03 Eylül 2021

Gocagapı

     Gocagapının altı, bilhassa yaz aylarının oturup kalkmaya en müsait alanıdır. En az bir tarafı, kapı açıldığında karşılıklı iki tarafı da açık olduğundan havadardır; üstü toprak dambeş olduğundan da serindir. 

    Evvela gocagapıyı tanıtmam gerekiyor. Büyük veya küçük mutlaka bir avlu çevresinde oluşan köy evleri; bir köşede dam-samanlık, ona bitişik bir bokluk ve otluk, bir köşede fışgılık, esas ikamet edilen evler, unevi, amberevi, düzenlik gibi müştemilattan meydana gelir. Evin bu iç dünyasını dışarıdan ayıran şey gocagapıdır. Başka bir deyişle evi dış dünyaya bağlayan...

    "Gocagapı" denmesinin sebebi boyutunda saklıdır. Daha küçük kapı varsa bile başka bir yöndedir; fakat bu isim kalıplaşmıştır, evin tek kapısı olduğu halde herkes "gocagapı" der. Sanki başka bir kapı varmış gibi. Tabi ikinci bir kapısı olanlar da ona güçcükgapı veya batcagapısı der. "Batcagapısı" sözü farklı bir anlam da kazanmıştır, o ayrı.

    İki kanatlıdır. Bir araba saman tahtalarıyla rahatça girip çıkabilecek genişlikte olmalıdır. Yetmedi, araba park edildiğinde insanlar yanından rahatça geçebilmelidir. Böyle bir genişliği ikiye böldüğünüzde kanatların da ne kadar büyük olduğunu anlarsınız. Bu kapıya "gocagapı" denmez de ne denir! 

    Boyut büyükse, e bir de çok işleyen bir şey ise sağlam olmalıdır. Yapımında genelde kereste olarak çam kullanılır. Tahtaların kalın, bağların kuvvetli olmasına dikkat edilir. Kalın tahtalar birbirine geçip kavrayacak şekilde ayarlanır. Bunun teknik bir adı vardır, ben bilmiyorum. Bağlar, birbirine geçmiş tahtalar kendisine tutturulmuş haldeyken kanat direğine geçirilir. Bu durumda bağlar erkek, direk dişidir. Alt ve üst bağlar diğerlerine göre daha kalın olur. Böylece tahtalar/kalaslar, bağ yardımıyla iki yan direğe tutturulmuş olur. Bu esnada şimdi bolca bulunan fabrikasyon çiviler değil, demircinin döverek yaptığı özel mıklar kullanılır. Bunlar koca kafalı, enlemesine ikiye dilinerek çakıldıktan sonra içeriden iki yana bükülüp sabitlenen uçlarıyla gerçekten özel mıklardır. Gocagapıya dışardan bakanlar bu mıkların büyük başlarının vazifesini pek kavramaz da estetik kaygıyla şekil olsun diye oraya çakıldığını sanırlar. 

    Her iki kanat bu şekilde yapıldıktan sonra sıra bu kanatların dik ve sağlam durmasını sağlayacak sisteme gelmiştir. Bu sistem altta taş kaide, üstte kalın çam gapağından bir başlıktan oluşur. Alttan gidelim. Yassı, düzgün ve sağlam taşlar kanat dış direklerinin altına gelecek şekilde yatırılıp sabitlenir. Demircinin yaptığı bir kare demir parçası, ölçülüp biçilerek taşın üzerine yerleştirilir. Bunun için taşın demir büyüklüğünde oyulması gerekir. Unutmadan söyleyelim, bu demir parçasının tam ortasında uygun derinlikte bir oyuk vardır. Demirimiz pabuç vazifesini görecektir. Yine demirciye yaptırılan bir aparat, kanat direğinin köşesine öyle bir monte edilir ki, hem bağ-tahta-direk bağlantısını sağlamlaştırır, hem altındaki sivri uçla kanat yükünü pabuça bindirir, hem de güzel bir görüntü oluşturur. Üst kısma gelince... Kanat direklerinin ucu biraz daha uzun ve yontularak inceltilip düzeltilmiş olmalıdır. Uzun ölçüp biçmelerden sonra, hazırda bekleyen çam kapağının uygun yerlerine kanat ucu kalınlığında delikler açılır. Pabuçlara oturtulan kanatlar o vaziyette sabit tutulurken hazırlanan kapak başlık, direklere geçirilir ve yan taraflarda bir yerlere sabitlenir. Gocagapı yapılmıştır. İsteğe bağlı olarak içeriden bir sürgü, mandal, tırkaz sistemi eklenebilir. Dışarıya sarkan bir ipe kapı kolu görevi de yüklenebilir, bütün bunlar artık küçük ayrıntıdır ve ihtiyaç hasıl oldukça geliştirilebilirler.

