26 Nisan 2023

Manda Ahmet

    
    Hacımahmutoğlu Mahmut'un Hafızdan sonraki oğlu Ahmet 1910 yılında doğdu. 'Manda Ahmet' lakabı takılmasına sebep; gücü, kuvveti ve buna bağlı olarak insanüstü çalışması gösteriliyor. Bekarlar gelmiş bir gün, onlara işi nasıl yapacaklarını tarif ediyormuş. İçlerinden biri demiş ki: 'Ohoo! Sende manda gücü var, biz öyle nasıl çalışalım...' O günden sonra adı Manda Ahmet'e çıkıyor.... Bu lakap ailesinin sülale adına dönüşecektir. 

    Mandahmet, Deliberberin kızı Ayşe ile evlendi. Tongulların Hasan oğlu Ahmet ile bacanak oldular... İki oğlan bir kız çocukları olduktan bir müddet sonra, 1938'de Ayşe Hanım vefat etti. Henüz 24 yaşındaydı... Kendisi sağ iken kız çocuğu Fadime zaten ölmüştü; ama küçük oğlu Emin, henüz 6 aylıkken öksüz kalmış oldu. Büyük oğlu Ali ise 6 yaşındaydı, nispeten aklı başında sayılırdı...

    Vaziyet böyle iken Manda tekrar evlenmeye niyetleniyordu, Deliberber iki torununu yanına aldı. Artık bu öksüzlerin bakımı kendisine aitti... Mandanın ikinci eşi Velciklerin Hasan kızı Kezban'dır. Kezban Hanım, kısaca Guguklarınırmızanın kardeşi olur...  Onunla evliliği yoluyla da Ümmününseydi ve Galgancıların Halil ile bacanak oldular. Dört oğlu ve iki kızı da bu ikinci hanımından dünyaya geldi; Saadettin, Mahmut, Salim, Hasan, Gürcan ve Ayşe...

    Bizim kuşak Mandahmetin ihtiyarlık dönemini şöyle böyle hatırlar... Tabi o haliyle hiç de Manda yakıştırması yapılacak gibi değildi... Şimdi Almanmahmutun evin olduğu yerde Yağhane/Yağ işliği vardı, önceden evinin yakınlarındaymış... Ona dair aklımda kalan, sadece bu yağ dükkanı... 2000 Yılında vefat etti. İkinci eşi Kezban Hanım ise 2006'da öldü...

    Büyük kızı Gürcan 1966 yılında doğdu. Hacızekeriyelerin Mustafa oğlu Necati Çelebi eşidir... Küçük kızı Ayşe ise Yörüklerin Habeşahmet oğlu Mehmet Ali Demir eşidir... Oğlanlara geçelim...

    Berberlerin Deli Ali

    Mandanın ilk hanımından büyük oğlu 1931 yılında doğdu. Ali ismini Ayşe Hanım istedi; çünkü hem genç yaşta ölen abisinin, hem de meşhur dedesi Berber Ali Ustanın adıydı... Altı yaşındayken öksüz kalınca Deliberber dedesi kardeşiyle bunları yanına aldı. Zaten erkek çocuğu yok diye dertleniyordu, bu iki torunu onlara hem oğul, hem de kızlarının yadigarı olacaktı. Fakat Mahmut Dedesi, Onu büsbütün Deliberbere bırakacak değildi. İki Dedenin öksüzlüğünü hissettirmemek için gösterdikleri, çok yoğun müşfik ilgisiyle büyüdü. Belki bu yüzden az şımarıklık karışımı çılgınlıkları oluyordu. 'Deli Ali' lakabını hakkıyla kazandı yani... Dedesine izafeten tam lakabı 'Berberlerin Deli Ali' oldu...

    Delialinin, Eminlerin Mehmet Emin kolundan biriyle kısa süreli bir evliliği olmuş... Ümmühan Ninesinin de Eminlerden olduğu düşünülünce, onun etkisiyle evlenmiş olabilir; ama bu hanımın kim olduğunu bulamadım... Hemen ayrılıyorlar... İkinci olarak Körhocanın kızı Fatma ile evlendi ve Sağırların Süleyman Sancak ile bacanak oldular...

    Üçü oğlan üçü kız, altı çocukları oldu. Yaşlarının sırasına göre isimleri; Ayşe, İsmail, Cengiz, Ahmet, Havva/Kudret, Sibel'dir... Ayşe, anasının; Ahmet, babasının; İsmail ise, dayısının adı... Cengiz ismi, o yıllarda şehit olan Cengiz Topel'in hatırası...

    Büyük kızı Ayşe, Dombeylinin Hasan Okutan'a vardı. Hasan, Hafız Emmisinin torunu olur. İki kardeş Hafız ile Mandanın torunları evlenmiş oldu... Ortanca kızı Havva, Köreminin İzzet oğlu Halil İbrahim Kopan; küçük kızı Sibel ise Delimısdığın Cevdet Erdem eşi oldular...

    Delialinin büyük oğlu İsmail, yedi yaşındayken vefat etti. Onun küçüğü Cengiz ise 1964 yılında doğdu. Kösenin Mehmet kızı Zehra ile evlendi. Ali, Fatma ve Ferhat adlarında iki oğluyla bir kızı var... Çocukluğundan bugüne Cengiz hep uçlarda dolaştı. Bazılarına göre çok gereksiz riskleri almaktan hiç bir zaman çekinmedi. Bu tavrından dolayı halen 'Deli Fişek' diye bilinmektedir. Anıtkaya Belediyesinde kepçeci olarak çalışırken, Belediyenin lağvedilmesi üzerine İl Özel İdaresinden emekli oldu. Anıtkaya'dan hiç ayrılmadı... Küçük oğlu Ferhat, Gazlıgöl'de İmam Hatip olarak çalışıyor. Anıtkaya dışından bir hanımla evlendi ve bir oğlu var...

    Küçük oğlu, Manda Dedesinin adını alan Ahmet 1968 yılında doğdu... Hatcamehmedin Hasan kızı Aynur ile evlendi ve Emin Emmisinin oğlu Cingenmehmet ile bacanak oldular. Şeyma ve Salim adlarında bir oğluyla bir kızı var. Şeyma, Sağıroğlunun Salim oğlu Oğuzhan Sancak eşidir... Salim ise meslektaşı bir hanımla evlendi ve Ahmet Alperen adında bir oğlu var. Görevinden dolayı Anıtkaya dışında yaşıyor... Delialinin Ahmet de Anıtkaya'da yerleşik...

    Bugün doksanı aşkın yaşıyla Deliali, Anıtkaya için kaynak kişilerden biri durumundadır. Derlediğim bilgilerden bir kısmı kendisinden rivayet edildi...

    Berberlerin Emin

    Mandanın Emin 1937 yılında doğdu. Anası öldüğünde altı aylıkmış. Neden Mandanın değil de 'Berberlerin Emin' dendiğini açıklamıştık. Berber dedesi büyütüp everdiği için öyle deniliyor. Ayrıca adının Emin olmasına sebep, genç yaşta vefat eden dayısının adı olmasıdır. Dayısına o isim verilmesinin sebebi ise Ümmühan Ninesinin Eminler kızı olmasıydı...

    Büyüyünce Emin'i, Osmanköylünün Süleyman kızı Kezban ile everdiler. Kezban Hanım, Bekçiali ve Poyrazmehmetin ablalarıdır... 'Benli' lakaplı Kezban Hanımın diğer iki kızkardeşi sebebiyle Berberlerin Emin; Manavların Ahmet ve Alçakların Adem ile bacanak oldular... 

    Benli ile Berberlerin Emin'in Mehmet, Ümmühan ve Erkan adlarında bir kızıyla iki oğlu dünyaya geldi. Mehmet, iki dedenin ismidir; Ümmühan ise  ninesinin (anneannesinin) adıdır... Ümmühan, Şavalgadirin Davılcı (Süleyman Özdemir) eşidir... Hatırlanacağı üzere, Mandanın hem ninesi, hem de anası Demirdelenlerdendi... Davılcı ile Ümmühan arasında böyle bir akrabalık var yani...

    Büyük oğlu 'Cingen Mehmet' lakabıyla tanınır. Hatcamehmetin Hasan kızı Huriye ile evlendi. Ayşe, Harun ve Emin adlarında bir kızıyla iki oğlu oldu... Ayşe, Gobakların Garibanın Halil İbrahim Kopan eşidir... Büyük oğlu Harun, Garaburunun Cimbiş kızı Perihan ile evlendi; Mısra, İdal, Rüya ve Mehmet adlarında üç kızıyla bir oğlu var... Küçük oğlu Emin ise Buruşakların Mehmet kızı Ümmühan ile evlendi; Eylül ve Mehmet adında bir kızıyla bir oğlu var... Cingenmehmet, çocukları ve torunlarıyla Anıtkaya'da yerleşik...

    Berberlerin Emin'in küçük oğlu Erkan 1972 yılında doğdu. Kelahmetin Halil kızı Zehra ile evlendi. Sinan ve Melis adlarında bir kızıyla bir oğlu var... Anıtkaya'da oturuyorlar...

    Berberlerin Emin 1997 yılında, eşi Kezban Hanım ise 2014 yılında vefat ettiler...

    Tombak Saadettin

    Mandanın ikinci eşi Kezban Hanımdan büyük oğlu Saadettin'dir... Evinde kurulu hızar ile tahta dildiği için 'Hızarcı' derlerdi. Büyükleri ve akranları Ondan 'Mandanın Saadettin' diye bahsederdi; ama bu lakapların hiç biri 'Tombak' kadar yaygınlaşmamıştır. Eski düzen inşaatta kaba taş ve ağaç işçiliğinde ustadır...

    Tombak, Gavalcının Hüseyin kızı Fatı ile evlendi. Ninesi (anneannesi)nin Gavalcılardan olmasının bu evlilikte etkisi vardır herhalde... Fatı Hanım sekiz kızkardeşten biri olduğu için Mandanın Saadettin; Capbağın Mustafa Külte, Külcünün Yusuf Külte, Cavaların Mehmet Er, Bulduğun Mehmet Saçak, Tomanın Ahmet ve Hüseyin Köz kardeşler, Şeytanhasanın Ahmet Can ile bacanak oldu...

    Fatı Hanım ile Tombağın Ahmet, Ünal ve Sebile adını verdikleri iki oğluyla bir kızı oldu. Bir müddet sonra 1997'de Fatı Hanım vefat etti. Tombak, Ispartalı bir hanımla ikinci defa evlendi; halen Onunla Anıtkaya'da yaşıyorlar...

    Üç çocuğundan tek kızı Sebile, Dombeylinin Talip Okutan eşidir... Bu evlilikte Hafız Dede ile Manda Dedenin kardeş olduğunu bir kez daha hatırlatmak gerek...

    Tombağın büyük oğlu Ahmet 1968 yılında doğdu. Gakgidinin kızı Gülay ile evlendi ve Keçilerinkazımın Arif Seçen ile bacanak oldular... Salim, Tuana, Fatma ve Buse adlarında üç kızıyla bir oğlu var. Fatma Aşçıtahsinin İsmail Dirlik eşidir... Tombağın Ahmet ve çocukları da Anıtkaya'da yerleşikler...

    Küçük oğlu Ünal, Güdüğizzetin Emin kızı Rasime ile evlendi. Fatma, Şehide ve  Saadettin olmak üzere iki kızıyla bir oğlu var. Fatma, Tokanorilerin Hüseyin Toka eşidir; Şehide ise Anıtkaya dışına gelin oldu...

    Alman Mahmut

    Tombağın küçüğü Mahmut 1947 yılında doğdu. Dedesinin adı olan Mahmut ismini verseler de nüfusa Mehmet olarak kaydedilmiş. Hacımahmutların bu kolunda daha önce sözü edilen Mahmut-Mehmet-Mahmut-Mehmet döngüsü dolayısıyla kütüğün o sayfasındaki isim karışıklığından nasibini almış olabilir...

    Tokanorilerin Abdil kızı Aynur ile evlenen Mahmut, Yörüğoğluların Sait Tüplek ve Gasapların Ahmet Eser ile bacanak oldular... Evlendikten bir müddet sonra Almanya'ya çalışmaya gittiği için lakabı bundan sonra 'Alman Mahmut' olacaktır...

    Ahmet, Erol ve İbrahim adlarında üç oğlu doğduktan sonra kesin olarak geri döndüler... Büyük oğlu Ahmet, Garaburunun Osman kızı Öznur ile evlendi. Kübra ve Nisa adlarında iki kızı var ve İzmir'de oturuyorlar... Erol ise Şampayalarınahmetin Halil kızı Ergül ile evlendi. Aynur, Muhammet ve Emir Furkan adlarında üç çocuğuyla İzmir'de oturuyor... 1981 Yılında doğan en küçük oğluna İbrahim adını koymasındaki sebep, Almanmahmutun genç yaşta ölen İbrahim Sami Emmisidir... İbrahim de Dendenin Nebi kızı Başak ile evlendi. Mahmut ve Berat Nebi adlarında iki oğlu bulunuyor ve ana babasıyla Anıtkaya'da yerleşik...

    Salim Öztürk

    Mandanın üçüncü oğlu Salim 1951 yılında doğdu. Gavuralilerintopalın büyük kızı Birsen ile evlendi, vazifesi sebebiyle erken dönemde Anıtkaya'dan ayrıldı...  Aylin, Kezban ve Ahmet adını verdikleri iki kızıyla bir oğlu oldu. Genç sayılacak yaşta, 1992 yılında vefat etti... Delialinin torunu ile Tombağın torunu Salim Öztürk'ler Onun hatırasıdır... Kızları Aylin ve Kezban Anıtkaya dışından beylere vardılar, Ahmet de Anıtkaya dışından bir hanımla evlendi... İzmir'de yaşıyorlar...

    Hasan Öztürk

    1955 Yılında doğan Mandanın en küçük oğlu Hasan, adını Gugukların Kelhasan Dedesinden almışa benziyor... Salim Abisinin baldızı Azime ile evlendi, bacanak oldular... Volkan ve Serpil adlarında bir oğluyla bir kızı oldu... Böbreklerinden muzdaripti, 2020 yılında vefat etti. Çocukları İzmir'de yerleşikler...

    Netice olarak Manda Ahmet'in altı oğlundan ilk vefat eden, beş numara Salim oldu. Ardından Berberlerin Emin, daha sonra da en küçükleri Hasan vefat etti... Diğer üç oğlu hayattalar...



20 Nisan 2023

Hafız Mehmet

 
    Hacımahmutların Mehmet oğlu Mahmut'un hayatta kalan dört oğlundan büyüğü 1909 yılında doğdu. Dedesinin adı olan Mehmet ismini verdiler. Erken yaşta evlendi Mehmet; eşi, Hatiplerin Mollaosman kızı Ayşe idi... Hatırlanacağı üzere Ayşe Hanımın İbrahim Emmisine de Mehmet'in Zele Ablası varmıştı. Önceden kurulan Hatipler bağlantısı, bu evlilikte etken olmuş diyebiliriz.

    Ayşe Hanım sekiz kardeşin en büyüğüdür. Bu sekiz kardeşin beşi kız olunca Hacımahmutoğlu Mehmet'in dört de bacanağı olacak. Bunlar Apdıramanların Yeniali, Davılcıarifin Süleyman, Hassönlerin Hüseyin ve Yetimlerin Mevlüt'tür...

    Yalnız daha evlenmeden tahsil hayatına başlamıştı. Mutlaka öncesi de varmıştır, 1924'te Tevhid-i Tedrisat Kanunuyla Medreseler kaldırıldığında Afyon'daki Yenicami Medresesinde Hafiz Mehmet'in de kaydı bulunuyordu. Diğer 40 arkadaşıyla birlikte kayıtları Afyon Sultanisi (Afyon Lisesi)nin orta kısmına nakledildi. O kırk arkadaşının içinde Eğretli Ali Osman da bulunuyordu. İki Eğretli Afyon Sultanisi'ne devam edip etmedikleri bilinmiyor. Okul kütüğüne kayıtları yapıldığına göre, Hacımahmutların Mehmet ile Terlemezlerin Ali Osman; Afyon Liseli ilk Eğretlilerdir...

    Yenicami Medresesi o günlerin popüler mekteplerinden biriymiş. Geleneksel dini olanların yanında gayet modern dersleri de almışlar. Okutulan dersler Arapça, Farsça, Fıkıh, İbadet, Edebiyat, Psikoloji, Kur'an-ı Kerim, Müzik gibi çok farklı alanlardan seçilmiş. Öğretmenleri de şehirde itibar gören kimselermiş. Mesela son Müderrislerden biri meşhur Şükrü Çelikalay'dır... Kapatıldığı sırada kayıtlı 41 öğrencisi arasında, geleceğin Belediye Başkanı, Nüfus Müdürü, Müftüsü, Hakimi, Vaizi, Matematik Öğretmeni de vardı... Daha öğrenciyken Kuran'ı hıfzeden Mehmet de 'Hafız' diye kaydedilmiş. (Bu ünvan Onun lakabı ve çocuklarının oluşturduğu sülalenin de adı olacaktır.) Köye döndüklerinde Ali Osman Hoca, Terlemezhoca lakabıyla Kur'an öğretiminin sıkıntılı olduğu dönemlerde Eğret'te bu işin öncüsü oldu.

    Hafız Mehmet ise idare cihetine yöneldi. Daha delikanlılık çağında Eğret Muhtarı idi. Muhtarlık yaptığı dönemde Soyadı Kanunu çıkarıldı, ailelere soy isimleri verildi. O günün uygulamasına göre, bir yerin idarecisine 'Öztürk' soy adı veriliyor, sonra diğer ailelerin merkezde hazırlanan listeden kendilerine uygun soy ismi seçmesi isteniyordu. Hafız Mehmet, kendisine ve Hacımahmutların diğer dallarına Öztürk soy ismini aldıktan sonra diğer Eğretli sülalelere uygun soy adı belirlenmesinde kılavuzluk etti... İlginçtir, Soyadı Uygulamasından otuz yıl önce 1904'te, Eğret için yine kritik bir uygulama yapılmış ve modern bir Nüfus Kütüğü düzenlenmişti. O zamanın Muhtarı da yine Hacımahmutoğlu Mehmet idi. Soy adı dağıtılırken işte o kütük esas alındı.... Otuz yıl arayla dede torun iki Hacımahmutoğlu Mehmet, Eğret için önemli iki olaya Muhtar olarak tanıklık ettiler...

    Hafız Mehmet'in lakabındaki isim zamanla tamamen kullanımdan düşürüldü. Artık sadece 'Hafız' idi. Eğret'te daha başka hafızlar da vardı; ama 'Hafız' deyince akıllara sadece Hacımahmutların Hafız Mehmet geldi. Hafızınçeşme, Hafızıniban, Hafızındükgan gibi halkın hafızasında türeyen yeni isimler, bu lakabın yerleşmesini hızlandırdı.

    Pazaryerinin köşesinde, çok stratejik bir noktada bakkal dükkanı vardı. İki cepheli, iki katlı, iki kapılı bu dükkan özellikle Cumartesi günleri çok çalışırdı. Biz son demlerine tanık olduğumuz için, Hafızı dükkanda 'Onur Konuğu' gibi otururken görürdük. Asıl işi yürüten, büyük oğlu Hafızınibandı... Hafızın yeri genelde, bir köşeye iliştirilmiş gibi duran cam bölmeli ofisti. Orada ne olup bittiğini aynen görür, fakat neler konuşulduğunu katiyyen anlayamazdın... Müşteri ile dükkancının durduğu yeri birbirinden ayıran katlanabilir bir peyke vardı. Asma köprü gibi kaldırıldığında orayı geçit olarak kullanırlar; indirildiğinde bildiğin tezgahın bir parçası olurdu. Sair günler dükkan sakin olduğu için, o peyke Hafızın oyun masasına dönüşür, kafadengi birini bulursa domino oynardı... Aklımda cüppe giyiyordu gibi kalmış; şöyle bir manzara düşünün... Pazaryerinden Hanın arasına doğru ilerliyor, galiba eve gidiyor... Ağır adımlar... Birazdan gözden kaybolacak... Tam karşısından esen rüzgar, cüppesinin iki yanını doldurup kanatlarını geriye savuruyor... O cüppenin sahibi Hafız Mehmet, 1994 yılında vefat etti. Eşi Ayşe Hanım ise kendinden iki yıl önce gitmişti...

    Hafız ile Ayşe Hanımın üç oğlan üç kız, altı çocukları oldu. Yaş sırasına göre bunların isimleri Sare, İbrahim, Atike, Mükerreme, Mahmut ve Hayrettin'dir...

    Büyük kızı Sare, 1930 yılında doğdu. Çerçimehmetin oğlu İbrahim ile evlendi; Çerçilerin Hilmi ve Mehmet Kopan'ın anneleridir... Ortanca Atike ise 1932 doğumlu. Yılıkların Süleyman'a vardı; Uzunmehmet ve Zafer Öztürk'ün annesidir... Küçük kızı Mükerreme/Müker ise 1937 yılında doğdu ve Dombeyliye vardı... Oğlanlara geçelim...

    Hafızın İban

    Hafızın 1930 yılında doğan büyük oğluna İbrahim adını vermesi, genç yaşta öldüğü belirtilen İbrahim Sami abisinin hatırası vesilesiyle olabilir. Resmiyette ne yazarsa yazsın, Eğret'te insanlar nasıl kolayına geliyorsa ismi öyle söyler. O zamanlar için İbrahim yoktu; 'İban' vardı, bilemedin 'İbram' derlerdi. Bu yüzden Hafızın bu büyük oğluna da hep 'Hafızın İban' dediler.

    Hafızıniban, Yörüğoğluların Ahmet kızı Zehra ile evlendi. Zehra Hanım, Aliefe ve Halilefenin kardeşleridir. Ayrıca yedi kardeşin en küçüğünü almakla Hafızıniban; İşof, Hassönlerin Gocaömer ve Kantinlerin Alibeyin Tahir ile bacanak oldular. Daha önemlisi, Zehra Hanım anası itibariyle Eyüplere bağlanıyor; ve o noktadan Yörüğoğlular, Tongullar, Gobaklar, Hassönlere doğru ciddi kapılar açılıyordu. Bunun sonucunda Hafızlar ile Hassönler arasında hızlı bir akrabalık trafiği yaşanacak. Gerçi daha Hafızıniban Zehra Hanım ile evlenmeden, kardeşi Sare'nin Çerçilerinibana varması bu yakınlığın başlangıcı sayılabilir. Hemen ardından küçük kardeşi Müker de Dombeyli eşi olmuştu... Daha öncesini hatırlayalım; Hafızın bir kardeşi Satı, Kırtişin Apil; Zele de Gobakların Deliyakıp eşi olmuştu. Buradaki bağlantılar, döner dolanır Eyüplere bağlanır...

    Hafızıniban Anıtkaya'dan, hatta Hafızındükkandan hiç ayrılmadı. Hafızın gözetiminde dükkanı işleten zaten kendisiydi. O'ndan sonra uzun bir süre daha bakkallık yaptı. Dükkanları yıkılınca duramadı, başka bir yere bakkal açtı, 2010'da ölene kadar orada krizini kırdı. Zehra Hanımın ölüm tarihi kocasından iki yıl sonrasıdır...

    Zehra Hanım ile Hafızınibanın altı çocuğu oldu. Yaşlarına göre bunların isimleri; Kenan, Aynur, Mehmet, Aysel, Ahmet ve Fadime'dir... Üç kızın büyüğü Aynur, Hassönlerin Terziizzet eşi; ortanca Aysel, Mardakların Hüseyinhoca eşi; küçükleri Fadime de Beygirlininademin Asım eşi oldular. 

    Oğlanlara gelince... Büyük oğlu Kenan 1949 yılında doğdu. Hassönlerin Gocaömer kızı (teyzesinin kızı) Nurten ile evlendi. Paşagızıların Bahattin ile bacanak oldular. Ayrıca Terziizzet ile değişik usulü evlendiklerini de unutmayalım... Kenan'ın iki kız ve bir oğlu oldu; Aysun, Ayhan ve Zehra... Büyük kızı Aysun, Hassönlerin Güngör Koç eşi; küçük kızı Zehra da Çakırların Alper Erdem eşidir... Kenan'ın tek oğlu Ayhan Hatiplerinibanın kızı Sevda ile evlendi. Hafızın ablası Büyük Zele Hanımın Mollaosmanın kardeşine vardığını; Mollaosmanın kızı Ayşe'nin de Kenan'ın ninesi olduğunu unutmayalım. Hatiplerle bağlantı da eski yani... Ayhan'ın da Kenan, Nurten ve Kerem adlarında iki oğluyla bir kızı var... Anıtkaya'da oturuyorlar...

    Ortanca oğlu Mehmet 1955 yılında doğdu. Hassönlerin Bandocunun kızı Selma ile evlendi. Erken dönemde Afyon'a yerleşti. Mihrican, İbrahim, Mehrinur ve Seher adlarında üç kızı ve bir oğlu oldu. Kızlar Anıtkaya dışından beylerle evlendiler. İbrahim ise Mardakların Dişçiali kızı Neşe ile evlendi... Mehmet, emekli olduktan sonra İhsaniye'de kuyumcu dükkanı açınca 'Sarraf Mehmet' diye anılır oldu. Halen sarraflıkla iştigal ediyor ve Afyon'a yerleşik...

    Hafızınibanın küçük oğlu 1962 yılında doğdu. Ahmet ismi Hafızlar sülalesinde biraz yabancı gibi duruyor. Zehra Hanımın baba adıdır... 'Hafızın Ahmet' diyorlarmış; ama Hafızın torunu olduğunu da özellikle belirtmek istemişler. Böylece lakabı 'Torun' olarak kalmış... Arzılardan Gurugafanın Ömer kızı Şerife ile evlendi. Şerife Hanım, Çavuşmehmetin kardeşidir... Torun böylece Canalilerin Aziz, Doğvellerin Ömer ve Garaburunun Şevket ile bacanak oldu... Engin ve Elvan adını verdiği bir kızıyla bir oğlu var. Engin, Hatçamehmetlerin Mehmet Saki kızı Serap ile evlendi, Şerife Mina adında bir kızı var... Torun Ahmet, çocukları ve torunlarıyla Anıtkaya'da yaşıyor...

    Eski Reis

    Hafızın ortanca oğlu Mahmut 1941 yılında doğdu. Deliyakıbın kızı Selime ile evlendi.  Selime Hanımla hala dayı çocuğu oluyorlar. Ayrıca Çakırların Kapitalis (Mehmet Erdem) ve Yörüğoğluların Metin Tüplek ile bacanak oldular... Erken dönemde Anıtkaya'dan ayrıldı. Çeşitli yerlerde Banka Müdürü olarak çalıştığı için lakabı 'Müdür' kaldı. Emekli olduktan sonra Anıtkaya'ya dönüp bir dönem Belediye başkanlığı yaptı. Sonrasında köyünden ayrılmadı. Şimdi 'Eski Reis' diye tarif edilmektedir.

    Selime Hanımla Hafızın Mahmut'un bir kızı ve iki oğlu oldu; Mualla, Ömer ve Harun... Mualla Anıtkaya dışından bir beyle evlendi. Küçük oğlu Harun ise Dombeylinin Hasan kızı Dilber ile evlendi. Dilber'in ninesi ile Eskireis kardeş olduğunu hatırlayalım... 

    Hafızındükkanın yerine yapılan yeni binadaki küçük dükkanında Harun şimdi bakkalcılık yapıyor. Dedesinin mesleğini, dedesinin yerinde sürdürüyor. İki kızı ile bir oğlu var; anasıyla babasının adı olan Selime ile Mahmut ismini çocuklarına vermeyi ihmal etmemiş...

    Hayrettin Öztürk

    Hafızın en küçük oğlunun adı Hayrettin... Yenialinin kızı (teyzesinin kızı) Sunay ile evlendi. Tekelilerin Mahmut Taşkın, Hacıeminin Mürsel As ve Bilallerin Salim Kaynar ile bacanak oldular. 

    Hafızın Hayrettin erken dönemde Afyon'a yerleşti. Orada çalıştı, emekli oldu. Baba mesleği bakkalcılıktan O da vazgeçemedi; dükkanında kendince gıldırdadı durdu. Sunay Hanım 2018, Hayrettin ise 2021 yılında vefat ettiler...

    İki kızı ile bir oğlu oldu; isimleri Ayşe, Hülya ve Mehmet'tir... Anasıyla babasının adlarını çocuklarına vererek geleneği sürdürmüş... Ayşe ve Hülya Anıtkaya dışından beylerle evlendiler.  

    Mehmet, İslami ilimlerin efsane merkezi Ezher'den mezun oldu. Afyon'da İmam Hatip olarak çalışıyor... Anıtkaya dışından bir hanımla evlendi. Hayrettin ve Abdurrahman adlarında iki oğlu var...

    ***

    İyi eğitim, hafızlık, bakkalcılık, muhtarlık, vs.... Görüldüğü üzere, Hafız Mehmet çocukları ve torunlarından her birine kendisinin farklı bir yönünü miras bırakmış gibi...



18 Nisan 2023

Hacımahmutlar Anagövde

     
    Hacımahmutlar sülalesini genel çizgilerle ortaya koyarken iki hane tespit edilmişti. Bu tespit, Eğret'e ait elde bulunan en eski nüfus kütüğü niteliğindeki 1830'lu yıllarda tutulmuş kayıtlara göre yapıldı. 1830'daki ilk Hacımahmutlar hanesi olan 'Hacımahmutoğlu Hacı Mehmet' çocukları, bugün de Hacımahmutların ana gövdesini oluşturuyor. Yaklaşık iki asırlık bu gelişim macerasını anlatmaya çalışalım..

    Hacımahmutoğlu Hacı Mehmet 1760 yılında doğmuş. 1830 Yılındaki belge düzenlenirken 'yetmiş yaşında, orta boylu, ak sakallı' bir piri fani olarak resmedilmiş. Ali ve Mahmut adında iki oğlu var. 

    Ali, sarışın 1793'te doğmuş ve topal. 1813 doğumlu bir oğlu var, O da orta boylu ve taze bıyıklı,,. Adı da Mehmet, yani dedesinin adı... Topal Ali'nin durumuyla ilgili bilgi bu kadar...

    Küçük oğlu Mahmut ise 1803 yılında doğmuş... Kayıt esnasında Mustafa ve Hüseyin adlarında iki küçük oğlu varmış. Biri beş, diğeri üç yaşında olduğu belirtilmiş. Sözü edilen belge bir nevi vergi mükelleflerinin belirlenmesi amacıyla düzenlendiği için kız çocukları yazılmıyor. Bu yüzden kadınlar ve kızlarla ilgili bilgimiz bulunmuyor...

    Mehmet Ağa hanesinin 1830'lardaki durumu  böyle... Bir başka belgeden 1843'teki durumunu öğreniyoruz, çünkü o sene veya yakın bir zamanda Hacımahmutoğlu Mehmet Ağa vefat etmiş. Miras paylaşımı mahkeme kanalıyla yapılıyor. Bu tereke belgesinde verese tek tek sayıldığı için Mehmet Ağanın hanımı ve kızlarını da öğrenmiş oluyoruz. Eşi Abdullah kızı Fatma Hanımdır. Yukarıda yazılı iki oğlundan başka Meryem ve Ayşe adlarında iki de kızı varmış... Terekede kayıtlı mal varlığından sadece hayvanlar kısmı: 120 baş erkek toklu, 75 baş kancık toklu, 36 baş koyun, 20 baş oğlaklı keçi, 51 baş kısır keçi, 1 çift camız, 3 çift öküz, 12 baş inek,  5 baş merkep, 6 baş sıpa, 1 baş kısrak... 1843'te Mehmet Ağa öldüğündeki vaziyet de bu şekilde...

    Üç yıl sonrasına, 1846'ya gelelim... Mehmet Ağa'nın hanımı Fadime Nine, 'Ben neyden bu yaşdan sona goyunu keçiyi' diye, kocasından kalan kırk koyunu torunları Mehmet ile Mustafa'ya bağışlamaya karar vermiş. Bu belgeden bizim anlayacağımız husus şu; Mahmut'un küçük oğlu Hüseyin vefat etmiş. Yoksa Fatma/Fadime Nine neden iki kardeş arasında ayrımcılık yapsın ki. Mustafa'ya 20 koyun verirken, Hüseyin unutulmuş olamaz... Ayrıca bu belgenin şahitlerini de belirtelim; Selimoğlu İbrahim Ağa (Keçiler/Melezlerin atası), Mansuroğlu Mehmet Ali (Corukların dedesi) ve Kavas Ahmet Ağa...

    Eldeki belgelerden Hacı Mehmet Ağa'nın çocukları ancak bu kadar takip edilebiliyor. Bundan sonrası 1904 kütüğüne göre sürdürülecek. Oraya ise Topal Ali'den hiç bir iz yansımamış. Yani 1813 doğumlu Mehmet'in çocukları yirminci yüzyıla ulaşamamış. Bu yüzden hikaye Mahmut çocukları üzerinden devam edecektir...

    Küçük Hüseyin'in vefat ettiğini tahminen söylemiştik. Ninesinin koyunlarından payına düşeni de alan Mustafa'nın ise, olduysa da erkek çocuklarının yirminci yüzyıla ulaşmadığı görülüyor. Asıl hikaye, Mustafa'nın küçük kardeşiyle başlıyor...



    Hacımahmutların Mahmut'un Zeliha Hanımla evli olduğunu ancak yirminci yüzyıl kayıtlarındaki oğlunun bilgilerinden öğrenebiliyoruz. Bir asır evvel doğmuş olan Mahmut'un o vakit hayatta olması mümkün değil. Dolayısıyla karı koca sağ olmadıkları için Zeliha Hanımın kimlerden olduğunu bilemeyeceğiz. 

    Neyse, oğulları 1851 yılında doğuyor; adını Mehmet koyuyorlar. Sülaleye adını veren zat, Hacı Mehmet Ağa'nın babası mıydı bilinmez. Belki de Onu bulmak için daha eskiye 17. yüzyıla inmek gerekir... Lakin baştan beri en az bir daldan devam edegelen bir Mahmut-Mehmet-Mahmut-Mehmet zinciri var. Babanın adı Mahmut ise, bir oğulun adı mutlaka Mehmet oluyor; yok babanın adı Mehmet ise bir oğulun adı kesinlikle Mahmut konuluyor. Hacımahmutların tamamında değilse de bazı dallarında bu zincirin izleri hala görülebilir...

    Mehmet, Fatma Hanım ile evlendi. Artık Fatma Hanımın kimliğini çıkarabiliyoruz, Demirdeleneoğlu Mehmet'in kızıdır. Tam tarif gerekirse; Kelmehmet ile Şavalgadirin dedelerinin kardeşidir... Amcalarla Hacımahmutların bu ilk bağlantısı olmayabilir, kayıtlarda kız çocukları yazılmadığı için bunu bilemeyiz; ama bundan sonra da akrabalık sürdürülecektir...

    Fatma Hanım ile Mehmet'in bir oğlu ve bir kızı var; 1879 doğumlu kızı Ayşe'ye 'Gara Ayşa' diyorlar Hacıların Ahmet'e vardı, Kelsaleğin anası olacaktır...  1874'te doğan tek oğlunun adını doğal olarak Mahmut koydular. Artık yavaş yavaş günümüze yaklaşıyoruz... Mahmut'u da Şerife ile everdiler. Bu Şerife Hanım da Demirdelen İbrahim kızıdır, yani Şavalgadirin halası... Ayrıca Hacımahmutların Mahmut ile Demirdelenlerin Şerife hala dayı çocuğu olurlar...

    Bu arada evin büyüğü olan Hacımahmut oğlu Mehmet, 1907 tarihli bir belgeden anlaşıldığına göre Eğret Muhtarı idi... O sırada 56 yaşına gelmiş olan Mehmet, bu görevi Hassönlerin Mahmut (Gulizosmanın dedesi)nden 1904 yılında devralmıştı. Tam da Nüfus kütüklerinin düzenlendiği zamana denk gelen bu görevi sebebiyle Hacımahmutoğlu Mehmet hanesi, kütüğün ilk sayfasına kaydedildi... Görevi bittikten sonra çok durmadı, vefat etti...

    Hacımahmutoğlu Mehmet'ten biraz bahsetmek gerekirse; en önemli özelliği olarak otoriterliğini gösteriyorlar... Hacıların Ahmet'in, yani damadının durumu pek iyi değilmiş. Torunu Salih (Kelsalek)e 'Bizim kelelerden bir çift tutun da koşun...' demiş... Bunun üzerine Kelsalek sığır sürüsünden bir çift kele almış... Bunu öğrenince oğlu Mahmut keleleri geri almış. Kelsalek ağlaya ağlaya dedesine varıyor, 'Dayım böyle böyle etti' diye şikayet ediyor... Hacı Mehmet küplere binmiş, o öfkeyle oğluna bir görünmüş ki... Mahmut soluğu ağılda almış; iki ay oradan gelemediğini anlatıyorlar... Bu olay, büyük ihtimal ömrünün sonlarına doğru yaşandı. O yaştayken bile böyleymiş yani, kim bilir gençliğinde nasıldı...

    Babası vefat ettiğinde Mahmut da yolu yarılamıştı; kendisi bir evin bir oğluydu, ama 1910 yılına gelindiğinde 5 çocuk babasıydı. Neticede beşi kız beşi oğlan, on çocukları oldu. İsimleri; Feride, Zele, İbrahim, Satı, Mehmet, Ahmet, Mevlüt, Sare, Kazım ve Zele'dir... Bu kadar çocuğu doğarken, ölümler de durmadı; anası Fatma Hanım 1930 yılında vefat etti...

    Büyük kızı Feride, 1895 yılında doğdu; Hacıların Kelsaleğe yani halasının oğluna vardı... Kirli ile Kelsaleğinşabanın analarıdır...

    İkinci kızı Zeliha, Hatiplerin İbrahim ile evlendi. Mehmet ve Refiye adlarında bir oğluyla bir kızı doğduktan sonra, Mollaosmanın küçüğü olan İbrahim vefat etti. Bunun üzerine bir süre Deliahmete vardı, ama orada çok durmadı. Bu arada oğlu Mehmet de vefat etmişti. Kızı Refiye ile birlikte Apdıramanların Yenialiye vardı ve orada vefat etti. Kızı Refiye ileride Kirpitçilerin Cemal eşi olacaktır.

    Üçüncü kızı Satı 1907 yılında doğdu. Kırtişinapile vardı; Gociban ve Dıkmanın anneleridir... 1913 Yılında doğan Sare, küçük yaştayken vefat etmiş...

    En küçük kızı 1924 yılında, Zeliha Ablasının ölümünden sonra doğmuş. Bu yüzden aynı isim verilen Zele, Gobakların Deliyakıbın eşi oldu. 

    Beş kızın durumu böyle... Bir de 1902'de doğan büyük oğlu İbrahim Sami genç yaşta vefat etmiş... Genç yaşta, ama yine de evlilikleri var... Köylü ondan bahsederken ismindeki Sami'yi kaldırıp sadece İbrahim olarak söylüyor ve hala da öyle biliniyor. Hacımahmutların İbrahim, önce Hacapdıramanlardan Mehmethoca kızı Emine ile evlendi. Emine Hanım taze gelinken, Topraklık'ta göçük altında kalınca kamburlaştı. Ayrıldılar. (Bundan sonra kendisine 'Gambıremine' denilecek olan hanımı, Cavaların Ahmet'e vardı.) İbrahim, ikinci olarak Hacahmetlerin  Osman kızı Azime ile evlendi. Sarışükrünün kardeşi olan Azime Hanımdan da henüz çocuğu yokken İbrahim vefat etti. (Azime Hanım Kölgeciye varıp Tunahüseyinin anası olacaktır.)

    Bütün bunlardan sonra geriye kalan dört oğlan Mehmet, Ahmet, Mevlüt ve Kazım'ın her biri için ayrı bir sayfa açmak gerekecek... Hepsinin babası Hacımahmutların Mahmut, 1953 yılında seksen yaşında öldü. Eşi Şerife Hanım daha önce, 1949'da vefat etmişti...



17 Nisan 2023

Osmanköylüler

     
    Berberoğlu Mehmet Ali, Hüseyin/Hafize çocuğu olarak 1843 yılında dünyaya gelmiş. Diğer Berberoğlular gibi Eğret dışından gelmiş olmalılar. Genel kanaat Osmanköy kaynaklı olduğu yönündedir...

    Büyük Gadem Ali'nin ilk eşi Havva Hanımdan tek kızı olan Ümmühan ile evlenmiş. Ümmühan/Ümmü Hanım aslında Gademlerin Körahmetin ninesidir. Burayı izah etmek lazım...

    Ümmühan'ı önce Danaoğlu Mehmet'e vermişlerdi. İbrahim adında bir oğlu oldu, kocası vefat edince Berberoğlu Mehmet Ali'ye geldi. İbrahim, Körahmetin babasıdır... 

    Mehmet Ali ile Ümmühan Hanımın iki oğlu var; İbrahim ve Ali... Büyük İbrahim'in çocukları Küçükmehmet, Urganlı, Tekeyi Küpeliler/Urganlılar olarak inceledik. Sıra, İbrahim'in küçüğü Berberoğlu Ali'ye geldi...

    Berberoğlu Ali 1884 yılında doğdu. Ali ismi vermelerinin sebebi annesi Ümmühan Hanımın babası (büyük Gadem Ali) adı olmasıdır... Garmenlerin Ömer kızı Ayşe ile evlendi. Ayşe Hanımın, ayrı anadan olmak üzere iki ablası Şerife ve Neslihan da Araplara varmışlardı.  Yani Berberoğlu Ali’nin, Araplardan iki bacanağı oldu, lakin onlar harpte kaldılar.

    1904 Yılında Kezban adını verdikleri bir kızları doğdu. Bir kaç yıl içinde eşi Ayşe Hanım vefat etti. Bundan sonra Ali tekrar evlendi, kızı Kezban ileride Manavların Gızmehmetin eşi, Yarımağanın da kaynanası olacaktır...

    Osmanköylü

    Berberoğlu Ali'nin ikinci eşi de Ayşe'dir, Ahmet kızı Ayşe... Kesin tarihi bilinmemekle beraber 1909'dan sonra evlendikleri anlaşılıyor... Osmanköy'den getirdikleri için Ayşe Hanımın lakabı 'Osmanköylü' olarak kalmış...

    Çok çalışkan ve güçlü kuvvetli biri diye anlatıyorlar, Osmanköylüyü... Mesela sırtına sarar odun getirirmiş, nerden getiriyorsa... O kadar fazla yüklenirmiş ki, zamanla 'Osmanköylünün sırtı' Eğret'te adeta ölçü birimi olmuş. Misal 'Osmanköylünün sırtıyla iki sırt odun' deyince insanların kafasında belli bir miktar belirirmiş... Berberoğlu Ali'nin 1920-25 yılları arasında öldüğü tahmin ediliyor; eşi Osmanköylü Ayşe Hanım ise 1939 yılında vefat etti...

    Osmanköylünün Süleyman

    Ali'nin Osmanköylüden de bir oğlu var... 1914 Yılında doğan bu oğluna Süleyman adını verdiler. Büyüdükçe Ona Berberoğlu değil de annesiyle ilişkilendirerek 'Osmanköylünün Süleyman' diyecekler... Nasıl ki İbrahim Abisinin çocukları Küpeliler ve Urganlılara dönüştüyse, kendi oğlu Süleyman da Osmanköylü lakabını alacak ve Berberoğlu ifadesi tamamen kullanımdan düşecektir.

    Osmanköylünün Süleyman, Patlaklardan Ayanoğlu Ahmet kızı Fatma ile evlendi. İlginçtir, Fatma Hanımın anası da Osmanköylü... Biraz daha net tanımlama yapmak gerekirse, Fatma Hanım; Sağırömer, Patlakismail ve Davılcibramın kardeşleri olur. Ayrı anadan olmak üzere Çetemehmet ve Gaygısızhalilin de ablalarıdır. Bu durumda Osmanköylünün Süleyman; Dolakmehmet ve Danaların Hüseyin ile bacanak oldular...

    Üç kız ve iki de oğlan olmak üzere toplam beş çocukları dünyaya geldi. Yaş sırasına göre isimleri; Ayşe, Kezban, Ali, Mehmet ve Fadik'tir... Osmanköylünün Süleyman 1975, eşi Fatma Hanım 1987 yılında vefat ettiler...

    Büyük kızı Ayşe 1935'te doğdu, Osmanköylü ninesinin adını almış, Manavların Ahmet eşi oldu; Has lakaplı Halil İbrahim Öztürk'ün anasıdır, 2003'te vefat etti... 1941 Yılında doğan ortanca kızı Kezban'a ise, genç yaşta öldüğü düşünülen halasının adı verilmiş. 'Benli' diye lakaplandı. Yukarıda adı geçen Beberlerinemin eşi oldu; Cingenmehmetin anasıdır, 2014'te öldü... Küçük kızı Fadik ise Alçaklarınadem eşi oldu. Adem As da Fadik'in anası gibi Ayanoğlulardan...

    Bekçi Ali
    Osmanköylünün Süleyman'ın büyük oğlu 1942 yılında doğdu. Ona Ali Dedesinin adını koydular. Danalardan Şapgöbek kızı Muzaffere/Mürüvvet ile evlendi. Danalarla daha önceden sağlam bağ kurulduğu hatırlanacaktır...

    Osmanköylülerin Ali, Anıtkaya'da Jandarma Karakolu varken Bekçirofi ile birlikte yıllarca Gece Bekçiliği yaptılar. Bu yüzden 'Bekçi Ali' diye lakaplandı ve ölene kadar hep bu lakapla anıldı. Karakol kaldırıldıktan sonra da emekli olana kadar mesleğini Afyon'da sürdürdü. Emeklilikten sonra da Bekçialiydi, 2020 yılındaki vefatı da yine Bekçiali diye duyuruldu...

    Bekçialinin; Musa, Meryem ve Fatma adlarında iki kızıyla bir oğlu oldu. Meryem, Sağırların Çunkuhamza oğlu Ahmet Sancak; Fatma da Şampayalarınahmetin Burhanettin Salman eşidir...

    Tek oğlu Musa 1966 yılında doğdu. Bu ismi almasına sebep Fatma Ninesi olduğu düşünülüyor. Çünkü genç yaşta ölen Musa adında bir kardeşi varmış... Bekçialinin Musa Manavlarınahmet kızı, yani halasının kızı Elveda ile evlendi. Böylece kendisinden daha önce evlenen Patlakların Osman ve Buydeycigadirin Palavur ile bacanak oldular... Ninesi Davılcıibramın kardeşi, Palavurun halası da Davılcıibramın ilk karısı olunca; üç bacanak arasında zaten hazır bir akrabalık vardı... Bir oğluyla bir kızı oldu, babasıyla anasının adları olan Mürüvvet ve Ali isimlerini verdi. Mürüvvet, Müdüroğlununçaparın Arif oğlu Mehmet Ali Eşiyok'a vardı. Ali ise Faddiklerin Güccükahmetin Mehmet kızı Azime ile evlendi... Bekçialinin Musa, İzmir'de yaşıyor...

    Poyraz Mehmet
    Osmanköylünün Süleyman'ın küçük oğlu 1945 yılında doğdu, adını Mehmet koydular. Dipteki Berberoğlu Mehmet Ali Dede, Küpeliler/Urganlılar tarafında Küçükmehmet ile yad edilmişti. Acaba Osmanköylüler kanadında bu küçük oğul ile mi hatırladılar?... Olabilir...  Esintisinin şiddetinden olsa gerek Mehmet'e 'Poyraz' lakabı takıldı. Zamanla Poyrazmehmetin ikinci bir lakabı daha oldu; 'Habiri'...  Poyraz esintisine kendini kaptırıp fazla uçtuğu zamanlarda bir şeyler anlatırmış. Dinleyenlerden biri 'Kim?' diye anlattıklarına beyyine isteyince, belirsiz bir kişiyi kastederek 'Ha biri' cevabını verirmiş. Böylece bu ikinci lakabı yakıştırdıkları söyleniyor...

    Poyrazmehmet, Haliloğluların Şükrü kızı Hatice ile evlendi. Süleyman ve Adem adlarında iki oğlu oldu. 1970 Yılında doğan büyük oğlu Süleyman, Karacahmetli Rahime ile evlendi; bir oğluyla bir kızı var ve Afyon'da oturuyor...

    Küçük oğlu Adem ise 1972'de doğdu. Garaçaylının Mahmut kızı Ümran ile evlendi; Şerafettinin Metin Azbay ve Şekeralilerin Mehmet Ali Tetik ile bacanak oldular... Adem'in de Merve, Beyza ve Muhammet Burak adlarında iki kızıyla bir oğlu var ve Eskişehir'de yaşıyor...

    Osmanköylünün Süleyman da 1934'te diğer Berberoğlular ile beraber ÖNCÜL soyadını almıştı. 1960'a kadar bu böyle devam etti, sonra bunu BOY ile değiştirdiler. Şimdi Bekçiali ve Poyrazmehmet oğullarından Anıtkaya'da oturan yok...

    Osmanköylü Gara Ahmet

    Bu bahiste Kara Ahmet'ten söz edilmezse Osmanköylüler konusu eksik kalır. Zira kendisi hem Osmanköylüdür, hem de Berberoğlu Mehmet Ali'nin iki kanattan torunlarıyla yakından ilgilidir.

    Gara Ahmet'in küçükken evlatlık olarak Eğret'e geldiği anlatıldı; ama kim tarafından evlat edindiği bilinmiyor. Adından yola çıkarak Onun Osmanköylünün yeğeni olduğu, köyünde kimsesiz kalması üzerine halası tarafından Eğret'e getirildiği yönündeki söylentiler daha gerçekçi duruyor. Şu durumda Osmanköylünün Süleyman ile Garahmet hala dayı çocuğu oluyorlar...

    Eğret'te de kendi haline bırakılmıyor Garahmet, Alemdaroğlu İbrahim (Garadelinin Abisi)nin iki yetim kızından büyüğü Abide ile evlendiriyorlar. Abide'nin küçüğü Zehra da Urganlı ile evlenince, Berberoğlu Mehmet Ali Dedenin torunlardan ikisiyle de Garahmet bağı kurulmuş oluyor...

    Abide Hanım ile Osmanköylü Garahmetin iki kız ve bir oğulları oldu. Büyük kızlarına Hanım adını vermelerinin sebebi Abide Hanımın ana adı olmasıdır. 1939 Yılında doğan Hanım'ı Hacapdıramanların Cıldır Abdurrahman Keleş'e verdiler; 2022 yılında vefat etti... 

    1943 Doğumlu Atike de Tahtalının Mahmut eşi oldu... Bir ara Atike ile Mahmut'un evinde aile içi bir sıkıntı yaşandığında, Abide Hanımın Tahtalının evi önüne varıp şöyle söylendiği anlatılır: 'Tahtalıı! Tahtalı!... Gacagapısı galın... Köpeği zalım... Eller içli dışlı... Atikem yalınız başlı... Tahtalıı! Tahtalı!...'  Atike de 2016'da vefat etti...

    Halis
    1950'de doğan tek oğullarına Halis adını verdiler. İri ve güçlü kuvvetli yapısıyla dikkat çeken Halis'in lakaba ihtiyacı yoktu; zira Eğret'te aynı adlı başka kimse bulunmuyordu... Gocagulağın Ahmet kızı Emine ile evlendi. Çolağömerlerin Veysel Salman ve Körsüleymanın Ömer Salman ile bacanak oldular... 

    Muzaffere, Muhsine ve Ahmet adını verdiği iki kızıyla bir oğlu oldu. Muzaffere, Garibanın Sait Kopan eşidir; Muhsine Afyon'a gelin oldu... 

    Halis, güçlü bedenini çok hor kullandı... 1996'da vefat ettikten sonra eşi Emine Hanım Olucak'a kocaya vardı. Yanında oğlu Ahmet de gitti ve orada evin kızıyla evlendi. Emine Hanım 2023'te vefat etti, Halis'in Ahmet halen Olucak'ta yaşıyor...

    Garahmet 1964 yılında vefat etti. Eşi Alemdaroğlu İbrahim kızı Abide Hanım ise kendisinden 35 yıl sonra 1999 yılında vefat etti...

    Osmanköylü Garahmet de 1934 Soyadı Uygulamasında ÖNCÜL'ü alıyor. Bir değişiklik fırsatı doğunca ÖZDEMİR ile değiştirmiş. Belki Osmanköy'deki yakınlarının soyadıdır...



14 Nisan 2023

Garmenler


    1904 Kayıtlarında Emiralanlar-Emiraliler-Emirhanlar birbirine girip arapsaçına dönmüş. Garmenlerin ataları 1831'de Emiralanoğlu adıyla kaydedilirken, 1904'te karşımıza Emiralioğlu diye çıkıyor... 

    ***

    Emiralanoğlu Osman'ın iki oğlu vardı; Hüseyin ve Hasan... Büyük oğlu Hüseyin 1813 yılında doğdu. Yukarıda sözü edilen ilk kayıtta '18 yaşında bıyığı yeni terlemiş, uzun boylu' bir delikanlı olarak tarif edilmiş. Fatma Hanım ile evlendiğini, yıllar sonra tutulan oğluyla ilgili kayıtlardan öğreniyoruz. Dolayısıyla eşiyle ilgili adından gayrı bilgimiz bulunmuyor.

    1840 yılında, Ömer adını verecekleri bir oğulları dünyaya geldi. Artık bundan başka çocukları oldu mu, ne kadar yaşadılar, ne zaman öldüler vs. bunlar hakkında bilgi yok. Hikaye Ömer üzerinden devam edecek... Yalnız 1904 Yılında hayatta olan Ömer, Emiralioğlu diye kaydedilmiş; yukarıda sözü edilen problem burada karşımıza çıkıyor...

    Ömer, Mehmet kızı Ayşe ile evlendi. Malesef Ayşe Hanım hakkında da bilgi bulunmuyor. Bir rivayete göre, Çatallardan bir kız Garmenlere gitmiş. Bu rivayete dayanarak bir tahmin yürütecek olursak, Ayşe Hanım yahut Onun kaynanası Fatma Hanım Çatalların kızı olabilir... Yalnız ilk eşinin vefatından sonra aldığı ikinci hanımının adı da Ayşe, hatta son çocuğuna da bu yüzden aynı ismi veriyor. Bu durumda Çatallardan gelen kadını teşhis etmek iyice zorlaşır.

    Ömer'in de dört çocuğu oldu; 1859'da Ali, 1864'te Neslihan, 1866’da Şerife ve 1890’da Ayşe dünyaya geldi. Büyük kızlar iki kardeş Araplara gelin giderek aynı zamanda elti oldular. Neslihan, Arapların Halil'e vardı, Gavasın anasıdır... Şerife ise, Halil'in abisi Hüseyin ile evlendi; Bezeki ile Patırmahmutun anası, Gambırhüseyin ile Çolakların Ömer Kurt'un ninesidir... En küçük kızı Ayşe ise Küpelilerin Ali’nin ilk eşidir. Küpelilerin Ali, Bekçialinin dedesi oluyor…

    Oğlu Ali ise Bükürlerden Mehmet Ali kızı Hanife ile evlendi. Tam tarif gerekirse; Hanife Hanım, Bükürünalinin halasıdır... Ali ile Hanife'nin çok çocuğu var, sekiz tane; bunların üçü oğlan... Yaş sırasına göre isimleri; Ahmet, Akile, Azime, Fadime, Ayşe, Şerife, Hüseyin, Hasan...

    Sekiz torunun hikayesi başlarken, evin büyükleri Ömer Dede ile Ayşe Ninenin vefat ettiği kaydedilmiş. İkisinin de 1904-1910 arasında öldüğü anlaşılıyor. Biz torunlarına geri dönelim...

    Ali'nin büyük kız Akile 1885 Yılında doğmuştu. Körüslerin Ali'ye vardı. Ömer adında bir oğlu, Nazik ve Halime adında iki kızları oldu; ama Ali Cihan Harbinden dönemedi, şehit oldu. Oğlu sonraları Akömer olarak bilinecektir. Nazike, Gödeşmısdık eşi; Halime de Arapların Şükrü eşi oldular. Çocukları başgöz edildikten sonra Akile Hanım Yahyaların Yahya'ya vardı. Gerçi bu evlilik kısa sürdü, 1966'da Akile Kök olarak vefat etti...

    İkinci kızı Azime hakkında bilgi bulamadım...

    Sonraki kızı Fatma/Fadime 1891 yılında doğdu. Apdıramanların Ali'ye vardı. Cihan Harbinden eşi dönemedi. Bundan sonra Fatma, Dinar köyüne kocaya varmış, sonra çocukların Ablak taraflarına dağılmışlar. Şimdi o civarlarda yerleşikler...

    Garmenlerin Ali'nin dördüncü kızı Ayşe 1894 yılında doğdu. Arapların Halil oğlu, yani Neslihan Halasının oğlu İsmail ile evlendi. Henüz çocukları yoktu, İsmail Çanakkale'de şehit oldu. Halaoğlusundan dul kalan Ayşe, daha sonra Aliciklerin Deliçakır kardeşi Garamehmete vardı. Orada bir kızı olunca anasının adı Hanife ismini vermiş, kendisi 1955'te öldü. Kızı küçükken Elpirek'e taşındıkları kaydediliyor, Hanife Elpirek'te evlenip, bir oğluyla bir kızını Eğret'teki teyzesi kızının çocuklarıyla değişik usulüyle everdi; Hanife Hanım Seyfettin Kasal'ın kaynanasıdır...    

    Beş kızın en küçüğü Şerife 1900 yılında doğdu. Hacapdıramanların Ali Osman'a vardı. Malesef Şerife'nin eşi de harpte kalanlardan... Sonra Şerife, Demirdelenoğlu Yahya'ya ikinci eş olarak vardı. Orada bir oğlu ile iki kızı olduktan sonra 1938'de vefat etti. Kızları Hanife, Tingildeklerin Osman Kasal eşi; Atike de Gödeşin Mısdığın Ahmet Seviş eşi oldular. Tek oğlu ise Şavalgadir...

    Garmenlerin Ali'nin üç oğluna gelince... Aslında büyük oğlu Ahmet'in başına gelenler, kızlarda anlattıklarımızdan çok önce olup bitmişti...

    Ahmet, sekiz kardeşin en büyüğüdür; 1884 yılında doğdu... Elciklerin Osman kızı Ümmühan ile evlendi. Yani kızkardeşi Ayşe daha Elciklerin Garamehmete varmadan Ahmet Onun kardeşi Ümmühan ile evlenmişti... Ayrıca Ümmühan Hanım, Elciklerin İbrahim, yani Naymelerin dedesinin de kardeşidir... Bu evlilikle Garmenlerin Ahmet, İdirizlerin Onbaşıoğlu Hasan ile de bacanak oldular... 

    Henüz çocukları yokken Ahmet askere gitti. Hicaz-Yemen taraflarında bulunduğu bir sırada '7. Ordu Nakliye Alayı, 1. Tabur, 3. Bölük, 1. Takım, 2. Neferi iken; 15 Ağustos 1905 günü vefat etti.' Dul kalan Ümmühan Hanım, bu durumu belgelemek için dava açtı. Duruşma Hacıların Odada yapıldı; ölüm tasdiklendi, verese belirlendi... Ümmühan Hanım bundan sonra Canalioğlu Ahmet'e varacak ve bugünkü Canalilerin ninesi olacaktır. 1946 Yılında vefat etti...

    Garmenlerin Ahmet'in iki erkek kardeşi Hüseyin ile Hasan, tam da Onun vefatından hemen önceki yıllarda, 1902 ve 1904'te dünyaya gelmişlerdi. O sırada askerde olduğu için belki de Ahmet Onları hiç görmedi... İşin tuhafı Hüseyin hakkında bugüne ulaşan bir bilgi bulunmuyor... Büyük ihtimal Cihan Harbi yıllarında vefat etti. Garmenlerin hikayesi en küçük çocuk Hasan ile devam edecek…

    Emiralioğlu Ali'nin ne zaman öldüğü anlaşılamadı. Bir tahmin yürütülecek olursa; 1920-25 aralığı gösterilebilir. Eşi Hanife Hanımın ise 1929 yılında, Garmenler adını sürdürecek olan en küçük çocuğu Hasan'ın evinde vefat ettiği kaydedilmiş...

    1904 yılında doğan Garmenlerin Hasan, Veyisoğlu Ramazanın oğlu Ahmet'ten  torunu Naciye ile evlendi. Naciye Hanım dört kız kardeşten biridir. Diğerleri, Arapların Patırmahmuta varan Hatice, yani Korelinin anası, Yağcımahmutun kaynanası;  Danaların Hüseyin'e varan Abide, yani Tekelilerin  Şükrü'nün kaynanası ve Kirpitçinin  Sabri eşi Fadime, yani Hızarcı Hasan'ın anasıdır... 

    Hasan ilginç bir kişilikti, zekiydi. Askerde matematik zekasıyla öne çıktı. Askeri hesaplamalardan zorlananlara adres olarak onu gösterir, 'Git, hesabı Esat'a yaptır' derlerdi. Oradan adı 'Esat' kaldı. Köyüne döndükten sonra bu yakıştırma kendisine lakap oldu, ortaya 'Garmenlerin Esat' çıktı...

    Girişimci bir ruha sahipti. Eğret'in ilk dolmuşçusu diyorlar O'nun için. Kepineğini kapan sabah erkenden evin önüne gelirmiş. Dolmuşçuluğu at arabasıyla yapıyor çünkü, yolcular da ona göre tedbirli yola çıkıyorlar. Daha motorlu araçlar yokken, sonradan Şoförhalibramın evin önünde bekleyecekleri gibi Garmenlerin Esatın evin önünü durağa çevirmişler...

    Bir diğer hususiyeti de hayvan hastalıklarında şifa kaynağı olmasıdır. Baytarın olmadığı o vakitlerde kendi dertlerinin yanında mallarının sıkıntısını da insanlar böyle şifa kaynaklarından deva umarak gideriyorlar. Büyükbaş hayvanlar ve özellikle koşum atları sancılandığında Hasan’a getirmelerinin sebebi, bu hastalığın ‘eli’ olmasıymış. Duasını eder, okur; sonra bir şaplak attığında hayvan iyileşirmiş. Çoğu zaman okuduktan sonra hayvanın karnını oğar, şapkasını vururmuş; öyle anlatıyorlar… Bu elini büyük kızı çocukları ve torunlarına verdiği, onların da idrarını yapamayıp sancılanan hayvanları tuttuğu anlatılıyor.

    İkisi kız üçü oğlan, beş çocukları oluyor. Bunların İsimleri Azime, Abide, Ahmet, Yusuf ve Yakup'tur... Garmenlerin Esat olarak bilinen Ali oğlu Hasan, 1959 yılında vefat etti... Eşi Naciye Hanım ise kocasının ölümünden sonra daha uzun yıllar yaşadı ve 1984'te O da vefat etti...

    Çocuklarına gelecek olursak... Büyük kızı Azime, Turabilerin Hüseyin'e vardı; Salih, Berbermehmet ve Hasan Külte kardeşlerin anasıdır. Küçük kızı Abide ise Kirpitçilerin İncegadir ile evlendi; Kadir ile Abide hem teyze çocuğu olur, hem de dedeleri kardeştir...

    Esatın Ahmet

    Büyük oğlu Ahmet 1938 yılında doğdu. İsmini ana-dedesinden yahut birliğinde vefat eden büyük emmisinden almış. Kendisine kah 'Garmenlerin Ahmet' kah 'Esatın Ahmet' diyorlar. Esat lakabı, babasından sonra en çok onun isminin önüne getirildi.   

    Kekliklerin Hacı İresil kızı Rabia (Çinigız) ile evlendi. Böylece Akbaşların Mustafa ve İncemehmetin Şaban ile bacanak oldular... Çocukları Davut, Hasan, Mehmet, Meryem ve Fadime'dir. Oğlanlar doğduktan sonra Ankara'ya yerleşti. İki kızı orada dünyaya geldi ve orada Ankaralı beylerle evlendiler...

    Büyük oğlu Davut, Anıtkaya'dan evlenerek Macuralinin kızı Nursefa'yı aldı. Garaömerlerin Ahmet ve Gugukların Mehmet ile bacanak oldular... Onların da iki kızı ve bir oğlu var. Büyük kızı Kerime, Şaban Kasal'ın oğluna vardı; yani babasının teyzeoğlusuna... Küçük kızı Zeynep ise Anıtkaya dışından Osman'a vardı... Tek oğlu Ahmet de Ankaralı Ceren Hanımla evlendi, bir oğlu bir kızı var; isimleri Ege ile Ada... Davut geçer ailesiyle halen Ankara'da oturuyor...

    Ortanca oğlu Hasan, bilindiği üzere dedesi Garmenlerin Esatın adını almış... Ankara'da Hatice Hanım ile evlendi. Bir oğluyla bir kızı var. Kızı Mine Gugukların Mehmet oğlu Hasan eşidir. Oğlu Ahmet ise Ankara'da Kırşehirli Mine ile evlendi, bir oğlu iki kızı var ve halen Ankara'da yaşıyorlar...

    En küçük oğlu Mehmet, Yozgatlı Fatma ile evlendi; Resul ve Ahmet adlarında iki oğlu var. Halen Ankara ve çevresinde yaşıyor... Esatın Ahmet'in eşi Rabia Hanım (Çinigız) 2015 yılında vefat etti... Kendisi Ankara'da yalnız yaşıyor...

    Garmenlerin Yusuf

    Esatın ortanca oğlu Yusuf 1943 yılında doğdu. Çilmahmutun Hasan'ın tek kızı olan Hatice Hanım ile evlendi. Erken dönemde İzmir'e yerleşti. Hülya, Nermin ve Hasan adlarında üç çocukları oldu...

    Üç çocuğu da orada evlendiler. Büyük kızı Hülya, Doğan  ile evlendi; Ayşegül, Merve ve Mustafa adlarında üç çocuğu var... Nermin Ödemişli Mustafa ile evlendi, Onun da Emine ve Eda adlarında iki kızı var...

    Tek oğlu Hasan'ın kimin adını taşıdığı malum... Hasan da orada evlendi, bir kızı var... Çocukları doğal olarak orada evlenip orada yerleşik olan Garmenlerin Yusuf da 2003'te İzmir'de vefat etti. Eşi Hatice Hanımın vefat tarihi ise 2022...

    Garmenlerin Yakup

    Garmenlerin Esatın küçük oğludur; 1950'de doğdu. Tekirgızıların Mevlüt Usta kızı Fadime ile evlendi. Erken dönemde İzmir'e yerleşti...

    Sezin, Zeliha ve Hasan adını verdikleri üç çocukları İzmir'de doğdu ve orada evlendiler. Kızlar Sezin ve Zeliha Anıtkaya dışından beylere vardılar. Hasan ise Yonuzların Yunus kızı Hatice ile evlendi. Omarcıkların Abdullah oğlu Apil Sağlam ile bacanak oldular. Adını Yakuphan koyduğu bir oğlu var...

    Garmenlerin Yakup ve ailesi, halen erken dönemde yerleştikleri İzmir'de yaşıyorlar...

    Emiralioğlu Ali ailesine halk arasında Garmenler deniliyordu. En küçük çocuğu Hasan'a askerde Esat lakabı takıldı. Garmenlerin Esat denilen Hasan, sülalenin tek temsilcisi olarak GEÇER soyadını seçmiş...

    Şimdi başa dönüp Emiralanlarla Garmenler bağlantısını yorumlayabiliriz. Bu konuda en mantıklı yaklaşım, başlangıçta Germiyan isimli birinin varlığı gibi duruyor. Nitekim Tahrir Defterlerinde bu isim var. Germiyan'ın çocukları çoğalarak Garmenleri oluşturdularsa, neden kayıtlarda Germiyanoğlu değil de Emiralanoğu/Emiralioğlu yazıldı? Resmiyetteki lakaplarla halk arasında kullanılan lakaplar her zaman birbiriyle uyuşmayabiliyor... Ayrıca nesil her zaman oğullar vasıtasıyla aktarılmıyor, kızlar sayesinde nesil devam edebileceği gibi sülale adı da transfer edilebiliyor. Yani oğlu olmayan Germiyan'ın kızları mesela Emiralanlara vardıysa, halk arasında Emiralanlar Garmenler olarak bilinebilir... Bir başka ihtimal de... Garmenlerden birisi askerde emirkulu, emiralan pozisyonundadır. Sonrasında her iki lakap da kullanılır....  Hasılı kelam bu tartışma çok su götürür...



13 Nisan 2023

Türkmenler

     
    Bilhassa Emirdağ'dan Eğret'e ciddi anlamda bir göç dalgası yaşanmış. 19. Yüzyılın ikinci yarısında gerçekleşen bu hareketliliğin Eğret'e mahsus olmadığı bir gerçek. 

    Emirdağ, Orta Asya ve Ortadoğu'dan Anadolu'ya yönelen göçebe Türklerin ilk uğrak merkezlerinden biri olmuş. Burada bir müddet (bazen bir kaç asır) kaldıktan sonra Anadolu'nun başka yerlerine dağılmaya devam etmişler. Bu göç hareketinden Eğret de kendine düşeni almış. Daha önceki dönemlerde de Emirdağ kökenli Yörük/Türkmenlerin Eğret'e yerleşmiş olması çok normaldir. Kayıtlara geçmediği için onları bilmiyoruz. Yine de Gedikoğlular onlara örnek olarak verilebilir. Her ne kadar Türkmen oldukları yahut Emirdağ'dan geldikleri belirtilmese de Gedikevi Köyü mahreçli oldukları için bu lakabı alan sülale, kaydedilmeyen Türkmenlerden biridir.

    19. yüzyılın ortalarından itibaren gelenler kayıt altına alınmış, konumuz bunlar... 1830 Tarihli kütükte öyle bir ibareye rastlanmazken, 1904 kütüğünde 'Türkmenoğlu' diye kaydedilmiş beş hane bulunuyor. Bunlar; 

    1. Türkmenoğlu Ömer; Arzılar, Tüblek-Türkmenoğlu'lar... Ömer'in babası Musa, Selimlere bekar durup onların kızı Arzı ile evlenerek Eğret'e yerleşmiş. 

    2. Türkmenoğlu Osman; Kürtosman, Yakışır'lar... Ataları Doğu vilayetlerinden Emirdağ'a, oradan Şuhut'a gelmişler. Osman Şuhut'ta doğmuş sonra Eğret'e gelmiş. Tomanlara bekar durup onlardan evlenerek Eğret'e yerleşmiş.

    3. Türkmenoğlu Yörük Halil; Yumruklar, Tüblek'ler... Manavözü Köyünden gelip Eğret'te Eyüplerin kızıyla evlenip yerleşmişler, daha sonra kurulan akrabalıklarla kökleşmişlerdir.

    4. Türkmenoğlu Ahmet; Yörüğoğlular, Tüplek'ler... Türkmenoğlu Yörük Halil ile kardeşler.

    5. Türkmenoğlu Hasan; nesli bugüne ulaşmamış... 

    Konumuzu teşkil eden Türkmenoğlu Hasan'a geçmeden önce, yine Emirdağlı olduğu bilinen: ancak Türkmenoğlu kaydı düşülmemiş üç hane daha var, onları da aradan çıkaralım. 

    6. Emirdağlı Çoban İbrahim; Karıkoca bu iki yaşlı Emirdağlının çocukları yok. Çobanlık yaptığı özellikle belirtilmiş, Eğret'e geldiklerinde evli oldukları anlaşılıyor.

    7. Emirdağlı İbrahim; Muslular, Efe-Yıldız'lar... Ataları Suriye'den Emirdağ'a gelmişler. Son dönemde beş kardeş Emirdağ'dan Çatalçeşme'ye inmişler. O kardeşlerin ikisi ise Eğret'e gelmiş. Biri Daldallardan diğeri Amcalardan kız alarak Eğret'e yerleşmişler...

    8. Emirdağlı Yörük Tahir; Tingildekler; Akyol'lar... Eğret'e en son gelen Emirdağlı olan Tahir, Tingildeklerin dul ninesi ve bir Türkmen olan Ümmühan Hanım ile evlenerek Eğret'e yerleşmiş...

    Türkmenoğlu Hasan

    1855 Yılında doğduğu belirtilen Türkmenoğlu Hasan, aynı doğum tarihli Elif Hanım ile evlenmiş. Eğer kütükte yazılan bu bilgiler doğruysa, Türkmen Hasan'ın Eğret'e geliş tarihi de bir o kadar eski olmalıdır. Tabi doğduktan çok sonra gelmediyse... Akılda tutulması gereken bir başka husus da Eğret'e gelen kişinin Hasan'ın babası Türkmen İbrahim olabileceğidir... O zaman eşi Elif Hanımın Eğretli olabileceği ihtimali ortaya çıkar...

    Emirdağlı Türkmen/Yörüklerin Eğretlileşme süreci, Eğretli bir kızla evlenmeyle başlıyordu. Bu ilk adımdan sonraki kuşaklarda doğal akrabalık gelişimiyle de süreç tamamlanıyor, artık onlar da Eğretli oluyordu. Tabi her Türkmende aynı süreç yaşanacak diye beklemek gerçekçi olmaz. Oğlun yoksa bu sefer süreç tersten işler, kızlarını Eğretlilere vererek oraya yine de kök salmış olursun.

    Türkmen Hasan ailesinde de benzer bir durum yaşandı. Bir defa Hasan'ın Şerife adında bir kız kardeşi vardı, baştan onu söyleyelim. Şerife Hanım, Dedelerin Deliveyis eşi oldu; Aliguru, Hamdihoca ve Akgalak Çaparın nineleridir... Ayrıca kızı Ümmü vasıtasıyla Tingildeklerin Sevgilidedenin de ninesi olur... Bu bilgi burada dursun, biz Hasan'a dönelim...

    Türkmen Hasan ile Elif Hanımın oğlu olmadı. Ayşe ve Fatma adında iki kızları oldu. Ayşe, Hasan'ın anası adı oluyor, 1886 yılında doğdu. Deliveyis oğlu Hüseyin'e, yani Şerife Halasının oğluna vardı. Bir süre sonra Aligurunun anası olacaktır. Ayrıca bir kızı Şefika, yine Tingildeklerin Musa Kasal (Seyfettin Kasal'ın Dedesi)ne varacak... Türkmen Hasan'ın büyük kızı böyle...

    Küçük kızı Fatma/Fadime ise 1894 yılında doğdu. Bekiralilerin Ali'nin ikinci eşi oldu; Buydeycigadirin anasıdır... Buydeycigadirin bir kızı olsaydı herhalde Fadime adını verirdi. Gerçi Onun yerine Palavur, bu adı kendi kızına vererek Türkmen ninesinin adını yaşatıyor... Tabi Palavurun Abisi, Türkmen Hasan'ın adını almış dersek hayalcilik yapmış olmayız...

    Görüldüğü üzere oğlu olmadığı halde Türkmen Hasan'ın Eğretlileşme süreci netice vermiş oldu... Gerçi daha küçük kızını evermeden eşi Elif Hanım vefat etmişti. Kendisi de torunu Abdülkadir'i ya gördü ya görmedi; adını verdikleri Hasan Dadak'tan belki haberdar olmuştur...

    Eğretlilerle evlenen Türkmenler, mutlaka başka bir sülale lakabıyla günümüze ulaştıklarını gördük. Oğlu olmayıp da kızlarını Eğretlilere veren Hasan'ın lakabı değişmedi, hatta sülalesine de 'Türkmenler' denildi.

    Türkmenoğlu Abdullah

    Türkmenler diye anılan bir başka aile de Müdüroğlular... Halbuki onların Mollahmetler mensubu oldukları malum. Biraz araştırınca, Türkmenler yakıştırmasının Müdüroğlunun anası Sultan Hanımdan kaynaklandığı anlaşılıyor. Meğer Türkmen Hasan'a benzeyen biri daha varmış; Türkmen Abdullah... Onun da oğlu olmamış, üç kızı var... Kütükte kayıtlı olmamasının sebebi, 1904'e gelindiğinde karı koca hayatta olmamalarıdır...

    Türkmen Abdullah ile Ümmühan Hanımın üç kızını tespit edebildik; Eşe, Ayşe ve Sultan... Büyükleri Eşe, 1860 yılında doğmuş. Gobakların Hüseyin eşi; Kelşaban, Körhalil, Körkemal, Gocakazım, Pafıldakmahmutun nineleridir...

    Ortanca kızı Ayşe ise 1869 doğumlu... Apdıramanların Abdurrahman'a vardı; Curağın annesi ve Sıntırırmızan, Garakazım, Danagafa, Bokuşağınapdıramanın nineleri (anneanneleri)dir...

    Türkmen Abdullah'ın en küçük kızı, 1871 doğumlu Sultan ise Mollahmetlerin Ahmet'e vardı. Müdüroğlu Mehmet Ali Eşiyok'un anasıdır...

    Emirdağ menşeli Türkmen/Yörükleri inceledikten sonra, oğulları olmadığı için izleri silinip gitmiş olan bu iki Türkmen aileyi ele almamak olmazdı. Üstelik 'Türkmenler' diye adlandırılan bir sülaleyi yalnız bunlar temsil ediyorken...


12 Nisan 2023

Müdüroğlular


    Mollahmetoğlu kardeşlerin büyüğü olan Halil ile başlayalım... 1886 Doğumlu, uzun boylu kumral sakallı Halil'in1830'larda oğlu yoktu. Anlaşılan, 50 yaşından sonra iki oğlu dünyaya gelmiş; bunların isimleri Mehmet Ali ile Mahmut... Hangisinin büyük olduğu konusunda hiç bir fikir yok; çünkü kayıtlar tutulduğu sırada ikisi de hayatta değildi. İlk kayıt sırasında henüz doğmamışlardı, ikinci kayıt esnasında da hayatta değillerdi; böyle bir durum... Çocuklarına bakınca Mehmet Ali büyük olduğu düşünülebilir... Biz Mahmut ile devam edelim...

    Mollahmet oğlu Mahmut

    Mahmut, Ali kızı Şerife ile evlenmiş; ama eşinin kimlerden olduğuna dair bilgi yok. Bununla beraber, ayrı anadan olmak kaydıyla, Şerife Hanımın Gılindirin kardeşi olabileceği notunu düşelim... Fakat şurası kesin ki Mahmut, Kelahmetlerin atası Arzımanoğlu Ömer ile bacanaktı... 1891 yılında Kamil ve 1900'de Hafize adlarında bir kız ve bir oğulları dünyaya geldi. Hafize doğduktan kısa bir süre sonra da zaten Mahmut vefat etti...

    Mollahmetlerin Kamil, Şeherlioğlu Kedimehmetin kızı Ayşe ile evlendi. Ayşe Hanım, Gadıngızların Ahmetçavuşun kardeşidir. Ablaları Fadime de Bükürlerin Mehmet'e varmıştı, bu yüzden Mehmet ile Kamil bacanak oldular... Henüz çocukları yoktu, Cihan Harbinde Kamil'in bahtına Çanakkale düştü... Mahmut oğlu Kamil; 1. Kolordu, 1. Fırka, 70. Alay, 1. Tabur Piyade Neferi iken, 19 Nisan 1915 günü Seddülbahir Muharebesinde şehit oldu... Eşi Ayşe Hanım bundan sonra Dayıların Hasan'a vardı, Vahit Ustanın ninesidir...

    Kızı Hafize ise Bolvadinli Çakallardan Irafan lakaplı Hüseyin'e vardı. Oğullarından birine şehit abisinin adını verdi. 'Irafanın Kamil' diye bilinen Kamil Dalgalı şehit dayısının yadigarıdır... Çocukları şimdi İzmir'de yaşıyor...

    Mollahmet oğlu Mehmet Ali

    Mollahmetoğlu Mehmet Ali, Ayşe Hanımla evlendi. İncelemeye esas alınan kayıtlar tutulduğu sırada karı koca ikisi de vefat ettiği için Mehmet Ali ile Ayşe Hanım hakkında başkaca bilgimiz yok. Dolayısıyla Onun kimlerden olduğu da meçhul. Bildiğimiz tek şey 1869 yılında bir oğulları olduğu ve adını Ahmet koydukları...

    Mollahmetlerin Ahmet, Abdullah kızı Sultan ile evlenmiş. Kayıtlar tutulduğu sıradaki kütüğü incelediğimizde Sultan Hanımın kimliği ve kimlerden olduğu hususunda bir fikir yürütemiyoruz. Çünkü anası da babası da ölmüş... Yalnız  başka bir husus var ki Sultan Hanım hakkında bize bir fikir verebilir. 

    Ahmet çocuklarının oluşturduğu Mollahmetler hanesine 'Türkmenler' de diyorlarmış. Burada tuhaf bir durum oluşuyor, çünkü Emirdağ kökenli Türkmenler kaydedilirken zaten Türkmenoğlu diye özellikle belirtiliyor; Arzılar, Yörüğoğlular, Yumruklar, Yakışırlar hep Türkmenoğlu olarak kaydedilmişler. Oysa sözünü ettiğimiz Ahmet'in, Mollaahmetoğlu olduğu belirtilmiş. Türkmenlerden olsa niye böyle yazsınlar. Demek ki Türkmenlik Ahmet'te değil; öyleyse kimde? 

    İşaretler Sultan Hanımın Türkmen kızı olduğu yönünde. Bu durumda varacağımız sonuç; Türkmen Abdullah ile Ümmühan Hanım gelip Eğret'e yerleştiler. Oğulları olmadı, üç kızları vardı. Bunların büyüğü Ayşe Gobakların Hüseyin'e; ortanca Ayşe/Eşe Apdıramanların Abdurrahman'a; küçük Sultan da Mollahmetlerin Ahmet'e vardı. Sonra Türkmen karı koca Abdullah ile Ümmühan vefat ettiler. Kızların birisi Gobaklar(Kaçmaz)ın Ninesi; biri Bokuşağın Apdıraman, Danagafa, Curak ve Sıntırırmızanın anneanneleri; diğeri de Müdüroğlunun anası oldu... Şimdi Müdüroğluna doğru ilerliyoruz...

    Türkmen kızı Sultan ile Mollahmetoğlu Ahmet'in üç oğlu ve üç kızı oldu. Yaşlarına göre onların isimleri; Halil, Arif, Ayşe, Ümmühan, Kezban ve Mehmet Ali'dir...

    Üç kızın gelecekteki durumunu belirtip üç oğlanın hikayesine geçelim... Büyük kızı Ayşe 1902 yılında doğdu. 'Mor Eşe' diye lakaplanmıştı, Çolömerlerin Halil eşi oldu; Şampayanın anasıdır, 1984'te öldü... Ortancaları Ümmühan 1906'da doğdu. Şaşdımoğlu Mustafa'ya vardı; Ömeronbaşının anasıdır, 1965'te öldü... Küçük kız Kezban ise 1910'da doğmuş. İdirizlerin Gambırtevfik eşi oldu, 1981'de öldü...

    Oğlanların ortancasından başlayalım... Arif, 1901 yılında doğdu. Cihan Harbi başladığında evlenmemişti, yaşı küçüktü çünkü... Aynı sebepten önce askere de almadılar. Abisi Halil gitmişti mesela, fakat Arif daha 13 yaşındaydı... İşler gittikçe sarpa sardı, eli silah tutan herkesi silah altına aldılar. Arif de 1916'da asker olduğunda 15'ine gelmişti. Yemen Cephesine gittiğini, Hicaz'dan gönderdiği bir mektuptan anlamışlar. Sonrasında kendisinden hiç bir haber alınamamış...

    Halil Çavuş

    Büyük oğlu Halil 1891 yılında doğdu. Sıradan bir Eğretli olarak hayatını sürdürüyordu; ta ki askerliğine kadar... Uzun süren bu dönemde 'Çavuş' rütbesini aldı ve bundan sonraki hayatında da 'Halilçavuş' olarak tanındı. Askerliğinin bir bölümü de Cihan Harbine denk geldi. Çanakkale'de en çetin çarpışmalarda bulundu. Tekirgızıların Kelhasan (Gambırömerin babası) ile aynı birlikte, hatta aynı mangadalardı; Onun ve Onun gibi binlerce arkadaşının şehit olduğunu gördü. O zaman belki eniştesi değilmiştir, Çolömerlerin Halilçavuş ile de aynı birlikte vuruştular, ama takımları değişikti... Sonuçta sağ salim Cihan Harbinden çıkabildiler...

    Eğret'e döndüğünde Hassönlerin Hüseyin kızı Kezban ile evlendi. Kezban Hanım, Cihan Harbinde şehit olan Emirhanoğlu Mehmet'ten dul kalmıştı... Derken Eğret işgal edildi. Onlara karşı açılan cephelerde düşmanla savaştığı tahmin ediliyor. Bu arada gizli gizli köye gelir gidermiş. Yunanlar bunun casusluk, direniş gibi çalışmalar yaptığını biliyor; ama yakalayamıyorlarmış. 1922 Yılında Yunanlar çekilmeye yakın bir gün yakalıyorlar. İşkence ediyorlar, arabaya bağlayıp Olucak yakınlarına kadar sürüklüyor, sonra da orada yakıp öldürüyorlar... Öldü demek doğru olmaz, Çanakkale'de ıskaladığı şehadet turnasını gözünden vuruyor...

    Babası şehit olduğunda kızı Muzaffere'nin ana karnında olduğu söyleniyor. Bir rivayete göre de kucaktaymış. Eşi Kezban Hanım aylarca 'Dağların ardından, Bağların ardından...' diye ağıt yakmış...

    Halilçavuşun küçük kızı Muzaffere büyüyünce Eminlerin Kelsüleymana vardı. Abdullah ve Ahmet adında iki oğlu doğduktan sonra ayrıldılar. Sonra Delibana vardı, 2006 yılında vefat etti... Eminlerden küçük oğlu Ahmet'i Halilçavuşun kardeşinin hanımı Gızılgız büyütmüş...

    Müdüroğlu

    Kendi babasının adını verdiği en küçük oğlu Mehmet Ali 1912 yılında dünyaya gelmiş. Ona gelene kadar herkes Mollahmetoğlu diye anılmışken Mehmet Ali'nin neden 'Müdüroğlu' lakabına layık görüldüğü konusunda bir açıklama bulamadım. Kendisinden sonra Mehmet Ali'nin çocukları da 'Müdüroğlular' diye adlandırılacak...

    MüdüroğluŞaşdımoğlu Ömer kızı Hayriye ile evlendi. Hatırlanacağı üzere Ümmühan Ablası da Hayriye'nin Abisi Mustafa'ya varmıştı. Değişik usulü denilen bir evlilik yapmışlar... Ayrıca bu evlilikle Bükürlerin Mehmet oğlu Mustafa ile bacanak oldular; lakin o sırada Mustafa vefat etmişti...

    Müdüroğlu ile Hayriye Hanımın Cemal ve Mevlüt adını verdikleri iki oğlu dünyaya geldi. Sonra 1934'te Hayriye Hanım vefat etti... Daha yirmi yaşındaydı ve küçük oğlu Mevlüt henüz yaşına girmemişti... Zaten kendisinden bir müddet sonra Mevlüt de öldü... 

    Müdüroğlu ikinci olarak Arapselimlerin İbrahim kızı Ayşe/Eşe ile evlendi. Ayşe Hanım Arapşükrünün kardeşidir... Bu ikinci evliliği yoluyla da Bilallerin Ercep ile bacanak oldular... Eşe Hanımdan da Mustafa adını vereceği bir oğlu oldu... Ve Eşe de vefat etti... Son olarak İdirizler/Onbaşıoğluların kızı, Gızılgız lakaplı Kezban Hanım ile evlendi. Bu seferki bacanakları Gocaosman ile Eselerin Ese'dir... 

    Gızılgızdan çocuğu olmadı, ölene kadar birlikte yaşadılar. Zaten araları fazla açılmadı; Müdüroğlu 1984, Gızılgız 1986'da vefat etti... İki oğlunun macerasına bakalım...

    Müdüroğlunun Cemal
    Hayriye Hanımın oğlu Cemal 1930'da doğdu, babasına nisbetle 'Müdüroğlunun Cemal' diye lakaplandı. Mardakların Kelmısdıfa kızı Fatma ile evlendi. Patırmahmutun Koreli ile bacanak oldular... Oğlu olmadı, beş kız babasıdır; isimleri Hayriye, Sultan, Kezban, Emine ve Özlem'dir...

    Şu isimlere bir bakalım... Hayriye malum, Cemal'ın anası; Sultan, Müdüroğlunun anası Türkmen Kızı; Kezban... bunu bilemedim Gızılgızın adı olarak konmuş olabilir; Emine, Cemal'ın anneannesi adı... Yani her ismin mazide bir karşılığı var. Özlem ayrı tabi...

    Müdüroğlunun Cemal'ın kızların evlilik durumuna gelince... Hayriye, Arabın Muhittin Zenger eşidir. Büyük kızını, analığının yeğenine vermiş... Sultan, Olucaklı Muammer ile evlendi... Kezban, Gobakların Körhalil oğlu İsmail Kaçmaz eşidir; Annesi yoluyla İsmail ile akrabalık var... Dördüncü kızı Emine, Konyalı Mehmet ile; en küçükleri Özlem de Hamurköylü Mehmet ile evlendiler...

    1954 Yılında doğan ve beş yaşındayken ölen Ümran adında bir kızı daha varmış Cemal'ın. Daha önemlisi, bir oğlu da dünyaya gelmiş. 1963 Yılında doğan bu oğluna 15 yaşında şehit olan emmisinin hatırasına Arif adını vermiş. Lakin küçük Arif de üç yaşında ölmüş...

    Müdüroğlunun Cemalettin 2013 yılında vefat etti. Eşi Fadime Hanım da dört yıl sonra, 2017'de onu takip etti...

    Müdüroğlunun Çapar
    Müdüroğlu, 1935 yılında doğan küçük oğluna Mustafa adını verirken; hem eniştesi hem kaynı olan Şaşdımoğlu Mustafa'nın hatırasını gözetmiş olmalı... Zira Mustafa da tıpkı kardeşi Hayriye gibi genç yaşta vefat etmişti.... 

    Mustafa, kızıla çalan saçları kaşları sebebiyle küçüklüğünden itibaren 'Çapar' diye lakaplandı. Dedelerin Çapar ile karışmasın diye buna 'Müdüroğlunun Çapar' demişler. Sonra adı unutuldu, ölene kadar bu lakabıyla anıldı...  

    Çapar, Paşanınhüseyin kızı Muzaffere ile evlenip Irafanın Kamil ve Dolağın Ahmet ile bacanak oldular.... Kamil ile olan akrabalık hatırlanacaktır, adı bile Mollahmetlerdendi...

    Bu iki bacanağından başka, Çaparın iki bacanağı daha vardı. (Paşanın Ümmühan Nine, önceden Tekelilerin geliniydi çünkü ve yanında üç çocuğuyla Hüseyin'e gelmişti.) Bu büyük bacanakları Dönelerin Mehmet (Ganininhasanın babası) ile Avkathilmidir...

    Müdüroğlunun Çapar erken dönemde İzmir'e göçtü. Orada bu geniş bacanak/akraba çevresi ve lakapların verdiği özgüvenle latifeler yapar 'Bubam Müdür, Gayıntam Paşa' diyerek kasalırmış... Anıtkaya'da iken iki oğlu vardı, İzmir'de bir oğlu daha doğmuş. İsimleri Halil, Arif ve Hüseyin'dir... Halil ve Arif, şehit olan iki amcanın adları; Hüseyin ise Paşa kayınpederin...

    Büyük oğlu Halil 1964 yılında doğdu, Mılıklarlı Huriye ile evlendi. Mehmet Ali ve Ayşe adında bir kızıyla bir oğlu var. İzmir'de yaşıyorlar...

    Ortanca Arif 1969 yılında doğdu, Sıntırların Kelhasanın Ali kızı Emine ile evlendi. Dıkmanın Ahmet Özen ve Sağırların Ahmet Sancak ile bacanaklar... Kelhasanların Mollahmetlerden olduğunu söylemiştik, dolayısıyla Arif ile Emine arasında zaten temelden bir akrabalık bulunuyor. Ayrıyeten Emine'nin anası, Arapşükrünün hanımı Hanife'nin kızıdır. Hanife ise Gılindirin kızı... Gılindirin de yukarıda adı geçmişti... Hasılı, Emine ile Arif nerden baksan akraba oluyor... Onların da  Mehmet Ali ve Gizem adlarında bir oğluyla bir kızı var ve İzmir'de oturuyorlar...

    Çaparın en küçük oğlu Hüseyin İzmir'de doğdu. Banazlı Naime ile evlendi, bir kızı ve bir oğlu var. Oğlanın adı bir parça Çaparı hatırlatıyor: Mustafa Cem... Hüseyin de halen İzmir'de yerleşik...

    Çapar 1993 yılında İzmir'de vefat etti. Eşi Paşahüseyin kızı Muzaffere de yine İzmir'de 2001 yılında öldü...

    ***

    Müdüroğlu 1934 yılındaki Soyadı uygulamasında manidar bir soy isim seçmiş kendine; EŞİYOK... Anlatılanlara göre, olay tam da Hayriye Hanımın vefat ettiği döneme denk gelmiş. Müdüroğlu o bungun halinde 'Yav eşim yok işte, böylece yazıverin!' demiş. Memur da öylece 'Eşi Yok' diye yazıvermiş...

    Yalnız Müdüroğlunun babası Mollahmetoğlu oğlu Ahmet 1938'de, annesi Türkmen kızı Sultan Hanım ise 1949 yılında vefat etmiş görünüyor. Yani yukarıdaki soyadı hikayesinde sağ oldukları için seçim hakkı onlara verilmiş olmalıdır... Belki de ihtiyar Mollahmetoğlu işleri genç oğluna bırakmıştı...