Çoğu yerde topaç olarak biliniyor. Biz "fıtçı" derdik. Düzgün tornalanmış huni gövdesi görünümünde bir ağaç düşünün, sivri ucuna yuvarlak bir pabuç giydirilmiş olsun. Üzerine sarılan bir iple ilk hareket sağlandıktan sonra kendi çevresinde güçten düşene kadar döner. İşte topaç. Yalnız bizim fıtçımızdan ayrılsın diye biz buna "salma fıtçı" derdik. Bizimkisi, kendi imalatımız, emek verdiğimiz, zahmet çektiğimiz ve kendi usulümüzce çevirdiğimiz özel bir oyuncaktır. Safi "fıtçı" adını hak eden de işte budur.
Salma fıtçıyı en son gördüğümde Bursa'da Yeşil Türbe yanında dar bir sokakta dönüyordu. Bir satıcının elinde mavi ve gülgülü gövdelerine bağlanmış iplerden sarkanları da vardı. Evet basit bir düzenekle sargı ipi fıtçıya sabitlenmiş, şu haliyle şavılı andırıyordu. Bizi imrendirmek için çevirip bıraktığı birisi hala dönüyordu. Kafaya koymuştum, zaten alacaktım. Amacım çocuklara göstermekti. Gösterdim; ama o kadar uğraşıya rağmen çeviremedim. Şimdi nerede bilmiyorum. Gerçek fıtçıyı, bizim fıtçımızı ise çocukluk yıllarımıza bıraktıktan sonra hiç görmedim.
Salma fıtçı fabrikasyondur, hazır gelir, boyalı boyasız bakkallardan satın alırsın. Esas fıtçıyı bıçakla yonulda yonulda sen yapacaksın. Evvela fıtçı yapacağın malzemeyi belirlemelisin. Bu, 3-5 santim çapında bir ağaç dalıdır. Bundan daha kalınını döndürmek zorlaşır, incesi ise uçar gider, yine döndüremezsin. Biraz da fıtçının boyu, eni ve ağırlığıyla ilgili fiziksel bir denge var işin içinde. Ağırlık da mühim bir etken olduğuna göre seçeceğin ağacın cinsi önem kazanır.
Başlıca fıtçı hammaddesi olarak kullanılan ağaç söğüttür. Çok bulunur, kurusuna da yaşına da her zaman ulaşabilirsin. Her yer söğüt ağacı çünkü. İşlemesi de kolaydır, hafif keskin bir bıçakla bile halledebilirsin. Söğüdün dezavantajı ucunun çabuk körelmesi ve hafif olması nedeniyle fazla uzaklaşmasıdır. Bu yüzden söğütten mümkün olduğunca büyük fıtçı yapılır. Temini kolay olan bir diğer fıtçı ağacı da meşedir. Sert bir malzeme olduğundan yontmak zordur; ama aşınmaya dayanıklıdır. Ağır olduğu için de daha küçük fıtçıların yapımında tercih edilir.
Söğüt, meşe bir yana; ille de çamın yeri ayrıdır. Fıtçı için en ideal ağaçtır o. Ama nereden bulacaksın. O yıllarda Anıtkaya'da çam Galip Bey caddesinde var, köyün en merkezi yeri, herkesin gözü önünde bir dal kesmek ne mümkün. Kimse de böyle bir şeye girişmez zaten. Bir de Üyük'te vardı çam ağacı. O yaşta gözden ırak yerlere gidecek cesaretimiz de yoktu açıkçası. Hem yakalanırsak Akgalak ceza yazmaz mıydı?.. Sabahları kaçakçı tahtacılar gelir kahvelerin önünde arabalarındakini satana kadar dururlardı. Yüküne destek amaçlı birkaç çam dalı da bulundururlardı. Usulünce isteyebilenler buradan temin ediyordu. Ben bunu da hiç başaramadım... Kış girerken okula yakacak tahsisatı olarak çam dalları gelirdi. Kapının önüne yıkılan bu odun yığınını o zamanın hademesi Ömerağa (Ömer Şen)in nezaretinde biz taşırdık. İşte ileride bizim fıtçımız olacak dallar bu yığında gizliydi. Küçük bir dalı aşırmanın kime ne zararı vardı!
Fıtçı yapmak için keskin bir çakı işini görür. Önce dalın ince tarafında konik ucunu sivriltirsin. Sonra sıra kertik açmaya gelir. İdeal bir fıtçıda üç kertik bulunur. İki kertik de idare eder, dörtlüsü sırf hava atmak içindir. Beş kertikli bir fıtçıyı döndürebilirsen efsane olursun. Kertiklerin süs olmaktan başka bir işlevi var mı bilmiyorum, fizik bilgim bu konuda yetersiz kalıyor. Kertikler de bittikten sonra sivri ucuna kafası kesilmiş veya yuvarlatılmış bir çivi çakabilirsen iyi olur. Sert zeminde döndükçe fıtçı ucu aşınıp körelecektir, sık sık sivriltmek zahmetli ve bazen imkansız olur; bu yüzden çivili uç iyidir. Artık iş bitmiştir, bir desdireyle son kertiğin üzerinden fıtçıyı kesebilirsin. Tutmak zordur ama bıçakla yonuldarak fıtçının üstünü güzelce yalabıdırsan daha iyi olur. Kaba testere izi kaybolur.
Salma fıtçı çevrilir, kertikli fıtçı ise dönderilir. Ben hiç kertikli fıtçı çevirene rastlamadım. Gerçi bizim köyde salma fıtçı da dönderilir, çevirme kavramı yok Anıtkaya'da. Bu sadece isimlendirmeyle, söz ile ilgili bir durum olmasa gerek. Niye hep fıtçı döndermeye gittik acaba?
Fıtçı döndermeye gittiğimiz doğrudur. Her yerde dönmüyor çünkü, sert zemin istiyor. Toprak zemin sert de olsa düzgün olmuyor. Yağışlı havalarda da sertliği kayboluyor. Sağlıklı bir dönderme için kımçıyı yediği anda hızını alıp bir müddet o hızla dönmesi lazım, ayağı hiç bir engele takılmamalı, düşer. Düştüğünde yeniden başlayacaksın, can sıkıcı. Salma fıtçı zaten narin bir varlık o toprak zemine hiç gelemez. Sokakların bir kısmı da taş döşeliydi, engebeli böyle yerlerden fıtçı nefret eder. Fıtçı döndermek için en ideal yer Bazaryeri'dir. Biz de oraya giderdik zaten.
Döndermesi zevksiz olduğu kadar masrafsızdır da salma fıtçının. Bir metre kadar pamuk ipliğin bir ucu orta parmağına bağlıdır, diğer ucunu fıtçının altından başlayarak yukarıya doğru dolar ve sona geldiğinde ucu aşağıya bakacak şekilde atarsın. Doladığın ip sağılırken fıtçıyı döndürür ve ucu yere değdiği anda dönme ivmesini kazanmış olur. Yer de pürüzsüz olduğundan bu hız onu epey bir müddet döndürür. Senin başka bir şey yapmana gerek yok. (Anlatımın kolaylığına bakmayın, salma fıtçıda iple salma işlemi aslında çok zordur.) Kertikli fıtçı öyle mi! Bir defa kendine bir kımçı yapacaksın. Fıtçı kımçısı, yarım metrelik bir değneğin ucuna uygun kalınlıkta bir ip bağlayarak yapılır. Bu ip genelde pamuk ipliğidir. İpin ucunu düğümlersen iyi edersin çünkü onunla biraz sonra fıtçıyı kımçılayacaksın, parça piynak olur. Kımçı ipinin ucundan başlayarak fıtçı çevresine doluyorsun, dikkat et fıtçının üst tarafına yakın dola, yoksa fırlar gider, ilk hareketi sağlayamazsın. Dolamadan sonra yapacağın şey fıtçıyı yere koyarak kımçı değneğini ileriye itmektir. Bu esnada dolalı ip sağılarak fıtçıyı döndürmeye başlar. Yani ilk hareket salma fıtçıyla aynı mantık uygulanarak sağlanıyor.
Salmada bundan sonrasında keyfine bakıyordun, kertikli fıtçıda öyle olmuyor. Yapısı gereği düşüp bayılmaya meyyal bir şey, sürekli güç uygulayıp dönmeyi devam ettirmelisin. Bunu da kımçılayarak yapıyorsun. Çat çat her kımçı darbesini aldıkça, acısından hızla senden kaçar. O kaçar sen kovalarsın, yakaladığın yerde bir kımçı, şaak! Kaçarken dıñılaya vıñılaya ağlar, acımasızca vurmaya devam et. Beline beline, sırtına sırtına vur. Fakat o hırsla duvara, merdivenlere veya mazgallara yaklaştığını unutma. Fıtçı duvara çarparsa o zevkli dakikalar son bulur, yeniden başlarsın. Merdivenlerden uçarsa yine ara verip gidip fıtçını getirmek durumundasın; ama mazgaldan düşerse o güzelim fıtçıya veda etmek zorundasın, aman ha! Bir de kımçılarken fıtçıya acımıyorsan kendine acı, bak ipin ucundaki düğüm bile kalmamış, yavaş biraz. İyisi mi ipi ağzının bir ucundan diğerine çekerek tükrükle de biraz daha idare etsin. Korkma bişey olmaz, daha virüs-mikrop-bakteri icat olmadı.
Fıtçı yapımı sırasında ağırlık, kalınlık ve yükseklik oranına dikkat edilmez, kertik sayısı iyi belirlenmezse; dönderme esnasında büyük bir sorunla karşılaşırsın. Bilhassa gereğinden fazla uzun fıtçılarda görülen bir hastalıktır. Deli fıtçı denir böylelerine, deligoyun gibi... Ne kadar uğraşırsan uğraş dengeli dönmez, yalpalar durur. En sonunda varır şorye yığılır kalır. Sert kımçı darbeleri de işe yaramaz.
Şaka bir yana kımçılı fıtçıya ip dayanmaz. Pamuk ipliği bir kaç darbeden sonra pülçüklenir, değiştirilmesi gerekir. Yeñi Mısdık (Mustafa Şen)den yenisini alırsın; ama nereye kadar. Ebruşum bağlasan, o ondan pahalı. Fıtçı döneminin sonlarına doğru bunun için iyi bir çözüm yolu bulmuştuk. Sağda solda çıkıntı kamyon lastiklerinden tel ile birlikte ipler de çıkarılabiliyordu. Lastik gibi kimyasala bulanmış bu ipler pamuk ipliğine göre daha sağlamdı. İyi dayanıyordu. Böyle bir lastik bulduğumuzda ip stoklardık. Ne günlerdi!
Salmasıyla kertiklisiyle fıtçılar hayatımızdan uçtu gitti. Fazla darbeden başlarını mı döndürdük, halsiz kalıp yere mi yığıldılar? Kımçılaya kımçılaya biz mi kovduk hayatımızdan, yoksa zamanın mazgalına mı kaçırdık?
Neyse ki dilimizde yaşıyorlar; zira kısa boylu, çalışkan, oraya buraya durmadan koşturup duranlar için Anıtkaya'da "fıtçı gibi" benzetmesi yapılıyor hala.