Misal, harmanda ıraması ıslatmışsan bu sana 5-6 güne mal olabilir. Sapı yayıp aktaracaksın, kurutacaksın ohoo! Bir de sapın çoksa yandın. Tarlada desteleri ıslatırsan iş daha da çetrefilleşir; desteleri çevireceksin, kuruduktan sonra sap yüklemek iki kat zorlaşacak. Bu yüzden "harman davran" deniliyordu ya. Bu doğal aksaklıklardan kaynaklı iş yavaşlaması olağan şeylerdendir, herkes bu duruma hazırlıklıdır. Bir de harmandaki herkesi etkilediği için diğerlerinden geride kalma söz konusu değildir. Herkesin işi gecikmiştir.
Bazen de kişinin özel durumundan kaynaklı gecikmeler yaşanır. Ekin çokluğu, adam kıtlığı, hastalık, vesayit yetersizliği vb. sebeplerden ötürü geride kalır. Millet harmandan kalkmıştır ama; onun daha yığılı ıramasları vardır veya sapı kırda kalmıştır, çekilmesi gerekir. Böyle durumlarda davetsiz teklifsiz onun yardımına koşulur. Eskiden Kasım'a kadar harmanın devam ettiği düşünülürse, kar yağmadan bu adamın işi halledilmelidir. Adam oğluna der ki: "Falancanın sapı galmış, deleceyi indirmeden git de böyün bitirin."
Harmanda şöyle durumlarla çokça karşılaşırsın mesela: Hava bozmuş, yağar gelen der, daha sürülecek üç harmanın var, sen bir çift öküzünü düğene koşmuş habire dolanırsın. Canın burnundadır. Derken komşun düğeni sırtlanmış harmanın birisine koydu, atları getirmeye gidiyor. Koştuktan sonra sıradan bir halmiş gibi bir türkü tutturup düğen sürmeye koyuluyor. Bir başka komşun da öküzlerini koşmuş diğer harmanı hallediyor. Sana hiç bir şey demeden, sen de onlara bir şey söylemeden olup bitiyor her şey. İçin rahatlayıverir.
Bir başka manzara: Akşama doğru yel çıkmış. Sürülüp yığılmış birkaç harmanın var. Akşama kadar bunları savurmalısın. Yetiştirmen mümkün değil, sen ancak birini savurabilirsin. Sen telaşla tınasın üstündeyken, yabasını kapan harman komşularının diğer yığınlarda işe başladığını farketmiyorsun bile. Bir de bakmışsın, garannık gavışmadan hepsi savrulmuş. Ne düşünürsün?
Harman döneminde karşılık beklemeksizin yapılan bu yardımlaşmalar, son dönemde moturlar çoğalıp patozların yaygınlaştığı yıllarda da bir müddet devam etti. Düğen sürülmedi de komşuya patoz ederken yardım edildi mesela.
Daha sonraki yıllarda iş öndüç etmeye döndü. "Sen bana işe geliver, ben de senin işinde bulunurum."... Öndüç etmenin özü budur. Bunda hasbilik yoktur, karşılıklılık esasına dayanır; ama yine de bir yardımlaşma söz konusudur. Bu yöntem kadınların işlerinde daha çok uygulanır. Öndüç çapaya, yolmaya gitmek çok meşhurdu bir zaman. Bir de birbirinden öndüç bir şeyler alırlar. Ekmek bittiyse, "Gızım Aşaban'dan iki dene ekme geti, öndücümüş de!" denir, çocuk hemen "Ayşe Abla"sına koşardı. (Bundan anlıyoruz ki "öndüç" kelimesi "ödünç"ün Anıtkaya hali oluyor.)
Öndüç deyince, Anıtkaya'da günümüz düğünlerindeki takı olayı aklıma geldi. Bir zamanlar yardımlaşma, dayanışmanın en güzel örneklerini yaşıyorken, şimdi "öndüç" kavramının düştüğü iğrenç duruma bak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder