususun ayrıntısına girmiştik.

    Düzenli ordu kurulduktan sonra rahat hareket edemiyorlar; ama bütün bütün eşkıyalığı bırakmış değiller. Türk ordusuna katılanları ve katılmayıp ona yardım edenleri bir kenara bırakacak olursak, geride kalan çeteler Yunan ile işbirliği içinde bulunmuşlar. İşgal sırasında da köye rahatça girip çıkarlar, hatta işgalcilere yardım ederlermiş...

    Boduoğlunun babası Mehmet Cemal, Gocagulak Halil ve yeğeni Hasan, Omarcıkların Ahmetçavuş hep çeteler tarafından şehit edilenlerden...

    Çetelerin belli bir milliyeti yok. Türk de var, Çerkez de... Rum da var, Ermeni de... Küfür tek millet olduğu gibi, ihanet de öyledir...

    28 Ağustos 1922 saat 17.30 itibariyle Olucak haricinde bölgede Yunan kalmamış. Yalnız Batak'ta niteliği belirsiz bir birlik var... O durumdayken, yani bu civar tamamen Yunan'dan temizlenmişken, Cumalı'dan Olucak'a doğru 300 kadar Rum-Ermeni karma çetesi yola çıkıyor... Tabi bizim süvariler anında püskürtüyorlar onları... Asıl gavur kaçtığı halde, arkada kalan yerli gavurlar gavurluk peşinde... İşbirlikçi çetelerin ne menem şeyler olduğu anlaşılsın diye bu örneği verdim...

    Şimdi şu fotoğrafta, Yunan askerleri arasında sere serpe oturmuş üç çeteciyi bu gözle düşünün...

    Fotoğraf, Kaynak ERT Arşivi


13 Kasım 2023

Kıniler

 

    Hüseyin ile Ayşe'nin; Kediveli'nin küçüğü olan diğer oğlu 1885 yılında doğdu. Mustafa adını verdikleri bu oğullarına zamanla 'Kontiş' lakabı takıldı. En sonunda 'Kıni'ye çevrilen bu yakıştırmayla 'Kınimısdık' genel lakabı olmuştu. Yakınlarından duyduğum bu açıklama beni tatmin etmedi, iki kelime arasında bağ kuramadım. Ayrıca başka yerlerde de rastlanan 'Kıni' lakabının anlamı da bilinmiyor. Belki yansıma sözcüktür...

    Kınimısdık, Telli Halil kızı Ümmühan Hanım ile evlendi. Tellinin Hacımahmutlardan olduğu malum... Satı adını verdiği bir kızı doğduktan sonra askere çağrıldı; çünkü Cihan Harbi patlamıştı... Belki zaten askerdeydi de o sırada bitmeyen harpler sebebiyle terhis edilmedi... Sonuçta 1. Dünya Savaşında cephedeydi, lakin hangi cephede çarpıştığı bilinmiyor.... 

    Seneler geçti, 1930 yılında bir de oğlu dünyaya geldi. Kazım adını verdiği oğlu henüz 1,5 yaşındayken bir gün Dağa gitti. Gelirken odun sarılı arabadan düşüp vefat ettiğinde, 1931 yılının sonuna gelinmişti...

    İki evladıyla dul kalan Ümmühan Hanım, Bilallerin Mehmet'e vardı. Doğrusu şu; Bilallerin Mehmet, Ümmühan'a içgüveyisi oldu...

    Kınimısdığın kızı Satı büyümüştü. Onu yine Bilallerin Ömer'e verdiler... 

    Kınimısdığın oğlu Kazım ise , 'Kınilerin Kazım' diye bilindi. Büyüyünce Hacellerin Şebekahmet kızı Hafize ile evlendi. Böylece Gulizosman, İbişlerin Yusuf, Gasapların İbram ve Bidakge ile bacanak oldular...

    Kınilerin Kazım'ın iki oğlu ve üç kızı oldu: Mustafa, Mahmut, Fatma, Hanife ve Ümmühan... Mustafa ile Ümmühan, ana-babasının isimleri; Hanife ise Hafize Hanımın anası adı...

    En büyükleri Fatma, Bilallerin Ömer'in Yakup ile evlendi; hala-dayı çocuğu oluyorlar. Hanife Anıtkaya dışına, Erenler'e gelin oldu...

    Dedesi Kınimısdığın adını alan Mustafa, Gasapların İbrahim kızı Fadime ile evlendi; teyze çocuğu oluyorlar... Fadime Hanım ile evlenerek beş bacanağın en küçüğü oldu. Büyük bacanakları; Sağırların Emin, Naymelerin ÇakırBidakgenin Ömer ve Çerçilerin Hilmi'dir... Mustafa'nın Ahmet ve Kazım adında iki oğlu oldu. İzmir'de oturuyorlar...

    Kıninin Kazım'ın diğer oğlu Mahmut, İdirizlerin Sarı Ömer kızı ile evlendi. Onun bacanakları da kalabalık: Curak, Eşenin Ömer, Gambırarifin İzzet, Terlemezlerin Abdullah, Keçimehmetin İbrahim ve Curağın Abdurrahman...

    Kıninin Kazım Anıtkaya'nın meşhur definecilerinden biri olarak biliniyor. Bu ilginç tutkuya ne zaman ve nasıl kapıldığı hususunda bilgim yok; ancak defineciliği nasıl bıraktığını, yoldaşlarından biri olan Bilallerin Osman'dan nakille öğrendim. Nereden ellerine geçtiyse bunlar bir harita buluyorlar. Bu sırrı sağda solda açık edince birilerinin kulağına gitmiş. Anıtkaya'ya gelip bu iki kafadarı bulmuşlar. Ortaklık yahut daha cazip teklifle kandırmışlar; hep beraber haritanın gösterdiği Sarıcaova köyüne varmışlar. Ormanda bir yer... Kazıp gömüyü çıkarmışlar. Yalnız bizimkiler daha sevinmeye fırsat bulamadan bu ikisini çam ağaçlarına bağlayıp bir güzel dövmüşler. Sonra da öylece bırakıp çekip gitmişler. Osman Ağa 'Dayakla kurtulduğumuza şükrettik' derdi... Sabah oralı bir ihtiyar görüp çözmüş bunları... Bir daha da bu işlere bulaşmaya tövbe etmişler...

    Kıninin Kazım'ın eşi Hafize Hanım 2015 sonunda vefat etti. Aralarında bir yıl yok, Kazım da 2015 içinde öldü...

    Diğer yandan, Bilallerin Mehmet'in oğlu Mustafa (Demircimısdık) da Kazım'ın karınkardeşi oluyordu. Bu yüzden veya adını Kınimısdıktan aldığı düşünülerek ona da 'Kınimısdık' lakabı takıldı. Oysa onun gerçek Kıni ile kan bağı yoktur...

    Kınimısdığın oğlu Kazım, ARIK soyadını aldı; oğulları ve torunları bu soyismini kullanıyorlar...



12 Kasım 2023

Kel Yahya


    Molla Mehmet, küçük oğlunun kulağına babasının adı Yahya'yı okumuştu. 1910'da doğdu Yahya. Tokatlı Veli Hoca kızı Nazmiye Hanımla evlendi. Adı daha önce de geçen Veli Hoca'dan biraz bahsetmek lazım...

    Molla Mehmet ile Molla Veli medreseden arkadaş idiler. Köyüne dönen Molla Mehmet'in aksine Tokatlı Veli, akademik hayatına devam etti.  Mollalık döneminden sonra eğitimci olarak medresede kaldı. 1914'e kadar İmâdiye/Tuzcu Hacı Mustafa Ağa Medresesinde iken; 1914'ten sonra yeni kurulan İrfaniye Medresesinin müderrisi olduğu vakfiyeye kaydedilmiş. 1922 yılındaki kurtuluştan, medreselerin kapatıldığı 1924 yılına kadarki iki yıllık dönemde Eğretli Hafız Mehmet ve Terlemez Ali Osman'ın Tokatlı Veli Hocanın önceki medresesi olan İmadiye tedrisinden geçtiği de kayıtlar arasında.

    Veli Hoca'nın etki alanı medrese çevresiyle sınırlı değildi. Mektep dışındaki sosyal yapı üzerinde de nüfuza sahipti. Halk, fikir ve tavsiyelerine değer verirdi. Müderrisliğinin yanında tasavvufi yanının bulunduğu, Nakşibendi Şeyhinin oğlu olması hasebiyle bu çevreye de hitap ettiği anlaşılıyor. 

    İşte bu pozisyondaki Tokatlı Veli Hoca, kadim dostu Molla Mehmet ile dünür oluyor. Zamanında arkadaşının Eğret'e dönmesindeki etkisi ne ise, damadı Yahya'nın Afyon'a gelmesindeki etkisi daha fazladır... 

    Molla Mehmet oğlu Yahya ile Tokatlı Veli Efendi kızı Nazmiye Hanım evlendi... Çocuklarına geçmeden önce, bu olayın bugüne yansımasındaki bir duruma işaret etmezsek olmaz. Veli Efendi'nin bir oğlunun adı da Hulusi'dir. Hulusi'nin kızı da Sare... O Sare Hanım, bir dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun eşidir... Ayrıca hem Hulusi'de hem de Nazmiye'de Sare'nin bulunması, akla hemen Tokatlı Veli Hoca eşinin Sare Hanım olduğu düşüncesini getiriyor.

    Yahya-Nazmiye evliliğinden beş çocukları oldu: Mesut, İzzet, Mehmet, Sare ve Hatice... Mehmet, Yabuzlardan bir hanım ile evlendi. Sare'nin İbiş amcasının oğlu Şükrü ile evlendiğini belirtmiştik. Diğer üç kardeşin evliliğinde yine Tokatlı Veli Hoca etkisi görülüyor. Şöyle ki...

    Bir dönemin Afyon Belediyesi Zabıta Müdürü Emin Akyol'un babası da Veli Hoca'nın etki alanındaki kişilerdendi. Yahya oğlu Mesut ve İzzet kardeşler işte o Emin Akyol'un kızlarıyla evlenip bacanak oldular. Bitmedi, kızkardeşleri Hatice de Emin'in oğlu Seyhan Akyol ile evlendi. Molla Mehmet oğlu Yahya ile Zabıta Müdürü Emin, karşılıklı dünür oldular. 

    Avukat Seyhan Akyol ile evlenen Hatice'yi tanıyanlar, onun akrabalık bağlarına çok değer verdiğini, memleketi Anıtkaya'yı çok sevdiğini, hatta görüşebilmek için Afyon pazarında Eğretli aradığını söylüyorlar...

    Yahya'ya geri dönelim... 1953 Yılında vefat etmiş, bunu Bacıdede (Seydi Değer)in tuttuğu ölüm defterinden öğreniyoruz. Oradaki not tam olarak 'Çatalların Kelyahyanın ölümü, 23 Mayıs 1953 Cumartesi' şeklinde... Ölümüyle birlikte lakabını da oradan öğrendik...

    ***

    Eğretli Güçükismaillerin Yahya'nın, küçük oğlu Molla Mehmet soyundan gelenler TÜR soyisminde karar kılmışlar. Bugün İbişlerin ve Kelyahya çocuklarının tamamının soyadı TÜR...



Molla Mehmet

  

    Güçükismaillerin Yahya, Şerife Hanım ile evliydi. İbrahim ve Mehmet adında iki oğulları vardı. Yirminci yüzyıla yaklaşırken karı koca sessizce bu dünyadan göçtüler. Büyük oğulları İbrahim Çatalların konusu... Burada Yahya-Şerife'nin küçük oğlu Mehmet'e bakacağız...

    1879 Yılında doğdu. Afyon'daki medreselerden birinde tahsil gördüğü için hep 'Molla Mehmet' diye bilindi. Dedesi İbrahim Efendi, aslen Afyonlu ve Eğret eski İmamı olduğundan tahsile yöneldiği tahmin ediliyor. Tahsilini tamamladıktan sonra Eğret'e dönmek isteyince, medreseden arkadaşı Tokatlı Molla Veli hem bu fikrini destekledi hem de buna teşvik etti. Tahsili gereği Eğret'te çalışmalar yapıp yapmadığını bilmiyoruz.

    Eyüp kızı Kezban Hanım ile evlendi. Kezban Hanımın kökü de Afyon'a dayanır. 19. Yüzyıl başlarında Afyon'dan Eğret'e gelen Karamehmetoğlu kardeşlerden İbiş'in torunudur... Bu evlilikle Molla Mehmet; Amcaların Yahya (Şavalgadirin babası) ile bacanak oldular... Kezban Hanım 1960 yılında vefat etti...

    Kezban Hanım ile Molla Mehmet'in1900-1910 arasında dört çocukları dünyaya geldi. Cihan Harbinde Yemen cephesinde bulundu, gazi olarak Eğret'e döndü. Molla Mehmet, dopdolu manevi hayatını göstermek istemeyen bir mübarek olarak anlatılıyor. İstiklal Harbi yıllarında, hasta yatağındayken 'Vay kefere! Falancayı da vurdu; Vay kefere! Filancayı da şehit etti' diye sanki cephedeki olayları görür gibi naklettiği söyleniyor. Rivayet o ki, falanca filanca diye bahsettiklerinden hiç biri Eğret'e dönememiş...

    Molla Mehmet'in tek kızı Emine 1903'te doğdu. Yörüklerin Ali ile evlendi... Habeş Ahmet Demir, Çolakessan (İhsan Demir) ve Zıhıye Osman Demir'in annesidir. 

    Ortanca oğulları Yusuf, erken dönemde, çocuk denecek yaşta vefat etti. Hayatta kalan iki oğlu İbiş ve Yahya'yı inceleyeceğiz...



11 Kasım 2023

Ayıgarı Çocukları


        Ayıgarı Gürcü Ayşe Hanım Çocukları

    1917 Yılına geri dönüyoruz... Küçükismailoğlu İbrahim vefatı üzerine miras paylaşımı devlet tarafından yapıldı. Hafize Hanımın çocukları reşit oldukları halde, üçü askerde; Ayşe Hanımın çocukları ise küçüktü ve ayrıca Ayşe Hanım Hamile idi. Bu duruma göre mal varlığı belirlenip hisseler paylaştırıldı... 

    Çataloğlu İbrahim'in terekesine bakılırsa gayet de varlıklı biri olduğu anlaşılıyor. Sadece bıraktığı hayvanlar şöyle: 2 Çift öküz, 2 çift kele, 1 çift doru at, 1 doru yanı taylı kısrak, biri erkek 2 tay, 1 kancık sıpa, 1 sürü koyun, 12 dombey, 1 tosun, 1 buzağılı inek... Netice olarak erkeklere 16133 kuruş, kızlara da 8033 kuruş değerinde miras düşüyor. Askerdekilerin ve küçüklerin hisseleri Eytam Sandığınca emanete alındı...

    Küçük oğulları İbrahim ve Mehmet ile dul kalan Hacıbeylili Ayşe Hanım, 1917 yılı sonunda karnındaki çocuğunu doğurdu. Mevlüt adını koyduğu bu çocukla üç yetim bir başına kaldı. Çocuklarının hisseleri emanette bulunduğu için geçim sıkıntısı başgösterdi. Mahkemeye başvurarak durumunu anlattı ve çocuklarının parasından nafaka bağlanmasını talep etti. Durumunu incelemek üzere 16 Mayıs 1919'da köye bir heyet geldi. Ancak bir yıl sonra, 5 Mayıs 1920'de talebine olumlu karşılık verildi ve çocukların her biri için aylık 100 kuruş nafaka bağlandı. Eytam Sandığının çalışma sistemine göre, emanete alınan para devletçe işletiliyor ve elde edilen kâr, kişinin hesabına kaydediliyordu. Yani bağlanan nafakalar, çocukların miras hissesinin karlarıydı. Kısaca kendi paralarını alıyorlardı.

    1921 Yılında Eğret işgal edilince, kurulu bütün düzenler alt üst oldu. Ne maaş kaldı, ne hayvanlar, ne başka bir şey... Bu dönemde ne kadar sıkıntı varsa herkes payına düşeni çekti. Küçük çocuk Mevlüt de, Yunanlardan korkusundan ölerek payına düşeni canıyla ödedi...

    Yunan gittikten sonra Ayşe Hanım, herkes gibi sıkıntılarıyla baş başa kaldı. Müteveffa eşinin öteki hanımından çocukları olan Şerife (Mencik Nine) ve Mustafa (Delibidık babası) ile birlikte mahkemeye müracat ettiler. Kardeşleri Ömer'in Çanakkale'de şehiden vefat ettiği için, emanetteki hissesinin kendilerine ödenmesini istediler. Duruşmaya katılmadıkları için bundan bir sonuç alınamadı.

    Sıkıntılarla cebelleşe cebelleşe Ayıgarı Ayşe Hanım oğullarını büyüttü. 1947 Yılında vefat ettiğinde ikisi de ev dam sahibiydi... İki oğlunu ayrıntılı olarak inceleyeceğiz...

    Kırtümmet

    Çataloğlu İbrahim'in Ayıgarı Gürcü Ayşe Hanımdan olma büyük oğludur. 1913 Yılında doğup Mehmet adını verdikleri bu çocuk Yarımağanın abisi oluyor. Yeğeni, Buruşak Mehmetin oğlu Hüseyin'e dedikleri gibi Çataloğlu Mehmet'e de Kırtümmet dediler. Yeğeni ile aynı lakap takılmasının bir sebebi olmalı; ama ben bulamadım...

    Kırtümmet, Güdükmehmet kızı Hayriye ile evlendi. Babasına izafeten ona da 'Güdük Hayriye' diyorlardı... Mehmet ile Hayriye'nin dört kız, iki oğlan olmak üzere altı çocukları oldu. 

    Kızlardan Atike, Gademlerin Banguş Osman oğlu Köriban eşi;         Rabia, Çolağömerler Selim Hoca eşi; Hafize, yine Çolağömerler Cingenömer eşi; Müzeyyen de Tekelilerin Halil eşi oldu... 

    Kırtümmet büyük oğluna Yaşar adını koydu. Büyük ihtimal, ondan önce doğan bir kaç erkek çocuğu yaşamadı. Dua niyetine bu ismi verdiler. Osmanköylü bir Hanım ile evlenen Yaşar'ın Metin, Havva ve Sunay adlarında üç çocuğu oldu. 1978 Yılında erken dönemde eşi vefat edince üç çocuğuyla dul kaldı. Kardeşlerinin sahip çıktığı çocuklarından Metin İzmir'de yaşıyor. Olucaklı biriyle evlenen Havva da İzmir'de... Küçük kızı Sunay Kütahya'ya gelin oldu... Yaşar, ölene kadar Anıtkaya'dan ayrılmadı. Yalnız ve garip yaşadı. Dönem dönem koyun çobanlığı yaptı. Yalnızlar için kolay ve güzel diye nitelenebilecek bir sonla, 2014 yılında kahvede otururken vefat etti...

    Küçük oğlu Hidayet erken dönemde İzmir'de iş tutup, oraya yerleşti. Arabecilerin Hasan kızı Selma ile orada evlendi. Babasının adı Mehmet ismini koyduğu bir oğlu ile iki de kızı var...

    Çatalların Kırtümmet 1979 yılında, eşi Güdükhayriye ise 1992'de vefat ettiler... 

    Yarımağa

    İbrahim, 1915 yılında doğdu. İbrahim oğlu İbrahim olması, Ayşe Hanımın baba adı da İbrahim olması sebebiyledir. Manavların Gızmehmet kızı Satı ile evlendi. Satı Hanımın babası Hacımahmutlara, anası Garmenlere dayanır. Çatalın yedi kızından biri  Hacımahmutlara gittiği düşünülürse; İbrahim ile Satı'nın evliliğinde de ciddi bir akrabalık olduğu anlaşılabilir...

    Hatırlanacağı üzere, Çatal kızı Şerife Nine ile evlenen Yahya Dede, dıkma olarak girdiği evde öldüğünde Yahya Ağa diye anılıyordu. O Yahya Ağa'nın torunu İbrahim, dedesi gibi tam ağa olamasa da 'Yarım Ağa' diye lakaplandı. 

    Yarımağa ile Satı'nın ikisi kız beş çocukları oldu. Büyük kızlarına Kezban adını vermelerine sebep Satı'nın anası adıdır. Hep gülümseyen bir simaya sahip olduğu için 'Sırıdak Kezban' derlermiş... Kezban, Hassönlerin Buruşak Mehmet oğlu Kırtümmet (Hüseyin Omak) eşidir. Bu arada Kırtümmet ile Kezban'ın hala-dayı çocuğu olduğunu hatırlayalım... Küçük kızı Hatice ise Bacıların Aziz Değer eşidir...

    Pilot:
    Ortanca oğlu 1951 doğumlu Selahattin, 23 yaşında bekar iken vefat etti. Çalışmak için gittiği İzmir'de inşaattan düşerek ölmüş... Büyük oğlunun adı Mevlüt... Bu isim diğer Mevlüt'ler gibi Mevlid Kandilinde doğduğu için değil; bebek iken vefat eden amcası Mevlüt'ün hatırasına konuldu. Daldalların Gocayörük kızı Melehat ile evlendi. Üç kız, üç oğlan olmak üzere altı çocukları oldu.

    Traktör almaya gücü yetmeyenler için üretilen taktak/patpatlar bir dönem çok yaygındı. Su motorundan üretilen bu garip vasıtalar çok gürültülü çalıştıkları için böyle adlandırıldılar. Yarımağanın Mevlüt'ün taktak, diğerlerine nazaran daha büyük ve daha güçlü idi. Doğal olarak daha gürültülü çalışırdı. Köyde kırk tane taktak varsa, sesinden Mevlüt'ün taktak geldiğini bilirdin. Helikopter gibi ses çıkardığına göre, onu süren de ancak pilot olabilirdi. Mevlüt'ün lakabı 'Pilot' kaldı...

    Pilotun kızlarından Melehat, Afyon'a gelin gitti. Fadime, Hacılardan Kelarzıman torunu Remzi Azbay eşi; Semra da Tingildeklerden Sarı Halit torunu Tahir Akyol eşidir.

    Pilotun büyük oğlu Mehmet, Ömer Emmisinin kızı Sultan ile; ortanca oğlu Selahattin, Güdüğizzetin Emin oğlu İzzet kızı ile; küçük oğlu İbrahim de Kırtümmetin kızı (halasının torunu) Hatice ile evlendi. Mevlüt-Melek ve İnci-İpek isimlerinde iki çift ikizleri var. 

    Pilot ile ilgili burada belirtilmesi zorunlu olan bir başka husus, sülaleler ile ilgili bilgisidir. İlk bakışta karmaşık ve güvenilmez gibi gelen bilgileri, Pilottan işittiğim gibi not ettim. Sonra bunları tasnif ettim, birleştirdim, sıraladım, yeniden düzenledim. Ortaya eksiksiz bir resim çıktı. Üstelik başka sülaleler ile ilgili bazı boşlukları da yine ondan aldığım bilgilerle doldurdum. Kanaatime göre Pilot, Anıtkaya'daki önemli sözlü kültür taşıyıcılarından biridir.

    Yeri gelmişken Çatallardaki İbrahim ismi üzerinde durulmalı... İçgüveyisi Yahya Dedenin baba adı İbrahim, aynı zamanda Çatallardaki ilk İbrahim kabul edilmelidir. İkinci İbrahim'e, onun hatırasına baba Yahya tarafından konuluyor. Ama onun ölümünden sonra dal çatallanıyor ve üçüncü İbrahim iki uçta ayrı ayrı beliriyor; bir uçta Delibıdık, diğerinde Yarımağa... Dördüncü nesil İbrahim'ler de Delibıdık torununun oğlu ve Yarımağa torunu olarak karşımızda... 

    Yarımağa küçük oğluna, Çanakkale şehidi amcasının adı olan Ömer ismini koymuş. Gocayörük kızı Ayşe ile evlendi; böylece abisi Pilot Mevlüt ile bacanak oldu. Üç kız, bir oğlu var.

    Kızları Sultan, Pilotun oğlu Mehmet Soylu eşi; Selime, Gıvığın Ömer oğlu Şükrü Aydın eşi; Fatma da Tingildeklerden Sarı Halit torunu Erdal Akyol eşidir. Ortanca kızı Selime, eşi Şükrü ile teyze çocuklarıdır...

    Yarımağanın Ömer'in tek oğlu Fatih, Samancıların İdiriz kızı Kezban ile evlendi. Ömer, Ali ve Özgür adında üç oğlu var... 

    Kocası Yarımağanın 1968 yılında ölümünden sonra, Satı Hanım otuz yılı aşkın süre oğullarının yanında dul yaşadı ve 2000 yılında vefat etti...

    ***

    1934 Soyadı Kanunundan sonra, burada incelediğimiz Küçükismailoğlu/Çataloğlu İbrahim'in iki hanımından çocukları SOYLU soyismini aldı. Adı geçen kişileri daha iyi anlayabilmek için bu soyadıyla birlikte düşünmek gerekir.



Hafize Hanım Çocukları

 

    Çatalların İbrahim'in Hafize Hanımdan olan çocuklarından iki kızla başlayalım. 1894 Yılında doğan büyük kızına Şerife adını koydular; çünkü bu isim İbrahim'in annesinin adıydı. 'Mencik Nine' diye bilinen Şerife, Hassönlerin Buruşak Mehmet'in hanımı olacaktır.

    Küçük kız Atike'nin kaydı bu şekilde yapılmışsa da, Çatalların İbrahim'in yaşayan torunları onun 'Fadik' diye anlatıldığını söylüyor. Hafize Hanımın ninesi adı da Fadik olduğuna göre bu beyan doğrudur. 1901'de doğan Fadik, Melezlerden birine nişanlanıyor; ama istemiyor nişanlısını. Evlenmiyor da zaten, o arada vefat ediyor.

    1891 Yılında doğan ilk oğluna, babasının adı olan Yahya ismini koydu. Garahmetlerden Halil kızı Fatma ile evlendi. Fatma Hanım Gabaoğlan tabir edilen Mehmet'in kardeşidir. Henüz çocuğu olmamışken Cihan Harbine çağrıldı ve Yemen cephesinde savaştı. Yemen'e gidip de gelmeyen Eğretlilerden birisidir. Orada kaldığının tanığı Omarcıklardan Altındiş Ahmet oldu.

    Cemal 1894'te doğdu. İbrahim-Hafize çiftinin ikinci oğludur. Melezlerden Ahmet kızı Eşe ile evlendi. Yetimlerin Hacı Murat oğlu Mehmet ile bacanak oldu. Cihan Harbine hangi cephede katıldığı bilinmiyor. 1917'de hala cephedeydi.

    Üçüncü oğulları Ömer, 1895 doğumlu. Hafize Hanım  bu oğluna babasının adını vermek istemiş... Patlaklardan İbrahim kızı Ümmühan ile evlendi. Cihan Harbinde Çanakkale'de idi ve çocukları yoktu. 1917'de O da Cemal abisi gibi cephedeydi.

    Yaş bakımından dördüncü oğulları İsmail, 1899 yılında doğdu. O günün takvim hesabına göre 1315 yılı oluyor. Bilhassa Çanakkale için 1315'lilerin askere alındığı malum. Bu kadar çok şehit verilmesinin sebebi olarak, bu eğitimsiz çocuklar da gösteriliyor. Sonradan 'Hey onbeşli onbeşli' diye ağıt yakılanların arasında İsmail de var... 'Işık' lakaplı, adı bilinmeyen bir Çataloğluna dair söylenti var. Yaşı tutmadığı halde ihtiyaçtan silah altına alınanlara Eğret'te 'elveri' deniyor. Işık'ın da bir elveri olduğunu söylüyorlar. Benim fikrime göre Işık ile İsmail aynı kişi... İsmail 1917'de cephede...

    Çatalların İbrahim'in Hafize Hanımdan en küçük çocuğu Mustafa... 1903 yılında doğdu; 1917'ye geldiğimizde ondört yaşındaydı. Yani onun da asker olması düşünülemezdi artık. 

    Peki, 1917'de ne oldu ki, hep bu tarihe vurgu yapıp duruyoruz?  Bütün bu çocukların babası Küçükismailoğlu İbrahim'in vefatı bu yılda kayıtlara geçti.

    Yaşları küçük ve askerde bulunan vereseler olduğundan miras mahkeme aracılığıyla bölüştürüldü. Askerdekilerin hakkı, askerlik dönüşü teslim edilmek üzere; küçüklerinki de büyüdüklerinde almak üzere Eytam Sandığına bırakıldı. 

    Askerdekilerden Yahya zaten önceden şehit olmuştu. İsmail, Cemal ve Ömer'den geri dönebilen ise sadece Cemal oldu. Geri döndü ama; kısa süre sonra Eğret işgal edildi ve bu sırada Cemal, Çerkes çeteler tarafından Çatalların Odanın önünde öldürüldü. Son 7-8 yıllık süreçte beş erkek kardeşten sağ kalabilen en küçükleri Mustafa oldu. 

    Boduoğlu

    Hatırlanacağı üzere Cemal, Eşe Hanım ile evliydi. Çeteler tarafından öldürülmeden önce bir kız bir oğlu olmuştu. Kızına annesi Hafize'nin, oğluna da dedesi Yahya'nın adlarını koymuştu. Hafize, İdirizlerden Hamsinci oğlu Deli Mehmet'in eşi olacaktır. Akrabalık anlaşılsın diye belirtelim, Delimehmetin anası Patlaklardan...

    Eşi Mehmet Cemal vefat ettikten sonra Eşe Hanım Guycuların Osman'a varmış. Oğlu Yahya da yanında tay gitmiş olmalıdır... Orada 1939 yılında vefat ettiği kaydedilmiş... Aynı bilgilere sahip Eşe Hanımın 1961 yılında vefat ettiğine dair Boduoğlunun kütüğünde de başka bir kayıt bulunuyor. Yani Eşe Hanım mükerrer yazılmış... Küçük yaştaki oğlu yanında tay olduğu halde Guycuların Osman'a varan Eşe Hanımın, oğlu büyüyüp o evin kızıyla evlendirildikten sonra, kendi formaliteden evliliğini de bitirip oğluyla oradan ayrıldığı, bu durumu kütüğe yanlışlıkla ölüm olarak işlediklerini düşünüp karışıklığı böyle izah edebiliriz...

    Doğum tarihi 1921 göründüğüne göre, babası şehit edildiğinde Yahya henüz taze çocuk olmalıdır... Yahya'ya 'Boduoğlu' lakabı takıldı. Bu lakap tam da dedelerinin lakabıyla örtüşüyor. Daha Çatallar olarak tanınmadan önce onlara 'Küçükismailoğlu' yahut  Güdükismailoğlu' deniliyordu. 'Bodu' kelimesi ise kısa boylu kimse anlamına geliyor... 1991 Yılında öldüğünde yetmiş yaşındaydı. Eşi Şerife Hanım ise 2015'te vefat etti...

     Boduoğlu, Guycuların Osman kızı Şerife ile evlendi. Şerife Hanım, Garaburun  (Guycuların Seydi Ahmet Mola)nın ablasıdır. İkisi erkek dördü kız, altı çocukları oldu. Kızları;  Halime, Körhalilin Halil İbrahim Kirkit eşi; Gülümser, Delibanın   Hasan Dadak eşi; Mukadder, Gobakların Köreminin Ahmet Kopan eşi; Kerime,   Mardakların Ahmet'in oğlu Halil Saki eşi oldu.... 

    Boduoğlu Yahya, 1946 yılında doğan büyük oğluna babasının adı olan Cemal ismini koydu. Keskin Mahmut kızı Fatma ile evlenen Cemal'ın bir kız bir oğlan, iki çocuğu oldu. Küçük olan kızı Sebile'yi, Olcaklısmeyil oğlu Çorumlu lakaplı Mustafa'ya verdiler. Ahmet'i de Delibıdık torunu Müşerref ile everdiler. Buradaki akrabalık bağlarını anlayabilmek için peşinen şunu söylemek yeterli olur: Delibıdık ile Olcaklısmeyil kardeş; bunlar da Boduoğlu ile emmi çocukları... Ahmet ile Müşerref'in Cemali ve Mustafa adında iki oğulları var ki bunlar da iki dedesinin adlarını almış oldular. Tek kızları Sude ise iki oğlanın küçüğü... Afyon'da yaşıyorlar... Boduoğlunun Cemal 2013 yılında vefat etti; oğlu ve torunları Afyon'da yaşıyorlar...

    Boduoğlu küçük oğluna, kendi amcasının ismi olan Ömer adını koydu. Bu isim bizi taa Patlaklardan Hafize Ninenin babasına kadar götürür. Ömer'i Gocamatların Kazım kızı Kezban ile everdiler. Ömer ve Yahya adlarında iki oğulları oldu. Büyük oğlu Ömer, şeker hastalığından muzdaripti, genç yaşta 2011'de öldü. Küçük Yahya ile Afyon'da yaşıyorlar...

    Delibıdık

    1910-1922 Yılları arasındaki yoğun savaşlar döneminden sağ çıkabilen tek oğlu Mustafa, Ayanoğlu/Garametlerden Gabaoğlan kızı Fatma ile evlendi. Bir hatırlatma; Mustafa'nın büyük abisi Yahya da Fatma Hanımın halası Fatma ile evlenmişti... Bir kız, üç de oğulları oldu. 1921 Yılında doğan büyük oğlu İsmail beş yaşındayken vefat etti... Kızı Refiye, Hacapdıramanlardan Ahmet Keleş eşidir...  

    1928 Yılında doğup babasının adı olan İbrahim ismini verdikleri büyük oğlunun lakabı 'Delibıdık' idi. Amcaların Godal Yusuf kızı Dudu ile evlendi... 

    Delibıdığın da bir oğlu, dört kızı oldu. Annesi Fatma'nın adını verdiği büyük kızı, Bükürün Ali İhsan Ölçer eşi; Günay, Hacapdıramanların Süleyman Keleş eşi; Nazik, yine Hacapdıramanlardan Mustafa Keleş eşi; ve Mersiye de Afyon'dan Mustafa Ilgar eşi oldular... 

    Delibıdık, tek oğluna babasının adı olan Mustafa ismini koydu. Tekelilerin Danagafa kızı Atike ile evlenen Mustafa'nın bacanakları; Haliloğluların Mevlüt kanat, Kesginin Şuayip İdi ve Turabilerin Süleyman Külte'dir... ikisi kız, ikisi erkek dört çocuğu oldu. Devlet Hastanesinden emekli oldu, Afyon'da oturuyor. Kızları Müşerref, Boduoğlunun Cemal oğlu Ahmet eşi; Fadime, Terlemezlerin Ahmet eşidir... 

    Büyük oğlu Mehmet, Yumrukların Apil kızı Ayşe ile evlendi. Onun oğulları da İbrahim ve Mustafa'dır; Atike Selen adında bir de kızı var. Büyük oğlu İbrahim'den Yusuf ve Öykü Meva adlarında iki torunu olduğunu da belirtelim. Bir dönem mahalle, bir dönem de Anıtkaya Köy Muhtarlığı yapan Mehmet Soylu, halen Anıtkaya'da oturuyor.... 

    Mustafa'nın küçük oğlu Yusuf, Godal Dedenin adını taşıyor. Dandır'dan Şöhret ile evlendi; Ezgi ve Özge adında iki kızı var ve Afyon'da oturuyor.

    Delibıdık (Hacı İbrahim Soylu), 1989 yılında 61 yaşındayken vefat etti... Eşi Dudu Hanımın ölüm tarihi ise 2000...

    Almanyalı Yaşar

    Mustafa, Delibıdığın küçüğü olan ve 1936 yılında doğan diğer oğluna Yaşar adını verdi... Yaşar'ın eşi Paşalardan Hayriye'dir. Bir süre Almanya'da çalıştığı için 'Almanyalı Yaşar' da derlerdi. 1993 Yılında vefat etti...

    İki erkek, üç kız olmak üzere beş çocuğu var. Kızları Güldane, Garaburunun Cimbiş (Adem Mola) eşi; Azime, Olucak Köyünden Şahin eşi; Fatma da Etemin Hasan Öztürk eşidir... Diğer iki kızın çocukları kendi sülalelerinde yazılır; Olucaklı Şahin Bal ile evlenen Azime'nin Samet, Semih ve Zarife Irmak adlarında üç çocuğu var. İzmir'de oturuyorlar...

    Almanyalı Yaşar'ın büyük oğlu Ahmet, Esnanın Veli kızı Havva ile evlendi. Yaşar ve Ali adında iki oğlu var. Yaşar malum, Ali ise Paşanın Ali hatırası gibi duruyor... Ahmet, bir süre Zafer Mahallesindeki tek kahveyi çalıştırdı... 

    Yaşar'ın küçük oğlunun adı ise Mustafa'dır. Badıvanın kızı Esma ile evlendi. Hala-dayı çocukları olan Mustafa ile Esma'nın iki kızları var. İzmir'de yerleşikler... 

    Olcaklı Ismeyil

    Çatalların Mustafa, Fatma Hanım 1937 yılında öldükten sonra Olucaklı Esma Hanım ile evlendi. Ondan da bir kız, bir oğlan iki çocuğu oldu. Kızı Fatma  Patlakların Badıvan Halit Patlar eşi oldu... 

    İkinci hanımından olan küçük oğluna İsmail adını verdi. Hatırlanacağı üzere 1926 yılında ölen ilk oğlunun adıdır... Fakat Küçükismailoğlu sülalesinin kök adı da zaten bu değil mi!... Anasına izafeten hem 'Olcaklı Ismeyil' hem de 'Almanyalı Ismeyil' derlerdi. Çünkü Onun da Almanya macerası var... Potuk kızı Ümmühan ile evlendi. Potuk da Çatallardan... Yani Ümmühan Hanımla akrabalık var...

    Olcaklı Ismeyilin İki kız, bir oğlu oldu. Büyük kızına annesi Esma'nın, oğluna da babası Mustafa'nın adını koydu. Merhume Esma, Apdıramanlardan Gedik Hasan oğlu ve Sivri lakaplı Ahmet Kirkit eşi idi. Küçük kızı Cemile ise Patlakların Celep (İhsan Patlar) oğlu Cengiz eşidir... 

    Almanyalı Ismeyilin tek oğlu Mustafa'ya Çorumlu diyorlar. Boduoğlunun Cemal kızı Sebile ile evlendi. Altı kızı var ve Anıtkaya'da oturuyor... Olcaklı/Almanyalı İsmail Soylu da oğluyla birlikte oturuyordu, 2021 yılında vefat etti...

    Küçükismailoğlu İbrahim'in Patlakların kızı Hafize Hanımdan olan onca oğlandan hayatta kalabilen Mustafa'nın ilk eşi Fatma Hanım 1937 yılında ölmüştü. O sırada Yaşar henüz taze bebekti. İkinci eşi Olucaklı Esma Hanımdan iki çocuğu olduktan sonra 1946 yılında kendisi de vefat etti. Esma Hanım ise 1961'de öldü...




Gağşakoğlu Halil

 
    Gağşakoğlu Hasan'ın küçük oğlu 1885 yılında doğdu, adını Halil koydular. Annesi Ayşe Hanımın baba adı Halil olabilir; çünkü Gağşakların bilinen geçmişinde bu isme rastlanmıyor... 

    Halil'e zamanla 'Koca Kulak' lakabı takıldı. Bundan sonra Gağşakoğlu yerine Gocagulak denilecektir. Günümüz Gağşaklarının Afyon'daki kolu diyebileceğimiz Gocagulaklar alt sülalesinin atasıdır. Söğütçük'teki üç kuyudan yukarı ve aşağıdakini kazdırdığı için onlar 'Gocagulağın Guyu' diye bilinirlerdi...

    Gocagulak, Dervişoğlu Mehmet kızı Fadime ile evlendi. Fadime Hanımın babası, Yahyaların atası olur... Bir başka ifadeyle Fadime Hanım, Yahyaların Garamehmet ve Gocahmetin halalarıdır. Tabii en küçük halaları; zira Fadime Hanım ile evlenmekle Gocagulak, Omarcıkların Ahmetçavuş ve Omarcıkoğlu Abdullah ile bacanak oldu... Fadime Hanımın iki ablası Omarcıklara gittiğinden olsa gerek, şimdi bazıları onu da Omarcıklardan diye düşünmüş. Oysa Fadime Hanım Yahyaların kızı...

    Fadime Hanım ile Gocagulağın iki kız bir oğlan olmak üzere üç çocukları oldu. O çocukların isimleri Fadik, Ahmet ve Ayşe'dir. (Bu arada, Fatma, Fadime, Fatı, Fadik... aynı ismin Türkçe'deki değişik söylenişleri olduğu unutulmasın.) 

    Gocagulak Halil'in işgal sırasında Çerkes Çeteler tarafından vurulduğuna yönelik bir bilgi var. Dendiğine göre, Yunanla işbirliği içindeki Çeteler Eğret'e geldiğinde Bodoğlunun Babası Cemal'ı öldürdükten hemen sonra gidip Gocagulağı vurmuşlar. Başka bir rivayette bacanağı Ahmetçavuş ile birlikte şehit edildikleri yönünde... En gerçekçi ve yaygın anlatım, kendi evlerine yakın, şimdi Şeytanhasanın ev yakınlarında çetelerce kurşuna dizildiği... Burada bir çok kişi kurşuna dizilmiş. Onların arasında yeğeni Hasan da var. Yalnız çetelerin ilk ateşinden Gocagulağın sağ kurtulduğu, ölü numarası yaparak içeriye saklandığı, fakat sonunda yine de şehit edildiği gibi bir ayrıntı da duydum... Kesin olan şu ki, Gağşakoğlu Gocagulak Halil, 1921/22'de şehit edildi... 

    Eşi Fatma/Fadime Hanım ise yarım asra yakın üç yetimiyle başbaşa kaldı ve 1968 yılında vefat etti...

    Üç çocuğunun durumu üzerinden Gağşakların Gocagulak koluna bakalım... Büyük kızı Fadik, Sağıroğlu Mehmet eşi; küçük kızı Ayşe de Omarcıkların Ahmetçavuşun oğlu Sağırmahmut eşi oldu. Ayşe ile Sağırmahmut teyze çocuklarıdır... 

    Tek oğlunun adı Ahmet... 1914 Yılında doğdu... 'Gocagulağın Ahmet' diyorlardı. Ben küçükken kulaklarına dikkat ederdim, büyük mü diye. Onun oğlu olduğundan habersiz, Gocagulağın kendisi olduğunu sanırdım... Çünkü Söğütcük'teki iki Gocagulağın guyu yanında da tarlaları vardı  ve ben tarlalarda sürekli onu gördüğüm için zihnimde her yönden Gocagulak'la özdeşleştirmişim... 

    Gocagulağın Ahmet, Araplardan Gavas İbrahim'in kızı Sultan ile evlendi. Sultan Hanım, Gavasın Topal, Canavarcı ve Gavasın Ismeyilin tek kızkardeşleridir; bu yüzden bacanağı yok... 

    Üçü kız üçü oğlan olmak üzere altı çocukları oldu. Bunların yaşlarına göre sıralaması şöyledir: Satı, Halil, Mehmet, Emine, Fadime ve Yahya... Gocagulağın Ahmet, 1988 yılında; eşi Sultan hanım ise 2009'da vefat ettiler...

    Büyük kızı Satı, Çolömerlerin Veysel Selman eşi; küçük kızı Fadime, Çolömerlerin Körsüleyman oğlu Ömer Salman eşi oldu. Kızların bu iki evliliğinde nineleri (anneanneleri) Gabıkhavanın etkisi tahmin edilebilir; çünkü kendisi de Çolömerlerden... Ortanca kızı Emine ise Osmanköylü Garahmetin Halis'e vardı. Ondan dul kaldıktan sonra Olucak'a kocaya vardı ve 2023 yılında vefat etti...

    Oğlanlara gelince... 1951 Yılında doğan büyük oğlu, dedesi Gocagulağın adı olan Halil ismini aldı. İdirizlerden Gambırtevfik kızı Sultan ile evlendi. Üç kız bir oğulları oldu. Kızları Aysel, Fadime ve Aysun Anıtkaya dışına gelin oldular. Tek oğlu Ahmet, Şekeralilerin Halil kızı Selime ile evlendi; iki oğlu bir kızı var ve Afyon'da oturuyorlar....

    Ortanca oğlu Mehmet, Gobakların Pafıldak Mahmut kızı Selime ile evlendi ve böylece Kirlinin Mehmet Azbay ve Delibayramın Ömer Aydın ile bacanak oldular... Gocagulağın Mehmet'in Ahmet ve Ayhan adında iki oğlu oldu. Ahmet, Mardakların Dişçi Ali kzı Eşe ile evlendi; bir kız bir oğlu var... Küçük oğlu Ayhan ise Hassönlerin Göngör kızı Cemile ile evlendi, onun da iki oğlu var... Mehmet ve çocukları da Afyon'da yerleşikler...

    Gocagulakların küçük oğlu Yahya 1960 doğumlu... Anıtkaya dışından Fadik Hanım ile evlendi. Ahmet ve İbrahim Eren adını koyduğu iki oğlu oldu. Ahmet, babasının adı olduğu malum; küçük oğlundaki İbrahim, Yahya'nın Gavas Dedesinin adını andırıyor... Ahmet, Danaların Mehmet kızı Mübeccel ile evlendi; bir kız bir oğlu var.  Küçük oğlu İbrahim Eren ise Kalpsizin kızı Müyesser ile evli; bir oğlu ve üç kızı var...

    Gocagulağın Ahmet'in üç oğlu da erken dönemde Afyon'a yerleştiler. Eski Stad çevresinde açtıkları seyyar köfte-çay tezgahlarıyla ünlendiler. Halen Afyon'da oturuyorlar.

    ***

    Gağşakoğlu Osman'ın çocukları Gağşaklar diye bilindi ve daha çok İzmir'e yöneldiler. Gağşakoğlu Halil ise daha baştan Gocagulak diye anılıyordu, onun çocukları da Gocagulaklar diye bilindiler ve Afyon'a yerleştiler. 1934 Soyadı Kanunu uygulamasında her iki kol da kendilerine KALKAN soyismini aldı...


 

10 Kasım 2023

Gağşakoğlu Osman


    Gağşakoğlu Hasan'ın büyük oğlu 1878 yılında doğduğunda ona dedesinin adı olan Osman ismini koydular. Ayağındaki aksaklık sebebiyle 'Topal Osman' dedikleri de olurdu... Büyüdüğünde Olucak'tan Servinaz ile everdiler. Servinaz Hanımın Olucaklı olması, kaynanası Ayşe Hanımın da o köyden olduğu söylentisini güçlendiriyor. İhtimaldir ki oğluna gelin olarak Servinaz yeğenini aldı. Belki de ilk defa Ayşe Hanım ile kurulmuş olan Olucak bağı ileride Sağırmahmutlar kanalıyla daha da güçlenecektir. Olucak'taki bu akraba uzantısının da Gağşaklar lakabıyla bilinmesi bir başka ilginç ayrıntıdır. Yani orada da Gağşaklar var...

    Servinaz Hanım ile Gağşakoğlu Osman'ın sekiz çocuğu oluyor; bunların dördü kız, dördü erkek. Kızların isimleri; Satı, Şerife, Dudu ve Ayşe'dir. 1908 doğumlu Dudu hakkında kimse bir şey bilmiyor, erken vefat etmiş olabilir...

    Üç kızın büyüğü 1904'te doğan Satı, Sakaların Gocahüseyin eşi oldu. 1908 Doğumlu Şerife, Karacahmet'e gelin gitti. En küçükleri Ayşe ise Garapaçaların Körşükrü eşi oldu. 

    Oğlanların büyüğü ise Hasan... 1904 Yılında doğdu ve dedesinin adını aldı. Henüz evlenmemişti, Eğret işgal edildiği vakit düşman tarafından öldürüldü. Evlerinin yanında, şimdi Şeytanhasanın evin bulunduğu yerlerde kurşuna dizildiği anlatılıyor... Bir rivayete göre de onları kurşuna dizenler Yunan değil Çerkez çetelerdi... Aynı yerde, aynı olayda Gocagulak emmisinin ölü numarası yaparak kurtulduğu, fakat son kertede onun da şehit edildiği de anlatılanlar arasında...

    Azıraklı
    Gağşakoğlu Osman'ın ikinci oğlu 1912 yılında doğdu, adını Hüseyin koydular. Bilgi ve zekasını konuşmalarına yansıttığı, hazırcevaplığı ve nüktedan kişiliği sebebiyle 'Azıraklı' lakabı takıldı...

    Azıraklı, Arapselimlerden Araparif kızı Fadime ile evlendi ve ikinci eşi münasebetiyle  Güdükahmet ile bacanak oldular. Fadime Hanım, aynı zamanda Tıraka ve Bakkal Arapselimin de kardeşidir...  

    Azıraklı ile Fadime Hanımın beş oğlu oldu; 1943'te Ahmet, 1950'de Osman, 1951'de Hidayet, 1954'te Zeki ve 1961 yılında Adem doğdu... 

    Büyük oğluna 'Ahmet Hoca' diyorlardı, çünkü ilim tahsil etmişti. Keçilerin Gulaksız kızı Müzeyyen ile evlendi; Saniye, Hüseyin ve Bestami  isimlerini verdiği üç çocuğu oldu. Küçük oğlu Bestami Bolvadin'de hocalık yaparken doğduğu, aslında ikiz doğdukları ama ikiz eşinin öldüğü bilgisi de var. 

    Diğer oğlu Osman, Topal dedesinin adını almış... İstanbul'a yerleşti. Denizlili Zuhal Hanım ile evlendi; Berna ve Akgün isimlerinde bir kızı ve bir oğlu oldu...

    Hidayet, Zeki ve Adem ise erken dönemde İzmir'e yerleştiler. Hidayet, Çanakkaleli Zehra Hanım ile evlendi. Doğukan Orkun ve Şaban Orçun adlarını verdiği iki oğlu var...  Zeki, Ispartalı Nermin Hanım ile evlendi; Aylin ve Erman adlarında bir kızı bir oğlu oldu... Azıraklının en küçük oğlu Adem de Hülya Hanım ile evlendi; Onun da İpek adını verdiği bir kızı var... 2023 Yılı içinde Adem, İzmir'de vefat etti...

    Gağşakların Azıraklı, 1964 yılında 52 yaşındayken vefat etti. Eşi Fadime Hanım, ondan sonra uzun yıllar daha yaşadı ve 1999'da öldü....

    Kadir
    Gağşakoğlu Osman'ın dört oğlunun üçüncüsüdür. 1921 yılında, Kadir gecesinde doğmuş olmalı... Kinislerden Mehmet kızı Hatice ile evlendi. Hatice Hanım, Kumpirhasan ile Timitirinin kardeşidir. Ayrıca Hatice Hanımın kızkardeşleri münasebetiyle; Kinislerden DınaliBükürün Ali ve Sakaların Abdurrahman ile de bacanak oldular...

    Kadir ile Hatice Hanımın bir kızları oldu. Zübeyde adını verdikleri bu kızı Bükürlerin Postacı Mehmet Ali'ye verdiler. Mehmet Ali ile Zübeyde aynı zamanda teyze çocuklarıdır...

    Tek kızları gelin olduğundan itibaren yalnız kalan karıkocadan, önce Hatice Hanım öldü; yıl 2002 idi. Gağşakların Kadir, o durumda onüç yıl daha yalnız yaşadı ve 2015'te kendisi de vefat etti...

    Hasan
    Gağşakoğlu Osman, 1922 yılında Yunanlarca öldürülen büyük oğlunun adını yaşatmaya kararlıydı. Kadir'den sonra doğan oğluna yine Hasan ismini verdi. Büyüyünce Hasan'ı  Galgancıların Osman kızı Fadik ile everdiler. Böylece Hacıguycunun Ahmet Mola ile bacanak oldular... 

    Biri kız ikisi oğlan, üç çocukları oldu. En büyükleri olan kızın adı Hüsniye... Dediklerine göre, nüfus memurunun hatası yahut başka bir sebeple kızın ismi Hüseyin diye yazılmış... Tabi kağıt üzerinde erkek muamelesi görüyor. O vakitler Hüviyet Cüzdanı askere giderken yahut okuldan mezun olurken lazım oluyor. Kız çocukları pek okula gönderilmiyor... Hüsniye okula da gitmeyince kimlik lazım olmadığı için yanlışlığın farkına varılmıyor... Ne zaman fark ediliyor bu durum? Yörüğoğluların Odaya asker kağıtları geldiğinde... Kızcağız asker kağıdı çıkana kadar resmiyette erkek muamelesi görmüş, bundan kimsenin haberi yok... Hüsniye Terlemezlerin Vedat eşi olacaktır...

    Hasan'ın büyük oğlu, Osman Dedesinin adını almış. 1955 Doğumlu olan Osman, Galgancıların Halil kızı Esma ile evlendi. Böylece iki emmi çocuğu Fadik ile Esma, gelin-kaynana oldular... Bu arada Osman da Deliahmetin Emin Aykaç ve Şeytanhasanın Asım Can ile bacanak oldu... İki kızı oldu, Kevser ve Fatma; Kevser Anıtkaya dışına gelin oldu... 

    Küçük oğluna Veysel adını koydu. Şaşdımlardan Ömeronbaşı kızı Emine ile evlenen Veysel, Yeşilömerlerden Cemil Fidan ile de bacanak oldu.  Murat, Hasan ve Tuğba isimli üç çocuğu var...

    Eşi Fadik Hanım 1994'te, Gağşakların Hasan kendisi de 2022 yılında vefat ettiler...

    Ali
    Gağşakların Osman'ın dört oğlunun en küçüğü... ve hayatta olan tek oğlu Ali'dir. İsim olarak beş kuşak öncesinde, en dipdede olarak tespit edilen Gağşakoğlu Ali'nin adını taşıdığı unutulmasın...  Paşanın Ali kızı Atike ile evlendi... Almanyalı Yaşar Soylu ile bacanak oldular. Yalnız burada daha karmaşık bir akrabalık örgüsü bulunuyor, önce onu izah edelim:

    Gağşakların Ali'nin Abisi Kadir, Kumpirhasanın kardeşiyle evlenmişti. Kumpirhasan ile Dınali emmi çocuğu... Dınali ile Gağşakların Gadir bacanak... Paşanın Ali Dınalinin kızı Azime'yi aldı... Kumpirhasan da Paşanın Ali'nin yeğeni Saffet ile evlenmişti... Paşalar Kinisler - Gağşaklar üçgenindeki bu baş döndürücü akrabalık trafiği neticesinde Atike Hanım, Hatice Teyzesi ile elti oldu...

    Gağşakların Ali ile Atike Hanımın ikisi kız, ikisi oğlan dört çocukları oldu. Yaş sırasına göre isimleri Müzeyyen, Ömür, Elveda ve Ali'dir... En küçük Ali'nin Paşanın Ali adını taşıdığı açık. Bu yüzden 'Paşaların Ali' diye de anılır... Büyük kızı Müzeyyen, Sakaların Celal Atay eşi, küçük kızı Elveda ise Gugukların Seydi Ahmet Ün eşidir... 

    Büyük oğlu Ömür, Hacılar/Yetimlerden İbrahim Azbay kızı Ayşe ile evlendi. Üç oğlu olan Ömür İzmir'de oturuyor... Küçük oğlu Ali de yine aynı aileden Ümmühan ile evlenip abisiyle bacanak oldu... Ali'nin de iki oğlu bir kızı var ve İzmir'de yerleşik...

    Dört oğlu kanalıyla Gağşakların kendine ait kolunu izlediğimiz Gağşakoğlu Topal Osman, 1944 yılında vefat etti. Eşi Servinaz Hanım ise 13 yıl daha yaşadı ve 1957'de vefat etti...



Yorgo'nun Dükkan

 
    Şimdi kahvelerin önü dediğimiz merkez eskiden geniş bir meydanmış. 

    Bir defa Kuran Kursunun duvarla çevrilmiş bahçesi yok farzedin, o zaman yoktu çünkü. Kurs binasının yerinde de iki katlı Hacıların Oda bulunuyordu. Gocagapı girişi batı yönünde olan bu oda, bir çok defa muhtarlık odası olarak da kullanılmıştı.

    Tülümuratın, Gulaksızın, Şemşilerin evleri dört beş metre geriye çekin. Aynı şekilde karşıdaki Deliçakırın, Naymelerin ve Güçcükhalilin evler de daha içeride diye düşünün. Beride şimdi Günyadın Yırgal'ın ev bulunan kısmı da daha içeri çekik olarak düşünmek lazım. 

    19. Yüzyılda orası, yani Hakkıların Kadir'in ev, Esmenin Osman'ınkiyle birlikte Tureşlerin eviymiş. Tureşler/Tureyçler bugünkü Gödeşlerin atası oluyor. Orası da daha içerilerde diye düşünülürse, meydanın ne kadar geniş olduğu daha iyi anlaşılır. Hemen hemen Tekkenin yanındaki Sığıreğleği kadar geniş bir meydan...

    Meydanda iki tane kuyu varmış. Yaşı ellinin üzerinde olanlar ortadaki dolaplı kuyuyu hatırlayacaklardır. Galiba Kuran Kursunun yapımı aşamasında doldurulup kapatıldı. Daha ileri yaştakiler ikincisini de biliyorlar. Kahveci Süleyman'ın evde, gocagapının altında kalmış; hatta hela çukuru olarak kullanıldığı söyleniyor.

    İşte o kuyunun eski konumu, Tureşlerin evin önü oluyormuş. Daha önce bahsetmiştim, Yunan geldiğinde orada Yorgo adında bir Ellikgavuru bakkal işletiyormuş. Yorgo'nun Eğretli mi olduğu, yoksa Yunanla birlikte Afyon'dan, İzmir'den mi geldiği hususu meçhul. Ellikgavuru olduğu kesin... Belki de tercüman olarak kullanmak için getirdiler...

    Yorgo Türkçe bildiği için Eğretlilerle iyi geçinirmiş. Hatta 'iyi bir gavur' diye tanımlayanlar da var... 1922 Yılının 24 Ağustos günü birkaç Eğretliye 'Yarın çekilecekler, dikkatli olun, ortalıkta görünmeyin ki size zarar vermesinler' diye uyarıda bulunmuş. Dediği çıkmış, ertesi sabah Yunan Tümeninin iki alayı Balmahmut istikametine doğru çoktan yola koyulmuş... Kalan iki Alay da Taarruzun başladığı 26 Ağustos'ta sadece jandarma bırakıp Eğret'i boşaltacaklar... 

    Yalnız 25 Ağustos sabahı Eğretliler bir şey daha farketmişler; kendilerine tüyo veren Yorgo da ortalıkta yok... Ne kadar 'iyi biri' olsa da, işgalcilerin işlediği melanetlerin farkındadır. Yunan'dan sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını bildiğinden, onlarla birlikte çekip gitmiş olmalıdır... 

    Eğretliler Yorgo'nun dükkanı bir güzel yağmalamışlar...  Bu Fotoğraf, Tureşlerin evin önündeki kuyunun dibinden çekilmiş...

    Fotoğraf Kaynak: ERT Arşivi



08 Kasım 2023

Arapoğlu Sarı Mustafa

    
    Adı Mustafa. 'İsmail oğlu Sarı Mustafa' diyorlar. Bütün sarışınlar gibi güneş ışığından fazla rahatsız oluyor. Bir de Akyokuş mevkiinde tarlan varsa... Oraya sabah giderken de, akşam oradan dönerken de gözlerin güneşe maruz kalır. "Neye gözüñü kısıyoñ, Arap mısıñ yôsa!" diye dalga geçiyorlar Sarı Mustafa'yla... Araplık bundan kalma yani... 

    Araplık mevzusu böyle rivayet ediliyor; ama gerçekler pek öyle değil gibi... Çünkü Sarı Mustafa'nın babasına da 'Araboğlu İsmail' diyorlar. Belki olay doğrudur da zamanı daha eskidir...

    1795 Doğumlu Araboğlu İsmail'in Halil ve Mahmut adında iki abisi; hatta onların da çoluk cocuğu var. Fakat Araboğlular günümüze İsmail kanalıyla ulaştığı için bu izi takip edeceğiz.

    Araboğlu İsmail'in; 1817'de Mustafa, 1821'de Mehmet ve 1825 yılında İsmail adlarında üç oğlu oldu. Esas aldığımız kayıtlardan sonra iki oğlu daha olduğu, böylece beş oğula tamamlandığına dair bugünkü torunlarından dinlediğim bir rivayet var. Ali ve İbrahim adı verilmiş bunlara da... Üç numara İsmail'in küçük yaşta öldüğüne dair bir kayıt var. Belki sonrakilerden birine de yine İsmail adını koydu, orasını bilemiyoruz... Yalnız Mustafa dışındaki bu dört kardeşten birinin cinayete (Cavalardan birini öldürmüş) karışması üzerine Üyük (Beşkarış) köyüne sürgün edildiği ve orada vefat ettiği rivayet ediliyor. Mehmet'in bir kızı 'Gara Ayşa' lakabıyla yirminci yüzyıla ulaşabilmiş... Diğer iki kardeş de galiba erken vefat etmişler. Geriye Sarı Mustafa kaldı... 

    Mutlaka sarışın olduğu için bu lakabı almıştır. Oysa babası Arapoğlu İsmail, fiziken 'uzun boylu, kara sakallı' diye tarif edilmişti. Sarışınlığı babasından tevarüs etmediği anlaşılıyor...

    Nazife Hanım ile evlendi Sarı Mustafa... Kayıtlar tutulduğu sırada hayatta olmadığı için  Nazife Hanım hakkında bilgi bulunmuyor. Yalnız aslında isminin Nazike olduğu, yazma veya okuma hatasından dolayı böyle sanıldığına yönelik yaygın bir kanaat var. Eğret Kütüğünde aynı durumda bir kaç Nazike/Nazife karışıklığı daha bulunuyor...  

    Sarı Mustafa'nın çocuklarına 'Arapoğlu' demeye başladılar. Üç oğlu bir de kızı oldu; Hüseyin, İbrahim, Halil ve Ümmühan. Belki başka kızları da varmıştır, tespit edilebilen yalnız Ümmühan... 

    Aslında 1845 doğumlu olan Ümmühan, kardeşlerin hepsinin ablası olabilir. Dervişoğlu Eyüp'e vardı, Ahmetçavuş (Ahmet Dirlik)in anasıdır... Fakat oraya varmadan önce Ümmühan Hanım yine Araplardan Mahmut isimli birinin eşiydi. Tek kızları Kezban doğduktan sonra Arapoğlu Mahmut öldü, eşi Sarımustafa kızı Ümmühan Dervişoğlu Eyüp'e vardı. Kızı Kezban ise biraz büyüyünce Hacımahmutların İbrahim'e verdiler, orada Gambırarifin anası olacak... Tabi kocası İbrahim ölünce Kezban da Körselimler/Gavasların Ahmet'e vardı. Araplar ile Gavaslar arasında tespit edilebilen ilk bağlantı Sarımustafanın torunu Kezban sayesinde kuruluyor... Ümmühan'ın macerası böyle...

    Ortanca oğlu İbrahim 5 yaşlarındayken rahatsızlık peyda oldu. Bir Rum doktorla ameliyat için 500 kuruşa anlaştılar; fakat İbrahim'in kurtulamadığı anlaşılıyor... Geriye kalan iki oğlu üzerinden Sarımustafanın sülalesi incelenecek...



07 Kasım 2023

Arapoğlu Çöne Halil


    Sarı Mustafa'nın küçük oğlu Halil 1877'de doğdu. Çöne lakabını ne zaman aldığı bilinmiyor. Çok sert karakterli biri olduğu ve bu yapıya daha gençliğinden itibaren sahip olduğundan lakabın tarihi geriye çekilebilir... Mesela çok sert ve dayanıklı mizacıyla tanınan Garahmetilerin Gabaoğlanı filan pusturduğu söyleniyor. O halde lakabı Cihan Harbinden önce almış demektir...

    Çöne Halil ilk olarak Garmenlerin Ömer kızı Neslihan ile evlendi. Bu durumda Hüseyin abisi ve Küpelilerin Ali’yle bacanak oldular. Neslihan'dan İsmail, İbrahim, Hanım ve Ayşe adlarında dört çocuğu oldu. Bu dört çocuğun durumunu görecek olursak...

    Büyük kızı Hanım, Daldallardan Ömerçavuş oğlu İbrahim ile evlendirildi. Diğer kızı Ayşe ise Gıdilerin Mustafa'ya vardı; Gıdilerin İbanın anası olacaktır... Şimdi iki oğlana mercek tutalım...

    1. İsmail

    Büyük oğlu İsmail'e bu adı vermesiakıllara dedesini getiriyor. İsmail, 1893 doğumlu. Garmenlerin Ali kızı, yani dayısının kızı Ayşe ile evlendi. Beş kızkardeşler bunlar... Şerife, Hacapdıramanların Ali Osman eşi; Akile, Körüslerin Ali eşi (Akömerin anası);  Fadime, Apdıramanların Ali eşi oldular; Azime ise bilinmiyor. Yani İsmail'in dört bacanağı oldu...

    Henüz çocuğu yoktu, 1910'lu yılların başında vefat etti. Aile içinde anlatılagelen rivayete göre İsmail'in ölümü Gocacami inşaatına bağlanıyor. Burada ağır bir taşı kucaklayıp kaldırırken çok zorlanmış. İç organları bundan çok zarar görmüş, belki iç kanama filan... Hasılı kelam Çönehalilin İsmail vefat etmiş.... 

    Eşi Ayşe Hanım bundan sonra Aliciklerin Garamehmete vardı. Garamehmet, Çakıriban (İbrahim Ata)nın emmisidir... Orada da çocuğu olmadı ve o halde 1955 yılında vefat etti...

    2. Gavas İbrahim

    Küçük oğlu İbrahim'e bu adı vermesinin sebebi ölen ağabeyi olmalı. 1894'te doğan İbrahim'e 'Gavas'; Çolağömerlerden olan eşi Havva'ya da 'Gabıkhava' dediler. İbrahim'e 'gavas' denmesinin sebebi ilginçtir...  

    Çönehalil bir zaman Çolömerlerin evin yanlarındaki Körselimoğlu Ahmet'in yurduna girmiş. Soyunun son temsilcisi olan Ahmet de ölünce ev boşalmıştı... Esasında Selimlerin bir kolu olan bu ailenin ninesi Gavas Ahmet Ağanın kızı olduğu için bunlara Körselimler değil Gavaslar deniliyordu. Gavas Ahmet Ağa'nın ise Araplar ile dipte bir bağlantısı olduğu düşünülüyor. Kısaca, Çöneye akrabasının evine girmesi teklif edilmişti... Gavasların evde bulunmalarından mülhem, arkadaşları İbrahim'e Gavas diye seslenmeye başladılar, böylece onun lakabı da belirlenmiş oldu...

    Gavas, Havva Hanım ile evlenmekle; Veyislerin Doğveli Halil İbrahim ve Patlakların Ayanoğlu Ahmet ile bacanak oldular...

    Gavasın bir kız, dört de oğlu oldu; Aziz, Sultan, İbrahim, Ramazan ve İsmail... 1923 Yılında doğan Aziz, iki yaşındayken öldü... 1930 Doğumlu, tek kızı Sultan'ı ise Gocagulağın Ahmet'e gelin etti... 

    Gavasın Topal
    Büyük oğlunun adını da İbrahim koydular. Bazen böyle durumlara rastlanabiliyor, çocuğa ana babasının adını veriyorlar. Gavas da 1937'de doğan oğluna kendi adını koydu. Aziz'in yaşamamış olmasının bunda payı olabilir. Çocuk ölümlerine sık rastlanan o yıllarda, yaşasın diye ana babasının adını verebiliyorlar...

    Bacağındaki arızadan dolayı topallardı, bu yüzden İbrahim hep 'Gavasın Topal' diye bilindi. Mesleğinden dolayı 'Demirci Topal' da derlerdi. Bunun dışında iyi yemek yaptığı da bilinen hususiyetlerindendi...

    Körhalilin kızı Havva ile evlendi. Böylece Körhocanın Çolak Arif Varlı, Gavcarın Kötü Hüseyin İnanır ve Ayvazın İsmail Uysal ile bacanak oldular... İkisi kız dördü oğlan olmak üzere altı çocukları doğdu; Fatma, Meryem, Halil İbrahim, Abdullah, Ahmet ve Fahri...

    Büyük kızı Fatma, Bödünün Kerim Sağlam eşi oldu. Diğer kızı Meryem ise daha küçükken bir trafik kazasında vefat etti...

    Büyük oğlu ardı sıra iki dedenin, Çönehalil ve Gavasibrahim adını taşır. Kirpitçilerin Cemal kızı Nuray ile evlenen Halil İbrahim, imam idi. Kezban ve İbrahim adını verdiği bir kızı ile bir oğlu oldu. 2011 Kurban bayramında vefat etti. Kızı Kezban Karacahmet'e gelin gitti...

    Gavasıntopalın ikinci oğlu Abdullah, Tevfiklerin Ahmet kızı Kezban ile evlendi. İzmir'e yerleşti. Üç kızı var ve halen İzmir'de yaşıyorlar...

    Üçüncü oğlu Ahmet de Çolömerlerin Veysel kızı Azime ile evlendi. Ninesi Gabıkhava dolayısıyla akrabalar... İbrahim ve Havvanur adlarında iki çocuğu olan Ahmet de İzmir'de yerleşik...

    Küçük oğulları Fahri'yi önce çocuğu olmayan bacanağı İsmail'e evlatlık vermişler. Onun çocuğu doğunca tekrar almışlar ve Kalecikli bir hanımla evermişler. Fahri de baştan beri İzmir'de oturuyor...

    Oğlu Halil İbrahim Hoca'nın vefatından sonra Gavasıntopal bir daha kendini toparlayamadı. Demirciliği zaten çoktan bırakmış, dükkanı kapatmıştı. Böyle böyle yıllar geçti ve 2022 yılında vefat etti...

    Canavarcı
    Gavasın ortanca oğlu 1938 yılında doğdu. Büyük ihtimal bu ay içinde doğduğu için Ramazan adını koymuşlar. Tabi belki de adı hiç bilinmiyordu, herkes onu 'Canavarcı' diye tanırdı... Bu meşhur lakabının öyküsü ilginçtir.

    Avlanmayı seven Ramazan, zaman zaman tersliğiyle de meşhurmuş. İki tavşan vurduğu bir avdan dönerken de öyle canı sıkkınmış. Galiba çeşme başında yolları eniştesi Gocagulağın Ahmet ile kesişmiş. Daha doğrusu, eniştesi bunu o haliyle görmüş... İçinden 'Len, bu ava ortak çıkar ya, hayırlısı...' diye geçirmiş... Düşündüğü gibi de çıkmış, birini yollayarak tavşanın birini istemiş... Tersliği üzerinde olduğu için vermemiş tabi ki... Eniştesi de bu duruma içerlemiş, 'Ben de sana adının önüne geçecek bir lakap takmazsam...' diye ahdetmiş... Onun yakıştırmasıyla bu lakap Canavarcı olarak yerleşmiş... Olayın kurtla canavarla alakası yok yani...

    Canavarcı, Ümmetlerin Çakalın İbrahim kızı Nazik ile evlendi...Nazik Hanım, Akkiprik Hasan Yet'in ablasıdır... Ayrıca Canavarcı ile Nazik Hanım ikisi de Çöne Dedenin torunu olarak hala dayı çocuğudurlar... Bu evlilkle Devecinin Cemil ve Dönelerin Zafer ile de bacanak oldular. İki bacanağı da aynı şekilde Çöne Dede paydasında akrabalarıdır...

    Dört çocukları oldu; Ömer, Aziz, Havva ve Mehmet... Tek kızları Havva, Terzitopalın Resul Omak eşidir...

    Büyük oğlu Ömer, Kirlinin kızı Ayşe ile evlendi. Kölgecilerin Remzi Kayır ve Çakırların Mehmet Erdem ile bacanak oldular... Merve, Nagehan ve Recep Ramazan adlarında üç çocukları var. Merve, Kilcinin Hüseyin'in Ahmet Sağlam; Nagehan da Şekeralilerin Halil'in Emre Omak eşidirler...

    Canavarcı ortanca oğluna, hiç görmediği abisinin adı Aziz ismini koymuş. Berberhüseyinin kızı Emine ile evlenen Aziz; Körahmetin Zeynel Çotak, Kelibanın Misgin Abdullah Dalgıç, Potuğun Göcen Ahmet Gülen ile bacanak oldular... İbrahim ve Ramazan adlı iki oğulları var. İbrahim, Hatiplerin Çaylının Osman kızı Zehra ile evli...

    En küçük oğlu Mehmet, lağvedilmeden önce Anıtkaya Belediyesinde çalışıyordu. Şimdiki görevi Afyon'da...

    1995 Yılında vefat eden Canavarcının ailesi, çocukları ve torunları Anıtkaya'da yaşıyorlar...

    Gavasın İsmail
    Gavasın küçük oğlu İsmail 1940 yılında doğdu. Onun özel bir lakabı hiç olmadı, 'Gavasın Ismeyil' derlerdi. Bizim çocukluğumuzda köyde pek nadir bulunan arabalardan biri de onundu. Hacımuratı bir kaç kez gelin arabası olarak süslenirken gördüm...

    Gavasın İsmail, Yozgunun Muzaffere ile evlendi. Böylece Arapların Gözelmehmet Mehmet Tok, Demircisalihin Osman Yakışır, Mardakların Halil İbrahim Saki ve Akbaşların Yaşar Karakaya ile bacanak oldular...

    Çocukları olmadı, Olucak'tan İsmihan'ı evlat edindiler. Bezekinin Ali'nin Mustafa Tok'a verdiler İsmihan'ı... Gavasın İsmail de 2013 yılında vefat etti...

    Çocuklarının hikayesini anlattığımız Gavas İbrahim, çok uzun bir süreç olan savaşlar döneminde asker idi. Fizan'da çarpıştığı söyleniyor; yalnız o bölgedeki savaş sırasında henüz 17 yaşındaydı, başka bir yerle karıştırılıyor olabilir. Nitekim Kanal seferinde İngilizlere esir düştüğü, krizol dahil bir çok kimyasal işkenceye maruz kaldığı, İngiltere'ye götürülüp çalışma kamplarında çalıştırıldığı, defalarca ölümden döndüğü anlatılıyor. Cihan harbinde yaşadıkları hafızasına öyle bir yer etmiş ki yaşlılığında bile eline sopayı alıp süngü talimi yaparmış. Krizol etkisiyle belirgin bir görme kaybını ölene kadar gözlerinde taşımış... Bu haliyle 1966 yılında yetmişiki yaşında öldü; hanımı Gabıkhava ise, 1982 yılında 87 yaşındayken vefat etti....

    3. Deveci Şah İsmail

    Halil, Neslihan'dan başka ikinci bir hanım daha aldı. Sıntırlardan Hatice adındaki bu kadın Bekiralinin kardeşi Hüseyin eşiydi. Bir kızları varken Hüseyin harpten dönemedi, kızı yanında tay olduğu halde Çöneye ikinci eş oldu. Yani Hatice'yi aldığında Neslihan Hanım henüz hayatta idi... Bununla beraber Neslihan Hanım 1926 yılında vefat edecektir. Hatice'nin yanında tay gelen kızı ise daha önceden ölmüştü...

    Çönehalilin Hatice Hanımdan da bir oğluyla iki kızı dünyaya geldi. Bunların isimleri İsmail, Emine ve Esma'dır... Kızlardan 1923 doğumlu Emine, Ümmetlerin Çakalİbrahim eşi; 1928 yılında doğan Esma ise, Dönelerin Ali eşi olacaktır...

    1920 Yılında doğan tek oğluna gelince... Adını İsmail koymasının sebebi, on yıl önce vefat eden oğlunun hatırasıdır... İkinci hanımından bu yeni İsmail daha çok lakabıyla tanınacaktır. Askerlik yaptığı sırada sorumlu olduğu develer sebebiyle 'Deveci' denilecek ve bu lakap ömür boyu peşini bırakmayacaktır. Çanakkale'nin Biga ilçesindeki askerliği sırasında bu hayvanlarla ilgilenirken Kelalinin kızını tanımış ve böylece Bigalıların Eğret'e gelmelerine de vesile olmuştur...

    Deveci İsmail, Şaşdımların Esgimısdık kızı Halime ile evlendi. Halime Hanım Ömeronbaşının kardeşidir...Tek çocukları oldu, adını Cemil koydular. Devecinin Cemil de Çakalibrahim kızı, yani halasının kızı Hatice ile evlendi. Canavarcı ve Dönelerin Zafer (O da hala oğlusu) ile bacanak oldular...

    Devecinin Cemil'in Sema, Halil, Hatice ve İsmail adlarında iki oğluyla iki kızı var. Sema, Ayımevlütün Ahmet'in Sait Öztürk eşidir... Halil, Anıtkaya dışından bir hanımla evli. Bir oğluyla bir kızı var ve Afyon'da oturuyor... 

    Matrak, şakacı bir yapısı olan Deveci, aynı zamanda uzun boyuyla dikkat çekerdi. Belki bu sebeple 'Şah Ismeyil' diye ikinci bir lakap daha kazanmış, insanlar diğerinin yanında bunu da kullanırlardı... 1988 Yılında kendisi, 1999'da ise eşi Halime Hanım vefat ettiler...

    ***

    Çönehalil ile bitireceğiz... Küçük kızı Esma doğduktan kısa bir süre sonra, 1930 yılında vefat etti. Soyadı uygulamasına yetişemedi. İki oğlu İbrahim ve İsmail SARĞIN/SARGIN soyadını aldılar... İkinci eşi Hatice Hanım, kendisinden 37 yıl sonra, 1967'de vefat etti...



02 Kasım 2023

Gavur Hoca

     
    Berber Emmimin sohbetinde hikayeler ardı ardına geliyor. İlk defa duyduklarımı not ediyorum; ama anlatım bittikten sonra... O anlatırken not alacak olursam kendisini dinlemiyormuşum gibi oluyor, ayrıca notlarda bütünlük sağlanamıyor, benim konuyu tam anlayamamam da cabası... Bu yüzden önce dinleyip sonra yazıyorum...

    Bu kez gafil avlandık, zira bir sonraki anısını da ilk defa duyuyordum. Bir yanda taze dinlenmiş ve hemen not edilmesi gereken bir olay, diğer yanda ise anlatımına yeni başlanılan ve dinlenilmesi gereken bir başka olay... İki işi birden yapamayacağım için kayıt cihazını çalıştırıp sehpaya koydum. Anlatırken kendisini kısıtladığına inanır, sevmez böyle şeyleri... 

    - 'Ne yapayım, mecbur bıraktın; öncekini yazmamı bekleseydin' diye çıkıştım, isteksizce anlatmaya başladı...

    Bunlar aynı ekip Çerkez/Yenice'ye gidecekler. Aynı ekip dediği, önceki olayın kahramanları, köyün hoca takımı oluyor. Terlemezin Abdullah, Azıraklının Ahmet, Hamzaların Ademhoca, Akbaşların Mehmethoca, Gobakların Arif, Körhalilin Haliban, Dayıların Adem... Terlemezin Abdullah'ın dayıları davet etmiş, yahut kafalarına göre ziyarete gidecekler...

    Bir Cumartesi günü Tekelilerin Halil'in beygirleri koşturmuşlar ve hepsi doluşmuş arabaya... Güdükahmetin bağa yaklaşınca yolda zorlanarak yürüyen bir adam görmüşler. Bir Çerkez, dolu bir yağ tenekesini tutmuş kulpundan, bir yanına eğile eğile ilerliyor... Bağrıyuka Akbaş Hoca;

    - 'Yazık, şunu da alamıñ' deyince, Halil durdurmuş beygirleri, Çerkezi ve yükünü de atmışlar arabanın arkasına... Adam dökülmesin diye, tenekenin iki deliğini patates ve kuru incir ile tıkamış. Ademhoca, adamın dibinde oturuyor. Bu vaziyette gidiyorlarken, Abdullah Halil'den beygirleri kımçılamasını istiyor. Bir an önce varacakları yere varmak istiyorlar...

    Halil kımçıladıkça beygirler deliriyor, araba bir o yana bir bu yana savruluyor. Ademhoca;

    - 'Le, amanıñ etmeñ arkıdeşle' diye yalvarıyor, ama dinleyen kim; Abdullah coşmuş, Halil durmadan kımçı şaklatıyor... Abdullah'ın tek derdi Yenice'ye bir anca varmak olmadığı anlaşılıyor. Oturmuş Halil'in dibine, o kımçı salladıkça ayaklarını falakaya dayamış sağa sola gerdiriyor. Hem de sırtını dayadığı ortadakileri arkaya doğru ittiriyor... Meğer asıl gayesi ani zikzaklar ve önden gelen tazyikle zavallı Çerkezi arabadan düşürmekmiş... 

    Ademhocanın feryadı ise bu tehlikenin hemen yanında bulunmasından... Adamın düşmesi bir şey değil, yanında yağ tenekesi var... Nitekim bunca langırtıya dayanır mı, patates tıpa fırlayıp düşüyor. Tenekedeki yağ yerden petrol fışkırır gibi yukarı püskürüyor. Adam yağın heba olmasından, Ademhoca her tarafının yağa bulanmasından feryadı basıyorlar;

    - 'Yağı dökülüyoo! Yağı dökülüyoo!'

    - 'Amanıñ etmeñ le! Amanıñ duruñ le!'

    Öndekilerin umurunda değil... İttire kakdıra, ağlata inlete adamı arkadan düşürüyorlar... Can havliyle arkalarından bağırmış Çerkez;

    - 'Size hoca deyenin anasını avradını bilmen ne eden!' Dabancam oleydi vallaha hepinizi vururdum! diye arkalarından bağırmış amma sesini anca duyurabilmiş... Arabadakiler hahaha hihihi Çerkeze varmışlar...

    Dayısının eve varınca Terlemezin Abdullah, arkadaşlarını bırakıp kadınların bulunduğu odaya gitmiş. Akrabaları olduğundan ve bir müddet orada hocalık da yaptığından kadınlarla kızlarla mesafesi yok... Azıraklının Ahmet'in dili durmamış;

    - 'Le goca gavur! Bizi burda goyvediñ de niye gızlañ yanına gitdiñ!' diye seslenmiş... Abdullah hiç oralı olmamış... Neyse, bunlar yemişler içmişler, çıkmışlar dönüş yoluna... Mandıradan, Ardıçlıguyudan Olcakgırına yönelmişler...

    Yollarına çıkan bir Olucaklı, Akbaşhocayı tanımış, hêyâ deyip hal hatır sormuşlar. Mehmethoca ağırbaşlı bir adam ve etraf köylerde de namı yürüyen bir hoca. Fakat arabadakiler dinler mi Mehmet Hoca filan... 

    - 'Şu misir kimiñ?' diye bir mısır tarlasını sormuşlar. Adam da Mehmethocanın hatırına;

    - 'Benim, giriñ, bire ikişe goparıñ' diyerek hem izin vermiş hem ikramda bulunmak istemiş. Onu dedikten sonra da çekip gitmiş... Bunlar bir dalmışlar tarlaya, çatır çatır belki yüz gumdak kırmışlar... Oysa adam 15-20 mısıra izin vermişti...

    Tekrar yola koyulmuşlar... Abdullah Hoca Almanya'ya gidip geldiği için kılık kıyafeti değişik, gözlükler filan... Çat pat Almancası da var... Azıraklının ona 'Gocagavur' demesi de bu yüzden... 

    Biraz sonra nohut tarlasına denk gelmişler, çocuklar başında bekliyor. Bir mola da orada veriyorlar... Azıraklının Ahmet, çocuklara Abdullah'ı göstererek;

    - 'Bu adam gavur, görmemiş nohutu filan bilmiyo, bi dutam veñ de yisiñ.' diyor... Veriyorlar çocuklar nohutu. Gavur, anlaşılmaz bir şeyler mırıldanarak nohutu çakıldaklarıyla yemeye filan çalışıyor. Beriki nasıl olsa gavurdur, anlamaz diye küfürler savurarak nasıl yeneceğini gösteriyor... Sonra sözde gavur elindeki jetonları şıkırdatarak nohutun parasını vermek istiyor. Güya jetonlar gavur parası sanılacak... Azıraklı;

    - 'Le bilmennetdimiñ gavuru, bunna Müslüman çocuğu, heç bi dutam nohutuñ parasını mı alırlâ!' diyerek nohutu da beleşe getiriyor. Bütün bunları eğlence olsun diye yapıyorlar; ama bu arada Azıraklının Ahmet, Terlemezin Abdullah'ı fırsattan istifade epeyi gayarlıyor...

    Nohut tarlasından da bir kucak nohut alnıyor... Öylece Eğret'e dönmüşler. Yolcular indikten sonra Tekelinin Halil, son bir kımçı daha sallayıp beygirleri datdiyor... Arabada ne varsa götürüyor... Bunlar ardından bakakalıyorlar... Haydan gelen Halil'e gidiyor...

    Bu ekiptekilerin üçü hoca değil ve bekarlar; Berber Ahmet, Dayıların Adem ve Tekelinin Halil... Aslında Berber Ahmet'in önüne büyük bir hocalık fırsatı da çıkmış... Cihaz, Gavur Hocanın Çerkez macerasını kaydederken ben de o fırsatı yazıyordum. Bir ara anlatırım...