29 Aralık 2021

Keklikler


    Keklikler' diyorlarmış. Bazen başına bir sıfat ekleyerek 'Delikeklikler' diye de bahsediyorlar. Unutulmaya yüz tutmuş bir lakap. Tabi aile mensupları hem Anıtkaya'dan hem bu dünyadan göçüp gittikçe bu durum kaçınılmaz oluyor. Fakat asıl lakapları Alemdaroğludur... Hatırlanacağı üzere Bayramoğlu Sipahi Ali'nin 1820 doğumlu bir kardeşi vardı. Hüseyin adındaki bu kardeş işte Kekliklerin Hüseyin'dir; asıl lakabı Alemdaroğlu Hüseyin olduğu hatırda tutulsun...

    Kekliklerin Hüseyin'in Hatice Hanımla evliliğinden ilk çocukları dünyaya geldiğinde 19. yüzyılın ortasıydı. Adını Mehmet koydular. Sonra kızları Fatma doğdu. Küçük oğullarına babasının adı Hüseyin dediler...

    ALEMDAROĞLU MEHMET

    Mehmet'i Kezban ile evlendirdiler. 'Mihrioğlu' İbrahim'in ablası olan Kezban'a aynı mantıkla 'Mihrikızı' denilebilir... Ana babası öldükten sonra Mehmet Keklikler ailesinin reisiydi. 1889 ve 1891 yıllarında iki kızları, Satı ve Emine doğdu. 1906'da Satı, Aşağı Dandır'a gelin giderken dayısı Mihrioğlu İbrahim de buna şahitlik ediyordu. Emine İse Yumrukların Halil İbrahim ile evlendi; ancak Cumhuriyetten sonra eşi Eğret'i terk ettiğinde O köyde kaldı... İki oğlu Ahmet ve Abdülkadir kızların küçüğü. Onlar 1894 ve 1902 yıllarında dünyaya geldiler...

    Ahmet hakkında bilgimiz yok, Abdülkadir'in hayat macerasını biraz olsun biliyoruz. Gocamatların Halil kızı Şerife ile evlendi. Tam olarak bir tarif gerekirse; Şerife Hanım Gocamat (Ahmet Tektaş)ın emmisi kızıdır... Şerife Hanımın dedesi Koca Ahmet oğlu İbrahim, önce Tekeliler/Bilallerin kızı Dudu ile evlenmişti. Mihrioğluların İbrahim de Tekelilerin Habibe ile evlendi, yani iki İbrahim kuşak farkıyla da olsa bacanaktır... Hatırlanacağı üzere Abdülkadir'in anası Kezban da Mihri Hanımın kızıydı... Yani Abdülkadir ile Şerife Hanımın kan bağı değilse de bir akrabalığı söz konusu...

    Mehmet ile Halil adını verdikleri iki oğulları olduğunu biliyoruz. Yani karı koca iki oğullarına babalarının adını vermişler. Küçük oğlan Halil'den başlayalım, 1928 yılında doğdu. Fakat Halil çok yaşamadı, iki yaşına geldiğinde vefat etti.  Abisine bakalım...

    Gındi

    Alemdaroğlu Abdülkadir'in 1923'te doğan büyük oğlu Mehmet 8 yaşındayken babasını ve 12 yaşına gelince de annesi Şerife Hanımı kaybetti. Yani bu yaşına geldiğinde artık hem öksüz hem yetimdi...

    O yıllarda yahut büyüdüğünde Gındi lakabı takılacak olan Mehmet, Kalecikli Hacının kızı Mavı (Fadime) ile evlendi; Omarcıkların Delicafer ve Esnanın Veli ile bacanak oldular. Esnanın Veli ile anasının diğer Alemdarlar/Kantinler kolundan olmasından dolayı akraba idiler...

    Gındinin Şerife, Müşerref, Satı, Nazik, Semiha, Seydi Ahmet ve Kadir olmak üzere yedi çocuğu oldu; büyük kızı Şerife küçük yaştayken vefat etti. Onun küçüğünü de resmiyette Şerife olarak kaydettirdiler. Müşef/Şerife Yumrukların Ahmet'e vardı. Satı, annesinin akrabalarından K.Kalecikli bir bey ile evlendi. Nazik, Kekliklerin Haroahmet oğlu Musa Tül eşi; Semiha da Delicaferin, yani teyzesinin oğlu Mahmut Sağlam eşi oldular.

    Büyük oğlu Seydi Ahmet 1960 yılında doğdu. Kütahya’ya yerleşti ve Tavşanlılı Kadriye Hanımla evlendi. Esra ve Kübra adlarında iki kızı var. Esra, Kütahyalı bir beyle evli, Kübra bekar… Seydi Ahmet ve ailesi halen Kütahya’da oturuyorlar.

    Küçük oğlu Kadir, Arapların Koreli kızı Kezban ile evlendi. Mehmet, Merve ve Melike adlarında iki kızıyla bir oğlu oldu. En küçükleri Melike bekar, onun ablası Merve ise Kütahyalı bir beye vardı. Hepsinin büyüğü Mehmet de Kütahyalı bir hanımla evlendi, Kadir Kaan adında bir oğlu var. Kadir de ailesiyle birlikte Kütahya’ya yerleşik.

    Görüleceği üzere Alemdaroğlu Abdülkadir ve oğlu Mehmet’in adları çocukları ve torunlarında yaşatılıyor… Gındi, 1990 yılında 67 yaşında vefat etti... Eşi Mavı Hanım ise 2010'da öldü... Gındi vefatından önce çocuklarına bir sırdan bahsetmiş. Buna göre babası Alemdaroğlu Abdülkadir, askerliği sırasında İzmir taraflarında bir hanımla evlenmiş ve ondan bir oğlu olmuş. Bunu ölmeden önce babasından öğrenen Gındi, kendisi bulamadığı kardeşini çocuklarına bulmaları için vasiyet etmiş. Galiba kızı Nazik Tül Urla’da amcasını bulmuş, ama sıcak bir bağ kurulamamış

    TELLAL DAYI/ALEMDAROĞLU HÜSEYİN

    Kekliklerin Hüseyin'in küçük oğlu Hüseyin, Garadelinin halası İsmihan ile evlendi. Bu, tam bir akraba evliliğiydi.  Çünkü Garadelinin babası ve amcası da Alemdaroğludur

    Köy yerindeki duyurular onun vasıtasıyla yapıldığı için Hüseyin'e 'Dellal' lakabı takılmış. Tellal Hüseyin ile İsmihan'ın 1903'te doğan ilk oğlu İbrahim küçük yaşta öldü. İkincisi Ahmet ise 1910'da dünyaya geldi. Burada dikkat çeken husus, iki çocuğun ikisine de İsmihan'ın kardeşlerinin adının verilmiş olmasıdır. Tabi ki de öyle olacak, zira Hüseyin ile İsmihan dipten emmi çocukları...

    Kadere bak ki ikinci çocukları Ahmet de çok yaşamadı... Tellal, Cumhuriyet'ten sonra Karacahmet'e gittiği bir gün, aslen Hacıbeylili bir şehit çocuğunu üvey baba elinden alıp evlat edindi. Eğret'e evlatlık olarak getirilen bu çocuğun adı Ali idi, ama şehit babasını telmihen de Ayvaz deniliyordu. Tellal ona, ölen oğlunun adıyla  Ahmet diye seslendi. İleride Ayvaz/Tellal Ahmet Uysal olarak bilinecek... Asıl Tellal Hüseyin ise 1944 yılında vefat etti... Onun çoğunlukla 'Tellal Dayı' diye bilinme gerekçesine doğru geliyoruz...

    Alemdaroğlu Hüseyin'in kızı Fatma hatırlanacaktır... Onu önce Türkmenoğlu Ali'ye verdiler. Ali 1888'de şehit olduğunda yeni doğan oğlunu henüz görememişti. Onun yadigarı bu çocuğa babasının adı Ali ismini verdiler... Dul kalan Fatma kucağında Ali'si ile baba evine döndü. Kardeşleri sahiplendi onları. Yeğenleri Ali'yi kendi çocukları gibi büyüttüler. Yalnız Ali'ye 'Türkmenoğlu Ali' değil, 'Alemdaroğlu Ali' denildi. Bu arada annesi Fatma Himmet adlı bir kocaya varmıştı. Ondan da kızı Kezban doğdu. Sonradan 'Ümmetler' denilecek olan bu ailenin oğlu Hasan (Çakal Hasan) ile Kezban baba bir kardeş. Tabi Himmet de ölünce Fatma Hanım yine kardeşlerine döndü. Bu kez yanında kızı vardı... Kekliklerin Mehmet ve Hüseyin, yeğenleri Ali'yi benimsedikleri gibi onun kardeşi Kezban'ı da bağırlarına bastılar. Vakti geldiğinde Eğret dışına gelin ettikleri kaydedilmiş. İki farklı babadan iki çocuğun anası Fatma Hanım 1930 yılında vefat etti...

    Yeğen Ali'den uzaklaşmayalım, Türkmenoğlu Ali'den, ya da Alemdaroğlu Ali'den... Küçük dayısına elalem 'Tellal' derken, Ali 'Tellal Dayı' diyordu. Böylece Alemdaroğlu Hüseyin'in lakabı yeğeninin ağzından bu şekilde kalıplaştı...

    Kekliklerin Ali'yi Bayat'lı Dudu ile everdiler. Dudu Yeşilömerin abisi Ali'nin karısıydı, o ölünce dul kalmıştı. Kekliklerin Alinin, Dudu'dan üç çocuğu oldu: Resul, Fatma ve Ramazan... Bu arada savaşlar döneminin en şiddetli yılları da başlamıştı. Ali cepheden cepheye koştu. On yıldan fazla savaştığı söyleniyor. Çocukları analarının gözetiminde... Anaları 'Anadudu' olarak biliniyor...
    

    KEL ALİ

    Derler ki Eğret'ten Birinci Dünya Savaşına 200'den fazla katılım oldu, Eğret'e geri dönen ise çok az kişiydi. İşte bunlardan biri Ali'dir. Uzun savaş yıllarının en çetinini Çanakkale'de gördü. Şarapnel kaburgasını parçaladı, yüzlerce kez ölümden döndü; ama sağ salim köyüne varabildi. Bir belgede bu durumundan şöyle bahsediliyor: "...Eğret Köyünden Türkmenoğlu Ali bin Ali bin Ali; 6. Fırka, 17. Alay, 1. Tabur, 3. Bölük, 1. Takım, 4. Manga eri iken malulen Çanakkale'den köyüne döndü..." 

    Belgede geçen 'malulen' ifadesini açıklayan olayı Torunundan naklen anlatayım; Sedyeyle sargı yerine getirdiklerinde kolu kopmak üzereymiş. Vücudunun diğer bölgelerindeki yaralar hariç... Tabi cephede anestezi filan hak getire, Ali her şeyi görüyor... Alman hemşire o kolu kesmeleri gerektiğini söylemiş. Buna şiddetle karşı çıkmış; 'Kesme dursun, tek elinen uçkurumu bile bağlayamam' demiş. Böylelikle kurtardığı kolu sebebiyle köyüne dönünce 'Çolak Ali' lakabı kazanacak... Yine torununa göre sırtı kesekli tarla gibiymiş, her tarafı yanmış; bu yüzden 'Yanık Ali' diyenler de var...

    Başka bir duyuma göre Arapların Mehmet (Gambırhüseyinin babası) ile görüştükten bir kaç dakika sonra Mehmet'in bulunduğu yer bombalanmış. Şehadetinden önce Mehmet'i son gören kişi de Kekliklerin Ali olmuş...

    Harpte yaşadığı bütün bu olaylar sebebiyle Onun için 'tam bir gâzi' diyorlar. İlerleyen yıllarda köyde büyük saygı duyuluyor kendisine. O kadar ki 'Kel Ali'nin önünden geçenin dinine zarardır.' diyorlardı. Son zamanlarındaki durumundan dolayı adı 'Kel Ali'ye çıkmıştı.

    Şimdi Anadududan olan üç çocuğuna dönelim. Kızı Fatma'nın akıbeti bilinmiyor... 

    Hacı İresil

    Büyük oğlu Resul, Hacıiresil diye bilinirdi. Ganioğlu Hüseyin kızı Fadime ile evlendi... Hacıresilin Üç kız bir oğlu oldu. Büyük kızı 'Çinigız' Rabia'yı Garmenlerin Ahmet Geçer'e, Fatma'yı Akbaşların Mustafa Karakaya'ya ve küçüğü Sabire'yi de Tingildeklerin Şaban Kasal'a verdi. 

    Oğlu Hüseyin 1934 yılında doğdu. Bu isim verilmesinin sebebi, dedesi Ganioğlu Hüseyin olduğu düşünülüyor...  Pırit Eşgiya diye bilindi. Sağıroğlu Mehmet kızı Şerife ile evlendi ve böylece Noritokaların Abdullah, Sağırmahmutun Halil, Tekelilerin Bekçirofi ile bacanak oldular. Onun da Adem adında bir oğlu ve Yüksel ile Aysel adlarında iki kızı oldu. Yüksel, Kemiklerin Süleyman Öter eşi; Aysel de Noritokaların Sucu Nuri Toka eşidir... Adem, Garaselimin kızı Refiye ile evlendi, 2017'de vefat etti... Piriteşgiya 1986 yılında öldü, eşi Şerife Hanım ise çok yıllar sonra, 2020'de vefat etti... 

    Ganigızı Fadime Hanım 1963 yılında vefat edince, Canalilerin kızı Satı ile ikinci  defa evlendi. Dananın Mehmet'ten 1952'de dul kalan Satı Hanımla çocukları yok, zaten bunun için değil yalnızlıktan kurtulmak için evlenmişlerdi. Hacı İresil bu ikinci evliliğinden sonra bir süre daha yaşadı ve 1985 yılında öldü... Satı Hanım oğullarının yanına dönüp orada 2003 yılında vefat etti...

    Kel Irmızan

    Türkmenoğlu Ali'nin küçük oğlu Ramazan... 'Gazcıgızı' Ayşe ile evlendi. Babası Abdullah çok kaz güttüğü için Gazcı lakabı takılmış; Hacıemirlah Emrullah Onay'ın kardeşidir. Öncesinde Danaların İsmail eşi (Keliban ve Dalmış anneleri) idi... 

    Ramazan-Ayşe evliliğinden üç kızları oldu. Fadime'yi Samancılardan Gamalı Ahmet Saçak'a, Esma'yı Çilmahmut'un İzzet Omak'a ve Muzaffere'yi Patlakların Celep İhsan Patlar'a verdiler. Ramazan, biyolojik olarak babasına çektiğinden 'Kelırmızan' diye bilindi...

    Gazcıgızı Ayşe Hanım 1975 yılında vefat etti. Kelırmızan dul olarak uzun süre daha yaşadı ve 1996'da O da vefat etti... 

    Kelali harpten döndükten sonra Dandırlı bir hanımla da evlenmişti. Ondan da bir kızı vardı, çocuğun adı bilinmiyor. Kadın, Kelalinin ağılda gizlice başka bir kadınla evlendiğini öğrenince kızını bırakıp kocasını terk etti. Bu kızcağızın küçükken vefat ettiği söyleniyor... 

    Haro Ahmet

    Kel Ali son olarak İlyenli (Demirli) Feride ile evlendi. Bu evliliğinden de iki çocukları dünyaya geldi. Seyit Ahmet ve Feride... Feride, Kokulunun hanımıdır, onun çocukları; Aynur, Ahmet, Adem, Satı ve Ali...  

    Bilenler oğluna 'Seydamet' dediler; fakat halk çoğunlukla onu sadece Ahmet olarak çağırdı. 1929 Doğumlu bu oğlunun 'Macurun Ahmet', 'Kel Alinin Ahmet', 'Haro' diye lakapları da oldu. Göde Mehmet Aydın kızı Dudu ile evlendi. Çocukları; Musa, Metin, Ali, Zekiye, Zeynep, Feride'dir. Feride'yi Büzüğalinin Avukat oğlu Halil İbrahim'e verdiler. Musa da yine Kekliklerden büyük dayının oğlu Gındi kızı Nazik ile evlendi. Macurun Ahmet 2007 yılında, eşi Dudu hanım ise 2019'da vefat ettiler...

    (Bir rivayete göre Ahmet ile Feride'nin anaları farklıdır, Kelali İlyenli iki hanımla evlenmiştir. Feride Hanım'dan Feride; Zekiye/Zeynep Hanımdan ise Ahmet doğmuş. Bununla beraber Feride'nin kayıtlarında ana adı Satı yazıyor. Ahmet/Hatice'den 1901 doğumlu Satı Hanım 1978'de vefat etmiş. Bu, Kelalinin son hanımı olmalıdır..)

    Bir başka husus da İlyenli eşi Feride Hanımın anasıyla ilgilidir. Kelalinin son hanımından kaynanası Şerife de kızıyla birlikte Eğret'e gelmişti. Kızı Feride 1933 yılında vefat ettikten dört sene sonra, Şerife Hanım da 1937'de vefat etti...

    Kel Ali'nin ağılda yaptığı üçüncü evlilikten bir kızı daha var: Kezban... Bigalı Sabri Kocausta'nın eşi olan bu kızı Bigalılar başlığı altında ayrıca ele alınacak... 

    Kelalinin bunca maceralı dünya yolculuğu 1957 yılında son durağa ulaştı...

    Biliyorum, isimlere boğduk ama; eskiler bu isimlerle yaşatılıyor, tarih geleceğe ancak bu şekilde aktarılıyor. Bu kadar isim arasında sürekli tekrar edenlerin dikkatle üzerinde durulması gerekiyor.

    ***

    Alemdaroğlu Mehmet'in torunu Gındi lakaplı Mehmet ile Alemdaroğlu Hüseyin yani Tellal Dayı, KIZILYEL soyadını aldılar.

    Halk arasında Keklikler diye bilinen, aslen Türkmenoğlu olan ve ana tarafından Alemdaroğlulara bulaşan Ali ve çocukları, soyadı kanunu ile önce 'Kızılyel' soyismini aldılar. Alemdaroğlu ana kanalının aynısı yani... Sonradan bu 'Tül'e çevrildi. Siz bu isimlerin sonuna 'TÜL' soyadını eklerseniz yazı daha anlamlı olur...



26 Aralık 2021

Küpeliler - Urganlılar

    

    Bilinen en uzak kökende 'Küpeliler' diye bahsedilmişler. Günümüzde bu lakap az çok biliniyor. Resmi belgelerde ise 'Berberoğlu' kaydı var; bu adla kaydedilenler genellikle yakın geçmişte Eğret'e berber olarak gelenler... Çoğunlukla Kütahya tarafından gelmişler; Takgaslar ve Aşşağılılar bunlara en güzel örnek. Emirdağ/Afyon tarafından gelenlere örnek olarak da Afyonlu Ali Usta gösterilebilir. Bunların ortak özelliği ise hepsinin de Öncül soyadını almış olmaları...

    Köy halkı arasında 'Urgancılar' ve 'Urganlılar' tabiri birlikte kullanılıyor. Anıtkaya ağzına daha yatkın olarak 'Urgannılâ' biçimi yaygın. Kendisine bu lakap yakıştırılan kişiden bahsederken de 'Urgannı' diyorlar.


    Küpelilerin hikayesine gelelim... Berberoğlu Mehmet Ali'nin ana baba adı Hüseyin/Hafize olarak kaydedilmiş. Tabi kayıt sırasında ikisi de rahmetli oldukları için haklarında bir şey bilinmiyor. Mehmet Ali'nin doğum tarihi bile 1843 olduğuna göre onların 1904'te ölmüş bulunmaları gayet normal. Zaten yakında Mehmet Ali de ölecek... İsimlerinden yola çıkarak kimlerden olduklarını ararken, Hüseyin/Hafize çocuğu olarak karşımıza Eminlerden başkası çıkmıyor. Buna rağmen Mehmet Ali'nin Eminlerden olduğunu söylemek için elde yeterli veri yok. Hem öyle olsaydı niye 'Berberoğlu' diye kaydedilsin ki? Aslen Osmanköylü olduklarını düşünmek daha mantıklı...

    Mehmet Ali'den devam edeceğiz... Büyük Gadem Ali'nin ilk eşi Havva Hanımdan tek kızı olan Ümmühan ile evlenmiş. Ümmühan/Ümmü Hanım aslında Gademlerin Körahmetin ninesidir. Burayı izah etmek lazım...

    Ümmühan'ı önce Danaoğlu Mehmet'e vermişlerdi. İbrahim adında bir oğlu oldu, kocası vefat edince Berberoğlu Mehmet Ali'ye geldi. İbrahim, Körahmetin babasıdır... 

    Berberoğlu ile Ümmühan Hanımın İbrahim ve Ali adında iki oğulları oluyor. 1881'de İbrahim, 1884'te ise Ali doğmuş. Arada ve öncesinde ölen kalan kardeşleri vardıysa bilinmiyor. Urganlılara İbrahim'den gidilecek...

    1881 Yılında doğan Küpelilerin İbrahim, önce Eyüplerin Derviş Halil kızı Ayşe ile evlendi. Bu evlilik yoluyla; Çorcalıoğlu Mehmet (Sakallının dedesi), Gobakoğlu İbrahim (Çerçimehmetin babası), Söylemezoğlu İbrahim (Dıkmanın dedesi) ve Türkmenoğlu Ahmet (Aliefenin babası) ile bacanak oldular...

    1902 Yılında bir oğlu olduktan hemen sonra Ayşe Hanım vefat etti. Oğlanın adını Mehmet koydular. (Mehmet'in doğum tarihinde bir yanlışlık olduğu kesin. Çünkü 1899 tarihli bir mahkeme kaydında Ayşe Hanımın vefat ettiği belirtilmiş; verese olarak da annesi Satı, eşi İbrahim ve oğlu Mehmet gösterilmişler.)... Berberoğlu İbrahim, bundan sonra veya daha öncesinde Garamusalar/Gödeşlerin Mustafa kızı Ümmü/Emeti ile evlendi. Bu evlilik sayesinde de Bükürlerin Hüseyin ve Ayanoğlu Hüseyin (Kölgecinin babası) ile bacanak oldular...

    Emeti Hanımdan da Hatice, Mustafa ve Hüseyin adlarında dört çocuğu daha oldu. 1903 Yılında doğan Hatice çocuk yaşta vefat etti. Mustafa 1909, Hüseyin ise 1913 yılında dünyaya geldi. 1914'te bir kızı daha olunca tekrar Hatice adını verdi. Bu ikinci Hatice de 1935 yılında bekar olarak vefat edecektir... 

    Bir yandan doğumlar olurken diğer yandan da ölümler durmuyordu. Evin büyükleri Mehmet Ali Dede ile Ümmühan Nine de birbiri ardına göçüp gittiler. Küpelilerin İbrahim Cihan Harbinden dönememiş, hangi cephede şehit olduğu bilinmiyor... Emeti Hanım ise, 1961 yılının Ağustos ayında vefat ettiğinde 75 yaşındaydı... Sağlığında çok 'cassur' bir kadınmış. İleşberlikte kadın işi kabul edilen yolmada literatüre geçecek kadar ustaymış. Çıkım çıkarken 'Guyruk da guyruk, Emetinin yağlı guyruk' diye çalışkanlığını methederlermiş... Şimdi sırasıyla bu evin oğullarına, üç erkek kardeşin macerasına  bakalım...

    KÜÇÜK MEHMET

    Küpelilerin İbrahim'in Ayşe Hanımdan tek oğlu Mehmet 1902 yılında doğdu. Boyundan dolayı ta baştan ona 'Küçük Mehmet' denilmeye başlandı. Daldalların Süleyman'ın kızı Hayriye ile evlendi. Hayriye Hanım, Bakkalsüleymanın Halası olur...  Küçükmehmet Hayriye Hanım ile evlenince; Çatalların Topçu ve  Naymelerin İbrahim ile de bacanak oldu...

    Küçük Mehmet'in oğlu yok; iki kızı oldu. Büyük kızı Ümmühan, Sağırların Hamza'nın ilk eşi oldu; Ramazan Sancak'ın anasıdır, 1950'de vefat etti... Küçük kızı Ayşe ise Patlakların Çete Mehmet Patlar'ın eşi oldu, 2008'de vefat etti... 

    Küçükmehmet 1945'te öldükten sonra Hayriye Hanım yalnız kaldı. Kızları da gelin oldu gittilerdi çünkü. Bu dönemde nasıl olduysa, kardeşi Dayı lakaplı Gödenlerin Mehmet ile araları açılıyor. Biraz da küslüğü uzatmışlar galiba. Yörüğoğluların Aliefe nasihat etmiş buna; 'Bak Hayriye, Dayıynan aranı iyi dut. Valla akraba deye bana filan güvenme, saba başına bişey gelcek olursa sana Dayıdan başka bakan çeken olmaz!'... Ondan sonra kardeşiyle barışan Hayriye Hanım 1970'te vefat etti...

    URGANLI

    İbrahim Emeti Hanımdan 1909'da doğan büyük oğluna Mustafa adını koydu. Vakti gelince onu Alemdaroğlu İbrahim (Garadelinin abisi)nin küçük kızı Zehra ile evlendirdi. (Ablası Abide ile bu iki yetime Küpeliler dendiği ve bu lakabın aslında bu iki kardeşe ait olduğunu söyleyenler de var.)

    Evin büyükleri; nine dede, ana baba ve abi Küçükmehmet ölünce büyük olarak Mustafa kaldı... Üç kız, üç de oğulları oldu; bunların en büyüğü 1937, küçüğü ise 1949 doğumlu olduğunu düşünerek bahsedilen zaman dilimini kıyaslayın... Kızlarından Huriye'yi Hacıapdıramanların Halil (Keleş)'e; Hatice'yi Seydilerin Veysel (Yavuz)a; Halime'yi de Daldalların Gociban (İbrahim Honça)ya verdi...

    Mustafa'nın oğulları ise İbrahim, Mehmet Emin ve Adem'dir. Büyük oğlu İbrahim 1941 yılında doğdu. Uzun yıllar Afyon'da Kahvehanede çalıştığını anlatırdı. O dönemde Afyonlu Emine ile evlendi. İlk oğlu doğduktan sonra Anıtkaya'ya döndü, hayvancılık yapmaya başladı. Büyükbaş hayvan kurbancılığı Onunla başladı denebilir. O yıllarda hiç bir bayram yemeğine yetişemezdi... 

    Üç oğlu ve iki kızı oldu; Mustafa, Yılmaz, Alparslan, Kerime ve Selime... Büyük kızı Kerime, Paşanınömerin Ahmet Yaman eşi; küçük Selime de Kelhasanınalinin Mevlüt oğlu Hasan İnanır eşidir... Büyük oğlu Mustafa 1971 yılında doğdu. Anıtkaya dışından Hediye ile evlendi; İbrahim ve Emine adında bir oğluyla bir kızı oldu. Emine Gecegonduların İbrahim oğlu Beytullah Omak eşidir... Ortanca oğlu Yılmaz ise Afyon'dan teyzesinin torunu Kadriye ile evlendi. Bir oğlu üç kızı oldu. Kızlarının büyüğü Emine, Garagaş Emmisinin küçük oğlu Veysel eşidir... Küçük oğlu Alparslan Urfalı bir hanımla evlendi ve oraya yerleşti...

    Urganlınıniban yahut diğer lakabıyla Evizo 1999 yılında vefat etti... Eşi Emine Hanım ise 2021'de öldü...

    Mehmet Emin Patlaklardan Fadik ile evlendi. Hakkıların Kahvecisüleyman ve Şeherlioğlunun Ahmet ile bacanak oldular. Mustafa, Zehra ve İbrahim adlarında üç çocuğu oldu. Zehra, Şeherlioğluların Mehmet Kırdar'a, yani teyzesioğluna vardı... Mustafa, Dandırlı Gülay ile evlendi. Mehmet Emin ve Fadik adlarında bir kızı ile bir oğlu var... İbrahim, teyzeoğlusu Metin Yırgal kızı Medine ile evlendi. Bahar, Yağmur ve Damla olmak üzere üç kızı var... Mehmet Emin 2012, Melahat Hanım ise 2021 yılında vefat ettiler; çocukları Anıtkaya'da oturuyor...

     ... Ve Urganlının küçük oğlu Adem 1949 yılında doğdu. 'Garagaş' lakabıyla tnınır. Takgasların Mahmut kızı Şerife ile evlendi. Takgasların Resul Öncül, Güdüğizzetineminin Abdullah Sağlam ve Galgancıların Osman Aytar ile bacanak oldular...  Zehra, Mustafa, Harun, Veysel ve Mübeccel isimlerinde iki kızıyla üç oğlu var. Zehra, Arabınmuhittinin Şükrü Zenger eşidir... Mustafa, Dandırlı Fadime ile evlendi. Üç çocuğu var, Afyon'da oturuyor... Ortanca oğlu Harun da Anıtkaya dışından evlendi; iki çocuğu var ve Afyon'da oturuyor... Küçük oğlu Veysel ise, emmioğlusu Yılmaz'ın kızı Emine ile evli; Adem adında bir oğlu var ve Anıtkaya'da oturuyorlar...

    Çocuklarının hikayesini anlattığımız Küpelilerin Berberoğlu Mustafa'nın Urganlıya dönüşme olayı ilginçtir... Herkes gibi ileşberlik ve hayvancılıkla uğraşan Mustafa, beygir koşarken terbiye kayışı bulamadığı için urgan bağladı. Dinlediğime göre, bu vaziyette Onu ilk gören Bükürünali, 'Ne o len Urganlı' diye takılmış; böylece adı 'Urganlı' olarak kalmış... Yokluk, ona yeni bir isim koymuştu. Urganlının ölümü de trajik oldu. 1974'te Damda koç vurması sonucu aldığı darbeden kurtulamadı... Eşi Zehra Hanım çok sonra, 2011'de vefat etti...

    Urganlının üç oğlunun üçü de büyük oğullarına babalarının adını verdi: Mustafa...  Hepsi de 'Urgannının Mısdık' diye biliniyor.

   TEKE

    Berberoğlu İbrahim'in (ikinci hanımından) küçük oğlu 1913 yılında doğdu. Adını Hüseyin koymasının sebebi kendi dedesinin adı olmasıdır... Hüseyin'e kısaca 'Teke' diyorlardı. Bükürlerin kızı Satı (Teyzesinin kızı) ile evlendi, çocuğu olmadı. Sağırisa zaten bacanağı oluyordu. Onun küçük oğlu Hasan'ı evlat edindi. 

    Sağırisanın Hasan, artık bundan sonra hep 'Tekenin Hasan' diye bilinecektir... Sağırların Kelapdıllanın Hasan Sancak kızı Muhsine ile evlendi. İki oğlu var, büyüğünün adı Hüseyin; küçüğünün adı ise Emirhan...

    Satı Hanım 1990 yılında, Tekehüseyin 1991 yılında olmak üzere karı koca arka arkaya vefat ettiler...

    ***

  Berberoğlu Mehmet Ali'nin çocukları, diğer Berberoğlular; Takgaslar, Aşşağılılar, Berber Ali usta gibi Soyadı uygulamasında ÖNCÜL soyismini almışlar...



21 Aralık 2021

Aşşağılılar

     Üç kardeştiler... Üç erkek kardeş... Ahmet, Osman ve Ali... Babaları Halil, berberlik yapmak maksadıyla Girey Ovasından gelmişti. Gireği (Aslanapa) Nahiyesine Eğretliler böyle diyor. Şimdi Altıntaş'a bağlı bir köy var, Gökçeler... Altıntaş ile Aslanapa arasında, Aslanapa'ya daha yakın. Eskiden Aslanapa'nın köyü zaten... O zamanlardaki adı 'Aşağı'... İşte üç kardeşin babaları Halil veya adını bilmediğimiz dedeleri, bu köyden kalkıp Eğret'e gelince, Eğretliler ona 'Aşşağılı' diyor. Çünkü berber çok köyde, yeni berberi diğerlerinden ayırmak için geldiği köyü ile birlikte anıyorlar.

    Tabi olay bu kadar basit olmayabilir, biraz derine inince bakalım şu basit anlatımı destekleyecek verileri bulur muyuz...

    Takgasların atası ile Aşşağılıların atası Aslanapa tarafından birlikte gelmişler, söylentisinin izahını Takgaslar başlığında yapmış ve şu sonuca varmıştık: Aynı yerden gelmiş olabilirler, ama geliş zamanları farklıdır; önce Takgaslar sonra Aşşağılılar gelmiş. Belki Takgasların atası Berberhüseyin ötekinin gelişine öncülük etmiştir. Defter sıralamasındaki yerlerinden yola çıkarak bu kanaate varılıyor.

    Berber Hüseyin 20. sıraya kaydedilirken, Aşşağılıların atası kabul edilen 'Muradoğlu Halil'in oğlu Ahmet' 39. hane olarak kaydedilmiş. 'Uzun boylu, kara bıyıklı' olduğu  belirtilen Ahmet'in 1813'te doğduğu da yazılmış. Hanede 12 yaşındaki kardeşinden başka kimse yok...

    Benim yorumuma göre Girey Ovasından önce Berber Hüseyin geldi Eğret'e... İş tutup yerleşince Aşağı köylü Murat oğlu Halil'i çağırdı... Halil vefat ettiğinde iki oğlu Ahmet ve Murat vardı; deftere kaydedilen onlardır... Murat isminden yola çıksak bile önemli bağlantılara ulaşabiliriz. Bir defa bu isim Takgaslarda da kök isimdir. Eğret'te bir başka Murat ismiyle bütünleşen sülale Hacımuratlardır. Hacıların Yetimler kolu diyebileceğimiz bu sülalede Hacımurat ve Tülümurat isimleri malumdur... Şimdi, dört bir yanı Hacılarla çevrili Aşşağılıların Efemehmetin ev neden orada bulunduğu anlaşılmıştır sanırım...

    En başta sözünü ettiğimiz üç kardeşin babaları olan Halil; 1831'de  'Uzun boylu, kara bıyıklı Muradoğlu Halil'in oğlu Ahmet' diye kaydedilen kişinin oğludur. 

    İşte o Aşağılı Halil, Omarcıklardan Emine Hanım ile evlendi, sözünü ettiğimiz üç oğulları oldu. Gün geldi, vadesi yetti... Oğlanların anneleri Emine Hanımın ise bir ayağı çukurdaydı... Üç kardeşin her birinin birer oğlu oldu... Kardeşlerin hikayesine bakalım...

    
    EFE MEHMET

    Üç kardeşin büyüğü Ahmet 1880 yılında doğdu. Halil kızı Hatice Hanım ile evlendi. Hatice Hanımın Ayanoğlu Halil kızı olduğu bildirildi; ama babası vefat etmiş bulunduğu için tam olarak onun hangi Halil olduğu belirlenemedi. Bir kızları olduğunda adını Sultan koydular. Sultan, Emiraliler/Yeşilömerlerin Ali oğlu Osman'a vardı. Eşi Çanakkale'de kaldıktan sonra akıbeti ne oldu, bilinmiyor...

    Uzun süre sonra 1911 yılında bir oğlu dünyaya geldiğinde, evin büyüğü Emine Nine henüz sağ idi. İlk erkek torununun adının, kendi babasının adı Mehmet olmasını istedi... 

    Emine Nine vefat etti, torun Mehmet büyüdü. Büyüdükçe ona da 'Aşşağılı' demeye başladılar... Aşşağılı, Veyislerin Hacıarif  kızı Güllü ile evlendi. Güllü Hanım Körhocanın kardeşidir ve anası sebebiyle Hacılardandır... Lakin bir müddet sonra, 1930'da Güllü Hanım vefat etti...

    Bu arada 1928 yılında Aşşağılının mahkemeye müracat ederek yaşını büyütmek istediğini görüyoruz. Doğum tarihi 1909 olarak düzeltiliyor. Aynı yıllarda benzer başvurulara sık rastlandığına bakılırsa; bu, askerlik veya vergi mükellefiyetiyle ilgili bir durum olabilir... Ayrıca bu dönemde kendisine ikinci ve daha kalıcı bir lakap olarak 'Efe Mehmet' de diyorlardı.

    Efe Mehmet, Körüslerin şehit Ali'sinin küçük kızı Ümmühan ile ikinci evliliğini yaptı. Yani Ak Ömer'in küçük kardeşiyle... Böylece Gödecinmısdık ve Araplarınşükrü ile de bacanak oldular...  Aşşağılının çocukları Ümmühan Hanımdandır. Yaş sırasına göre çocukları; Huriye, Osman, Salim ve Ahmet'tir... 

    Tek kızı Huriye en büyük çocuğudur. Patlakların Hasan ile evlendi. Kardeşler arasında ilk vefat eden Huriye'dir, 1963'te öldü... Kızından yedi yıl sonra 1969 yılının son gününde Efemehmet vefat etti. Öldüğünde 60 yaşındaydı...

     Büyük oğlu Osman 1939 yılında doğdu, Gödeş Mısdık kızı Hatice ile evlendi. Hatice ile Osman teyze çocuklarıdır. Vildan, Halime ve Huriye isimli üç kızları olduktan sonra Osman 1972'de bir kazada vefat etti... Kocası ölünce Hatice Hanım anasının evine döndü. Kızları Vildan, Gugukların Sünnü (Halil Ün) eşi; Halime, Sıntırların Ali oğlu Mevlüt eşi oldu. Önceden vefat eden ablasının adını koyduğu küçük kızı Huriye ise Anıtkaya dışına gelin oldular... İlk iki kızı gelin olduktan sonra Hatice Hanım Afyonlu birine kocaya vardı ve 2020'de vefat etti...

    1943 Doğumlu ortanca oğlu Salim'e 1960 darbesinden yadigar bir lakap takıldı: 'Başol'... Başol Anıtkaya dışından evlendi, bir kızı oldu. Kızı, Manisa'da evlendi ve orada yaşıyor. Başol Salim ise 1997 yılında vefat etti...

    En küçükleri 1950'de doğan Ahmet, doğal olarak dedesinin adını aldı. Çeşitli sebeplerle ilerleyen yıllarda kamburlaştı. Bir kaç dönem de muhtarlık yapınca 'Gambır Muhtar' veya 'Topaloğlu' olarak tanındı. Kendisi gibi engelli Firdevs Hanım ile evlendi. Bu durumları sebebiyle çocuk sahibi olamadılar... Annesi Ümmühan hanım da 2000 yılında vefat ettiği için; Kambur Muhtar 2011'de öldüğünde geride sadece eşini bırakmıştı. Firdevs Hanım Efemehmetin evinde yalnız yaşıyor...

    
    CÜCELER

    Üç kardeşin ortancası Osman, 1883 yılında doğdu. Esmer renginden olsa gerek kendisine  'Arap Osman' diyorlar. Hasan kızı Kezban ile evleniyor; ama çocuğu olmayınca kimsesiz bir macur çocuğu olan Ali'yi evlat ediniyor. 

    Kurtuluştan hemen sonra Allah Arap Osman'a Aziz adını vereceği bir evlat bahşedince, 'Macur Ali'yi çıkarıyorlar. Aziz ile birlikte aile 'Cüceler' diye anılmaya başlıyor. Hikaye onunla devam edecek, ama babası Araposmanın ne zaman vefat ettiği açık değil. 1925'ten önce vefat etmiş olmalıdır. Yunanlılar tarafından izinsiz işe gitme bahanesiyle öldürüldüğü yönünde bir duyum aldım, eğer bu doğruysa oğlunun doğumunu görememiş demektir. Ya da Aziz'in doğum tarihi yanlış...

    Olcaklı Ahmet kızı Fadime ile evlenen Cücelerin Aziz, Amcaların Kelmehmet ve Dönelerin Hasan bacanak oldular... Eğret kütüğü incelendiğinde Aziz'in annesi Kezban Hanımın başka bir köyden olduğu anlaşılıyor; fakat nereli olduğu bilinmiyor. Babası hayatta olmayan tek oğlunu Kezban Hanımın everdiğini ve bu konuda tek söz sahibi olduğunu düşünerek O'nun Olucaklı olduğuna hükmedebiliriz. Neden bir başkası değil de Olucaklı Ahmet'in kızıyla everdi? Tabi Fadime Hanımın ninesi Omarcıklardan olduğu da unutulmasın; dipte Aziz'in büyük ninesi de Omarcıklardan idi... Olucaklı olduğu düşünülen Kezban Hanım, oğlunu Fadime ile everdikten sonra en küçük torununu da gördü ve 1967 yılında vefat etti...

    Dördü oğlan üçü kız, yedi torunu oldu. Yaşlarına göre bunların adları; Osman, Emine, Hanife, Mevlüt, Hakime, Hasan ve İbrahim'dir. büyük oğluna babası Arap Osman'ın adını veriyor. Hasan da Kezban Hanımın baba adı... 

    Cücelerin Aziz yetmişli yıllarda İzmir'e yerleşti... Daha doğrusu çocuklarının peşinden gitti gibi... Orada 2004 yılında vefat etti. Eşi Fadime Hanım ise kendisinden on yıl sonra yine İzmir'de vefat etti...

    Büyük kızı Emine, Yeñimısdık oğulluğu, aslen Olucaklı Azim'in eşidir... Hakime, Fadime Hanımın genç yaşta ölen ablasının adıdır. Önce Tellilerin Halil oğlu Veysel ile evlenen Hakime daha sonra Göçmen Süleyman oğlu Şeref'e vardı. Şeref ile Hakime'nin babaları emmi çocuğudur; 2021 Yılında da onun ölümüyle dul kaldı... 

    Büyük oğlu Osman, Afyon'a yerleşti, az da olsa Anıtkaya ile bağını korudu. Patlakların Çetenin kızı Ümmühan ile evlendi; Tokanorilerin Zeki Toka ile bacanaklardır... Bir kızı Hacapdıramanların Şeytanahmetin Zafer Selek eşidir... Çocukları ve torunlarıyla halen Afyon'da yerleşik. Bununla beraber köye yaptıkları yeni evlerine sık sık gelip gidiyorlar...

    İkinci oğlu Mevlüt 1958 yılında doğdu. İzmir'de yerleşik Anıtkayalılardan Yeşilömerlerin Ömer kızı Ayşe ile evlendi. Nesrin adını verdiği kızı Anıtkaya dışından bir beyle evlendi ve halen İzmir'de yaşıyorlar... Bir oğlunun adı Aziz, Şaşdımların Yılmaz kızı Öznur ile evli... Mevlüt, 1996 yılında İzmir'de vefat etti; çocukları orada yaşıyorlar..

    Küçük oğlu İbrahim, dayısı Olcaklı Nazmi'nin kızı Ayşe ile evlendi.

   

    GÖÇMEN SÜLEYMAN

    Üç kardeşin en küçüğü Ali 1886 doğumlu. Omarcıklardan Mehmet kızı Hafize ile evlendi. Bir kuşak aksaması ile hala-dayı çocuğu sayılabilirler... Ali'nin de Süleyman adında bir çocuğu oldu.

    Süleyman daha küçükken 1. Dünya Savaşı patlak verince Ali de gittiği cepheden geri dönemedi, şehit oldu. Bundan sonra annesiyle yapayalnız kalan Süleyman'a dayıları Altındiş ve Güdükizzet sahip çıktı. Amcalarından bir vefa görmedi. Yunan gittikten sonra, Daldalların evin alt yanında küçük bir yere ev yapıp yerleştiler. Orada sığıntı gibi durdukları için lakabı 'Göçmen Süleyman' oldu. (Öğrendiğim kadarıyla lakabın gerekçesi bu) 

    Vakti gelince Sağırların Kör Mustafa kızı Emine ile evlendi. Burada ilginç bir durum var... Hafize Hanım, oğlu biraz büyüdükten sonra Sağırların Kör Mustafa'ya varmış ve onun ikinci eşi olmuştu. Yani Hafize Hanım oğlu Süleyman'a, ikinci eşinin kızını almış oldu. Bir başka deyişle Emine Hanım, analığının oğluna vardı... Ayrıca Emine Hanımla evlenince; Apdıramanların Kelhasan, Arapların Gözelali ve Şimbilemin ile bacanak oldular...

    Bu evlilikten sırasıyla Veysel, Ali, Sami, Münevvere, Hafize, Şeref ve Hatice adında çocukları oldu... 1939 yılında doğup beş yaşında vefat eden Hatice'nin adını tekrar küçük kızına vermişler. Sonuçta dört oğlan üç kız, yedi çocukları oldu...

    Büyük kızı Münevvere, Çolakhüseyinin Veli Ildız'a, yani Kediveliye vardı... Ortanca Hafize, Kelhasanın yani teyzesinin oğlu Yusuf eşidir... En küçüğü Hatice ise Dalmışın Halil İbrahim'e varmıştı, boşandılar ve Anıtkaya dışına kocaya vardı ve orada vefat etti...

    Büyük oğlu Veysel 1936 yılında doğdu, Tomanınibram kızı Ayşe ile evlendi. İki kızları oldu; Muhsine ve Nesrin... Muhsine Gözelalinin Ahmet Tok eşidir... Gözelali ile Göçmensüleyman da bacanak idi... Küçük kızı Nesrin ise İzmirli bir bey ile evlenip Almanya'ya yerleştiler... Veysel, 2015 yılında İzmir'de vefat etti...

    İkinci oğluna kendi babasının adı olan Ali ismini vermiş. Kelhasanın kızı Sultan ile evlendi. Yani yine teyze çocukları evlendi. Erken dönemde İzmir'e göçtüler... Halil ve Süleyman adında iki oğulları oldu. Süleyman, yedi sekiz yaşlarındayken vefat etti. Halil ise Dendenin Ömer kızı Hacer ile evlendi. Sultan ve Mehmet Ali adlarında bir kızıyla bir oğulları var. Göçmensüleymanın Ali, İzmir'de yerleşik olmasına rağmen uzun zamandır yaz aylarını Anıtkaya'da geçiriyor...

    Diğer oğlu Sami, Hacıariflerin Kelahmet kızı Emine ile evlendi; Sağırların Pehlivan Ali Osman ve Bilallerin Demircimısdık ile bacanak oldular.... Pehlivan, dayısı olur; aynı zamanda emmisidir de. Çünkü hem anasının hem babasının kardeşi; bunlara ek olarak bir de bacanak oldular... Kardeşlerinin ardından Sami de İzmir'e yerleşti. Bir kızıyla bir oğulları oldu. 1983 Yılında İzmir'de vefat etti... Kızı Şenay, Gözelalinin Mevlüt oğlu Ümit Tok eşidir. Aralarındaki akrabalığı tekrarlamaya gerek yok... Oğlu Süleyman ise halasının kızı Fadime ile evlendi. Sami ve Eminenur adlarında bir oğluyla bir kızı var; halen İzmir'de oturuyorlar...

    Göçmensüleymanın küçük oğlu Şeref, Tekelilerin Kadir kızı Fadime ile evlendi. Fadime Hanım, Bekçirofi ve İbilinin kardeşidir... Kardeşleri gibi İzmir'e yerleşti. Süleyman adını verdiği bir oğlu oldu. Eşi Fadime Hanım 2007 yılında vefat etti... Daha sonra Cücelerin Aziz kızı Hakime ile evlendi... 2021 Yılında İzmir'de vefat etti... Oğlu Süleyman İzmirli bir hanımla evlendi; Şerafettin ve Barış adında iki oğluyla İzmir'de yaşıyorlar...

    Göçmensüleymanın hanımı, Sağırların Körmustafanın, yani üvey babasının kızı Emine Hanım 1984 yılında vefat etti. Kendisi ise karısından çeyrek asır sonra, 2000 yılında vefat etti...

    ***

    Bu şekilde her birinin kendi macerasını yaşadığı üç kardeşten büyükleri, soyadı olarak 'ÖNCÜL'ü aldılar. Bu soyisim tercihinde Takgasların etkisi var; bu etkinin sebebi başta ayrıntılı anlatıldı... Yalnız; küçük kardeş Ali'nin oğlu Göçmen Süleyman eşi tarafının soyadı olan 'SANCAK'ı tercih etti... 

  

19 Aralık 2021

Kar Kakma

    Yazın harman mevsimi kadar olmasa da kış aylarının da kendine has rutinleri vardır. Kesinlikle yapmak zorunda olduğun işleri yazın nasıl aksatırsan zarar ediyorsan, kışın da istenmeyen sonuçla karşılaşırsın. Bu yüzden işler rutinleşmiştir. "gar kakmek" onlardan biridir ve kar yağışına bağlıdır.

    "kakmak" veya "kakdırmak" Eğret sözlüğünde itmek, dürtmek anlamlarına geliyor. Mesela bıçak kakdırırsın, arabayı kakdırırsın, sıradaki birini öne doğru kakdırırsın vs. 

    "Gar kakma" ise kısaca dambeşi kardan temizlemektir. Bu yüzden 'dambeş kakma' da denir. Kış gelmeden sıvanarak sağlamlaştırılan, izolasyonu tamamlanan dambeşler yağmur suyundan çok fazla etkilenmez. Çünkü sıvama esnasında verilen akıntı sayesinde yağmur suyu oluklardan şarlar. Kar öyle değil; hemen erimediği için dambeşe yük olur, bekleme süreci uzarsa yavaş yavaş çorağa işleyeceğinden yük de ağırlaşır. Bu yüzden ondan hemen kurtulmak gerekir. Gar kakmanın temel esprisi bu.

    Genellikle karlı kış sabahlarında hayatın bir süreliğine dambeşe çıktığı sanılırdı. Her evin dambeşinde birkaç hareketli garaltı, yan taraftaki komşu dambeş garaltılarıyla şakalaşır, serin ve temiz havada şen kahkahalar yankılanırdı. İşini erken bitiren evine inmez, komşu dambeşi kakmaya devam ederdi. Ta harman zamanında unutuldu sandığımız komşu yardımlaşması, şimdi dambeşte ama bu kez tırmıkla devam ederdi. 

    Evet, bu iş tırmıkla yapılıyor. Harman yerinde saman veya badas toplamaya yarayan düz, küçük harman dırmığıyla. Önüne kattığın kar tabakasını sıyırarak dambeşten aşağı atıyorsun. Kar hafifse ve dambeşin fiziki durumu uygunsa bu iş zevkli bile olabilir. Amma 10 santim fazlası kar kalınlığında işler zorlaşır. Kakmaya başladığın noktada hızlı hareket edebilirsin; ancak ilerledikçe kürüyeceğin kar miktarı çoğaldığı için fazla güç harcaman gerekir. Yavaşlarsın mecburen. Sakın ha durma, durursan işler can sıkıcı bir hal alır. O bir anlık duraklamada bile tabanı hafifçe donar ve sen onu tırmıkla artık yerinden gıyneştiremezsin. Birkaç postada vuracağın darbelerle orayı ancak temizleyebilirsin.

    Kakılacak karın cinsine de bağlıdır işin zorluğu. Kar kuru ise, yani tamamen donmuş ise onu hareket ettirmek kolaydır. Hafiften erimeye başlamış sulu kar kakmak en berbatıdır. Onu tek sürüşte dambeş dışına indirmek pek mümkün olmaz. Bu yüzden sürüş mesafesini kısa tutmak gerekebilir. Bunun yolu, önce saçak kenarlarından birkaç metrelik kısmı temizlemek, sonrasında daha gerideki kısımları aşağı atmaktır. Eğer dambeşin dört cephesi yoksa yandın demektir. Hele bir de tek cepheliyse, Allah kolaylık versin; hepsini aynı saçaktan aşağı atmak zorundasın.

    İşi kolaylaştırmanın bir yolu da fazla kar birikmesini beklemeden bu işi yapmaktır. Kar dinsin de çıkarım diye düşünürsen olmaz. Bazan kar yağarken de kakman gerekebilir. Gece kar yağarken ortalık aydınlık olur, gece de olsa dambeşe çıkmaya erinmemeli. Sabah kalktığında 30 santim karı görünce ne yapacaksın. Böyle bir durumla karşılaşmamak için günde iki kere gar kaktığımız olmuştur.

    Tamam, işin özü dambeşteki karı aşağı indirmek; ama bu basit işi yaparken bile dikkat etmen gereken hususlar var. Tırmık kullanılacağını söyledik, bunun dışında tamamen erime sürecine girmiş kar için dambeşe çıkmaman gerektiğini de unutma. Böyle bir durumda dambeş çamurdur çünkü; bastığın yerde ayak izin kalır ve orada biriken su yol bulup aşağı akar. En iyisi eriyen karı kendi haline bırakmak, nasılsa o kendi kendini yiyip bitirir.

    Dambeş sıvarken saçaklar ve olukların durumuna özen gösteriliyordu. Kışın kar kakarken yine olukları gözetmek gerekir. Saçaktan aşağı bıraktığımız noktaya dikkat etmeli, orada oluk bulunmadığından emin olmalıyız. Yoksa karla birlikte oluk da kendini aşağıda bulur. Zaten oluk dediğin ne ki, açılıp uzatılmış bir teneke parçası, yahut bir boru eskisi. Onu bırak düşürmeyi, kımıldatmak bile sakıncalı. Çorakla birleşme noktası açılırsa oradan su alabilir.

    Eskiden özellikle ocak baca delikleri dambeş yüzeyi seviyesinde kalırdı. Özel bir baca yükseltisi olmazdı. En fazla baca deliğinin çevresinde bir kaç taş olurdu, o kadar.  İşte kar kakma sırasında dikkat edilmesi gerekli ikinci husus bu baca deliği olmalıdır. Kenardaki taşların veya kar topaklarının ocaktaki tencereye düşmesini istemeyiz.

    Dambeşe çıkış için merdimandan başka yol yok; lakin işi bitirip inerken alternatifler çoğalır. En kestirmesi ise kakılan kar yığınları üzerine yumuşak iniş yapmaktır. Bir dambeş boyu 2,5 - 3 metre diyelim, kar üstüne adım atıp inebildiğimize göre demek ki 2 metre yüksekliğinde bir kar yığını oluşmuş oluyor. Her zaman değil tabi, ama çoğunlukla böyle olurdu saçak altları.

    Üşünmez olunur mu, elbette çok üşürdük bütün bunlar olup biterken. Amma ocakta tıkırdayan taharnanın sarımsak-nane-kekik karışımı enfes kokusu karşılardı bizi eve girince. Kaşıkladıkça ısınırdık.

    Bize mi öyle geliyordu, yoksa gerçekten fazla mı kar yağıyordu bilinmez; Anıtkaya sokaklarında, yolun iki yanında dağ gibi kar yığınları bir kaç ay öylece kalırdı.


10 Aralık 2021

Kellan, Dellan, Körlan

     Anıtkaya'da bazı kelimelerin söylenişinde başka yerlerde görülmeyen özel durumların oluştuğunu biliyoruz. Gayet doğal bir durum, her yerleşim yerinde böyle söyleyişe has özellikler oluşur. Dilciler bu duruma "ağız" özelliği diyor. 

    Bazan kelimeyi değişik telaffuz ederek böyle bir durum oluşabilir. Bazen de ekler birleştirilip kelime yeni bir forma büründürülür. Buna benzer bir durum, kelimeleri birleştirilerek de ortaya çıkarılabilir. İşte bunlara üç örnek...

   
     Kellan
    'Kel' malum, saçı olmayan. Bu durumda olanlara doğrudan, isminin başına bu sıfatı getirerek lakabını takmışlar. Örneği bol; Kel Amet, Kel Mehmet, Kel Salek, Kel Süleyman, Kel Arzıman, Kel Ömer, Kel Yusuf, Kel Apdılla, Kel Osman, Kel İban, Kel Bekir... 

    Anıtkaya'ya has olmamak üzere en meşhur kellerden biri, masal kahramanı Keloğlan. Bu yakıştırma da bizde çok kullanılıyor. Yukarıda saydığımız gibi kellerden birinden söz ederken, isim belirtilmeden Keloğlan denilir, kime işaret edildiği anlaşılırdı. Yalnız bu söz bu şekilde söylenmez; iki kelime 'kel' ve 'oğlan' birleştirilirken biçimi değiştirilir ve "kellan" haline getirilir. 'Kellan'dan iki kilo şeker al.' dendiğinde Eminlerin Süleyman Eren kastedildiği hemen anlaşılırdı. Kel Süleyman yerine "Kellan" dendiğinde sanki bu kelimeye biraz daha samimiyet yüklenmiş gibi gelirdi bana.

   
     Dellan
    Formül anlaşıldı sanırım. 'Deli + oğlan' birleştirildiğinde 'delioğlan' olması lazım değil mi? Öyle olmuyor işte, 'dellan' olup çıkıyor. Deli Âmet, Deli Ali, Deli Mêmet, Deli Yakıp, Deliban, Deli Mısdık... Bunların deliliğinden kasıt zeka özürlülük değil; deli dolu olmaları, çabuk parlamaları, ani karar vermeleri vesair... Hatta bazen cevval, gözüpek, yiğit tabiatlı kimselere de 'deli' deniliyor. İşte bu 'dellan' sözüne saydığımız anlamların tamamı yerleştirilmiş. Kendisine böyle hitap edilmesinden rahatsız olanı görmedim.
    

    Körlan
    Öncekiler kadar olmasa da benzer bir kullanım görme engelli kişileri tanımlamada da kullanılıyor. Kör Âmet, Kör Şükrü, Kör Halil, Kör Mısdıfa... Bunlara da 'kör + oğlan', 'köroğlan' anlamında 'Körlan' dendiğini duymuştum. "Körlanın beygir gibi..." veya buna yakın bir deyimi de birkaç kez işittiğimi hatırlıyorum.

    Her üç kelimede de gizli bir içtenlik bulunduğunu, daha söylenirken hissedersiniz.



06 Aralık 2021

Sağırlar

     
    Herkes onları "Sağırlar" diye bilir. Bu geniş sülalede işitme problemiyle öne çıkan birine rastlanmamış. Neden böyle bir isimlendirme yapıldı, anlaşılamıyor. Esasında kayıtlarda da Sağırlar denmiyor. Yalnız 1905 tarihli bir mahkeme kaydında "Sağıroğlu Hacı Hasan" ve 1909 tarihli başka bir kayıtta da "Sağıroğlu Salih bin Hasan" ibarelerine rastladım. Baba oğul ikisi de komşularının davalarında şahit olarak kaydedilmişler. Resmiyette sülaleye "Sağırlar" veya "Sağıroğulları" dendiğine dair başka bir belge yok. Lakin öteden beri halk arasında Sağırlar diye bilinirler. Aileden çok hoca çıktığından olsa gerek zaman zaman "Hocalar" dendiği de olur.

    Bununla beraber aile içinde anlatılagelen hikayeye göre; kökleri başka bir köye dayanan büyük nine, yanında oğlu Ahmet'i tay getirmiş. Kulakları ağır işiten Ahmet'e sağır diyorlar, zamanla bu yakıştırma sülale adına dönüşüyor. O zaman sülaleye adını veren kişi bizim bildiğimiz Sağırlardan değil demektir. Zira o yıllarda bu sülaleye Hacımustafalar deniliyordu. Demek ki Hacımustafaoğlu Ahmet, Hacımustafaların üvey oğludur; günümüzdeki Sağırlar da bu Sağır Ahmetin torunlarıdır... Yalnız bu anlatılanların belgeye dayanmadığı belirtelim...

    Ulaşılabilen en eski kayıtlara Hacımustafaoğulları olarak geçirilmişler. Uzun boyu ile dikkat çeken Hacımustafaoğlu Ahmet, 1780'lerde doğmuş. 1818'de Salih ve 1821'de Mustafa adını koyduğu oğullarının da kaydı var. Arada ve öncesinde ölenler var mıydı bilinmiyor. Zaten küçük oğlu Mustafa da Tanzimat'tan önce vefat ediyor, geriye kalan sadece Salih... Ayşe Hanım ile evleniyor; ama eşinin kimlerden olduğu da malumumuz değil. Yine başka çocuklarından da haberimiz yok, yalnız Hasan'ı biliyoruz.

    Salih oğlu Hasan aile reisi. 1850'de doğuyor ve Osman kızı Ayşe ile evleniyor. Bu Ayşe Hanım, Veyislerin Osman kızıdır. Oğlu olmadığı için adı bugüne ulaşamayan Osman, Böbüdedenin abisidir... Aslında anaları ayrı olsa da Ayşe Hanımın iki kızkardeşi daha vardı. Birincisi Körselimler/Gavasların Ahmet eşi olan Hanife'dir ki Gocagulizin anası olur... İkincisi ise Çorbecilerin Hacıalinin ikinci eşi Fatma'dır... Önceki eşinden bir kızı vardı Fatma Hanımın ve kendi adını taşıyordu. Yaşlılığında Fatıgarı denilen bu hanım Çakalhüseyin, Avukathilmi ve Conahmetin analarıdır... Bütün bu ayrıntılara Ayşe Hanımı tanımlayabilmek için girdik... 

    Ayşe Hanım ile Hasan'ın; Salih, Mustafa, Ramazan adlarında üç oğlu oluyor. Bu oğullar üzerinden Sağırlar günümüze taşınmış; ama üç de kızları var, önce onlara bakalım... 

    Büyük kızı Şerife Daldallar Süleyman eşi olup ileride kendisine 'Göden Nine' denilecek ve Gödenlerin Süleyman (Dadak)ın ninesi olacaktır. Ortanca kızı İsmihan, Sakızcı Hüseyin'e varacak ve Takguş (Veli Öztürk)ün anası olacaktır... Küçük kızı Hafize de yine Daldallar Ahmet eşidir ve O da Sarasan (Hasan Dadak)ın annesi olacaktır... 

    Sağırları üç oğlan üzerinden üç başlık olarak inceleyeceğiz...



04 Aralık 2021

Arapoğlu Hüseyin

  
    Arapoğlu Hüseyin 1861 yılında doğdu. Garmenlerin Ömer kızı Şerife ile evlendi. Küçük kardeşi Çöne Halil ve Küpelilerin Ali ile bacanaklar... Üçü kız dokuz çocukları oldu. Kızı Kezban Mollaahmetoğlu Mustafa ile evlendi. Görümcelerinden biri Akbaş Ömer, diğeri Omarcıkların Gocahüseyin eşidir. Kocası ölünce Kezban, o sıralarda dul kalan Sakızcı Hüseyin eşi oldu. Orada doğacak ve Kalpsizin evinde bekar olarak ölecek İsmihan'ın anasıdır. Kendisi 1954'te vefat etti... Ortanca kızı Fatma, Sağırların Körmustafaya vardı, Kelapdıllanın anasıdır... Küçük kızı Azime hakkında bilgi yok... 

    Ayrıca 1925 yılında doğup altı yaşındayken ölen Satı adında bir kızı daha varmış... Demek ki ilk eşi Şerife Hanım 1925'ten sonra vefat etti... İki evliliğinde altı oğlu var; Mehmet, Mustafa, Mahmut, Şükrü, Ahmet ve Hilmi... Şimdi tek tek oğullarına bakalım...


    1. Mehmet

    Büyük oğlu Mehmet 1889'da doğdu. Osmanköy doğumlu Hasibe ile evlendi. Bu hanım, Velciklerin Sucu Abdurrahman Yavuz'un halasıdır... Hüseyin adında bir oğulları oldu. Bu arada Mehmet kendini 1. Dünya savaşı hengamesinde buldu ve Çanakkale'de Sığındere Muharebesinde şehit düştü. Tarih, 19 Haziran 1915... 

    Kekliklerin Kelali (Ali Tül) ile Arapoğlu Mehmet aynı birlikte değillermiş; ama zaman zaman köylüler olarak bir araya gelirlermiş. O gün de biraz yarenlik etmişler, sonra Ali ayrılmış. Kısa bir süre sonra düşmanın bombardımanı başlamış ve Mehmet bir şarapnelle şehit olmuş. Bu olay Kelaliden naklediliyor...    

    Babası şehit olduğunda Hüseyin 4 yaşındaydı; kardeşi Ömer'in doğmasına ise daha bir kaç ay vardı. Anaları Hasibe Hanım bir müddet sonra Hacımahmutoğlu Mehmet'e, yani Yılıkların dedesine varacaktır... Yılıkların Mevlüt, Süleyman ve Hüseyin Öztürk'ün de analarıdır... 

    Şehit babasını göremeyen Ömer, Konyalı Çolak'a evlatlık verildi. Onun ve çocuklarının hikayesi Çolaklar başlığıyla ayrılıyor... Burada abisi Hüseyin'den bahsedeceğiz...

    Hüseyin'e büyüyünce 'Gambırüseyin' dediler. Sakızcının kızı Ayşe ile evlendi. Ayşe Hanım, Takguş (Veli Öztürk)ün kardeşidir... İki kızı ve bir oğlu var. Büyük kızı Sare, Yumrukların Musa Tüplek ile; küçük kızı Satı ise Yılıkların Ahmet Öztürk ile evlendi. Satı ile Ahmet'in aynı ninenin (Hasibe Hanım) torunları olduğunu hatırlayalım...

    Kalpsize geçmeden önce ana babasının hikayesini kapatalım. Gambırhüseyin 1967 yılında öldü. Eşi Ayşe Hanımın vefat tarihi ise 1983...

    Tek oğlu 1950 yılında doğmuş, adını Hüseyin koyuyorlar, ileride Kalpsiz Hüseyin olarak bilinecektir... Tek olunca biraz da şımarık büyütülmüş Kalpsiz, her istediği yerine getirilmiş. O yıllarda herkesin yaptığı gibi evden dene çalmaya falan gerek duymadığını, Cıldırın dükkanda açık hesabı olduğu, her istediğini alabildiğini kendisinden duymuştum...

    Manavların Gızmehmetin kızı İsmihan ile evlendi. Çatalların Yarımağa İbrahim Soylu, Sakızcıların Hollandalı Mehmet Ali Öztürk, Tellilerin Nazmi Öztürk ve Kelahmetlerin Almanyalı Bahattin Azbay ile bacanak oldular...

    Altısı kız ikisi oğlan, sekiz çocukları dünyaya geldi. Sevda, Hüseyin, Kezban, Ayşe, Müyesser, Mehmet Ali, Tuğba ve Ebru... Büyük kızı Sevda, teyzesinin oğlu Hüseyin Öztürk; Kezban, Çakırların Delimısdığın Halil İbrahim Erdem; Ayşe, Şekeralilerin Halil İbrahim Tetik; Müyesser, Gocagulakların Yahya oğlu Emrah Kalkan; Tuğba, Almanyalı Yaşar'ın Ahmet oğlu Ali Soylu; Ebru da Sucunurinin Abdullah Toka eşidir... 

    Büyük oğlunun adını da Hüseyin koydu. Böylece Gambır Hüseyin'in Hüseyin'in Hüseyin... gibi söyleyişi tekerlemeye benzer bir durum oluştu... Anıtkaya dışından evlenen Hüseyin'in üç çocuğunun isimlerinde (Ahmet, Sena, Muhammet Çağrı) Hüseyin olmayınca bu zincir kırılmış oldu... Eşinden ayrıldıktan sonra Dendenin Nebi kızı Hatice ile evlenen Hüseyin, Afyon'da oturuyor...

    Kalpsizin küçük oğluna Mehmet Ali adını koymasına sebep, 1975'te trafik kazasında ölen dayıoğlusu ve bacanağı Mehmet Ali Öztürk olduğu anlaşılıyor... Mehmet Ali, Garaçaylının Kelasımın kızı Emine ile evli; Anıtkaya'da oturuyor...

    2013 Yılında eşi İsmihan Hanım vefat etti. Kalpsiz hayatını önceki gibi sürdürdü. Vurdumduymaz ve aldırmaz görüntüsünün aksine, aslında bu durumdan çok etkilendiği; ancak herkesten sakladığı hastalığı onu yıktığında anlaşılabildi. 2022 Yılında vefat etti...


    2. Bezeki Mustafa

    Arapoğlu Hüseyin'in ikinci oğlu Mustafa 1894'te doğdu. Nedendir bilinmez, 'Bezeki' diye lakap takıldı. Süs, süsleme anlamlarına gelen 'bezek' ile bir ilgisi olabilir. Ovalılardan Topal Ali kızı Emine ile evlendi, Olcaklı Ahmet Aydın ile bacanak oldular...

    Bezekinin bir oğlu ve beş kızı oldu. İsimleri; Ali, Nazik, Şerife, Azime, Rabia ve Ayşe'dir... Kızlarından Nazik, Kantinin Osman; Şerife, Karacahmetli Serseri Ahmet Toka; Azime, Çorcalılardan Eyüp Aydın oğlu Celil; Rabia, Tongulların Gociban ve küçük kızı Ayşe de Tülü Murat ile evlendi. 

    Şerife'nin eşi Serseri lakaplı Ahmet Toka hakkında biraz bilgi vermek gerek... Babası zamanında Karacahmet'e gitmiş bir Eğretli'dir. Omarcıkların Körosman diye lakaplanan Osman Toka, anası itibariyle gerçekten Omarcıklardandır ve Çorcalı Topalali ile bababir kardeştir... Anasının yanında tay olarak Tokanorilere gitmiş ve orada, kan bağı olmamasından ötürü Topalalinin üvey kızı Kezban ile evlendikten sonra Karacahmet'e göçmüştür. Yine kan bağı olmamakla beraber Körosman ile Bezeki bacanak sayılabilirler. Yani Şerife ile Serserinin kan bağı olmaksızın teyze çocukları olduğu düşünülebilir...

    Bezekinin tek oğluna gelince... 1933 Yılında doğdu... Ali adı konulmasında dedesi Çorcalı Topalalinin etkisi açıktır... 'Bezekinin Ali' diye lakaplandı...

    Bezekinin Ali, Sağırların Ali Osman Hoca kızı Şerife ile evlendi. Çiloğlanın Hüseyinhoca, Şaşdımoğlu Uykucuömer, Takgasların Cılımısdık ve Yörüklerin Habeşahmet ile bacanak oldular...

    Şerife Hanım ile Bezekininalinin üçü oğlan ikisi kız, beş çocukları oldu. Büyük kızı Gıdakömerin Mehmet İdis eşidir. Küçük kızı ise Kütahya'ya gelin oldu...

    Büyük oğlu Veysel, Arapların Ömer kızı Fadime ile evlendi; Yeşilömerlerin Ali Osman ile bacanaklar... Kıbrıs gazisidir, Afyon'da askeri fabrikadan emekli olduktan sonra Anıtkaya'ya yerleşti. Mesut, Ali ve Emre adlarında üç oğlu var. Mesut, Dayıların Vahit kızıyla evlendi; bir oğluyla iki kızı var. Anıtkaya'da oturuyor... Ortanca oğlu Ali, Bayramgazili Ümmühan ile evlendi. Bir oğluyla bir kızı var, Bursa'da yaşıyorlar... En küçük oğlu Emre Anıtkaya dışından evli, Afyon'da oturuyor...

    Ortanca oğlu Ali Osman, Gocibanın yani halasının kızı Şerife ile evlendi. Azime ve Mustafa olmak üzere bir oğluyla bir kızı var. Kızı Anıtkaya dışına gelin oldu, Mustafa Anıtkaya dışından evlendi. Mustafa, ailesiyle Afyon'da yaşıyor...

    En küçük oğlu Mustafa ise Gavasın İsmail kızı İsmihan ile evlendi. İki oğlu ve bir kızıyla Afyon'da yaşıyorlar...

    Bezeki Mustafa 1965'te vefat etti, eşi Emine Hanım ise 1970'te... Tek oğlu Ali 2010 yılında vefat etti. Eşi Saide/Şerife Hanım ondan bir yıl önce 2009'da ölmüştü, araları açılmamış oldu...

    3. Patır Mahmut

    Ortanca oğlu Mahmut, 1895 doğumlu. 'Patırmamut' olarak biliniyor. Dilinde hafif kekemelik olana öyle diyorlar. Önce Omarcıkların Mustafa kızı Kezban ile evlendi. Şöförhalibramın halası olan Kezban Hanımdan 1925 yılında bir kızı oldu, adını Sultan koydular; fakat Sultan bir yaşındayken öldü, ardından da anası Kezban Hanım vefat etti...

    İkinci olarak Veyislerden Hatice'yi aldı. Hatice Hanım, Veyisoğlu Ramazan'ın oğlu Ahmet'ten torunudur. Diğer üç kardeşini de Apdıramanlar/Garmenlerin Ali oğlu Hasan/Esat ve Sabri aldığı ile Danaoğlu Hüseyin aldığı için Patırmahmut onlarla bacanak oldu...  

    Yaşayan iki çocuğu Hatice Hanımdandır... İsimleri; Hatice ve İbrahim'dir... Kıza anasının adı verilmesi hususu, çocuklar yaşasın diye rağbet edilen bir uygulamaydı. Ya Sultan'ın ölümü bunu tetikledi, ya da ondan sonra ölenler de vardı... Bu iki çocuktan sonra, 1936 yılında Hatice Hanım da vefat etti... 

   Üçüncü olarak Yörükmehmet kızı Kezban ile evlendi. Babası Yörükmehmetti, ama Kezban Hanımın anası da yine Dedeler/Veyislerden Deliveyisin yeğenidir... Önceden; iki çocuğun anası Hatice'nin İbrahim Emmisine varmış, ondan dul kalınca Yörükmehmete varmıştı... Yani Patırmahmutun üçüncü eşi Kezban, anası tarafıyla bu iki öksüze akraba idi... Bu durum, o çocukları benimsemesinde etkili olmuştur... Son evliliği yoluyla Omarcıkların Güdüğizzet ve Garapaçaların Süleyman ile bacanak oldu Patırmahmut... 

    Kezban Hanımdan da iki kızı dünyaya geldi; Abide ve Sultan... Hatırlanacaktır Sultan, tazeyken ölen kızının adı idi. Abide, hem Hatice hem de Kezban Hanımın ninesinin adı oluyor... Patırmahmut1968'de öldü, son eşi Kezban Hanım ise neredeyse otuz yıl sonra 1996'da vefat etti...

    Kızları Hatice, Yağcı Mahmut (Aykaç); Abide, Güdükizzetin Emin (Sağlam); Sultan, Çolakların Salim (Kurt) eşidir. İki evlilikteki akrabalık bağı dikkat çeker; zira Salim Kurt, Sultan'ın emmisinin torunu; Abide de Emin Sağlam ile teyze çocuklarıdır...

    Patırmahmutun tek oğlu İbrahim'e gelince... Resmiyetteki adı Halil İbrahim'dir, 1933'te doğdu. Askerliği sırasında Kore savaşına katılanlardan olduğu için 'Koreli' diye meşhur oldu; Mardakların Kelmısdıfa kızı Hamide ile evlendi. Müdüroğlunun Cemal ile bacanak oldular...

    Koreli ile Hamide Hanımın üç kızları ve bir de oğulları oldu; Ömür, Elveda, Kezban ve Mahmut... Ömür, Buruşakların Cemal oğlu Mehmet Omak; Elveda, Bacıların Sarı oğlu Süleyman Değer eşi oldular. Küçük kızı Kezban Kütahya'daki Anıtkayalılardan Gındinin oğlu Kadir Kızılyel'e vardı... 

    Tek oğluna babasının adını verdi Koreli... Mahmut, Çakırların Ahmet kızı Süheyla ile evlendi ve yine Çakırların Mesut Erdem ile bacanak oldular... Babalarının isimleri olan İbrahim ve Ahmet adını verdikleri iki oğulları oldu... Korelinin Mahmut 2022 yılında vefat etti. Arapların Patırmahmutun bayrağı, onun iki oğlu İbrahim ve Ahmet'e geçti. Çünkü babası Koreli 2003'te, annesi ise 2009'da vefat etmişlerdi...

    4. Şükrü

    Arapoğlu Hüseyin'in küçük oğullarından Şükrü'ye gelince... 1902'de doğdu. Körüslerin Ali kızı Halime ile evlendi. Halime hanım, Akömer Kök'ün ablasıdır...  Ayrıca bu evlilikle Şükrü, Gödeşmısdık ve Aşşağılıların Efemehmet ile de bacanak oldular.   

    Yaş sırasına göre oğulları Ali, 'Gözelali'; İbrahim, 'Gözeliban'; Mehmet ise 'Gözelmemet' diye bilindi. 1924 Yılında doğan büyük kızı Azime, beş yaşında vefat etti. Hayatta kalan kızların büyüğü Satı, Gazioğlu Cemal Yıldız; ortanca Şerife, Olcaklı Musa Aydın; küçükleri Hanife ise Çakalın Süleyman Eren eşidir... Şükrü 1959'da vefat etti. Eşi Halime Hanım ise ondan sonra 24 yıl daha yaşadı ve 1983 yılında vefat etti... Üç oğlunun durumunu inceleyelim...

    Gözel Ali
    1922 Yılında doğan ilk oğullarına Ali isminin verilmesinde anne Halime Hanımın etkisi seziliyor. Zira kendi babası Körüslüoğlu Ali şehit olalı henüz yedi yıl olmuştu...

    Gözelaliyi Sağırların Körmustafa kızı Binnaz ile everdiler. Körmustafanın ilk hanımı Gözelalinin halası olduğu hatırlanacaktır. Gerçi Binnaz Hanım halasının kızı değildir, lakin ne de olsa bir yakınlık var... Onunla evlenince; Göçmensüleyman (Süleyman Sancak), Apdıramanların Kelhasan (Hasan Kirkit), Yozgun (Halil Azbay) ve Şimbil (Emin Öztürk) ile bacanak oldular...

    Biri kız, dört çocukları oldu. Yaş sırasına göre bunların isimleri; Mevlüt, Ahmet, Şükrü ve Halime'dir... Halime, Bilallerin Hasan Kaynar eşidir... Üç oğlunun durum incelemesi:

    Büyük oğlu Mevlüt 1950 yılında doğdu. Terlemezlerin Pala İbrahim kızı Gülferah ile evlendi. Araparifin Mustafa oğlu İlkcan ile bacanaklardır... Erken dönemde İzmir'e yerleşti. İki oğlu var, büyüğü Ümit Göçmensüleymanın Sami kızı Şenay ile evlendi. Bu evlilikteki katmerli akrabalık bağını sayıp dökmeye gerek yok. Ümit'in iki oğlunun isimleri Mustafa Sami ve Mevlütcan Yiğit... Küçük oğlu Uğur ise Kırşehirli Meryem ile evli. Nurferah ve Elif Ceylin adlarında iki kızı var... Çocukları ve torunları İzmir'e yerleşik olan Gözelalinin Mevlüt, yılın büyük bir bölümünü Anıtkaya'da geçiriyor...

    Ortanca oğlu Ahmet 1957 yılında doğdu. Göçmensüleymanın Veysel kızı Muhsine, yani teyzesinin torunu ile evlendi. Ahmet de İzmir'e yerleşenlerden... Yasemin, Yeşim ve Yeliz adlarında üç kızı orada doğdu. Yasemin, Tokatlı Aytuğ; Yeşim ise Yalovalı Mustafa eşidir... İzmir'de yerleşik olmasına rağmen Ahmet de sık sık Anıtkaya'ya gelir...

    En küçük oğlu Şükrü 1960 doğumludur. Takanuri kızı Zehra ile evlendi. Ahmet Dede ile Şükrü Dedelerin kardeş olduğu hatırlanmalı... İzmir'e en son giden kardeştir... Orada Ali ve Aylin adlarında bir kızıyla bir oğlu oldu. Üç kardeş içinde Anıtkaya'ya ilk dönen de yine Şükrü oldu. Bir müddet sonra, 2015'te vefat etti... Kızı Aylin, Anıtkaya dışına gelin edildi... Gözelalinin adını taşıyan oğlu ise Çolakların Mehmet kızı Nurdan ile evlendi, Zehra adında bir kızı var...

    Arapların Şükrü'nün Gözelali, hayatının sonuna kadar bildiği işi yaptı; adeta çobanlıkta uzmanlaştı. 1995 Yılında vefat etti, eşi Binnaz Hanım ise ondan bir kaç yıl sonra, 1999'da öldü...

    Gözel İban
    Şükrü'nün ikinci oğlu İbrahim 1931 yılında doğdu. Halil İbrahim diye kaydedilmesine rağmen ilk ismi bilinmedi. Eğret'te İbrahim yok, İban vardır; bu yüzden 'Gözeliban' diye bilinirdi...

    Gözeliban, Tingildeklerin Musa kızı Fadime ile evlendi. Fadime Hanım, Seyfettin Kasal'ın Halası olur. Ayrıca bu evlilikle Gözeliban, Suguşu Halil Omak ile bacanak oldular...

    Altı çocukları oldu, hepsi erkek... Yaş sırasına göre isimleri; Şükrü, Adem, Mürsel, Davut, Musa ve Bekir...

    Büyük oğlu Şükrü 1962 yılında doğdu. Ağamehmetin kızı Sezer ile evlendikten sonra İzmir'e yerleşti. İki oğlu dünyaya geldi. Afyon'daki evin inşaatı bitince tayini oraya çıktı. Bir kaç yıl çalıştıktan sonra Afyon'da emekli oldu. Yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak 2023 yılında vefat etti...

    Adem ise 1965 yılında doğdu. Okuldayken matematik zekasıyla öne çıktı. İbişlerin Eyüp kızı Rahime ile evlendi. Yasemin adını verdikleri bir kızları oldu, sonra boşandılar. İkinci olarak Kelbekirin Ahmet'in kızıyla evlendi, halen Afyon'da oturuyor. Kızı Yasemin Diyarbakırlı bir beyle evlendi...

    Ortancaları Mürsel, Kelibanın Moruk Üzeyir kızı Şerife ile evlendi; Deliahmetin Emin oğlu Nevzat ile bacanaktır... Bir kızı ve bir oğlu var, İzmir'de oturuyorlar...

    Dördüncü oğulları Davut, Bayramgazi'den evlendi. Onun da bir oğluyla bir kızı var; Afyon'da oturuyorlar...

    Musa 1974 yılında doğdu. Tingildeklerin Musa dedesinin adını vermişler... Mardakların Halil İbrahim'in kızıyla evlendi. İbrahim adında bir oğlu var ve İzmir'de yerleşikler...

    En küçük oğlu Bekir, Hatcamehmetin Hasan kızı Emine ile evlendi. Çocukları yaşamadı, en sonunda anaları Emine de vefat etti... Bekir ikinci olarak İsmailköylü hanımını aldı ve Afyon'a yerleşti. Bekir ve Fatmanur adlarında bir oğluyla bir kızı var...

    Arapların Şükrü'nün ortanca oğlu Gözeliban, bunca kalabalık çocuklarıyla uzun süre sığır güttü. Hatta bir başka lakabı da 'Sığırcı' idi... Kendisi 1997 yılında öldü, eşi Fadime Hanım ise yirmi yıl sonra 2017'de vefat etti... O kalabalık aileden şimdi Anıtkaya'da yaşayan bulunmuyor...

    Gözel Mehmet
    Şükrü'nün küçük oğlu Mehmet 1942 yılında doğdu. Hacıların Yozgun Halil kızı Zeynep ile evlendi. Gavasın İsmail Sargın, Demircisalihin Osman Yakışır, Mardakların Halil İbrahim Saki ve Akbaşların Yaşar Karakaya ile bacanak oldular...

    Şükrü ve İzzet adını verdikleri iki oğlu dünyaya geldi. Onlar İzmir'e yerleşince Gözelmehmet de peşlerinden oraya taşındı. Büyük oğlu Şükrü, Kekecin küçük kızı Ayşe ile evlenince; Balinin Osman Çetin, Gıdakömerin Halil İdis ve Dişçi Ali Saki ile bacanak oldular... Hakan ve Mehmet adında iki oğlu var; Hakan Anıtkaya dışından bir hanımla evlendi, Can Bartu adında bir oğul sahibi... Şükrü, halen ailesiyle İzmir'de oturuyor...

    Gözelmehmetin küçük oğlu İzzet, Çakalın Süleyman'ın, yani halasının kızı Sadiye ile evlendi. Ömer adında bir oğlu var, o da Manisalı bir hanımla evli... İzzet de İzmir'de yerleşik...

    Gözelmehmet, İzmir'de yetmiş yaşını aştığı 2013 yılında vefat etti

    5. Ahmet 

    Diğer oğlu Ahmet'in doğumu 1904'te... Yeşilömerlerin kızı Zehra ile evlendi. Ömer ve Mevlüt adlarında iki oğlu ve Fadime, Şerife, Muzaffere ve Hacer adlarında dört kızı oldu... Şerife, 1933 doğumluydu; 1942'de dokuz yaşındayken öldü... 1947 yılı sonunda doğup üç günlükken ölen Hacer var... Ondan hemen sonra 1940 doğumlu, sekiz yaşındaki Mevlüt de öldü... Fadime ise 1954 yılında vefat ettiğinde, 25 yaşında gelinlik kız ve hepsinin ablasıydı...  

    Bu arada Arapoğlu Hüseyin'in küçük oğlu Ahmet 1954'te, eşi Zehra Hanım ise 1957'de  vefat ettiler...

    Aileden geriye kalan bir oğlanla bir kız... Ömer Gulaksızın kızı Emine'yi aldı; kardeşi Muzaffere'yi de Takanori (Nuri Argunşah) ile evlendirdiler. Yani değişik usulü evlendiler... 

    Ömer ile Emine Hanım erken dönemde Afyon'a yerleştiler. Beş çocukları oldu. Yaşlarına göre sıralayalım; Zehra, Ahmet, Fadime, Mevlüt, Mehmet... İsimlere bakıldığında hepsinin geçmişle bir bağlantısı olduğu görülecektir; haybeye ad verilmemiş yani... 

    Büyük kızı, ninesi Yeşilömerin kzı Zehra Hanımın adını almıştı; Yeşilöemerlerin Ali Osman Fidan'a vardı. Yeşilömerin iki torununun evliliği... Küçük kızı Fadime ise Bezekinin Ali'nin Veysel Tok eşi oldu; dedeler kardeş...

    Ömer'in büyük oğlu Ahmet, Ayvalılı Filiz ile evlendi. Üç kızı var ve Afyon'da oturuyorlar... Ortanca Mevlüt ise Takanuri yani halasının kızı Halime ile evlendi. Onun da üç kızı var, Afyon'da oturuyorlar... En küçükleri Mehmet Tınaztepeli Özlem ile evli. Çocuğu yok, Mevlüt abisinin dördüncü kızını evlatlık aldı. Hepsi Afyon'da yerleşikler...

    Beş çocuk babası Arapların Ömer, 2014 yılında Afyon'da vefat etti...

    6. Hilmi

    Eşi Şerife öldüğünde bir daha evlendi Arapoğlu Hüseyin. Amcalardan Osman kızı Halime (Haytanın Ablası) önceden Hamzalardan birine varmıştı. Eşi harpte kaldı... 

    Çocuksuz olarak dul kalan Halime ile yaptığı bu evlilikten de 1929 yılında bir oğlu dünyaya geldi. Adı kayıtlara Ahmet olarak geçen bu oğlunu herkes Hilmi diye bildi. Hilmi doğduğunda Arapoğlu Hüseyin'in 102 yaşında olduğuna dair söylentinin gerçek olması mümkün değil; çünkü 1942'de vefat ettiğinde bile ancak 81 yaşına ulaşabilmişti. Halime Hanım da beş yıl sonra, 1947'de öldü... 

    Arapların Hilmi, Sabire/Sabriye ile evlendi. Karaslan köyünden olan Sabire Hanım bir Çerkez kızıdır... İki oğulları ve üç kızları oldu. Yaş sırasına göre isimleri Hüseyin, Halime, Rahime, Neriman ve Galip'tir. 

    Çocukları erken dönemde İzmir'e yerleştiler. Büyük kızı Halime, önce Haydarın Muhsin'e vardı; çocuksuz olarak ayrıldıktan sonra Tevfiklerin Mehmet eşi oldu... Rahime ve Neriman'ın evlilik durumu bilinmiyor; ama Rahime 1974'te, Neriman 2015'te vefat etmişler...

    Hilmi'nin büyük oğlu Hüseyin, Aydınlı bir hanımla evlendi. İki oğlu olduğu öğrenildi... Küçük oğlu Galip de Anıtkaya dışından bir hanımla evlenmiş... Halen ikisi de İzmir'de yaşıyorlar... 

    Sarımustafanın Hüseyin'in en küçük oğlu Hilmi vefat ettiğinde yıl 1997 idi. Eşi Sabriye Hanım ise 2011 yılında öldü...

    ***

    Arapoğlu Mustafa'nın büyük oğlu Hüseyin'in Muhtarlık da yaptığı anlaşılıyor. Bir belgede 1897/1898 yıllarının Eğret Muhtarı olduğu yazıyor. O yıllarda Eğret'te iki Muhtarlık kadrosu vardı; biri Muhtar diğeri Muhtar Yardımcısı olarak görev yapan bu muhtarların ikisi de aynı yetkiye sahiptiler. 1897/1898'de Gasapların atası olan Halil oğlu Resil ile birlikte Arapoğlu Hüseyin bin Mustafa'nın hangisi muhtar hangisi yardımcı olduğu kestirilemiyor...

     Sonuç olarak Sarı Mustafa'nın çocuklarına 'Arapoğulları', onların oluşturduğu sülaleye de 'Araplar' denildi. Arapoğlu Hüseyin'in çocukları 1934 sonrası 'Tok' soyadını benimserken, Konyalı Çolak'a evlatlık verilen Ömer ise çocuklarıyla "Çolaklar" diye anıldı ve soyadı 'Kurt' oldu.


03 Aralık 2021

Söylemezoğlu - Kırtişoğlu

   

    Söylemezoğlu Mehmet 1883'te öldüğünde, adı kayıtlara 'Söylemezoğlu Mehmet ibni Salih bin Abdullah' olarak yazılmıştı. Bundan anlaşıldığına göre babasının adı Salih, dedesininki ise Abdullah idi. Her ne kadar resmiyette Abdullah olsa da halk arasında dedesi hep Apil olarak bilindi ve çağrıldı.

    Babasına Eğret'te 'Kel Salih' diyorlardı, hakkında başkaca bir bilgimiz yok. 1831 Kayıtlarındaki sıralamaya bakılırsa Kelsalihin yüzyıl başlarında Eğret'e geldiği düşünülebilir... Bu esnada kendisi vefat etmiş, oğlu Mehmet hane reisi olarak deftere kaydedilmiş bulunuyor. 1811 Yılında doğduğu belirtilen Mehmet, orta boylu ve bıyıkları yeni terleyen biri diye tarif edilmiş. Kendisinden başka haneye kayıtlı kimse bulunmuyor...

    1883 Yılında yetmişinin üzerinde öldüğünde ise geride dört evlat ve Kelsalihoğlundan Söylemezoğluna dönüşmüş bir sülale adı bıraktı... Çocuklarının adları; Havva, Salih, Ümmühan ve İbrahim'dir... 

    Havva en büyükleri. Tanzimat'tan da önce 1835'te doğdu, Terlemezoğlu Süleyman ile evlendi. Yani Terlemez Hocanın ninesi oluyor...

    Söylemezoğlu Mehmet'in yaş sırasına göre üçüncü çocuğu Ümmühan'dır; 1866'da doğdu. Vakti geldiğinde Türkmenoğlu Yörük Halil ile evlendirildi. Şu durumda Yumrukların Halil dedesi ile Terlemezoğlu Süleyman bacanak oluyor... İki bacanağın iki kaynına, Söylemezoğlu Mehmet'in oğlanlara geçelim...


    1. Söylemezoğlu Süllü

    Büyük oğlunun adı Salih, yani Eğret'e gelen ilk dede Kelsalihin adı... 'Söylemezoğlu Süllü' diyorlardı. Doğum tarihini bilemiyoruz, çünkü 1904 kayıtları tutulduğu sırada hayatta değildi. Zaten kendisinden de 1889 yılında ölen eşi için düzenlenmiş verese belgesinden haberdar oluyoruz...

    Buna göre Söylemezoğlu Salih'in hikayesi şöyle devam etmiş: Yusuf kızı Fatma Hatun ile evlendi. Fatma Hanım Hacımahmutların kızı; ama anası da Çatallardan... Ayrıca Fatma Hanımla evlenince Kinislioğlu Mehmet (Kumpirhasanın babası) ile bacanak oldular...

    Oğlu yok, iki kızından büyük olanı Neslihan 1873'te; küçük olan Ayşe ise 1879'da doğdu. Dedeleri Mehmet öldüğünde dört ve on yaşlarındaydılar. Sonra 1889'da kızların anneleri Fatma Hanım vefat etti... 

    Salih, büyük kızı Neslihan'ı Veyislerden Böbüdedenin oğlu Hasan Hüseyin ile evlendirdi. Neslihan'ın üç kızı da Hamzaların Süleyman Kaya, Daldalların Sarasan Hasan Dadak ve Böbülerin Ömer Kabadayı eşi olacaklardır...

    Küçük kızı Ayşe'yi ise İdirizlerin Osman'a verdi. Sonradan kendisine 'Goca Osman'  denilecek olan Osman İdis'in ilk eşidir... 

    Kızlarını everdikten sonra Söylemezoğlu Salih/Süllü vefat etti. Vefat tarih tam olarak bilinemiyor; ama 1904'ten önce olduğu kesin...

 

    2. Söylemezoğlu İbrahim

    Kelsalihoğlu Mehmet'in küçük oğlu İbrahim'e gelince... 1867 Doğumlu Söylemezoğlu İbrahim, Havva ile evlendi. Havva Hanım Eyüplerden Derviş Halil'in kızıdır.... 

    Dervişhalilin oğlu yok, beş kızı var. Bu durumda Söylemezoğlu İbrahim'in bacanaklarını zikredelim; Küpelilerin İbrahim; önce Çorcalıoğlu Mehmet, sonra Tongulların Hasan;  Hatiboğlu İbrahim ve Türkmenoğlu Ahmet...

    İbrahim ile Havva'nın dört çocukları oldu: Ali Osman, Mehmet, Abdurrahman, Satı...

    Büyük oğul Ali Osman 1887'de doğdu. Çatalçeşme'den gelen Musluların Ayşe ile evlendi ve Satı, Mehmet, Abdullah adlarında üç çocuğu oldu. 1911 yılında şehit olduktan sonra hanımı ve çocuklarının akıbeti hakkında bilgi yok. Ancak Ayşe Hanımın çocuklarının da sonradan vefat ettiği, kendisinin tekrar Çatalçeşme'ye dönüp Köprülü'ye kocaya vardığı, sonradan Afyon'a taşındıklarına dair küçük bir bilgi var...

    Söylemezoğlu İbrahim'in ortanca oğlu Mehmet 1895 doğumlu. Onbaşıoğlu/İdirizlerden Hasan kızı Ayşe ile evlendi. Ayşe Hanımın anası da Aliciklerdendir... Evlendiklerinden kısa süre sonra Mehmet cepheye gidip Çanakkale şehitleri arasında yerini aldı. Genç eşi Ayşe'yi, o sırada eşini kaybeden İdirizler'in Osman'a verdiler... Gocaosman hatırlanacaktır; hani Mehmet'in Süllü emmisinin kızını almıştı... Söylemezoğlu Süllünün kızı vefat edince, Söylemezoğlu Mehmet'ten dul kalan öteki Ayşe ile evlenmiş oldu... Ayşe Hanım ileride 'Zağar Ayşa' olarak bilinecektir...

    Söylemezoğlunun 1904'te doğan kızı Satı, ileride Yumrukların Çolak Ali ile evlenecektir. Söylemezoğlu İbrahim'in Satı'nın doğumu ile 1910 arasında bir vakit vefat ettiği anlaşılıyor. Çünkü oğlu Ali Osman'ın vereseleri arasında onun ismi yok... Fakat eşi Havva Hanım uzun yıllar daha yaşayacak ve 1941 yılında vefat edecektir... Şimdi hayatta kalan tek oğullarından devam edelim, çünkü Söylemezleri bugüne O taşıyacak...

    Kırtişoğlu Apil:
    İbrahim'in küçük oğlu Apil 1901 yılında doğdu. Kayıtlarda adı Abdurrahman olarak geçse de herkes Apil diye biliyor. Bundan sonra Söylemezoğlu sülale adı yerine, Kırtişoğlu Apil ifadesi kullanılıyor. 

    Apdıramanların Mustafa kızı Şemsi ile evlendi. Şemsi hanım Yeniali ile Kelhasının ablalarıdır... Bu evliliğinden bir oğluyla bir kızı oldu... Sonra geçinemiyorlar bunlar, geçimsizlik 1927 yılında mahkemeye intikal ediyor; Kırtiş, anası evine kaçak gitti diye dava ediyor, Şemsi Hanım küçük çocuğuna (o vakit sadece kızı var) geçinemiyorum diye nafaka talep ediyor. Hasılı 1930 gibi ayrılıyorlar... 

    Oğlu Mehmet'e 'Gıbış' dediler.  Kızı Havva ise Sakallı Mehmet (Aydın) ile evlendi... Sakallı Derviş Mehmet ile Havva Hanımın nineleri kardeştir... Son dönemlerinde  Şemsi Hanım Köse Ali Osman Varlı ile evlenecek ve 1978 yılında orada vefat edecektir...


    Kırtişin evinin yanındaki leylek yuvası 'Kırtişin Leylek' diye ünlendi. 
Uzun bir direk üzerine yapılmış bu yuvanın sakini leylek ailesi uzun yıllar yuvanın sahibi oldu. 
Yavru iken bacağına takılan boncuktan anlaşılmış ki bu leylek her bahar gelir yuvaya konup yumurtlar, yavrusunu çıkarır, sonra da güzün daha Güneye çeker gidermiş. 
Başka bir leyleğin buraya konmasına izin vermez hatta yuvanın yanına yaklaşmasına bile tahammül edemez, hiç bir yabancıyı barındırmazmış. 
Kaç kere yabancı leylekleri döverken gözlenmiş. 
Bu yüzden geçimsiz, saldırgan insanları tanımlamada 'Kırtişin leylek gibi' sözü kullanılıp deyimleşmiş... 
Aynı çevrede bir kaç kere yer değiştiren bu leylek yuvası, en son Terlemezlerin Odanın yanına taşınmıştı. 
Şimdilerde galiba yuva var, ama leylek yok...

    Gıbış
    Kırtişin Apilin en büyük oğlu Gıbış Mehmet 1929 yılında doğdu, Paşaoğlu Ahmet kızı Emine ile evlendi. Emine Hanım, Gırgır (Ahmet Yaman)ın ablasıdır. İki kız iki oğlan, dört çocukları oldu; Nafize, Ratibe, Apil ve Ali Osman...

    1970'lerde İzmir'e taşındılar ve oraya yerleştiler. Kızları Nafize, amcaoğlusu Apil Özen eşi; Ratibe de Galgancıların Mehmet oğlu Ahmet Aytar eşi oldular...

    Gıbışın büyük oğlu Apil, Körüslerden Akömerin Veysel kızı Vildan ile evlendi. İki kız bir oğulları var; Gökçen, Gözde ve Mehmet... Üçü de Anıtkaya dışından evlendiler ve İzmir'de oturuyorlar...

    Küçük oğlu Ali Osman da Anıtkaya dışından evlendi. Mehmet ve Serkan adını verdiği iki oğlu da Anıtkaya dışından evlendiler ve İzmir'de yerleşikler... Kırtişin Gıbış, 2017 yılında vefat etti...

  Şemsi Hanımdan olan çocuklarını anlattıktan sonra Kırtişin Apil'in macerasına devam edelim... İkinci olarak Hacımahmutların kızı Satı Hanım ile evlendi. Ondan da dört oğlu dünyaya geldi İbrahim, İbrahim, Ali Osman ve Mevlüt... İki İbrahim'in doğum tarihleri günü gününe aynı, ikiz olmalılar ve birinin adı Halil İbrahim filandır herhalde... Zaten birisi dokuz yaşına gelince vefat ediyor, böylece problem kalmıyor. Diğer oğlu 1936 doğumlu Ali Osman da birinci yaşını doldurduğu sıralarda tazeyken ölüyor... Geriye bir İbrahim ile Mevlüt kaldı... Onları ayrıntılı inceleyeceğiz, bu arada Kırtişin Apil'in hayatı 1940 yılında sona eriyor... Bu sırada Mevlüt üç, İbrahim ise dokuz yaşındalar...
 
    Gociban
    Dedesi Söylemezoğlu İbrahim'in adını alan büyük oğlu 1931 yılında doğdu. 'Goca İban' derlerdi, iri cüsseli oluşundan dolayı kendisine bu lakap takılmıştı. Muhtarlık ve Belediyelik dönemlerinde hep Eğret/Anıtkaya'nın yönetim kademelerinde bulundu. Koruma'nın başına geçtiği dönemler oldu. Hayatı boyunca Köyün önde gelenlerinden sayıldı...

    Arapların Bezeki Mustafa kızı Rabia ile evlendi. Kantinin Osman, Karacahmetli Serseri Ahmet, Gavuureyübün Celil ve Tülümurat ile bacanak oldular... Üç oğlan bir kız, dört çocukları oldu. Dört kardeşin en küçüğü Şerife, Bezekinin Ali oğlu Ali Osman eşi oldu, yani hala-dayı çocukları olarak evlendiler...

    Gocibanın büyük oğlunun adı Hasan... Bali Mehmet kızı Zehra ile evlendi. Yalnız 1960'lı yıllardaki düğünden önce talihsiz bir kaza yaşandı... Köyün tek arabası olan Şoförhalibramın arabayla Afyon'a düğün alışverişine gidilirken, Zencirliguyu'da araba şarampole devrildi. Çok sayıda kişi burada yaralandı...  Hasan ile Zehra Hanımın; Ahmet ve Azime adını verdikleri iki çocukları oldu. Azime Anıtkaya dışına gelin oldu. Ahmet ise Yetimlerin Necati kızı Sabire ile evlendi. Onun da iki çocuğu var, Hasan Furkan ve Kerime...

    Ortanca oğluna babasının adı olan Apil ismini koydu ve onu, kardeşi Gıbışın kızı Nafize ile everdi. Böylece Apil ile Nafize, emmi çocukları olarak yuvasını kurmuş oldu. Onların çocukları da İbrahim, Emine ve Hicran'dır. Kızlar Emine ve Hicran Anıtkaya dışına gelin oldular. Dedesi Gociban ve onun da dedesi Söylemezoğlunun ismini alan İbrahim de Anıtkaya dışından evlendi. Bir kız bir oğlan çocuğu da İbrahim'de var, İzmir'de yaşıyorlar...

    Gociban, küçük oğluna Mahmut adını koydu; ne de olsa anası Hacımahmutlardandı... Mahmut, Mihrioğlu Mehmet kızı Habibe ile evlendi. Üç oğulları oldu, büyüğüne Mehmet adını verdiler ki bu isim hem Mihrioğlunun hem de Söylemezoğlunun adını hatırlatır. Anıtkaya dışından evlenen Mehmet'in Mahmut Eren, Mustafa ve Habibe olmak üzere üç çocuğu var... Mahmut ile Habibe Hanımın ikinci oğlu Mustafa çok yaşamamış, küçük yaşta vefat etmiş... Ondan sonra doğan küçük oğullarına büyük dedenin adı olan Apil/Abdil ismini koymuşlar. Halasının kızı ile evlenen Apil'in Mahmut ve İbrahim adında iki oğlu var... Hepsi İzmir'e yerleşikler...

    Kırtişinapilin Gociban 2008 yılında, eşi Rabia Hanım ise 2010 yılında vefat ettiler...

    Dıkma
    Gocibanın küçüğü Mevlüt 1937 yılında doğdu. Kelsaleğin kızı Münevvere ile evlendikten sonra onun evine yerleşti. Bundan sonra lakabı 'Dıkma' oldu ve hep bu şekilde anıldı. 

    Dıkmanın iki oğlu iki kızı var; Mehmet, Havva, Ahmet ve Elveda... Büyük kızı Havva Daldallardan İsmail Honça, küçük kızı Elveda Kelarzımanın Garip oğlu Mehmet Ali Azbay eşi oldular...

    Büyük oğlu Mehmet'e bir zaman sonra 'Şef' dediler. Böbülerin Salih kızı Fatma ile evlendi. Beygirlinin Demirciömer, Hacariflerin Bekçifahrettin ve Mılıklarlı Köfteciyaşar ile bacanak oldular... Dilek, Feride ve Emre olmak üzere üç çocukları oldu...

    Küçük oğlunun adı ise Ahmet... O da Kelhasanın Ali kızı Hatice ile evlendi, Abdullah ve Münevvere adında iki çocukları var...

    Dıkmanın karısı Münevvere Hanım 2011 yılında vefat etti; kendisi ise 2023 yılında...

    ***

    1940 Yılında Kırtişin Apil vefat ettikten sonra, ikinci eşi Hacımahmutların Satı Hanım, Tonguloğlu Bokluahmete vardı. Daha doğrusu Ahmet'i içgüveyisi aldı... Ahmet İde onun evinde 1968 yılında vefat etti. Onun ölümünden sonra da Satı Hanım daha uzun yıllar yaşadı ve 1998 yılında vefat etti...

    Apil > Kel Salih> Söylemezoğlu Mehmet > Söylemezoğlu İbrahim > Kırtişoğlu Apil zincirindeki isim halkaları günümüzde de sürdürülüyor. Soyadı Kanunu uygulamasından itibaren bu isimlerin sonuna ÖZEN soyadı eklendi...