    Kanatlardan biri sabittir, sürekli kapalı tutulur. Kapının işlemesini sağlayan diğer kanadın aksine, ayda yılda bir açılıp kapandığından arkasına konan ağırca bir taş veya uygun bir dayakla kapalı kalır. Diğer kanat sürekli açılıp kapanır; giriş çıkış kaçınılmazdır çünkü. Bu koca kapıyı sürekli açıp kapamanın zorluğundan olsa gerek, bazılarının yan tarafına en ve boyca daha küçük bir kapı eklenir. Koca kapıyı hiç rahatsız etmeden giriş çıkışlar buradan sağlanır. Buna goltukgapısı denir. Goltukgapısı bazen de  bir kanadın içine ustaca yerleştirilir, kanadın bünyesindedir; ama sen onu açılmadan farkedemezsin. Goltukgapın varsa gocagapıya yalnız araba gireceği zamanlarda iki kanadı da açılmak suretiyle iş düşer.

    Biçimi, işçiliği, görüntüsü, rengi, yaşı ne olursa olsun; bence tıpkı insanlar gibi her gocagapının bir karakteri vardır. Bir defa her kapı tektir, biriciktir. Benzeri çoktur; lakin aynısı yoktur. Kendine has oluşlarını en çok seslerinden anlarsın. Evet öyledir, her koca kapının bir sesi vardır. Kanat direğiyle papucun temasından metalik ve üstte başlığın temasından tarifi zor olmak üzere iki ayrı ses; iki kanadın iç direklerinin çarpışmasından bir başka ses ve mandal-sürgü-tırkaz sisteminin titreşiminden kaynaklı bir başka ses... Bütün bunlar ardı ardına sıralandığında, her kapı sesinden bir başka beste dinlersin. Bu o kadar böyleydi ki insanlar duydukları sesten hangi kapının açıldığını, açanın kim olduğunu, ne maksatla açıldığını, acil bir durum bulunup bulunmadığını anlayabilirlerdi. Hatta kapıların açılma sesiyle kapanma sesi farklı olduğundan, geçen sürenin durumuna göre kapıyı kapatmaya giden komşular olurdu. Açık kalıp da mal maşat kaçmasın diye.

    Çok sağlamdırlar. Üstü kapalıdır, yâmır yaş görmez. Bir de önündeki saçak biraz uzun yapılırsa değmeyin keyfine, asırlık olurlar. Zaten çıkıntı kapı alıp evine uyarlayarak onu kullanmaya devam edenler çoğunluktadır. O işçilikle, o malzemeyle, o sağlamlıkta bugün bir gocagapı yapmak zordur çünkü. 

    Bugün dediğime bakmayın, günümüzde gocagapı yapıldığı yok. Ana malzemesi saç, tekerli-raylı, kollu-kilitli, tek-çift kanatlı koca koca kapılar yapılıyor; ama gocagapı yapabilen yok. Anıtkaya'da ayakta kalabilmiş gocagapılara iyi bakın, hala işliyorsa sesine kulak verin. Çoğu çıkıntıdır, yeri değiştirilmiştir. Öyle bile olsa arkası yok, son "gocagapı"lar onlar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder