12 Haziran 2023

Aydınlı Deli Mehmet


    Bir dönem Eğret'te adı geçen sülalelerden biri de Çalıklardı. Son erkek ferdi Cihan Harbinden dönemediği için bugün sülalenin adı unutulmuş durumda. 

    Çalıkların Hüseyin oğlu Ahmet Resul, Karacahmetli Ümmühan Hanımla evlenmişti. Tek kızları Emine, harbin hemen başlarında doğmuş; Resil kızını gördü görmedi... Hangi cephede vuruştuğu, nerede şehit olduğu bilinmiyor... 

    ***

    Aynı dönemde benzer bir durumlar hemen her evde yaşanıyordu, Mesela Veyisoğlu Ömer'in beş oğlu var; biri önceden vefat etti, dördü Cihan Harbi şehidi. Onlardan geriye, sülaleyi devam ettirecek torun sadece Deliban (İbrahim Dadak) kalıyor...

    Beş kardeşin büyüğü Veyisoğlu Hasan, Şeherlioğluların Şemsi ile evlenmişti. Şemşilere adını veren bu hanım ile Hasan'ın iki kızıyla bir oğlu oldu. Harbe giderken çocukları çok da küçük sayılmazdı, en küçükleri Ömer 7-8  yaşındaydı. Hasan da Eğret'e bir daha dönemedi. Tek oğlu Ömer bu karışıklıkta vefat etti. İki şehit yetimi Hatice ve Rabia, analarıyla başbaşa kaldılar...

    ***

    Harp bitti; gelen geldi, kalan kaldı. Tam Eğretli yaralarını saracakken mütareke ve işgal yılları başladı. 1922'deki kurtuluştan sonra Eğret'te küçük de olsa bir askeri birlik bulundurulması fikrinin oluştuğu anlaşılıyor. Bunun için Cumhuriyetle birlikte karakol ihdas edilmiş. Galiba Eğret Karakolunun ilk Kumandanı Aydınlı Mehmet... 

    Bununla beraber Onun Eğret geçmişi Yunan işgalinin öncesine dayanıyor. Mütarekeden sonra memleketi Aydın'a her nedense gitmemiş; bir şekilde Eğret'e yerleşmiş ve dul Ümmühan ile evlenmiş. Ya da Ümmühan ile evlenip Eğret'e yerleşmiş.

    Aydın Bozluova 1895 doğumlu Mehmet oğlu Mehmet, zaferden sonra kurulan Karakola Kumandan tayin edildi; ama daha işgalden önce Eğret'te ilk çocuğu doğmuştu. Belki İstiklal Savaşı sırasında gösterdiği yararlılıklara binaen ricası üzerine kumandanlık verilmiştir. Hazır memleketine de dönmek istemiyorken...

    1921 Yılında ilk çocuğunun doğduğunu söylemiştik. Fakat  Ümmühan Hanımın yanında tay küçük Emine'yi unutmayalım. Kardeşi doğduğunda 6-7 yaşındaydı; biraz daha büyüyünce onu Devrimbeşlerin Gödemehmet ile everiyorlar...

    Kumandana neden 'Deli Mehmet' denildiği hususunda bir bilgi yoksa da bunun olumsuz bir anlamı olmadığı düşünülüyor. 1968 Yılında vefat ettiği için hala kendisini tanıyan çok kişi var. Onlardan Kumandan hakkında olumsuz bir şey duymadım... Onun deliliği; hesapsız hareket etmesi, gözükaralığı, deli cesaretine sahip olması, çılgınlığa varan canayakınlığı yahut aşırıya kaçan cömertliğiyle filan ilgili olmalıdır... Misal, canı çocuklara harçlık vermek istiyor diyelim. Bunu, karşısındakiler çocuk bile olsa, onur kırıcı biçimde yapmazmış. Doğrudan ellerine vermek yerine, çaktırmadan toprağa gömdüğü paraları çocukların bulmasını sağlarmış... Çocuklar ise, 'Kumandan bize para verdi' diye değil; para bulduk diye sevinirmiş... Belki de halkın gözünde Kumandan, böyle sevimli komplimanları sebebiyle 'Deli Mehmet' oldu....

    Aydınlı Deli Mehmet Karakol Kumandanı iken, evlilikle Eğret'e yerleşmiş oluyor. Yahut yerleştikten ve kurtuluştan sonra Kumandan oluyor, her neyse... Karacahmetli Ümmühan Hanımdan Haydar ve Feriştah adlarında bir kızıyla bir oğlu oluyor. Çocuklarına verdiği bu isimler, Deli Mehmet'in Aydın'daki ailesiyle ilgili olabilir; ama kesinlikle ana babasının adları değil. Onda başka bir yeri olmalı bu isimlerin... Haydar'ın doğum tarihi 1921, Feriştah'ınki 1923...

    Eşi Karacahmetli Ümmühan Hanım 1927 yılında ölmüş. Hemen o yıllarda ikinci defa evleniyor. Bu kez yine Cihan Harbi şehidi olan Veyisoğlu Hasan kızı Hatice'yi alıyor. Kardeşi Rabia ile birlikte babadan yetim kalan iki kız kardeş, sonradan anaları da ölünce öksüz oldular ama tamamen de kimsesiz sayılmazlardı, sonuçta Veyislerin kızıydılar. Ayrıca o dönem çocuk değillerdi, yetişkindiler... Rabia da Yetimlerden Hacının İbrama varmıştı, böylece Aydınlı Delimehmetin Eğret'te bir de bacanağı oldu...

    Hatice Hanımdan da 1930 yılında bir oğlu dünyaya geldi, adını Ömer koydular. Oğluna bu ismi Hatice Hanımın isteğiyle verdikleri anlaşılıyor, zira genç yaşta ölen kardeşinin ve kendisini hiç görmediği dedesinin adıdır...

    Oğlu Ömer doğduktan sonra Hatice Hanım çok yaşamadı. Bir kaç yıl sonra, 1933'te vefat ettiği kaydedilmiş... 

    Aydınlı Delimehmet üçüncü olarak bir başka Hatice ile evlenmiş. Gademlerin Mehmet kızı olan Hatice Hanım, Ayanoğlu Seydi Ahmet'ten dul kalmıştı; Tırılhasanın anasıdır... Tabi bu Hatice Hanımdan çocuğu yok... Aydınlı Delimehmet 1968'de vefat ettikten sonra nikahlı son eşi Hatice Hanım altı yıl daha yaşadı ve 1974'te vefat etti. Bu dönemde kendi evinde yani Tırıllarda yaşadığı söyleniyor. Zaten hayattayken kocası Aydınlı da orada yaşarmış. Adam Eğretli değil ki, elbette karısının evinde yaşayacak...

    1934 Soyadı uygulamasında ACAR soy ismini almış. İrtibatı var mıydı bilinmez, bu soyadını Aydın'daki akrabalarıyla paralel olarak aldığı düşünülebilir... 

    Şimdi, Kumandanın iki hanımından olan üç çocuğunun hikayesine bakalım. Kızı Feriştah'ı, Arapselimlerin Düdükçü Ramazan Zenger'e verdiler... Feriştah'ın karınkardeşi Emine'yi hatırlayalım, Gödemehmete vermişlerdi... Devrimbeşlerin Gödemehmet, aslen Çorcalılardan, yani Ovalılardandır... Düdükçünün anası Şerife (Şedden Nine) ise Çorcalı Topal Ali'nin üvey kızı... Zorlama yorum olarak düşünülmezse, Feriştah Hanım ile Düdükçü arasında böyle bir bağ olduğunu belirtmek istedim...

    Haydar Acar

    Büyük oğlu Haydar'ın hiç lakaba ihtiyacı olmadı, çünkü Eğret'te ikinci bir Haydar daha olmadığı için adı söylense kendisi anlaşılıyordu. Tekelilerin Nuri kızı Sabire ile evlendi. Sabire, Palaibram (İbrahim Taşkın)ın ablasıdır. Ayrıca kızkardeşi Hatice Hacapdıramanların  Lomcunun oğlu Kazım'a vardığı için Haydar onunla bacanak oldu...

    Gara Sabire diye bilinen Sabire Hanım ile Haydar'ın üç kız üç oğlan, altı çocukları oldu. Yaş sırasına göre bunların isimleri; Melahat, Ümmühan, Muhsin, Cemile, Mehmet ve Mürsel'dir... Ümmühan ile Mehmet, Haydar'ın ana babasının adı oluyor. Muhsin ise askerde çok sevdiği bir Komutanının adıymış. Zaten köyde bu adı taşıyan iki kişiler, diğeri Kekecin Muhsin... Haydar ile Kekeç aynı birliktelermiş; yani iki Muhsin'in hikayesi aynı... 

    Kadınlar zaman zaman toplanıp bir yandan el işlerini görürken bir yandan da dedikodu, sohbet muhabbet ediyorlar. Yanlarından ayrılmayan çocuklar kendi halinde oynayacak yaşta değilse annelerinin avutmasına tabidir... Öyle günlerin birinde, gocagapının altındaki meclise Gara Sabire ile Gara Halime çocuklarıyla katılmışlar. Gara Halime, Mardakların Kelmısdıfanın hanımı. Kadınlar arasında oğlan-kız muhabbeti her zaman için geçerlidir; ama o dönemde daha bir fazlaymış, 50'li yıllardan bahsediyoruz... Garasabirenin kucağındaki Muhsin, Garahalimenin de oğlu var, lakin o sıradaki kız çocuğuymuş... Başlamışlar deyişleme yoluyla atışmaya... Muhsin'in anası; 

        "Oğlumsuñ, oğlansıñ;
        Kız olsañ ağlarsıñ.
        Şart olsuñ oğlansıñ, 
        Gel Muhsin'im em!" 

deyince, Garahalimenin altta kalmaması lazım. O da aynı makamdan girip, bakın nasıl cevap veriyor:

        "Ay gızım gızım, gız kişi;
        Gızıma düñür gelen yüz kişi;
        Gızımıñ bubasınıñ altına taksi çekmeyeniñ, 
        Daş yisiñ azı dişi."

    Garasabire deyişlemeye oğlan manisi gibi girer, sonra onu emzirme manisine çevirirmiş. 'Gel em!' diye yaptığı eklemeyi memeye çağırma amaçlı söyler ve ardından emzirmeye başlarmış... Olayı nakleden kişi bunların böyle söyleşmesine 'atışma' değil; 'karşılıklı severlerdi' diyor. Saygı sevgi, hoşgörü nezaketi de elden bırakmıyorlar yani...

    Oğlan deyince akla geldi; bunların küçükken ölen bir oğlu daha varmış, adı Mehmet Emin. 1947'de doğmuş ve üç yaşındayken vefat etmiş... Hayatta kalan altı çocuğun anası Gara Sabire 1979 yılında vefat etti. Kocası Delimehmetin Haydar ise, Onun ölümünden sonra daha yaşadı; 14 yıl sonra, 1993 yılında Haydar da vefat etti... 

    Çocuklarının durumuna gelince... Büyük kızı Melahat, Tekelilerin diğer kolundan Pangeci lakaplı Mustafa Temel eşi oldu... Ortanca kızı Ümmühan, Cavaların Mustafa oğlu Ramazan Er eşidir... Küçük kızı Cemile de, İdirzlerin Kelidiriz oğlu Kazım İdis'e vardı...

    Büyük oğlu 1951 yılında doğdu. Yaşıtı diğer Muhsin'den ayırmak için söylenen 'Haydarın Muhsin' sözü ona lakap oldu... Erken dönemde İzmir'e yerleşti. Önce Arapların Hilmi kızıyla evlenip ayrıldılar. Daha sonra, Sarışükrünün kızı Fadime ile evlendi. Fadime Hanım öncesinde, Muhsin'in Emine Halasının oğlu Gödemehmetin Cemal eşiydi, Onun vefatı üzerine Muhsin'e vardı. İkinci evliliği dolayısıyla Kelsaleğin Şaban Azbay ve Dendenin Ömer Tüblek ile bacanak oldular... Ahmet, Saadet ve Serkan adlarında iki oğlu ve bir kızı var. Saadet Anıtkaya dışından bir beyle evlendi. Oğlanlar da yine Anıtkaya dışından hanımlarla evlendiler. Ahmet'in Acarkan, Serkan'ın Muhsin ve Rüzgar adlarında oğulları var; halen İzmir'de yaşıyorlar...

    Haydarın ortanca oğlu Mehmet 1955 yılında doğdu. Dendenin kızı Nurten ile evlendi; Gasapların Körömer ile bacanak oldular. Mehmet de İzmir'e yerleşti; Saadettin ve Sabire olmak üzere bir kızıyla bir oğlu var. Sabire Anıtkaya dışından bir beyle evli... Mehmet ve çocukları da halen İzmir'deler...

    Üçüncü oğlu ve çocuklarının en küçüğü Mürsel ise 1958'de doğdu.  Çolömerlerin Cingenömer kızı Emine ile evlendi. Mürsel de Şavalın Dursun Özdemir ve Şimbilin Yusuf Öztürk ile bacanaktır. Erken dönemde İzmir'e yerleştiler, Aydın ve Ayhan adındaki oğulları orada evlendiler, halen İzmir'de oturuyorlar... Mürsel ise 2004'te vefat etti...

    Öksüz Ömer 

    Aydınlı Delimehmetin küçük oğlu Ömer 1930 yılında doğmuştu. Annesi Hatice Hanım vefat ettiğinde çok küçüktü. O öksüz kaldığı günden sonra 'Ösüz Ömer' lakabı oldu, ölene kadar bu lakapla anıldı, yetmedi çocuklarının da sülale adı haline geldi.

    Anası vefat ettikten sonra Ösüzömeri Rabia Teyzesi sahiplendi. Hacınınibram ile teyzesinin çocuğu yoktu, hem de teyze ana yarısıydı. Allah var, Hacınınibram da oğlu gibi benimsedi. Rabia Hanımın vefatından sonra Ösüzömeri kapıdışarı etmedi, gereken her şeyi yaptı. Evlenme çağına gelince dillere destan bir düğünle everdi. Hasılı kelam, Ösüzömere öksüzlüğünü mümkün olduğu kadar hissettirmemeye çalıştı.

    Hacınınibramın Ösüzömere yaptığı düğün, Gocagulizin kızı Fadime'nin düğünüdür. Anası itibariyle Veyislere dayanan Guliz (Ali Osman Uysal) ile Ösüzömer bu yönden akraba oluyorlar... Fakat geçim olmadı, ayrıldılar. Fadime Hanım, Daldalların Gocayörük (Mevlüt Honça)ya vardı...

    Ösüzömer ikinci olarak Takgasların Kelömer kızı Ayşe ile evlendi. Ayşe Hanım Cılımısdık ile Zelonun kardeşidir. Ayrıca diğer kardeşi yoluyla Takgasların Şükrü Öncül ile Ösüzömer bacanak oldular... 

    Ayşe Hanımla Ösüzömerin biri kız dördü oğlan, beş çocukları oldu. (Bu kadar da ölen var diyorlar, Ayşe Hanım on defa doğum yapmış.) Yaş sırasına göre hayatta kalan beş çocuğun isimleri; Halil İbrahim, Hasan, Hatice, Ali Osman ve Mehmet'tir. Ölenlere isim koyma fırsatları oldu mu, bilinmiyor; eğer onların adı vardıysa mutlaka ana babasının geçmişinde hatırası olan isimlermiştir. Bu beş çocuğun isimleri öyle çünkü... Halil İbrahim, Hacınınibramın adı; Hasan, Ösüzömerin dedesinin adı; Hatice, anasının adı; Mehmet, babasının adı; Ali Osman ise dedesinin kardeşi, çocuksuz şehit olan büyük emminin adıdır...

    Tek kızı Hatice, Kösenin Mehmethoca oğlu Hüseyin Varlı eşidir. Veyislerden olması sebebiyle Hüseyin ile Hatice arasında akrabalık var...

    Büyük oğlu Halil İbrahim, 1956 yılında doğdu. Olucaklı Nuran ile evlendi. Nuran Hanım, Yenimısdığın ikinci hanımı yanında tay gelmişti... Evlendikten sonra İzmir'e yerleştiler. Öncesinde ölenler oldu, hayatta kalan iki kızları Cemile ve Ayşe'dir... Ayşe, Anıtkaya dışına gelin oldu. Cemile ise Yörükmehmetin Abdülkerim Demir eşidir. Abdülkerim'in Satı Ninesi Veyislerden olması sebebiyle akrabadırlar... Halil İbrahim İzmir'de oturuyor...

    Ösüzömerin ikinci oğlu Hasan 1961 doğumlu... Yörükmehmet kızı Fadime ile evlendi, aralarındaki akrabalık malum... Bir müddet sonra köyden ayrılıp Uşak taraflarında ticaretle uğraştılar. Anıtkaya'ya tekrar pazarcı olarak döndüler. O günden beri 'Manav Hasan' diye bilinir... Ömer ve Ayşe adlarında bir kızıyla bir oğlu oldu. Ayşe, Anıtkaya dışına gelin oldu, Ankara'da oturuyorlar. Ömer, Güdüğizzetineminin Abdullah kızı Reyhan ile evlendi. Dipte hem Takgaslar hem Veyisler yoluyla akrabalık bulunan Reyhan'la Ömer'in; Hasan, İrem, İlayda adlarında üç çocuğu var. Anıtkaya'da oturuyorlar...

    Üçüncü oğlu Ali Osman, küçükken bir kaza geçiriyor. Beygir arabasının altında kalmış, üstünden teker geçmiş. Allah'tan bir şey olmamış, ama şınanın ucu kaşını açmış. Yara izi hala belliydi, bu yüzden oynarken 'gaşıgırık' derdik. Dönüp de 'Vay niye öyle diyorsunuz' diye tepki göstermezdi; hatta yüzünü bile ekşitmez, gülüp geçerdi... Düdükçünün, yani halasının kızı Ümmühan ile evlendikten sonra İzmir'e yerleşti. Rabia ve Ebru adında iki kızı var... Rabia adını Ösüzömer istemiş olmalıdır; teyzesinin adı... Ali Osman ve çocukları da halen İzmir'de yerleşikler...

    Ösüzömerin, babası Aydınlı Delimehmetin adını verdiği en küçük oğlu Mehmet 1975 yılında doğdu. Gebecelerli Kezban ile evlendi, Gocamatların Hüseyin Tektaş ile bacanaktır. Ömer, Ahmet ve Ayşe Dudu adlarında üç çocuğu var. Anıtkaya'da kuaförlük yapan Ömer, İsçehisarlı Zehra ile evlendi, Gökhan adında bir oğlu var... Mehmet ve çocukları Anıtkaya'da yerleşikler...

    Anası Veyislerin Hatice, babası Aydınlı Delimehmet olan Ösüzömer kendisi 2010; eşi Takgasların Kelömerin kızı Ayşe Hanım ise 2012 yılında vefat ettiler...

    ***

    Jandarma Komutanı Aydınlı Delimehmet, Eğret'te evlendi buraya yerleşti. 1927'de ilk Hanımı vefat etti, sonra 1930'da ikincisi... Sonra 1968'de kendisi öldü... Üçüncü eşi Gademlerin Hatice Hanım 1974'te vefat ettiğinde Acar soyadını taşıyordu... Daha sonra üç çocuğu sırayla göçtüler... Torunlarının çoğu İzmir'de yaşıyor, azı Anıtkaya'da... Kendisi, çocukları ve torunlarının memleketi Aydın'la irtibatını hiç öğrenemedim; Sadece lakabından Aydınlı olduğunu biliyoruz, kayıtlardan da Bozluova doğumlu olduğunu... o kadar...



10 Haziran 2023

Yörükler

     
    Oğuzların Bozok kolunun Kayı Boyuna mensup Karatekeli Aşireti Malazgirt Savaşı sonrası Anadolu'ya girdi. Ertuğrul Gazi zamanında Ankara bölgesinde yaylarken, gösterilen yararlıklar sebebiyle Selçuklular tarafından Söğüt-Domaniç bölgesi yaylak ve kışlak olarak kendilerine tahsis edilmiş. Bununla beraber Karatekeli Aşiretini yalnız bir bölgeye hasretmek doğru değildir; Anadolu'nun hemen her tarafına dağıldıkları görülüyor.

    Karatekelilerden Osman Ağa 19. yüzyıl sonlarında Hatay Dörtyol'da yerleşikti. Ne kadar yerleşik olsa da sonuçta Yörüktü, en azında yayla zamanı yer değiştirmesi gerekiyordu. Zaten bu yüzden yörük deniliyor ya... Her zaman için kafanın bir yerlerinde yer değiştirme, göç etme, yürüyüp gitme fikri mutlaka bulunuyor. Bir yere yerleşip çakılıp kalma bunlara göre değil. Bir kızı ile bir oğlu var Osman Ağa'nın. Kızını orada gelin etmiş, oğlunun adı Ahmet, galiba daha bekar... Yürüme dürtüsü harekete geçmiş, demiş ki oğluna 'Buradaki arazilerimiz ablana kalsın, biz başka yere gidelim.'... Ahmet buna itiraz edecek değil ya, katmışlar malları önlerine, kervan yola düşmüş...

    Kondukları yer, İzmir - Özdere... Güneye doğru sahili takip ediyorsun, Seferihisar ile Selçuk arasında bir yer... Bomboş dağlar... Osman Ağa'da para var, bastırmış almış o dağlık araziyi. Önceki yerleri olan Hatay'da da aynı şeyi yapmış ataları, öncelikle mülk almışlarmış. İşleri koyun keçi olduğu için onlara yaylım lazım tabi, bu yüzden öncelik arazi alımında olmuş hep... Et, süt, peynir, yağ gibi hayvansal ürünler başlıca geçim kaynakları. Ayrıca deri, yün, yapağı, kilim, keçe gibi yine hayvancılığa bağlı yan ürünler de var. Ürünlerin yanında canlı hayvan alım satımı da yapıyorlar. Hasılı kelam, vardıkları yerde arazi alacak kadar gelirleri var... Buna ek olarak Hatay, İzmir gibi yerlere giderken devlet tarafından kendilerine yerel sorumluluk/idarecilik verildiğine dair bir rivayet var. Osman Ağa'nın atalarına verildiği düşünülen bu idari pozisyonun da elbet maddi bir getirisi olmuştur. Bir de, o zamanlar her taraf boş olduğu için sözü edilen hazineye ait araziler bugünkü gibi değerli değilmiştir. Bu yüzden Osman Ağa'nın bu mülk alımlarını, bugünün gözüyle değerlendirip çok büyütmemek lazım...

    Yıllar geçip Osman Ağa yaşlanıyor. Son zamanlarında oğlu Ahmet'e vasiyeti, ölümünden sonra oğlunun burayı terk edip kendine yeni yurt bulması yönünde... Emri Hak vuku bulup babası vefat ettikten sonra, yeni Ağa Ahmet'e yol görünüyor. Babasına söz vermişti çünkü, ayrıca Yörük yolda gerek...

    Göçü sarıyor, malı sürüyor Ahmet Ağa... İlk durak Manisa/Bintepeler... Alıyor arazisini, fakat beğenmiyor orayı. Doğuya doğru yola devam... İkinci durak Kütahya/Selkisaray; iyi, arazi fena değil. Aynı taktik, bastırıp yeteri kadar arazi alıyor, hayvanı salıyor... 

    Bu arada bir şey arada kaynamasın, Ahmet Ağa daha Özdere'deyken (belki de Hatay'da) evliydi. Eşi Fatma Hanımdan bir çocuğu oldu; 1892 doğumlu Mehmet... ama Selkisaray'da bir hanım daha alıyor ki sonraki çocukları ikinci eşi Elif Hanımdandır. 

    Burada Elif (resmi olarak Elife) Hanımdan biraz söz etmek gerekiyor. Emirdağ Yörüğü Mehmet'ten dul kalmıştı Elife Hanım ve yanında tay gelen bir de oğlu vardı. Tahir adındaki bu çocuk ileride Yörüktahir diye anılacak olan Tahir Akyol'dur...

    Selkisaray'da kaç yıl kaldıkları bilinmiyor; ama çok durmamışlar. Tam oraya yerleşmek üzerelerken Eğretli biri kendi köyüne davet ediyor. 'Sana ev ve yer veririz; oğulların var, köyün sığırını tutar, sonra yerleşince bırakırsın sığırı filan, işine bakarsın.'  Böyle bir teklif yapacak kişi, Eğret'in ileri gelenlerinden biri olmalıdır. 'Hatiplerden biri imiş' deniliyor... Şimdi bir tarihleme tahmini yapacak olursak, bu olay 1913-1915 arası gibi yaşanmış olmalıdır. O yıllarda Hatiboğlu Mahmut ömrünün son demlerinde diye biliniyor. Bu teklifi yapan kişi olsa olsa Hatiboğlunun büyük oğlu Molla Osman'dır. Otuzlu yaşlardaydı ve o civarda imamlık yapıyordu, Yörük Ahmet Ağayı, yaylımlarıyla meşhur Eğret'e yönlendirdi...

    Eğret'e geldiklerinde oğlanların dördü de bekardı, bir de kızları vardı; beş çocuğun beşi de bu köyden evlenmesinden anlıyoruz bunu. Dedikleri gibi yapmışlar; köyün sığırını tutmuşlar, Mezerböğründe gösterilen yere ev yapmışlar, sonra sığır bırakılıp kendi malcılıklarına devam etmişler. Eğret'e yerleşme böyle...

    Bilindiği gibi beş yıl kadar sonra Eğret işgal edilecektir. Bu sıkıntılı dönemi herkes gibi yaşamışlar. 1922'de Türk taarruzu başlamadan önce Eğret'teki Yunan Tümeni Balmahmut'a kaydırılıyor. O sırada Yunan Komutanlardan biri Ahmet Ağa'ya diyor ki 'Biz gidiyoruz, ardımızdan bütün Yunan çekilecek, tedbirinizi alın ki zarar görmeyesiniz.'... Meğer bu Yunan, Özdere'deyken hayvan ticareti yaptığı kişilerden biriymiş... Onun verdiği tüyo üzerine evinin kapı penceresini içeriden kerpiçle örüp kendilerini emniyete alıyorlar. Giderken yaptığı yakıp yıkmalardan böylece zarar görülmüyor...

    1854 Doğumlu olduğu kaydedilen Yörük Ahmet Ağa'nın kesin olarak hangi yılda öldüğü bilinmiyor, Yunan gittikten bir müddet sonra vefat ettiği sanılıyor... Eşi Elif Hanım ise 1948 yılında vefat etmiş... (Hacı Osman oğlu Molla Ahmet Ağa diye künyelenen  Karatekeli aşiretinden Yörük Ahmet Ağanın 1852'de doğup 1928'de Eğret'te öldüğü, Hatay'da kalan kız kardeşinin adı Zeynep olduğu, ayrıca İzmir'e yerleşen Süleyman adında bir  kardeşinin daha bulunduğuna yönelik bilgileri; küçük oğlu Hüseyin'den torunu Osman Demir nakletti...)

    Beş çocuğunun isimleri Mehmet, Ali, Kerim, Hüseyin ve Ayşe... Oğlanları isimlerini yaş sırasına göre yazdık, lakin Ayşe, hangi sırada olduğu bilinmiyor... Takgasların Kelömerin ilk eşi olduğuna göre Onunla aynı yaşlarda olmalıdır, Kelömer 1907 doğumlu. Henüz bir oğlu (Cılımısdık) tazeyken Ayşe 1930'da vefat etti... Dört oğlanı tek tek inceleyerek, Yörüklerin Eğret'e nasıl kök saldığını görelim...


    
    1.Yörük Mehmet

    Büyük oğlu Mehmet ilk eşi Fatma Hanımdandır. Veyisoğlu Ahmet kızı Hatice ile evlendi. Böylece Yörük Mehmet Eğret'te ilk bağını Veyislerle kurmuş oldu. Yine de Hatice Hanımın Veyisler içindeki konumunu belirlemek adına biraz derinleşelim... Veyisoğlu Ramazan'ın torunu olan Hatice Hanımın tek erkek kardeşi erken yaşta vefat ettiği için o kolun uzantısı günümüze ulaşamamış. Bununla beraber Aliyelere adını veren Aliye Hanım, Hatice'nin halasıdır... 

    Üç kız bir oğlan, dört çocukları oldu. Kezban, Fatma, Satı ve Mevlüt... En küçük Mevlüt 1928 doğumlu olduğuna göre diğerlerinin ne zaman doğduğu ve Yörükmehmetin ne zaman evlenmiş olabileceği kıyaslansın... Kendisi 1947 yılında vefat etti, eşi Hatice Hanım uzun bir süre daha yaşadı ve 1970'te O da vefat etti... Çocuklarına bakalım...

    Büyük kızı Kezban, Arapların Patırmahmut eşi oldu; Koreli İbrahim Tok'un anasıdır, 1996'da öldü... Fatma, Omarcıkların Güdüğizzete vardı; sonradan teyzesinin kızını alacak olan Emin Sağlam'ın anasıdır, 2007'de vefat etti... Küçük kızı Satı ise 1924 te doğdu,  Garapaçaların Süleyman ile evlendi; Osman, Mehmet ve Ülfet (Rıfat) Çetin'in analarıdır, 1999 yılında vefat etti...

    Yörük Mevlüt
    Yörükmehmetin 1928 yılında doğan tek oğlu Mevlüt, Amcaların Godalyusuf kızı Şerife ile evlendi. Çatalların Delibıdık İbrahim Soylu ile bacanaklardır...

    Şerife Hanımla Yörük Mevlüt'ün üç oğlan üç kız, altı çocukları oldu. Yaşlarının sırasına göre isimleri; Mustafa, Kezban, Mehmet, Kerime, Adem ve Fadime'dir... 

    Büyük kızı Kezban, Avganın Adem Çetin’e vardı; Metin, Filiz ve Elif adlarında üç çocuğu oldu. Filiz, Hacıariflerin Bekçifahrettin oğlu Ahmet Varlı eşidir.

     Ortanca kızı Kerime Afyonlu Emin ile evlendi. İsmail, Yücel ve Müşerref olmak üzere üç çocukları var; Afyon’da oturuyorlar.

     Küçük kızı Fadime de Anıtkaya dışından Kalecikli Yusuf’a vardı. Büsbütün Anıtkaya dışından sayılmaz Yusuf; çünkü Kalecikli Hacı Ahmet Çelik kökeniyle bağı var. Oktay, Burcu ve Yasemin adlarında bir oğluyla iki kızları olduktan sonra Yusuf Çelik vefat etmiş. Burcu ve Yasemin Anıtkaya dışından beylerle evlenmişler, Oktay bekar...

    Oğlanlara gelince... Büyük oğlu, 1949 doğumlu Mustafa'ya bu ismi vermelerinin sebebi, Hatice Ninenin genç yaşta ölen kardeşiymiş... Askerlik sonrası Afyon'a yerleşen Mustafa, Sinanpaşa/ Akörenli Şerife Hanımla evlendi. Çocukları Hatice (Gülşen), Sevda, Saynur ve Mevlüt Cihan... Hatice’nin beyi Afyonlu; Sevda Çavdarlılı Kadir ile evli, Almanya’da yaşıyorlar; Saynur ise Kayıhanlı İbrahim ile evli olup Antalya’da yerleşikler. Mevlütcihan bekar, Afyon Belediyesi İtfaiye Müdürü… Hastaneden emekli olan Mustafa Demir Afyon'da yaşıyor...

    Yörükmevlütün ortanca oğlu, dedesi Yörükmehmetin adını almış, 1957'de doğdu... Mustafa Abisiyle birlikte O da Afyon'a yerleşti. Çakırköylü Zeynep Hanımla evlendi. Şerife, Reyhan ve Yusuf adlarında iki kızıyla bir oğlu var. Kızlar Anıtkaya dışından beylerle evlendi...

    Küçük oğlu Adem de erken dönemde Anıtkaya'dan ayrıldı. Fethibeyli Fatma Hanımla evlendi, Mevlüt ve Emrah adlarında iki oğlu var...

    Yörükmevlüt, bir dönemden sonra çocuklarının peşinden Afyon'a gittiyse de Anıtkaya'dan büsbütün kopamadı. 2016 Yılında vefat edene kadar fırsat buldukça köydeydi. Eşi Şerife Hanım ise kendisinden iki yıl sonra 2018'de vefat etti...

   

    2.Yörüklerin Ali

    Ahmet Ağa'nın 1901 doğumlu ikinci oğlunun adı Ali... Eğret'te 'Yörüklerin Ali' olarak lakaplandı. Küçükismaillerin Molla Mehmet kızı Emine ile evlendi. Emine Hanım, İbişin kardeşidir... Nasıl Mehmet Abisi Veyislerden evlenmiş ve o sülale ile bağ kurmuşsa, Yörüklerin Ali de Emine Hanımla evlenip Çatallarla ilk akrabalık bağını kurmuş oldu... 

    Üç oğlan, bir de kız çocukları oldu: Ahmet, Osman, Selime ve İhsan... Tek kızları Selime, Patlakların Gaygısızhalil eşi oldu. Bu evlilikte, Patlaklar-Çatallar yakınlığının etkisi olabilir... Üç erkek kardeşe gelelim...

    Habeş Ahmet
    Büyük oğluna dedesi Yörük Ahmet Ağa'nın adını verdiler. Eğretli Onu 'Habeş Ahmet' diye lakaplandırdı, çünkü esmer renkliydi. Sağırların Ali Osman Hoca kızı Maksude ile evlendi Habeş... Aslında Maksude Hanımın anası Şaşdımların kızıdır. Yine de Ali Osman Hocanın ilk eşi vasıtasıyla Çatallarla bir bağ kurulabilir... Apdıramanlardan Çiloğlanın Hüseyinhoca (Hüseyin Ayas), Şaşdımların Uykucu (Ömer Şen), Takgasların Cılımısdık (Mustafa Öncül), Arapların Bezekinin Ali Tok ve ayrıca Maksude Hanımın karınkardeşi Feride vasıtasıyla Bekiralilerin Buydeycigadir (Kadir Dadak) ile Habeşahmet bacanak oldular... Burada, bacanağı Takgasların Cılımısdık ile aynı zamanda hala dayı çocuğu oldukları unutulmasın...

    Habeş Ahmet, bu lakabı hak edercesine esmermiş; ama yazın dudakları yalama olmaktan bir türlü kurtulmazmış. Demek ki bu hastalık deri rengiyle ilgili değil... Dombeyleri varmış bunun, onları güderken birden yaz yağmuru bastırmış. Yanındakiyle bir kayanın kovuğuna saklanmışlar... Yağmur şiddetli, dudaklar yalama, dombeyler gidiyor... 'Düü!' dese dudak kanayacak... Hayvanların ardından 'Doouuu! Doouuu!' diye bağırmış; ama gidenler bana mısın dememiş... 

    İki erkek ve üç kız olmak üzere toplam beş çocukları oldu. Bunların en büyük ve en küçükleri erkek, aradakiler kızdır. Adları Mehmet Ali, Hatice, Emine, Saynur ve Yahya... Büyük kızı Hatice, Uykucunun Kadir Şen'e, yani teyzesinin oğluna vardı. Emine ve Saynur ise Anıtkaya dışından beylerle evlendiler. 

    Dört küçük kardeşin abisi, hepsinin büyüğü Mehmet Ali 1951 yılında doğdu. Mandanın kızı Ayşe ile evlendiğini, Çatallardan Hacızekeriye oğlu Mustafa'nın Necati Çelebi ile bacanak olduğunu biliyoruz, sonrasına dair malumat yok... Çocukların en küçüğü Yahya da Anıtkaya dışından evlendi...

    Çocukları doğduktan sonra İzmir'e göçtü Habeş... 2016 Yılında eşi Maksude Hanımla arka arkaya vefat ettiler, çocukları halen orada yaşıyorlar...

    Zıhıye Osman
    Yörüklerin Ali, ortanca oğluna kendi dedesi Osman Ağa'nın adını koydu. Askerliğini sıhhıyeci olarak yaptığından lakabı 'Zıhıye Osman' kalmış. Doğrusu, askerden döndükten sonra lakabının hakkını vererek sıhhıyecilik yapmış. Fakat asıl şöhreti sünnetçiliğiyle yakaladı. Yetmişli yıllarda Anıtkaya'nın fahri kadrolu sünnetçisiydi. Bilallerin Apil Dedeyle birlikte vakti gelen bütün erkek çocuklarını elden geçirdiler. Evin büyüklerinin de üşüştüğü operasyonda, Bilal Dede 'Siçana bak! Siçana bak!' diye şoktaki çocuğu oyalarken Zıhıye çığlıklar ve tekbirler arasında işini bitirirdi... Afyon'da profesyonelleşti galiba; Eski Otogarın karşısındaki dairesinde balkona asılı 'Fenni Sünnetçi Osman Demir' tabelası hala gözümün önündedir...

    Zıhıye Osman, sünnetçiliğinin ötesinde de orijinal bir adamdı. Köyde tek başına oturan anasını sık sık ziyarete gelirdi. İkinci Dünya Savaşı temalı filmlerde Alman askerlerinden aşina olduğumuz sepetli bir motosikleti vardı. Bazen anasını sepete oturtup gezmeye götürürdü... Evlerinin küçük bahçesindeki iğde ağacının dalına büyük bir sedir yapmıştı. Sakin ve serin görünen bu platformda oturduğuna hiç şahit olmadım. Galiba Zıhıye Osman netice almaktan çok, bir şeyle uğraşmayı seviyordu. Mesela masrafa edip ciddi ciddi duvarla çevirdiği biçimsiz, küçük, göpcük avluya vişne dikti. Sanmıyorum ki o vişnelerden yemiş olsun...

    Görenlerin, ne kadar ağır adam, diyeceği bir duruşu vardı. Bu ağırbaşlı duruşuna, sonradan uzattığı gür sakalı daha bir vakar katmış gibiydi. Bazılarına göre inatçıydı. Ben o yanına tanık olmadım. Afyon'da öğrenciyken iki yıl evsahibimizdi. Karısına ait bir evi kiralamıştı bize, orası istimlakla yıkılması söz konusu olunca 'Bana ne sizin evinizden' demedi, yine karısının başka bir evine yerleştirdi... Zıhıyeden iyilikten başka bir şey görmedim...

    Zıhıye Osman, Afyonlu Mübeccel Hanımla evlendi. Yıldız, Yüksel, Lale, Hikmet adlarında beş kızları dünyaya geldi. Bu dönemde Afyon'a yerleştiler. Kızları Anıtkaya dışından beylerle evlendiler. 2021'de Zıhıye Osman, namı diğer Fenni Sünnetçi Osman Demir, 2023'te de Mübeccel Hanım vefat ettiler. Çocukları halen Afyon'da yaşıyorlar...

    Çolak İhsan
    Yörüklerin Ali'nin küçük oğlu İhsan'a 'Çolak Essan' demelerinin sebebi, elindeki bir kaç parmağın kopuk olmasıdır. Habeşi hiç görmedim, ama esmermiş; Zıhıye ise normaldi. Çolakessan ikisine de uymaz, biraz daha kumral/sarışın görünür. Erken dönemde Afyon'a yerleşmiş, oradan anasını ziyarete pikap türü arabasıyla gelirdi.

    Anıtkaya dışından bir hanımla evlenmiş. Adlarını bilemediğimiz iki kızı var, bunlardan biri Milli Eğitim eski Müdürlerinden Kayıhanlı Hidayet Yıldırım eşidir..  Eşi vefat eden Çolak Essan, halen Afyon'da yaşıyor...

     Bir kız üç oğlanın babası Yörüklerin Ali, 1957 yılında vefat etti. Eşi Emine Hanım ise onun ölümünden sonra daha uzun yıllar yaşadı ve 1985'te öldü...

    3. Yörük Kerim

    Ahmat Ağa'nın üçüncü oğlu Abdülkerim 1906 yılında doğmuş. Bu hesaba göre Selkisaray'da doğmuş olmalıdır, bununla ilgili net bilgi yok. Adını kısaltıp bir de önüne Yörük ifadesi ekleyerek 'Yörük Kerim' demişler. Oysa o sırada Eğret'te başka Kerim yoktu, ayırıcı vasıf olarak Yörüklüğünü neden vurguladılar ki...

    Yörük Kerim, Hamurköylü Ali kızı Satı ile evlendi. Aslında Satı, Veyislerin kızıdır. Şöyle ki; Hamurköylü Ali Veyisoğlu Süleyman'a içgüveyisi olur. 1910 Yılında şehit olduğunda eşi dul, tek kızı Satı da yetim kalmıştır. Anası da öldükten sonra Satı hem öksüz hem yetim olarak Böbü Dedenin (Hacarifler/Böbülerin) evde büyüyecektir...

    İki oğulları olmuş; İbrahim ve Mehmet... 1933 Yılında doğan büyük oğlu altı yedi yaşlarındayken vefat etmiş...

    Yörük Mehmet
    Satı Hanım ile Yörükkerimin küçük oğlu Mehmet de 1938 yılında doğdu. Adını Mehmet koydukları bu oğuldan başka çocukları yok... Doğal olarak bu oğlan da 'Yörük Mehmet' olarak lakaplandı.

    Yörük Mehmet'i, Körhocanın kızı Fatma ile everdiler. Annesi Satı Hanımın arzusuyla gerçekleştiği anlaşılan bu evlilik uzun sürmedi, ayrıldılar. Bu kez Yörük Kerim'in isteğiyle Yörük Köyü olan Mılıklarlı Bedriye ile everdiler. Yörükmehmetin çocukları Bedriye Hanımdandır...

    Üç oğlan iki kız, beş çocukları var; Ahmet, Fadime, Süleyman, Kerime ve Abdülkerim adlarında... Kerime ve Abdülkerim, dedeleri Yörük Kerim'i çağrıştırdıkları belli... Ahmet ve Fadime'de, büyük dede Yörük Ahmet Ağa ile onun ilk eşinin hatırası var. Ayrıca Satı Hanımın ana adı da Fadime. Süleyman'a gelince...  Bedriye Hanımın babası adıdır...

    Yörükmehmet, sülale içinde Yörüklük davası güden en keskin kişiydi. Nerede bir Yörük, hele ki Karatekeli Yörüğü varsa üşenmeden gider; nerede bir Yörük organizasyonu varsa ona mutlaka katılırdı. Söğüt'te her yıl düzenlenen şenliklerde mutlaka bulunur, döndükten sonra olanları ballandıra ballandıra sonraki yıla kadar anlatırdı. Eylül'ün ilk haftasında, tam da işgayıt vakti çekip çekip gidiyor, diye oğlanlar bundan rahatsızlık duyar; ama bir şey diyemezlerdi. Zaten ne yapsalar da Yörükmehmeti milliyetçi gezilerden alıkoyamazlardı... Ülkenin neresinde bir Yörük varsa onu tanıyan Yörükmehmet, son zamanlarında kendini dahi bilemeyecek bir hastalığa duçar oldu. Oradan oraya göç eyleyen Yörük ataları gibi, 2018 yılında ebedi sükunet yaylasına göçtü gitti... Eşi Bedriye Hanım ise Onun peşinden dört yıl sonra 2022'de gitti...

    Büyük kızı Fadime, Ösüzömerin Hasan Acar eşidir. Hasan'ın ninesi dolayısıyla Veyislerden olduğu düşünülürse bu evlilik daha anlamlıdır... Yörükmehmetin küçük kızı  Kerime ise İdirizlerin Yalamaşükrü oğlu Mehmet Ali İdis eşi oldu...

    Büyük oğlu Ahmet 1958 yılında doğdu. Daldalların Gocayörük kızı Fadime ile evlendi. Gıvığın Ömer Aydın, Yarımağanın Mevlüt ve Ömer Soylu kardeşler, Turabilerin Ahmet Külte ile bacanak oldular... Mehmet, Ragıp ve Ali adlarında üç oğlu oldu... Mehmet, Bilallerin Muharrem kızı Ayşegül ile evlendi. Ceyda, Ahmet ve Ceylin adlarında iki kızıyla bir oğlu var... Ortanca oğlu Ragıp, Guycuların Enver kızı Meryem ile evlendi. Çocuklarının adları; Ahmet Asaf, Cihan Ensar, Miran ve Can... Küçük oğlu Ali de Bacıların Ömer kızı Merve ile evlendi; Aysu ve Gülsu adında iki kızı var... Sonradan köfteci dükkanı açan Ahmet, halen 'Köfteci Yörük' olarak bilinmekte ve çocuklarıyla Anıtkaya'da yaşamaktadır...

    Yörükmehmetin ortanca oğlu Süleyman 1964 yılında doğdu. Kumartaşlı Sevim Hanımla evlendi. Satı ve Kamil adlarını verdiği bir kızıyla bir oğlu oldu. Kızı Satı, Yetimlerin Necati oğlu Mevlüt Azbay eşidir... Süleyman da Anıtkaya'da, Yörük Ahmet Ağa'nın Eğret'e gelince ilk yerleştiği yerde Yörüklerin ocağını tüttürüyor...

    Beş çocuğunun en küçüğü Abdülkerim 1980 yılında doğdu. Ösüzömerin Halil İbrahim kızı Cemile ile evlendi ve İstanbul'a yerleşti. Bedriyenur, Yunus Emre ve Cemile adlarında iki kızıyla bir oğlu var. Halen İstanbul'da yerleşik...

    Diğer kardeşleri de geleneksel meşguliyetleri olan hayvancılıkla uğraşmışlardır mutlaka; yalnız koyunculuğu devam ettiren ve ondan en son vazgeçen, Yörük Kerim'in torunları oldu. Yörük Kerim 1969 yılında, 63 yaşındayken vefat etti. Eşi Satı Hanım ise kocasından sonra on yıldan fazla yaşadı, 1983 yılında vefat etti...

    4.Yörük Hüseyin

    Ahmet Ağa'nın küçük oğlu Hüseyin 1909 yılında doğdu, Sağırların Salih kızı Havva ile evlendi. Havva Hanım Ali Osman Hoca ile Sağıroğlu Mehmet'in kardeşi, Hilmi Hoca ile Sağıroğlunun Süleyman'ın ise halasıdır... Üç abisi, evlilikleri vasıtasıyla Veyisler ve Çatallarla bir bağ kurmuştu. Yörük Hüseyin'in evliliği aracılığıyla Sağırlarla da irtibat kurulmuş oldu. Ayrıca Havva Hanımla evlenince Hüseyin, Delimamın Ali ile bacanak oldular... Veyislerin Delimamın oğlu olması, ayrı ayrı iki dönem Muhtarlık yapması sebebiyle önemli pozisyon sahibi biriyle bacanak olmak, Yörüklerin Eğretlileşme sürecinde mühim bir etkendir...

    Havva Hanımla Yörük Hüseyin'in Süleyman, Ayşe, Ahmet, Şerife ve İbrahim adlarında iki kızıyla üç oğlu oldu. İsim değerlendirmesi yapmak gerekirse; Ayşe ile Şerife, Havva Hanımın anasıyla ninesinin adı; Süleyman, Cihan Harbinde şehit olan abisinin adıdır. Ahmet, malum Yörük Ahmet Ağa'nın adı; İbrahim hakkında fikrim yok... Yörük Hüseyin, 1982'de vefat etti; eşi Havva Hanım ise dört yıl önce, 1978'de vefat etmişti..

    Büyük kızı 1941 yılında doğan Ayşe, Bilallerin Halil'e vardı; merhum Muhittin Kaynar'ın anasıdır... Küçük kızı Şerife ise, Kelarzıman oğlu Meşhur Ahmet Azbay'a vardı; Ziyaddin Azbay'ın anasıdır... Oğlanlara geçelim...

    Süleyman Demir
    Büyük oğlu Süleyman 1932'de doğdu, erken dönemde Afyon'a yerleşti. Orada Yörük Gocaibram kızı olan Zeynep Hanımla evlendi. Onların da dört çocuğu oldu; Elif, Osman, Hüseyin ve Mehmet... İsim yorumlamayı bırakabiliriz; ama Elif Ninenin adına sadece burada rastlandığına dikkat çekerim. O Elif, Osmanköylü bir beyle evlendi; şimdi İzmir'de oturuyorlar...

    Büyük oğlu Osman, bir Macur kızı olan Selime Hanımla evlendi. Hüseyin ve Zeynep  adlarını verdiği bir kızıyla bir oğlu var. Zeynep, üniversite okuduğu Kıbrıs'ta; Hüseyin ise Emirdağ'da çalışıyor... Osman ise halen Afyon'da yerleşik....

    Ortanca oğlu Hüseyin de bir Macur kızıyla evlendi. 1987'de Eşi hamileyken vefat edince, doğan oğluna babasının adı olarak Hüseyin ismini verdiler...

    Küçük oğlu Mehmet, Ambanazlı Ayşe Hanımla evlendi; ana babasının adı olarak iki çocuğuna Süleyman ve Zeynep adlarını verdi. Afyon'da oturuyorlar... Baba Süleyman Demir, 2010'da Afyon'da öldü...

    Ahmet Demir
    Yörük Hüseyin'in 1944 doğumlu ortanca oğlu Ahmet de Afyon'a yerleşti Orada Çatalçeşmeli Sultan Hanımla evlendi. Dört kızı ve bir oğulları oldu; isimleri Kezban, Elif, Metin, Gönül ve Havva'dır...

    Kızlar Anıtkaya dışından beylerle evlendiler. Metin de Anıtkaya dışından bir hanımla evlendi. İki kızı var ve Afyon'da yaşıyorlar... Baba Ahmet Demir, 2022'de vefat etti...

    İbrahim Demir
    Küçük oğlu İbrahim de Afyon'a yerleşti; ama Anıtkaya'dan evlendi. Veyislerden Delibanın kızı Fatma'yı aldı. Serkan, Hüseyin, Mehmet ve Havva adlarında üç oğluyla bir kızı oldu. Havva, Anıtkaya dışından bir beyle evlendi. Oğlanlar da Anıtkaya dışından evlendiler; halen Afyon'da yaşıyorlar...

    ***

    Karatekeli Yörük Osman Ağa'ya geri dönelim... Hatay Dörtyol'daki mülklerini orada gelin ettiği kızına bırakarak İzmir'e geldiler. Özdere'de denizi nazır mülkler aldılar. Oğluna oraları terkedip yeni yerlere göçmesini vasiyet ederek vefat etti. Babasına verdiği söz gereği yeni ufuklara yönelen Ahmet Ağa, Manisa ve Kütahya'da kısa süreli eğleşti. Geçicidir, demedi oralardan araziler satın aldı. En sonunda Eğret'e varıp oğullarıyla oraya yerleşti. Bu yazıda onların Eğretlileşme sürecini anlattık. Peki, değişik yerlerden satın alınan onca arazi ne oldu? İlk zamanlarda onların peşine düşülmemiş... Ahmet Ağa'nın torunu Yörük Mevlüt, Özdere'deki mülkleri üzerine lüks turistik oteller yapıldığını görünce hukuk mücadelesini başlatmış. Aynı Şekilde, Manisa ve Selkisaray'daki araziler için de girişimler var. Ahmet Ağa'nın bir başka torunu Yörük Mehmet de bu çabanın içine girmiş. Yalnız bu iş o kadar kolay değil. Bir asır sahipsiz gibi görünen arazilere şimdi tesisler yapılmış, tarım amaçlı kullanılanlar var. Selkisaray'daki arazinin bir kısmı, Başkomutan Tarihi Milli Parkı alanının içinde kalmış... Hasılı kelam bu zorlu süreç bir kaç kuşak daha devam edecek gibi...

  


05 Haziran 2023

Cingenaliler

     
    Deliosmanoğlu Ali'nin üç kız üç oğlanın durumu şöyle idi; beş kardeşin de ablası olan büyük kızı Şerife, 1850 yılında doğdu. Emiralilerin Mehmet'e vardı, Yeşilömerin anasıdır... 1859 Yılında doğan ortanca kızı Fatma, Danaoğlu Hüseyin'e vardı; Şapgöbek ve Dananın Hüseyin'in nineleridir... Küçük kızı Ümmü'ye Emeti de derlerdi, 1860 yılında doğdu. Omarcıkların Ömer ile evlendi, sonra kendi adı Omarcıkların bu kolunun sülale adına dönüştü. Emetinin Dikhasanın ninesidir...
    


    Oğlanlara gelelim... Deliosmanın adını alan büyük oğlu, Mihri/Mihriye Hanımla evlendi; zamanla eşinin ismi sülale lakabına dönüştü. Mihrioğlular/Hebbeler, Osman'ın çocuklarıdır...

    Küçük kardeş Hüseyin 1859 yılında doğdu. Hasan kızı Gülsüm ile evlendi. Gülsüm Hanımın kimlerden olduğunu bilemeyeceğiz. İbrahim ve Ali Osman adlarında 1889 ve 1891 tarihlerinde iki oğulları oldu. Büyük olan İbrahim, Ayanoğlu/Garahmetlerin Halil kızı Hanife ile evlendi. Hanife Hanım; Cinibiz Dede, Garahmet ve Gabaoğlanın kardeşidir... Küçük Ali Osman ise Gavalcıların Halil kızı Fatma'yı aldı. Fatma Hanım da Goşumcunun halasıdır... İki kardeş İbrahim ve Ali Osman'ın çocuk kaydı yok, haklarında başka bir bilgi de bulunmuyor. Yaşları ve çağın şartları düşünüldüğünde ikisinin de Cihan Harbi kayıpları arasında yer aldığı söylenebilir. Zaten onlardan önce babaları Deliosmanoğlu Hüseyin, 1908 yılında vefat etmişti. Böylece Hüseyin kapısı, 20. yüzyıl başlarında kapanmış oldu. Şehitlerin eşlerine gelince... Hanife, Devrimbeşlerin Godalömere vardı; Delibayramın anasıdır... Fatma ise, Velciklerin Kelhasana vardı; Gugukların Ramazan Ün anasıdır...

    Ortanca oğul Süleyman'a sıra geldi. Doğum tarihini bilemediğimiz için ortanca olduğu şüphelidir. Zaten Onun varlığından oğlu sayesinde haberdar oluyoruz. Buna göre Süleyman, Hasan kızı Fatma ile evlenmiş. Fatma Hanımın da kimlerden olduğu bilinmiyor; ama bir kardeşi Hacımahmutlardan Hacıyusuf eşi, yani Etem ile Şimbilin nineleridir...

    CİNGEN ALİ

    Merhum Süleyman, oğlunun adını doğal olarak Ali koymuş. Hatırlanacağı üzere Deli Kethüda Osman'ın baba adı Ali, Ümmühan Hanımın baba adı ise Süleyman'dı. Dolayısıyla bir koldan Ali-Süleyman serisi başladı; dedelerden itibaren baba, 3. Süleyman; oğul da 3. Ali'dir, arkası gelecek...

    Ali'nin babasının tam olarak ne zaman öldüğü bilinmiyor. 1904 kayıtları tutulduğu sırada kendisi 24 yaşında olmasına rağmen Hüseyin amcasının hanesine dahil edilmiş. Belki de babasıyla amcası ayrılmamış, birlikte yaşıyorlarken yetim kalmıştı. Bütün bunlar hep meçhul kalmış, fakat Ali'nin küçüklüğüne dair önemli bir hatırasını torunlarından dinledim...

    Bunların avluda dibek gibi büyük bir taş varmış. Sürgü değirmeninin hayvanla döndürüleni değil de tokmakla dövüleni diye düşünelim. Öyle bir mekanizma... Her evde bulunmadığı için bulgur göce dövmeye kadınlar buraya geliyor, hatta etraf köylerden de gelen olurmuş... Tabi o kadar kalabalık ve uzun bekleyiş sırasında, ihtiyaç halince kadınlar helaya gitmek durumunda kalıyor. O günün şartlarında avlunun bir köşesindeki helalar, yılda bir iki kez fırın külüyle paklanıyor. Ali de anasını hela paklarken gördüğü için bu işin ne kadar zahmetli olduğunu biliyor... Kadınların her gidişinde huysuzlanıyor ve en sonunda 'Anam orayı ne zorlukla temizliyor, girmeyin helaya!' diye çıkışıyor. Hatta dediklerine göre, taşlamış kadınları... Taşlananlardan biri de buna 'Ay len, sen ne cingenimişin böyle!' diye karşılık verince, Ali'nin adı cingene çıkıyor. O günden sonra lakabı 'Cingen Ali'... 

    Cingen Ali büyüyünce, annesi Onu Hacımahmutlardan Yılıkların kızı Şerife ile everdi. Fatma Hanımın bir kızkardeşinin de Hacıyusuf eşi olduğunu hatırlayalım. Belki de Fatma Hanımın kendisi de Hacımahmutlardandı ve gelinini akrabalarından seçti, orasını bilemiyoruz... Cingenali Şerife Hanımla evlenince, Velciklerin Mehmet (Tahtalının babası), Hatiboğlu/Gobakların Hüseyin ve Taşçılar/Tekirdağlıların Ahmet ile bacanak oldular...

    Askerlik çağına geldiğinde vaziyet böyleydi. O yıllarda dört yıllık temel askerliğin üzerine aralıklarla sekiz yıl kadar daha süren rediflik sistemi uygulanıyordu. Bu yüzden normal bir kişinin on yılı aşkın askerliği oluyordu. Ali'nin temel askerliği sonunda, 1903'te bir oğlu oldu, babasının adı olan Süleyman ismini verdi. Redif askerlik dönemini aralıklarla memleketin çeşitli yerlerinde geçirdi. Akıllarda Yemen ve Kuzey Afrika kalmış... Bu dönemde, 1908 yılında büyük kızı Şefika doğdu. Sonra Mehmet ve Fatma...

    Redif askerlik de bitince Eğret'e dönen Ali, hayatının normaline de dönecekti; ama Kader buna fırsat vermedi. Çünkü, harpler darpler bitmek bilmiyordu, yeni patlayan Cihan Harbi sebebiyle seferberlik ilan edilmişti. Hadi bakalım tekrar askere, dediler...

    Cingenali bir daha Eğret'e dönemedi. Çanakkale'ye sevk etmişlerdi, orada çok şiddetli çarpışmalar yaşanıyordu. 33. Alay; 3. Tabur; 9. Bölük askeriydi. Cephede yaralanınca Haydarpaşa Hastanesine gönderdiler; orada 25 Kasım 1915 günü şehit oldu... 

    Bundan sonra dört yetimiyle başbaşa kalan Şerife Hanım çocuklarının hem anası hem babası oldu. Gerçi çocukların nineleri de vardı, ama zaten yaşlanmış Fatma Hanım 1926 yılında vefat etti. çocukları için gerekeni yaptıktan sonra 1943 yılında kendisi de hayata veda etti... Çocuklarının durumuna bakalım...

    Büyük kızı Şefika, her ne kadar 1913 yılında doğdu diye kaydedilmişse de sonradan dava açarak bu tarihi 1908 olarak düzelttirmiş... Dolaksızın İsmail'e vardı. Salih, Ahmet, Mevlüt ve Nadire Kırım'ın analarıdır... Eşinin vefatından sonra Çatalların İbiş'e vardı, orada da Yakup Tür'ün anası olacaktır. 1982 Yılında vefat etti...

    Küçük kızı Fatma/Fadime, Tekelilerin Halil'e vardı; Köressanın anası Gasaphalil (Halil Temel)in ninesidir... Eşi Tekelioğlu Halil vefat edince Eftedli Yenihasan ile evlendi. Aslında Yenihasan ile Fadime akraba olurlar... İzah edelim: Tamamen şifahi anlatımlara göre Deliosmanlardan üç kız, bilinmeyen bir tarihte biri Dandır, biri Karacahmet, diğeri de Beşkarış'a gelin oldular. Hatırlanacaktır, 1847 tarihli belgede Kethüda Osman'ın küçük yaşta Emine, Şerife ve Ayşe adında üç kızı vardı. Bunların akıbeti anlaşılamamıştı. İşte rivayetlerdeki üç köye giden üç kız bunlardır... Yenihasan da Karacahmet'e giden kızın torunudur... Yani Cingenalinin kızı Fadime, büyük büyük halasının torununa varmış oluyor... Fadime Hanım da 1988 yılında vefat etti...

    Cingenalinin iki kızının durumu böyle. Şimdi sıra geldi, iki oğlunun macerasına...

    Cingenalinin Süleyman

    Cingenalinin büyük oğlu 1903 yılında doğdu. Ona, isim döngüsüne riayet edilerek dedesinin adı olan Süleyman ismi verilmiş. Önce Onbaşıoğlu İdirizlerin Hasan kızı Kezban (Gızılgız) ile evlenmiş. Gızılgızın Gülsüm ninesi sonradan Cingenalinin Hüseyin emmisine varmıştı, kan bağı olmasa da aralarında böyle bir bağlantı var. Ayrıyeten Gızılgızın annesi Aliye Hanım Aliciklerden...  Lakin uzun sürmemiş bu evlilik, ayrılmışlar. Bundan sonra Süleyman'ın Afyon hayatı başlıyor... 

    Afyonlu Huriye Hanımla ikinci defa evleniyor. Ali Osman adını verdiği bir oğlu dünyaya geliyor. Üçüncü evliliğini Döğerli Azime Hanımla yapmış ve ondan da Zeynep adında bir kızı dünyaya gelmiş. Sonra 1930 yılında Cingenalinin Süleyman, 1934 yılında Huriye Hanım ve 1936'da Azime Hanım peş peşe vefat etmişler...

    Ali Osman'ın Zeliha Hanımla evlendiği, 1962 yılında Güler adını verdikleri bir kız dünyaya geldiği, ancak bu kızın bir yaşındayken vefat ettiği kaydedilmiş...

    Cingenalinin Süleyman ve hanımları vefat ettikten sonra bu iki çocuğu, Ali Osman ve Zeynep de vefat etmişler.... Bildiklerimiz bunlar...

    Cingenalinin Mehmet

    Çanakkale Şehidi Cingenalinin küçük yetimi Mehmet, büyüyünce Tığlıların Kürtmusa kızı Fadime ile evlendirildi. Fadime Hanım Demircisalih ile Kelyusufun kardeşidir... Bir kız kardeşi de Galgancıların Osman'a vardığı için onunla da bacanak oldular... 

    İkisi oğlan ikisi kız, dört çocukları oldu. Yaş sırasına göre bunların isimleri Süleyman, Şerife, Adem ve Aysun/Saadet'tir...  Dört çocuğun anası Fadime Hanım, 1969 yılında vefat etti... Cingenalinin Mehmet ise, Fadime Hanımdan tam 15 yıl sonra, 1984 yılında vefat etti... 

    Ninesinin adını verdikleri büyük kızı Şerife, Galgancıların Osman oğlu İbrahim Aytar eşi oldu. Şerife ile İbrahim teyze çocukları oluyor... Küçük kız Aysun İstanbul'a gelin oldu, ama yabancıya değil; hani Dolaksızlara gide Şefika Halanın tek kızı Nadire vardı, işte onun oğluyla evlendi... Oğlanlara gelelim...

    Tüccar Terzi Süleyman Saçan
    Büyük oğlu Süleyman, Yenimısdık kızı Muzaffere ile evlendi ve böylece Hacıların Sağırmehmet oğlu İbrahim Azbay ile bacanak oldular... 

    Erken dönemde Afyon'a yerleşti Süleyman, terziydi... Seksenlerin başında, Uzunçarşıya bakan ikinci kat dükkanının camında 'Tüccar Terzi Süleyman Saçan' ibaresini gördükçe gururlanırdık. Bizim köylüymüş çünkü... Sonradan öğrendik, aynı binadaki bir başka bizim köylü terzi Akömerin İzzet Kök'ün de ustasıymış...

    Üçü kız üçü oğlan, altı çocukları var. Mehmet, Nurettin, Hayriye, Fatma, Ayşe ve Ertuğrul... Genç yaşta vefat eden teyzesinin adını verdikleri Hayriye, Konyalı bir beyle evlenmiş, şimdi yurtdışında yaşıyorlar... Ayşe'nin merhum beyi Afyonluymuş... Ninesinin adını verdikleri ortanca kızları Fatma ise, Gobakların Kelşaban oğlu Hüseyin Kaçmaz eşidir...

    Büyük oğlu Mehmet, Akörenli Fatma ile evlendi. Çağrı, Büşra ve Süleyman adlarında iki oğluyla bir kızı var. Büşra Ankara'ya gelin gitmiş, Çağrı ise Uşaklı bir hanımla evlenmiş...

    Ortanca oğluna Nurettin ismi konulmasını Fatma nine istemiş. Kayıhanlı Zeynep Hanım ile evlenen Nurettin'in, adları Alperen ve Süleyman olmak üzere iki oğlu var...

    Küçük oğlu Ertuğrul da Kayıhanlı Ahsene ile evlendi. Abisinin eşi Zeynep ile Ahsene Hanım emmi kızı oluyorlar... Yusuf, İshak ve Erva adlarında üç çocuğu var...

    Tüccar Terzi Süleyman Saçan ve Muzaffere Hanım emeklilik günlerini, Afyon'daki evlerinde çocukları ve torunlarıyla birlikte geçiriyorlar...

    Adem Saçan
    Cingenalinin Mehmet'in küçük oğlu Adem, 1952 yılında doğdu. Çocukluğu Afyon'da geçti. Ankara'da Mülkiye okudu. Emekli olana kadar çeşitli yerlerde Kaymakam ve Vali Yardımcısı olarak çalıştı. 

    Önce Kilisli Nazmiye Hanım ile evlendi; Fatih, Buğra ve Oğuzhan adlarını verdiği üç oğlu var... Daha sonra Bursalı Burcu Hanımla evlendi... Oğulları Fatih, Ankara'da; Buğra ise Bursa/Kemalpaşa'da yaşıyor. Oğuzhan, öğretmen...

    ***

    1840 Yılında öldüğü belirtilen Kethüda Deli Osman'ın üç torunundan en küçük Hüseyin nesli günümüze ulaşamadı. Büyük torun Osman'ın çocuklarına Mihrioğlular/Hebbeler denildi, EŞİT soyadını aldılar. Ortanca torun Süleyman'ın tek çocuğuna Cingen Ali denildiği için sülale lakabı Cingenaliler oldu. 1934 Soyadı uygulamasından itibaren SAÇAN soyismini kullanıyorlar. Halen bunlardan Anıtkaya'da oturan bulunmuyor...

 

31 Mayıs 2023

Çolaklar

     
    Üç hikayenin birleştiği kavşakta Çolaklar sülalesi başlıyor. Öncesi yok yani... Öyleyse birbirinden bağımsız bu hikayecikleri sürükleyip kavşağa çekelim, sonrasında Kader nasıl bir rota çizmiş bakarız...

    ***

    Mehmet 1899 yılında doğdu. Antalya'nın Toroslarında bir dağ köyünde, evin küçük oğluydu. Babası Ahmet (bir belgede Mustafa) öldüğünde, artık ailenin reisi büyük abisiydi. Olması gereken de buydu zaten. Yalnız bu büyük abi, kardeşlerine kol kanat germesi gerekirken biraz zorbalık yapıyordu. Ona göre, ileşberliğe müsait olmayan bu dağ köyünde hayvancılıktan başka yapacak iş yoktu. O iş de üç kardeş için yeterli değildi. Dolayısıyla küçükler ayrılmalıydılar... 

    Bu şartlar küçük kardeşleri köylerinden çıkmaya zorladı. Ortancaları, Toroslardan uzaklaşmadı, yakınlardaki bir başka köye yöneldi. En küçük kardeş Mehmet ise daha uzaklara gitme niyetiyle düştü yola. Kuzeye doğru gidecek, tutunabileceği bir yer bulup orada mümkünse kök salacaktı.

    Ne kadar sürede nereleri dolaştı bilinmez. Çalışıyor, karnını doyuruyor; ama durmuyordu. Afyon'u aşıp ilerlemeye devam etti. Araplı Boğazı denilen bir yerde gayet işlek değirmenler gördü. Birine varıp orada çalışmaya başladı. Müşteri eksik değildi, uzaktan yakından arabayla eşekle insanlar geliyor, buğdayını öğütüp gidiyordu. Daha yukarılarda bir köyden gelenler de vardı. Anlattıklarına göre, orası tam da Mehmet'in aradığı bir yerdi. Değirmenciyle helallaşıp Eğret'e gitti.

    Mehmet Eğret'e geldğinde 1912-13 yılları olmalıdır. Çünkü bunları en az 15 yaşındaki biri yaşayabilir. Doğum tarihi biraz da geç yazıldıysa, işte o yıllarda dediğimiz yaşta demektir. Eğret'te yine bir değirmende çalışıyor galiba... Hangi değirmende ne kadar çalıştığını kim bilebilir... Fakat bir şey var; Eğretliler köylerine gelen bu yeniyetmeyi 'Konyalı Mehmet' diye tanıyıp biliyorlar. Meğer Mehmet'in terk ettiği köyü, Antalya ile Konya arasındaymış. Konya istikametinden gelince, 'Nerden geliyoñ? Goñyadan.'...  Oldu mu sana  'Goñyalı Mehmet'... 

    ***

    1871 Yılında doğan Halil, Dumanoğullarının son temsilcisiydi. Gerçi tek değildi, iki kızkardeşinden büyük olan Hatice Tekirgızıların Halil'e; küçük olan Ümmühan da Şeherlioğlu Kedimehmete vardı. Sülalenin tek erkeği olarak kendisi de Danagızı Ayşe ile evlenmişti. 

    Ayşe Hanım ile Halil'in 1902 yılında bir kızları oldu, adını Emine koydular. Başka çocukları olup olmadığı bilinmiyor, ölen kalandan haberimiz yok. Sağ kalan olarak Emine tek ama... Dokuz yaşına girince, babası Dumanoğlu Halil vefat etti. Yıl 1911...

    Kızıyla bir başına kalan Ayşe Hanım bir daha evlenmedi. Zaten Emine dokuz yaşındaydı ve o yıllarda çocuklar, oniki onüçüne gelince başgöz ediliyordu...

    Böyle böyle bir kaç yıl geçti. Emine'ye bir talipli çıktı. Değirmende çalışan bir delikanlı adına istediler. Bu, herkesin kendine 'Goñyalı Mehmet' dediği yabancı çocuk, Eğret'e yenilerde gelmişti. Bir yanlışı görülmeyen Mehmet ile Emine böylece evlendiler... Bu arada Cihan Harbi başladı, lakin Mehmet'in yaşı tutmadığı için almadılar. 'Onbeşlileri' celbetmeye daha vakit vardı... Bu arada bir oğlu oldu, adını Musa koydular; merhum Dumanoğlu dedesinin baba adı oluyor... 

    Savaşın ikinci döneminde 'Goñyalı Mehmet' de askere çağrıldı. Hangi cephede çarpıştığı bilinmiyor, Mütarekeden sonra birliği dağılmadan hemen Milli Mücadeleye başlıyorlar. Bu yüzden askerliği uzuyor. Bu dönemde Eğretli bir asker arkadaşı da ediniyor, Emirhanoğlu Hasan (İşof) ile aynı birlikteler.

    Konyalının askerliği boyunca eşi ve çocuğunu görme imkanı olmamış. Asker arkadaşı için hava değişimi mi yoksa izin mi, her neyse Eğret'e gitme imkanı çıkınca, ailesinden haber getirecek diye sevinmişler. İşof güzel haberlerle dönmüş; Emine Hanım ile Musa'nın sağlık haberlerini getirmiş, kendisinin de Neslihan adında bir kızı olduğunu söyleyip bir teklifte bulunmuş... Büyüyünce Neslihan ile Musa'yı evereceklerine dair sözleşmişler... Sonra İstiklal Harbi tam anlamıyla başlayınca birlikleri ayrılmış, bir daha birbirini görememişler.

    Sakarya Savaşında bir şarapnelin elini parçalaması üzerine kolunu kesmek zorunda kalmışlar. O halde askerliğe devam edemez; ama Eğret işgal altında olduğunu bildiğinden köyüne de gidemez.  En iyisi eski köye gitmek diye Toroslara yönelir. Yunan gidene kadar orada oyalanır. Kurtuluştan sonra Eğret'e, eşi ve çocuğuna doğru yola çıkar...

    ***

    Arapoğlu Hüseyin'in büyük oğlu Mehmet, Osmanköylü Hasibe ile evlenmişti. Hasibe Hanım kendi köyünde Pandiller diye anılan sülaledenmiş. Eğret'e kardeşi Kürthüseyin ile birlikte gelmiş. Velciklere bekar duran Kürthüseyin, sonradan onların damadı olacaktır...

    Hasibe Hanım ile Arapların Mehmet'in 1911 yılında bir oğulları oluyor. Adını Hüseyin koyuyorlar; çünkü bu, Arapoğlu Mehmet'in babası adı... Her şey yolunda giderken Cihan Harbi patladı... Mehmet, Çanakkale Sığındere'de 19 Haziran 1915'te şehit olduğunda küçük oğlu daha yeni doğmuştu... 

    Geridekiler küçük oğlanın adını Ömer koydular... Ömer biraz ayaklanınca, dul gelin Hasibe'nin kocaya gitme vakti geldi. O günün adetlerine göre, dul kadın yine aileden biriyle everiliyordu. Hasibe Hanım buna meydan vermedi, Yılıkların dedesi Mehmet'e vardı. 

    1922 Yılında Yunan gittiğinde Hüseyin 11, Ömer ise 7 yaşına gelmişti...

    ***

    Goñyalı Mehmet'in heyecanı Eğret'e yaklaştıkça artıyordu. Bununla beraber kolunun yokluğundan oluşan boşluk, içini yiye yiye genişlemiş, neredeyse Mehmet'i de yutacak karanlık bir mağara ağzına dönmüştü. Eğret'ten böyle ayrılmamıştı, şimdi tek kollu bir çolak olarak dönmek ona ağır geliyordu. Sırf bu yüzden bir daha buraya gelmemeyi kaç kere düşünmüş; ama oğlu Musa gözünün önüne geldikçe bu fikirden vazgeçmişti. Çayırözü mevkiine gelince azat altına yatıp akşam olmasını beklemeyi düşündü. Köye hava kararınca girmek en iyisiydi, kaputunun içi boş kolu sallanırken kendine bakılması onu bir kez daha yaralardı... 

    İkindiye doğru, Köy tarafından yaklaşan bir karartı belirdi. Gelen kişi onu tanıdı, 'Yav burda ne eğleniyoñ, garıñı everiyolâ' deyince köye seyirtti. Adamın dediği doğruydu... Meğer savaşa gidenlerden dönenler dönmüş, Mehmet gelmeyince herhalde şehit diye düşünmüşler; Emine Hanım'ı da Devrimbeşlerin Büzükhalil ile evermeye kalkmışlar. Böylece son anda ortaya çıkıp durumu düzeltmiş... Yalnız, oğlu Musa'nın öldüğünü de bu arada öğrenmiş... Kim bilir hangi karışık duygulara boğuldu o sırada...

    Sağdan soldan Arapoğlu Mehmet'in küçük yetimi Ömer'i evlatlık almasını tavsiye ettiler. Bu  fikri, Emine Hanımın kafasına da sokmuşlardı.  Ömer böylece; Goñyalı Mehmet, eşi Danagızı Emine ve evin büyüğü kaynanası Ayşe Hanımdan oluşan yeni evine geldi... Bundan sonra Goñyalı Mehmet ile Emine Hanımın başka çocukları da olmadığı için, 'bir evin bir oğlu' idi... 

    Yavaştan yavaştan Mehmet'in lakabına eklemeler yapılmaya başlandı. Artık sadece Goñyalı Mehmet değil, arada sırada Goñyalı Çolak diyorlardı. Bazen kaynanasının Danagızı olmasına izafeten Dananıñ Çolak dedikleri de oluyordu. Hacca gittikten sonra 'Hacı Çolak' oldu. Her lakabında mutlaka çolaklığı vurgulandı... Yine de bu söylemlerin hiç birinden yüksünmedi...

    Asıl memleketi ile de bağını tam olarak koparmadı. Seyrek de olsa Antalya'nın Toroslardaki dağ köyüne ziyaretler yapıyordu. 1934 Soyadı uygulamasında KURT soyadını almasının sebebi de oradaki ailesiyle aynı soyismini alma düşüncesidir. 

    Goñyalı Çolak Mehmet Kurt, asker arkadaşı İşof ile birbirlerine verdikleri sözün gereğini yerine getirdiler. Bir farkla ki Neslihan'ı, ölen Musa yerine Ömer ile evlendirdiler. Anıtkaya'nın bilinen Çolakları, Neslihan hanım ile Ömer'in çocuklarıdır.

    Biri kız olmak üzere altı çocukları oldu. İki numara olan kız, çok küçük yaşta öldüğünden adı bile hatırlanmıyor. Beş oğlanın isimleri; Mehmet Ali, Selahattin, Salim, Ahmet, ve Halil'dir. 1952 Doğumlu Ahmet'e bu isim, Çolak Dedenin babası adı olması dolayısıyla verildiği düşünülüyor. Ahmet, okuldan mezun olduğu sene, 1965'te vefat etmiş... Diğer dört oğluna bakalım...

    Mehmet Ali Kurt

    1938 Yılında doğdu. Çolak Dedenin Antalya'daki yeğenleri arasında da Mehmet Ali Kurt varmış. Bu yüzden Ömer'in ilk çocuğuna  Çolak dedenin arzusuyla Mehmet Ali adı konulduğu tahmin ediliyor. Hem de ilk isim olan Mehmet, Arapoğlu Mehmet Dede ile Çolak Dedeyi hatırlatıyor...

    Mehmet Ali, Devrimbeşlerin Eyüp kızı Esma ile evlendi. Burada derin bir akrabalık söz konusu... Neslihan Hanım İşofun kızı, İşofun ninesi ile karısı Yörüğoğluların Şerife'nin nineleri kardeş; Eyüplerden... Ayrıca Şerife Hanımın anasıyla Eyüp Aydın'ın anaları kardeş, yine Eyüplerden... Sizin anlayacağınız Neslihan Hanım; oğluna hanım, kendine gelin alırken elbette teyzeoğlusunun kızını tercih ediyor...

    Mehmet Ali, Esma Hanım ile evlenmekle; Arzıların Çolakmusanın İbrahim Türkmenoğlu ve Akbaşların Mehmethoca ile bacanak oldular... 

    İkisi oğlan dördü kız, altı çocukları oldu. Yaşlarına göre sıralandığında isimleri; Ayşe, İncilay, Sevda, Ömer, Mehmet ve Hüsna'dır... 1958'de doğan büyük kızı, herhalde Danagızı Ayşe Ninenin adını almış. Yörüğoğluların Seydi Ahmet Tüplek'e vardı... İkici kızı İncilay, Yetimlerin Rafet Azbay; üçüncüsü Sevda, Yörüğoğluların Cengiz Tüplek; en küçük Hüsna da Hatiplerin Şükrü Aykaç eşidir...

    Mehmet Ali'nin büyük oğlu Ömer, 1969 yılında doğdu. Mantaroğlu Mehmet kızı Semra ile evlendi. Esra, Eda, Esma ve Muhammet Ali adlarında üç kızıyla bir oğlu var... 

    Küçük oğlu Mehmet, 1974 yılında doğdu. Gasapların Filaziz kızı Nigar ile evlendi. Esma, Mehmet Ali ve Salim adlarında iki oğluyla bir kızı var. Anıtkaya'da yaşıyorlar...

    Selahattin Kurt

    Çolakların Ömer'in ikinci oğlu Selahattin 1943 yılında doğdu. İsminin hikayesi bilinmiyor. Deligızınibram kızı Gülfem ile evlendi. Onların da altı çocuğu oldu, üç oğlan üç kız; Mehmet, Emine, Hüseyin, Sema, İsmail, Neslihan... Sonradan bir ayağındaki aksaklık sebebiyle Selahattin, 'Çolakların Topal' diye lakaplandı...

    Dumanoğlunun kızı, Hacı Çolak Dedenin hanımı Emine Nine de unutulmuş değil. Selahattin büyük kızına Onun adını vermiş. Emine, Deligızların İsmail Dayısının oğlu İbrahim İdi eşidir. Ortanca Sema, yine Deligızlardan Kesginin Şuayip oğlu merhum Mahmut İdi ile evlendi. En küçükleri Neslihan ise Dandırlı Mesut ile evlendi...

    Selahattin'in büyük oğlu Mehmet, 1965 yılında doğdu. Bağımsız olarak Çolak Dedenin adını taşıyan ilk Mehmet Kurt'tur... Çolömerlerin Körsüleyman kızı Fikret ile evlendi. Gülfem Hanımın ninesi Deligız Çolömerlerden olduğunu belirtelim... Mehmet, beş kızkardeşten birini aldığı için haliyle dört de bacanağı oldu: Keçimehmetin Zabit Seçen, Şampayalarınahmetin Halil Salman, Tekirgızıların İsmail Haykır ve Sarasanınahmetin Yaşar Dadak... Ömer, Nurdan ve Gizem adlarında bir oğluyla iki kızı oldu. Nurdan, Gözelalinin Şükrü oğlu Ali Tok eşidir. Ömer, Sağırların Çunkuhamza oğlu Ahmet'in kızı Aygün ile evlendi. Mehmet, Muhammet ve Zuhal adlarında üç çocuğu var...

    Selahattin'in ortanca oğlu Hüseyin 1969 yılında doğdu. Hüseyin isim olarak Ömer Dede'nin dedesinin adıdır. Daldalların Ahmet kızı Sultan ile evlendi, Şeyma ve Gülfem adında iki kızı var. Eşinden boşandı...

    En küçük oğlu İsmail, Garadelilerin Erol kızı Emine ile evlendi. Selahattin Efe, Pusat ve Buğlem adlarında bir kızıyla iki oğlu var...

    Salim Kurt

    1947 Yılında doğan Salim, Araplardan Patırmahmut Emmisinin kızı Sultan ile evlendi. Hatiplerin Yağcımahmut ve Güdüğizzetin Emin ile bacanak oldular... Bir oğluyla iki kızı olan Salim, bir dönem Belediye Başkanlığı yaptı. Ortalığı inleten kahkahalarıyla hatırlanır...

    İki kızından büyük olan Neslihan, Hamazaların Ademhoca oğlu Ahmet Kaya eşidir. Küçük Hasibe ise, Eyüpçetinin Uncuosmanın Murat Çetin'e vardı...

    Çocuklarının büyüğü ve tek oğlu Ahmet, 1969 yılında doğdu. Bu ismin en taze anlamı, Salim'in küçüğü olan ve genç yaşta ölen kardeşidir. daha geriye gidince Çolak dedenin baba adı olduğunu söylemiştik... Ahmet, Tellilerin Yakup kızı Meryem ile evlendi. Garahmetlerin Halil oğlu İbrahim Patlar ile bacanak olurlar... Nuray ve Ömer adında bir kızıyla bir oğlu oldu. Nuray, Yahyalardan Mehmet oğlu Hüseyin Diril eşidir. Ömer ise Güdüğizzetin Emin'in Abdullah kızı Merve ile evlendi, Ahmet adında bir oğlu var. Halen Anıtkaya'da yaşıyorlar...

    Halil Kurt

    Halil, Çolakların en küçük oğludur; 1955 yılında doğdu. Emine Nine, babası Dumanoğlu Halil'in adı konulsun istemiş galiba... Yahut onun için böyle bir güzellik yapmışlar... Halil de Gobakların Gocakazım kızı Nevin ile evlendi. Alçakların Hacıeminin Mehmet As, Sağırların Ali Osman Sancak ve Hacıların Şerafettinin merhum Süleyman Azbay ile bacanak oldular...

    Mehmet, Selami ve Cemile olmak üzere bir kızlarıyla iki oğulları oldu. Üç çocuğun en küçüğü olan tek kızları Cemile, Nevin Hanımın anası adını almış. Yine Gobaklardan Körkemalın Toplahasan oğlu Hüsnü Kaçmaz eşidir...

    Halil'in büyük oğlu Mehmet 1972'de doğdu. Şekeralilerin Salim kızı Ayşe ile evlendi. Garaburunun Şevket'in Nevzat Mola ile bacanaktır... Hilal ve Halil adlarında bir kızıyla bir oğlu var...

    Halil'in küçük oğlu Selami ilim yolunu seçti. Uzun yıllar Ankara'da çalıştıktan sonra, akademik hayatını Karabük'te sürdürüyor... Gulizosmanın Aziz kızı Azime ile evlendi. Halil Faruk, Zeynep Beyza ve Elif Serra adlarında iki kızıyla bir oğlu var...

    Halil Kurt, Çolakların Ömer'in hayatta kalan tek çocuğu olarak, büyük oğlu Mehmet ile birlikte halen Anıtkaya'da yaşıyor...

    ***

    Goñyalı Hacı Çolak'a geri dönelim... Eğret'e geri dönüp temelli yerleştikten sonra, ta Toroslardan aşina olduğu en iyi işe, hayvancılığa yöneldi. Bunda asker arkadaşı İşofun da etkisi olabilir. Ayrıca o yıllarda Eğret'te koyunculuğa çok rağbet vardı. Dağ, bu iş için başlıbaşına bir nimetti... Torunlarını da koyunculuğa yönlendirmiş, uzun süre onunla iştigal etmişler. Üzerinde bulunduğu mevki de aynı adla anılan 'Çolağıñ Çeşme' Hacı Çolak hayratıymış diye duydum... 

    Tek oğlu Musa ölmüş, başka çocuğu olmamış; fakat evlatlık aldığı Arapların Ömer çocuklarının oluşturduğu Çolaklardaki bütün Mehmet Kurt'lar Hacı Çolak yadigarıdır... Goñyalı Hacı Çolak 1972'de, eşi Emine Hanım ise 1980'de vefat ettiler...

    Şu hatırlatmaları yaparak bitirelim: Goñyalı Çolak, Konyalı değil... Dananıñ Çolak, Danalardan değil... Çolaklar, Çolaklardan değil...