14 Eylül 2021

Gölle Kaynatma

    Yıkadıktan sonra kurutulan dene her zaman değirmene gitmez. Kurutulduktan sonra bambaşka işlemlerden geçirilir, un ne kadar gerekli bir ihtiyaçsa bulgur-göce de öyledir.

    Büyüklerimiz bulgur kaynatma derlerdi; biz çocukların dilinde hep "gölle"ydi. Ne sebeple olsun haşlanarak pişirilmiş buğdayın adıydı bu. Biz işin yeme kısmıyla ilgili olduğumuzdan, bulgurmuş düyüymüş düşünmezdik. Gölle aşşağı gölle yokarı...

    Gölle kaynatma hazırlığı, hazırlık değil başlı başlıbaşına bir iştir. Evvela düzen takan ayarlanmalıdır. Yılda bir gün yapılan bir iş için özel araçlara sahip olmak akıl karı olmayabilir. Tamamı olmasa da bir kısmı sende vardır, eksikleri de konu komşudan tamamlarsın. Temel gereçler; kazan, haba ve  süzgeçtir.

    Bir seferde kaynatıp işime bakayım dersen en az 5 kazan gerekir. Kazanları ocağa vurmadan önce mutlaka dışını çamurla sıvarlardı. Ateşin isi doğrudan kazanı kirletmesin de çamurda kalsın, işin sonunda temizlemesi kolay olur diye düşünüyorlardı herhalde. Başka bir sebebi var mıydı acaba?

    Temin edilmesi en zor şey süzgeçtir. Pişmiş buğdayın kazandan sonraki ilk durağı bu araç oluyor. Kıvamını bulmuş kaynama suyundan burada kurtulup nefesleniyor. Aslında basit bir araçtır. Dört yanında gurpları bulunan, tabanı delik tenekeden oluşmuş geniş bir tekne düşünün. Süzgeç budur. Kendisi basittir ama; onu bulmak zordur. Nadiren kullanılan süzgeçlerden köyde 4-5 tane anca vardır. Sana lazım olduğu gün bir başkasına da gerekiyorsa sıkıntı burada başlar. Zorbela ayarlanan süzgecin son kontrollerini yapmak hep bize düşerdi. Bir önceki süzme görevinde yoğun buğday suyunun kuruması sonucu tıkanan delikleri açmak gerekir. Zor bir iş değil; lakin ille de yapılması gerekiyor. Elimizdeki ince mıkları o delikten bu deliğe sokuşturarak kendi aramızda yarışırdık.

    Süzgeçten alınacak buğdaylar doğrudan sergiye dökülecek ya, işte bunun için haba lazım. Her evde mutlaka bulunan kalın kendir habalar bu iş için en iyisidir. Rüzgarın etkisiyle filan kenarları kalkmaz, o kadar ağırdır. Eksik haba varsa tamamlanması gerekir. Kendir haba yoksa çapıt habalar hatta geri çadırlar da iş görür.

    Kazanların altındaki ateş için ocak altının hazırlanması da lazımdır. Bunun için toprağı biraz kazmak gerekebilir. Sonra da kenarları taşlarla yükseltilerek ocak hazır hale getirilir. Nispeten ağır olan işin bu kısmında erkeklerden yardım alınır.

    Su kaynağına yakın bir yerde değilseniz, bulgur kaynatmak için bol miktarda su taşımanız gerekir. Bunun tedbirini de önceden almalı, fıçılarla suyu hazır etmelidir. Evlerde şebeke suyu olsa bile bulgur kaynatma genelde köyden uzakta açık alanda yapılır. Harmanyerleri...

    Ocaklar ateşlenir, kazana buğday salınır. Artık yapılacak şey beklemektir. Fokurdamaya başlamadan önce varsa taze misir gumdakları atılır. Bunda ısrarcı olan çocuklardır. Gölle kazanında haşlanmış taze mısır yemeyene bu ısrarın hikmeti anlatılamaz.

    Pişen kazanlardaki göllenin süzgece alınma vakti gelmiştir. Uzun sapından kepçe tutar gibi tutulan temiz dığanlar, kazanlara daldırılıp çıkarılır. Süzülürken soğusun diye süzgeçteki gölleye bir yandan da soğuk su dökülür. Süzgecin altı göl olur. Bu tehlikeli su birikintisinin üstü kabuk bağladığı için soğuması yavaştır. Kazara basılırsa ayak yanabilir.

    İşin bu aşamasında, yani gölle çıkarılıp süzülürken sağdan soldan elinde taslarla çocuklar görünmeye başlar. Bunlar gölleden payını isteyen çocuklardır, genelde anaları tarafından gönderilmişlerdir. Hiç bir tas boş yollanmaz, işin bu ikram kısmı da hesaplanmıştır. Çerez gibi yenilebilen gölle hem lezzetli hem de doyurucudur. Henüz bulgur olmamıştır; ama bulgur lezzeti yakalanmıştır çünkü. Tasların sahibi her kimse, onlar kaynatırken sen de bir tas gölle yersin. Böyledir bu işler.

    Süzülerek suyundan arınan ve birazcık soğuyan gölle bakırcalarla sergiye taşınır. Bu da bizim işimizdir. Eğlencenin tadını kaçırmadan, ufak tefek kazalara meydan vermeden ve hepsinden önemlisi sergi habalarını kirletmeden belli aralıklarla bakırcaları dökerdik. Minik tepecikler çok aralıklı olursa sergiyi yayanın uyarısıyla sıkılaştırırdık. 

    Sergi yayma avuç içiyle yapılır. El otomatiğe bağlanır, denenin her sığeşlenişinde kalınlık ayarını bulur. Sergiye baksan, dene üzerinde el izinden başka bir pürüz göremezsin. Bir kadın sergiden çıkmaz, sürekli karıştırır. Her karıştırmada el izlerinin sadece yeri değişir. Ne kadar çok karıştırılırsa dene o kadar çabuk kurur.

    Kuruduysa o artık gölle değildir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder