Anıtkaya toprakları üzerine bulutları toplayan, yağmuru başının üzerinde alıp çevirerek adeta bize yönlendiren ana etken İlbulak Dağ sırasıdır. Köylü ona kısaca İblak der, daha da kısaltarak dağ diye isimlendirir. Bir Anıtkayalı “dağ” diyorsa bil ki İlbulak’tan bahsediyordur.
İBLAK - İLBULAK
İlbulak, köyü güneybatı- batı ufkunca 30 derecelik hafif bir yayla çevreleyen, 7-10 km. uzaklığında bir çizgi gibi de düşünülebilir. Anıtkaya’nın görüp görebileceği tek orman alanı bu dağ eteklerindedir. Buna orman değil de meşe çalısı demek daha doğrudur. Her neyse, bu ağaçlıklı bölge yağmur yüklü bulutları kendisine çeker, Olucak ufkunda toplanan bulutlar güneybatıya doğru dağ sırasını takibeder. Oradan virajı alarak bizim köye doğru yönelir. Bu yüzden halk bilir ki yağmur bize İblak’tan gelir.
Bölgenin en yüksek noktasını İlbulak oluşturur. Zirveye çıktığınızda panoramik görüntüyle büyülenmemek imkansız gibidir. Kuzeyde Altıntaş Ovası, Kuzeydoğuda İhsaniye bölgesi, Güneydoğuda Afyon Ovasıyla Güneybatıda Sinanpaşa Ovası gözler önüne serilir. Bu stratejik özelliğinden dolayı Büyük Taarruz'da Fahrettin Paşa Yunan kuvvetleriyle ilgili en önemli raporları buradan almıştır.
Resim, Anıtkaya tarafından Dağ’ın görüntüsüdür. Düz bir hat gibi görünmesi sizi yanıltmasın, aslında aşağı doğru kıvrılan hafif bir yay görünümüne sahiptir. Resmin sağ tarafında, görüntüye girmeyen Olucak önlerinde Dağ’ın uzantısı vardır. Ön tarafta görülen kahverengi alan tarım arazisi, yani tarlalardır. Tarlaların köyden uzaklığının 4-5 km. olduğu düşünülürse resmin ölçeği bir fikir verebilir. Boylu boyunca uzanan yeşil alan ise İlbulak’ın etekleri. Bu yeşillik meşe çalılarıdır. Tabi onlar sayesinde hayat bulan her türlü bitki de bu yeşillikte pay sahibi. Bu yeşillik eskiden beri Eğret’in de hayat kaynağıdır, desem abartmış olur muyum acaba. Yağmuru çekme ve yönlendirme konusunda etkisini söylemiştik. Bunun dışında, hayvan otlatmak için harika bir mera, yakacak temininde bir odun deposu, eğlencede müthiş bir piknik yeridir.
YAYLIM
Koyunculuğun revaçta olduğu zamanlarda her tarafta ağıl vardı. Bir kısmının hala yıkılmadığı bu ağıllardan dolayı bir mevkiye Ağılların Altı(4) denilmiştir. Ağıllarda barınan koyunlar, Dağ’ın eşsiz otunda yayılırmış. Bilhassa Bizim dağın kekiği hayvan etindeki lezzet oluşumunda çok etkili olduğu söyleniyor. 1950-60’lı yıllarda Afyon çevresinde tüccarlık yapan aslen Turgutlu’lu biri bana demişti: “Sizin dağda yayılan koyun etinin lezzeti başka hiçbir hayvanın etinde yoktur.” Yalnız koyun değil, eskiden öküzleri de yayarlarmış dağda. Hatta sığır sürüsü de götürülürdü. Dağın batı tarafında kalan bölümüne Yörükler gelip çadırlarını kurar, ta Eylüle kadar keçilerini yayarlardı. Günümüzde de yine Nisan-Mayıstan itibaren çadırlar, koturalar kurularak inek dana güdülüyor. Hayvanlar eskiden beri su ihtiyacını Kayraklı(6), Şamlı(7), Bödü(8), Bahçecik(10) çeşmelerinden karşılamaktadır.
ODUN DEPOSU
1970’li yıllara kadar ısınma Dağdaki meşelerden sağlanıyordu. Gorma’nın kontrolünde belirli günlerde yapılan odun kesimleriyle kışlık yakacak sağlanırdı. Duruma göre bazen yine bir veya iki günlük izinlerle kısmen odun kesimi sağlanırdı. Atı arabası olmayan ihtiyaç sahiplerine ise ayrıca odun dağıtımı yapılırdı. Meşe kesimi kontrollü yapılırsa ormana bir zararı olmaz, hatta onun daha da güçlenmesini sağlardı. 1970’ten sonra kömür kullanımı Belediyece organize edildi ve Dağ’a Ormaniye bakmaya başlayınca odun kesimi günden güne azaldı ve bitti. Günümüzde ise kaçak kesimler haricinde dağdan odun getirilmiyor.
Yeri gelmişken belirteyim, Kurtuluş Savaşı öncesi Eğret’i işgal eden Yunanlar, köyde bir kış geçiriyorlar. Onlar da yakacak ihtiyacını aynı yöntemle Dağ’dan karşılıyorlar. Angare yoluyla her gün köylüyü götürüp talan eder gibi odun kestiriyorlar. Hem sadece Eğret’teki güçlerine değil, Gazlıgöl civarındaki her yere de bizim dağdaki meşelerden sevkediyorlar. Her şeyde olduğu gibi Dağ’da da Yunanlılar büyük tahribat yapıyor.
BÖDÜ TESİSLERİ
Hıdrellez Karşılama olayı tamamen Dağ’da yapılan bir organizasyondu. Günümüzde bunun sadece piknik kısmı kalmış durumda. Köy halkı 6 Mayıstaki Hıdrellez pikniğini genellikle Dağ’da geçirir. Boş ve uygun bulduğu, su kaynağına yakın yerleri piknik alanı olarak görüp oralarda eğlenir. En çok tercih edilen yer Bödü’nün Çeşmedir. Sırf bu yüzden “Bödü Tesisleri” yakıştırması yapılmıştır. 2 Yıl önceki Hıdrellezde Bödünün Çeşme denilen alanda 47 tane araç saymıştım. Piknik olayı Hıdrellez ile sınırlı değildir ve 6 Mayıs'tan ta Kasım'a kadar sürekli onlara rastlayabilirsiniz.
Bütün bunları sağlayan yeşilliğin Dağ’ın diğer yüzlerinde olmayıp yalnız Anıtkaya’ya bakan tarafında bulunması Allah’ın bir lütfu.
Resimde görülen düz beyaz yol Gedik’ten geçerek Çatkuyu (Mılıklar)’a kadar uzanıyor. Yukarılarda görülen beyazlıklar, maalesef taş ocakları. Anlatmaya çalıştığım bütün güzelliği bozmaya çalışıyorlar. (3), (6) ve (8) numaraların uzantısındaki çizgiler selyolağı. Üç selyolağı Akgaya’da birleşip köye girer. Bol yağmur zamanlarında fena sel gelir. Eskiden bu sel yolaklarından vatandaş kum ihtiyacını karşılardı.
Yonan gittikten sonra 7 yıl köye yağmur yağmadığı rivayet edilir. Bu süre 1920'li yılların sonuna tekabül eder ki 1930'a kadar kuraklık ve kıtlık yaşandığı anlaşılıyor. Buğday arpa Eğret arazisinde su olmadan da yetişebilen bir bitki. Taban suyu ile idare edebilir, bu yüzden olsa gerek köyde ekin sulama adeti hala yoktur. Lakin haşhaş öyle değildir, ekim ve çapa vakti bol yağış istiyor. Bu yüzden sözü edilen kuraklık yıllarında Eğretliler, dağın uygun bölümlerini sürerek haşhaş ekmişler. Köye yağmur yağmadığı zamanlarda bile yükseltisi ve meşelikleriyle İblak'ın az veya çok yağmur çektiğini gözlemlemiş olmalılar. Ekim yapılan kısımların bazıları bugün bile falanın filanın tarla diye anılmaktadır. Verimli yerler olduğu anlaşılınca daha sonraki yıllarda da bazı yerler tarla olarak kullanılmış.
Bildiğim kadarıyla, resimde görülen numaralarla İblak (İlbulak)ı tanıtmak istersek:
(1) 1500 rakımlı İresilbuba (Resulbaba)
(2) Güçcük İresil
(3) Garannık Dere
(4) Ağıllañ Altı
(5) Almalı
(6) Gayraklı
(7) Şamlı
(8) Bödünüñ Çeşme
(9) Tunanıñ Tarla
(10) Badcecik