17 Şubat 2023

Danalar

 
    Eğret nüfusunu gösteren 1831 yılının kayıt defterinde, 'orta boylu kırçıl sakallı, köyün buzağı çobanı İsmail' ifadesiyle tanımlanmış bir bölüm var. Seksen hanelik Eğret köyünün sekseninci hanesi olarak yazılan İsmail'in 1785 yılında doğduğu anlaşılıyor. En son hane olarak kaydedilmesi, o sırada Eğret'e yeni geldiğini gösterir; zira imam ve yerli halk yazıldıktan sonra, yeni gelen yerleşimcilerin deftere işlendiği anlaşılıyor. Bu durum, İsmail ve ailesinin başka bir yerden Eğret'e geldiğini düşünmemiz için yeterli bir sebep teşkil eder. Nereden geldiğini dair bir ipucu yok...

    1840 yılına kadar güncel tutulan defterden anlaşıldığına göre, buzağı çobanı İsmail'in iki oğlu var; 11 yaşında Osman ve 7 yaşında Hasan... Kız çocukları deftere işlenmediği için onlar hakkında bilgi bulunmuyor; ama İsmail'in kalabalık bir ailesi olmalıdır. Çünkü öteden beri Eğret'te  köyün buzağısını gütmek meşakkatli bir iştir, çok fazla adam ister; bu yüzden kalabalık aileler bu işe talip olur. İnek ve düvelerden oluşan 'sığır' haricindeki bu yeni 'bızağı' sürüsünün içinde; buzağı, dana, at, eşek gibi değişik hayvanlar bulunur ve onları zaptetmek  zordur. Yani bu, iki oğlanla yapılacak iş değil... Nitekim 1840 yılında bir oğlu daha oluyor. Başkaları da olduysa, yahut defter tutulmadan önce ölmüşse haberimiz yok... 

    Sülalenin 'Danalar' lakabı buradan geldiği düşünülüyor. Esasında güdülen bızağı sürüsünün içinde buzağı bulunmaz, onlar ayaklanana kadar damda durur. Bızağının çoğunluğunu ise danalar oluşturur. Bızağı çobanına bir yakıştırma yapılacaksa bu yüzden en uygunu danadır. Ayrıca dana yakıştırması yapılmasında, bu hayvanın inatçı yapısının katkısı da olabilir...

    Danalar sülalesini, bilebildiğimiz üç kardeş; Osman, Hasan ve İbrahim üzerinden inceleyeceğiz. 

    OSMAN

    İsmail'in büyük oğlu Osman 1820 yılında doğdu. Hüseyin adında bir oğlu olduğunu biliyoruz. Fatma Hanım ile evlenen o Hüseyin'den Danaların bir kolu günümüze ulaşacak. Önce eşi Fatma Hanımdan bahsedelim biraz... Deliosmanoğlu Ali kızıdır. Daha anlaşılır bir ifade ile Fatma Hanım, Cingenalilerden... Üç kız kardeşten diğer ikisi Yeşilömerin anası Şerife ve Dikhasanın ninesi Emeti'dir... Kısaca, Fatma Hanımla evlendiği için, Danaoğlu Osman; Emiralilerin Ali ve Omarcıkların Ömer ile bacanak oldular...



    Fadime Hanım ile Danaoğlu Osman'ın iki oğlu ve bir kızı oldu. 1880 yılında doğan Fadime, Tekelilerin İbrahim'e vardı; Bekçirofi, Palaİbram, ve İbilinin nineleridir, Tekelilerle kurulan bu bağ devam ettirilecektir... 

    1889 Yılında doğan küçük oğluna, dedesinin adı olan Osman ismini vermiş. Osman'ın evlilik kaydı bulunmuyor; Ondan bugüne kalan herhangi bir bilgi de yok. Yaşı itibariyle Cihan harbi şehitlerine katıldığı tahmin edilebilir...

    Gelelim Hüseyin'in büyük oğlu Mehmet'e... 1876 Yılında doğdu. Ali kızı Dudu ile evlendi. Dudu Hanımın kimliği ve kimlerden olduğu anlaşılmıyor; ancak Musaoğlu Ahmet ile bacanak oldular. Bu Ahmet, Guycuların dedesidir ve aslen Gademlerdendir...  Dudu Hanımın anası Kamer/Kamerşah'ı takip ettiğimizde ise Afyon kökenli Garamehmetlere çıkılıyor. Afyon'dan gelip Eğret'e yerleşen dört kardeşten biri olan Garamehmetoğlu İbiş'in Eyüp adındaki oğlundan üç kız torunu tespit edilebilmiş; bunlardan biri İbiş Tür'ün anası Kezban, biri Şavalgadirin analığı Sarısatı ve üçüncüsü de Kamer Hanımdır...

    Dananın Mehmet ile Dudu Hanımın üçü kız dördü oğlan, yedi çocukları oldu. Yaş sırasına göre isimleri; Ümmühan, Hüseyin, Satı, Resil, Ali Osman, İbiş ve Feride'dir... Bu yedi çocuktan sonra Danamehmet 1945 yılında, eşi Dudu Hanım ise 1951'de vefat ediyorlar... 

    Kızların durumuna bakacak olursak; 1904 yılında doğan büyük kızı Ümmühan'ın akıbeti hakkında malumat bulamadım. Ortanca kızı 1910 doğumlu Satı ise teyzesinin oğlu Hacıguycu (İbrahim Mola) eşi oldu, 1951'de vefat etti... En küçük kızı Feride ise gelin olmadan 1946'da vefat etmiş... İki oğlandan da 1913 doğumlu Resil onsekiz, 1924 doğumlu İbiş de sekiz yaşındayken arka arkaya vefat ettiler. Elde kaldı iki oğlan...

    Dananın Hüseyin

    Büyük oğlu Hüseyin 1917'de doğdu. Önce Veyisoğlu Ahmet kızı Abide ile evlendi. Arapların Patırmahmut, Apdıramanlar/Garmenlerin Esat ve Kirpitçinin Sabri ile bacanak oldular. Fadime adında bir kızları doğduktan sonra 1943'te eşi vefat etti. Sonra Ayanoğlu/Patlakların Ahmet kızı Esma ile evlendi. Osmanköylünün Süleyman ve Dolaksızların Dolakmehmet ile bacanak oldular... 

    Esma Hanımdan da biri kız olmak üzere beş çocuğu daha oldu: Mehmet, Abide, Kadir, Yaşar ve Abdullah... Sonra 1975 yılında kendisi, 1985'te ise Esma Hanım vefat ettiler...

    Çocuklarına bakalım; 1959 doğumlu Yaşar çok yaşamadı, beş yaşındayken vefat etti. Abisi 1955 doğumlu Kadir yürüyemeyecek kadar engelliydi, 1983'te öldü. Büyük kızı Fadime, Tekelilerin Şükrü Taşkın eşi oldu. Hatırlanacağı üzere Fadime'nin büyük halası, Şükrü'nün ninesidir... Küçük kızı Abide ise Hamsincinin torunu Kelmısdık eşi oldu. Kelmısdığın Zele ninesi, Patlaklar kanalıyla Abide'nin büyük halası olur...

    Dananın Hüseyin'in hayatta kalan iki oğluna gelince... 1950 Doğumlu büyük oğlu Mehmet, İdirizlerin Hamsincinin Delimehmet kızı Meryem ile evlendi, yani Kelmısdık ile değişik usulü evlenmiş oldular. Böylece Gocakazım, Deligızın Arif, Güdükahmetin Emin ve Timitirinin Mehmet ile bacanak oldular... Dananın Mehmet'in Satı, Emine ve Mübeccel adını verdiği üç kızı oldu. Mübeccel, Gocagulakların Yahya oğlu Ahmet Kalkan eşidir. Satı Ablak'a, Emine de İsmailköy'e gelin gittiler...  Dananın Mehmet halen Anıtkaya'da yaşıyor...

    Küçük oğlu 1964 yılında doğdu, adını Abdullah koydular. Gobakların Gariban kızı Fatma ile evlendi, Cavaların Mehmet ve Sağıroğlunun Mehmet ile bacanak oldular. İzmir'e yerleşti, iki kızı oldu, sonra Abdullah 2012 yılında vefat etti. Çocukları İzmir'de yerleşik...

    Şap Göbek

    Dananın Mehmet'in küçük oğlunun adı Ali Osman... 'Şapgöbek' diye lakaplandı... Omarcıklardan Mehmet kızı Fadik ile evlendi. Fadik Hanım, Dikhasanın ablasıdır. Hatırlanacağı üzere Fadik Hanımın Emeti ninesi ile, Şapgöbeğin Fadime ninesi kardeş idi... Ayrıca Fadik Hanım ile evlenince Şoförhalibram ve Tıraka ile bacanak oldular... 

    Erken dönemde İzmir'e yerleşen Şapgöbek ile Fadik Hanımın ikisi kız üçü oğlan, beş çocukları oldu. Yaşlarına göre isimleri ; Mürüvvet, Ziya, Mehmet, Satı ve Adnan'dır... İzmir'de 1984 yılında Şapgöbek vefat etti... 

    İki kızından büyük olan Mürüvvet/Muzaffere, Küpelilerin Bekçiali eşi olacaktır. Berberoğlu/Küpeliler/Osmanköylüler ile daha önceden bir bağ kurulduğu, birazdan anlaşılacak... Küçük kızları Satı ise İzmir'de Anıtkaya dışından bir beyle evlendi...

    Büyük oğulları Ziya 1951 yılında doğdu. Önce Konyalı bir hanımla evlendi, bir kız iki erkek çocuğu olduktan sonra ayrıldılar. İkinci Hanımı Aydınlı, ondan da bir kızı var. Çocukları İzmir'de yerleşikler, Ziya 2011'de vefat etti...

    1953 Yılında doğan ortanca oğlu Mehmet, Körahmetin İbrahim Çotak kızı Neslihan ile evlendi. Eşinin adını aldığı Körahmetin anası Neslihan, aslında Danaların Hasan kızıdır... Daha da ötesi, Körahmetin dedesi Danaoğlu Mehmet, ninesi ise büyük Gadem Ali kızı Ümmü/Ümmühan'dır... Dedesi öldükten sonra Berberoğlu Mehmet Ali'ye varan Ümmü Hanım orada da Osmanköylü Süleyman'ın ninesi olacaktır... Yani Mehmet ile Neslihan arasında kavi bir akrabalık var... İkisi kız ikisi oğlan, dört çocukları oldu. Kızları Fatma ve Esma, Anıtkaya dışından beylerle evlendiler. Büyük oğlu Osman, Denizlili Kadriye Hanımla evlendi; Neslihan ve Gülce adlarında iki kızı var... Küçük oğlu Hüseyin ise Malatyalı Mihriban Hanımla evlendi; Aden adında bir kız çocukları var... Mehmet, İzmir'de yerleşik olsa da fırsat buldukça Anıtkaya'ya geliyor...

    Şapgöbeğin küçük oğlunun adı Adnan; bazıları Menderes diye çağırdığına göre 1960 döneminde doğduğu anlaşılıyor. Hanımının memleketi Gölcük'te yaşıyor; Harun adında bir oğlu var...

    HASAN 

    Ortanca Hasan, 1825 doğumlu gibi görünüyor. Behiye adlı bir hanımla evlenmiş. Tespit edebildiğimiz bir kızı var, adı Neslihan... Bu Neslihan, ileride Osmanköy'den gelen ve kendilerine Küpeliler denilecek ailenin oğlu İbrahim'e varacak ve Körahmet Çotak ile Banguş Osman eşi Emine'nin anası olacaktır. (Hatta Neslihan Hanım ile evlendiği için Mehmet oğlu İbrahim'e, sonraları Danaoğlu İbrahim denilecektir.)... Hasan'ın Neslihan'dan başka çocuğu vardıysa da bilinmiyor. Biz yönümüzü küçük kardeşleri İbrahim'e çevirelim...

    İBRAHİM

    Bızağı Çobanı İsmail'in en küçük oğlu İbrahim 1840-45 arasında dünyaya geldi. Herhangi bir yerde kaydı bulunmadığı için net tarih verilemiyor; ancak çocuklarının yaşlarını gözönüne alarak bu tahmini yapmakta bir beis yok... Kiminle evlendiği, varsa diğer çocukları da bilinmiyor; sadece babasının adını verdiği oğlu İsmail'den haberimiz var. Onun izini sürerek günümüze ulaşacağız.


    İsmail'in ne zaman doğduğu bilinmiyor. Kızı Ayşe'nin doğduğu yıl 1870 olduğuna göre, babasınınki de tahmin edilebilir... Kızına gelmeden önce eşinden bahsedelim. Aliye Hanımın kimlerden olduğunu bilemiyoruz, çünkü 1904 kayıtları düzenlendiği sırada hayatta değildi. (Çocukların ana adlarındaki Alime/Halime/Aliye biçimindeki farklılık yazım veya okuma hatasından kaynaklanabilir. Danaoğlu İsmail'in bu isimlerde üç farklı hanımla evlendiği de ihtimal dahilinde olabilir... Aliye Hanımın ismi, bildiğim kadarıyla, sadece Bekçirofinin eşi Aliye Taşkın'da yaşıyor.)

    1870 Yılında Ayşe, 1876'da Şerife ve 1885 yılında İbrahim doğdu. Başka çocukları vardıysa da bilemiyoruz. Ayşe, Dumanoğlu Halil'e vardı. Bu Dumanoğlu da kim, denilecek olursa; Gadıngızların Ahmetçavuş ile Tekelilerin Nuri eşi Gambırşerifin dayıları olur... Dumanoğlu ile Ayşe Hanımın bir kızları oldu, adı Emine... Konyalı Hacıahmetoğlu Mehmet'e verdiler Emine'yi... Anası Danalardan olduğu için, Emine'nin kocasına da zamanla 'Dananın Çolak' diyecekler...

    Şerife'yi ise Sarıoğlu Mehmet'e verdiler. Mehmet, Osman, Zekeriya adlarında üç kardeşten oluşan bu Sarılar sülalesi günümüze ulaşmadığı için onları tanımlamak zor. Turabilerin Capbağın dayıları olan bu üç kardeş 20. yüzyıl ilk çeyreğinde vefat ettiler. 'Danagızı' diye bilinen Şerife, önce bunların büyüğü Mehmet'e vardı. Halime adında bir kızı dünyaya geldikten sonra kocası vefat etti. Bir kızıyla tek başına kalınca, kocasının kardeşi Osman'a verdiler. Osman da Cihan Harbinde kaldı. Yetişkin kızı Halime'yi Hatiboğlu/Çakırların Mehmet Ali'ye verdi. Orada Halimeninmehmetin anası olacaktır... Danagızı  bundan sonra Veyislerin Hasan'a vardı. Ösüzömerin (Ömer Acar)ın dedesi olan bu Hasan Dadak 1940'ta, karısı Danagızı Şerife Dadak ise 1947 yılında vefat etti... 

    Şimdi İbrahim'e gelelim... 1885 yılında doğdu. İbrahim kızı Kezban ile evlendi. Kezban Hanım Cavalardandır... Cavaların İbrahim  onların damadı olduğu için; Kezban, anası tarafından Apdıramanların Molla Mustafa'ya bağlanır...

    Dört oğulları oldu; İsmail, Mehmet, Hüseyin ve Musa... Doğum tarihleri; İsmail 1904, Mehmet 1914, Hüseyin ile Musa ise 1916 görünüyor. Küçükler ikiz olmalı, lakin onlardan geriye bir şey kalmamış. Bu durum, Hüseyin ile Musa'nın küçükken öldüklerini gösterir. Bir de babalarını göremediklerini... Çünkü babaları Danaların İbrahim, Çanakkale Muharebelerinde şehit oldu. Buna dair kayıt şu şekilde tutulmuş: 'Karahisar/Eğret 1885 doğumlu Danaoğullarından İbrahim; İkinci Kolordu, Onyedinci Alay, Birinci Tabur, İkinci Bölük Piyade Eri iken; 2 Eylül 1915 günü Anafartalar Muharebesinde şehit oldu.'... Dediklerine göre, muharebe esnasında bir siperi tahkim etmek yahut binanın çatısını tamir etmek gerekmiş. Bu hizmeti görürken bir şarapnel gelip bunu buluyor... Eşi Kezban Hanım ise kocasından yaklaşık on yıl sonra, 1926'da vefat etti...

    Dananın İsmail

    İbrahim'in büyük oğlu İsmail, babası şehit olduğunda, 11-12 yaşlarında nispeten aklı başında bir çocuktu. Bir müddet sonra Hacemirlahlardan Gazcı Abdullah kızı Ayşe ile evlendi. Ayşe Hanım, Hacı Emrullah Onay'ın kardeşidir... Gazcının anası Apdıramanların Molla Mustafa kızı; İsmail'in ninesi (anneannesi) de öyle... Demek ki Kezban Hanım oğluna, kendi teyzesinin torununu aldı... 

    Dananın İsmail; İbrahim, Abdullah ve Kazım adında üç oğlu olduktan sonra 1937'de vefat etti. Eşi Gazcıgızı Ayşe, bundan sonra Kekliklerden Kelırmızana varacaktır, orada 1976'da vefat etti... Biz oğullarından devam edelim... 1927 Doğumlu ortanca oğluna Gazcı dedesinin adı olan Abdullah ismini vermişlerdi; Abdullah 1942'de onbeş yaşında öldü...

    Keliban
    Dananın İsmail'in büyük oğlu İbrahim 1924'te doğdu. 'Keliban' diye tanındı, zamanla bu lakap onun ailesine genellendi, neredeyse Danalar unutuldu...  Körüslerin Mehmet kızı Hatice ile evlendi; Paşagızıların Egehasan ve Altındişin Hasan ile bacanak oldular...

    Kelibanın üç kız iki oğlan, beş çocuğu oldu; Zühre, Fatma, Üzeyir, Ayşe ve Abdullah... Aslında 1951 yılında doğan ilk oğluna babasının adı olan İsmail ismini vermişti; fakat bu çocuk tazeyken öldü... Büyük kızı Zühre, Bilallerin İbrahim Kaynar; ortanca Fatma, Mehmet Emmisinin oğlu Adem Dalmışlı; küçük kızı Ayşe de Kelbekirin Ahmet Atay eşi oldular...

    Büyük oğlu Üzeyir 1953 yılında doğdu. Conahmetin kızı Azime ile evlendi, Bıgalının Ahmet Kocausta ile bacanak oldular... 'Moruk' lakabı takıldıktan sonra hep onunla anıldı. Grişimci yapısıyla çok işlere girişti; bakkalcılık zaten evvelden vardı, evlerinin dibine yol kenarına bir kahve açtı. Sonra Belediye Kahvesini Sarıaliden devraldıktan sonra uzun yıllar işletti. Bu arada bazı sezonlarda vişne alımı yaptı. Bir dönem Zafer Mahallesi Muhtarı idi... Bu süreçte Moruğun iki oğluyla iki kızı oldu; adları İbrahim, Şerife, Elveda ve İsmail...  Büyük kızı Şerife, Gözelibanın Mürsel Tok; küçük kızı Elveda, Deliahmetin Emin'in Nevzat Aykaç eşidir... Büyük oğlu İbrahim zaten çok yaşamadı, 3-4 aylıkken öldü. İsmail ise dört çocuğunun en küçüğüydü, 1982 yılında doğdu. Bir kazada vefat ettiğinde onbeşini aşmıştı... Bu olaydan sonra Moruk, Anıtkaya'da fazla durmadı; Afyon'a taşındı, halen orada yaşıyor...

    Kelibanın küçük oğlu Abdullah 1961 doğumlu. Omarcıkların Berberhüseyin kızı Selver ile evlendi; Körahmetin Zeynel Çotak, Göcen Ahmet Gülen, Canavarcının Aziz Sargın ile bacanak oldular... Abdullah'a 'Misgin' lakabı takıldıktan sonra adı unutuldu. Bütün işlerinde abisi Moruğun yanındaydı. Ondan devraldığı Belediye Kahvesini hala çocukları işletiyorlar... Misginin Hatice, Alparslan ve İbrahim adlarında bir kızıyla iki oğlu oldu. Hatice Anıtkaya dışından bir beyle evlendi... Alparslan, Gobakların Köreminin Ahmet kızı Gülay ile evlendi; iki kızı var, Anıtkaya Sanayisinde pideci... Küçük oğlu İbrahim, Afyonlu Kübra ile evlendi. Bir oğlu var ve Belediye Kahvesini çalıştırmaya devam ediyor...

    Çocuklarının hikayesini verdiğimiz Keliban, atılımcı ve mücadeleci bir kişiliğe sahipti. Daha Eğret Nahiye merkezi taşınacağı vakit bunun olmaması için uğraş vermeye başlamış; lakin bazı köy büyükleri tarafından ciddiye alınmamış. İlçe olunması için mücadelesi dillere destan... Tomar tomar dilekçeler, istidalar, tutanaklar, başvurular... Hiç boş durmamış; PTT, Tekel, Esnaf Kefalet... mümkün olabilecek her şubeyi Anıtkaya'ya getirmeye çalışmış. Belediye kurulması için de çok çalışmış. Karar çıktığında, aday olmak için PTT'deki görevinden istifa etmiş. Tabi kazanamıyor, o ayrı... Lakin bütün bu mücadeleler parayla olur, Kelibanda da o yok... Durmadan tarla satarmış, garibim. En sonunda oğlanlar resti çekmiş de son tarlayı sattırmamışlar... Keliban, 28 Ağustos şenliğinin de sembol isimlerinden biriymiş. Bir dönem kasaba halkı adına konuşmaları hep O yaparmış...

    Karısı Hatice Hanım 1982 yılında vefat etti. Ondan sonra Keliban otuz yıl daha yaşadı ve 2012 yılında vefat etti...

     Dalmış
    Dananın İsmail'in küçük oğlunun adı Kazım, 1933'te doğdu. Sülalenin soyadı kendisine lakap olmuş, 'Dalmış' denince sadece O akla gelirdi. Tellilerin Mustafa kızı Fatma ile evlendi. Halil İbrahim, İsmail, Aysel ve Aysun adlarında iki oğluyla iki kızı oldu. 1960'lı yıllarda Afyon'a taşındı. 

    Kızları Anıtkaya dışından beylerle evlendiler. Büyük oğlu Halil İbrahim 1954 yılında doğdu. Göçmensüleyman kızı Hatice ile evlendi. Metin adını verdiği bir oğlu olduktan sonra ayrıldılar. İkinci olarak Muğlalı Meral Hanımla evlendi; Ondan da Uğur Emre ve Ebru adında bir kızıyla bir oğlu oldu... Büyük oğlu Metin, Hacariflerin Ramazan kızı Kerime ile evlendi; Derda ve Evra adlı çocuklarıyla İzmir'de yaşıyorlar... Halil İbrahim, diğer çocuklarıyla Afyon'da yerleşik...

    Dalmışın küçük oğlu İsmail 1958 yılında doğdu. Matematik Öğretmenidir... Aydınlı Ayşe Hanım ile evlendi. Kazım Volkan ve Fatmagül adlarında iki çocuğu olduktan sonra Ayşe Hanım 2001'de vefat etti. Hatice Hanım ile ikinci defa evlendi, bu evlilikten de Dilek adını verdikleri bir kızları oldu. Kazım Volkan'ın eşi Giresunlu, İstanbul'da yaşıyorlar. Fatmagül, Denizli'ye gelin oldu...

    İsmail Hocayı 1981 yılında tanımam beni çok rahatlatmıştı. Anıtkaya'dan yeni çıkmış ürkek bir çocuktum, söz alıp konuşamıyordum bile... İlk dersinde 'Sen de bizim köylüsün değil mi?' demesi milletin gözünde beni bir yere koydu. O günden sonra özgüven kazandım... Kendine has bir anlatım tarzı zaten vardı; lakin 'Afyon'un Efsane Matematikçisi' olması emekliliğinden sonraya rastlar... Büsbütün emeklilik yok, hala derse devam ediyor...

    Dananın İsmail'in küçük oğlu Dalmış 2005 yılında vefat etti. Eşi Fatma Hanım ise 2019'da vefat etti...

    Dananın Mehmet

    İbrahim'in ikinci oğlu Mehmet, 1914 yılında doğdu. Buna göre Mehmet de şehit babasını hatırlamıyor olmalıdır. Canalilerin kızı Satı ile evlendi ve Mihrioğlu Mehmet ile bacanak oldular. Ayşe, Kezban, Adem ve İbrahim adlarında dört çocuğu oldu... 1935 Yılında doğan ve annesinin adını verdiği Kezban adındaki kızı oniki yaşında vefat etmişti. Sonra doğan küçük kızına yine aynı adı vermekte ısrarcı oldu...

    Dananın Mehmet 1952 yılında, genç sayılacak bir yaşta vefat etti. Eşi Satı Hanım bir müddet dul yaşadıktan sonra Kekliklerin Hacıiresile vardı ve 2003 yılında vefat etti... Çocuklarının durumuna bakalım.

    Büyük kızı Ayşe, Yumrukların Halil Tüplek; küçük kızı Kezban da Mihrioğluların İbrahim Eşit eşi oldular. Kezban ile İbrahim teyze çocukları...

    Dananın Mehmet'in büyük oğlu İbrahim 1943 yılında doğdu. Tekirgızıların Hasan kızı Beyhan ile evlenerek Terlemezlerin Osman ve Bekçirofi  ile bacanak oldular. İbrahim de erken dönemde İzmir'e yerleşti. Kendisine 'Asker' lakabı takılması hangi dönemde oldu belli değil; ama ölene kadar bu lakapla bilindi... Dört oğlu ve bir kızı oldu. Yaş sırasına göre isimleri Mehmet, Hasan, Sevcan, Mesut ve Ümit'tir... Sevcan, Gocamatların Ali Tektaş eşidir... Mehmet ve Mesut Anıtkaya dışından hanımlarla evlendiler. Hasan ise Canalilerin Ahmet kızı Melek ile evlendi. Melek'in dedesi ile Hasan'ın ninesi kardeş... Asker 2021 yılında vefat etti, çocuklar İzmir'e yerleşikler...

    Küçük oğlu Adem1952'de doğmuş, babasını hatırlamıyordur... Emmioğlusu Kelibanın kızı Fatma ile evlendi. Erken dönemde İzmir'e yerleşti. İnci, Aysel ve Mehmet adlarında iki kızıyla bir oğlu oldu. Kızları Anıtkaya dışından beylerle evlendiler. Mehmet de Anıtkaya dışından Cemile Hanım ile evlendi, iki oğlu var ve İzmir'de yaşıyorlar... Babaları Adem 2017 yılında vefat etti...

        ***

    Toparlayacak olursak... Danalar sülalesi üç kardeş koluyla günümüze ulaşıyor. Büyük kardeş Osman kolundan gelenler DURAN soyadını taşıyorlar. Ortanca Hasan soyundan gelen yalnız Körahmetin anasıdır, Körahmet çocukları ÇOTAK... En küçük kardeş İbrahim'den ise; Dananın Çolak hanımı Emine, soyadı KURT; Çanakkale Şehidi İbrahim torunları Keliban, Dalmış, Adem ve Asker... Bunların soyadı önceleri DALMIŞ iken, Keliban karışıklıkları önlemek için DALGIÇ olarak değiştiriyor. Diğerlerininki DALMIŞLI olarak son halini alıyor...



15 Şubat 2023

Veyisoğlu Ramazan

      

    Veyisoğlu Ramazan'ın diğer Veyisoğullarıyla, yani Hacarifler, Doğveller, Delimamlar vs. ile mutlaka bir bağı var. Yalnız günümüze bir kaç koldan ulaşan bu sülaledeki dalları farklı diyelim. Buna göre; mesela Hacariflerle Doğveller aynı kolun iki dalı... Delimamlar ise ayrı bir kol, fakat bir gövdeye bağlı kollar bunlar... Delibanlarla Ramazan'ın durumu da böyle işte; Veyisler gövdesinden İbrahim kolu ayrılıyor, o koldan da yeni dallar...

    Veyisoğlu Ahmet'in oğlu İbrahim... 19. Yüzyıl başlarında doğmuş. Onun çocukları; 1833 doğumlu Ahmet, 1837'li Hasan ve 1839 yılında doğan Ali... Küçükleri Ali'nin takibi yapılamadı, küçükken ölmüş olması muhtemel... Ortanca Hasan, Delibanlara ve Ösüzömerin ana-dedesine doğru gider... Bizim konumuz ise, dedesinin adı verilen büyük oğul Ahmet'tir...

    Veyisoğlu Ahmet'ten 1903 tarihli bir kayıtta 'Veys oğlu Ahmet ibni İbrahim bin Abdullah' diye sözediliyor. Konu o tarihlerde ölen Ahmet'in mirası. Miras paylaştırma, mahkemece yapılan yaygın bir uygulama değil. Vereseler mal paylaşımını kendi aralarında yaparlardı; ancak varisler arasında yaşı küçük olan yahut kendisi askerlik vb. sebeplerle orada bulunamayan biri varsa mahkeme devreye girerdi. Bir de varisler arasında anlaşmazlık çıkınca... Burada küçük verese yok, askerde olan da bulunmuyor. Anlaşıldığı kadarıyla üleşme konusunda kardeşler anlaşamamış. Zaten bir süre sonra da avukat tutup karşılıklı davalar açılıyor.

    İbrahim oğlu Ahmet, Aliye Hanım ile evliydi. Ramazan, Neslihan, Ümmühan, Ayşe ve Ümmügülsüm onların çocuklarıdır. Aliye Hanım'ın ölümünden sonra Osman kızı Ayşe ile evlendiyse de ondan çocuğu olmadı. 1903'te yetmiş yaşında vefat etti. 

    Kızları Ayşe ile Ümmügülsüm hakkında bilgi yok. Ümmühan, Çatallardan İsmail ile evlendi... Kaynanası Fatma Hanım Veyislerden olduğunu belirtmek lazım. Ümmahan Hanımın evlendiği Çatalların İsmail, Topçu ile Potuk'un babasıdır. Tabi onlar Ümmühan Hanım'dan değil, sonraki eşinden... Çünkü Ümmühan Hanım 1905'te vefat etti... 

    Veyisoğlu Ahmet'in diğer kızı Neslihan İse Veyisoğlu Mehmet ile evlendi ve Doğveli Halil İbrahim'in annesi oldu. Evliliklerde akrabalıkların gözetilmesine baştan beri dikkat ediliyor. Belki anaları Aliye Hanım da Veyislerdendi, o kadarını bilemiyoruz.

    Gelelim Ramazan'a... Veyislerde daha önce isme rastlanmıyor. Öyleyse Ramazan kimin adı? Çocuklara isim konulurken her zaman büyüklerin adı dikkate alınmıyor. Bazen doğum zamanı da bu isimlendirmede etkili olur... Özellikle Bayram, Mevlüt, Kadir, Ramazan, Şaban isimleri çocuklara konulurken doğum vaktinin gözetildiği anlaşılıyor. Sözünü ettiğimiz kişi, Ramazan ayında doğmuş olmalı.

    1854'te doğan Ramazan, dört kızkardeşinin büyüğü. Bunlardan Ayşe ile Ümmügülsüm hakkında bilgi olmadığını söylemiştik. Çatallara giden Ümmühan da üç kızı doğduktan sonra 1905'te vefat ediyor. Ancak Doğvellerdeki kardeşi Neslihan ile bir süre mahkemeleşmeye devam ediyorlar...

    Ramazan, Abide Hanım ile evleniyor. Kesin olarak tespit edememekle birlikte; Abide, Apdıramanların Hüseyin kardeşi, Güdük Mehmetin halası. Böylece Apdıramanlar ile ilk bağ kurulmuş oldu. Ramazan-Abide çiftinin iki kız, iki oğulları oldu. 

    1884'te doğan büyük kızı Aliye'yi Emiralanoğlu Veli'ye verdi. Bu evlilikten sonra o aileye artık 'Aliyeler' denilecektir. Ablasından 5-6 yaş küçük kızı Fatma'yı da Berber Ali Usta'nın oğlu İsmail ile evlendirdi. İsmail'in ağabeyi ve ilerde 'Goca Berber' veya 'Deli Berber' denilecek olan Mehmet; Berberlerin Ali-Emin (Öztürk) kardeşlerin ana-dedesidir. Şu durumda Veyisoğlu Ramazan'ın kızları Aliyeler ile Berberlere gelin olmuş oldu. Esasında bu iki kız gelin olmadan önce, eşlerinin aileleri arasında bir yakınlık oluşmuştu. Zira Aliye'nin kaynanası Şerife ile, Fatma'nın kayınpederi Berber Ali Usta kardeş...  Anaları Abide Apdıramanlardandı... Şimdi; Apdıramanlar-Emirhanlar yakınlığı, Apdıramanlar ve Hacapdıramanların ninelerinin Veyisoğlu Halil kızı olduklarını da düşünürsek... 

    Emiralanoğlu Veli erken vefat etti, henüz çocukları yoktu. Yıllar sonra Aliye Hanım Hassönlerin Hacıefeye vardı. 1927'de onun ölümünden sonra yine boş kaldı. Bu dönemde Macurali (Ali Öncül)ü evlat edindi... 1951 Yılında vefat etti...

    Şimdi Ramazan'ın oğullarına gelebiliriz... Küçük oğlu İbrahim dedesinin, büyük oğlu Ahmet de babasının adıdır. 

    İbrahim, Daldallardan Veyis yeğeni Hatice ile evlendi. Kendisinin akıbeti hakkında malumat yok. Yaşı, savaşta şehit olmasını mümkün kılıyor. Yalnız Mustafa adında bir oğulları olduğu ve damda dombey vurması sonucu vefat ettiği büyüklerin anlatımıyla bugüne ulaşmış. Yörük Mevlüdünün oğlu Mustafa (Demir)e bu ismi, ninesi Hatice'nin verdiği, genç yaşta ölen ağabeyinin hatırasını yaşatma maksadı güttüğü belirtiliyor... Kocasının ölümüyle dul kalan Hatice Hanım Yörüklerin Mehmet'e varmış. Orada Yörükmevlüt (Mevlüt Demir)in anası olacaktır...  Mevlüt, çocuklarının en küçüğü ve tek oğludur. Ondan önce üç kızları oldu. Büyük kızı Kezban, Arapların Patırmamıt (Mahmut Tok) eşi; ortanca kızı Fatma, Güdüğizzet (İzzet Sağlam) eşi; ve küçük kızı Satı da Garapaçaların Süleyman (Çetin) eşidir...

    Büyük oğlu Ahmet de yine Veyislerden Hasan Hüseyin karınkardeşi Zeliha ile evlenerek Gasapların Ömer ile bacanak oldu... Zeliha Hanımı daha net teşhis edelim: Kimlerden olduğunu tespit edemediğim annesi Fatma Hanım, önce İbrahim adında birine varıyor ve ondan Ayşe ile Zeliha doğuyor. Nedense kocasıyla ayrıldıktan sonra Veyislerin Ömer oğlu Hüseyin'e varıyor ve orada da Hasan Hüseyin doğuyor. Bunlardan yola çıkarak söyleyebiliriz ki anaları Fatma Hanım da büyük ihtimal Veyislerden... Neyse, Ahmet ile Zeliha'nın beş çocukları var: Mehmet, Hatice, Naciye, Fatma ve Abide...

    1902 yılında doğan tek oğulları Mehmet, genç yaşta vefat etti. Aynı yıllarda Mehmet'in ninesiyle dedesi, Ramazan-Abide çifti de rahmetli oldular.

    Gerideki dört kız kardeşle devam edelim... Ahmet'in büyük kızı Hatice, Arapların Patırmahmut ile evlendi. İleride doğacak Koreli (İbrahim Tok)un anası olacaktır. Bu doğumdan sonra 1936'da vefat eden Hatice'nin yerine Patırmahmut, Yörükmehmet kızı Kezban'ı alacaktır. Kezban'ın anası da Veyislerden olduğunu hatırlayalım...     

    Ahmet'in ortanca kızı Naciye 1910'da doğdu. Garmenlerin Ali oğlu Hasan ile evlendi. Üç oğul bir kızları var. Ahmet, Yusuf, Yakup ve Azime... Ahmet, Veyisoğlu Ramazan'ın babasının ve oğlunun adıdır. Şimdi kendisine 'Garmenlerin Ahmet' deniliyor.  Kardeşi Azime de Turabilerin Hüseyin eşidir.

    Küçük kız Fadime de Apdıramanlardan Kirpitçinin Sabri eşi oldu. Cemal, Hasan, Kadir, Ayşe, Seviye onun çocuklarıdır...

    Ve en küçükleri Abide, Danaoğlu Hüseyin'e vardı, onun ilk eşidir. Fadime adını verdikleri bir kızını doğurduktan sonra 1943 yılında öldü. Kızı Fadime büyüyünce Tekelilerin Şükrü eşi olacaktır...

    Sayılan isimler arasında son olarak Ahmet'in eşi Zeliha Hanım 1954 yılında vefat etmiş... Sonuç olarak, Veyisoğlu Ahmet > Veyisoğlu İbrahim > Veyisoğlu Ahmet > Veyisoğlu Ramazan zincirinden VARLI yahut DADAK soyadını almış bugüne ulaşan bir halka bulunmuyor.  Kız kardeşleri ve kızlarından gelen nesiller müstesna...



12 Şubat 2023

Gambırarif, Dilsiz


    1831 kayıtlarında Hacımahmutoğlu tanımlamasıyla yazılmış iki haneden biri olan Hacımahmutoğlu Ahmet hanesinin iki oğlu incelendi. Buna göre; Veli'nin çocukları Kediveliler/Kıniler, Mustafa'nın çocukları da Manavlar/Telliler/Garabacaklar/Etemleri teşkil ediyordu.  Üç kardeşin en küçüğü İbrahim kaldı; bu yazının sonu, Hacımahmutların bir bölümünün de sonu olacak...


    İbrahim, ailenin en küçük oğludur. Deftere kaydedildiğinde beş yaşında bir çocuk olduğu için fiziksel özellikleri not edilmemiş. 1826 Yılında doğduğu anlaşılıyor. Öncesinde evliliği var mıydı, bilinmiyor; ama üç çocuğunun anası Kezban Hanım nikahlısı görünüyor. 

    Mahmut kızı Kezban Hanımın kimliğine gelince... Onu araştırırken bir kaynağa göre Araplardan olduğunu duydum... Bir başkasına göre ise kendisine 'Gaves kızı' derlermiş. Gavesler diye bir sülale olduğu, bu sülalenin günümüze kadar ulaşmadığı, Mahmut/Ümmü kızı Kezban Hanımın bunlarla irtibatlı olduğu anlaşılıyor. Bunu bana anlatan kişinin telaffuzuna göre yazdım, aslında burada söylenmek istenen sözcük 'kavas'tır. Bugün Anıtkaya'da bilinen Gavaslar ile bunun irtibatlı olduğu anlaşılıyor; zira günümüz Gavasları da Arapların bir koludur... Şu durumda iki kaynak da haklı gibi duruyor...

    Gaveslerin kızı Kezban Hanımın sülalesinin izini, 1846 yılına ait bir belgede buluyoruz. Hacımahmutların Nine, merhum kocasından kendi hissesine düşen koyunları iki torununa eşit miktarda bağışlıyor. Mahkeme kanalıyla belgelendirdikleri tutanakta üç şahit dikkat çekiyor: Selimoğlu İbrahim Ağa, Keçilerin atası; Mansuroğlu Mehmet Ali, Corukların atası; Kavas Ahmet Ağa... Üçüncü isim ile Kezban Hanım irtibatlı olabilir mi? Bakacağız... Ayrıca bu belgedeki Hacımahmutlar-Selimler-Coruklar-Gavaslar ilişkisinin, iki üç nesil sonraki Gambırarifler incelemesindeki akrabalık ilişkilerinin nüvesini sakladığını göreceğiz.

    Hacımahmutların İbrahim ile Gaveslerin Kezban'a dönelim... İki kız, iki oğlan olmak üzere dört çocukları dünyaya gelmiş. İsimleri; Fatma, Asiye, Arif ve Mahmut'tur. Bunların en büyüğü Fatma, 1891 doğumlu ve Gademali eşidir. Küçük kızı Asiye, 1892 yılında doğmuş; Şeherlioğlu Hüseyin'e verdiler Asiye'yi... Hüseyin'in vefatından yıllar sonra kızının kayınpederine, Hacıların Kelahmete  varacaktır... 

    Oğlanlara geçmeden önce belirtmemiz gereken husus; babaları Hacımahmutoğlu İbrahim'in, kayıtların tutulduğu 1904'ten kısa bir süre önce vefat ettiğidir. Bunun üzerine anaları Gaveslerin Kezban, Körselimlerin Ahmet'e vardı. Ahmet de o sıralarda eşinin ölmesi üzerine iki çocuklu bir duldu... Yalnız Körselimler durağı Kezban Hanımın Gavaslar kızı söylemine yeni bir boyut kazandırıyor. Önce onu izah edelim...

    Körselimlerin Ahmet'e Kezban'ın görümcesi de Çatalların Halil İbrahim eşidir, ileride Hacızekeriyanın anası olacaktır. Kendisinden Gavas Nine diye behsedilen Şerife Hanım'dan anlıyoruz ki asıl Gavaslar bizim Körselimler dediğimiz sülaledir. Hem Selimler hem de Araplarla bağlantısı olan Gavasların son temsilcisi işte bu Şerife Hanım olup 1950'lerde vefat etmiştir... Gavas lakabının Kezban Hanıma uzanmasına sebep ise, sülalenin son erkek temsilcisi olan Ahmet'e varmasıdır. Aslında Kezban Hanım Araplardandır...

    Şimdi oğlanlara geçebiliriz...

    Gambır Arif

    Büyük oğlu 1895 yılında doğdu, adını Arif koydular. Yaşı ilerledikten sonra lakabı 'Gambır Arif' olacaktır. Gavasların Ahmet kızı Emine ile evlendi, yani anasının kızlığı ile... Bu evlilikte annesinin payı olduğu kesindir... Emine Hanımdan çocuğu olmadı... 

    Bu sebepten veya başka bir sebeple ikinci bir hanımı nikahına aldı. Bu, Mihrioğlu İbrahim kızı Ayşe idi...  Bu ikinci evliliği yoluyla, Tomanların İbrahim Köz ile bacanak oldular... Ayşe Hanımın ninesi adı Mihri olduğundan babasıgile Mihrioğlular denildiği gibi; anasının adı da Habibe olduğundan Gambırariflere, 'Habibeler/Hebbeler' denilmeye başlanacaktır...

    Üçü kız ikisi oğlan, beş çocukları oldu; Gülsüm, Sultan, Mevlüt, İzzet ve Selime... Ümmügülsüm, Canalilerin Şeytanhasan eşi oldu. 1933 doğumlu Sultan, kız iken 1951 yılında vefat etti. Selime ise Körselimler/Gavasların öteki kolundan Bakkalseydinin Asım eşi oldu. Gerçi geçinemeyince ondan ayrılıp İsmailköy'e gelin gitti...

    Büyük oğlu Mevlüt 1937 yılında doğmuştu. Yaşına girdiği sıralarda öldü. Gambırarif abisi öldüğü sıralarda doğan oğlunun adını İzzet koydu. İdirizlerin Sağırömer kızı Nuran ile evelenen İzzet'in bacanağı çok; Curak, Eşeninömer, Terlemezlerin Abdullah, Selimlerden Keçimehmetin İbrahim, Kınikazımın Mahmut, Curağın Abdurrahman...

    İzzet'in Nurettin, Ayşe, Aysel ve Arif olmak üzere dört çocuğu dünyaya geldi. En büyükleri Nurettin, 1965'te iki yalındayken öldü.  Aysel ise 1967'de doğmuştu, öldüğünde dört yaşındaydı.  Sağ kalanlardan Ayşe, Şeytanhasanın (yani halasının) oğlu Mehmet Can eşi oldu...

    Dedesi Gambırarifin adını alan Arif, Guzuguzunun kızı Hafize ile evlendi. Kemiklerin İsmail Öter ve Çolömerlerin Yalçın Salman ile bacanak oldular... İzzet, Ercan ve Esra adlarında bir kızı ile iki oğlu var. İzzet, Osmanköylü Suna ile evlendi; Metehan ve Almira adlarında iki çocuğu var... Babası İzzet Öztürk 2017 yılında öldü. Arif; anası, çocukları ve torunlarıyla halen Anıtkaya'da yaşıyor...

    Gambırarif, Olucak istikametinde yolun çatallaştığı yerdeki tarlasına kuyu kazmış. Tarlasının o kısmını da kuyuya vakfetmiş. Hala ayakta olan kuyu ve o mevki Gambırarifinguyu diye anılıyor... Kendisi 1971, eşi Ayşe Hanım ise 1946 yılında vefat etmişti...

    

    Dilsiz Mahmut

    Hacımahmutların İbrahim'in küçük oğlu Mahmut, 1900 yılında doğdu. Doğuştan işitme engelli olduğu için kısaca 'Dilsiz' diye lakaplandı. Sonradan çocuklarına 'Dilsizler' denilecektir. 

    Kayıtlara Afyonlu olarak geçen Ayşe Hanım ile evlendi. Onun çevre köylerden birinden olduğu söyleniyor. Üçü kız dördü oğlan, yedi çocukları oldu. İsimleri; İsmihan, Nazik, Satı, İbrahim, Hasan Veli, Kemal ve Yakup'tur... Eşi Ayşe Hanımın 1956'da vefatından iki yıl sonra, 1958 yılında Dilsizmahmut da vefat etti...

    Yedi çocuğunun durumlarına bakalım... Büyük kızı İsmihan, Çolakhüseyin; ortanca Nazik, Timitiri; küçükleri Satı da Cavanın Abdullah eşi oldu... İsmihan, Çolağüseyinin ikinci eşidir; ilk eşi Gademalinin kızıydı, yani İsmihan'ın halasının kızı...

    Büyük oğluna babasının adı olan İbrahim ismini koydu. İbrahim, Çolakhüseyin kızı Kezban ile evlendi. Kezban hanım, Çolakhüseyinin ilk hanımındandır, yani ablası İsmihan'ın kızlığı... Erken dönemde Afyon'a yerleştiler. Osman, Mahmut ve Aysel adını verdikleri üç çocukları oldu. Osman, Anıtkaya dışından Sultan Hanım ile evlendi; İbrahim ve İsmail adlarında iki oğlu var ve Afyon'da yaşıyorlar... Kızları Aysel Anıtkaya dışından bir beyle evlendi. Yalnız eşinin Eğret ile bağlantısı olduğu, aslen Damcılardan geldiğine dair bir bilgi var. Sonuçta Afyon'da oturuyorlar... Küçük oğlu Mahmut, 'Çıracı Mahmut' olarak tanınır. Onu Afyon'da Merkez PTT önünde engelli arabasıyla ıvır zıvır satarken görürsünüz. Önceleri çıra sattığı için bu lakabı almış. Küçükken verilen yanlış ilaç sonucu bacaklarını kullanamaz olmuş, o vakitten beri böyle. Annesi Kezban Hanım 2023'te vefat edene kadar birlikte Afyon'da yaşıyorlardı. Babası Dilsizoğlu İbrahim ise 2018'de ölmüştü...

    İkinci oğlu Hasan Veli'den önce 1938'de doğup iki yaşındayken vefat eden Hasan vardı.. Hasan Veli onun ölümünden sonra, 1942 yılında doğdu. Takgasların Berberhüseyin kızı Gülsüm ile evlendi. Bacanakları; Galgancıların Celal, Sakaların Halil, Timitirinin Şükrü'dür... Yeğeni Şükrü Saya ile aynı zamanda bacanak olmuşlar... Hasan Veli de erken dönemde Afyon'a yerleşti. Bir oğlu ve iki kızı oldu. Kızları Afyonlu beylerle evliler... Oğlu Yılmaz 1995, Hasan Veli kendisi 2009, eşi Gülsüm Hanım ise 2015 yılında vefat ettiler...

    Üçüncü oğlu Kemal 1943 yılında doğduğu kaydedilmiş. Anıtkaya'dan erken ayrıldı. Evlendiği biliniyor; ama eşi ve çocukları hakkında bilgi yok. Manisa'da vefat etmiş...

    Küçük oğlan Yakup, Anıtkaya'dan ayrıldıktan sonra Tekkegaren/Kayıhanlı bir hanımla evlenip oraya yerleşmiş ve yine orada 2014 yılında vefat etmiş...

    ***

    İki oğlu Gambırarif ile Dilsizmahmut'u inceledikten sonra anaları Gavas kızı Kezban Hanıma geri dönelim. Körselimlerin Ahmet'e varmıştı. Orada bir kızı oldu, adı Hatice... Bu Hatice Corukların Mehmet, sonra onun kardeşi Coruksüleymanın eşi olacaktır. İşe bak sen; Corukmehmetten olan oğlu Köriban, Gademalinin kızı (yani teyzesinin kızı) Rahime ile evlenecek... Kezban Hanım, oradaki kocası öldükten sonra oğlu Gambırarifin yanına döndü. O sıralarda 'Gagale Nine' diye biliniyordu. Kendisi için yapılan küçük bir odada 1946'nın bir yaz günü vefat etti...

    ***

    Hacımahmutların diğer kollarında olduğu gibi İbrahim'in iki oğlu Gambırarif ve Dilsiz Mahmut, Soyadı uygulamasında ÖZTÜRK soyismini aldılar...



09 Şubat 2023

Haceller - Çorbeciler

     
    Veyisoğlu Hüseyin'in beş oğlu, geleceğin Daldallarını oluşturuyordu. Konumuz, bu beş oğlanın en büyüğü olan Ali'dir...

    Ali'nin 1805 yılında doğduğu 1830 kayıtlarında belirtilmiş. Aynı kayıtlarda Onun 'uzun boylu, sarı sakallı' biri olduğu da yazıyor; ama başka bilgi yok... Daha fazlasını ancak Ali öldüğünde öğrenebileceğiz. 1885 Tarihli veraset ilamında çocuklarının durumu aşağıdaki gibi... Yalnız, şunu belirtmek gerek; belgenin düzenlendiği tarihten bir kaç yıl önce ölmüş. Tahmini olarak 75 yaşında vefat ettiği anlaşılıyor. 



    Belgeye göre üç kız üç oğlan var, hepsinin de yetişkin olduğu belirtilmiş; yalnız Veyis askerde, bu yüzden Ahmet abisi vasi tayin ediliyor. Sırf bu bilgiye istinaden en küçük kardeşin Veyis olduğunu kabul edeceğiz. Bir başka belgeden öğrendiğimize göre, Şemsi'nin anası Havva. Oysa Veyis'inki Ümmü idi. Bundan çıkaracağımız sonuç da Ali'nin iki hanımı olduğu. Gerçi hangi çocukların hangi hanımından olduğu tam anlaşılmıyor; ama en azından ikisininki belli...  Yine aynı belgeden anlaşıldığına göre Havva ve Ümmü Hanımlar Ali'den önce vefat etmişler, çünkü verese arasında adları yok. Yine bir başka bilgi; babalarının ölümünden, veraset ilamı çıkarılana kadar geçen sürede (2,5- 3 yıl) Mustafa'nın da vefat ettiğidir. Mustafa'nın çocuğu yok, lakin Satı Hanım o sırada hamile. Buna dayanarak, sanki Mustafa ölmemiş gibi paylaşım yapılacağına dair not düşülmüş.

    1885 Tarihli bu belge ve eldeki diğer verilere göre Veyisoğlu Ali'nin çocuklarını incelemeye geçebiliriz. Önce kızlar... Şemsi, 1840 yılında doğdu. Anasının adı Havva'dır. Şemsi Hanım yine Veyislerden Hacıvelioğlu Süleyman'a vardı... Bu Süleyman, Delimamın emmisidir... Neticede Şemsi Hanım, Yörük Mehmet Demir'in anası Satı'nın ninesi (anneannesi) olacaktır... Diğer iki kızı Emine ile Ayşe hakkında bir şey bulamadım. 1904 Kayıtları tutulduğu sırada hayatta olmadıkları anlaşılıyor... Oğlanlara geçelim...

    AHMET

    Kesin olarak doğum tarihi bilinmiyor Ahmet'in, 1850 veya öncesi olmalı... Şemsi Hanım ile evlenmiş. Oğlu kaydedilirken karı koca ikisi de hayatta olmadıkları için Şemsi Hanımın kimliği hakkında da bir şey söylemek doğru olmaz. O evlilikten haberdar olmamızı sağlayan, tek oğulları Ali'dir...

    Hacı Ali

    Anlaşılan Ahmet, o tek oğluna babasının adını koymuş. 1878 Yılında doğan Ali, ileride hacca gittikten sonra 'Hacı Ali' diye anılacak ve çocuklarına da 'Haceller' denilecektir... 

    Hacali önce Ayşe adında bir hanımla evlenmiş. İncelemeye esas aldığımız kayıtlar tutulmaya başlamadan hemen önce, 1904 yılında vefat ettiği için Ayşe Hanımın kimliği ve kimlerden olduğu hususunda bilgi yok. Fakat 1903 yılında Ahmet adında bir oğlu dünyaya gelmiş...

    Hacı Ali ikinci olarak Veyislerin Osman kızı Fatma ile evlendi. Fatma Hanımın kimliğini tam olarak ortaya koyabilmek kolay değil; çünkü erkek kardeşi yok, bu yüzden o zincirin günümüzde karşılığı olan bir  halkası bulunmuyor. Fakat Hanife adında bir ablası var ki O da Körselimoğlu Ahmet'in eşidir, ileride Gocagulizin annesi olacaktır. Ayrı anadan olsalar da bir kardeşi Ayşe, Sağırların ninesidir...  Yalnız, Fatma Hanım daha önce Hassönlerin Alıklımahmut eşiydi, kocası Hicaz'dan dönmeyince Hacaliye geldi. Önceki eşinden Hanife adında bir kızı ve Mahmut adında bir oğlu vardı. Onlar aracılığıyla daha ne akrabalıklar kurulacağını göreceğiz... Hacalinin ikinci eşi Fatma'nın durumu böyle... Bu ikinci eşinden de 1909 yılında bir oğlu oluyor, adını İbrahim koyuyorlar...

    Hacali üçüncü olarak Halime ile evlendi. Halime Hanım, Veyislerin İbrahim (Delibanın emmisi) hanımı iken; eşinin 1916'da Çanakkale'de kalması üzerine Hacaliye geldi. Yanında Halime adında bir kızı (Kötühüseyinin anası) da tay idi... Bu son eşi Halime Hanımdan da bir kızı oldu, onun adını Hafize koydu. 

    Böylece Hacali, üç hanımından üç çocuk sahibi olmuş oldu... En küçükten başlayalım; tek kızı Hafize, Hacıların Kelarzıman eşi oldu... Fatma Hanımdan olan oğlu İbrahim hakkında bilgi bulamadım. Bugün kendisine dair bir bilgi edinemediğimize göre, demek ki 1909 doğumlu İbrahim küçük yaşta vefat etti... 

    Şebek Ahmet
    Hacalinin büyük oğlu Ahmet 1903 yılında doğdu. O doğduktan çok kısa bir süre sonra annesi Ayşe Hanım vefat etti. Gedikler/Hassönlerden Alıklı Mahmut kızı Hanife ile evlendi. Hanife Hanım, Gulizosmanın halasıdır. Yalnız bu evlilik, Veyisler/Daldallarla Gediklerin ilk teması değil; öncesi var... Gedikoğlu Hacı Hüseyin (ilk Hassön), oğlu Halil'e; Veyisoğlu Hüseyin'in kızı Şerife'yi almıştı. Yani Gediklerin ninesi Daldallardan... Bitmedi, ikinci oğlu Mahmut'u da yine Veyislerden Fatma ile everiyor... Kısaca Hanife Hanımın hem ninesi hem de anası Veyisler/Daldallardan; Ahmet, bir yabancıyla evlenmedi yani...

    Daha da önemli hususun ipucunu yukarıda verdik. Hanife Hanım, Ahmet'in analığı Fatma Hanımın kızıdır... Bir başka deyişle Fatma Hanım, önceki eşi Alıklımahmuttan yetim kalan kızını, burada oğulluğuna almış ve kızının kaynanası olmuştur...

    Ahmet'e neden 'Şebek' dediklerine dair bir bilgi bulamadım; Eğret'te hayvan yakıştırmalarıyla oluşan lakap çok... Hanife Hanıma da 'Gocagız' derlermiş, iri yapılı bir kadın olduğu içindir. Gocagız Hanife Hanım, 1941 yılında 41 yaşındayken vefat etti. Şebek ise ondan yirmi yıl kadar sonra, 1960'ta öldü... Bir oğulları ve beş de kızları vardı; yaş sırasına göre isimleri Mustafa, Emine, Fadime, Havva, Ayşe, Hafize'dir...

    Büyük kızı Emine, Gulizosmana vardı; hala-dayı çocukları oluyorlar... İkinci kızı Fadime, İbişlerin Yusuf eşi oldu... Ortanca Havva, Gasapların İbrama vardı; Havva'nın ana-dedesi Mahmut ile İbrahim Eser'in Resil Dedesi kardeş... Ayrıca İbrahim'in anası (Gurbağı Hala) da Veyislerden... Dördüncü kızı Ayşe, Bidakge eşi oldu; Bidakge zaten Gasapların İbramla kardeşti, hem de bacanak oldular... Küçük kızı Hafize'yi de Kınilerin Kazım'a verdiler... Şebekahmetin1938 yılında doğup yedi yaşına gelince vefat eden Cemile adında bir kızı daha vardı, onu da kaydetmiş olalım...

    Tek oğlu Mustafa, Hassönlerin İbrahim kızı Ayşe ile evlendi. Ayşe Hanım Gocaömer ile Hüseyin Koç'un kardeşleridir. Ayrıca Ayşe Hanımın kızkardeşleri dolayısıyla, Yörüğoğluların Halilefe ve Guycuların Ahmethoca ile bacanak oldular...

    Mustafa ile Ayşe Hanımın da iki kızı ve iki oğlu oldu. Onlara geçmeden önce belirtelim ki Mustafa ve eşi Ayşe Hanım 2011-2012 yıllarında ardı ardına bu dünyadan göçtüler... Dört çocuğunun isimleri Mehmet Ali, Hanife, Hacer ve Ahmet... Büyük kızı Hanife, Guycuların Adem Mola (Enver Mola babası); küçük kızı Hacer de Gıllıoğlunun Terzi Seydi Yavuz eşi oldular. 

    Büyük oğlu Mehmet Ali, 1942 yılında doğdu. Gulizosman kızı, yani halasının kızı Satı ile evlendi. Üç oğlu ve bir kızı dünyaya geldi. İsimleri; İbrahim, Kezban, Mahmut ve Mürsel'dir. Kezban, Bakkalseydi oğlu Mustafa Selman eşidir. İbrahim, Çerçilerin Arıkhalil kızı Cemile ile evlendi. Kelarzımanın Cemilhoca ve Tekelilerin Hasan ile bacanak oldular. Arıkhalilin ninesi, Hassönlerin İbrahim kızı olduğunu hatırlayalım. İbrahim ile Cemile'nin Ayşe, Melek ve Ahmet adlarında üç çocukları var ve Anıtkaya'da yaşıyorlar... Mehmet Ali'nin ortanca oğlu Mahmut, Anıtkaya dışından Türkan ile evlendi. Mehmet Ali, Satı ve Sude olmak üzere üç çocuğu var ve Afyon'da yaşıyorlar... Küçük oğlu Mürsel ise Gavasın Topal kızı Meryem ile evlendi. Mustafa ve Emine adında iki çocuğuyla İzmir'de yerleşikler... Mehmet Ali,  eşi Satı Hanım 1992 yılında vefat ettikten sonra tekrar evlendi; halen Anıtkaya'da yaşıyorlar...

    Küçük oğlu Ahmet, 1953 yılında doğdu. Yörüğoğlulardan Halilefe kızı Vildan ile, yani teyzesinin kızıyla evlendi. Tabi böylece Hassönlerin Münir Koç ve Garaçaylının Muhittin Öztürk ile bacanak oldular. Mustafa ve Ayşe adını koydukları bir oğluyla bir kızları var. Ayşe, Sadıkbey'e gelin gitti. Mustafa ise Kantinlerin Ahmet kızı Meliha ile evlendi. Şavalın Yahya'nın Halil İbrahim ve Turabilerin Salih'in Hüseyin ile bacanaktırlar...

    Hacali 1952 yılında vefat etmişti. İlk eşinin ölümünü bilmiyoruz, ama diğer ikisi Fatma ve Halime Hanımlar 1943 ve 44'te arka arkaya vefat ettilerdi... Onun adıyla anılan ve Haceller sülalesine simge olmuş 'Hacalinin Gavak' ondan uzun yıllar sonra, 1970'li yıllarda koflayıp devrilmişti. Yaşına bakıldığında, 20. yüzyıl başlarında Ahmet oğlu Hacı Ali tarafından dikildiği anlaşılıyor. 70 Yılda o hale gelemeyeceği düşünülüyorsa, belki daha dipteki Veyisoğlu Hacı Ali dikmiştir...

 

01 Şubat 2023

İdirizler - Hamsinci ve Deligızlar


    İdrisoğlu Mustafa'nın dört oğlundan üçüncüsü İbrahim'dir. İkinci eşi Sultan Hanımdan olan İbrahim, 1853 yılında doğdu. Abdullah kızı Şerife ile evlendi. Şerife Hanımın kimlerden olduğu hususunda hiç bir fikrimiz yok; yalnız Omarcıklardan olabileceğine yönelik küçük bir tahmin var...

    İkisi oğlan dördü kız, altı çocuğunu tespit edebildik. Yaşlarına göre şöyle sıralanıyorlar; Fatma, Ayşe, Mustafa, Arif, Ümmühan ve Şerife... Bunların en büyüğü olan Fatma, Arzıların Arzu Ninesinin oğlu Ömer eşidir... İkinci kızı Ayşe'nin doğum tarihini bilemiyoruz. Bunun sebebi, zamanın Eğret nüfus kayıtları tutulduğu sırada gelin olup köyden ayrılmış olmasıdır. Söylendiğine göre Akören veya Dandır'a gitmiş... Üçüncü kızı Ümmühan, Körüslerin Mehmet eşi oldu. Kocası Çanakkale'de kaldı. Kızı Zehra, Canalilerin Ali Can'a vardı. Kısaca Ümmühan Hanım, Ahmet Can ile Mehmet Can'ın nineleri (anneanneleri)dir... En küçük kızı Şerife, 1889 yılında doğdu. Dedelerin Süleyman'ın ilk eşi oldu; Hamdihocanın anası, Küpçünün ninesidir...

    İdirizlerin İbrahim'in iki oğlunu ayrıntılı inceleyeceğiz....

    HAMSİNCİ

    İdirizlerin İbrahim'in büyük oğlu 1879 yılında doğdu. Ona Mustafa isminin verilmesi, dedesinin adı olmasındandır... Ayanoğlu Ömer kızı Zeliha/Zele ile evlendi. Zele Hanım Patlaklardan Davılcı İbram, Çete Mehmet, Gaygısızın halalarıdır... Ayrıca Zele, dört kız kardeşin en küçüğüydü. Bundan ötürü İdirizlerin Mustafa; Yetimlerin Ahmet, Çatalların İbrahim ve Tongulların Hasan ile de bacanak oldu...

    Mustafa, adından ziyade lakabıyla tanındı. 'Hamsinci' denilmesinin sebebini bulamadım. 'Elli' manasına gelen 'hamsin' kelimesiyle ilgili olduğu kesin gibi... Hayatının bir safhasında bu sayının önemli bir yeri olabilir... Ayrıca bu kelimenin iki terim anlamı var. İlki, Hıristiyanların Gavurküfürü/Paskalyadan elli gün sonra kutladıkları bayrama 'Hamsin Yortusu' deniliyor. Bunun İdirizlerin Mustafa ile alakası olamaz. İkincisi daha mantıklı geliyor; Erbain denilen kırk günlük sert kıştan sonra gelen ve 22 Marta kadar devam eden elli günlük kış dönemine 'Hamsin' deniliyor. Bu kavramları eskiler çok kullanıyordu, iki döneme birden 'Doksan' diyorlardı... İşte Mustafa'nın lakabı kelimenin bu son anlamıyla ilgili olmalıdır. Nitekim havanın güzel olduğuna aldanıp koyunları hamsinde kırktığı, bunun sonucunda hayvan kırıldığı için kendisine bu lakap takıldığına dair bir şeyler duydum. Bu açıklama mantıklı geldi... 

    Zele Hanımdan emin değiliz; ama Hamsinci 1958'de vefat etmiş. Kütüğe Zele Hanım'ın 1940'ta öldüğü işlenmiş; bununla beraber Bacıdedenin defterine göre, bunlar karı koca arka arkaya 1958 ve 59'da vefat etmişler... Çocuklarına bakacak olursak; üç kızı ve bir oğlu oldu. Yaş sırasına göre isimleri Rahime, Mehmet, Şerife ve Raziye'dir... Büyük kızı Rahime, 1911 yılında doğmuş. Onun hakkında bilgimiz yok. Ortanca kızı Şerife, halasının oğlu Arzıların Ahmet'e vardı; Hademe Veysel, Alessan ve Akgabağın analarıdır... Küçük kızı Raziye (Iraz) ise Alçakların  Halil İbrahim'e vardı. Iraz'ın anası Zele, Ayanaoğlular/Patlakların kızıydı; Alçaklar da öyle... Iraz Hanım Alçakların Mehmet ile Adem As'ın analarıdır... 

    Deli Mehmet

    Hamsincinin tek oğlu Mehmet, 1913 yılında dünyaya geldi. İleride 'Deli Mehmet' olarak bilinecektir. Hatta başkalarından ayırmak için 'Hamsincinin Delimehmet' derlermiş...

    Delimehmet, Boduoğlu kardeşi Hafize ile evlendi; adını aldığı Hafize ninesi ile Delimehmetin anası Zele kardeş... İkisi oğlan, beşi kız olmak üzere yedi çocukları dünyaya geldi. 1943 Doğumlu Mükerreme 3 yaşında vefat etti, onu saymıyoruz... Büyük kızı Cemile, Gocakazımın ilk eşidir. İkincisi Atike, Deligızların Arif'e vardı. Ortanca Mükerreme/Müker Güdükahmet oğlu Emin Işılak eşidir. Meryem/Merin, Danaların Mehmet Duran'a; en küçük Havva da Timitirinin Mehmet'e vardılar...

    Büyük oğlu Mustafa, 1948 yılında doğdu. 'Kelmısdık' diye anılan Mustafa, Dananın Hüseyin kızı Abide ile evlendi. Abide Hanımın anası da Patlaklardandır. Kelmısdık, 2012 yılında vefat etti... Küçük oğlu, 1952 doğumlu Ömer ise İzmirli Bahriye Hanımla evlendi. Bahriye Hanım 2022 yılında vefat etti... Delimehmetin Kelmısdığın çocuklar ve Ömer, ailesiyle halen İzmir'de yerleşikler...

    Delimehmet 1976 yılında vefat etti. Karısı Hafize Hanım ise ondan yirmi yıl sonra, 1996'da öldü...


    DELİGIZLAR

    Küçük oğlu, abisinden iki yaş daha küçüktür; 1881 yılında doğdu. Adının Arif olması, Arefe günü dünyaya gelmesinden olabilir... Selimler/Çolömerlerden Ayşe ile evlendi. Ayşe Hanım; Şampaya, Efekçi, Selimhoca, Seyrekbasan, Cingenömerin halaları olur.  Ayrıyeten Ayşe Hanımın üç oğlanın yanında üç de kız kardeşi olduğu için İdirizlerin Arif; Eminlerin Hüseyin, Arapların Gavas İbram ve Doğvellerin Halibram ile bacanak oldu...

    Arif'in Ayşe Hanım ile evlenmesi hususunda önemli olan bir nokta da Onun lakabıdır. Gençliğinde deli dolu olması sebebiyle Ayşe Hanıma 'Deli Kız' lakabı takılmış; ama bu lakaplama öylece kalmamış, çocuklarının da sülale adına dönüşmüştür. İdirizlerin Arif çocukları ve onların da çocukları hep 'Deligızlar' diye anılır olmuştur... 

    Deligızın ikisi oğlan üçü kız beş çocuğu oldu. Yaş sırasına göre bunların isimleri; Sultan, Hatice, İbrahim, Fadik ve Mahmut'tur...

    Kızların büyüğü 1908 yılında doğdu. Ninesinin adı olan Sultan ismini koydular. Zamanla 'Hörküle' lakabı takılacak olan Sultan, Garaguzuların Ali eşi oldu; Gavuararif  Önkal'ın anasıdır... Ortanca kızı 1911 yılında doğdu. Kayıtlarda Hatice olarak ismi geçse de yakınları Onu Fadime diye biliyor. Fadime Hanım da Veyislerin Delibanın (İbrahim Dadak) ilk eşi oldu; Kesginhalilin anasıdır... Küçük kızı Fatma 1913 yılında doğdu. Fadik olarak bilinirdi, Omarcıkların Gocaısmeyil eşi oldu. Orada Kelapdılla (Abdullah Sağlam)ın anası oldu. Eşi vefat ettikten sonra Yonuzların Halil'e vardı...

    Deligız ile İdirizlerin Arif'in kızlarının durumu böyle... Oğullarına geçmeden önce belirtilmesi gereken husus, Arif'in Cihan Harbinden nasipsiz kalmadığıdır. Kafkas cephesinde bulunuyordu, harbin sonlarına doğru Bayburt'ta şehit oldu... Karısı Deligız Ayşe Hanım ise 1939 yılında vefat etti... Şimdi iki oğlu üzerinden Deligızların serüvenine bakalım...

    Deligızın İbram

    Arif, 1912 yılında doğan büyük oğluna kendi babasının adı olan İbrahim ismini verdi. Anasına izafeten 'Deligızın İbram' diyorlar... Otuzlu yıllarda askere gitti... 

    Deligızın İbramın askerden dönüşüne dair ilginç bir olay duydum. Nereden geliyorsa, trenden İhsaniye'de inmiş. Soğuk bir kış günü, yerler karlı... Köye ulaşmak için en yakın istasyon İhsaniye imiş; o hattaki Eğret yolcuları trenden İhsaniye'de iniyor, yine trene oradan biniyorlar... Eğlene eğlene yürürken, bir anda uzaktan iki üç canavarın kendine doğru koştuğunu görmüş. Yanında silah ve kendini koruyabileceği bir şey yok... Kaçıp emniyetle saklanabileceği bir ev, kulübe de yok ortalıkta. Tam bir çaresizlik... Bakmış, serenli bir kuyu kararıyor. Haytanınguyu yakınlarındaymış meğer. Gözüne kestirmiş kuyuyu, duvarlarından bir kaç adım aşağı sallanmış. Kurtlar gelip hırlaşmaya başlamışlar, ama bir şey yapamıyorlar tabi... Deligızın İbram canını kurtarmış... Kurtarmış kurtarmasına da... Azgın hayvanlar ümidi kesip çekip gitmiyor bir türlü, kuyunun çevresinde dolanıp duruyorlar. Bu arada İbram, ne kadar güçlü kuvvetli olursa olsun, hep aynı pozisyonda kaldığı için gittikçe yorulmaya başlamış. Başını bir ayak yukarı çıkarsa sivri dişli azgın mahluklarla göz göze gelecek; az daha aşağı inse suya banacak. Daha önemlisi, bacaklar iflas etmek üzere... Durum bu kadar vahimleştiği sırada, uzaktan sıkılan bir kaç el silahın kuyuda yankılanan sesini duydu... Bu anda kurt hırlamaları kesiliverdi... Kuyunun başına gelen avcılar, Deligızın İbramı çekip çıkardılar... Bunlar Karacahmetli Deli Ömer ve arkadaşlarıydı. Kuyunun başında hırlaşan canavarları görünce durumu tahmin etmişler, kuyunun içine saklanan her kim ise onu kurtarmaya koşmuşlardı...

    Deligızın İbram, Dandırlı Fatma ile evlendi. Fatma Hanım el değil, Şeherlioğlu Kedimehmetin kızı Fadime'den torunudur... Beş çocukları oldu; bir kız, dördü oğlan... Yaş sırasına göre isimleri şöyle: Arif, İsmail, Gülfem, Seydi Ahmet ve Yakup... Gülfem, Çolakların Selahattin Kurt eşi oldu... İki oğluna geçmeden önce belirtmek gerek; Deligızın İbram 1960 yılında, eşi Fatma Hanım ise 1980'de vefat ettiler...

    Büyük oğlu Arif, Hamsincinin Delimehmet kızı Atike ile evlendi. Böylece Gobakların Gocakazım ve Güdükahmetin Emin ile bacanak oldular. Erken dönemde İzmir'e yerleşen Arif'in Rahmi, İbrahim, Mehmet, Fatma ve Cemile adlarında beş çocuğu oldu. Hepsi Anıtkaya dışından evlendiler. Deligızların Arif İzmir'de 2009'da vefat etti, eşi Atike Hanım ise daha önceden 2001 yılında ölmüştü... Çocukları İzmir'de yaşıyorlar...

    İkinci oğlu İsmail 1941 yılında doğdu. Şekeralinin kızı Emine ile evlendi. Erken dönemde İzmir'e yerleşen İsmail'in üç oğlu oldu. İbrahim, Çolakların Selahattin kızı (halasının kızı) Emine ile evlendi; adları Ebru, Şeyma ve Aleyna olmak üzere üç kızı var... Veysel, Anıtkaya dışından evlendi; üç kızı, bir oğlu var... Küçük oğlu Metin, Şeytanhasanın Ahmet kızı ile evlendi; İsmail ve İbrahim adlarında iki oğlu var... İsmail İdi, 1985 yılında 44 yaşındayken vefat etti...

    Bir diğer oğlu, 1949 doğumlu Seydi Ahmet, Tahirintopal kızı Zübeyde ile evlendi. Halaoğlusu Yonuzların Yunus Yonat ile aynı zamanda bacanak oldular... Üç kızı oldu; büyüğü, Eyüpçetinin Mehmet Hoca oğlu Mustafa eşi; ortanca Meral, Curağın Sami eşidir; küçükleri Fatma bekar... Deligızların Seydi Ahmet de 2001 yılında İzmir'de vefat etmişti. Eşi Zübeyde Hanım ise 2003'te öldü... Çocukları İzmir'de yerleşikler...

    Deligızın İbramın en küçük oğlu Yakup, 1950 doğumlu... Avkathilmi kızı Gülfem ile evlendi ve böylece Çakalhüseyinin Bekçi İbrahim Eren ile bacanak oldular. İki oğlu ve bir kızı ile İzmir'de yaşıyorlar... Kendisi 1992'de vefat etti...

    Kesgin

    Deligızın küçük oğlu Mahmut, 1915 yılında doğdu. Doğal olarak babasını hiç görememiştir... Nedense Mahmut'a 'Kesgin' lakabı takıldı. Çolömerlerin Halilçavuş kızı Selime ile evlendi. Selime Hanım, Kesginin dayısının kızıdır. Ayrıca bu evlilikle Gambırtevfik oğlu Mevlüt ile bacanak oldular...

    Üç kızı ve bir oğlu oldu Kesginin; Ayşe, Melahat, Fatma ve Şuayip...  Selime Hanım 1966 yılında vefat ettikten sonra, Kesgin uzun yıllar dul yaşadı ve 2000 yılında vefat etti... Kızları Ayşe, Manavların Dodiri eşi; Melahat, Sakaların Guzuguzu eşi; Fatma da Boduoğlunun Cemal eşi oldular...

    Kesginin tek oğlu Şuayip, Tekelilerin Danagafa kızı Ülfet ile evlendi. Böylece Haliloğluların Mevlüt Kanat, Delibıdığın Mustafa Soylu, Turabilerin Süleyman Külte ile bacanak oldular. İzmir'e yerleşti ve iki kızıyla bir oğlu oldu. İsimleri Özlem, Mahmut, Öznur... Kızlar Anıtkaya dışından beylerle evlendiler.  1975 Doğumlu Mahmut ise Çolakların Selahattin'in kızı ile evlenmişti, Simge adında bir kızı var... Mahmut 2015'te vefat etti... Şuayip ve ailesi İzmir'e yerleşikler, ama yılın büyük bölümünü Anıtkaya'da geçiriyorlar...

        ***

    İdirizlerin, İdrisoğlu İbrahim çocukları Hamsinci, Deligızlar ve Kesgin; 1934 Soyadı uygulamasında İDİ soyismini aldı. Aslında bu sözcük, İdirizlerin temel soyadı olan İDİS'ten çok farklı görünmüyor...




28 Ocak 2023

Seymanlar


    Anadolu'da her yerin yiğidi farklı biçimlerde isimlendirilmiş. Elazığ'da gakgoş, Erzurum'da dadaş, Sivas'ta yiğido... Bunlar şehirlere has adlandırmalar, bir de bölgelere göre; zeybek, efe, seymen, uşak, kızan gibi mertlik-kahramanlık nitelemeleri var. 

    İç Anadolu'da seymen; Batı Karadeniz'de zeybek, Doğu Karadeniz'de uşak, Trakya'da kızan deniliyor. Her biri ayrı karakteristik özellikler gösteriyor, bunlar coğrafyaya bağlı olsa gerek. Giyim kuşamlarındaki farklılık da öyle... Fakat hepsinin ortak özellikleri; mertlik, cesaret, iyi yürekli olma, zulme başkaldırı, özgürlüğe düşkünlük vs....

    Malum olduğu üzere Afyon, coğrafi bölgeler içinde tam olarak tanımlanamamış bir konumda bulunuyor. İç Anadolu, Ege ve Akdeniz bölgelerinin arasında yer alıyor; ama Ege'nin kovuğuna dahil edildiği için bu bölgeden sayılıyor. Oysa iklim olarak düşündüğünüzde her üç bölge ikliminden izler görebilirsiniz. Yine de Afyon'un iklimi Ege'den ziyade İç Anadolu'ya daha yakındır. Belki bu yüzden olsa gerek 'İç Ege' diyorlar; hem İç Anadolu, hem de Ege...

    Yiğitlere dönecek olursak... Atatürk'ün 27 Aralık 1919 günü Ankara'ya gelişini gösteren resimlerde seymenlerin onu karşılayışları vardır. Burada kıyafetleri hakkında bir fikir edinilebilir, efeler ve zeybeklerinkiyle karşılaştırılabilir. Çok az farklarla birbirine benzedikleri görülecektir. 

    Efelerin diyarı ile seymenlerinkinin kesiştiği nokta olarak Afyonkarahisar şehri düşünülebilir. Bu havalide hem efe hem seymen kültürünü birbiriyle harmanlayabilen önemli merkezlerden biri Anıtkaya olarak görülüyor. 

    Bir defa, 'Efe' kelimesi Anıtkaya'da öteden beri ve halen; övgü, yiğitlik ifadesi, bazen meydan okuma bazen rest çekme, bazen de tatlı tatlı bir olay anlatırken edat olarak günlük hayatta kullanılmaktadır. Türkmenlerden Ali ve Halil Efelere ve onların sülalesine lakap olmuştur. Kısaca Ege'nin efe kültürü Eğret'e uzak olmamış.

    Seymen kültürüne gelince... Bu, son asır düğünlerinde yer bulan bir gelenek olarak kendini göstermiş. Son günlerini böyle geçirdiğine göre, öncesinde önemli bir mazisi olması gerekir. Malesef o kadar derine gidemiyoruz...

    Düğünler, eğlence ve kutlamaya dönük bir faaliyet olması yanında; yarışma ve müsabakalar yoluyla rekabetin kızıştığı, delikanlıların kendilerini gösterme fırsatı bulduğu ve hepsinden önemlisi güç ve kuvvet gösterisine döndüğü bir er meydanı hüviyetine bürünürdü. Bu havaya bürünmesinde seymenlerin rolü inkar edilemez.

    Eğret, kendine has söyleyişle seymeni 'seyman' yapmış; adeta onu Ankara'nın elinden alıp kendi şartlarına uyarlayarak damgasını vurmuş. Artık o Ankara'nın seymeni değil, Eğret'in seymanıdır... Bu söyleyişi Eğret'ten başka bir yerde kulaklar işitmez... Dolayısıyla anlatacağımız seymanlık müessesesi Eğret'e aittir.

    İşin özü şu: Seyman, bir düğünün sancaktarıdır. Düğün boyunca (üç gün) sancağı taşıma şerefi ona aittir. Peşindeki arkadaş grubuyla üç gün boyunca her türlü hürmeti hak eder. Bu yüzden başta düğün sahibi ve sonra diğer düğüncüler tarafından onlara hizmette kusur edilmez. Yemeklerin en yağlısı onların hakkıdır... Düğün alayının önünde yürüme, güveyi ve sağdıca kılavuzluk etme, oyunların açılışını yapma vs. vazifeleri arasındadır. 

    Tabi seymanın en büyük görevi, düğün organizasyonundaki asayişi sağlamak. Yalnız dengeli bir güvenlik olacak bu, bir yandan da düğün eğlencesi ihmal edilmeyecek... Elbette bunu tek başına yapacak değil... Her ne kadar seyman bir kişi ise de kalabalık bir arkadaş grubunun olması tercih edilir. Yeteri kadar adamın yoksa seymanlığı hakkıyla yapamazsın, adın zavallıya çıkar...

    Riskli yanları olsa da kendini göstermek isteyen her delikanlının gönlünde seyman olmak yatar... Yatar ama; ona ulaşabilmek o kadar da kolay değildir. Bir işin taliplisi çoksa, rekabet ortaya çıkar, işler kızışır. Hem bilek gücün olacak, hem de paran olacak... 

    Fiziki olarak güçlü olacaksın, başkalarına meydan okuyacak, gerekirse kavgayı göze alacaksın. Yani cesaret de lazım, belki onun da ötesinde gözükaralık... Seymanlık yarışında çok kavgalar, yaralamalar olmuş...

    Seymanlığın alameti sancak taşımak... Gocacami'de muhafaza edilen ve tarihi/manevi kıymeti olan sancağı almak için de bir rekabet lazım. Kırkpınar Ağası seçer gibi açık artırmaya giriliyor. O zaman bir caminin sürekli ihtiyacı olan iki şey var: Gazyağı ve kefen... Ölüm durdurulamadığı, kandiller de söndürülemediğine göre bu ikisine ihtiyaç hiç bitmiyor. Seymanlık açık artırması bunlar üzerinden yapılıyor. Şu kadar teneke gazyağı, bu kadar top kefen... Açık artırmayı kazanan sancak taşıma hakkının sahibi oluyor, yani seymanlığın... Falanca düğünün seymanı filancaymış... Forsa bak...

    Apdıramanların Körhalil altı yedi evlilik yapmış ya... Dediklerine göre ilk evliliğinin düğününde seymanlık geleneğinde ciddi bir değişiklik yaşanmış. Tarihte ilk ve tek olarak seyman üç kişilik bir kadrodan oluşmuş...

    Körhalil ile Körhoca zaten hala-dayı çocukları, gelin de Körhocanın kardeşi olunca iş biraz Veyislerin düğünü gibi oluyor. Doğal olarak Delimamın Ali, kendini peşin peşin Seyman ilan etme vaziyetinde... Fakat düğün kimin olursa olsun, seymanlık rekabet ister... Gobakların Hilmi/Halil havadeğişimine gelmiş askerden. (Hilmi, Körkemal ve Garabacağın emmisi oluyor.)... Abileri 'Belki bir daha bu fırsatı bulamaz, Hilmi olsun' diyorlar... İş biraz da mahalle kavgasına kayar gibi oluyor, seyman o mahalleden olacak, yok bu mahalleden olacak... Delimamın Ali'nin ardında on onbeş kişilik bir manga var, pabuç bırakır mı... Ovalıların Odanın önünde böğrekliyi çıkarıp yere saplıyor... Efelik yaparak, 'sancağı alacağı duman ederim' demeye getiriyor. Biraz da ağzını bozuyor galiba... Gobaklar tarafı bu meydan okumaya gülerek karşılık veriyor ve 'Sen yalnızsın biz ise üç kişiyiz, aklını başına al' diye uyarıyorlar... Tabi Ali olanlardan habersiz, dönüp ardına bakıyor ki kimse kalmamış. Güvendiği arkadaşlarından biri bile yok... Böylece Gobakların üç kardeş ihaleyi kazanıp seyman oluyorlar ve Körhalilin düğün boyunca sancağı aralarına alıp üç kişi taşıyorlar...

    Seyman olmak için güç kuvvet lazım dedik ya... Sadece rakipleri alt etmek için değil, gerçekten sancağı kaldırıp taşımaya iyi pazu gerekiyor. Kütüklüğüyle beraber o sancağın ciddi bir ağırlığı var. Kumaşı kalın dokuma, ebadı büyük ve sırma işlemeli... Şimdiki bayrak kumaşı gibi düşünmeyin. Direği de sağlam ağaçtan yontulmuş; belki ardıç, belki bir çamın özü... 1970'li yıllarda hacı uğurlama, karşılama törenlerinde çıkarırlardı, görmüştüm. Yani herkesin harcı değil sancak taşımak... 

    Bu yüzden seymanlığa; kalıplı, iriyarı, kabadayı kimseler talip oluyor. Son dönemde en sık seyman olan kişi Omarcıkların Feyzullahın Dilsiz (Osman) imiş. Gösterişli, fizikli biriymiş; bıyıkları çekip kaytana çevirince tam seyman olur, sancağı teslim alırmış... Aynı şekilde Kilci de çok seyman dururmuş...

    Tabi Körhalilin düğünden itibaren, artık sadece sancaktara değil bütün gruba seyman deniliyor. Düğünlerde seymanlar yine en gözde kişiler olmayı sürdürüyorlar. Zamanla eline silahı, kılıcı, böğrekliyi alanlar, bazen 20-30 kişilik seymanlar grubunu oluşturdular. 

    Seymanların içinde son dönemlere kadar yine de bir hiyerarşi vardı. Bir defa sancaktarlık yine bir ayrıcalıktı, ancak artırmayı kazanan sancağı taşıyabilirdi; o gelenek bozulmadı. Seymanların içinde 'Bıçakçı' adını verdikleri bir görevli geliştirildi. Elinde sürekli kocaman bir bıçakla dolaşırdı. Görevi, seymanları düğün sahibi veya düğüncüler nezdinde temsil etmekti. Seymanlara yemek temin etmek, onların ne zaman nerede bulunacaklarını ayarlamak ve oynanacak vakitte oyuncu seymanları hazır etmek gibi başka görevleri de vardı... 

    Gelin yabandan gelecekse seymanların yükü biraz daha artardı. Çünkü işin içine bir de Eğret'in şanı giriyordu. Orada iyi oyun çıkarılmalı, sancak daha diğrek tutulmalı, naralar daha yüksek atılmalıdır... Elbette ona göre tedbirler alınıyordu... Bana anlatıldığına göre başka yerlerde bizdeki seymanlar yokmuş. Varsa da ancak Eğret seymanlarının taklidi gibi dururlarmış. Bu yüzden başka bir köye giden Eğret seymanları, oralılara hep parmak ısırtıp dönerlermiş...

    Her şeye rağmen seymanlar arasında da istenmeyen olaylar yaşanırmış. Bir zamanlar düğün asayişini sağlama görevini yüklenen bu kimseler, bazen asayişi bozan durumuna da düşmüşler. Mesela Doğvellerin Veysel'in düğünde Çatalçeşme'de seymanlardan ikisi kavga etmiş, birbirlerini darb etmişler. Bereket, birden parlayan bu sevimsiz olayı diğer seymanlar anında bastırmış; düğünün neşesine gölge düşmesine meydan vermemişler...

    Akıllarda kalan en hareketli düğünün Hakkıların Kahveci Süleyman'ın düğünü olduğu söyleniyor. Bunun sebebi de yine seymanlarmış... Dediklerine göre, düğünün seymanları (ki çoğu güveyinin arkadaşlarıdır) askerden izinli gelen askerlermiş. Hepsi de eğitimli olduklarından askeri gösteriler yapmışlar. Çolakların Mehmet Ali, süvari olduğu için atıyla katılmış mesela... Kimi Bahriyeli, kimi Havacı; bazısı Komando, bazısı Jandarma; hepsi rengarenk üniforma  ve silahlarıyla gösteriler yapmışlar. Şarapçı, Çavuş olarak bu yarı askeri seymanlara komuta etmiş... Hasılı kelam dillere destan bir düğün olmuş...
     ...
     Ben seymanlar devrini bilmiyorum, bunları dinlediklerimden derledim. Herhalde 1950'ler sonunda bu gelenek sona ermiş. Seyman durma, sancak açma tamamen bitmiş gibi... Düğün evlerine direkte bayrak asma adeti, sancak camiye hapsolduktan sonra başlamış olmalı. 

    Şimdi koca koca albayrakları sallandırıyoruz ya binalardan... Bir de Anıtkayalı gençlerin oluşturduğu efeler ekibi var... Bugünün düğünündeki bu iki unsur, seyman ve sancağın yadigarı gibi duruyor...

    NOT; Resmi internetten buldum; altında 'EĞRET (Anıtkaya) Köyünün DELİ HASANI' ibaresi vardı. Sonradan öğrendik ki Naymelerin Hasan Kırbaç imiş...