Bu yola çıkarken bir hikaye dinlemiştim, önce onu arzedeyim... Fi tarihinde Hacımahmutlardan biri, Veyislerden bir kızla evlenmiş. Ne damadın hangi Hacımahmutoğlu olduğu biliniyor, ne de gelinin hangi Veyisoğlu kızı olduğu... Kişiler ve zaman belirsiz, yer ve olay net... Bunların beş tane kızı olmuş... İnsanlar böyle bir durumu şimdi bile sorun ediyor, o zaman neler yaşandı kim bilir... Kızların anası fırında çayda sürekli küçümser bakışlara maruz kalır, kendi kendine dertlenir dururmuş. Amma bunun bir çaresi yok ki, sabretmekten başka elinden bir şey gelmezmiş... Elalemin ettiği neyse de, yakınlarının tekazesi daha çok koyar olmuş. Artık eltileri mi, yoksa sülalenin diğer kadınları mı... Hacımahmutlardan bazı kadınlar buna gelip 'Oğlan çocuğunuz yok, bütün mal mülkünüz bize kalacak.' diye damarına damarına basarlarmış... Kadın işin mal mülkünde değil, ama oğlu olmadığını yüzüne vurup durmaları canına tak etmiş... Varmış kocasına, 'Kimi istiyorsan söyle, sana onu alacağım' diye diretmiş.. Adam 'Git yanından' filan dese de kadın kararlı... Nihayetinde kocası kimi istediyse, gitmiş kendi elleriyle onunla evermiş... Adamın bu ikinci karısından da dört kızı daha olmuş...
Belirsizliklerle dolu bu hikayenin mutlaka gerçeğe bakan tarafları vardır. Olay ne zaman yaşandı bilmiyoruz, dokuz kızın adlarını ve akıbetini bilmiyoruz, ana babalarının adlarını bilmiyoruz; bildiklerimiz yukarıda...
Hikayeden gerçeğe geçelim... 1831 Kayıtlarında iki Hacımahmutoğlu hanesi bulunuyordu. Bunların ilki Hacımahmutoğlu Mehmet hanesiydi ki, hane reisi Mehmet Ağa 70 yaşında bir piri faniydi. Öldüğünde ise 80 yaşını geçmişti. Terekeden anladığımız iki oğlu iki kızı vardı; Ali, Meryem, Mahmut, Ayşe... Mahmut'un çocukları günümüze Hafız Mehmet, Manda Ahmet, Ayı Mevlüt ve Garaçaylı olarak geldiklerini gördük... Büyük Ali'nin ise 1813 doğumlu Mehmet adında bir oğlu vardı. Yani dedesi öldüğünde 30 yaşındaydı, büyük ihtimal çoluk çocuk sahibiydi. Hatta Fatma Ninesi kendi payına düşen koyunların yarısını ona bağışlamıştı... Gariptir, 1843 yılı sonrasıyla ilgili Hacımahmutoğlu Ali ve oğlu Mehmet hakkında en ufak bir bilgi bulunmuyor... Ne dersiniz, Veyislerin kızıyla evlenen ve dokuz kızı olan hikaye kahramanı; Hacımahmutların Ali oğlu Mehmet olabilir mi?
***
Tartışmak istediğim ikinci husus yine bir söylentiye dayanıyor. Hacımahmutlar mensubu bir kaç kişiden aynısıyla işittiğim bu söylentinin anafikri şu: Aslında Hacımahmutlar bu kadar kalabalık değildi. Manavlar, Çolağüseyinler, Sakızcılar, Yılıklar, Gambırarifler, Telliler vs. bunların Hacımahmutlarla alakası yok. O sırada Muhtar olan Hacımahmutlardan bir Dede, görevli memura 'Şurayı şöylece Hacımahmutlardan diye yazıver...' deyince memur da o aralıkta oturan herkesi Hacımahmutoğlu diye yazmış. Bundan dolayı Hacımahmutlar bu kadar kalabalık görünür...
Bu söylentiyi doğru kabul edersek, bizim Hacımahmutlarla ilgili yazdığımız her şey boşa gitti demektir. İşin aslı öyle mi acaba...
Her söylenti, efsane, menkıbe tamamen uydurma olmadığı gibi büsbütün gerçek de değildir. Bunun da gerçeğe işaret eden yanları vardır, hiç itibar edilmemesi gereken tarafları olduğu gibi... Önemli olan doğru ile yanlışı birbirinden ayıklamak. Onu yapmaya çalışacağız...
Evvela, böyle bir olay yaşandığı doğrudur. 1904 Yılında Eğret nüfus kütüğü düzenlendiği sırada Muhtar Hacımahmutoğlu Mehmet'tir. Hafızın Dedesi olan Muhtar, Söğütcük aralığına sıra gelince, olduğu gibi Hacımahmutlardan yazılmasını istemiş olabilir. Çünkü Muhtar görevliye kılavuzluk yapacak, ilgili hane reisini çağırıp hanedeki kişilerin düzgün ve doğru biçimde kaydedilmesini sağlayacak. Gerektiğinde kimin kimlerden olduğu hususunda bilirkişi olacak... Bu yüzden kolaylık olsun diye bir bölgenin Hacımahmutoğlu olarak belirlenmesinden doğal ne olabilir ki... Şu kadar var ki, Onun 'Şurayı şöylece Hacımahmutlardan diye yazıver...' dediği hanelerin tamamı, gerçekten Hacımahmutlardandı. Bunun böyle olduğunu, şu an sülalenin en yaşlısı olan Deliali de doğruluyor. Sadece bazılarının 'bi göynek içerde, bi göynek dışarda' olduğunu söylüyor, yoksa hepsi de Hacımahmutlardanmış... Bir an için söylentinin doğru olduğunu, yani 1904 Muhtarının ifadesine binaen yanlışlıkla Hacımahmutoğlu diye yazıldıklarını düşünsek bile; aynı yanlışın otuz yıl sonra Hafız tarafından sürdürüldüğünü de kabul etmemiz gerekir. O zaman bu kadar bariz bir yanlışa elbette birileri itiraz etmesi gerekirdi. Böyle bir durum söz konusu olmadığına göre, yukarıda sayılan sülalelerin tamamı Hacımahmutlardandır...
Hacımahmutlardan olmadığı düşünülen sülalelerin, 1831 Kayıtlarındaki ikinci Hacımahmutlar hanesi olan Hacımahmutoğlu Ahmet çocukları olduğu, her birini incelediğimiz bölümlerde ispatlandı. Şimdi bir adım daha ileri gidip, çok bilinmeyen başka bir Hacımahmutoğluna bakacağız.
***
Hacımahmutoğlu Hüseyin
Hatırlanacağı üzere 1846 yılında Fadime Nine, kırk koyununu iki torununa yirmişer tane bağışlamıştı. Bu iki torunundan biri Topal Ali'nin oğlu Mehmet, diğeri de Mahmut'un oğlu Mustafa idi... Mustafa'nın bir de Hüseyin adlı kardeşi olduğundan yola çıkarak, Fadime Ninenin torunları arasında ayrımcılık yapmış olabileceği de akıllara düşmüştü hatta... Oysa durum farklıydı; o sırada küçük torunu Hüseyin ölmüştü, bu yüzden tek kalan Mustafa'ya yirmi koyunu birden verdi... Bu olaydan beş yıl sonra Mehmet adını verecekleri bir torunu daha olacaktı; ama o zaman Fadime Nine hayatta değildi. İşte o Mehmet, 1904 yılının Muhtarı; Hafız, Manda, Ayımevlüt ve Garaçaylının dedeleridir... Peki Mustafa Abisine ne oldu? İşte bu da Onun hikayesi...
Kestirimden gideceğiz, çünkü araları dolduracak yeterli bilgi bulunmuyor... Kendisi 1826 doğumlu olan Hacımahmutoğlu Mustafa, bir oğlu olduğunda küçükken ölen kardeşinin adı olan Hüseyin ismini verdi. O Hüseyin de aslen Hicaz'dan getirilen Arapselimin kızı Hanife ile evlendi. Anası Hacılar/Yetimlerden olan Hanife Hanım, Araparif (Arif Zenger), Arapşükrü (Şükrü Zenger) ve Arabırmızan (Ramazan Tetik)in halasıdır.
Hanife Hanım ile Hacımahmutoğlu Hüseyin'in dört çocuğu oldu. Yaş sırasına göre bunların isimleri, Kezban, Hasan Hüseyin, Fadime ve Azime'dir... Bu kayıtlar tutulmaya başlanmadan hemen önce çocukların babası Hüseyin vefat etmiş... Hanife Hanım dört çocuğuyla dul...
1899 Doğumlu Fadime, dokuz on yaşlarındayken vefat etti. Hasan Hüseyin ise, 1893 yılında doğmuş. Evlilik kaydı bulunmuyor, yaşı göz önüne alınırsa Cihan Harbinde kaldığı düşünülebilir... Geriye kaldı Kezban ile Azime...
Kezban, kardeşlerin en büyüğü; 1888 yılında doğdu. Dedesi Arapselime izafeten 'Arapkızı' diye lakaplandı. Önce Himmetoğlu/Tekirgızıların Kelhasan ile evlendi. Eşi Çanakkale'de şehit olduğunda kendisi dul, oğulları Kadir ve Ömer yetim kaldı. Kadir zaten hastacaktı, hemen öldü. Ömer yaşadı, ileride Gambırömer diye bilinecektir. Sonra Bolvadinli Çakalbekire vardı. Bekir de Omarcıklardan Ümmühan Hanımdan dul kalmıştı ve üç öksüz de onda vardı: Emine, İlyen'e gelin gitti; Kezban, Samancı İsmail eşi oldu; Mustafa ise Yenimısdık... Neyse Arapkızından uzaklaşmayalım, Bolvadinli Kelbekirden Halil ve Ali Osman adında iki oğlu daha oldu. Ali Osman Haykır, 'Çulluların Köralosman' yahut 'Alosman Çavuş' diye bilinirdi... Son dönemlerinde 'Arap Nine' diye bilinen Kezban Hanım, Altındişinhasanın evin ardındaki evinde uzun yıllar tek başına yaşadı. 1970 Yılında vefat etti...
1900 Yılında doğan küçük kızı Azime ise Şaşdımhalil ile evlendi. Ömer adında bir oğlu dünyaya geldikten sonra vefat etti. Oğlu ileride Uykucuömer olarak bilinecektir...
Bu çocukların anası Arapselimin Hanife, Körselimlerden Gılindir Mustafa'ya vardı. Orada 1917 yılında kendi adını (Hanife)verecekleri bir kızı doğdu. Kendisi, kardeşi Arapselimin İbrahim'in evinde 1931'de vefat etti. Kızı Hanife ileride Musluların Çürükyusuf eşi olacak, Yusuf'un ölümünden sonra Arapşükrüye varacaktır. Muhittin Zenger'in anasıdır...
Neticede, Hacımahmutoğlu Hüseyin'den bugüne kalan bir yadigar yok gibi görünüyor. Amma Gambırömer, Halil Haykır, Köralosman karınkardeşler ve Hacımahmutların Hüseyin torunudurlar... Uykucu da onlarla teyze çocuğu ve aynı şekilde Hacımahmutoğlu Hüseyin'in torunudur...
Hikayeleri, menkıbeleri ciddiye almalı mı, almamalı mı... O konu tartışılır; ama şu bir gerçek, Hacımahmutlar zannedildiğinden daha geniş bir sülale...