07 Eylül 2021

Kök Kesme

     Günaşıklar kesilirken bir yandan da onun köklerini yolup demetler halinde kurumaya bırakılmıştı. Harman işleri bitinceye kadar bunlar da tamamen kurumuş olur. Arada hala sarı-yeşil tondakiler çok da zarar vermez, "gurusun yatsın, işinin adı ne" diye onlar da eve götürülür.

    Kökleri alıp götürmenin iki ana sebebi vardır: Bir, büyük hacimli olduklarından pulluğa dokanır, tarlayı işleyemezsin; işlesen bile bahara kadar toprak bunları sindiremez, tarlayı bunlardan temizlemek gerekir. İki, her ne kadar ısı değeri düşük olsa da tandırda, guzinede tutuşturucu olarak iyidir. Hatta ardı ardına sobaya bunları tıkıp yakana bile rastlayabilirsin. Yaklaşık 20-30 günde bir "ekmeğedekenefırında da yakılabilirler. Kısaca günaşık kökü yakacak olarak da kullanılır.

    Eskiden köyde günaşık ekilmezmiş. Arpa buğday ekilir, seneye o tarla nadasa bırakılırmış. Öyle ki köy arazisi ikiye bölünür, bir kısmı ekin bir kısmı nadas olurmuş. Zamanla nadas tarafı boş durmasın diye bir iki günaşık ekmeyi deneyenler olmuş. Sonra hurra, nadas tamamen kalkmış. Artık arazide ekin ve günaşık tarafı var. Daha günaşık adeti çıkmadan, haşeş zamanlarında onun sapını da toplayıp tarlanın bir köşesinde yakarlarmış. Cıv denilen bu sapların ısı değeri sıfır. Günaşık kökünü de eve götürmeyip tarlada yakanlar vardı. Sırf ısı vermediği için ona da cıv derlerdi. "Nerye gidiyon?.. Cıv getimeye." 

    Son dönemde yapılan binalarda dambeşlere kamış niyetine günaşık kökü atılıyordu. Dambeş; altta kiriş, onun üzerine döşme, onun üzerine mertek ve onun üzerine günaşık kökü şeklinde bir sıralamayla oluşurdu. Günaşık kökünün üstü de çorakla sıvanır, işlem tamamlanırdı.

    Bütün bu yararlılıklarının hiç birini aklımıza getirmeksizin, kırdan kök getirmek bize hep kizdirici bir iş gibi görünmüştür. Bir kaç gün sonra okulların açılacak olmasının bu psikolojide etkisi mutlaka vardı. Daha günaşık harmanda iken bu sıkıntı başlardı. Henüz başlamayan bir şeyin bungunluğunu içinde yaşamak gibi ağır bir durum yoktur. İyi-kötü başladıktan sonra o sıkıntı geçer. Bu yaşa geldik, her yeni süreç öncesinde aynı sıkıntıyı çekerim. İşte kök getirme hep böyle sıkıntılı döneme denk gelirdi.

    Sen günaşığı kesip tarladan çıkınca hemen koyun kuzu girer. İster istemez yayılırken senin kök demetlerini de dağıtırlar. Bişey olmaz, dağıttıkları için köklerin kurumasını hızlandırmışlardır. İki ayak darbesiyle yığını eski haline getirir doğru arabaya atarsın. Saman tahtaları gereksizdir; ama o boyda yükselti gerekir ki bunu iki yana dayayacağın dört sırıkla sağlarsın. Sırık almayı unuttuysan, kalın ve yaş köklerden tahta arasına sokarak aynı faydayı sağlayabilirsin. Arabaya yükleme sırasında kök uzunluğuna göre 2-3-4 sıra halinde dizilmesine özen göster. Hep uzunlamasına atacaksın. Sap çekerkenki gibi birinin arabanın üstünde yardımcı olmasında fayda var. İş bitince urgan çek, tamamdır. Yalnız sen sen ol, cıv getirmeye giderken kısa kollu gömlek giyme. Kök üzerindeki beyaz tüyler yakar, yaprak bağlantı budakları yırtar; kolları bunlardan korumak gerekir. Köke giderken en dikkat ettiğim şeyi yazmasam olmazdı.

    Yakacak olarak kullanacağın, sobaya guzineye atacağın kökleri, ocağa sığacak büyüklükte küçültmelisin. Yeteri kadar küçük çubuklar halinde odunluğa atarsan kışın rahat edersin. İşte bu işin adı kök kesmedir. Eylül sonu, Ekim başı gibi sokaklarda takırtı dinelir kalır. Bir elinde târa, diğerinde kök, kütüğün üstünde kök doğrar insanlar. Eller otomatikleşmiştir, kök 25-30 santim uzatıldığında târa tutan el kökün böğrüne iner. Alttaki kütüğün cinsi ve ebadına göre değişik sesler çıkar. Takıdık tukuduk, takıdık tukuduk...

    Okuldan döndüğümüzde bizi karşılayan bu ses olurdu. Oyun oynamak yerine kesilen kökleri taşımak zorunda kalmak... Off!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder