06 Eylül 2021

Günaşığı Harmanı

    Eski harmanlar Kasım'a kadar sürse de bizim çocukluğumuzun harmanları Ağustos'ta sona ererdi. Eylül'e gelindiğinde harmanyerlerinde sadece tınaslar kalır, onları da yavaş yavaş çekiliyor olurdu. Artık sahne yani harmanyeri günaşığınındır.

    Günaşık harmanı tabiri mekanla ilgili değil daha çok zamanla alakadardır. Olay arpa buğdaydan boşalan harmanyerlerinde geçer; ama bu, günaşığı mahsulünün kaldırılması sürecidir. Başka bir deyişle günaşık harmanı, bildiğin ayçiçeği hasadıdır.

    Harman, günaşık kesmeyle başlar ve bunun vakti Eylül başıdır. Şenlik dolayısıyla erken kesilebilir; fakat bu zorunluluktan kaynaklanan bireysel bir durumdur. Asıl iş başlangıcı olarak ille de vakti beklenir. Ekilme zamanı , çapalar, iklim şartları, arazi yapısı gibi etkenlerden olsa gerek, başlangıç olarak Eylül ayı hiç şaşmaz. Böylece ayın ilk günlerinde başlayan günaşık harmanı, Eylül sonuna kadar sürer. 12 Eylül 1980 Cuma günü darbe haberini aldığımızda tarlada günaşık kesiyorduk. Sonraki günlerde, gece sokağa çıkma yasağı vardı ve biz "Harmanda yatarsak candırmalar götürür mü" endişesini yaşadık. Harman vakti hakkında bir fikir oluştu sanırım.

    Günaşığının ermesi beklenir. Temel belirleyici budur aslında. Erme belirtisi ise kellelerdeki uzun, sarı taç yaprakların kuruyup dökülmesi, kelle sırtının ağarıp yeşilden sarıya dönmesidir. Bu tam da kelleyi kesme zamanıdır çünkü deneyi almış, daha kuruma başlamamıştır. Kelle kurursa, her denenin ensesindeki özel çiçekler de kurur ve dökülür. Bunlar muhafız çiçeklerdir, yokluğunda dene korumasız kalır ve dökülmeye başlar. Bu duruma meydan vermemek için kesim vaktini iyi kollamak gerekir. Bir de kelle kurursa, çevresindeki kulakçık yapraklar da kurur, diken olur. Elle kesme işi zorlaşır. Bu yüzden de  kesim zamanı önemlidir. Kelle büyüklüğü standart olmaz; büyüğü de olur, küçüğü de. Büyükleri "galbır gibi", küçükleri ise "ayna gapağı" yakıştırması yapılır. Küçük kelleler daha çabuk kurur, büyüklerin kesilme vakti geldiğinde onlar büyük ihtimal takır takır olmuştur. Ele diken gibi batar; ama o kadarına katlanılır artık.

    Bu dönemde arabalara saman tahtası vurulur, tarladan harmana her seferde daha fazla günaşık taşınabilsin diye. Herkesin elinde bir keskin bıçak, diğer eliyle tuttuğu kelleyi kesip saman sepedine atar. Sele/saman sepeti dolunca arabaya boşaltılıp işe devam edilir. Bazen bir erkek hiç kesim yapmadan yalnız bu seleleri boşaltama işini anca yetiştirebilir. Araba dolduğunda harmana giderken diğerleri tarladaki kesim işine devam ederler. Bu kez kesilen kelleler belli noktalara yığın yapılır.  

    Kesim işi devam ederken bir yandan da kökler yolunu. Kök dediğimiz günaşığın sapıdır. Kelle kesilince topraktan alınan enerji köke kalacağından gelişimini sürdürüp sağlamlaşacak ve ilerde koparıp yolmak zorlaşacaktır. Kök yolmanın da tam zamanıdır. Yolunan köklerin cenazesi, bir kucak kadar demetler halinde öylece tarlada bırakılır.

    Harmanyerindeki hareketlilik daha farklıdır; kesilip buraya getirilen günaşığı kelleleri, kurumaya harmanda devam edecektir. Suyu çekilip dokuları gevşeyen kellelerdeki denelerin çiylenmesi kolaylaşır; fakat daha tarladan taşınma aşamasındayken harmanda bekleyen birileri vardır. Bunlar genelde evin ihtiyarlarıdır ve ellerine aldıkları yarım metrelik değneklerle nispeten  kuru kellelerin yüzüne sırtına vurarak deneleri dökerler. Çiğleme budur.

    Tarlada iş bitince herkes harmanda günaşık döymeye toplanır. Ellerdeki araçlar değişmiştir; değnekler, zopalar, dirgenler... Değneği söylemiştim, kelle dövülür. Dövülen kellenin gapçığı bir frizbi ustalığıyla kendilerine ayrılan yere fıydırılırken diğerine geçilir. Kelleler ne kadar çok darbe almışsa o kadar kolay çiylenir, bu yüzden önceden küçük yığınlar halinde pataklama yapılabilir. Zopa burada lazımdır. 1,5-2 metre uzunluğunda sağlam değnektir. Onun dayağını yiyen kelleleri silkeleyip elle bile çiğleyebilirsin. Dirgen, kürek, yabaltı vb. aletlerle kelleler yayılır, aktarılır; gapçıklar toplanır. 

    Bu hengamede bir yandan da ortaya çıkan dene kurumaya bırakılır. Ayrı sergilerde kuruyan deneler yığılıp savrulur, çalkanır. Gelecek yılın tohumu ve kış boyu çitleme için kelleler daha çiğlenmeden seçilerek ayrılır. Bu kellelerin kendisi ve denesi büyük olur. Ayrı dövülür, ayrı çiğlenir, ayrı kurutulur. 

    Anıtkaya'da "gara günaşık" ekilir. Küçük taneli, bol yağlıdır. Çizgili olanına "alaca günaşık" veya "dükgan günaşığı" denir. Pek ekilmezdi, siyah günaşık arasında tek tük çıkanlarını çok severdik.

    Beri yanda boş gapcıklar kurutulup kışın yakacak olarak kullanılırdı. Isı değeri yoktu; ama tandır ve guzinede iyi yanardı. Sonradan koyunlara yedirilmek için saman yapılıyordu. Koyun için çok yareyişli olduğu söyleniyordu.

    Dene eve sokulmadan hemen önce günaşık bekçileri, Gorma'nın belirlediği miktar ücret karşılığı olan günaşığını tahsil etmek üzere harmanyerlerini dolaşırlar. Onların hak toplaması harmanyerinde yapılırdı. 

    Günaşık harmanı serüvenine döyerbiçer çok keskin bir şekilde girdi. Önce harmanda yığılı günaşıkları biçere attık; dövme, çiğleme, pataklamalar bitti. Sonra sonra biçer tarlaya daldı, günaşık harmanı tamamen tükendi. Anlattıklarım 1970'lerde kaldı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder